24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 1995 ÇARŞAMBA •••• CUMHURİYET SAYFA HABERLERIN DEVAMI 17 PENCERE • Baştarafı 2. Sayfada Ne var ki 1935 Kurultayı'nda, parti ile devlet örgütünün bütünleştirilmesi kararı, olumsuz birsüreci başlattı; Içiş- leri Bakanı parti genel sekreterliğine, valiler il başkanlık- lanna getinldi; parti bürokrasisiyle devlet bürokrasisi bü- tünleşince, halktan kopukluk hızlandı; 1940'larda Köy Enstitülerini kapatanlar, CHP'nin sağcılanydı. • CHP, Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, demokratikleş- me sürecini başlattı; 1950'de serbest seçimle iktidan bı- raktı; bu olgu dünyada tektir. Yeryüzünde büyük değişimler gerçekleşiyordu. Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da düzenlenen anaya- salarda sosyal devlet ilkesi benimsenmiş, sosyal demok- rasi bir yaşam biçimine dönüşmüştü; Türkiye 1961 Ana- yasası'yla bu aşamaya katıldı. Bütün siyasal partiler, ana- yasaya göre sağda kalmıştı. CHP önce Inönü'nün ağ- zından ortanın solunda olduğunu açıkladı; ama, bu dö- nüşüm parti programına yansımamıştı; 1970'lerde Ece- vit'in lideriiğindekı CHP, 1976 Kurultayı'nda yeni progra- mını onayladı. Programın ilk tümcesi şöyleydi: "CHP, demokratik sol bir siyasal partidir." Ne var ki 12 Eytül askeri darbesinden sonra beş gene- ralden oluşan cunta, CHP'ye son verdi. CHP'yi Mustafa Kemal Paşa kurmuştu. Kenan Paşa kapattı. • 12 Eylül faşizminin geri çekilmesi sürecinde CHP'nin yeniden açılması ne anlam taşıyor?.. Bu soru gündemdedir. Batı'da siyasal partilerin çoğu 19'uncu yüzyılda ya da 20'nci yüzyılın başında kuruldular; tarihsel değişime ayak uydurarak ve kökenlerine bağlı kalarak değiştiler: sağda ve solda yenilenme yaşandı. CHP ne yapacak?.. "Solda birlik" adına SHP ile CHP'nin birleşmesi ve CHP çatısı altında bütünleşmeye yönelmesinin bir anla- mı olmalı!.. Neden SHP değil de CHP?.. Eğer CHP'nin 'Kuvayı Milliye'üen kaynaklanan ve '7923 Devrimi'ni ger- çekleştiren kimliğini benimsemek amacı varsa, şaşkınlı- ğın yeri yok!.. Ama CHP şaşkın!.. • CHP'nin en büyük sorunu nedir?.. Hükümette ortaklı- ğını sürdürecek midir?.. Parti yapısında bütünleşmeyi başaracak mıdır?.. Bunlar ikıncil sorunlardır. Temel so- run, CHP'nin özbenliğini yeniden tanıması, kimliğini sap- taması, yerini belirlemesinde odaklaşıyor. 21 'inci yüzyıl eşiğinde Türkiye'de Aydınlanma Devrimi tehlikeye düşmüştür, sosyal adaletsizlik derinleşmiştir, yüzyılın başında CHP'nin varoluşunu gerektiren bütün ko- şullar hortlamıştır. CHP yöneticileri bunlann bilincinde midir?.. DSP'nin bu yolda CHP'den daha ilerde olduğunu söy- lemek, bir doğruyu dile getirmektir. Eğer 'solda birlik'fikiıierinsaydamlaşmasına dayanmı- yorsa, yamalı bohçaya benzer. "Aslan sosyal demokratlar"\n 'Cumhuriyet Halk Parti- si' adını neden aldıklarını kamuoyuna anlatmaları gere- kiyor. Bunu anlatmak için, fıkirierönce kafalarda ışımalı... Başbakan Çiller yurda döndü BÜLENT SARIOĞLU ANKARA - Başbakan Tansu Çiller. Ankara'da DYP'lilerce "BrükseJfatihi"" olarak karşılan- dı. Şehirlerarası yönleri belırle- yen trafik tabelalannı, "Osman- lı'dan sonra yeniden Avrupa'da- yız" pankartıyla kapatacak ka- dar coşan DYP'lilerin töreninde. Başbakan Yardımcısı ve Dışişle- ri Bakanı Murat Karayalçıngöl- gede kaldı. DYP"nin Ankara'daki ılçe ör- gütlerinden toplanan yüzlerce partili. afış ve pankartlarla genel başkanlanm çoktan "Avrupa fa- tihi'' ilan etmışlerdi. Alandakı yüzlerce araçtan büyük bölümü- nü oluşturan resmi plakalılann içine, Saglık Bakanlıgı'na bagh Zübeyde Hanım Dogumevi'nin hizmet aracı da girmişti. Briiksel fatihi hoşgeldin Başında kasketi. bacağında şalvan, elınde tespihi, yakasında "Briiksel fatihi hoşgektin" yazı- sıyla televizyon kameralanna röportaj veren partılının kasıl- ması, Avrupa'yı "fethetmenin edasuu" yansıtıyordu. Partililerin seçtikleri oldukça besili bir koç, Ata uçağının ini- şiyle birlikte Avrupalılaşmanın kurbanı oldu. Koçun ayakkabısı- na pislediği kasabın, usta bir ha- reketle, ayağını temizlediği bı- çağı beyaz önlüğüne sürmesi. Avrupa Birliği'ne giriş sürecın- de kasaplara ilışkın düzenleme- lerde yapılması gerekliliğini or- taya koyuyordu. "Osmanb'dan sonra yeniden Avrupa "dayız". "Türkiye Çil- ler'Ie, Avrupa Türkiye ile övünü- yor" pankartlanyla alanı süsle- yen DYP'lilerin coşkulan, şehir- lerarası otobanda yön gösteren iki büyük trafik tabelasını "Ça- ğı açan Başbakan "a merhaba" yazısıyla kapatacak denli yük- sekti. Esenboğa'ya 1.5 saat gecik- meli olarak gelen Başbakan Çil- ler ve yardımcısı Karayalçın'ın inişinde, Şeref Saionu'nudoldu- ran yüzlerce kişi izdiham yaşat- tı. Başbakan'ın basın toplantısı düzenleyeceği salona girişi, tam bir curcunaya dönüştü. Birçok kişinin akın ettiği kapıda yaşa- nan sıkışıklık nedeniyle bakan, milletvekili, bürokrat, gazeteci ve partililer salonun dört bir ta- rafına savruldu. Tam sinırlerge- rilmişti ki, kürsüye ulaşmayı ba- şaran Başbakan'ın, selamına karşılık "Çiller nerede, biz ora- dayız" sloganlanyla topluluk coştu. Salonda normal olmayan bir gelişmevi Devlet Bakanı Nec- nıettinCevheri farketti; Karayal- çın çevrede yoktu. "Sayuı Kara- yalçın, Sayın Karavalcın" bağı- nşlan üzerine korumalann ye- niden açtıgı kapının ardından. AB Ortaklık Konseyi karanna imza atan Dışişleri Bakanı çıktı. Çiller, yol boyunca kesilen kurbanlar ve DYP'nin seçim şar- kısı "Haydi Gel Köyümüze Ge- ri Dönelim" parçası eşlığınde kente gelirken, bir yandan da protokol yolundakı ralliyi önle- meye çalışan DYP otobüsünden yapılan anonslar birbirine kan- şıyordu: "Briiksel fatihi, Avrupa fatihi Sayın Tansu ÇUler_. Araçlar yol verin." DYP'lilerin yakalannda görü- nen yazılann büyük bölümünde "Çiller'le y«ni bir Türkiye" slo- ganı yer alıyordu. Anlaşılan, 4 yıldan beri hükümetin büyük ka- nadını oluşturan DYP'liler de yeni bir ülke istiyorlardı. İLAN T.C. AVANOS ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1994/343 Davacı Maliye Hazinesi vekili Av. Müşerref Tekin tarafından davalılar Perihan Karslı ve dava arkadaşjan aleyhine mahkememize açılan 2942 sayılı yasanın 16. maddesi gereğince tescil davasında; Davalılardan Perihan Karslı adına çıkanlan davetiyenin, adresinın bılinememesi nedeni ile bila tebliğ iade olunduğu anlaşılmakla ilanen tebligata karar verilmiş olmakla; Davah Perihan Karslı'nın duruşma günü olan 13.4.1995 günü saat 09.00'da Avanos Adliyesi'nde hazırbulunması veya kendisini bir vekille temsii ettirmesi, aksi takdirde yargılamanın gıyabında yapılacağı ve yokluğunda karar verilecegi ilanen teblig olunur. Basın: 9278 G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafı I. Sayfada Denızi sevdiğine göre, plajlara da gidiyorsun. Plajlara gittiğine göre kadınları da seviyorsun. Kadınları sevdiğine göre sen eşcinsel değii- sin. Işte mantık bu. Temel, daha öğretmen sözünü bitirmeden, "Anladım" deyip fırla- mış. Kahveye girmiş. Idris'i yakala- mış: - idris, sen mantık nedir bilir mi- sin? - Yoo... - Bak anlatayım. Senin evde ak- varyum var mı? -Yok. Temel, hüzünle arkadaşının yüzü- ne bakıp, mınldanmış: - O zaman sen homoseksüel- sin... Gümrük birliği (GB) tartışmaları- mızın bu fıkradan farkı yok. Büyük gazetelerin başlıklan tornadan çık- mış gibi. Sanki görünmez bir el tü- müne aynı başlığı attırmış. Berabe- rinde Çiller'e övgüler... Bundan 22 yıl önce, 1973 yılında, Türkiye'nin 1995'te gümrük birliğine girişinin onaylanması, 1 Ocak 1996'da da anlaşmanın yürürlüğe girmesi ka- rarlaştırılmıştı. Yani, bugün kotanlan bir şey yok, daha önce olmayan ve salt bu hükümet döneminde elde edilen bir şey yok. Aslında bu anlaşmanın 1994 Ara- lığı'nda imzalanması gerekiyordu. Niçin imzalanmadı? Avrupa, DEP davası ve yazarlara yönelik "düşünce suçları" başta ol- mak üzere, insan hakları ihlalleri nedeniyle erteledi. Bu durumu kim yarattı? GB Mantığı... Çiller ve Karayalçın yönetimin- deki koalisyon hükümetı. Gerçekte, GB'nin belirsizliğe gir- mesi ve son ana dek "Acaba pürüz çıkar mı" endişesi, bu hükümetin yarattığı bir durumdu. Her neyse, artık anlaşma imza- landığına göre, bu yönünü şimdilik geçelim. Bundan sonrasına baka- lım. 'Çiller and Karayalçın', Avrupa'yı ikna edip, GB'ye girişi ilan ettikten sonra dün Ankara'ya geldiler. Şimdi sıra, içerde bunun meyvesini ye- mekte ve TBMM'yi önümüzdeki yedı ay hızlı çalışmaya ikna edip AB'nin istediği yasal düzenlemeleri yapmakta. Meclis, nasıl bir metnin altına im- za atıldığını öğrenecek, sonra buna uygun düzenlemeler için çaba har- cayacak. Bu, bir babanın önce da- mat adayını güç bela ikna edip, sonra kızını razı etmeye çalışması- na benziyor. Türkiye'de. diğer ülkelerle, bölge- sel kuruluşlarla diyalog kurulmama- sını isteyen kimse yok. Türkiye'nin yararına olan uluslararası anlaşma- ların yapılmasına karşı çıkan yok. Ama GB tartışmaları çok garip bir şekilde, "Kabul eden çağdaştır, et- meyen tutucudur" gibi bir mantığa sokuluyor. Bu mantığın, yazının ba- şında vurguladığımız mantıktan ne farkı var? Tartışma zemininin, "Evet mi ha- yır mı?" kısırdöngüsünde olmaması gerekli. Biz neyin altına imza attık? 22 yıl önce kararlaştırılmış bu an- laşma Türkiye'ye ne getirecek, ne götürecek? Pazarlık masasına ne- lerie oturduk, neleri kazandık, neleri kaybettik? Türkiye'deki sosyal ve ekonomik durum, Avrupa ülkelerine oranla hangi düzeyde? Bu ve benzeri sorulara yanıt aranması gerekirken, gözü kapalı bir iyimserlik havası estirilmeye ça- lışıhyor. Türkiye mi büyük Emirdağ mı? Avrupa malı tüketmekle, hatta bu coğrafyada yaşamakla Avrupalı olunamayacağı apaçık ortada. Bu- gün Avrupa ülkelerinde yaşayan 2 milyon Türk var. Bunlar arasında zamanla yaşadığı ülkeye uyum gösteren pek çok kişi çıktı, ama aradan 30 yıl geçmesine karşın Av- rupalı hâlâ Türklere serbest dola- şım hakkı vermek istemiyorsa, aca- ba tek suçlu bu ülkeler mi? Türki- ye'nin de gurbetteki işçıyi, "yılda 10 bin mark