Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 MART 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ânkara'da ııriizik şeıJikleri baslıyor
EVİN tLYASOĞLU
Ankara önümüzdeki günlerde
yoğun bir müzik şenliği ortamı-
na giriyor. Bilkent 2. Uluslarara-
sı Anadolu Festivali, 16 mart-30
nisan arasında Bilkent Konser
Salonu'nda yer alacak. 29 mart-
5 mayıs arasındaki Sevda-Cenap
And Müzik Vakfi, 12. Uluslara-
rası Ankara Müzik Festivali et-
kinlikleri ıse MEB Şûra Salo-
nu'nda gerçekieşecek.
Geçen yıl 4 nisanda başlayan
Ankara Festivali bu yıl 29 marta
alınmış, Bilkent Festivali de
programını 30 nisana kadar uzat-
mış, böylece iki festival örtüşür
duruma gelmiş.
Bu arada Ankara Cumhurbaş-
kanlığı Senfoni Orkestrası'nın ve
Ankara Devlet Opera ve Bale-
si 'nin doğal haftalık etkinlikleri-
ni de sayarsak Ankaralı müzikse-
verleri oldukça yoğun günler
bekliyor. Umanz martortasından
mayıs başına kadar yer alacak
toplam 51 festival etkinligi şehir
içinden olduğu kadar şehir dışm-
dan da büyük ilgi görür ve yöne-
ticileri yannlara daha zengin
programlar hazırlamaya özendi-
rir. Aynca bu ilgi, sponsorlann
da dıkkattni çekecek. sanatı des-
teklemenin gururunu yaşatacak-
tır.
Bilkent'te artık süreklilik ka-
zanmış bir orkestra ve orkestra-
nın mükemmel bir konser salonu
var, tıpkı dünyanın büyük sarıat
merkezierinde olduğu gibi. Bil-
kent Anadolu Festivali, kendi or-
kestrasına ve kendi evıne sahip.
Büyük senfoni orkestrasının do-
ğurduğu oda orkestralan da ku-
rurnun bu konudaki ayn bir zen-
giniiği. TopluJuklar, Bilkent Aka-
demik Senfoni Orkestrası, Bil-
kent Sinfonietta, Bilkent Yaylı
Çalgılar Topluluğu ve Bilkent
Akademik Oda Orkestrası olarak
bu festivalde etkinliklerini gös-
terecekler. Festival süresince
BASSO'yu çok değişik uluslar-
dan şefler yönetecek. Gürer Ay-
kaL İraklı CaureJi, Jutian Shew.
Mkhael Collins. Muhamrrvedjan
Turdiyev, AJfred Mkhourine. Pa-
olo Olnıi, Server Ganie\ \ e Peter
Marcbank. Gürer Avkal'ıny öne-
teceğı Ancyra Oda Orkestrası
bas Ayhan Baran ıle aryalan ses-
Iendirecek. Ayhan Baran Judith
lluğve ŞafakErisldnile bir baş-
Bilkent 2. Uluslararası Anadohı Festrvali'nin proğramııula aynca Oda Orkestrası da >er alı\or.
ka oda müziginin de konuğu ola-
cak.
Bilkent Anadolu Festivali'nin
önemli konuk solistlen arasında
Tedi Papavrami, Gabriel Croito-
ru, Anrje YVeithass, Yevgeni Man-
surov, Maria Nikotina,Togral Ga-
nievgıbi kemancılar: BrunoFeft-
re, A. Ardakov, Jean Philippe
Gollard,Chik> Martingıbi pıya-
nistleri sayabiliriz. Türk solıstler-
den Idil Biret, Hüseyin Sermet,
Suna Kan, Gfilsin Onav ve Emre
Şen dikkatı çekıyor. Bolşoy Ba-
lesı solistlennın gösterisi ile
"Başlangıctan Günümüze Caz"
başlıklı program da son derece ıl-
i ç
Geçen yıl Anadolu'nun çeşitli
köşelerinde konserler vermeyi
hedefleyen ve bu nedenle Anado-
hı Festivali başlığını alan bu fes-
tival, aniaş.ılan yeni konser salo-
nunun kusursuz ortamının biraz
keyfini sürmek üzere bu yıl An-
kara'dan aynlmıyor.
Bu yılkı Ankara Festivali'nin
en can alıcı etkinlikleri kuşkusuz
Vatikan'daki St. Sistina Kilise-
si'nin korosu; VryanaÇocukKo-
rosu ve Monte Caıio Balesi gibi
olaylarla başlıyor; HovvardGrif-
fitiisyönetımindeki London Mo-
zart Players topluluğu ünlü Kore-
lı pıyanist Kun Woo Pak solistli-
ğındelu Prag Senfoni orkestrası,
Camerata Kadmlar Yayfa Çalgı-
lar Topluluğu, Pikayzen Kanneti
resitalı, Fazıl Say ve Ervin Nagy
piyano resıtalleri; Ruhrkole koro-
ŞefCürerAykal ŞefHonardGrifTiths.
MÜZİK
DÜNYAMIZ Çağdaş düşüncenin ürünü Bilkent
VEFA ÇİFTÇİOĞLU
ANKARA-10 ve 11 Mart 1995
günlen Ankara Cumhurbaşkanlı-
ğı Senfoni Orkestrası Konser Sa-
lonu nostaljık konserlere sahne ol-
du. Tarn 71 yıl önce. 11 Mart 1924
tarihinde orkestranm verdığı ilk
konser tekrar edıldi \ e Osman Ze-
ki Üngör'ün Cumhunyet Marşı,
Carl Maria von VVeber'ın Oberon
Uvertürü, Rimski-Korsakorun
Ispanyol Kapnçyosu ve Beetho-
ven'in 5. Senfonısi seslendinldı.
8 Mart 1924 tarihli Hâkımıyet-
i Milliye gazetesinde yeralan kon-
ser ilanı oldukça ilgi çekicıydi:
"11 Mart 1924 Rumefigöcmen-
leri menfaatine Latife Gazi Mus-
tafa Kemal Hanımefendi'nin hi-
ma>elerinde >iolonist Zeki Be\
(Üngör) vönetifnindeki Büyük
Orkestra Konser Programı_"
Ilgınç resımler süslüyordu fu-
ayeyi... Dünyanın en ünlü solıst-
lerı. şefleri... Kimleri konuk et-
memiş kı CSO... Kempf, Mehta,
Kogan, Zoller, Richter, Sargent,
Rodrigo, Menuhin. Tortelier. FH
edler \e daha nıcelen. Herkes re-
sımlerinden tanıyamayabilirdı bu
sanatçılan. Kim olduklannı belır-
ten küçük birer etiket yapıştınl-
saydı resimlenn altına, plaklar-
dan, disklerden tanınan sanatçıla-
n tanımış olurdu ızleyiciler ve or-
kestralan ile daha çok gurur du-
yarlardı. Bir tanıtım kıtabı yok
CSO'nun... Ne zaman orkestra-
dan söz edılecek olsa 170 yıllık
geçmiş gündeme getınlır. Bılın-
mez ki bu resimlerle hazırlanan
bir kitabın getireceği prestij ve et-
ki 170 yılın çok ötesinde olacak-
tır
Bilkent
Bilkent Konser Salonu'nun açı-
lışından sonra orkestranın ilk pro-
va yapacağı gündü. Bir şans ese-
ri haber almış ve salona gitmiştim.
Pro\a başlamıştı. Orkestra
Brahms'ın 1. Senfonısı'nin ilk
bölümü üzerinde çalışıyordu. Ar-
ka kapıdan sessizce içeriye gir-
dim. Boş salonda benden başka
bir tek Ersin Ona> vardı. Girdiği-
mı fark etmemişti. Heyecan ıçeri-
sinde olduğu belliydi. Salonda do-
laşıyor, duvarlara özenle dokunu-
yor, akustik hakkında fikir sahibi
olabümek için sık sık yer değişti-
riyor, bir üst kata çıkıyor. sonra
tekrar aşağı iniyor; koltuklan,
menteşelen, duvar boyasını, ah-
şap akustik perdeleri. her şeyi te-
ker teker kontrol ediyordu. Bir ara
göz göze geldik. Yeni baba olmuş
insanın heyecanı vardı gözlerinde.
"Nasıl?"dercesine baktı.. gerçek-
ten çok güzeldi uzun uğraşılar ve
hayallerin kısa süre içerisinde ger-
çekleşmesınin kendisinde yarat-
tığı heyecanı anlamanın ımkânı
yoktu. Çok mücadele etmişti ve
çok yorulmuştu... Yanına gıdip
kendisini kutiadım. Bir çocuk gi-
bi neşelı ve heyecanlıydı. Yalnız
salon değıl. Binanın tümü için ka-
fa yormuştu. Mozart Cafe'nin
perdelerindeki Mozart resmine
kadar emeği vardı Ersin
Onay'ın... Büyük bir anıttır bu-
gün Bilkent.. Fakültesı ile orkest-
rası ve salonu ıle... Bu pek çok kı-
şinin dedığı gibi paranın gücü de-
gıldır. Inancın ve çağdaş düşün-
cenin, zıhniyetin ürünüdür.
Bilkent'te büyük ve güzel şey-
ler oluyor, ama unutmamak gere-
kır ki böylesine kurumlarda
önemli olan sürekliliği ve gelışi-
mi sağlayacak önlemleri almak-
tır. Kurumlarda kışıler geçıcıdır.
Türkiyemiz hep bu yüzden kay-
betmışrir. Bütün kurumlar, kışıie-
nn düşünceleri yüzünden ya yük-
selmiştır ya çökmüş gıtmiştır.
Bilkent Müzik ve Sahne Sanatla-
n Fakültesı ve yan kurumlan Sa-
yın Ersm Onay ile bugünkü çız-
gısine gehniştır. Sanatsal açıdan
cumhunyet tarihinde eşı görül-
memış bu- gelişime imza atmıştır
Sayın Onay. Aİna en gereklı şey-
lerden biri unurulmuş gıbidır. O
da büyüyen kurumlann övgünün
yanı sıra eleştiriye de açık olabil-
mesıdir. Eksikler ve yanlışlar;
eleştiriler ve uyanlarla gıdenle-
cektir. Bilkent, daha çiçeği bur-
nunda bıroluşumdur. Onu koru-
mak sürekli sak sakçılıkla değil
yeni geldiğmde eleştin ıle de ola-
caktır. Bir kurumda güzel şeyler
yapılabılir, ama bu yapılan her şe-
yın güzel olacağı anlamına gel-
mez. önerilere açık olmak, yapı-
cı eleştırileri daha dogruya ulaş-
mak açısından değerlendırmek,
eleştirenlen 'vefasazlıkla' suçla-
mamak. Bilkent'in gelmiş oldu-
ğu çağdaş çizgınin bir gereği ol-
malıdır.
Hanslkk
Fanatik bir Brnckner düşma-
nıydı eleştirmen Hanslkk. Bes-
tecıye olan düşmanlığı halk ara-
sında da merak konusu olmuştu.
Ne zaman bir Bruckner seslendı-
rilecek olsa herkesın sözleri sa-
londan içeri girecek olan Hans-
lıck'i arardı ve tabiı ertesı gün ne-
ler yazacağı. Yazılanyla dünyayı
zinden etmişti Bruckner'e. Eleş-
tirileri zaman zaman küfür ve ha-
karet noktasına geliyordu. Gitme-
diği ve iptal edildığınden haberi
olmadığı bir konsen de eleştirin-
ce kötü sonunu hazırladı. Bruck-
ner'in 8. Senfonısi 1892'de ilk
kez seslendirilirken alaycı tavır-
lannı sergilemeye oaşlayınca, iz-
Ieyicilerden temız bir dayak yiye-
rek salondan dışan atıldı.
Bruckner'in 8. Senfonisi
1892'de ilk kez seslendirilirken
Çaykovsld, son operası olan lo-
lanta'yı bitirmek üzereydı. Çay-
kovski'nin ömrünün son yıllany-
dı ve Pathetique Senfonısi yavaş
yavaş şekil almaya başlıyordu.
Opera ilk kez 17 Aralık 1892'de
St. Petersburg'da oynanmış ve o
tarihten sonra uzun yıllar unutul-
muş, 1955 Leipzıgve 1957 Mos-
kova temsıllen ile yeniden günde-
me gehnişti. Konu bizim Türk
filmlerinin bir benzeri: "Kör bir
kızın aşk ve se> ginin gücüyfe tek-
rar yaşama dönmesL" Bu kadar
basıt bir konu operanın rejisörü
Olga Ivanova tarafından çok da-
ha güzel ve anlamlı bir bıçımde
betimlenmış: "Her insan güzel
duygulan yaşamadan önce kör-
dür."
BırÇaykovskı operası izlemek
dünyanın ünlü sahnelerinde bile
kolay kolay mümkün olmuyor.
Hele bcstecinin Eugene Onegiıı,
Maid of Orleans. The Queen of
Spades ve Yakula the Smith gibi
tanınmış operalan varken binde
bir sahnelenen Iolanta'yı tekrar
izlemek, belkı gelecek nesıllere
kısmet olacaktır. Yalnız bu açı-
dan bile görülmesi gerekırdüşün-
cesindeyım...
Yeni nesil yönetimde
CSO seçimleri 7 martta yapıl-
dı ve uzun yıllardan sonra genç-
lerden oluşan bir kadro yönetime
geldi. Seçimdeki en olumlu geliş-
melerden biri orkestranın içeri-
sinde oldukça fazla sayıda olma-
sma rağmen, seçımlere katılma-
yan hanım sanatçılardan birinin
yönetime girmesiydi.
Orkestranın yeni müdürü, eski
yönetimlerde de çalışan fagot sa-
natçısı Hüse>in Ertuğ. Yardımcı-
lığını ıse korno sanatçısı Musta-
fa Kofalı yapıyor. Beş kışılik yö-
netim kurulunun diğer isimleri:
Keman sanatçısı Demet Emekli,
korno sanatçısı MuammerÖzve
kontrbas sanatçısı Tayfun Türaer.
Ça> kov ski'nin 'Iotantiı' operası. ErsnOnay
su; küçük caztopluluklan şan re-
sitalleri ile ılgınç programlar su-
nuyor. Ankara şehrinin değişik
müzik topluluklannm da (Gürer
Aykal yönetimindeki BASSO
konseri; Rengim Gökmen yöne-
timindeki Ankara Devlet Opera
ve Balesi orkestrası ile Yelda Ko-
dallı konseri ve Ankara Oda Or-
kestrası'nın konserleri) Anka-
ra'nin bu j^ılki festivalindeyeral-
maması dıkkat çekiyor.
Bu arada Samsun'da akustik
donanımı ıle mükemmel bir kon-
ser salonunun tamamlanmakta
olduğunu; Antalya Oda Orkest-
rası için antik bir mekânın onan-
ma girdiğini ve Eskişehir'de de
yeni bir festival hazırlığı başladı-
ğını öğrenmek çok sevindirici.
NejatBoren'iyitirdik
tstanbul Devlet Opera ve Ba-
lesi sanatçılanndan Nejat Boren
(1943) kalp krizine yenik düştü.
"Rossüni'yi Sever misiniz?" tem-
silinde Rossini'yi canlandırdığı
rolü ile sanki kendini oynamıştı.
Gfuck'un "Kadı" operasında,
"Don Pasquak"de ve nice ko-
mik-rrajik rolde başanlı karak-
terlerçizen sanatçı, opera dünya-
mızın renkli ve kültürlü simala-
nndan biriydi.
tDSO'da geçen hafta
tstanbul Devlet Senfoni Or-
kestrasrnuı konserini geçen haf-
ta Azeri şef Ramiz Mefik Aslanov
yönetti. Bu programı Alman şef
Lutz Herbig'den dınlemeye ha-
zırlandığımızdan olsa gerek As-
lanov'un yorumu ne eşlikte ne de
senfonide etkileyiciydi. AyşegüJ
Sanca'nın solistliğindeki Beet-
hoven'in 5 piyano konçertosunda
piyano ve orkestra topluluğu ay-
n birer doku oluşturdu. Mah-
ler'in 4. senfonisindeki birçok
karmaşanın yanı sıra kendini
gösteren pınltılar ise başkeman-
cı Gükkn Turah'nın sololan
(özellikle fidel niteliğindeki yo-
rumu) ile Zehra Yıidız'ın duygu-
lu, abartısız, cennetin ruhani ha-
vasını yansıtan sesiydi. Tümüy-
le daha keyifli bir konser bekli-
yorduk geçen haftadan.
Nejat
Boren'in
ardından
AYDINKARLroEL
tstanbul Devlet Operası'nın
özellikle komik (buffo) partileri-
nin yetenekJi baritonu Nejat Bo-
ren bırkaç gün önce aramızdan
aynldı. En verimli yaşında kay-
bettiğımız sanatçı, teatral ve vokal
yeteneği ile, derin kültürü, çalış-
kanlığı ve nice erdemiyle nev-i
şahsına münhasır bir kişilikti.
Geçtigimiz yıllarda Franz Le-
har'ın Çıngene Aşkı, Rossini'nın
Sevil Berberi, Gluck'un Kadının
Fendi Kadıyı Yendı, Donizedi'nin
Don Pasquale, Pucdni'nin La Bo-
heme temsillerindekı rolleriyle ve
"Rossiniji Sever misiıüz?" adlı
temsıldeki başansıyla seçkinleş-
mişti. Nejat Boren geçen yıl atlat-
tığı kalp krizınden sonra çalışma-
lanna aynı tempo içinde koyul-
muştu. Kendisiyle önümüzdeki
sezon sahnelenmesi düşünülen,
Rossini'nin "ttalya'da Bir Türk"
operasının çalışmalaruıı yapıyor-
dûk. Boren'in meslek aşkı ve tut-
kusu o derece yüksekti ki Rossi-
ni'nin meşhur "Urgualfactotum"
kavatinindeki sol notasmı temiz
verebilmek için aylarca çalıştığı-
na, yakınındaİci bir koropetist ola-
rak tanık oldum. Müzik yeteneği-
nin 'Muzıkayi Humayun'un klari-
netistı olan dayısı Nihat Esen-
gin'den kendisine geçmiş olduğu-
nu söylerdi. Pedagog Don Ior-
daschescu,Nejat Boren'in Istan-
bul operasındaki hakiki Wagner
söyleme kudretine sahip birkaç
sanatçıdan biri olduğunu belirt-
mişft. LudanoPavarotti, 1992'de-
ki Istanbul konseri münasebetiy-
le AKM'deki prova sonrası Nejat
Boren ile tanınmış ve kendisine
bu derece benzeyen bir operacı-
rnızla tanışmanın hoş bir sürpriz
olduğunu beluimişt]. Nejat Boren
o kocaman cüssesinin ardında
olağanüstü hassas ve yaratıcı bir
yapıya sahipti. Yeri doldurulama-
yacak bir değerimizi kaybettik.
Fazıl Say'dan haberler, Bilkent, salon sorunu
Fazıl Sav
ÜNERBtRKAN
tZMtR - Şimdiler-
de Amerika'da, CBS-
Sony firmalarının
kendısıne tanıdığı ola-
ğanüstü olanaklan de-
ğerlendırmekte olan
genç piyanıst-besteci
Fazıl Say'ın, henüz pi-
yasaya çıkmamış bir
CD'sini dinledim.
1993'ünNisan-Hazi-
ran döneminde, Berlin'de gerçekleştiril-
miş bir çalışma. Haydn'ın bir sonatmın
(Do majör, Hob. XVI: 35) ustalara özgü.
fırtına gibi yorumu, Brahms'ın op. 117
Intermezzo'lanndan ıkincisi, Liszt'in
Gnomenreısen adlı konser etüdü, Alban
Berg'ın o nefis, kısa başyapıtı, op. 1 So-
nat... Sonra da. müzik çevrelennde adı çok
sık duyulmayan. yapıtlan ne yazık ki pek
az çalınan, öncü "ikinci kuşak" bestecile-
rimızden tlhan Baran"ın 1959'dabestele-
diği. tazeliğinı yitırmek şöyle dursun, ye-
ni, yepyeni duran bir "dizi''si; Üç Bagatel
(Sözlükler, bu Fransızca sözcüğün anlamı-
nı "önemsiz, değeri diişük şey" diye veri-
yorlar, ama Beethoven'ın Dvorak'ın kul-
landığı bu terimın müzıkteki asıl anlamı,
" küçük. sabun köpüğü gjbfolmalı). Fazıl
Sa>, yalanda pıyasaya sunulacağını umdu-
ğum CD'de, bestecilik yanını da tarutlı-
yor: 1993'tebestelediği "DörtFantezSPar-
ça"y ı, bir de 1990 yapımı "Nasreddin Ho-
ca'nın Dört Dansı"nı seslendınyor. Fa-
zıl'm yerişme çağmdaki renkliliğe, çeşit-
lilığe özgü birbıreşim: çok ritimlılik, halk
müziği, caz vb. gereçlerinın, elektronık
anlatım ortamının bir arada. coşkuyla, he-
vesle, sevgi potasında kaynatılması.
Fazıl Say'm geçen yıl, plak dünyasınm
ıki dev firması olan CBS ve Sony 'nin kur-
duğu "Young Concert .'Uiists'" firması
elıyle düzenlediğı yanşmanın Avrupa ka-
nadında ilk dört genç seslendirici arasına
girdiğini, sonra da ABD'de yapılan final-
lerde birobuacı ile birlikte birinci olduğu-
nu bıliyor muydunuz? Genç müzikçimız
şimdi, üç buçuk yıl sürecek bir maraton
ıçuıde, 200 kadar konser'resıtal vermeye
hazırlanıyor. Bu süre başanlı geçerse, bı-
leğinin hakkıyla dünyaya duyuracak ken-
disini; aranan, konserler ıçın, plak yapım-
lan için peşinden koşulan pıyanistler ara-
sına girecek. Merakla izlenmeye değer bir
serüvenin başlangıcı bu. Genç Say'a ba-
şanlar diliyorum. Bu arada, onunla birlik-
te Ankara Devlet Konservatuvan'ndaki
"Üstûn YetenekH Çocuklar Özel Statüsfi"
çerçevesinde yetiştirilen iki genç piyanis-
timizden, Muhittin Dürrüoğlu ıle Oya ÜD-
ler'den de '^aze" haberler almak üzere sa-
bırsızlanıyorum!
Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne
Sanatlan Fakültesi Dekanı Prof. Ersin
Ona>dostumuzdan birmesaj aldım; Anka-
ra'nın özel konservaruvannda, Türki-
ye'nin en güzel konser salonunda, Bilkent
Akademik Senfoni Orkestrası (BASSO)
ve onun "yan kuruhışlan" elıyle verile-
cek, birçok yabancı-verli solistın katılaca-
ğı "Bilkent tkinci Lluslararası Anadolu
Festivali"nıntanıtımı, programı, 16 mart-
30 nısan günleri arasında yer alacak bu fe-
sırvalin etkınlikleri. Bajta dostum sevgili
Onay olmak üzere, Bılkent'lı müzıkçilere
başanlar diliyorum, kutluyorum onlan.
Geçen haftaki yazım. çoğunluğu olumlu
tepkılere yol açtı. Her şeyden önce, îz-
mir'de ve öteki kentlerimizde söz konusu
olan "ssüon sorunu" üzerinde duyarlı olan
dostlanma, okurlanma teşekkür ederim.
Bu alandaki karmaşanın, perişanlığın,
vurdumduymazlığın bilincinde olmalan.
ınanıyorum, sorunun çözümünde büyük
bir güç odağı oluşturacaktır. Aynı duyar-
Iığı, külrür sorunlanna, gûndemîerinde yer
ayırmayı en azından "hafîflik" sayan yet-
kılilerimizin de göstermelerui] beklerdim,
bekliyorum.
Bu arada, Ege Üniversitesi Rektörü
Prof. Rafet Saygı'dan, sitem dolu bir tele-
fon mesajı aldım. Sayın rektör, üniversi-
tenin îzmir DSO'ya yıilardır kucağını aç-
tığını, geçen yil Kültür Bakanlığı ile ara-
lannda birprotokol imzalandığını hatırlat-
tı. Bunlan ben de biliyorum, kamuoyu da
bilıyor. Söylemek istedığim şey, bambaş-
ka: Bir devlet sanat kuruluşunun, 20'nci
yılında, hâlâ daha, kendi malı olan, ken-
disine -bakanlıkça, büyükşehır beledıye-
since- aynlmış bir yuvadan, bir konser sa-
lonundan yoksun bırakılmasıydı î Bu alan-
da yirmi yıldır en küçük adım atılmadığı,
hep hazır lokma ardından koşulduğu için
ortaya çıkmışhr bugünkü karmaşa. Böyle
giderse, sürüp gıdecektir de...
DUŞUNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Tipografik Yorum
Önce "tipografik" sözcüğünü açmaya çalışalım.
Türkçe Södük'e, Yunancadan alınma "tipografya "için
şöyle deniyor: Basım, basımcılık.
Websters 'e bakıyorum: "Typography"n\n Orta Latince
"typographia"üan geldiği belirtilerek "type"ile "gra-
phy'ye gönderme yapılıyor.
"7ype"ın Latincesi "typus", Yunancası "typos"imiş, In-
gilizcesinin birçok anlamı var: Tip, işaret, iz, damga, sim-
ge, çeşit, model. Aynca tanmda, biyolojide, fizyolojide,
matematikte birbirine yakın, ama konulann özelliklerine
göre biraz değişen anlamlar yükleniyor.
Basımcılığa gelindiğinde ise "type" harf kalıbı oluyor.
Madenden ya da tahtadan yapılmış, üstüne boya sürü-
lüp, bir yere basıldığı zaman bir harfi ya da biçimi ortaya
çıkaran kalıp.
Demek ki ilkel basımcılıktatahtalaroyularakyapılan tek
tek harflerden, dizgi makinelerinde yan yana gelen mat-
rix'lere dökülüp satr halinde çıkan kurşun harflere kadar,
hepsi "type", ama bu sonunculara satır halinde çıktıkla-
n için "linotype "deniyor. Bir de "monotype "dizgi maki-
neleri var. Neyse, uzatmayalım.
Ingilizcede yazı makinesinin adı da "typewriter"d\r.
Ama iş çevrelerinde kullanılan "tape etmek" sözü In-
gilizceden gelmiyor. Fransızca'da daktilo yazmak, dak-
tiloya çekmek anlamlanna "taper" sözcüğü var, o girmiş
dHimize.
"-graphy" (Yunancası "-graphia", yazmak anlamına
gelen "graphein"öer\), eklendiği sözcüğe, yazma, tanım-
lama, gösterme gibi nrtelikler ekliyor.
"Typography"y\ VVebster's şöyle açıklamış: Type ile
baskı sanatı; aynı zamanda type ile basılan şeyin görü-
nüşü, düzenlenişi, biçemi.
Böylece "tipografya"y\ "basım, basımcılık" diye ta-
nımlamanın yeterii olmadığı düşüncesine geliyoruz. Ti-
pografya harflerle ilgili bir iş.
Bütün bu sözleri etmemin nedeni Savaş Çekiç'in ti-
pografik yorumuyla basılan olağanüstü bir kitap: Enis
Batur'un bir şiir kitabı.
Adı: [Ondört + X+4 deneysel metin] .
Baştaki on dört deneysel metin 1976'da Ara-Kitab
adıyla yayımlanmıştı. O da özenerek basılmış güzel bir
kitaptı, ama tasanmcılann bugün yarattıklan ortamda öy-
le kitaplara artık güzel demeye bile çekiniyor insan.
Ortadaki on deneysel metin ayn bir kitap olarak basıl-
mamış, B/F/S'nin 1987'de yayımladığı Yazılarve Tuğra-
lar adlı toplu şiirlere eklenmişti.
Sondaki dört deneysel metin ise 1991-1992 yıllannda
yazılmış, daha yeni ürünler. Yanılmıyorsam, ilk bu kitap-
ta yer alıyorlar.
Savaş Çekiç kitabın hem bütün tasanmını yapmış, hem
de şiirjeri tipografik olarak yorumlamış. Bu şu anlama ge-
liyor: Üç çeşit harf seçmiş. Biri düz çizgili beyaz, ikincisi
onun kalın siyahı, üçüncüsü tırnaklı italik beyaz. Italikle-
ri harf aralannı biraz açarak kullanmış. Kimi sözcükler be-
yaz, kimi sözcükler siyah, kimi sözcükler italik, bazen de
kanşık (sözcüğün yansı başka, yansı başka harfçeşidiy-
le) olarak dizilmiş. Satır aralannın açıklığı, şiirlerin sayfa-
lara yerleştirilişi, her şeyle inceden inceye oynanmış.
Yalnız okunacak değil, bakılacak bir kitap çıkmış orta-
ya...
Savaş Çekiç'in daha önce de aşın uçlarda dolaşan bir
kitap tasanmından söz etmiştim. Salgınlanm adlı kendi
şiir kitabtnın tasartmı da böyle olağanüstüydü. O kitap-
taki tipografya çalışması harf seçmenin de ötesıne geçi-
yofdu.
Bu tür işleri her basımevinin yapmak istemediğini bil-
diğim için, güzel bir kitap gördüm mü, hemen nerede ba-
sıldığına bakanm. Salgınlanm Stil Matbaası'nda basılmış-
tı. Gene tasanmını Savaş Çekiç'in yaptığı Hil Yayın'ın
Fassbinder'i anlatan Her Yana Saldmyorum adlı kitabı
gibi, Enis Batur'un bu güzel krtabı da Stil Matbaası'nda
basılmış. Anlaşılan, Savaş Çekiç'le ancak bu basımevi
başa çıkabiliyor.
"T7pograrya"nın harflerle ilgili bir iş olduğunu söylerken
bunun yalnızca harf seçmek anlamına gelmediğini de
belirtmek isterim. Bugün teknolojinin gelişmeteri sonu-
cu büyük bir kolaylıkla kullandığımız bütün bu harflerin
arkasında, adlan yaygın olarak bilinmeyen tasanmcılar
var.
Bodoni, Garamond, Helvetica, Palatino, Times deyip
geçiyoruz, daha bunlar gibi yüzlerce harfi biçimlendiren
sanatçılan aklımıza bile getirmeden...
Oysa onlar sürekli karşı karşıya olduğumuz güzelliklerin
yaratcılan...
'Sağrlar Söğüşmesi' bugün Kayseri'de
• KAYSERİ(AA)- Kayseri Devlet Tiyatrosu Salonu'nda bu
ay Aiikara Ekin Tiyatrosu ile Ankara Devlet Tiyatrosu birer
oyun sahneleyecekler. Ekin Tiyatrosu oyunculan bugün
Orhan Asena'nın yazdığı ve Savaş Yurttaş ıle Semih
Çelenk'in yönettiği "Sağırlar Söğüşmesi" adlı oyunu
sahneleyecekler. Oyunun dekoru Hasan Dündar. müziği de
Savaş Bağcan tarafindan hazırlanndı. Ankara Devlet
Tiyatrosu oyunculan da, 24 ve 25 mart tarihlerinde Aldo
Nicolaj'ın yazdığı ve Muhittin Yılmaz'ın Türkçeleştirdiği
"Kadın ile Memur" adlı oyunu Kaysen Devlet Tiyatrosu
Salonu'nda sergileyecekler. Ege Aydan'ı yönettiği oyunun
koreografisi Deniz Kılıçlı, sahne ve giysi tasanmı Gül Emre,
ışık düzeni de Tevfik Cenker tarafindan hazırlandı.
Şeyma Reisoğlu Nalça'nın
'Muhabbetname"si Uranrta
• Külrür Servisi- Şeyma Reisoğlu Nalça'nın
"Muhabbetname" adh sergisi, ay sonuna kadar Nisantaşı
Urart Sanat Galerisi'nde sanatseverlerin beğenisine
sunuluyor. 1959 yılında îstanbul'da doğan sanatçı. Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü'nü
birirdi. 1990-93 yıllan arasında yüksek lisans egirimini
tamamlayıp tezini "Günümüzden Hitit sonuna kadar Toprak
Idol ve Ana Tannça Kültürü" üzerine hazırlayan Nalça, 1992
yılında Uluslararası Seramik Akademisi'ne kabul edildi.
Katıldığı sergıler arasında Tokyo'daki Çağdaş Türk sanatı
sergisi, Tunus'taki Uluslararası Mahares Plastik Sanatlar
Festivali, Istanburdaki Fareya Koral'a Saygı sergisi de
bulunanan sanatçı, son olarak Ankara'da "ezop'un Dostlan"
sergisine katılmışti.
Kainat B. Pajonk'un yapıtlan tznur'cte
• Kültür Servisi- Ressam Kainat Barkan Pajonk, yeni
çahşmalannı lzmir Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfi Sanat
Galerisi'nde sergiliyor. Yirmisekizinci kişisel sergisini açan
sanatçı, tzmirli sanatseverlere yağlıboya tablolanrun yanı sıra
küçük boyutlu desenlerinden ve siyah-beyaz eskiz
çalışmalanndan örnelder de sunuyor.
Pajonk, çalışmalannda doğa temasını kendi fantazilerini de
katarak kimi kez fıgüratif, kimi kez de soyutlamacı bir
anlayışla yorumluyor. Sanatçınin kar manzaralan ile birlikte
sergilediği fantastik 'rüyeler ormanı' resimlerindee öncelikle
yahnlık ve duruluk göze çarpıyor.
Toprak renkleri, maviler ve yeşiller ağırlıkta
olmakla beraber beyazdan da vazgeçemeyen sanatçı, doğa-
ufuk-renk üçlemesini yumuşak bir denge ile ele alıyor.
Sergi açmanın sanatçıın gizlerini izleyicilerle paylaşması
olduğunu düşünen sanatçımn yapıtlan 14 nisana kadar
görülebilecek.