Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 MART 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Londra'da müziğnı yddönümleri
EVİNİLYASOĞLU
Günümüzde uygar ülkeler, sanatçıla-
nna ve sanata dikkati çekebilmek için
hiçbir fırsat kaçırmıyorlar. Örneğin,
1991 yılında Mozart'ın ölüm yıldönü-
mü dolayısıyla dûzenlenen konserler,
anma törenleri. konferanslar, inceleme
yayınlan. paneller, filmler ve kompakt
diskler akılalmaz boyutlara ulaşmıştı.
Böylece Mozart'a olduğu kadar klasik
Batı müziğine de dikkatİerçekilmiş ol-
du. Bugün her ülke uluslararası ünlü
bestecilerin yanı sıra kendi yetiştirdiği
bestecilerin doğum-ölüm günleri için
büyük hazırlıklar yaptığı gibi, kendi
topraklannda yaşamış veya ziyaret
ederek o topraklardan esinlenmiş ya-
bancı besteciler için de anma törenleri
düzenliyor.
Geçen hafta Londra'da tanık oldu-
gum bu çeşit anma konserlerine imren-
memek elde değildi. Bırakın yüzyıllar
önce yaşayan bestecilerini, halen yaşa-
yanlann da doğum günlerini fırsat bi-
liyor Ingilizler. Bu nedenle konserler
düzenleyip, o sanatçıya dikkati çeki-
yorlar. Yalnız bestecilerin değil, orkest-
ralannın da kuruluş yıldönümlerini de-
ğerlendirip sergiler açıyorlar.
Henry PurceU için görkemH
müzik şölenleri
Tarihte bildığimiz ilk ünlü Ingiliz
besteci Henr> PurceUın 1695'tekı ölü-
münün üstünden 1995'te üç yüz yıl
geçmiş oluyor. Böylece lngilizlergör-
kemli müzik şölenleri düzenliyorlar.
Purcell için 5 mart-8 mayıs arası Qu-
een Elizabeth Hall'ün Purcell salonun-
da bestecinin sahne müzikleri, dinsel
besteleri \e dindışı yapıtlan da seslen-
dirilecek. Purcell'in org çaldığı West-
minster Abbey'nin korosu ve BBC de
bu kutlamalan paylaşacak. Işin en can
alıcı vönü ise South Bank Centre yö-
neticilerinınöndegelen 12 Ingiliz bes-
tecisinetıpkı Purcell üslubunda yazıla-
cak. viyol ailesi için birdizi fantezi ıs-
marlaması! Böylece hem tarihi bir bes-
teci araştınlarak anılmış oluyor; hem de
yaşayan bestecilere bugünün gözüyle
barok üslupta yazmalan için fırsat ve-
rilmiş oluyor.
Haydn'ın Londra Senfonfleri
Ingılızlenn müzıği tanh boyu ilginç
bir görünüm taşır. Flk ünlü bestecileri
Henry Purcell'den (1659-1695) sonra
kendisinı Ingiliz olarak kabul eden Al-
man asıllı besteci George FrkJeric Han-
del (1685-1759) pek çok yapıtını Ingı-
lızleriçin besteler. Handel'in ünlü ora-
toryosu Mesih, neredeyse Ingilizler'in
Pierre Boulez Sir Michael Tippet George Frideric Handel
• Bugün her ülke uluslararası ünlü bestecilerin yanı sıra kendi
yetiştirdiği bestecilerin doğum-ölüm günleri için büyük hazırhkîar yaptığı
gibi, kendi topraklannda yaşamış veya ziyaret ederek o topraklardan
esinlenmiş yabancı besteciler için de anma törenleri düzenliyor.
dinsel ve uiusai bir simgesi halinde gü-
nümüze dek ulaşmıştır. Klasik dönem-
de Joseph Haydn (1732-1809). Lond-
ra'ya gelerek konserler yönetir ve bu
şehiriçin senfoni ler besteler. Haydn'ın
Londra Senfonileri 1792-1795 yıllan
arasında bestecinin Londra'ya yaptığı
bu geziler sonucunda yazılmıştır. N.
93-104 olarak sıralanan bu senfonile-
rin sayısı 12'yi bulur. Işte 1995 yılını
Ingilizler, Haydn'ı anmak için onun
Londra'yı, tngilizleri selamlamasmı
anmak için de bir fırsat biliyorlar. Böy-
lece Haydn'ın Londra senfonileri he-
men her konser salonunun programına
alınmış, diziler halinde yorumlanıyor.
Barok dönemden sonra Ingiltere'de
özgün müzik 19. yüzyılda Gübert-Sul-
hvan'ın satirik operalan ıle uyanır; ar-
dından Frederick Deliusun (1934) \e
Sir Edward Elgar"ın( 1857-1934) ro-
mantık yapıtlarıyla yirminci yüzyıla
bağlanır 1890'la'rda'Elgar, Sir Ralph
Yaughan Williams (1872-1958) ve
GustavHolst( 1874-1934), halk ezgile-
rini. törenlennı veefsanelerinı araştıra-
rak Orta Avrupa yapısıyla birleştirirler.
Sonraki kuşaklar, seçmecilik yoluyla,
çok-kaynaklı besteler yaparveözellik-
le dramatik etkinlik yaratmak kaygısı-
na düşer. Benjamin Britten'in (1913-
1976) ve Michael Tippettf 1905) Ingi-
liz operasını yenileme çalışmalan gü-
nümüzde kendine özgü bir Ingiliz mü-
ziğı ortaya çıkartmıştır.
Sir Michael Tippet'in 90.
yıldönümü
Evet. bu özeün müziğin büyük usta-
sı Sir Michaeî Tippet ın de 90. yıldö-
nümü kutianıyor tüm ülkede. Bugüne
dek hiç çalınmamış yapıtlan seslendi-
riliyor. Vlsions of Paradise adı alnnda
bir Tippett festivali yaşanıyor. Londra
Senfoni Orkestrası, Tippet'i çağ boyun-
ca savıınan ünlü şef CoBn Da>is yöne-
timinde 6 senfonik yapıtı ile; tngiliz
Ulusal Operası Truva savaşını konu
alan Kral Priam Operası ile London
Sinfonietta bestecinin oda müzikleri ile
bu festnale katılıvorlar.
Kimı konserlerden önce Tippefin
yapıtlan. müzikologlar ve dınleyicıler
tarafından konuşulup tartışılıyor. Mü-
zik dergıleri, Tıppet"ın yapıtlanndan
oluşan kompakt diskleri ücretsız olarak
dağıtıyorlar. Ne de olsa 20. yüzyılı baş-
tan sona yaşamış bir besteci. Savaşla-
nyla. \enilikleriyle. müziğin geçirdiği
tüm serüveni solumuş bir Avrupalı Sir
Michael Tippett. Britten'in çağdaşı
olan Tippett, birçok yönden de onun
karşıtı olan bir sanatçı. Britten gibi kü-
çük yaşlarda değil 30 yaşından sonra.
ıyıce tartıp bıçip beste yapmaya koyul-
muş. Britten gibi kendi dünyasının ro-
mantizminde değil. bir halk sanatçısı
olarak halkın isteğı doğrultusunda bir
üslup öngörmüş. Böylece yapıtlannın
ağırlığı geniş soluklu senfonik çalış-
malar ya da büyük opera-oratoryolar-
dan oluşuyor.
Tippet, Kraliyet Müzik Koleji'nde
eğıtim görmüş. 1940'tan sonra Morley
Koleji'ne müdür olarak atanmış,
I935"ten önceki tüm yapıtlannı yok
eden beseci 1966'da Sir unvanı almış.
Zamanımızııı Çocuğu (1941) adlı ora-
torvosundan sonra yazdığı büyük çap-
Iı yapıtlannın coğu. bu oratoryonun fel-
sefesiyle ilintili olmuştur. Yazortası
Düğünü (1955). bestecinin ilk operası
olup. sonraki piyano konçertosuna ve
ıkınci senfonisine kapılan açmıştır.
Buz Kınğı (1977) adlı operasıy la. sı>a-
sal. kültürel. ulusal ve ırksal değerlerin
bütünlüğü için çağnda bulunur. Bu
opera ve 3 senfoni caz müziğinden,
özellıkle 'Mues'dan esinlidir.
Bu arada zamanının çoğunu Londra
GSO, 71*yıhnıkuduyorKültür Ser\isi - Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası (CSO), Ankaralı
sanatseverlerle buluşmasmın 71.
>ılmı kutluvor. Ankara'daki ilk
konserini 11 Mart 1924"te eski
Meclis'in karşısındakı Mıllı
Sinema'da veren CSO. Ankaralı
sanatseverlerle 71 yıl öncekt
kucaklaşmasımn anısına. aynı
programı şefGürer Aykal
yönetıminde cuma ve cumartesi
günleri vereceği konserlerde
seslendirecek.
1828 \ilmda Mehterhane
kaldırılarak onu yerine Batılı
anlamda bir mızıka olan Muzıkayı
Hümayun kuruldu. Mehterhane'den
ve Enderun'dan aktanlan
sanatçılardan oluşan Muzıkayı
Hümayun önceleri yalnız marşlar ve
• Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Ankaralı
sanatseverlerle 71 yıl önceki kucaklaşmasımn anısına,
aynı programı şefGürer Aykal yönetiminde cuma ve
cumartesi günleri vereceği konserlerde seslendirecek.
opera uvertürleri çalmakla
görevliydi. Bando niteliği taşıyan bu
topluluk, daha sonra Makamı Hilafet
Mızıkası adıyia senfonik orkestraya
dönüştû.
Cumhunyet döneminde Muzıkayı
Hümayun yerinı Istanbul
Konservatuvan ıle Ankara'da Musiki
Muallim Mektebi'ne bıraktı.
Atarürk'ün emriyle Zeki Üngör
yönetiminde Ankara'ya taşındı.
1933"e kadar RisayetiCumhur
Musiki Heyeti adıyia çalıştı.
Daha sonra Riyaseticumhur
Filarmoni Orkestrası, 1958'deçıkan
bir yasayla da Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrası adını aldı.
Ankara'da ilk konserini Rumeli
göçmenleri yaranna. Atatürk'ün eşı
Latife Hanım'ın hımayesinde. Zeki
Üngör yönetiminde veren orkestra.
Cumhunyet Marşı'nı, Beethoven'ın
5. senfonisini. \Veber'in Oberon
Uvertürü'nü, KorsakoFun Ispanyol
Kapriçyosu'nu ve Bizet'nin Arlezyen
Suiti'ni büyük birbaşan ile
seslendirdi.
Musiki Muallim Mektebi, Dil ve
Tanh Coğrafya Fakültesi ve Opera
Binasf nda verilen konserlerden
sonra, Cumhurbaşkalığı Senfoni
Orkestrası bugün Devlet Konser
Salonu'nda sanatsal etkinlıklenni
sürdürüyor.
Prof. Gürer Aykal, konserle ilgili
olarak yaptığı açıklamada,
sanatseverlerin 1924 yılından bu
yana kendilerini yalnız
bırakmadığını kaydederek "1924
yılından günümüze değin
konserierimizde bia yalnız
bırakma>an ve gittikçe artan
cefakâr. vefakâr, sanatsever
dinlev icilerimke orkestra sanatçılan
ve çalışanlan adına teşekkürleritni
sunanm" dedi.
Joseph Haydn
müzik dünyasında geçiren Fransız bes-
teci Pierre Boulez ın (1925) de 70. do-
ğum yıldönümü kutlamalan yine bu
kentin müzik yaşamının bir başka et-
kinlikler dizisini oluşturuyor. Çağımı-
zın en önemli öncü bestecileri arasın-
da anılan Boulez'in birçok senfonik ya-
pıtını bugünlerde besteci kendi yöneti-
yor Londra'da.
Doğal olarak Purcell'in. Tippett'in,
Boulez'in kayda alınmış tüm yapıtlan-
nın ve Haydn'ın Londra senfonilerinin
kompakt disklen plakçılann vitrininde
özel bir şekilde sunulmakta.
Londra Philarmonia
Orkestrası'nın 50. yıl kutlamalan
Bestecilerin. yapıtlann yıldönümle-
rini anmak. onlan yeniden günışığına
çıkartmak çok uygar. çok doğal etkın-
likler. Ancak Londra'da herşeyden çok
ılgimi çeken olay. Londra Philarmonia
orkestrası'nın 50. yıl kutlamalan oldu.
1945'te Wdter Leggeadlı bir empere-
zaryo tarafından kurulan orkestranın
tarihine ilışkin bir sergi açılmış Royal
Festival HalPün kondorlannda. Yıl yıl
1945'ten 1995'e dek orkestra ailesinin
geçirdiği serüven anlatılmış. IConser
programlan, katılan sanatçılar. üyelerin
turnelerdekı fotoğraflan, şefler, solist-
ler, aldıklan ödüller, plaklannın kapak-
lan. katıldıkian festivaller, eleştiri ku-
pürleri, menajerleri ilk kez seslendiri-
sini yaptıklan eserler, orkestraya çalgı
yapan ustalar ve hatta yıllar yılı salon-
da yer gösterenler dahi bu sergıde yer
alıyor. Nasıl saklanmjş bunca belge, na-
sıl da değen bilinmiş!
İstanbul Şehir Orkestrası'nın
50. yıldönümü
Ister istemez kendi ülkemizle bir kar-
şılaştırma yapıyoruz. 1995, sanınm Js-
tanbul Şehir Orkestrası 'nın, bugünkü
İDSO'nun temellennin ilk atılışının 50.
yıldönümü olacak. Bız böylesi bir ser-
gi açmaya kalksak acaba ne kadar kon-
ser programı, fotoğraf ve benzen bel-
ge bulabiliriz? Bugünkü orkestramızı
ilk kuranlardan Semih Argeşo, Hamit
A)acal»ogJu gibi dört-beş sanatçı hâlâ
aramızda. Belki hemen onlardan anılar
derleyip. zamanın konser meraklılann-
dan programlannı buldurabıliriz. Bir
orkestra ailesinin yaşamı ne de olsa bir
kentin yaşamını biçımlendirmiş. so-
nuçta sanatsal olduğu gibi sosyolojik
gelişimine de kan vermiş bir olgu. Us-
telik Avrupa'daki gibi yüzyıllar boyu
çokseslilik geleneği taşımayan birülke-
de gerçekleştirilmış, yaşatılmış olması
daha da değerli bir olgu!
Tülay Tura Börtecene'nin resim sergisi bugün Vakko Ankara Sanat Galerisi'nde açılıyor
FERİT EDGÜ
Leopold Levy. akademide, tuvali üze-
rinde kararsız çizgiler, lekeler ve renkler-
le "boğuşan" (sonradan üne kavuşacak)
genç bir ressama sormuş: "Ne yapıyor-
sunuz?"
Genç ressam. "Anyonım''deyince.
Leopold Levy. "Limannı nearadığını-
n biKwrsunuzdur'"deyıp geçmiş. Birçok
sanatçı için, övgü olarak söylenen "ara-
vış içinde olma"nın gerçekte ne anlama
geldiğini Levy'nin bu yalın yanıtı çok
iyi dile getiriyor: Arayış, ancak neyi ara-
dığınızı bildiğinizde bir anlam taşır.
Arayış, sezip, duyumsayıp, kafanızda
çözümleyip de yaratma sürecinde bire-
bır karşılığını bulamadığınız, karşılığını
bulmak için çabaladığınız yaratıcı eyle-
min adı ise diyecek hiçbir şey yok. Bu
durumda, kafanızda varolan bir dünya-
nın yollannı aramaktasınız demektir.
Yalnız aramak için arayan, sıfırdan yola
çıktığı için gene sıfıra varacak demektir.
Boyalann tuvalin üzerine akıtan. in-
formel Pollock bile ne aradığını biliyor-
du Kuşkusuzbuarayıştarastlantılarayer
veriyordu. ama gerçekleştirmek istediği
vision unda zaten bu rastlantılann da ye-
ri vardı.
Sanatçı, çıkış noktasıyla varmak iste-
diği nokta arasında bocalayabilir. Bu bo-
•calamadan önemli sanat yapıtlan da do-
ğabilir. Sanatçı bunun bilincindeolduğu
sürece.
Tnlay'ın son resimleri bu tür bir yara-
tış süreci sonunda doğmuş resimlerdir.
Yola çıktığında, kuşkusuz nasıl birresim
yaratmak istediğini biliyordu. Yaratma
sürecinde, o, renklere, lekelere yön ve-
rirken, renklerin, lekelerin de kendisine
yön vermesine izin veriyordu.
Yaşadığı bir sanatçı kaos u ise, bu re-
simler o kaos 'ta oluşan. o kaos 'tan kopup
tek başlanna varolan yapıtlardır. Figür-
lerden oiuşan bir önceki döneminde
(1981 -86) tek "hâkinT kendisiydi. Cün-
kü o resimlerde önde gelen öğe "ifade"
itlı.
1990'larda başladığı bu resimlerde ise
"ifade" yok. Ya da yalnızca resmin ken-
dine özgü "ifadesi" var.
Tülay'ın son resimleri
Sanatçının belleğindekı insan yuzlen-
nın doğanın herhangi bir öğesinden kay-
naklanan bir ifade değil bu. Renklerden
ve lekelerden oluşan bir "ifade". Bu ne-
denle "resmin kendi ifadesi" deyişini
kullandım.
Her resim bir soyutlamadır.
Ama her resim soyut bir resim değil-
dir.
Tülay'ın bu son resimleri de bir soyut-
lamadır.
Ama bunlan soyut. non-figüratif birer
resim olarak görmemek gerekir.
Akademi yıllannda, Bedri Rahmi. öğ-
rencilerinin doğaya açık gönderme yap-
mayan resımlen karşısında hep aynı so-
ruyıı sorardı: "Çıkış noktan ne?*
Deniz ya da gökyüzü.
Bir ağaç ya da bir yaprak.
Bir çıplak ya da bir kitap.
Bir şişe ya da bir bardak.
Öğrencilik yıllannda (aynı atölyenin
öğrencileriydik) Tülay'ın hocasına ne
cevap verdiğini ansımıyorum.
Ama bugün, aynı soru sorulacak olsa.
tekbirsözcükleyanıtlayabilir: İnsan. Bu
yanıt hem dünkü hem bugünkü son re-
simleri için geçerli olurdu. Tülay. insanı
yalnız gerçekliği içinde değil, düşleri
içinde de resmetti.
Bu son resimleri daha çok ikinci tür-
den. Bu resimkrin, sanatçının uykusun-
daki düşlerinden doğduğunu söylemek
istemiyorum. Tam tersine, uyanıkken. el
değmemiş bir tuval önünde gözü alabil-
diğine açıkken gördüğü düşlerden söz
ediyorum. Düşün de bir kaos olduğunu
düşünerek. Bir düşün saydamlığı. Bir dü-
şün elle dokunulması olanaksız madde-
dışılığı. Birdüşügörünürkılmakisteyen
çıkış noktası. Ve onun tuval üzerinde ge-
lişmesi. "Arayiş içinde'' değil, bulduğu
i'isı'ofl'unu nasıl dile getireceğini arayan
bir sanatçının yapıtlarıyla karşı kar-
şıyayız.
Okay Temiz
ve Magnetic
Band bu
akşam
CRR'de
Kültür Senisi - Cemal
Reşit Rey Konser Salonu'nda
bu akşam saat 20.30'da Okay
Temiz ve Magnetic Band bir
konser verecek. Ülkemızin en
iyi sanatçılanndan oluşan
Magnetic Band, coşkulu halk
ritimlerimizi Afrika ve Güney
Amerika tarzlanyla sunarak
ezgilerimizin dinamik öğele-
rini ön plana çıkararak yo-
rumluyor.
Istanbul Devlet Opera ve
Balesi Orkestra ve Korosu,
yann akşam saat 19.30'da
CRRde Mozart'ın 'Requ-
iem'ini seslendirecek. Orkest-
rayı şef Rengün Gökmen, ko-
royu ise YıMız Künutku yöne-
tecek. Solist olarak EfeunÖz-
toprak. Lynn T. Çağlar, Ce-
malcttin KurugüÛü ve Suat
Ankan katılıyor. Cuma akşa-
mı saat 19.30'da ise Istanbul
Devlet Opera ve Balesi. 'Üç
Türk Balesi'ni sunacak.
Jstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrası'nın haftalık olağan
konserlerinde ise Ferit Tü-
zün'ün Türk Kapriçyosu,
Ludvvig van Beethoven' 5 nu-
maralı Piyano Konçertosu ve
Gustav MahJer'in 4 numaralı
Sol majör Senfoni si seslen-
dirilecek. Cuma akşamı saat
I9.00'da ve cumartesi sabahı
saat 11.00'de AKM Küçük
Salon'da gerçekleştirilecek
konserleri şef LutzHerbigyö-
netecek.
Solist olarak piyanist Ayşe-
gül Sanca katılacak.
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FLAT
Yaşar Kemal'in
Üniversiteleri
26 Şubat 1995 tarihli "Cumhunyet Dergi"öe Yaşar Ke-
mal'le yapılmış geniş bir konuşma yer aldı. Konuşmayı ya-
pan Oral Çalışlar sanatçıyı şu ya da bu sanat anlayışına
göre yönlendirmeye kalkışmadan, olduğu gibi yansıtma-
ya özen göstermiş. İnsan olarak Yaşar Kemal'i tanıyor, ya-
zariığını etkileyen ünlü sanatçılaria ilişkilerini, toplumsal, si-
yasal görüşlerinı ögreniyorsunuz.
Fotograflar, çerçeve yazılar, alıntılar, derginin aşağı yu-
kan yedi sayfasını kaplıyor...
Bu arada konuşmanın çeşitli bölümlerinde Yaşar Ke-
mal'in dünya çapındaki başansının gizleriyle ilgili önemli
ipuçları da var.
örnekse Nâzım Hikmet'le bir söyleşisini şöyle özetli-
yoryazar:
"Önce 'Ortadirek' kitabımın ismini nereden bulduğumu
sordu. Ben de bunun bir halk deyışi olduğunu söyledim.
Hayır, buna sanatçının eli değmeden olmaz diyerek ısrar
ediyor. Hangi sanatçının eli değecek, tabii bana söylüyor.
Aklımdan öyle bir şey geçtiği yok. (...) Nâzım'ın ne dernek
istediğini yıllar sonra anladım. 'Demirciler Çarşısı Cinaye-
tYniyazarken, birçok cümleyi kendimin uydurduğunu far-
kettim. Halk dili başka oluyor, romandili başka oluyor. Ya-
zılı edebiyat başka. sözlü edebiyat başka. Nâzım bunla-
nn hepsini bana yıllar önce söylemişti. Ben o zaman ka-
bul etmiyordum. Ömeğin 'Höyükteki Nar Ağacı' kitabım-
da bunu yaşadım? Kitabın ilk yansı tamamen halk anlatı-
mı. Yandan sonra yazar diline başlıyorum. 'Ince Memed1
halk epopeleri diline daha yakındır. İkinci Ince Memed,
üçüncü Ince Memed biraz daha sıynlıyor. Ama 'Demirci-
ler Çarşısı'nda tamamen roman diline geçiyorum." (s. 13)
Halk anlatımı da, yazar anlatımı da olsa destan dili de
roman dili de olsa, hepsinde elbette ki bir sanatçının do-
kunuşu var. Ince Memed de Yaşar Kemal'in yapıtı, Demir-
ciler Çarşısı Cinayeti de ikisi de onun yazariığından dog-
ma. Halk anlatımı ya da yazar anlatımı, onun eli değme-
den hiçbiri yok o dev romanlann.
Geçenlerde bir konuşma arasında Fethi Naci de Yaşar
Kemal'in Ince Mehmed'den sonra dilini değiştirmiş oldu-
ğunu söyledi. Inceleyerek, karşılaştırarak konuştuğunu bi-
liyorum. Demek ki Yaşar Kemal'in halk dilinden roman di-
line geçtiğini onu en yakından izleyen eleştirmen de sap-
tamış.
Peki, folklordan, halkın ortak yaratacılığından değilse,
nerden kaynaklanıyor bu benzersiz üstünlük?
Evet, yadsımak olanaksız, Yaşar Kemal'in anlatımında
bir "üstünlük", bambaşka bir coşku, bir güç var.
Var da, nerden kaynaklanıyor? Salt kişiliğinden mi?
Peki, o kişilik nasıl oluşmuş?
Bence, her şey bu sorunun yanıtında gizli...
Konuşmanın bir yerinde Yaşar Kemal şöyle diyor
"İnsan gökten inmez, bir coğrafya üzerinde doğar. In-
sana damgasını o coğrafya vurur. İnsan bir dinden gelir,
o din damgasını vurur. İnsan toprağının kültür birikimin-
den gelir, o vurur damgasını. Ç..) Insanın doğal kişiliğini
yaratan kültürdür. (...) Kendi kültürüne sırtını dönmüş,
kendi kültürünü yok sayan insan yaratıcı değildir, olamaz."
(ss. 13-14)
Folklor neden şiire düşman?
Çünkü onayaslandınız mı hazıra konuyor, bahçeden çi-
çektoplargibi şiirtopluyorsunuz. Ortak birişçiliğin güzel-
likleriyle oyalanıyor, elde olana bağlanıyor, böylece tem-
belleşiyor, sanatlaştınlmış, sanatlaştınlma yöntemteri be»-
lirlenmiş içeriklerden uzaklaşamıyor, yeni içeriklerin zoria-
masıyla gelecek yeni biçimlere yönelemiyorsunuz.
Orhan Veli Destan G/b/'yi yazınca, Halk şiirini sevenler
bundan pek hoşlanmışlar, ama Ataç küplere binmişti. Ya
bu öncü, bu yol açan şair, hazır güzelliklere kapılıp gider-
se, işin kolayına kaçarsa!..
Oysa Orhan Veli şiiri her yaprağın altında arayıp bulan-
lardandı...
Işte Yaşar Kemal'in dağ taş dolaşıp "şalvannın büyük
ceplerine" doldurduğu türkülerden biri, Orhan Veli'nin
"Türk dilinin en gûzet şiiri" diye nitelediği türkü:
Akşam olurmapusane kitlenir
Kimi kâğıt oynar kimi bitlenir
Kiminin temizden evrakı gelir
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatanm yatanm gün belli değil
Hapisane içinde üç ağaç incir
Kolumda kelepçe boynumda zincir
Zincir sallandıkça heryanım sancır
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatanm yatanm gün belli değil.
Kanımca, Yaşar Kemal halk diline, halk anlatımına faz-
la yaslandıgında da, kendi anlatımına ağırlık vererek ro-
man diline geçtiğindeki kadar özgün biryaratıcıydı. Buna
kuşkum yok. Aynca her döneminde göze batan gizemli
üstünlüğü içine doğduğu coğrafyadan, toprağının küttür
birikiminden, "şalvannın büyük ceplerine" doldurduğu
folklor ürünlerinden, aldığı o benzersiz sanat eğitiminden
geliyor. Buna da kuşkum yok.
Yaşar Kemal küreselleşen dünyamızda birbiri ardına ka-
panan folklor üniversitelerinin son mezunlanndan biri ol-
ma onurunu taşıyor.
ŞaiPteP Şehri ve ilk şairler katfmdı'
• Kültür Senisi -' Yazarlann Evi' bundan böyle her ay bir
edebiyat söyleşisine ev sahipliği yaparak, yazarlann, şairlerin
okurlanyla buluşmasına aracılık edecek. Bugün saat 18.00'de
gerçekleştirilecek bu ayki söyleşinin ilk konuğu öykü ve
roman yazan Buket Uzuner. "8 Mart Kadınlar Günü"ne
rastlayan söyleşinin konusu "Şairler Şehri ve ilk şairler
kadındı". Buket Uzuner söyleşide, geçen yıl yayimlanan
"Şairler Şehri" adlı öykü kitabından söz ederek, aslında ilk
şairlerin kadın olduğu görüşünü içeren bir konuşma yapacak.
Söyleşinin yanı sıra Tuba Özbülbül'ün flüt dinletisi de
izlenebilecek.
'Çamup ve Ateşin Dansı' sergisi
• Kültür Servisi -KKTC'li seramik sanatçısı Ayhatun
Ateşin'in "Camur ve Ateşin Dansı" adlı seramik sergisi
Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde açıldı.
1961 'de Lefkoşa'da doğan Ateşin. ilk resim derslerine 1974
yılında başladı 1983-86 arasında vitray ve batik çalışmalan
yapan Ateşin, 1986-89 yıllannda, Ayniye Izil'den seramik
dersleri aldı. 1993'te Londra'da Barbican Sanat Galerisi'nde,
Jill Crovvley'le vvork-shop yapan ve UFACSI üyesi olan
Ayhatun Ateşin, son çalışmalannı daha önce Ispanya ve
tzmir'de sergilemiştı. Sergi, 19 marta kadar açık kalacak. (360
90 95)
Iş Bankası galernerinde yeni sergler
• Kültür Servisi -Türkiye Iş Bankası Istanbul Parmakkapı
Sanat Galerisi'nde Leyla Gamsız'ın, Erenköy Sanat
Galerisi'nde Bahattin Odabaşı ve Meliş Erdi'nin, tzmir Sanat
Galerisi'nde Cahide Turhan ve Hasan Soykarafakıllı'nm
resimleri sergileniyor. Mehmet Zahit Büyükişleyen'in
sergisiyse Ankara Sanat Galerisi'nde yann açılacak.
Gamsız'ın sergisi 29 mart, Turhan ve Soykarafakıllı'nm
sergisiyle Odabaşı ve Erdi'nin sergisi 24 mart ve
Büyükişleyen'in sergisi 30 marta kadar gezilebilir.