gönderen bir döviz kaynağı" olarak görmesinin bunda katkısı yok mu? Cemalettin Kap- lan bir Türkiye gerçeği değil mi? 12 Eylül döneminde siyasi nedenlerle Avrupa'ya sığınan Türkler, zamanla "Türkiye aleyhine güçlenen kam~ panyalann yapı taşını" oluşturmadı- larmı? Avrupa'ya giden yurttaşlanmız, kimliklerini kaybetme korkusuyla, kendi içlenne kapalı, toplu halde yaşayan, zamanla ne Avrupa'ya ne Türkiye'ye ayak uydurabilen insan- lar olup çıktılar. Bir arkadaşım anlatmıştı. Brük- sel'in bir semtinde sadece Emir- dağ'dan gidenler oturuyormuş. Semtin yerlilerinden biri, Türki- ye'den giden herkesin, "Emirdağlı- yım" demesı üzerine, bir gün sor- muş: - Türkiye mi büyük, Emirdağ mı? Avrupa'da ancak üçüncü kuşak Türkler, yaşadıkları ülkeye sağlıklı olarak ayak uydurabildiler, ama on- lar da bu kez Türkiye'ye çok "uzak" kaldılar. İlk bakışta "aynntı" gibi görünü- yor, ama Avrupa'ya işçi olarak gi- den yurttaşlarımızın seyir defteri, Türkiye'de neler yapılması gerekti- ğinı çok lyi ortaya koyuyor. Çiller'e bakarsanız, her şey ta- mam; "müthiş" bir adım atıldı, Tür- kiye'nin kaderi değişti, artık Avru- palı olduk. Bu, Türk insanına "aptal" de- mekten öte onları debil, embesil, moron yerine koymaktır. Bütün bunların yanında bir de Kıbrıs var. Özal, arkasından Çiller, Kıbrıs'ı hep "sorun" olarak gördü. İnsan, "sorun" gözüyle baktığı bir şeyden bir an önce kurtulmak ister. Koalisyon, 'bu konuda tavız verildı mi' sorusuna ne yazık kı doyurucu bir yanıt veremiyor. Meclis'in, hatta hükümetin devre dışı tutulduğu bir yönetim anlayışıy- la karşı karşıyayız. Bakalım, Çetin'lı CHP, bu anlayışı değiştirebilecek mi? Vakıf üniversitesine • Baftarafı 1. Sayfada Sabancı Vakfı'nın da, üniversi- te için Orman Bakanlığı'ndan bir orman arazisi isteminde bu- lundugu ögrenildi. Tasarının görüşülmesi sıra- smda, söz alan CHP Uşak Mil- letvekili UraJ Köklü. vakıf üni- versitelerinin ögrenim ücretle- rini isteaikleri ölcüdebelirleme- leri dolayısıyla öğrenciierin güçlük çektigini kaydederek, bu ücretlerin Bakanlar Kurulu'nca belirlenme^ini önerdi. 2.5 yılda bir sınıf DYP Bolu Milletvekili Nec- mi Hoşverde, Bilkent Üniversi- tesi'ne giden yegeninin 2.5 yıl- dan bu yana hazırlık sınıfında okuduğunu belirterek, şöyle de- di: "Bir öğrenci 2.5 yıl hazıriık sı- nıfında okur mu? Benim yeğe- nim 2.5 yıl okudu. Üstelik özel ders de alıyordu. Sonra araşOr- dım. Bunlar 500 ögrenci yerine 2 bin öğrenci alıyor. Ne hikmet- se. bu öğrencilerden sadece baa hocalardan özel ders alanlar ba- şanlı oluyor, diğerleri olamıyor. Bu kurulacak üniversiteler de soygun yatağı haline geiecekse, yazık olur. O zaman bunlara hiç izin vermeyeUm daha i\i." Komisyonda aynca, "meslek hastalıklan, çe\Te sağfığı ve pno- mokonyoz (madencilik sektö- rü nde görülen bir akciğer hasta- lığıjenstitüsü" kurulmasına ıliş- kın bir yasa tasansı da kabul edildi. Cumhurbaşkanı Demirel: Önemli mesafe AYŞE SAYIN ANKARA/BÜKREŞ-Cumhurbaşkanı Süley- man Demirel, yeni hükümet kurulması konusun- daki görüşünü net olarak ortaya koydu. Demirel, hükümetin tartışmalardan kurtulması için yeni hü- kümet kurulmasının Türkiye'nin lehine olacağmı belirterek "Buişin uzaması beni rahatsızeder.Tür- kiye'yi rahatsız eder" dedi. Türkiye'nin gümrük birliğine ginş sürecınin başlatılmasını. "Hayırlı olsun" sözleriyle degerlendiren Cumhurbaşkanı, "Ancak bu. Türkije'ye lütfen \-erilmis bir şey de- ğil, Türkiye'nin ahdi hakkıdır" dıye konuştu. Av- nıpa'nın bu süreçte Türkiye'ye birçok sorun çıka- racağına dikkat çeken Demirel, Türkiye'nin ekim ayına kadar, gümrük birliğine gıriş koşullan için düzenleme yapması gerektiğini söyledi Romanya Cumhurbaşkanı lon lliescu'nun res- mi davetlisi olarak dün bu ülkeye giden Demirel, ikili görüşmelerin tamamlanmasından sonra aynı akşam Türkiye'ye döndü. Demirel, Türkiye'ye dönüşünde gazetecilerin sorulannı yanıtlarken gümrük birligi ile ılgili görüşlerini de aktardı. Cumhurbaşkanı. "Ama Avrupa büyük kriz çıkar- dı. Burada olay, Türkiye'nin gümrük birliğine gir- mesinin sağianması değiL Türkiye'nin gümrük bir- liğine girişinin önlenmesine mani ounaya yönelik- tir"dedi. Demirel. sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü Avrupa, Türkiye'yi çeşitli sebeplerden dolayı istemiyor, bin taneşart koyuyor. Yunanistan ortaya çıkıyor. birtakım kJdialarda bulunuyor, ve- to hakkını kullanıynr. Bu veto hakkını Vunanistan mı kullanıyor, \<oksa kullandırtılıyor mu; o da ka- nşık. Bu hirinci merhaledir. Türkiye'nin bunu Av- rupa Paıiamentosu'nda aşabilmesi lazım. Yani Türkiye. ekimc kadar, birtakım şeyleri yapmalıdır. Ne olursa oLsun. Türkiye önemli mesafe almıştır." Cumhurbaşkanı. "Yeni hükümet, önce bayra- ma sonra da gümrük birliğine endekslendi. bu st- zi rahatsız etmiyor mu" sorusuna. "Doğru, tabii araya bayram girdi. kongre sonrasında. Bavram- da, haydi hükümet sapın demek kolay degil. Bay- ram sonrası da gümrük birliği görüşmeleri başla- dL Yanndan itibaren başlar. Bu işin uzaması tabii beni rahatsız eder. Çünkü Türkiye'yi de rahatsız eder. Böyle herkes, hükümette ne olacak diye ba- kıyorsa, halk sorunlann aranda czilir >ç hüküme- teitimadı kalmaz" karşılıgını verdi. Demirel, hükümet konusunda siyasi parti lider- leri ile görüşüp görüşmeyeceğı yönündekı bir so- ru üzerine de "Dunın bakalım, orta yerde bir şey yok, doğmamtş çocuğa don biçmeyin'" dedi. Romanya Cumhurbaşkanı llıescu tarafından Snagov Başkanlık Sarayı'ndaagırlanan Demirel. Romanya ve Türkıye"nin Balkanlar'da akan kanı durdurmak için elınden gelen çabayı gösterme ko- nusunda kararlı olduklannı bıldırdı. Iki cumhur- başkanının görüşmesinde. Türk Eximbank"ın Ro- manya'ya otoyol yapımı için 50 milyon dolarlık kredi vermesi konusunda anlaşmaya vanldı. davasında karar • Karayalçın'a, 'yüzsüz' ve 'pişkin' diye hakaret eden Çağlar, 500 milyon lira tazmınat ödemeye mahkûm edildi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Dışişlen Bakanı ve Baş- bakan Yardımcısı Murat Kara- yalçın'a. 'yüzsüz' ve 'pişkin' di- yerek hakaret eden DYP Bursa Milletvekili Cavit Çağlar. 500 milyon lira tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen dava- nın dünkü duruşmasmda, taraf avukatlanna son sözleri sorul- duktan sonra karar açıklandı. Mahkeme, karannda Cavit Çağ- lar'ın, Sabah gazetesinde yayım- Ianan bir beyanatında, Karayal- çın'a 'vurdum duymaz, aldır- maz, yüzsüz ve pişkin' nitelen- dirmeleri yaparak hakaret ettiği- nin anlaşıldığını bildirdi. Mah- keme, Çaglar'ı. dava tarihinden itibaren yüzde 30 yasal faizi ile birlikte 500 milyon tazminat ödemeye mahkûm etti. Korkmazcan'dan 2 milyar istiyor Karayalçın'ın, ANAP Grup Başkanvekili Hasan Korkmaz- can hakkında açtığı 2 milyar li- ralık hakaret davasına da devam edildi. Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılan dünkü duruşmada, mahkeme başkanı, Karayalçın ve Korkmazcan'ın ekonomik ve sosyal dururnlany- la ilgili bilgilerin geldiğini bildir- di. Başkan, daha sonra taraf avu- katlannın esas hakkındaki iddıa ve savunmalannı bildirmeleri için duruşmayı erteledi. Korkmazcan, 21 Haziran 1994 günü ANAP grup toplan- tısında yaptıgı bir konuşmada, Karayalçın'a yönelik olarak 'sü- lük, sürüngen,oda hizmetçisi, he- sabı verilmeyen servetin bekçisi veözürlü' gibi sözler kullanmış- tı. Alp Buğdaycı'ya kefalede tahliye I Türkiye • Baştarafı 1. Sayfada tılmadılar. Beyoglu I. Agıı Ceza Mahke- mesi'nde dün yapılan duruşma- ya Kaçan ve Buğdaycı'nın ya- kınlan ile arkadaşlan izleyici olarak katıldı. Tutuklu olan Bugdaycı ve Kaçan'ın duruşma salonuna alınması sırasında ba- zı arkadaşlan sevgi \e destek gösterisinde bulundu. Gazeteci- lerin çoklugu nedeniyle izdiham yaşanınca mahkeme başkanı, te- levizyon kameralannı salondan dışan çıkarttı. Bugdaycı ve Ka- çan haklannda "zoria ırza geç- me" suçunu düzenleyen TCK'nin416/l ve417.madde- leri uyannca 10.5 yıl hapis ce- zasının istendigi iddianamenin okunmasından sonra Kaçan'ın ifadesi alındı. Olay gecesi Alp Bugdaycı ile birlikte Taksim'deki Kemancı Bar'da eski sevgilisi G.K. ile karşılaştıldannı, G.K.'nin iki ar- kadaşıyla birlikte çıkıp Buğday- cı'nın evine gittiİclerini söyle- yen Kaçan, G.K.'nin arkadaşla- nnın yatacak yer olmaması ne- deniyle biraz oturup gittikJerini belirttı. G.K. ile tartışmaya başladık- lannı ve birbirlerine vurduklan- nı anlatan Metin Kaçan, daha sonra saat 04.00-04.30 sıralann- da G.K.'nin evden çıktıgını dile getirdi. Tecavüz ya da işkence iddialannı reddeden Kaçan, ay- nı gün eve gelen bin silahlı iki kişi tarafından dövülerek G.K.'nin kardeşi Oktay K.'nin bulundugu arabaya bindirildik- Mahkeme, Alp Buğdaycı'nın tahliyesine, Metin Kaçan'ın tutukluluğuna de\am karan verdi. lerini ve Kozyatagı'ndaki bir büroya götürüldüklerini söyle- di. Büroda bulunan silahlı 8-9 kişi tarafından kendilerine ış- kence yapıldıgını kaydeden Ka- çan, işkence sırasında bu kışile- rin "Biz polis değiliz, onlann da üstündeyiz" dediklerini. daha sonra da Beyoğlu Emniyet Mü- dürlügü'ne getinldiklerini anlat- tı. Alp Bugdaycı ise Metin Ka- çan'ın anlattıklannı dogruladıgı ifadesinde, G.K.'yi ıki kez Me- tin Kaçan'ın yanında gördügü- nü, diger iki bayanı da ismen ta- nıdığını söyiedi. Evde Kaçan ve G.K.'nin tartışmalan sırasında birkaç kezuyanda bulundugunu belirten Bugdaycı. "Bana Be- yoğlu Savcüığı'nda G.K."nin fo- toğrafinı gösterdiklerinde şaşır- dım ve üzüldüm. Ancak biz böy - le bir şey yapmadık" dedi. Ka- çan ve Bugdaycı. kendilenni dö- ven kişılerden şikâyetçi oldular. Bugdaycı'nm avukatlan Er- gin Cinmen ve Tangül Özer ise öncelikle G.K.'ye "geçmiş ol- sun" demek istediklerini söyle- diler. Iddianamede ileri sürülen olaylann gelişiminde çelişkiler bulundugunu dile getiren savun- ma avukatlan "G.K. saat 07.00'deTaksim İlkyardun Has- tanesi'ne o haliyle geldiğinde olay polisçe öğrenilmişri. Neden o anda 150 metre uzaklıktaki Buğdaycı'nın evinc gidilmedi? Biz polisin Buğdaycı'nın evine gitmemesini. davanın G.K.'nin ifadesine davandınlmak isten- mesivle açıklıyoruz" görüşünü savunarak tahliye isteminde bu- lundular. Mahkeme, Buğdaycı ve Kaçan'ı darp etmekle suçla- nan davanın diger sanıklanndan askerlik yapan Oktay K.'nin bir- liğine yazı yazılarak talımatla ıfadesinin alınmasına. saglık ra- poru göndererek duruşmaya ka- tılmayan davanın diğer sanıkla- n Kamil Güner ve Recep Er- can'ın çagnlmasına karar verdi. Alp Buğdaycf nın 50 milyon li- ra kefaletle tahliye edilmesini kararlaştıran mahkeme, Metin Kaçan'ın rutukluluk halinin de- vamına hükmederek duruşmayı erteledi. zor dönemeçte I Baştarafı 1. Sayfada Almanya. Türkiye'ye "Hizmet sektöründe vanm, ama insanlann serbest do- laşımını hizmet sektörünün serbest dolaşımından ayır- mak için güvence isterim" dedi. Ertelenirse ne olur? Uzmanlar. Türkıye'nin gümrük bırliğinde öngörü- len yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde ortaya çıkacak 7 aylık ertelemenin sakıncalannı da şöyle sıra- ladılar: 1- Gümrük birliği karan- na göre. Türkiye'ye uygula- nacak teksril kotalannda sı- nıriama tamamen kalkacak. 19% başı itibanyla Türk teksril sektörünün beklediği patlama, erteleme halinde olmayacak. 2-AB'nm 1996'da yapa- cağı ve birliğin geleceğini belirleyecek hükümetler arası konferans öncesı. Tür- kiye-AB gümrük birliğinin gerçekleşmesi. Ankara'nın tam üyelik sürecini hızlan- dıracak. 3) Birliğin öngördüğu mali yardımda gecikme ola- cak. Sendikalar endîşeK Nüfiıs: Zenginliğin de yoksulluğun Nüfus cüzdanımı, ehliyetimi, A.Ö F. Kimlik kartımı ve sigorta kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. LEYLA AKTAN GAZETECİLER SÎTESt'NDE Satılık dükkânlar Tel:51l4817 • Baştarafı 1. Sayfada eden Budak, "Sermayenin değil, sosyal haklann Avrupası olmalı" dedi. Budak, Türkiye'de serma- yenin ucuz emege dayalı rekabe- ti ön plana çıkardığını da kayde- derek gerekli düzenlemelerin yapılmaması dunımunda. Avru- pa Sendikalan Konfederasyo- nu'nun mayıs ayında yapılacak olan toplantısında DlSK'in 'hü- kümete en acımasız eleştirileri yönelteceğinr belirtti. Hak-lş Genel Eğitim Sekrete- ri Salim Uslu da emegin serbest dolaşımı hakkının 1986'dan be- ri gaspedildiğini vurguladı. Us- lu, anlaşmanın demokratik, sos- yal ve ekonomik kazanımlannın önemine dikkat çekerek, "Ka- nınuzca, nimet-külfet dengesi gö- zardı edümektedir" dedi. Uslu, Türkiye'nin 3. ülkelerle olan ekonomik ilişkileri konusunda topluluk yaptınmlannın açık ol- madığını da kaydederek. "Im- zalanan protokoL ülkemizin hü- kümranbk haklannı zedeleyen bir üslup içindetakdim edilmek- tedir. Adeta yeni bir Tanzimat ya da Islahat Fermanı dikte ettiril- mektedir. Türkiye'nin makro- ekonomik dengelerinin dü/ettil- mediği ve AB buna işgücünün serbest dolaşımı ve mali proto- kollerle destek vermediği takdir- de, GB ile işsizlik ve döv iz darbo- ğazı gibi önemli sorunlar ortaya çıkacakor"dedi AB ülkelerinin Türkiye'yi yeni bir pazar duru- muna getirmek istedigini ve sa- nayinin buna hazır olmadıgını vurgulayan Uslu, taraflar arasın- daki kurumsal işbirliginin sag- lıklı bir yapıya oturtulması ge- rektiğini belirtti. İşsizlik sigorta- sı ve iş güvencesinin kurumsal olarak yaşama geçirilmesi ge- rektiğini de ifade eden Uslu, ba- sınm GB'yi 'pembe tablo' ola- rak sunmasını eleştirdi. Sosyal güvenlik konusunda altyapı oluşturulmasınm önemi- ni savunan Uslu. "Hükümet, halka güvenmeli, referandum yapılmalı. halkımız bu işe karar vermeli. Koltuğunu kaybetmiş bir Dışişleri Bakanı'nın ve genel seçimle işbaşına gelmemiş bir Başbakan'ın imzası ile GB'ye girilmesi, Türkiye'yi büyük sıkıntılara muhatap kılar" diye konuştu. B Baştarafı 2. Sayfada yararlannın bilincinde ise bu du- rumu eğitim harcamalanna yan- sıtmaz. Eğjtim ve azgelişmişlik Eğitim konusunun önceliği ile aşın nüfus artışı durumu, geliş- mekte olan ülkelerin ısrarla üze- rinde durmalan gereken bir bü- yük sorunu sımgeler. Bilindiği üzere genel olarak bu nitelikli ülkelerde nüfus artış hızı çok yüksektir. Bunedenlegelişmek- te olan ülkelenn sürekli geliş- meye duyduklan yoğun gereksi- nimin önüne çıkan çok büyük ve çözümü özen isteyen bir engel- dir. Iki önemli neden genel ola- rak birçok ülkede fakat özellik- le gelişmekte olan ülkelerde, eğitimin geri kalmasına ve eği- tim hakkının gerçekleşememe- sine neden olmaktadır. Bunlar- dan biri ve başta geleni kuşku- suz yoksulluktur. Bunun yanın- da ıkinci bir neden cehalet vedi- nin, yeterli eğitime ulaşamamış din görevlilerinin yönetimine giımesidir. Aynca siyasal dü- zenlerin, bir hızlı geri dönüş ya- pan liberalciliğin etkileri altına girmiş olmalarıdır. Sürekli gelişme çabalannın odağındaki etmenler arasında, kuşkusuz insanın başta gelen bir rolü vardır. Bu role ağırlığını ve- ren durum insanın nıtelığı (kali- tesi)dir. Eğitimin başlıca belirle- yicisi ise egitimdir. insan hakla- n ile ilgili tüm uluslararası bel- gelerde de eğitim hakkı ana bir hak olarak yerini almıştır. Ne var ki biraz önce degindi- ğimiz üzere yoksulluk dünyanın birçok bölgesinde son derece yaygındır. Dünyada ortalama 5 kışiden biri yoksulluk sınırlan içinde ya- şıyor. Yaşamakta olduğumuz dönemin ekonomik ve demogra- fik eğilimlerinin sürmesi duru- munda ise yoksullann sayısının gelecek50yıl içinde dört katına ulaşması bekleniyor. Egitilmiş sağlıklı nüfus nasıl bir ülkenin zenginliği ise eğiti- mi yetersiz ve çok hızlı artan nü- fus da yalnız sürekli gelişme ça- balanna engel olmamakta, onun yanında gelir bölüşümü adalct- sizliginin de kaynağı durumuna gelmektedir. Türkiye'nin geri kalmışlığımn sürüp gıtmesinin nedeni her şeyden önce bu ger- çekler. olgular içinde yer alıyor. Bunlann yanında eğitimsiz nü- fusun becerisi yetersiz olduğu için venmi doğal olarak düşük- tür. Bu durumun bir sonuç ola- rak ücreti de asgari düzeylerde oluşur. Böylece gelir bölüşümü adaletsizliği doğuyor ve büyü- yor. Olumsuzluklar, burada kal- maz. Egitimsizlik, demokrasi- nin sağlıklı işleyememesinin de başlıca nedeni olur. Eğitimi geri kalmış nüfus. ör- neğin Türkiye'de olduğu gibi en iyiyi, en yaraşır olanı seçme ye- teneginden genellikle yoksun- dur Böyle olunca, parlamento- lann ve ondan kaynaklanan hü- kümetlerin ülkenin sorunlanna yaklaşımlan çoğu kez yanlış dogrultularda gelişir. Halklann eğitim yetersizlikleri yoksulluk- la bir araya gelince de demokra- siler etkin ve sağlıklı işleyemez durumlara düşer. / M Raul tNAN: Anayasalan- mızda ve AnayasalaıtiaEğitim. VI- II. Türk TarihKongresıIII. Cilt. ay- rıbasım, Ankara 19X3.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle