29 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 MART 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 ALLEGRO EVİNİLYASOĞLU FazıPm yorumıınu Mozart da severdiÇalarken buluşlar yapması, içinden gelen şarkiyı söylemesi, orkestra ile so- lonun bütünlüğünü hiç unutmaması, böylece orkestra ile son derece yakın bır söyleşi sûrdürmesi; artikilasvonu, tuşe- si, sonoritesi, ritim anlayışı ile geçen haf- ta sonu Ankara'da Fazd Say'ı dinlemek bir şölendi. Fazıl Say'ı yöneten orkestra şefinin işi çok zor. Çûnkü orkestra bir- den bire iki şef sahibi oluyor. Belki de birçok yere Jean Perrison gibi deneyim- li ve anlayışlı bir şefî yanında görürme- li. Bu akşam (29 Mart 1995) Istanbul'da Çağdaş Yaşam Demeği tarafmdan dü- zenlenen bir resitalde Maçka Maden Fa- kûltesi'nde çalacak. Önümüzdekj hafta Ankara Müzik Festivali'ne bir resital ile katılıyor. flkbaharda ise Yapı Kredi Gençlik Festivali'nin konuğuolacak. Fa- al Say'ın bundan sonrayurtdışındaki ilk etkinliği Boston Metamorphose Orkest- rası ile vereceği konser. Aynca yeni ta- mamladığı piyano konçertosu da ocak 1996'da kendi solistliğınde Boston Sen- foni Orkestrası tarafindan seslendirile- cek. Fazıl Say, Mozart'ın piyano konçer- tolan içm 1987-1990 arasındaki yıllarda kadanzlar yazmış. Tarihte Mozart'ın konçertolanna kadanz yazan pek çok besteci ve yorumcu vardır. Fazıl Say'ın Mozart kadanzlan, Mo- zart stilinden yola çıkıyor ve yirminci yûzyıla vanyor. Caz etkisi ağırlıkta, son derece melodik ve yaratıcı birer mınya- tür. Gidon Kremcr'in Beethoven'in ke- man konçertosu ıçın yazdıği kadanzlan- nı anımsattı bana. Çağdaş, yenı buluşlar- la süslü ve de akıcı. Bis olarak çaldığı Mozart'ın Türk Marşı üstûne kendı çe- şitlemelennde yapıtın her bir cûmlesini oldugu gibi aktanp kendı çeşitlemesini klasik-çağdaş üslupta geliştirmiş. Ayru konserde soprano Gölge GfiJ Şe- keramber solistliğinde Mozart'ın opera aryalannı dinledik Çoban Kıral'dan L'amero'de başkemancı Cengiz Öt- kök'ün solist ile zarif söyleşisi; dünya- nın birçok merkezinde yıllardır opera yö- netmiş bir şef olarak Jean Perisson'un tüm aryalar boyunca insan nefesine eş- likteki ustalığı dikkati çekti. Soprano Şe- keramber, usta şan tekniğine karşm, mut- PORTRE/FAZJLSAV 25 yaşındaki genç bir yetenek Fazıl Say (1970), Ankara da dogmuş. 4yaşında Mithat Fenmen ile piyanoya başlamış. HÜ Ankara Konservatuva- n nda üstünyetenekliler ıçin özelstatü- deeğıtımgörmüş, Kamuran Gündemir, tfhan Baran ve Ertuğrul Oğuz Fırat'ın öğrencisiolmuf 1987 'depiyano vekom- pozısyon yüksek bölümünü bitirmıs Al- man Devlet Bursu ile Düsseldorfta Ro- bert Schumann Müzik Yüksek Okulu 'nda Prof Levine 'm ustalık sımfına katılmış. 1989 'da mezun olarakBerlın Konserva- tuvanna öğretım üyesı olmuş 1991 'de Avrupa Topluluğu nun düzenlediği Av- rupa Piyano Yarışması'nda "En İyi Çağdaş Müzik Yorumcusu" ödûlünü kazanmış 1994 eylülayında Young Con- certArtistc Ince in düzenlediğiyarısma- daAvrupa küası bırincisiolarak 1995 o- cakayında New York talafinalekatılma- ya hak kazanmış En büyük başarısı da bufinalde dünya bınncilığıni elde etme- si. Fazıl Say, böylece Paul A Fish Ödü- lü ne, Boston Metamorphose Ödülü ne ve Young Concert Artists iVinner Ödü- lüne değer bulunmuş FazılSay, yorum- culuğunun yanı sıra bestecilık dûnyası- na 15 yaşında yazdığı senfonikyapıtlar- la gırmif. Berlın ın 750 kurulus yıldo- nümü ıçın besteledıği Siyah flahiter, 1987'de bu kentteseslendırtlmış. Berlın Senfoni Orkestrasınm sıparışi üzerıne "Kentan-piyano ve orkestra için kon- çertosu 1991 "de çalınmış Almanya 'da- ki "YeniMüzik Topluluğu "nun sipari- sı üzerine Debussy'nın 6 prelüdünü ve Liszt 'ın si minörpiyano sonatını orkest- raya uyarlamış laka bu konseri tüm şancılar gibi öğle- den sonra vermeyı yeg tutardı sanınm! CBSO'nun son yapıtı Hindemith'in Ressam Mathis senfonisıydı. Pek çok dinsel konulu tablonun sahibi Alman res- sam Mathis Gnınevvald. 1460-1528 yıl- lan arasında yaşamış. Ve Hindemith'in 1934 yılında yazdığı operanın kahrama- nı olmuş. Ancak Almanya'daki mezhep kavgalannı konu alan, hür düşünceyi sa- vunan kitaplann yakıldığı sahneleri içe- ren bu operanın temsil edilmesi Hitler ta- rafmdan yasaklanmış. Hındemith de operanın tematık malzemesi üzerine bır süit yaratmış ve Ressam Mathis senfo- nisi adını vermiş. Nefesli çalgılann ter- temiz sololan, yaylı çalgılann magnerik bır bütün oluşturması, vurma çalgılann son derece dengelı gürlüklen ve eseri ez- bere yöneten şef Pensson'un titiz, du- yarlı yönetimı bu yapıtı Türk dinleyici- lerine kazandırmış oldu. 12. Ankara Müzik Festivali bu gece başbyor Ankara da sanat dünyası hep daha yo- ğun yaşanmıştır. Çocukluğumdan beri aydın şehn olarak sanarsal etkinliklerin hemen yankı gördüğü birkoza olarak bi- linen Ankara'yı. Atlantis Müzik Evi, be- nim son çalışmam olan kompakt diskli kitabım Zaman lçinde Müzik için bir söyleşi-imza günü düzenledi. Gerek bu toplantıda, gerek CBSO konserinde An- kara'da sanat etkınliklerinin nasıl yogun yaşandığma bır kez daha tanık oldum. Aynca bu yıl politikacılann bağnazhkla- nna karşı sanat çevresinin bir birine yak- laştığı söyleniyor. Umanm Ankara Fes- tivali ve hemen onunla aynı tarihlerde yer alan Bilkent Festivali de bu sıcak iz- leyici kitlesi ile dolup taşar! 12. Uluslararası Ankara Festivali'nde bu akşam Rengbn Gökmen yönetıminde- ki Ankara Devlet Opera ve Bale Orkest- rası'na, soprano Yelda Kodalb ve tenor RobertoLufiano katılacak. Şoştakoviç'ın Festival Uvertürü ile açılan festival prog- ramında opera tarihinin en sevilen yapıt- lan yeralıyor. Yelda Kodalh'yı iki yıl ön- ce dinlediğimizde yeni bir yıldız olarak parlamakta olduğunu belırtmiştık. Sanat- çı, Gece Kıaliçesi'nın aryasından, Olym- pia'nın aryasına; Adina'nın aryasmdan Konstanza'njnkine en ünlü aryalan söy- leyecek. Bir de genç Italyan tenor var konserin konuğu: Roberto Lufiano, o da aşk iksirinden. Faust aryasından La Tra- viata'dan aryalar söyleyip sonunda Ko- dallı ile bir Traviata düeti yapacak. Ren- gim Gökmen yönetimindeki orkestra ay- nca Rossini \e Venü'nin en güzel uver- türlerini seslendirecek. Keşke bu konser fstanbul'da da yinelense... Orkestra solistierinin kadrosu Maliye BakaıüığTnda Bir süredırtartışrnalara neden olan or- kestra solistierinin kadrolan için Maliye Bakaniığı'nın alacağı karar beklenmek- te. tstanbul Devlet Senfoni Orkestra- sı'nın Müdürü Tfirkmen Güner'in dik- kati çekmesiyle gündeme gelen konuya egilen Kültür Bakanlığı Musteşan Prof. Emre Kongar, solistler için mutlaka ay- n kadrolar yaratılması gereğini vurguJu- yor. Aksi halde orkestralara gereken ele- man alınamaz durumda. Bu kadrolann da Maliye Bakanlığı tarafindan tahsisi gerekiyor. Şimdilık maaşlan donduru- lan devlet solistlerine orkestra müdür- lükleri ödeme yapmasa da bir üst amir- likten ödenme yapılacak. Sanatçılann eksik çıkanlmış karamarDeler ile böyle- si çıkmazlara sokulması dünyanın nere- sinde görülmüştür acaba? MÜZİK DUNYAMIZ Paul HiiKİeıııitlı'i imutmamahydık VEFA0FTÇİOĞLU CSO'da geçen hafta konseri Jean Fte- risson yönetti. Solistler, soprano Güige GülŞekerambervepiyanist FanlSay'dı Konsenn ilk bölümünde Mozart opera- bnndan dört arya ve yıne Mozart'ın 21 numaralı piyano konçertosu yer alıyordu. Başanli bir yorumJa aryalan seslendiren sayın Şekeramber sanatçılığının yanında Bilkent'te hocalık da yapmaya başlamış değerli bır sanatçımız. Konser arasında sohbet için naklen yayın yaptığımız TRT stüdyosunda bizlerle birlikte oldu. Gün- deme gelmesi zor olan çoksesli müzikte şanın insan sesinin tümden unutulduğun- dan, ihmal edildiğinden, dünya standar- dına sahip seslere, özellikle kadın sesie- rine sahip olduğumuzdan söz etti. Her sanatçıgibıodabırazkırgındj. MilanoUa sokaktaki pazarcı bile La Scala'nın yü- dızlanm tanıyıp onunla opera sohbetleri yaparken, bızim kültürlü ve çağdaş de- diklerimizin kimleri tanıdığını, baştacı ettiklerini hepimiz biliyoruz. Böylesıne şartlann, kültürel yozlaşmanın yaşandı- ğı, basının pop müziğimiz patladı dıye manşet attığı ülkemizde o kadar da olsun Sevgili Gölge... Konserin ikinci eseri olan Mozart'ın 21 Numaralı Piyano Konçertosu'nu ses- lendiren Fazıl Say'ı, Ankara'daki, Türki- ye'deki son konserlerinde izliyor olabi- linz. Önümüzdekı yıllan yurtdışı turne- len ve disk çalışmalan ile geçecek olan sanatçı, mütiıiş bir yetenek ve müzıkal zekâya sahip. Cuma günkü konsen. ken- disinin pek başanlı olarak bulmamasına rağmen yorumu ile kendi kadansımn in- ce esprileri ile mükemmele ulaştı. Kon- ser sonrası düzenlemeleri ile sunduğu ve caz ritimlerinin hâkim olduğu Mozart'ın Türk Marşı ve Brahms'ın 5 numaralı Macar Dansı ise salonu ayağa kaldırdı. Bu gencecik sanatçımız artık bizim sah- nelenmizin dışına taşmış durumda, ken- disi içuı söylenecek fazla bir şey yok. Şef Jean Perisson'un(solda) yönetirnindeki konserin ikinci yansında Hindemith'in (sağda) Mathis der Mahler senfonisini seslendirildi.l970'li yıllardan bu yana seslendirilmeyen eser Perisson'un ısranyla programa ahnmıştı. Oysa bu yıl Hin- demith'in 100. doğum yılı kutlanıyor. Bir müddet sonra sanatta ulusal gururu- muz olacağından hiç kimsenin şüphesi olmasın. Konsenn ikinci yansında yer alan es- er, sanatçılann olduğu kadar izleyicile- nn de fazla rağbet etmedikleri Hinde- mfth'm Mathis der Maler isimli senfo- nisıydı. 1970'li yıllardan beri seslendi- rilmeyen eser Jean Perisson'un büyük ıs- ran üzerine programa alınmıştı. Bu yıl Hindemith'in 100. doğum yılı kutlanı- yor, CD fırmalan bestecinin eserlennden oluşan dıskleri piyasaya sürerken, or- kestralar Hindemıth haftalan düzenle- yıp bestecinin eserierinı seslendıriyor- lar. Hindemith'in bizim için ayn bir öne- mi var. Besteci, Nazi Almanyası'ndan kaçıp Türkıye'ye sığınmış ve ülkemız çoksesli müziğıne önemlı katkılarda bu- lunmuş, konservatuvann kurulmasında ve geliştırilmesinde rol almış bir sanat- çıydı Bir müddet ülkemizde kalan sanat- çı, anılannda belirttiği üzere ılgı görme- yınce de Amerika'nın yolunu rurmuştu. Mathis der Maler, bu konulann hiç bi- rine değınilmeden sıradan bir esermiş gibi seslendirildi. Hiç değilse program LOIKIOII Mozart Players Türkiye'de Kültür Servisi- London Mozart Players Topluluğu, nisan ayında Brirish Council'in davetlisı olarak konserler vermek üzere Türkiye'ye geliyor. Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Sevda-Cenap And Vakfi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Izmir Devlet Tiyatrosu, Sheraton Voyager ve Içel Sanat Kulübü'nün işbırliğiyle gerçekleştırilecek olan turne kapsammda topluluk Bursa, Istanbul, Izmir, Ankara, Mersin ve Antalya'da konserler verecek. Topluluğun hamısi Prens Edvvard da onlarla beraber lstanbul'u ziyaret edecek. Ingiltere'nin en eski oda orkastralanndan bıri olan Londan Mozart Players, 1949da HarryBlech tarafindan kuruldu. 1951 'de yenı açılan Royal Festival HaJl'ün açılış haftası konserlerinde yer aldı, o zarnandan beri de South Bank'ın tüm sezonlannda konser venyor. London Mozart Players, repertuvannı 18. yüzyıl müziği, özellikle de Haydn ile Mozartçe\Tesinde oluşturuyor. Chandon Plak Şirketi ile "Mozart'm Çağiaşbu-f adı altında Clementi ve Krommer'in senfonılerini içeren bir dizi kaydetmek üzere üç yıllık bır sözleşme imzeleyen orkestra, daha önce ASV Plak Şirketi ile biri Müzık Perakendecileri Demeği Mükemmellık Ödülü London Mozart Players Topluluğu, nisan avında British Council'in davetüsi olarak konserler vermek üzere Türkiye'ye geKyor. kazanan çeşitli kayıtlar yaptı. "Mozart Senfonfleri" dızisi senfoni dahnda ödül, Feücity Lott ile Mozart Aryalan da "Yıhn .AJbûmö" ödülünü kazandı. Son yıllarda Fransa, Ispanya, Almanya, Irlanda, Finlandiya, tsveç, Polonya ve Uzak Doğu'ya turneler düzerdeyen orkestra ekim ayıında Japonya ve Kore'yı kapsayan büyük bir turneden döndü. 31 martta Bursa Büyükşehir Belediyesi Tayyare Merkezi'nde, 2 nisanda Istanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda, 3 nisanda Izmir Devlet Tiyatrosu Konak Sahnesi'nde, 5 nisanda Ankara MEB Şura Salonu'nda, 7 nisanda Mersin Kültür Merkezi'nde, 9 nisanda da Antalya Sheraton Voyager Balo Salonu'nda konser verecek olan orkestrayı şef Hotvard Grifflths yönetecek. Orkestra, konserlennde Amold, Britten, VhaJdi, Ha> dn, Mathias, Shostakovitch, Mozart ve Jacop'un yapıtlannın yanı sıra Urvi Cemal Eridn'ın "Yaylı Çalgılar İçin Sinfonietta"sından da bölümler seslendirecek. Konserler solist olarak Gareth Newman(fagot), Darvid Jurhz (keman) ve CeHa Nicklin (obua) katılacak. notlannda bu konulara değinilebilir, böylece hem besteci anılmış olur hem de bir vefa borcu yerine getırilmiş olurdu. Müzik dünyaanda iki büyük kayıp Sir Alexander Gıbson ve Eduardo Mata müzik dünyasının iki büyük ısmı, ıkı büyük şefıydi. AlexanderGibson Ne- emeJarvi'den önce Iskoç Ulusal Orkest- rası'nın genel müzik direktörlüğünü yapmış, özellikle Sibetius ve İskoç bes- tecilerinm yorumlan ile tanınmıştı. Igor Markevich ve Paul van Kempen'den dersler alarak sanatına adımlannı atan Gibson, 1959 yıhndan 1984'e kadar Is- koç Ulusal Orkestrası'nın genel müzik direktörlüğünü yapmış, Finlandiya ve fngiliz hükümetinin onur nişanlan ile ödüllendirilmişti. Sanatçı 13 Ocak 1995'te, 68 yaşında îskoçya'da öldü. Ekluardo Mata ismi, özellikle Ameri- kalı müzikseverler tarafindan bilinirdi. 1977'den 1993'e kadar Dallas Senfoni Orkestrası 'nın genel müzik direktörlü- ğünü yapmış, özellikle RaveL Stravins- Id ve Prokofief yorumlan ile tanınmıştı. Mata, 1972 yılında Berlin Filarmoni ve Londra Senfoni orkestralan ile konser- ler yapmış, çok olumlu kritikler almıştı. Daha sonra Venezuela ve Meksika'da ça- lışan sanatçı doğduğu kent olan Mexico City'de bir uçak kazasmda 52 yaşında öldü. Pierre Boulez 70 yaşmda 26 Mart 1995, ünlü Fransız besteci ve orkestra şefi Pferre Boulez'in 70 doğum yılı. Abnan DG firması, bestecinin eser- lerinden ve yonımlanndan oluşan bir di- zi CD'yı doğum günü anısına piyasaya sürüyor. Bu disklerin hepgi Piene Bo- ulez'in yenı yorumlan. Nelerdiye sora- cak olursanız: Boulez'in hiçbir zaman vazgecmediği bestecılerin ve eserlerin yeni yorumlan RaveL Mahler, Massien, Stravinski, ligeti, Bartok, Debussy, We- bern. Piyasaya çıkan tüm diskler için olumlu eleştiriler almış Boulez. Sanatçı- nın müziği yeniden keşfedişi olarak ni- telendiriyorbu yorumlar. Koleksiyoncu- lara duyurulur. MahJr Çakar Mahir Çakar yalnız bizde değil, dün- yada korno sanatının yaşayan en büyük isimlerinden biri olarak anılır. DAD bur- su ile Almanya'da eğitimini yapmış, ça- lışarak didınerek sanatında zirveye ulaş- mıştır. "Korno çafanak zor iştir, ama Al- manya'da iyke zordur" dıyor ve ekliyor sanatçı: "Wagner'i özümsemeyen kor- nocu kolay kolav kabul görmez Alman- ya^a." Hele Bayreuth 'da çalmak ayn bir şerefhr bir komocu için. Mahir Çakar uzun yıllar Bayreuth'da birinci koraocu olarak çalışmıştır. Almanya'dan ilk dö- nüşünde sakalını kesmesi istenince "Sa- lufamı kesince daha mı iyi bir komocu obcağun" diyerek apar topar bıraktığı işine, evine, Türkiye için bozduğu düze- nine geri dönmüş; ikinci dönüşünde Bil- kent'te çahşmaya başlamıştır. Müzikse- verlerin, Mahir Çakar'ın kornosunu ve kendisini tanımalan gerekiyor. Alçak- gönüllü, mütevazı ve bir vatansever. Türkiye'ye dönüşünün tek sebebi ola- rak ülkesine olan manevi borcunu gös- teriyor ve bir misyonu olduğuna inanı- yor. Uzun bir sohbet sonucu kendisinden söz alıyoruz. Önümüzdeki sezon Ancy- ra Oda Orkestrası ile hem yönetip hem çalacağı bir konsere evet diyor sanatçı. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT ŞaiPin Kişiliği Daha önce de birkaç kez belırtmiştim: Nâzım Hik- met'in "Mavi Gözlü Dev"şiirıni kimin için yazdığı öy- le önemli bir konu değildir. Sanatsal açıdan şiire bir şey katmaz. AraştırmacJarı ilgilendirir yalnızca. Ama ben yaşadıklanmı, gördüklerimi, dinledikle- rimi aktarmak isterken. birkaç kez bu konu üzerin- de durmak zorunda kaldım. Çünkü "Mavi Gözlü Dev "sanatsal açıdan değil de, şairin kişiliği açısından ele alınınca, bambaşka ince- likler giriyor işin içine. Son olarak, 1986'da, "Adam Sanat"\n Şubat ile Mayıs sayılannda yayımladığım iki tartışma yazısıy- la, en azından yazın çevreierini uyarabildiğimi sanı- yordum. Ne var ki Piraye'nin ölümü üzerine "Cumhuriyet" gazetesinın attığı bir başlığın yankılan, hele biri Nâ- zım Hikmet Vakfı yöneticisi olmak üzere birtcaç ar- kadaştan gelen tepkiler, bana uyarımın yazın çevre- lerine bile ulaşamadığını gösterdi. Nâzım Hikmet'in, "Mavi Gözlü Dev" şiirini Pira- ye'den önceki kansı Nüzhet için yazdığı görüşü "minnacık bir kadın" sözünden kaynaklanır. Bu ya- kıştırmayı yazıya döküp yaygınlaştıran ise Vâlâ Nu- reddin'dir. "77/7/s'e beraber gittiler. Işte orada ilk çatışma ol- du. Çünkü, Nüzhet telkin altında kalıp ne dese za- vallıcık? " Bizim de herkes gibi bir yuvamız olsun, Nâzım, demiş. Ve nasıl cici bir ev istediğini anlatacak olmuş. Minı minnacıktı kadın Rahata acıktı kadın Işte kansının bu masumane arzusu - kendi anlat- tığına göre - Nâzım'ı çileden çıkartmış. Vay, demek küçük burjuvalık! Vay, demek yuva! Belkı de kafes! Ideallerine veda ettirecek küçücük kadın koca şa- iri..." (Bu Dûnyadan Nâzım Geçti, 2. basım, ss. 423- 424) Vâlâ Nureddin'in düş gücünden doğma bu minik öyküyle yalnız Nüzhet'e değil, Nâzım'a da büyük haksızlık edildiği kanısındayım. "Kendi anlattığına göre" denip tam anlamıyla bir eylemci karikatürü çi- ziliyor. "Mavi Gözlü Dev" benim araştırmalarıma göre 1931-1932 yıllanndayazılmıştır. Vâlâ Nureddin'in ta- nıklığından yola çıkıp bu şiirin Nüzhet için yazıldığı görüşünü savunan Kemal Sülker ise daha net bir tarih veriyor: 1932. Nâzım Hikmet'in yaşamını aynntılanyla yazabil- mek için yıllarca çalışmış, büyük emek harcamış olan bu ağabeyimizin, 3 Eylül 1979 -10 Eylül 1979 tarih- leri arasında, "Cumhuriyet" gazetesinde, Nüzhet Berkin'le yapt/ğı bir röportaj yayımlanmıştı. Son derece ökpülü, dengeli, anlayışlı, hoşgörülü bir kadının sözlerıni yansıtan o röportajda göz ardı edi- lemeyecek bilgiler vardı. Nâzım'la evliliğı konusun- daki "yanlış yayınlann birgün düzeltileceğine mut- lak nazanyia" baktığını söylüyordu Nüzhet Berkin. 1922-1923 yıllannda Moskova'dayken Nâzım Hik- met'le dört beş ay kadar evii kalmış, sonra Istanbul'a dönmüş, "o dev'eyoldaşlık edemeyeceğim" ania- dığı için aynlmaya karar vermiş, 1924'te Nâzım yur- da dönünce karannı ona bütün nedenleriyle açıkla- mış, ama kabul ettırememiş: "Tam umutsuzluğa düşmedi, herşeyin düzeiec&> ğini, ıstersem Türkiye 'de de resmi bırnikâh bile yap- maya hazır olduğunu sık sık tekrartadı. Ben ise ka- ranmda direndim. Nihayet tiyatro hadisesi oldu..." (Cumhuriyet, 5 Eylül 1979) Aralanndaki ilişki kopmak üzereyken, "1924 ya da 1925 y///"nda, bir gece, Nüzhet bir tiyatroda Nâ- zım'la karşılaşmış, ama görmezlikten geterek başı- nı çevirmiş. Nâzım'ı çok kızdıran bu olaydan sonra bir daha görüşmemişler. "1924 yada 1925 yılı idi", diyor... "Mavi Gözlü Dev" ise 1931 ya da 1932 yılında ya- zılmışsa, arada yedi sekiz yıl var demektir. Nâzım'ın 1930'da tanıştığı Piraye'ye âşık oiduğu, onunla ev- lenmek için nerdeyse savaş açtığı bir sırada, yedi se- kiz yıl önceki bır öfkenın ıtişiyie eski karrsına bir yer- gi şiiri yazması akıl alacak şey değil... Aynca Nâzım Hikmet şiiri genellikle insanlan etki- lemek için kullanmıştır, kendisini bırakan bir kadına, yıllar sonra, niye otuoıp bir yergi yazsın! Sonsuz hoş- görülü, bagışlayıcı, sevgi dolu, hele yaşamına giren kadınların arkasından tek kötü söz etmemeye büyük özen gösteren bir insan... "CumrjL/nyefteki röportajda, Nüzhet Berkin'in kimseyi kırmamaya dikkat ederek yaptığı açıklama- lardan bir iki alıntı: "Hiçbir gün mülk edinme ile evlenmeyi bir arada mütalaa etmedim. Hele bahçesinde ebruli hanıme- liaçan birevihayalimden geçirmedim. Bakınız şim- di bahçede değişik çiçekler var ama hanımelinin ne düzü, ne ebrulisiyok. Sonra sözünü ettiği hanımın zengin bircücenin koluna girdiğini yazıyor. Birdefa Servet zengin değıldi, orta halli bir hocaydı, öğret- mendi. Sonra cüce değil, o da Nâzım gibi boylu bosluydu." "Vâlâ Bey'in yazdıklan, benim Nâzım'ın peşi sıra gitmem, babamın Ittihatçı olması yanlış. (...) Hiçbir gün Nâzım Hikmet'e, Bizim de herkes gıbı bir yuva- mız olsun, Nâzım, demedim. Bu yakıştırma, olsa ol- sa Nâzım 'ın hayal gücü ile duygulannın daha iyi an- laşılması için başvurduğu mübalağa sanatını çok ustaca kullanmasından kaynaklanmıştır, sanınm." (Cumhuriyet, 6 Eylül 1979) Bu sözlerden açıkça anlaşıldığı gibi, Nüzhet Ber- kin "Mavi Gözlü Dev" şiirine, başkalan öyle değer- lendirdikleri için, kendisine yazılmış bir yergi dıye ba- kıyor. Yoksa Nâzım Hikmet'le aralannda böyle bir şi- ire yol açacak bir konuşma geçmemiş. Bir gün bu şiinn 1930'lardan önce, yani bir bırakı- lışa tepki olarak yazıldığı saptanırsa, anılanmın ya- ratacağı sorulan yanıtlayabilmem çok güç olacak. İsveç'te yabancı yazarlar antotojisi yayımlandı • STOCKHOLM/ ANKARA (ANKA> İsveç'te otuz ülkeden 74 yazann yapıtlanndan örnekler sunan "Tüm Dünya İsveç'te" adlı yabancı yazarlar antolojisi yayımlandı. "Herkese Bir Kitap Yayınevi" tarafindan yayımlanan ve büyük ilgiyle karşılanan antolojjde 4 Türk şairi ve_yazannm yapıtlan da yer alıyor. Ozkan Mert, Lütfı Özkök, Demir Özlü ve Turhan Kayaoglu'nun da yer aldığı antolojiyi Madeleine Grive ve Mehmet Uzun hazırladı. Önümüzdeki aylarda antolojide yer alan şair ve yazarlann katılacağı edebiyat günleri düzenlenecek. Antolojinin yayurılanması nedeniyle 15 martta Isveç Yazarlar Sendikası'nda bir kokteyl düzenlendi. Bu kokteylde konuşma yapan tsveç Yazarlar Sendikası Başkanı Peter Curman, antolojinin Isveç kültür ve edebiyat yaşamını zengınleştireceğini belirtti Aynca Peter Curman'ın mayıs ayında yapılacak Genel Kurul'da tsveç Yazarlar Sendikası Başkanlığı'ndan aynlacağı belinildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle