05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 1995 PERŞEMBE 14 KULTUR 1 4 U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ PORTRE/ YAVUZ TURGUL 1946 lstanbul doğumlu Yavuz TurguL, gazetecilik eğitiminin ardmdan altı yıl basında görev yaptı. 1975'te sinemaya geçti ve senaryolar yazdı. 1980 yılında rekiam sektöriine girdi. 1982'de Çiçek Abbas'ın senaryosuyla AJün Pörtakal kazandı. 1984'te Fahri>e Abla'yla | yönetmenliğe başladı. 1986'da Züğürt Ağa'yla, 1987de Muhsiıı Bey'yle I senaryo dalında Altın Portaİcallannın sayısını I artürdı. Muhsin Bey. tstanbul Uluslararasi Sınema ! Günlen'nde Jüri Özel | Ödülü'nü ve San Sebastian Film Fesitvali'nde Jüri Özel Ödülü'nü kazandı. Yavuz Turgul ve Şener Şen, Muhsin Bey, Aşk FUmlerinin Unurulmaz Yönetmeni ve GöJge Oyunu'nda birlikte çalışarak bir ikili yarattılar. BUCUN EMEK: 12.00/Aile. 15.00/ Hayalı Bir Otobiyografi. 18.30- Aile, 21.30' Son Dans FİTAŞ1: 12.00/Duyarlı Bir Öykü, 15.00/ Sınir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar, 18.30/ Duyarlı Bir Öykü, 21.30' Sinir Krizinin Eşiğindeki Kadınlar FİTAŞ2: 12.00/Kardan Gelenler, 15.00' Kemancı, 18.30/ Kardan Gelenler, 21.30/ Bahçe FİTAŞ3: 12.00/ Iz, 15.00/ Muhsin Bey. 18.30/ Bir Aşk Uğruna, 21.30 Uçurtmayı Vurmasınlar REKS: 12.00/SudanÇıkmış Balık, 15.00' Dolaptaki Adamla Sohbetler. 18.30' Vrooom Vroom.. - Dokun Bana. 21.30/ Yaşamımın En Güzel Akşamı YARIN EMEK: 12.00/ Özel BirGün, 15.00/ Zeytinhklerin Altında, 18.30'Özel BirGün, 21.30 Amatör FİTAŞ1: 12.00/' Dağlı Bamabo, 15.00/ Sevda Yazı, 18.30/ Dağlı Barnabo, 21.30' Sevda Yazı FİTAŞ2: 12.00/ Keyifli Bir Yaşam, 15.00/Dans + Son Dans, 18.30/ Keyifli Bir Yaşam, 21.30/ Hayali Bir Otobiyografi FİTAŞ3: 12.00/Bay E, 15.00'YusufileKenan, 18.30/ Hazal, 21.30/ Hakkari'de Bir Mevsim REKS: 12.00'Erkekler Yalancıdır, 15.00' Inek, 18.30/ Lamarca, 21.30/Tören Kardan GelenlerArnavutluk'un güney bölgesin- de, Yunanistan smınna yalcın, Ku- zey Yunan Epirus'u olarak adlandı- nlan yerde, halkın büyük bir kısmı Yunanca konuşur. Arnavutluk ve Yunanistan arasındaki sınır 1914'de yeniden çizildiğinde, bu ınsanlar Yunan Epirus'undan aynlmak zo- runda kaldılar. O zamandan beri de. Arnavutluk'taki Yunanlı azınlık. gözlennı Y'unanistan'dan hiç ayır- tnadı. Kuzey Epırus'tan Yunanis- tan'a gerçekleşen ilk kitlesel göç, 1990'da, Arnavutluk'taki komünist rejimın yıkılmaya yüz tuttuğu za- manlarda başlar. Sotiris Goritsas'ın senaryosunu yazıp yönettiği film, Kuzey Epi- rus'lu üç sığınmacının Arnavut- luk'tan Yunanistan'a, Atina'ya yaptıklan yolculuğu anlatıyor. Yu- nanistan' ın tanhinde bin kez ger- çekleşmiş ama daha önce hiç filme çekilmemış öyküde, düşlediklen ülkeye gitmek için yola koyulan Achilles ve Thomas'a annesi Ar- navut sınır muhafızlan tarafından öldürülen on yaşındaki Nikos eşlik eder. Üç kaçak, yolculuklan boyun- ca, işçilerin sömürüldüğü. polisın insanlara saldırdığı, yersiz yurtsuz insanlann sokaklarda dolaştığı yep- yeni bir dünyayla karşılaşırlar. Ba- tı toplumunun sınırlanyla tanışan üçlü, ülkenin zayıf ve güçlü yanla- nnı keşfederler, ama fılmin sonun- da Thomas'ın Achilles'e söylediği gibi, "Arnavutluk'ta Yunanlı, Yu- nanistan'da Amavut" olarak görül- mektedirler. "Kardan Gelenler"de başrolleri, Gerassimos Skiadaressis, Vassilis ElefteriadisN e Antonis Manolas paylaşıyorlar. KAÇIRMAYIN Muhsin Bey: Organizatör Muhsin Kanadıkınk (Şener Şen) arabeskin olabildiğince hüküm sürdüğü günlerde, Türk müziğinin üstatlannın organizasyonlanyla ilgilenmekte ısrar etmek- tedir. Bu arada şöhret olmak için kapısını çalan Ali Nazik (Uğur Yücel) başına büyük dertler açar (1987-145 dk). Yaşamın En Güzel Akşamı: Bay Rossı (Alberto Rossi) lsviçre'den Italya'ya gizlice 100 milyon getirirken dağın başında otomobili bozulur. Te- lefon ararkenyolubirşatoyadüşer. Emekli hâkim olan şa- tonun sahibi ve üç arkadaşı, Rossi'yi yemek eşliğinde yap- tıklan mahkeme oyununa davet ederler. Gecenın sabahın- da, Rossi'yi ilginç bir sürpriz beklemektedır (1972-100 dk). Bahçe: Derek Jarman'dan olay yaratmış bir çalışmadaha. 'Bah- çe', eşcinsel bir çiftin tutuklanıp türlü eziyete uğramasını, ardından kendilerini çarmıha gerili bulmasını anlatan son derece karmaşık duygu yoğunluklu ve 'cesur" bir çalışma (1990-92 dk). Bahçe. 6 İstanbuPıın 7. sanata katkısı büyük9 CUMHUR CANBAZOGLU 14. tstanbul Uluslararası Film Fes- tivali'ne katılan yabancı sinemacılar- la Türk sınemacılan bir araya getiren toplantvda ttalyan davethlerden Ren- zo FegatelU (Repubblıca yazan). Gugliermo Biraghi (FIPRESCI üye- sı). MarioBrenta(Dağlı Barhabo'nun yönetmenı) ve Umberto Rossi (Unita yazan) ıle bu festıvalin Avrupa'dakı yerinı. Türk sinemasının Güney'den sonra dışandan nasıl göründüğünü öğ- rendik. - İstanbul Festivali'nin Avrupa'daki yeri sizce nedir? G. BIRAGHI: Bu festival çok iyı organize edılıyor. Yönetıciler ne yap- tıklannı, kıme hitap edeceklerini bili- yorlar. Her yıl büyüdüğü için bırtakjm sorunlan oluyor, ama Cannes dışında her festivalin sorunlan var. istanbul. sinemaya katkılanyla şüphesiz üst sı- ralarda bir festival. R. FEGATELLI: Bazı festıvalleri tanıtır, bazı kentler de festıvallen. İs- tanbul. ikinci tanıma uyuyor. Ulusla- rarası sinema çev relerini çeken bir ya- nı var Ben tstanbul'u Berlin, Locar- no ve San Sebastian Ta beraber Avru- pa'da üçüncü sıraya koyuyorum. Can- nes'la Venedik ıse bambaşka bir yol- da ilerliyorlar. U. ROSSİ: Oç büyük festival Can- nes, Venedik, Berlin ticari sinemanın dikkatini çekebilmek için çılgın bir yanş içindeler, büyük paralar harcı- yorlar. Sinemanın sosyal, kültürel, ah- laksal beklentilerini başka festivaller yükleniyor. tstanbul bu açıdan çok önemli. Bu festival insanlara sinema adına dünyada Amerikalılar'dan baş- ka neler yapıldığını gösteriyor. - Peki. tstanbul Doğu-Batı sinema- lannı