Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MART 1995 ÇARŞAMBA •••• CUMHURİYET SAYFA
HABERLERIN DEVAMI 17
PENCERE
• Baştarafı 2. Sayfada
Ne var ki 1935 Kurultayı'nda, parti ile devlet örgütünün
bütünleştirilmesi kararı, olumsuz birsüreci başlattı; Içiş-
leri Bakanı parti genel sekreterliğine, valiler il başkanlık-
lanna getinldi; parti bürokrasisiyle devlet bürokrasisi bü-
tünleşince, halktan kopukluk hızlandı; 1940'larda Köy
Enstitülerini kapatanlar, CHP'nin sağcılanydı.
•
CHP, Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, demokratikleş-
me sürecini başlattı; 1950'de serbest seçimle iktidan bı-
raktı; bu olgu dünyada tektir.
Yeryüzünde büyük değişimler gerçekleşiyordu. Ikinci
Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da düzenlenen anaya-
salarda sosyal devlet ilkesi benimsenmiş, sosyal demok-
rasi bir yaşam biçimine dönüşmüştü; Türkiye 1961 Ana-
yasası'yla bu aşamaya katıldı. Bütün siyasal partiler, ana-
yasaya göre sağda kalmıştı. CHP önce Inönü'nün ağ-
zından ortanın solunda olduğunu açıkladı; ama, bu dö-
nüşüm parti programına yansımamıştı; 1970'lerde Ece-
vit'in lideriiğindekı CHP, 1976 Kurultayı'nda yeni progra-
mını onayladı.
Programın ilk tümcesi şöyleydi: "CHP, demokratik sol
bir siyasal partidir."
Ne var ki 12 Eytül askeri darbesinden sonra beş gene-
ralden oluşan cunta, CHP'ye son verdi.
CHP'yi Mustafa Kemal Paşa kurmuştu.
Kenan Paşa kapattı.
•
12 Eylül faşizminin geri çekilmesi sürecinde CHP'nin
yeniden açılması ne anlam taşıyor?..
Bu soru gündemdedir.
Batı'da siyasal partilerin çoğu 19'uncu yüzyılda ya da
20'nci yüzyılın başında kuruldular; tarihsel değişime ayak
uydurarak ve kökenlerine bağlı kalarak değiştiler: sağda
ve solda yenilenme yaşandı.
CHP ne yapacak?..
"Solda birlik" adına SHP ile CHP'nin birleşmesi ve
CHP çatısı altında bütünleşmeye yönelmesinin bir anla-
mı olmalı!.. Neden SHP değil de CHP?.. Eğer CHP'nin
'Kuvayı Milliye'üen kaynaklanan ve '7923 Devrimi'ni ger-
çekleştiren kimliğini benimsemek amacı varsa, şaşkınlı-
ğın yeri yok!..
Ama CHP şaşkın!..
•
CHP'nin en büyük sorunu nedir?.. Hükümette ortaklı-
ğını sürdürecek midir?.. Parti yapısında bütünleşmeyi
başaracak mıdır?.. Bunlar ikıncil sorunlardır. Temel so-
run, CHP'nin özbenliğini yeniden tanıması, kimliğini sap-
taması, yerini belirlemesinde odaklaşıyor.
21 'inci yüzyıl eşiğinde Türkiye'de Aydınlanma Devrimi
tehlikeye düşmüştür, sosyal adaletsizlik derinleşmiştir,
yüzyılın başında CHP'nin varoluşunu gerektiren bütün ko-
şullar hortlamıştır.
CHP yöneticileri bunlann bilincinde midir?..
DSP'nin bu yolda CHP'den daha ilerde olduğunu söy-
lemek, bir doğruyu dile getirmektir.
Eğer 'solda birlik'fikiıierinsaydamlaşmasına dayanmı-
yorsa, yamalı bohçaya benzer.
"Aslan sosyal demokratlar"\n 'Cumhuriyet Halk Parti-
si' adını neden aldıklarını kamuoyuna anlatmaları gere-
kiyor. Bunu anlatmak için, fıkirierönce kafalarda ışımalı...
Başbakan Çiller
yurda döndü
BÜLENT SARIOĞLU
ANKARA - Başbakan Tansu
Çiller. Ankara'da DYP'lilerce
"BrükseJfatihi"" olarak karşılan-
dı. Şehirlerarası yönleri belırle-
yen trafik tabelalannı, "Osman-
lı'dan sonra yeniden Avrupa'da-
yız" pankartıyla kapatacak ka-
dar coşan DYP'lilerin töreninde.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişle-
ri Bakanı Murat Karayalçıngöl-
gede kaldı.
DYP"nin Ankara'daki ılçe ör-
gütlerinden toplanan yüzlerce
partili. afış ve pankartlarla genel
başkanlanm çoktan "Avrupa fa-
tihi'' ilan etmışlerdi. Alandakı
yüzlerce araçtan büyük bölümü-
nü oluşturan resmi plakalılann
içine, Saglık Bakanlıgı'na bagh
Zübeyde Hanım Dogumevi'nin
hizmet aracı da girmişti.
Briiksel fatihi hoşgeldin
Başında kasketi. bacağında
şalvan, elınde tespihi, yakasında
"Briiksel fatihi hoşgektin" yazı-
sıyla televizyon kameralanna
röportaj veren partılının kasıl-
ması, Avrupa'yı "fethetmenin
edasuu" yansıtıyordu.
Partililerin seçtikleri oldukça
besili bir koç, Ata uçağının ini-
şiyle birlikte Avrupalılaşmanın
kurbanı oldu. Koçun ayakkabısı-
na pislediği kasabın, usta bir ha-
reketle, ayağını temizlediği bı-
çağı beyaz önlüğüne sürmesi.
Avrupa Birliği'ne giriş sürecın-
de kasaplara ilışkın düzenleme-
lerde yapılması gerekliliğini or-
taya koyuyordu.
"Osmanb'dan sonra yeniden
Avrupa "dayız". "Türkiye Çil-
ler'Ie, Avrupa Türkiye ile övünü-
yor" pankartlanyla alanı süsle-
yen DYP'lilerin coşkulan, şehir-
lerarası otobanda yön gösteren
iki büyük trafik tabelasını "Ça-
ğı açan Başbakan "a merhaba"
yazısıyla kapatacak denli yük-
sekti.
Esenboğa'ya 1.5 saat gecik-
meli olarak gelen Başbakan Çil-
ler ve yardımcısı Karayalçın'ın
inişinde, Şeref Saionu'nudoldu-
ran yüzlerce kişi izdiham yaşat-
tı.
Başbakan'ın basın toplantısı
düzenleyeceği salona girişi, tam
bir curcunaya dönüştü. Birçok
kişinin akın ettiği kapıda yaşa-
nan sıkışıklık nedeniyle bakan,
milletvekili, bürokrat, gazeteci
ve partililer salonun dört bir ta-
rafına savruldu. Tam sinırlerge-
rilmişti ki, kürsüye ulaşmayı ba-
şaran Başbakan'ın, selamına
karşılık "Çiller nerede, biz ora-
dayız" sloganlanyla topluluk
coştu.
Salonda normal olmayan bir
gelişmevi Devlet Bakanı Nec-
nıettinCevheri farketti; Karayal-
çın çevrede yoktu. "Sayuı Kara-
yalçın, Sayın Karavalcın" bağı-
nşlan üzerine korumalann ye-
niden açtıgı kapının ardından.
AB Ortaklık Konseyi karanna
imza atan Dışişleri Bakanı çıktı.
Çiller, yol boyunca kesilen
kurbanlar ve DYP'nin seçim şar-
kısı "Haydi Gel Köyümüze Ge-
ri Dönelim" parçası eşlığınde
kente gelirken, bir yandan da
protokol yolundakı ralliyi önle-
meye çalışan DYP otobüsünden
yapılan anonslar birbirine kan-
şıyordu:
"Briiksel fatihi, Avrupa fatihi
Sayın Tansu ÇUler_. Araçlar yol
verin."
DYP'lilerin yakalannda görü-
nen yazılann büyük bölümünde
"Çiller'le y«ni bir Türkiye" slo-
ganı yer alıyordu. Anlaşılan, 4
yıldan beri hükümetin büyük ka-
nadını oluşturan DYP'liler de
yeni bir ülke istiyorlardı.
İLAN
T.C.
AVANOS ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
1994/343
Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Müşerref Tekin
tarafından davalılar Perihan Karslı ve dava arkadaşjan
aleyhine mahkememize açılan 2942 sayılı yasanın 16.
maddesi gereğince tescil davasında;
Davalılardan Perihan Karslı adına çıkanlan davetiyenin,
adresinın bılinememesi nedeni ile bila tebliğ iade olunduğu
anlaşılmakla ilanen tebligata karar verilmiş olmakla;
Davah Perihan Karslı'nın duruşma günü olan 13.4.1995
günü saat 09.00'da Avanos Adliyesi'nde hazırbulunması veya
kendisini bir vekille temsii ettirmesi, aksi takdirde
yargılamanın gıyabında yapılacağı ve yokluğunda karar
verilecegi ilanen teblig olunur.
Basın: 9278
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı I. Sayfada
Denızi sevdiğine göre, plajlara da
gidiyorsun. Plajlara gittiğine göre
kadınları da seviyorsun. Kadınları
sevdiğine göre sen eşcinsel değii-
sin. Işte mantık bu.
Temel, daha öğretmen sözünü
bitirmeden, "Anladım" deyip fırla-
mış. Kahveye girmiş. Idris'i yakala-
mış:
- idris, sen mantık nedir bilir mi-
sin?
- Yoo...
- Bak anlatayım. Senin evde ak-
varyum var mı?
-Yok.
Temel, hüzünle arkadaşının yüzü-
ne bakıp, mınldanmış:
- O zaman sen homoseksüel-
sin...
Gümrük birliği (GB) tartışmaları-
mızın bu fıkradan farkı yok. Büyük
gazetelerin başlıklan tornadan çık-
mış gibi. Sanki görünmez bir el tü-
müne aynı başlığı attırmış. Berabe-
rinde Çiller'e övgüler... Bundan 22
yıl önce, 1973 yılında, Türkiye'nin
1995'te gümrük birliğine girişinin
onaylanması, 1 Ocak 1996'da da
anlaşmanın yürürlüğe girmesi ka-
rarlaştırılmıştı. Yani, bugün kotanlan
bir şey yok, daha önce olmayan ve
salt bu hükümet döneminde elde
edilen bir şey yok.
Aslında bu anlaşmanın 1994 Ara-
lığı'nda imzalanması gerekiyordu.
Niçin imzalanmadı?
Avrupa, DEP davası ve yazarlara
yönelik "düşünce suçları" başta ol-
mak üzere, insan hakları ihlalleri
nedeniyle erteledi.
Bu durumu kim yarattı?
GB Mantığı...
Çiller ve Karayalçın yönetimin-
deki koalisyon hükümetı.
Gerçekte, GB'nin belirsizliğe gir-
mesi ve son ana dek "Acaba pürüz
çıkar mı" endişesi, bu hükümetin
yarattığı bir durumdu.
Her neyse, artık anlaşma imza-
landığına göre, bu yönünü şimdilik
geçelim. Bundan sonrasına baka-
lım.
'Çiller and Karayalçın', Avrupa'yı
ikna edip, GB'ye girişi ilan ettikten
sonra dün Ankara'ya geldiler. Şimdi
sıra, içerde bunun meyvesini ye-
mekte ve TBMM'yi önümüzdeki
yedı ay hızlı çalışmaya ikna edip
AB'nin istediği yasal düzenlemeleri
yapmakta.
Meclis, nasıl bir metnin altına im-
za atıldığını öğrenecek, sonra buna
uygun düzenlemeler için çaba har-
cayacak. Bu, bir babanın önce da-
mat adayını güç bela ikna edip,
sonra kızını razı etmeye çalışması-
na benziyor.
Türkiye'de. diğer ülkelerle, bölge-
sel kuruluşlarla diyalog kurulmama-
sını isteyen kimse yok. Türkiye'nin
yararına olan uluslararası anlaşma-
ların yapılmasına karşı çıkan yok.
Ama GB tartışmaları çok garip bir
şekilde, "Kabul eden çağdaştır, et-
meyen tutucudur" gibi bir mantığa
sokuluyor. Bu mantığın, yazının ba-
şında vurguladığımız mantıktan ne
farkı var?
Tartışma zemininin, "Evet mi ha-
yır mı?" kısırdöngüsünde olmaması
gerekli. Biz neyin altına imza attık?
22 yıl önce kararlaştırılmış bu an-
laşma Türkiye'ye ne getirecek, ne
götürecek? Pazarlık masasına ne-
lerie oturduk, neleri kazandık, neleri
kaybettik? Türkiye'deki sosyal ve
ekonomik durum, Avrupa ülkelerine
oranla hangi düzeyde?
Bu ve benzeri sorulara yanıt
aranması gerekirken, gözü kapalı
bir iyimserlik havası estirilmeye ça-
lışıhyor.
Türkiye mi büyük
Emirdağ mı?
Avrupa malı tüketmekle, hatta bu
coğrafyada yaşamakla Avrupalı
olunamayacağı apaçık ortada. Bu-
gün Avrupa ülkelerinde yaşayan 2
milyon Türk var. Bunlar arasında
zamanla yaşadığı ülkeye uyum
gösteren pek çok kişi çıktı, ama
aradan 30 yıl geçmesine karşın Av-
rupalı hâlâ Türklere serbest dola-
şım hakkı vermek istemiyorsa, aca-
ba tek suçlu bu ülkeler mi? Türki-
ye'nin de gurbetteki işçıyi, "yılda
10 bin mark gönderen bir döviz
kaynağı" olarak görmesinin bunda
katkısı yok mu? Cemalettin Kap-
lan bir Türkiye gerçeği değil mi? 12
Eylül döneminde siyasi nedenlerle
Avrupa'ya sığınan Türkler, zamanla
"Türkiye aleyhine güçlenen kam~
panyalann yapı taşını" oluşturmadı-
larmı?
Avrupa'ya giden yurttaşlanmız,
kimliklerini kaybetme korkusuyla,
kendi içlenne kapalı, toplu halde
yaşayan, zamanla ne Avrupa'ya ne
Türkiye'ye ayak uydurabilen insan-
lar olup çıktılar.
Bir arkadaşım anlatmıştı. Brük-
sel'in bir semtinde sadece Emir-
dağ'dan gidenler oturuyormuş.
Semtin yerlilerinden biri, Türki-
ye'den giden herkesin, "Emirdağlı-
yım" demesı üzerine, bir gün sor-
muş:
- Türkiye mi büyük, Emirdağ mı?
Avrupa'da ancak üçüncü kuşak
Türkler, yaşadıkları ülkeye sağlıklı
olarak ayak uydurabildiler, ama on-
lar da bu kez Türkiye'ye çok "uzak"
kaldılar.
İlk bakışta "aynntı" gibi görünü-
yor, ama Avrupa'ya işçi olarak gi-
den yurttaşlarımızın seyir defteri,
Türkiye'de neler yapılması gerekti-
ğinı çok lyi ortaya koyuyor.
Çiller'e bakarsanız, her şey ta-
mam; "müthiş" bir adım atıldı, Tür-
kiye'nin kaderi değişti, artık Avru-
palı olduk.
Bu, Türk insanına "aptal" de-
mekten öte onları debil, embesil,
moron yerine koymaktır.
Bütün bunların yanında bir de
Kıbrıs var. Özal, arkasından Çiller,
Kıbrıs'ı hep "sorun" olarak gördü.
İnsan, "sorun" gözüyle baktığı bir
şeyden bir an önce kurtulmak ister.
Koalisyon, 'bu konuda tavız verildı
mi' sorusuna ne yazık kı doyurucu
bir yanıt veremiyor.
Meclis'in, hatta hükümetin devre
dışı tutulduğu bir yönetim anlayışıy-
la karşı karşıyayız.
Bakalım, Çetin'lı CHP, bu anlayışı
değiştirebilecek mi?
Vakıf
üniversitesine
• Baftarafı 1. Sayfada
Sabancı Vakfı'nın da, üniversi-
te için Orman Bakanlığı'ndan
bir orman arazisi isteminde bu-
lundugu ögrenildi.
Tasarının görüşülmesi sıra-
smda, söz alan CHP Uşak Mil-
letvekili UraJ Köklü. vakıf üni-
versitelerinin ögrenim ücretle-
rini isteaikleri ölcüdebelirleme-
leri dolayısıyla öğrenciierin
güçlük çektigini kaydederek, bu
ücretlerin Bakanlar Kurulu'nca
belirlenme^ini önerdi.
2.5 yılda bir sınıf
DYP Bolu Milletvekili Nec-
mi Hoşverde, Bilkent Üniversi-
tesi'ne giden yegeninin 2.5 yıl-
dan bu yana hazırlık sınıfında
okuduğunu belirterek, şöyle de-
di:
"Bir öğrenci 2.5 yıl hazıriık sı-
nıfında okur mu? Benim yeğe-
nim 2.5 yıl okudu. Üstelik özel
ders de alıyordu. Sonra araşOr-
dım. Bunlar 500 ögrenci yerine
2 bin öğrenci alıyor. Ne hikmet-
se. bu öğrencilerden sadece baa
hocalardan özel ders alanlar ba-
şanlı oluyor, diğerleri olamıyor.
Bu kurulacak üniversiteler de
soygun yatağı haline geiecekse,
yazık olur. O zaman bunlara hiç
izin vermeyeUm daha i\i."
Komisyonda aynca, "meslek
hastalıklan, çe\Te sağfığı ve pno-
mokonyoz (madencilik sektö-
rü nde görülen bir akciğer hasta-
lığıjenstitüsü" kurulmasına ıliş-
kın bir yasa tasansı da kabul
edildi.
Cumhurbaşkanı Demirel: Önemli mesafe
AYŞE SAYIN
ANKARA/BÜKREŞ-Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel, yeni hükümet kurulması konusun-
daki görüşünü net olarak ortaya koydu. Demirel,
hükümetin tartışmalardan kurtulması için yeni hü-
kümet kurulmasının Türkiye'nin lehine olacağmı
belirterek "Buişin uzaması beni rahatsızeder.Tür-
kiye'yi rahatsız eder" dedi. Türkiye'nin gümrük
birliğine ginş sürecınin başlatılmasını. "Hayırlı
olsun" sözleriyle degerlendiren Cumhurbaşkanı,
"Ancak bu. Türkije'ye lütfen \-erilmis bir şey de-
ğil, Türkiye'nin ahdi hakkıdır" dıye konuştu. Av-
nıpa'nın bu süreçte Türkiye'ye birçok sorun çıka-
racağına dikkat çeken Demirel, Türkiye'nin ekim
ayına kadar, gümrük birliğine gıriş koşullan için
düzenleme yapması gerektiğini söyledi
Romanya Cumhurbaşkanı lon lliescu'nun res-
mi davetlisi olarak dün bu ülkeye giden Demirel,
ikili görüşmelerin tamamlanmasından sonra aynı
akşam Türkiye'ye döndü. Demirel, Türkiye'ye
dönüşünde gazetecilerin sorulannı yanıtlarken
gümrük birligi ile ılgili görüşlerini de aktardı.
Cumhurbaşkanı. "Ama Avrupa büyük kriz çıkar-
dı. Burada olay, Türkiye'nin gümrük birliğine gir-
mesinin sağianması değiL Türkiye'nin gümrük bir-
liğine girişinin önlenmesine mani ounaya yönelik-
tir"dedi. Demirel. sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çünkü Avrupa, Türkiye'yi çeşitli sebeplerden
dolayı istemiyor, bin taneşart koyuyor. Yunanistan
ortaya çıkıyor. birtakım kJdialarda bulunuyor, ve-
to hakkını kullanıynr. Bu veto hakkını Vunanistan
mı kullanıyor, \<oksa kullandırtılıyor mu; o da ka-
nşık. Bu hirinci merhaledir. Türkiye'nin bunu Av-
rupa Paıiamentosu'nda aşabilmesi lazım. Yani
Türkiye. ekimc kadar, birtakım şeyleri yapmalıdır.
Ne olursa oLsun. Türkiye önemli mesafe almıştır."
Cumhurbaşkanı. "Yeni hükümet, önce bayra-
ma sonra da gümrük birliğine endekslendi. bu st-
zi rahatsız etmiyor mu" sorusuna. "Doğru, tabii
araya bayram girdi. kongre sonrasında. Bavram-
da, haydi hükümet sapın demek kolay degil. Bay-
ram sonrası da gümrük birliği görüşmeleri başla-
dL Yanndan itibaren başlar. Bu işin uzaması tabii
beni rahatsız eder. Çünkü Türkiye'yi de rahatsız
eder. Böyle herkes, hükümette ne olacak diye ba-
kıyorsa, halk sorunlann aranda czilir >ç hüküme-
teitimadı kalmaz" karşılıgını verdi.
Demirel, hükümet konusunda siyasi parti lider-
leri ile görüşüp görüşmeyeceğı yönündekı bir so-
ru üzerine de "Dunın bakalım, orta yerde bir şey
yok, doğmamtş çocuğa don biçmeyin'" dedi.
Romanya Cumhurbaşkanı llıescu tarafından
Snagov Başkanlık Sarayı'ndaagırlanan Demirel.
Romanya ve Türkıye"nin Balkanlar'da akan kanı
durdurmak için elınden gelen çabayı gösterme ko-
nusunda kararlı olduklannı bıldırdı. Iki cumhur-
başkanının görüşmesinde. Türk Eximbank"ın Ro-
manya'ya otoyol yapımı için 50 milyon dolarlık
kredi vermesi konusunda anlaşmaya vanldı.
davasında
karar
• Karayalçın'a,
'yüzsüz' ve 'pişkin' diye
hakaret eden Çağlar, 500
milyon lira tazmınat
ödemeye mahkûm
edildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Dışişlen Bakanı ve Baş-
bakan Yardımcısı Murat Kara-
yalçın'a. 'yüzsüz' ve 'pişkin' di-
yerek hakaret eden DYP Bursa
Milletvekili Cavit Çağlar. 500
milyon lira tazminat ödemeye
mahkûm edildi.
Ankara 10. Asliye Hukuk
Mahkemesi'nde görülen dava-
nın dünkü duruşmasmda, taraf
avukatlanna son sözleri sorul-
duktan sonra karar açıklandı.
Mahkeme, karannda Cavit Çağ-
lar'ın, Sabah gazetesinde yayım-
Ianan bir beyanatında, Karayal-
çın'a 'vurdum duymaz, aldır-
maz, yüzsüz ve pişkin' nitelen-
dirmeleri yaparak hakaret ettiği-
nin anlaşıldığını bildirdi. Mah-
keme, Çaglar'ı. dava tarihinden
itibaren yüzde 30 yasal faizi ile
birlikte 500 milyon tazminat
ödemeye mahkûm etti.
Korkmazcan'dan 2
milyar istiyor
Karayalçın'ın, ANAP Grup
Başkanvekili Hasan Korkmaz-
can hakkında açtığı 2 milyar li-
ralık hakaret davasına da devam
edildi.
Ankara 21. Asliye Hukuk
Mahkemesi'nde yapılan dünkü
duruşmada, mahkeme başkanı,
Karayalçın ve Korkmazcan'ın
ekonomik ve sosyal dururnlany-
la ilgili bilgilerin geldiğini bildir-
di. Başkan, daha sonra taraf avu-
katlannın esas hakkındaki iddıa
ve savunmalannı bildirmeleri
için duruşmayı erteledi.
Korkmazcan, 21 Haziran
1994 günü ANAP grup toplan-
tısında yaptıgı bir konuşmada,
Karayalçın'a yönelik olarak 'sü-
lük, sürüngen,oda hizmetçisi, he-
sabı verilmeyen servetin bekçisi
veözürlü' gibi sözler kullanmış-
tı.
Alp Buğdaycı'ya kefalede tahliye I Türkiye
• Baştarafı 1. Sayfada
tılmadılar.
Beyoglu I. Agıı Ceza Mahke-
mesi'nde dün yapılan duruşma-
ya Kaçan ve Buğdaycı'nın ya-
kınlan ile arkadaşlan izleyici
olarak katıldı. Tutuklu olan
Bugdaycı ve Kaçan'ın duruşma
salonuna alınması sırasında ba-
zı arkadaşlan sevgi \e destek
gösterisinde bulundu. Gazeteci-
lerin çoklugu nedeniyle izdiham
yaşanınca mahkeme başkanı, te-
levizyon kameralannı salondan
dışan çıkarttı. Bugdaycı ve Ka-
çan haklannda "zoria ırza geç-
me" suçunu düzenleyen
TCK'nin416/l ve417.madde-
leri uyannca 10.5 yıl hapis ce-
zasının istendigi iddianamenin
okunmasından sonra Kaçan'ın
ifadesi alındı.
Olay gecesi Alp Bugdaycı ile
birlikte Taksim'deki Kemancı
Bar'da eski sevgilisi G.K. ile
karşılaştıldannı, G.K.'nin iki ar-
kadaşıyla birlikte çıkıp Buğday-
cı'nın evine gittiİclerini söyle-
yen Kaçan, G.K.'nin arkadaşla-
nnın yatacak yer olmaması ne-
deniyle biraz oturup gittikJerini
belirttı.
G.K. ile tartışmaya başladık-
lannı ve birbirlerine vurduklan-
nı anlatan Metin Kaçan, daha
sonra saat 04.00-04.30 sıralann-
da G.K.'nin evden çıktıgını dile
getirdi. Tecavüz ya da işkence
iddialannı reddeden Kaçan, ay-
nı gün eve gelen bin silahlı iki
kişi tarafından dövülerek
G.K.'nin kardeşi Oktay K.'nin
bulundugu arabaya bindirildik-
Mahkeme, Alp Buğdaycı'nın tahliyesine, Metin Kaçan'ın tutukluluğuna de\am karan verdi.
lerini ve Kozyatagı'ndaki bir
büroya götürüldüklerini söyle-
di. Büroda bulunan silahlı 8-9
kişi tarafından kendilerine ış-
kence yapıldıgını kaydeden Ka-
çan, işkence sırasında bu kışile-
rin "Biz polis değiliz, onlann da
üstündeyiz" dediklerini. daha
sonra da Beyoğlu Emniyet Mü-
dürlügü'ne getinldiklerini anlat-
tı.
Alp Bugdaycı ise Metin Ka-
çan'ın anlattıklannı dogruladıgı
ifadesinde, G.K.'yi ıki kez Me-
tin Kaçan'ın yanında gördügü-
nü, diger iki bayanı da ismen ta-
nıdığını söyiedi. Evde Kaçan ve
G.K.'nin tartışmalan sırasında
birkaç kezuyanda bulundugunu
belirten Bugdaycı. "Bana Be-
yoğlu Savcüığı'nda G.K."nin fo-
toğrafinı gösterdiklerinde şaşır-
dım ve üzüldüm. Ancak biz böy -
le bir şey yapmadık" dedi. Ka-
çan ve Bugdaycı. kendilenni dö-
ven kişılerden şikâyetçi oldular.
Bugdaycı'nm avukatlan Er-
gin Cinmen ve Tangül Özer ise
öncelikle G.K.'ye "geçmiş ol-
sun" demek istediklerini söyle-
diler. Iddianamede ileri sürülen
olaylann gelişiminde çelişkiler
bulundugunu dile getiren savun-
ma avukatlan "G.K. saat
07.00'deTaksim İlkyardun Has-
tanesi'ne o haliyle geldiğinde
olay polisçe öğrenilmişri. Neden
o anda 150 metre uzaklıktaki
Buğdaycı'nın evinc gidilmedi?
Biz polisin Buğdaycı'nın evine
gitmemesini. davanın G.K.'nin
ifadesine davandınlmak isten-
mesivle açıklıyoruz" görüşünü
savunarak tahliye isteminde bu-
lundular. Mahkeme, Buğdaycı
ve Kaçan'ı darp etmekle suçla-
nan davanın diger sanıklanndan
askerlik yapan Oktay K.'nin bir-
liğine yazı yazılarak talımatla
ıfadesinin alınmasına. saglık ra-
poru göndererek duruşmaya ka-
tılmayan davanın diğer sanıkla-
n Kamil Güner ve Recep Er-
can'ın çagnlmasına karar verdi.
Alp Buğdaycf nın 50 milyon li-
ra kefaletle tahliye edilmesini
kararlaştıran mahkeme, Metin
Kaçan'ın rutukluluk halinin de-
vamına hükmederek duruşmayı
erteledi.
zor
dönemeçte
I Baştarafı 1. Sayfada
Almanya. Türkiye'ye
"Hizmet sektöründe vanm,
ama insanlann serbest do-
laşımını hizmet sektörünün
serbest dolaşımından ayır-
mak için güvence isterim"
dedi.
Ertelenirse ne olur?
Uzmanlar. Türkıye'nin
gümrük bırliğinde öngörü-
len yükümlülükleri yerine
getirmemesi halinde ortaya
çıkacak 7 aylık ertelemenin
sakıncalannı da şöyle sıra-
ladılar:
1- Gümrük birliği karan-
na göre. Türkiye'ye uygula-
nacak teksril kotalannda sı-
nıriama tamamen kalkacak.
19% başı itibanyla Türk
teksril sektörünün beklediği
patlama, erteleme halinde
olmayacak.
2-AB'nm 1996'da yapa-
cağı ve birliğin geleceğini
belirleyecek hükümetler
arası konferans öncesı. Tür-
kiye-AB gümrük birliğinin
gerçekleşmesi. Ankara'nın
tam üyelik sürecini hızlan-
dıracak.
3) Birliğin öngördüğu
mali yardımda gecikme ola-
cak.
Sendikalar endîşeK Nüfiıs: Zenginliğin de yoksulluğun
Nüfus cüzdanımı,
ehliyetimi, A.Ö F. Kimlik
kartımı ve sigorta kartımı
kaybettim. Hükümsüzdür.
LEYLA AKTAN
GAZETECİLER
SÎTESt'NDE
Satılık dükkânlar
Tel:51l4817
• Baştarafı 1. Sayfada
eden Budak, "Sermayenin değil,
sosyal haklann Avrupası olmalı"
dedi. Budak, Türkiye'de serma-
yenin ucuz emege dayalı rekabe-
ti ön plana çıkardığını da kayde-
derek gerekli düzenlemelerin
yapılmaması dunımunda. Avru-
pa Sendikalan Konfederasyo-
nu'nun mayıs ayında yapılacak
olan toplantısında DlSK'in 'hü-
kümete en acımasız eleştirileri
yönelteceğinr belirtti.
Hak-lş Genel Eğitim Sekrete-
ri Salim Uslu da emegin serbest
dolaşımı hakkının 1986'dan be-
ri gaspedildiğini vurguladı. Us-
lu, anlaşmanın demokratik, sos-
yal ve ekonomik kazanımlannın
önemine dikkat çekerek, "Ka-
nınuzca, nimet-külfet dengesi gö-
zardı edümektedir" dedi. Uslu,
Türkiye'nin 3. ülkelerle olan
ekonomik ilişkileri konusunda
topluluk yaptınmlannın açık ol-
madığını da kaydederek. "Im-
zalanan protokoL ülkemizin hü-
kümranbk haklannı zedeleyen
bir üslup içindetakdim edilmek-
tedir. Adeta yeni bir Tanzimat ya
da Islahat Fermanı dikte ettiril-
mektedir. Türkiye'nin makro-
ekonomik dengelerinin dü/ettil-
mediği ve AB buna işgücünün
serbest dolaşımı ve mali proto-
kollerle destek vermediği takdir-
de, GB ile işsizlik ve döv iz darbo-
ğazı gibi önemli sorunlar ortaya
çıkacakor"dedi AB ülkelerinin
Türkiye'yi yeni bir pazar duru-
muna getirmek istedigini ve sa-
nayinin buna hazır olmadıgını
vurgulayan Uslu, taraflar arasın-
daki kurumsal işbirliginin sag-
lıklı bir yapıya oturtulması ge-
rektiğini belirtti. İşsizlik sigorta-
sı ve iş güvencesinin kurumsal
olarak yaşama geçirilmesi ge-
rektiğini de ifade eden Uslu, ba-
sınm GB'yi 'pembe tablo' ola-
rak sunmasını eleştirdi.
Sosyal güvenlik konusunda
altyapı oluşturulmasınm önemi-
ni savunan Uslu. "Hükümet,
halka güvenmeli, referandum
yapılmalı. halkımız bu işe karar
vermeli. Koltuğunu kaybetmiş
bir Dışişleri Bakanı'nın ve genel
seçimle işbaşına gelmemiş bir
Başbakan'ın imzası ile GB'ye
girilmesi, Türkiye'yi büyük
sıkıntılara muhatap kılar" diye
konuştu.
B Baştarafı 2. Sayfada
yararlannın bilincinde ise bu du-
rumu eğitim harcamalanna yan-
sıtmaz.
Eğjtim ve azgelişmişlik
Eğitim konusunun önceliği ile
aşın nüfus artışı durumu, geliş-
mekte olan ülkelerin ısrarla üze-
rinde durmalan gereken bir bü-
yük sorunu sımgeler. Bilindiği
üzere genel olarak bu nitelikli
ülkelerde nüfus artış hızı çok
yüksektir. Bunedenlegelişmek-
te olan ülkelenn sürekli geliş-
meye duyduklan yoğun gereksi-
nimin önüne çıkan çok büyük ve
çözümü özen isteyen bir engel-
dir. Iki önemli neden genel ola-
rak birçok ülkede fakat özellik-
le gelişmekte olan ülkelerde,
eğitimin geri kalmasına ve eği-
tim hakkının gerçekleşememe-
sine neden olmaktadır. Bunlar-
dan biri ve başta geleni kuşku-
suz yoksulluktur. Bunun yanın-
da ıkinci bir neden cehalet vedi-
nin, yeterli eğitime ulaşamamış
din görevlilerinin yönetimine
giımesidir. Aynca siyasal dü-
zenlerin, bir hızlı geri dönüş ya-
pan liberalciliğin etkileri altına
girmiş olmalarıdır.
Sürekli gelişme çabalannın
odağındaki etmenler arasında,
kuşkusuz insanın başta gelen bir
rolü vardır. Bu role ağırlığını ve-
ren durum insanın nıtelığı (kali-
tesi)dir. Eğitimin başlıca belirle-
yicisi ise egitimdir. insan hakla-
n ile ilgili tüm uluslararası bel-
gelerde de eğitim hakkı ana bir
hak olarak yerini almıştır.
Ne var ki biraz önce degindi-
ğimiz üzere yoksulluk dünyanın
birçok bölgesinde son derece
yaygındır.
Dünyada ortalama 5 kışiden
biri yoksulluk sınırlan içinde ya-
şıyor. Yaşamakta olduğumuz
dönemin ekonomik ve demogra-
fik eğilimlerinin sürmesi duru-
munda ise yoksullann sayısının
gelecek50yıl içinde dört katına
ulaşması bekleniyor.
Egitilmiş sağlıklı nüfus nasıl
bir ülkenin zenginliği ise eğiti-
mi yetersiz ve çok hızlı artan nü-
fus da yalnız sürekli gelişme ça-
balanna engel olmamakta, onun
yanında gelir bölüşümü adalct-
sizliginin de kaynağı durumuna
gelmektedir. Türkiye'nin geri
kalmışlığımn sürüp gıtmesinin
nedeni her şeyden önce bu ger-
çekler. olgular içinde yer alıyor.
Bunlann yanında eğitimsiz nü-
fusun becerisi yetersiz olduğu
için venmi doğal olarak düşük-
tür. Bu durumun bir sonuç ola-
rak ücreti de asgari düzeylerde
oluşur. Böylece gelir bölüşümü
adaletsizliği doğuyor ve büyü-
yor. Olumsuzluklar, burada kal-
maz. Egitimsizlik, demokrasi-
nin sağlıklı işleyememesinin de
başlıca nedeni olur.
Eğitimi geri kalmış nüfus. ör-
neğin Türkiye'de olduğu gibi en
iyiyi, en yaraşır olanı seçme ye-
teneginden genellikle yoksun-
dur Böyle olunca, parlamento-
lann ve ondan kaynaklanan hü-
kümetlerin ülkenin sorunlanna
yaklaşımlan çoğu kez yanlış
dogrultularda gelişir. Halklann
eğitim yetersizlikleri yoksulluk-
la bir araya gelince de demokra-
siler etkin ve sağlıklı işleyemez
durumlara düşer.
/ M Raul tNAN: Anayasalan-
mızda ve AnayasalaıtiaEğitim. VI-
II. Türk TarihKongresıIII. Cilt. ay-
rıbasım, Ankara 19X3.