Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
1 4 U L U S L A R A R A S I İ S T A N B U L F İ L M F E S T İ V A L İ
PORTRE/ YAVUZ TURGUL
1946 lstanbul doğumlu Yavuz TurguL, gazetecilik
eğitiminin ardmdan altı yıl basında görev yaptı.
1975'te sinemaya geçti ve senaryolar yazdı. 1980
yılında rekiam sektöriine girdi. 1982'de Çiçek
Abbas'ın senaryosuyla
AJün Pörtakal kazandı.
1984'te Fahri>e Abla'yla
| yönetmenliğe başladı.
1986'da Züğürt Ağa'yla,
1987de Muhsiıı Bey'yle
I senaryo dalında Altın
Portaİcallannın sayısını
I artürdı.
Muhsin Bey. tstanbul
Uluslararasi Sınema
! Günlen'nde Jüri Özel
| Ödülü'nü ve San
Sebastian Film
Fesitvali'nde Jüri Özel
Ödülü'nü kazandı. Yavuz Turgul ve Şener Şen,
Muhsin Bey, Aşk FUmlerinin Unurulmaz Yönetmeni
ve GöJge Oyunu'nda birlikte çalışarak bir ikili
yarattılar.
BUCUN
EMEK: 12.00/Aile. 15.00/
Hayalı Bir Otobiyografi. 18.30-
Aile, 21.30' Son Dans
FİTAŞ1: 12.00/Duyarlı Bir
Öykü, 15.00/ Sınir Krizinin
Eşiğindeki Kadınlar, 18.30/
Duyarlı Bir Öykü, 21.30' Sinir
Krizinin Eşiğindeki
Kadınlar
FİTAŞ2: 12.00/Kardan
Gelenler, 15.00'
Kemancı, 18.30/
Kardan Gelenler,
21.30/ Bahçe
FİTAŞ3: 12.00/ Iz,
15.00/ Muhsin Bey. 18.30/
Bir Aşk Uğruna, 21.30
Uçurtmayı Vurmasınlar
REKS: 12.00/SudanÇıkmış
Balık, 15.00' Dolaptaki
Adamla Sohbetler. 18.30'
Vrooom Vroom.. - Dokun
Bana. 21.30/ Yaşamımın En
Güzel Akşamı
YARIN
EMEK: 12.00/ Özel BirGün,
15.00/ Zeytinhklerin Altında,
18.30'Özel BirGün, 21.30
Amatör
FİTAŞ1: 12.00/' Dağlı
Bamabo, 15.00/ Sevda Yazı,
18.30/ Dağlı Barnabo, 21.30'
Sevda Yazı
FİTAŞ2: 12.00/
Keyifli Bir Yaşam,
15.00/Dans +
Son Dans, 18.30/
Keyifli Bir
Yaşam, 21.30/
Hayali Bir
Otobiyografi
FİTAŞ3: 12.00/Bay
E, 15.00'YusufileKenan,
18.30/ Hazal, 21.30/
Hakkari'de Bir Mevsim
REKS: 12.00'Erkekler
Yalancıdır, 15.00'
Inek, 18.30/ Lamarca,
21.30/Tören
Kardan
GelenlerArnavutluk'un güney bölgesin-
de, Yunanistan smınna yalcın, Ku-
zey Yunan Epirus'u olarak adlandı-
nlan yerde, halkın büyük bir kısmı
Yunanca konuşur. Arnavutluk ve
Yunanistan arasındaki sınır 1914'de
yeniden çizildiğinde, bu ınsanlar
Yunan Epirus'undan aynlmak zo-
runda kaldılar. O zamandan beri de.
Arnavutluk'taki Yunanlı azınlık.
gözlennı Y'unanistan'dan hiç ayır-
tnadı. Kuzey Epırus'tan Yunanis-
tan'a gerçekleşen ilk kitlesel göç,
1990'da, Arnavutluk'taki komünist
rejimın yıkılmaya yüz tuttuğu za-
manlarda başlar.
Sotiris Goritsas'ın senaryosunu
yazıp yönettiği film, Kuzey Epi-
rus'lu üç sığınmacının Arnavut-
luk'tan Yunanistan'a, Atina'ya
yaptıklan yolculuğu anlatıyor. Yu-
nanistan' ın tanhinde bin kez ger-
çekleşmiş ama daha önce hiç filme
çekilmemış öyküde, düşlediklen
ülkeye gitmek için yola koyulan
Achilles ve Thomas'a annesi Ar-
navut sınır muhafızlan tarafından
öldürülen on yaşındaki Nikos eşlik
eder. Üç kaçak, yolculuklan boyun-
ca, işçilerin sömürüldüğü. polisın
insanlara saldırdığı, yersiz yurtsuz
insanlann sokaklarda dolaştığı yep-
yeni bir dünyayla karşılaşırlar. Ba-
tı toplumunun sınırlanyla tanışan
üçlü, ülkenin zayıf ve güçlü yanla-
nnı keşfederler, ama fılmin sonun-
da Thomas'ın Achilles'e söylediği
gibi, "Arnavutluk'ta Yunanlı, Yu-
nanistan'da Amavut" olarak görül-
mektedirler.
"Kardan Gelenler"de başrolleri,
Gerassimos Skiadaressis, Vassilis
ElefteriadisN e Antonis Manolas
paylaşıyorlar.
KAÇIRMAYIN
Muhsin Bey:
Organizatör Muhsin Kanadıkınk (Şener Şen) arabeskin
olabildiğince hüküm sürdüğü günlerde, Türk müziğinin
üstatlannın organizasyonlanyla ilgilenmekte ısrar etmek-
tedir. Bu arada şöhret olmak için kapısını çalan Ali Nazik
(Uğur Yücel) başına büyük dertler açar (1987-145 dk).
Yaşamın En Güzel Akşamı:
Bay Rossı (Alberto Rossi) lsviçre'den Italya'ya gizlice
100 milyon getirirken dağın başında otomobili bozulur. Te-
lefon ararkenyolubirşatoyadüşer. Emekli hâkim olan şa-
tonun sahibi ve üç arkadaşı, Rossi'yi yemek eşliğinde yap-
tıklan mahkeme oyununa davet ederler. Gecenın sabahın-
da, Rossi'yi ilginç bir sürpriz beklemektedır (1972-100
dk).
Bahçe:
Derek Jarman'dan olay yaratmış bir çalışmadaha. 'Bah-
çe', eşcinsel bir çiftin tutuklanıp türlü eziyete uğramasını,
ardından kendilerini çarmıha gerili bulmasını anlatan son
derece karmaşık duygu yoğunluklu ve 'cesur" bir çalışma
(1990-92 dk).
Bahçe.
6
İstanbuPıın 7. sanata katkısı büyük9
CUMHUR CANBAZOGLU
14. tstanbul Uluslararası Film Fes-
tivali'ne katılan yabancı sinemacılar-
la Türk sınemacılan bir araya getiren
toplantvda ttalyan davethlerden Ren-
zo FegatelU (Repubblıca yazan).
Gugliermo Biraghi (FIPRESCI üye-
sı). MarioBrenta(Dağlı Barhabo'nun
yönetmenı) ve Umberto Rossi (Unita
yazan) ıle bu festıvalin Avrupa'dakı
yerinı. Türk sinemasının Güney'den
sonra dışandan nasıl göründüğünü öğ-
rendik.
- İstanbul Festivali'nin Avrupa'daki
yeri sizce nedir?
G. BIRAGHI: Bu festival çok iyı
organize edılıyor. Yönetıciler ne yap-
tıklannı, kıme hitap edeceklerini bili-
yorlar. Her yıl büyüdüğü için bırtakjm
sorunlan oluyor, ama Cannes dışında
her festivalin sorunlan var. istanbul.
sinemaya katkılanyla şüphesiz üst sı-
ralarda bir festival.
R. FEGATELLI: Bazı festıvalleri
tanıtır, bazı kentler de festıvallen. İs-
tanbul. ikinci tanıma uyuyor. Ulusla-
rarası sinema çev relerini çeken bir ya-
nı var Ben tstanbul'u Berlin, Locar-
no ve San Sebastian Ta beraber Avru-
pa'da üçüncü sıraya koyuyorum. Can-
nes'la Venedik ıse bambaşka bir yol-
da ilerliyorlar.
U. ROSSİ: Oç büyük festival Can-
nes, Venedik, Berlin ticari sinemanın
dikkatini çekebilmek için çılgın bir
yanş içindeler, büyük paralar harcı-
yorlar. Sinemanın sosyal, kültürel, ah-
laksal beklentilerini başka festivaller
yükleniyor. tstanbul bu açıdan çok
önemli. Bu festival insanlara sinema
adına dünyada Amerikalılar'dan baş-
ka neler yapıldığını gösteriyor.
- Peki. tstanbul Doğu-Batı sinema-
lannı birieştiren bir pazar olabilir mi?
Renzo Fegatelli
G. BIRAGHI: tstanbul Festıvali bir
pazar olabilir, ama Amenkan filmle-
nnin egemenliğine giren bir piyasada.
herkes onlann fılmlerinı izlerken sız
neyı satacaksınız? Amerikalılann
filmleri dışında diğer ülkelerin film-
lenni seyretmek olanaksızlaştı gibi bir
şey. Amerikalılar da artık akıllı film-
ler yapmayabaşladılar. tnsanlan o ka-
dar kendi anlatımlanna alıştirdılar kı
eski Avrupa filmlerini tekrardan çeki-
yorlar; o filmi hiç izlemeyen Avrupa-
İı. Amerikalının yaptığı filme koşa ko-
şa gidiyor.
U. ROSSI: tstanbul'un pazar kurup
film satmaya kalkışması zaman
kaybı olur. Hollyvvood filmleri her
Gugliermo Biraghi y e r e
Sı r m i
5 durumda. Bunun dışın-B
^ da daha ucuz fıyatlarla Türk ya da
ltalyan filmlen bırbiri arasında satıla-
bilir. Sınemateklere abone olan seyir-
ciler Avrupa filmleri için ciddi bir
müşteri olabilir.
MARIO BRENTA: Avrupa tabii ki
kendi sinemasını yapmaya devam
edecek, ama Amerikalılar'dan önce
filmlerin tanıtımının nasıl yapıldığını
öğrenmemiz gerekiyor. Onlar filmle-
rini çok iyi tanttıyor ve dünyanın her
yerine taşıyor. Roma'da CO yetkilile-
riyle konuştum.
En azından Akdeniz fılmlerinin bir-
birlerinin festivallennde gösterilme-
lerini sağlayacaklar. Biz komşular,
stanbul
Uluslararası
Film
Festivali
buyıl
beklenenin
üzerinde ilgi
görüyor.
birbirimızm filmlerini seyredemiyo-
ruz, Amenkan filmlerinin peşinden
gidiyoruz.
- Yıfanaz Güney sonrası Türk sine-
masının Avrupa'daki konumu nedir?
G. BIRAGHI: Güney'den sonra
Kavur var Avrupa'da. Ancak festival
şehirlerindeki sinemaseverler dışında
tanınmıyor, AnayurtOtelibirkaç sine-
madaki gösterimi dışında seyirciye
ulaşamadı. Diğer yönetmenler de fes-
tival bünyelerinde sıkışıp kaldı.
R. FEGATELLI: Güney'den sonra
Kavur'u tanıdık. Genç birkac yönet-
men de iyi işler çıkardılar. Örneğin
geçen yıl C Blok bizi hayli etkiledi.
Biz genç yeteneklerin bir şekilde kısa
sürede kendilerini göstereceğine i-
nanıyoruz
20 yaşmda
yeniden
doğan adam
Mariusz Grzegorzek'in yönetti-
ğiu
Dolaptaki Adamla Konuşma-
lar", yalnızlık ve yabancılâşmayı
ele alıyor. 21 yaşındaki Charles, ço-
cukluğunu anımsar ve küçük bir
çocuk olduğu zamanlan özler. Ba-
basının ölümünden sonra, annesi
Anna'nın hastalıklı bir sevgiyle
bağlandığı ve okuldan, diğer ço-
cuklardan uzak tutarak dış dünya-
dan korumaya çalıştığı Charles. ta-
vanarasında, kiralık bir odanın do-
labında yaşamaktadır.
Dünyayla ilgili bütün bilgileri
annesi verir ona, onu besler, yıkar,
Charles'ın tek arkadaşıdır. Günün
birinde, onun artık bir çocuk olma-
dığını farkeden ve sinir krizi geçi-
ren Anna, yeni bir adamla taruşır ve
Charles'ı özgür bırakır. O zamana
kadar, hiç alışveriş yapmamış, oto-
büse binmemiş, bir yabancıyla ko-
nuşmamış Charles için, yeni buldu-
ğu özgürlük şaşırtıcıdır.
Doğuştan zeki olmasına karşın,
hiçbir sosyal becerisi olmayan ve
hayatta kalmak için ne yapması ge-
rektiğini bilmeyen Charles, sokak-
larda ve ara yollarda kaybolur.
En sonunda, Anna ve yeni koca-
sı, Charles'ı özel bir okula yerleş-
tirmeye karar verirler. Kovvalski
adında bir eğitmenle tanışan Char-
les, onun yardimıyla dünyayı an-
lamaya ve İcendine güvenmeyetfcaş-
lar. Film, dolabı hâlâ güvenli bir
sığınak olarak gören Charles'ın
toplumdaki yeni yaşamını an-
latıyor. Filmde başrolleri Bozena
Adamek, Rafal Olbrychski ve
Marek \Valc2ewski paylaşıyorlar.
Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'na ilişkin tasandaki kitaba bandrol uygulamasına yönelik tartışmalar sürüyor
^Başvuran herkes bandrol alabilir'
Eski Kühür Bakaru Fikri Sağlar
Kültür Servisi- 5846 sayılı Fikir ve
Sanat Eserleri Yasası'nın bazı madde-
lerinin değiştirilmesine ilişkin yasa ta-
sansının en kısa sürede çıkanlması için
TBMM'de çahşmalar sürdürülürken,
görüşler ve tepkiler de bandrol konu-
sunda yoğunlaştı. Türkiye Yayıncılar
Birliği. bandrolü bakanlığın vermesine
karşı çıkarken, Türkiye Yazarlar Sen-
dikası bandrolün koşulsuz %erilmesı-
ni, PEN de bandrol uygulamasının ya-
salaşması istedi. Kültür Bakanı Ercan
Karakaş, bu konuyla ilgili sorulanmı-
za yanıt vermedi. Ama üç yıl önce ya-
sa tasansını hazırlayan ve 1994"te mec-
lise sunan eski Kültür Bakanı Fikri
Sağlar. eleştirileri yanıtlayıp, tasanyı
savundu.
Eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar,
Türkiye'de 'çağdaşlıkla ilgili en önemli
adım'olarak nitelendirdiği bu yasanın
çıkmasıyla, çağdaş uluslar ailesi ıçer-
sine girebilme şansının elde edileceği-
nı vurguladı. Sağlar, bugün varolan en
büyük sıkıntının. "ya>inayla yazar ara-
sındaki giiven bunalımı' olduğuna dik-
kat çekerek. bunun 'bandroHe' çözüm-
leneceğinı belirtti. "Yazann hakkının
gaspedilmemesi için, bugün bulunan en
doğru yol bence bandroldür. Yazann
>a da yaratanın hakkını, özellikle ki-
tapta yayıncryı da sorundan, sıkınddan,
şaibe altından kurtarabilmenin yolu
bandroldür.Bu, karşüıklı güveni ortaya
kovar."
'Yayıncıların yazardan yana olma-
dıkları'nı düşündüğünü söyleyen Sağ-
lar. gösterılen tepkilen de 'ikiyüzlü-
lük'olarak tanımladı.
•* 1992'de başlayan ve Türkiye'de çağ-
dasbkla ilgiiien önemli adım olan bu ya-
sa 25 Ocak 1994'teTBMM'ye verilmiş-
tir. Bu yasa dünya standartlanna AVTU-
pa'daki normlanna u\gun bir şekilde
ha/jrlanmış ve günlerce bu konuda uz-
manlar konuyla ilgili sanatçılar, büima-
damlan, hukukcular çalışmışlardır.
Her yasanın olduğu gibi, bu yasanın da
eksik taraflan vardır. Ama o zaman bu
\asa>a sonuna kadar destek verenlerin,
bu yasadan yana görünenlerin. bugün
'bu yasa ıv ı degıl, bunu düzeltelım'de-
mesinin ikiyü/Jülüğünü deTürkiye haJ-
kı Ldeyecektir"
Bandrol konusunda, bir kısım yayın-
cının 'sansür uygulanacak'demesini
hiç anlayamadığını söyleyen Sağlar.
"En önemli konu denetim kurulu yok.
Kültür BakanlıgTna her müracaat e-
den bandrol alabilecek. Bakanük band-
rol basıp, venne ve dolayısıyla taldp et-
me zorunluluğundadır. Başvuru ol-
maksızın kendUiğinden bandrol kont-
rol mekanizmasını kullanacakûr"gö-
rüşünü dile getirdi.
Sansürün oluşması için bir kurulun
oluşması gerektiğini belirten Sağlar,
kasetlerdeki sansürün, denetim kurulu-
nun varlığından kaynaklandığını anım-
sattı:
"Siz postaneye mektup atmaya ghti-
ğiniz zaman pul alırken. posacı mektu-
bun içersinde ne var, ona göre sana pul
vereyim ya da vermiyeyim diye mi so-
ruyor? Bu kadar basit anlayis içersin-
de ohnaz. Her yayıncu Kültür Bakanlı-
ğı'na başvurarak, hangi yazann eseri-
ni kaç tane basacaksa o kadar bandrol
isteyecek. İki bin kitap için bandrol al-
dıysa üç bin kitap basamayacak. Bu,
Bandrol, isabetli
bir düzenlemePEN Yazarlar Derneği Kültür Bakanlığı'na baş-
\-urarak Fikir ve Sanat Eserleri Yasası'nda değışik-
lik öngören tasandaki bandrol uygulamasının yasa-
laşmasını, aynca TRT'ye yetkıler tanıyan 43. mad-.
desinın kaldınlmasım istedi.
PEN'ın baş.vurusunda bandrol uygulamasıyla il-
gili olarak şöyle denildi:
" Fikir ve sanat eserlerini üretenler için getirilen
işaret ve seri numarası bulundurma yükümlülüğü-
nün. başka deyişle' bandrol uygulaması' nın, fikir v«
sanat alknınuz bakunından yaşanısal önem taşıyan
isabetli bir düzenleme olduğu kamsındayız.
Bu düzenleme, vazariann, sanatçdann. tüm hak
sahiplerinin çıkariannı koruma. haklannı ber tür-
lü 'tecavüz'den uzak bulundurma yönünden pek
vararlı olacaknr. Son yıllarda sürekli > akınılan ve çö-
züm yolu bulunamayan korsan yaymcıhğı önleme-
nintek yotu da budur.
Öte yandan bu düzenleme, vergi kayıplannı ön-
leme açısından da önem taşunaktadır.
Fikir ve sanat eserlerini koruma amacıyla getiri-
lecek bu düzetıtemenin, belirli yavmevlerine band-
rol verilmemesi gibi bir sansüre yol açmayacağı ka-
nısuıdayız.
Meclis'teki görüşmeler sırasında Kültür Ba-
kanlığı'nın tasanya sahip çıkmasım beküyoruz."
PEN aynca, TRT'ye yetkıler tanıyan 43. madde-
nin hem tümüyle antıdemokratık, hern de hukuki
ıfadeyle "hakve hukuk kurallanna" tümüyle aykı-
n olduğunu öne sürdü. Başvuruda, bunun, özel rad-
yo ve televızyonlann kurulmasına olanak veren
3984 sayılı yasanın çıkmasından, TRT'nin kendi
yapımlannı özel kanallara satmaya başlamasından
sonra iyıce belırgınleştığı görüşüne yer venldi.
Tîraj için gerekli uygulanıa
Türkiye Yazarlar Sendikası
Başkanı Ataol Behramoğlu. ya-
sa tasansının, kitaba getirilmesi-
ni öngördüğü bandrol uygulama-
sına karşı olmadıklannı söyiedi.
Behramoğlu, buna karşılık, ön-
görülen uygulanış şekline karşı
olduklannı. kitaba bandrolün hiç-
bır koşul öne sürülmeksizin veril-
mesi gerektigini ifade etti. "Şu
anda müzik vevideo kasetlerinde
uygulanan sLstem. bandrol \eril-
mesi konusunun memur yetkisiy-
le olması bizi kaygılandınyor.
Çünkü hukuki bir durumun siya-
si otoritenin eline bırakılması, hu-
kuka da ay kırıdır. BandroUe ilgi-
li maddede herhangi bir şart öne
sürülmeden, otomatik olarak ve-
rileceği belirtUmelidir."
Kimı yayınevlerinin fazla tiraj
yapmasına başka türlü engel olu-
namayacağını vurgulayan Behra-
moğlu, mutlaka bir sistem getiril-
mesi gerektıği, bu konunun ya-
yıncının vicdamna ya da yazarla
yayıncı arasındaki insani ılişkıye
bağlı kılınamayacağı görüşünü
dile getirdi. Bandrol uygulaması-
nın 'sihirli' bir sistem olmadığı-
nı, korsan basımı yüzde yüz ön-
leyemeyeceğini savunan Behra-
moğlu, "Yayıncı arkadaşlanmı-
zın kaygılanna da tabii ki katıb-
yoruz. Birtakım kansıklıklar ya-
ratacagı da muhakkaktır. O hal-
de başka bir şey önerilsin. Ancak,
tirajlann kontrolü için şu anda
başka bir sistem görünmüyor"
dedi. Behramoğlu, 5846 sayılı
yasanın. yayımlanmış musiki, il-
im, edebiyat eserlerinden ve ale-
nileşmiş güzel sa-
nat eserlerinden
iktibaslar yapıla-
rak eğitim ve öğ-
retim amacıyla
seçmevetoplama
eserler oluşturul-
masına olanak ta-
nıyan 34. madde-
sinin kesin olarak
tasandan çıkanl-
ması gerektiğini
belirtti: "Okulki-
taplan basan ya-
yınevleri, yazar- jyS Başkanı
lardan i/in alarak
bu iktibaslan yapmalı ve muhak-
kak telif ödemelidirierT-
.
Yasanın. TRT'nın sanatçıdan
ızin almadan, eserini kendi takdir
ettiği bir telifle kullanabilmesine
olanak tanıyan 43. maddesine de
şiddetle karşı olduklannı ifade e-
den Behramoğlu, korsan yayına
verilen cezalann arttınlması ve
şikâyete bağlı olmaksızın kovuş-
turulması gerektiğini vurguladı.
Behramoğlu, kitaba bandrol
verilmesi konusunu Türkiye Ya-
yıncılar Birlıği'nin üstlenmesi
gerektiği yolundaki görüşe karşı-
lık. "Bugünden yanna böyle bir
değişiklik olacagını pek tahmin
etmiyorum. Yine de
Kültür Bakanh-
ğj'nın bunu bugün-
kü koşullanla daha
ciddiyetle. daha dü-
zenli şekilde verebi-
leceği kanısında-
yım" dedi.Tirajlann
kontrol edilmesinin
yazarlann telifleri
açısından önemine
değinen Behramoğ-
lu, bunun için band-
rolden başka çare
olmadığını vurgula-
dı: " Küçük bir bası-Behramoghı
mevine, yazar gidip kendisi sora-
büir, birtakım kayıtlan çıkartabi-
lir. Ama kendisi ay nı zamanda ba-
sunevi sahibi olan büyük yayınev-
lerinin tirajlannı kontrol etmek
için başka bir imkân yok. Gaze-
telerin, gazete yayınevlerinin,
matbaa sahibi büyük yayuıevleri-
nin kaç basöğını kimsc bilemez.
Bandrol, uygulanması gereken
bir sistem. Zaten yayma arkadaş-
lar da çıkanlsuı diyoıiar, ama baş-
ka bir şey öneremiyorlar".
Behramoğlu, bazı sakıncalar
ortadan kaldınlırsa bandrol sis-
teminin yazarlann lehine olacağı,
bunun yayın dünyasına da bir cid-
diyet getireceğı görüşünü savun-
du. Çevirilerde 10 yıllık zamana-
şımmın 70 yıla çıkanlması konu-
sunda yayıncılardan farklı düşün-
meyen Behramoğlu, bunun
olumlu bir yanı da olabileceğini
belırterek yabancı yayınlar ko-
laylıkla basılamadığı zaman. yer-
lı yayınlara dönük üretimin ve
yerli yazara talebin artacağına
dikkat çekti. Behramoğlu, bu
madde üzerinde de yeniden düşü-
nülmesi gerektiğini ifade etti:
"Yayıncılar, 3-2 bin tirajla nasıl
büyük paralar ödeyecekler ya-
bancı yavmevlerine? Türkiye'de
yayıncılar için kimi kolaytıklar ol-
ması gerekiyor. Yayıncı, yapıtlan
çok satılan bir Batılı y azann kita-
buıı çok fazla külfet altında kal-
madan yayımlayabilmcli. Batı
standartlarını, Türkiye koşulla-
nnda birdenbire aynen uygula-
mayız".
korsanhğı da böyletikle önleyecek. Çün-
kü kitaplann üzerinde bandrol olmadı-
ğı sürece korsan yay ıncıhk olacakdr."
Bu yasanın ruhunun 'yaratandan ya-
na' olduğuna değinen Sağlar, "Bugün
dünyada iki çatışan anlayış var. Yasa,
yapuncL, bir eserin sahibidir ya da ya-
ratan, eserin sahibidir kamplaşmasın-
da, yaratanın eserin hak sahibi olduğu
anlây ışını getiren bir ruha sahiptir. Bu
anlay ış da özellikle edebiyatçılannuzın,
yazariarımızm, şairlerimizin, bilima-
damlanmızın yaratılan, süreli olmayan
eserterinin Türkiye'de varolan sonınla-
nnı çözebilmelerinin en önemli adımı-
dır bandrol. Zaten birçok yayıncı da
bunu kabul ediyor. Yalnız yayıncıların
bazüan çok fazla yük, tefemıat getire-
cektir diye kaçmaya çauşıyor*'dedi.
Sağlar, çeviri yapıtlarda 10 yıllık za-
man aşımının 70 yıla çıkanlmasına
karşılık tepkilen de şöyle yanıtladı:
"Artık çağımızda sınırlann kalkbğı,
dünya insani olduğumuz bir noktada,
başka yaratıcının eserini, karşılığını
vermeden kuUanabilme hakkına sahip
değüız. O zaman bizim eserierimizi de
başkalan kullanırsa aynı hakka sahip
oluyorlar. Bu karşılıklıdır. Şimdi bizim
yazarianmız dünyanın çeşitli dillerinde
onlarcadilden eserierini satıyorlar. On-
lar nasıl bunlann karşıhğmda haklan-
nı alıyorlarsa. biz de vermek zorunda-
yız. Her düşüncenin, her yaratının bir
bedeli olmalıdır kL yarabcı ekonomik,
hatta dÜŞÜnsel ypnginlik anbıınınfty ge-
I
Bu yasa tasansının; 1951 yılında çı-
kanlmış yasanın, Türkiye'nin o günden
bugüne dek çağdaş uluslar ailesi dışın-
da kalmasına neden olan birçok nokta-
sından birini yok edeceğini vurgulayan
Sağlar, bu yasa için 'Avrupalılar istiyor
ya da Gümrük Birliği'ne giriyoruz, o-
nun için çıkıyor' diyenlerin, herşeyden
önce kendilerine 'saygıstzhk' ettikleri-
ni söyiedi:
"Başkası istedi diye yasa çıkanlmaz.
Biz, sanatçılarımız, yazaıianmız, düşü-
nürlerimiz ve bilimadamlanmıza saygı
duyulması için bu yasayı hazniıyoruz.
1992 yılında ne Gümrük Birliği ne de
bugün konuşulanlar söz konusuydu. O
gün, buna çok katkıda bulunan çok in-
san var. O insanlan da saygrylave teşek-
kürie anıyorum. Ama insanlar devirle
değişebiliyorlar, her gelen de bir önce-
kinin körü olduğunu kendisinin daha iyi
yaptığını söylüyor. İnşallah daha iyüe-
rini da başkalan üretirier."
Çevre günü ve
ağaç dftimi
• Kültür Servisi - Bugün
saat 12.30'da, Türkan
Şoray tlköğretim
Okulu'nda yapılacak olan
çevre günü ve ağaç dikimi
töreni, Prof. Dr. Orhan
Kural'm vereceği bir
konferansla başlayacak.
Türkan Şoray, Esin Afşar,
Nazan Şoray ve Lions
Çevre Bilinci Komitesi'nin
de katılacağı günde, Orhan
Kural, tstanbul'daki hava
kirliliğini önlemek için
neler yapılması gerektiğini
açıklayacak. (263 69 83)
Şişli Etfal'de şan
resitalî
• Kültür Servisi-Şişli
Etfal Hastanesi'nin müzik
akşamlannın yedincisi, bu
akşam verilecek şan
resitaliyle devam edecek.
Saat 19.30'da başlayacak
olan resitalde, tstanbul
Devlet Opera ve Balesi
sanatçılanndan soprano
Zehra Yıldız, piyanist
Elisabetta Di Stefano
eşliğinde Vivaldi, Rossini,
Verdi, Giordano ve
Puccini'nin yapıtlanndan
oluşan bir program
sunacak. (231 22 09)
Müzik Tarihinde
Gezintîler'
• Kültür Servisi-Uğur
Sanca, bugûn ENKA
Rönesans Galeri Bar'da bir
dinleti gerçekleştirecek.
"Hafıf Müzik Tarihinde
Gezintiler" başhğını
taşıyan dinleti, saat
19.15'teyeralacak.
(Bestekâr Hacı Faikbey ,'
Sok. No:3 Balmumcu
ENKA II-III binalan arası
- 274 09 67)
Öğretmenlerden
konser
• Kültür Servisi -MEB
Adile Sultan Kasn
Öğretmen Evi ve Kültür
Merkezi bünyesinde
calışmalannı sürdüren
tstanbul Müzik
Öğretmenleri Korosu ve
Oda Korosu, bugün saat
19.00'daAKM Konser
Salonu'nda bir konser
verecek. Selahattin Evcil
ve Esma Mutlu
yönetiminde calışmalannı
sürdüren Müzik
Öğretmenleri Korosu
Adnan Saygun, Ferit
Tüzün, Muammer Sun'dan
Haydn. Mozart ve
Beethoven'a uzanan geniş
bir yelpaze içinde, ulusal
marşlanmız ve çoksesli
halk türkülerimizin yanı
sıra dünya koro
literatürünün seçme
yapıtlannı da repertuvar
kapsamında bulunduruyor.
Gülseren
Engin'in resim
• Kültür Servisi-
Gülseren Engin'in Varol
Sanat Galerisi'nde
gerçekleşecek olan sergisi
cumartesi günü açılıyor.
Taksim Hastanesi Patoloji
Laboratuvan yaranna
düzenlenen sergi, 6 mayısa
dek sürecek. Tıp eğitimi
gören Engin. yurt içinde ve
yurtdışında uzun yıllar
mesleği ile ilgili
çahşmalarda bulundu.
Edebiyat ve resimle de
uğraşan Engin; öykü, şiir,
tiyatro ve televizyon
oyunlan, anı ve masallar
yazdı. 1993-1994 Ömer
Seyfettin Öykü
Yanşmasf nda ikincilik ve
özel ödül alan, çeşitli
dergilerde yazılar yazan
sanatçının "Sevginin
Masah", "Yorgun Konak"
ve "Kaçış Düşleri" adlı
kitaplan bulunuyor.
Türk sanatçıları
Houston'da
• ANKARA(ANKA)-
ABD'nin Houston
kentinde düzenlenen ve bu
yıl Türkiye'nin onur
konuğu olarak katılacağı
"Uluslararası Houston
Festivali" çerçevesinde
Türk müziği, çeşitli
etkinliklerle sanatseverlere
tamtılacak. Türkiye'nin
kültürel değerlerinin bütün
yönleriyle tanıtılmasınm
amaçlandı. Okay Temiz,
Durul Gence, Bengi
Grubu, Ankara Vurmah
Çalgılar tkilisi, Yıldız
tbrahimova, Tuna Ötenel,
Nükhet ve Neşet Ruacan,
Modern Folk Uçlüsü ve
Fahir Atakoğlu ile Fatih ve
Sinan Erkoç, Ajlan ve
Mine'den oluşan Fams
Grubu'nun katılacağı
festivalde, sanatçılar Türk
müziğini, 22-23-29 ve 30
nisanda açık alanda
verilecek konserlerle
tanıtacaklar.