birieştiren bir pazar olabilir mi? Renzo Fegatelli G. BIRAGHI: tstanbul Festıvali bir pazar olabilir, ama Amenkan filmle- nnin egemenliğine giren bir piyasada. herkes onlann fılmlerinı izlerken sız neyı satacaksınız? Amerikalılann filmleri dışında diğer ülkelerin film- lenni seyretmek olanaksızlaştı gibi bir şey. Amerikalılar da artık akıllı film- ler yapmayabaşladılar. tnsanlan o ka- dar kendi anlatımlanna alıştirdılar kı eski Avrupa filmlerini tekrardan çeki- yorlar; o filmi hiç izlemeyen Avrupa- İı. Amerikalının yaptığı filme koşa ko- şa gidiyor. U. ROSSI: tstanbul'un pazar kurup film satmaya kalkışması zaman kaybı olur. Hollyvvood filmleri her Gugliermo Biraghi y e r e Sı r m i 5 durumda. Bunun dışın-B ^ da daha ucuz fıyatlarla Türk ya da ltalyan filmlen bırbiri arasında satıla- bilir. Sınemateklere abone olan seyir- ciler Avrupa filmleri için ciddi bir müşteri olabilir. MARIO BRENTA: Avrupa tabii ki kendi sinemasını yapmaya devam edecek, ama Amerikalılar'dan önce filmlerin tanıtımının nasıl yapıldığını öğrenmemiz gerekiyor. Onlar filmle- rini çok iyi tanttıyor ve dünyanın her yerine taşıyor. Roma'da CO yetkilile- riyle konuştum. En azından Akdeniz fılmlerinin bir- birlerinin festivallennde gösterilme- lerini sağlayacaklar. Biz komşular, stanbul Uluslararası Film Festivali buyıl beklenenin üzerinde ilgi görüyor. birbirimızm filmlerini seyredemiyo- ruz, Amenkan filmlerinin peşinden gidiyoruz. - Yıfanaz Güney sonrası Türk sine- masının Avrupa'daki konumu nedir? G. BIRAGHI: Güney'den sonra Kavur var Avrupa'da. Ancak festival şehirlerindeki sinemaseverler dışında tanınmıyor, AnayurtOtelibirkaç sine- madaki gösterimi dışında seyirciye ulaşamadı. Diğer yönetmenler de fes- tival bünyelerinde sıkışıp kaldı. R. FEGATELLI: Güney'den sonra Kavur'u tanıdık. Genç birkac yönet- men de iyi işler çıkardılar. Örneğin geçen yıl C Blok bizi hayli etkiledi. Biz genç yeteneklerin bir şekilde kısa sürede kendilerini göstereceğine i- nanıyoruz 20 yaşmda yeniden doğan adam Mariusz Grzegorzek'in yönetti- ğiu Dolaptaki Adamla Konuşma- lar", yalnızlık ve yabancılâşmayı ele alıyor. 21 yaşındaki Charles, ço- cukluğunu anımsar ve küçük bir çocuk olduğu zamanlan özler. Ba- basının ölümünden sonra, annesi Anna'nın hastalıklı bir sevgiyle bağlandığı ve okuldan, diğer ço- cuklardan uzak tutarak dış dünya- dan korumaya çalıştığı Charles. ta- vanarasında, kiralık bir odanın do- labında yaşamaktadır. Dünyayla ilgili bütün bilgileri annesi verir ona, onu besler, yıkar, Charles'ın tek arkadaşıdır. Günün birinde, onun artık bir çocuk olma- dığını farkeden ve sinir krizi geçi- ren Anna, yeni bir adamla taruşır ve Charles'ı özgür bırakır. O zamana kadar, hiç alışveriş yapmamış, oto- büse binmemiş, bir yabancıyla ko- nuşmamış Charles için, yeni buldu- ğu özgürlük şaşırtıcıdır. Doğuştan zeki olmasına karşın, hiçbir sosyal becerisi olmayan ve hayatta kalmak için ne yapması ge- rektiğini bilmeyen Charles, sokak- larda ve ara yollarda kaybolur. En sonunda, Anna ve yeni koca- sı, Charles'ı özel bir okula yerleş- tirmeye karar verirler. Kovvalski adında bir eğitmenle tanışan Char- les, onun yardimıyla dünyayı an- lamaya ve İcendine güvenmeyetfcaş- lar. Film, dolabı hâlâ güvenli bir sığınak olarak gören Charles'ın toplumdaki yeni yaşamını an- latıyor. Filmde başrolleri Bozena Adamek, Rafal Olbrychski ve Marek \Valc2ewski paylaşıyorlar. Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na ilişkin tasandaki kitaba bandrol uygulamasına yönelik tartışmalar sürüyor ^Başvuran herkes bandrol alabilir' Eski Kühür Bakaru Fikri Sağlar Kültür Servisi- 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nın bazı madde- lerinin değiştirilmesine ilişkin yasa ta- sansının en kısa sürede çıkanlması için TBMM'de çahşmalar sürdürülürken, görüşler ve tepkiler de bandrol konu- sunda yoğunlaştı. Türkiye Yayıncılar Birliği. bandrolü bakanlığın vermesine karşı çıkarken, Türkiye Yazarlar Sen- dikası bandrolün koşulsuz %erilmesı- ni, PEN de bandrol uygulamasının ya- salaşması istedi. Kültür Bakanı Ercan Karakaş, bu konuyla ilgili sorulanmı- za yanıt vermedi. Ama üç yıl önce ya- sa tasansını hazırlayan ve 1994"te mec- lise sunan eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar. eleştirileri yanıtlayıp, tasanyı savundu. Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, Türkiye'de 'çağdaşlıkla ilgili en önemli adım'olarak nitelendirdiği bu yasanın çıkmasıyla, çağdaş uluslar ailesi ıçer- sine girebilme şansının elde edileceği- nı vurguladı. Sağlar, bugün varolan en büyük sıkıntının. "ya>inayla yazar ara- sındaki giiven bunalımı' olduğuna dik- kat çekerek. bunun 'bandroHe' çözüm- leneceğinı belirtti. "Yazann hakkının gaspedilmemesi için, bugün bulunan en doğru yol bence bandroldür. Yazann >a da yaratanın hakkını, özellikle ki- tapta yayıncryı da sorundan, sıkınddan, şaibe altından kurtarabilmenin yolu bandroldür.Bu, karşüıklı güveni ortaya kovar." 'Yayıncıların yazardan yana olma- dıkları'nı düşündüğünü söyleyen Sağ- lar. gösterılen tepkilen de 'ikiyüzlü- lük'olarak tanımladı. •* 1992'de başlayan ve Türkiye'de çağ- dasbkla ilgiiien önemli adım olan bu ya- sa 25 Ocak 1994'teTBMM'ye verilmiş- tir. Bu yasa dünya standartlanna AVTU- pa'daki normlanna u\gun bir şekilde ha/jrlanmış ve günlerce bu konuda uz- manlar konuyla ilgili sanatçılar, büima- damlan, hukukcular çalışmışlardır. Her yasanın olduğu gibi, bu yasanın da eksik taraflan vardır. Ama o zaman bu \asa>a sonuna kadar destek verenlerin, bu yasadan yana görünenlerin. bugün 'bu yasa ıv ı degıl, bunu düzeltelım'de- mesinin ikiyü/Jülüğünü deTürkiye haJ- kı Ldeyecektir" Bandrol konusunda, bir kısım yayın- cının 'sansür uygulanacak'demesini hiç anlayamadığını söyleyen Sağlar. "En önemli konu denetim kurulu yok. Kültür BakanlıgTna her müracaat e- den bandrol alabilecek. Bakanük band- rol basıp, venne ve dolayısıyla taldp et- me zorunluluğundadır. Başvuru ol- maksızın kendUiğinden bandrol kont- rol mekanizmasını kullanacakûr"gö- rüşünü dile getirdi. Sansürün oluşması için bir kurulun oluşması gerektiğini belirten Sağlar, kasetlerdeki sansürün, denetim kurulu- nun varlığından kaynaklandığını anım- sattı: "Siz postaneye mektup atmaya ghti- ğiniz zaman pul alırken. posacı mektu- bun içersinde ne var, ona göre sana pul vereyim ya da vermiyeyim diye mi so- ruyor? Bu kadar basit anlayis içersin- de ohnaz. Her yayıncu Kültür Bakanlı- ğı'na başvurarak, hangi yazann eseri- ni kaç tane basacaksa o kadar bandrol isteyecek. İki bin kitap için bandrol al- dıysa üç bin kitap basamayacak. Bu, Bandrol, isabetli bir düzenlemePEN Yazarlar Derneği Kültür Bakanlığı'na baş- \-urarak Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nda değışik- lik öngören tasandaki bandrol uygulamasının yasa- laşmasını, aynca TRT'ye yetkıler tanıyan 43. mad-. desinın kaldınlmasım istedi. PEN'ın baş.vurusunda bandrol uygulamasıyla il- gili olarak şöyle denildi: " Fikir ve sanat eserlerini üretenler için getirilen işaret ve seri numarası bulundurma yükümlülüğü- nün. başka deyişle' bandrol uygulaması' nın, fikir v« sanat alknınuz bakunından yaşanısal önem taşıyan isabetli bir düzenleme olduğu kamsındayız. Bu düzenleme, vazariann, sanatçdann. tüm hak sahiplerinin çıkariannı koruma. haklannı ber tür- lü 'tecavüz'den uzak bulundurma yönünden pek vararlı olacaknr. Son yıllarda sürekli > akınılan ve çö- züm yolu bulunamayan korsan yaymcıhğı önleme- nintek yotu da budur. Öte yandan bu düzenleme, vergi kayıplannı ön- leme açısından da önem taşunaktadır. Fikir ve sanat eserlerini koruma amacıyla getiri- lecek bu düzetıtemenin, belirli yavmevlerine band- rol verilmemesi gibi bir sansüre yol açmayacağı ka- nısuıdayız. Meclis'teki görüşmeler sırasında Kültür Ba- kanlığı'nın tasanya sahip çıkmasım beküyoruz." PEN aynca, TRT'ye yetkıler tanıyan 43. madde- nin hem tümüyle antıdemokratık, hern de hukuki ıfadeyle "hakve hukuk kurallanna" tümüyle aykı- n olduğunu öne sürdü. Başvuruda, bunun, özel rad- yo ve televızyonlann kurulmasına olanak veren 3984 sayılı yasanın çıkmasından, TRT'nin kendi yapımlannı özel kanallara satmaya başlamasından sonra iyıce belırgınleştığı görüşüne yer venldi. Tîraj için gerekli uygulanıa Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Ataol Behramoğlu. ya- sa tasansının, kitaba getirilmesi- ni öngördüğü bandrol uygulama- sına karşı olmadıklannı söyiedi. Behramoğlu, buna karşılık, ön- görülen uygulanış şekline karşı olduklannı. kitaba bandrolün hiç- bır koşul öne sürülmeksizin veril- mesi gerektigini ifade etti. "Şu anda müzik vevideo kasetlerinde uygulanan sLstem. bandrol \eril- mesi konusunun memur yetkisiy- le olması bizi kaygılandınyor. Çünkü hukuki bir durumun siya- si otoritenin eline bırakılması, hu- kuka da ay kırıdır. BandroUe ilgi- li maddede herhangi bir şart öne sürülmeden, otomatik olarak ve- rileceği belirtUmelidir." Kimı yayınevlerinin fazla tiraj yapmasına başka türlü engel olu- namayacağını vurgulayan Behra- moğlu, mutlaka bir sistem getiril- mesi gerektıği, bu konunun ya- yıncının vicdamna ya da yazarla yayıncı arasındaki insani ılişkıye bağlı kılınamayacağı görüşünü dile getirdi. Bandrol uygulaması- nın 'sihirli' bir sistem olmadığı- nı, korsan basımı yüzde yüz ön- leyemeyeceğini savunan Behra- moğlu, "Yayıncı arkadaşlanmı- zın kaygılanna da tabii ki katıb- yoruz. Birtakım kansıklıklar ya- ratacagı da muhakkaktır. O hal- de başka bir şey önerilsin. Ancak, tirajlann kontrolü için şu anda başka bir sistem görünmüyor" dedi. Behramoğlu, 5846 sayılı yasanın. yayımlanmış musiki, il- im, edebiyat eserlerinden ve ale- nileşmiş güzel sa- nat eserlerinden iktibaslar yapıla- rak eğitim ve öğ- retim amacıyla seçmevetoplama eserler oluşturul- masına olanak ta- nıyan 34. madde- sinin kesin olarak tasandan çıkanl- ması gerektiğini belirtti: "Okulki- taplan basan ya- yınevleri, yazar- jyS Başkanı lardan i/in alarak bu iktibaslan yapmalı ve muhak- kak telif ödemelidirierT- . Yasanın. TRT'nın sanatçıdan ızin almadan, eserini kendi takdir ettiği bir telifle kullanabilmesine olanak tanıyan 43. maddesine de şiddetle karşı olduklannı ifade e- den Behramoğlu, korsan yayına verilen cezalann arttınlması ve şikâyete bağlı olmaksızın kovuş- turulması gerektiğini vurguladı. Behramoğlu, kitaba bandrol verilmesi konusunu Türkiye Ya- yıncılar Birlıği'nin üstlenmesi gerektiği yolundaki görüşe karşı- lık. "Bugünden yanna böyle bir değişiklik olacagını pek tahmin etmiyorum. Yine de Kültür Bakanh- ğj'nın bunu bugün- kü koşullanla daha ciddiyetle. daha dü- zenli şekilde verebi- leceği kanısında- yım" dedi.Tirajlann kontrol edilmesinin yazarlann telifleri açısından önemine değinen Behramoğ- lu, bunun için band- rolden başka çare olmadığını vurgula- dı: " Küçük bir bası-Behramoghı mevine, yazar gidip kendisi sora- büir, birtakım kayıtlan çıkartabi- lir. Ama kendisi ay nı zamanda ba- sunevi sahibi olan büyük yayınev- lerinin tirajlannı kontrol etmek için başka bir imkân yok. Gaze- telerin, gazete yayınevlerinin, matbaa sahibi büyük yayuıevleri- nin kaç basöğını kimsc bilemez. Bandrol, uygulanması gereken bir sistem. Zaten yayma arkadaş- lar da çıkanlsuı diyoıiar, ama baş- ka bir şey öneremiyorlar". Behramoğlu, bazı sakıncalar ortadan kaldınlırsa bandrol sis- teminin yazarlann lehine olacağı, bunun yayın dünyasına da bir cid- diyet getireceğı görüşünü savun- du. Çevirilerde 10 yıllık zamana- şımmın 70 yıla çıkanlması konu- sunda yayıncılardan farklı düşün- meyen Behramoğlu, bunun olumlu bir yanı da olabileceğini belırterek yabancı yayınlar ko- laylıkla basılamadığı zaman. yer- lı yayınlara dönük üretimin ve yerli yazara talebin artacağına dikkat çekti. Behramoğlu, bu madde üzerinde de yeniden düşü- nülmesi gerektiğini ifade etti: "Yayıncılar, 3-2 bin tirajla nasıl büyük paralar ödeyecekler ya- bancı yavmevlerine? Türkiye'de yayıncılar için kimi kolaytıklar ol- ması gerekiyor. Yayıncı, yapıtlan çok satılan bir Batılı y azann kita- buıı çok fazla külfet altında kal- madan yayımlayabilmcli. Batı standartlarını, Türkiye koşulla- nnda birdenbire aynen uygula- mayız". korsanhğı da böyletikle önleyecek. Çün- kü kitaplann üzerinde bandrol olmadı- ğı sürece korsan yay ıncıhk olacakdr." Bu yasanın ruhunun 'yaratandan ya- na' olduğuna değinen Sağlar, "Bugün dünyada iki çatışan anlayış var. Yasa, yapuncL, bir eserin sahibidir ya da ya- ratan, eserin sahibidir kamplaşmasın- da, yaratanın eserin hak sahibi olduğu anlây ışını getiren bir ruha sahiptir. Bu anlay ış da özellikle edebiyatçılannuzın, yazariarımızm, şairlerimizin, bilima- damlanmızın yaratılan, süreli olmayan eserterinin Türkiye'de varolan sonınla- nnı çözebilmelerinin en önemli adımı- dır bandrol. Zaten birçok yayıncı da bunu kabul ediyor. Yalnız yayıncıların bazüan çok fazla yük, tefemıat getire- cektir diye kaçmaya çauşıyor*'dedi. Sağlar, çeviri yapıtlarda 10 yıllık za- man aşımının 70 yıla çıkanlmasına karşılık tepkilen de şöyle yanıtladı: "Artık çağımızda sınırlann kalkbğı, dünya insani olduğumuz bir noktada, başka yaratıcının eserini, karşılığını vermeden kuUanabilme hakkına sahip değüız. O zaman bizim eserierimizi de başkalan kullanırsa aynı hakka sahip oluyorlar. Bu karşılıklıdır. Şimdi bizim yazarianmız dünyanın çeşitli dillerinde onlarcadilden eserierini satıyorlar. On- lar nasıl bunlann karşıhğmda haklan- nı alıyorlarsa. biz de vermek zorunda- yız. Her düşüncenin, her yaratının bir bedeli olmalıdır kL yarabcı ekonomik, hatta dÜŞÜnsel ypnginlik anbıınınfty ge- I Bu yasa tasansının; 1951 yılında çı- kanlmış yasanın, Türkiye'nin o günden bugüne dek çağdaş uluslar ailesi dışın- da kalmasına neden olan birçok nokta- sından birini yok edeceğini vurgulayan Sağlar, bu yasa için 'Avrupalılar istiyor ya da Gümrük Birliği'ne giriyoruz, o- nun için çıkıyor' diyenlerin, herşeyden önce kendilerine 'saygıstzhk' ettikleri- ni söyiedi: "Başkası istedi diye yasa çıkanlmaz. Biz, sanatçılarımız, yazaıianmız, düşü- nürlerimiz ve bilimadamlanmıza saygı duyulması için bu yasayı hazniıyoruz. 1992 yılında ne Gümrük Birliği ne de bugün konuşulanlar söz konusuydu. O gün, buna çok katkıda bulunan çok in- san var. O insanlan da saygrylave teşek- kürie anıyorum. Ama insanlar devirle değişebiliyorlar, her gelen de bir önce- kinin körü olduğunu kendisinin daha iyi yaptığını söylüyor. İnşallah daha iyüe- rini da başkalan üretirier." Çevre günü ve ağaç dftimi • Kültür Servisi - Bugün saat 12.30'da, Türkan Şoray tlköğretim Okulu'nda yapılacak olan çevre günü ve ağaç dikimi töreni, Prof. Dr. Orhan Kural'm vereceği bir konferansla başlayacak. Türkan Şoray, Esin Afşar, Nazan Şoray ve Lions Çevre Bilinci Komitesi'nin de katılacağı günde, Orhan Kural, tstanbul'daki hava kirliliğini önlemek için neler yapılması gerektiğini açıklayacak. (263 69 83) Şişli Etfal'de şan resitalî • Kültür Servisi-Şişli Etfal Hastanesi'nin müzik akşamlannın yedincisi, bu akşam verilecek şan resitaliyle devam edecek. Saat 19.30'da başlayacak olan resitalde, tstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçılanndan soprano Zehra Yıldız, piyanist Elisabetta Di Stefano eşliğinde Vivaldi, Rossini, Verdi, Giordano ve Puccini'nin yapıtlanndan oluşan bir program sunacak. (231 22 09) Müzik Tarihinde Gezintîler' • Kültür Servisi-Uğur Sanca, bugûn ENKA Rönesans Galeri Bar'da bir dinleti gerçekleştirecek. "Hafıf Müzik Tarihinde Gezintiler" başhğını taşıyan dinleti, saat 19.15'teyeralacak. (Bestekâr Hacı Faikbey ,' Sok. No:3 Balmumcu ENKA II-III binalan arası - 274 09 67) Öğretmenlerden konser • Kültür Servisi -MEB Adile Sultan Kasn Öğretmen Evi ve Kültür Merkezi bünyesinde calışmalannı sürdüren tstanbul Müzik Öğretmenleri Korosu ve Oda Korosu, bugün saat 19.00'daAKM Konser Salonu'nda bir konser verecek. Selahattin Evcil ve Esma Mutlu yönetiminde calışmalannı sürdüren Müzik Öğretmenleri Korosu Adnan Saygun, Ferit Tüzün, Muammer Sun'dan Haydn. Mozart ve Beethoven'a uzanan geniş bir yelpaze içinde, ulusal marşlanmız ve çoksesli halk türkülerimizin yanı sıra dünya koro literatürünün seçme yapıtlannı da repertuvar kapsamında bulunduruyor. Gülseren Engin'in resim • Kültür Servisi- Gülseren Engin'in Varol Sanat Galerisi'nde gerçekleşecek olan sergisi cumartesi günü açılıyor. Taksim Hastanesi Patoloji Laboratuvan yaranna düzenlenen sergi, 6 mayısa dek sürecek. Tıp eğitimi gören Engin. yurt içinde ve yurtdışında uzun yıllar mesleği ile ilgili çahşmalarda bulundu. Edebiyat ve resimle de uğraşan Engin; öykü, şiir, tiyatro ve televizyon oyunlan, anı ve masallar yazdı. 1993-1994 Ömer Seyfettin Öykü Yanşmasf nda ikincilik ve özel ödül alan, çeşitli dergilerde yazılar yazan sanatçının "Sevginin Masah", "Yorgun Konak" ve "Kaçış Düşleri" adlı kitaplan bulunuyor. Türk sanatçıları Houston'da • ANKARA(ANKA)- ABD'nin Houston kentinde düzenlenen ve bu yıl Türkiye'nin onur konuğu olarak katılacağı "Uluslararası Houston Festivali" çerçevesinde Türk müziği, çeşitli etkinliklerle sanatseverlere tamtılacak. Türkiye'nin kültürel değerlerinin bütün yönleriyle tanıtılmasınm amaçlandı. Okay Temiz, Durul Gence, Bengi Grubu, Ankara Vurmah Çalgılar tkilisi, Yıldız tbrahimova, Tuna Ötenel, Nükhet ve Neşet Ruacan, Modern Folk Uçlüsü ve Fahir Atakoğlu ile Fatih ve Sinan Erkoç, Ajlan ve Mine'den oluşan Fams Grubu'nun katılacağı festivalde, sanatçılar Türk müziğini, 22-23-29 ve 30 nisanda açık alanda verilecek konserlerle tanıtacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle