Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 1995 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Yann başlayacak Bilkent 2.Uluslararası Anadolu Festivali 30 nisana dek sürecek
Seçkm solisüerle konser şöleniKültürServisi-Bilkent 2. Ulus-
lararası Anadolu Festivali yann
başlıyor. Bilkent Orkestralar Top-
luluğu'nun ağırlıkh katılımıyla
gerçekleştin lecek ve bır buçuk ay
sürecek olan festıvalde sergilene-
cek yirmi bir etkinlikte Ankaralı
sanatseverler, yüzü aşkın ulusla-
rarası ödülûn paylaşımcısı otuz üç
seçkın solıstin yorumlannı dınle-
me olanağı bulacaklar.
Festival, ünlü pıyanıst Jean
Phiüppe Coflard'ın resıtaliyle açı-
lıyor. Sanatçı, yann saat 21.15'te
Bilkent Konser Salonu'nda \ere-
ceğı resitalde, Chopinve Rahma-
ninorun yapıtlannı seslendire-
cek. Sahip olduğu birçok önemli
ödül arasında. uluslararası M.
Long - J. Thibaud ve uluslararası
Cziffra yanşmalannın büyük
ödüllen de bulunan. her yıl Fran-
sa, Japonya, Ispanya, lngıltere,
Italya, Isviçre, Hollanda gibi pek
çok ülkede süreldi konserler ve-
ren ColJard, Seji Ozawa yöneti-
mindekı San Francısco Senfoni
Orkestrası ile yaptığı Amerika
turnesinde büyük başan kazandı.
Ayhan Baran, Judith Uluğ ve
Şafak Erişkin, cumartesı günü sa-
at 20.00'de Bilkent Konser Salo-
nu'nda gerçekleşecek konserde
bır araya gelecekler. Sanatçılar
konserde, HaendeL PuccinL Schu-
bert Loewe, Grieg \e Çaykovs-
Id'nın yapıtlannı seslendirecek-
ler.
Dış ülkelerdekı etkiniıklenne
1959 yılında Munıh'te Bavyera
Radyo Senfoni Orkestrası ve
Hannover'de Nıedersachşısche
Senfoni Orkestrası konserleriyle
başlayan Ayhan Baran. o tarihten
bu yana yurtiçınde ve yurtdışın-
da opera ve konser sanatçısı ola-
rak çalışmalannı sürdürüyor. Sa-
natçı, Uluslararası Enescu Müzik
Yanşması'nda ve Uluslararası
Vervıers Şan Yanşması'nda
(1963) aldığı ödüller dışında,
1963 yılında Harriet Cohen ulus-
lararası müzık armağanlanndan
olan 'Ahın Şan Madaryası'nı ka-
zandı. Budapeşte Filarmonı Or-
kestrası eşlıginde, Türk yapıtla-
nndan oluşan dört plağı ıle 1985
Fransız Akademisi Plak Ödülü'ne
deger görüldü.
Müzik çalışmalanna küçük
yaşta ABD'de, Mınnesota Onı-
versıtesı'nde başlayan, 1967 yı-
lında Türkıye'ye yerleşen ve bır
süre tstanbul Devlet Operası kon-
ser pıyanisti ve korrepetitörü ola-
rak görev yapan Judith Ulug, ha-
len Mımar Sinan Oniversıtesi ls-
tanbul Devlet Konservatuvan Pı-
yano Anasanat Dalı Başkanı ola-
rak çalışıyor.
Genç sanatçı Şafak Erişidn ise
Istanbul Devlet Opera ve Balesı
Orkestrası'nda viyolonsel sanat-
çısı olarak görevyapıyor. Erişkin,
Mimar Sınan Universitesi'nde
master çalışmalannı Prof. Reşit
Erzin ile sürdürüyor.
Opera dünyasının ıkı ünlü sesı,
tenor Teymunız Ququşvili ve sop-
rano Liana Kalmahalidze, Bilkent
Akademik Senfoni Orkestrası eş-
lığınde pazar günü saat 16.00'da
Bilkent Konser Salonu'nda bir
konser gerçekleştirecekler Bizet
Verdi, Pucciru. Gounod, Donizet-
ti, Verdi, Mascagni, Rossini ve
Rossini'nin operalanndan sevilen
aryalann yorumlanacağı konser-
de. orkestrayı trakU CaureB yöne-
tecek.
Rusya Devlet Büyük Tiyatro-
su'nun solistlerinden Ququşvfli;
Japonya, Malta, Amerika gibi bir-
çok ülkede turneler gerçekleştir-
di. Ispanya'da katıldığı Opera Fes-
tıvali'nde 'Tosca'operasındaki
Cavaradossı rolüyle en ıyi ıcracı
ödülüne değer görüldü.
Gürcistan'ın Halk Artıstliği
unvanma ve 'Devlet Nişanı'na sa-
hip olan Kalmahalidze ıse ulusla-
rarası yanşmalarda birçok ödül
kazanmış bir sanatçı. 1991 -92 yıl-
lannda Berlın Devlet Operası'nda
görev alan, Italya, Malta, Mısır,
Yunanistan ve Avustralya'da bir-
çok başrol üstlenen sanatçı, halen
Gürcistan Devlet Opera ve Bale-
si solisti olarak görev yapıyor.
Bu konserde orkestrayı yöne-
Bir buçuk ay sürecek festival, Bilkent Orkestralar TopluluğıTnun ağırhkh kaülımıyla gerçekleşecek. Akxander Ardakor.
tecek olan Prof. traklı Caurelı.
uzun yıllar Stranislavski ve Nemi-
roviç Dançenko adına Moskova
Devlet Opera ve Balesi'nde or-
kestra şeflıği yaptı. Gürcistan
'Halk Artisti' olan sanatçı, halen
Gürcistan Senfoni Orkestrası'nın
artistık direktörü ve başşefi. Ca-
ureli, Malta, Almanya ve Belçi-
ka'ya yaptığı turnelerde çok sayı-
da konser verdi.
Festivalin ikinci resıtalı, piya-
nist Bruno Pehre'den. Sanatçı, 21
martta 21.15 *te vereceğı resitalde
Bach. Busoni, Beethovenve
LJszt'in yapıtlannı seslendirecek.
Fransa dışında, Arjantin, Şilı, Ja-
ponya, Avrupa'nın birçok ülkesı
ve Kuzey Amerika'da konserler
veren sanatçı, Uluslararası Seni-
galıa Yanşması, Menuhın Vakfı,
Georgy Cziffra Vakfı, Allegria
Beracasa Vakfı ödüllerine, 1987
Bordeaux Soloist Festival altın
madalyasına ve 1991 Credıt
Lyonnaıs Vakfı bursuna sahip.
Bugüne dek ABD ve Avrupa 'da
pek çok orkestranın konuk ve da-
imı şefliğinı üstlenen Juhan Snew.
ünlü Rahmaninof yorumcusu pi-
yanist Alesandr Ardakov ile 26
martta Bilkent Konser Salo-
nu'nda gerçekleşecek konserde
bir araya gelecekler. Julian Shew,
28 martta saat 21.15'te Bilkent
Akademik Senfoni Orkestrasrnın
yönetecegı ikinci konserinde,
Mozart, Prokofryev ve Drorak'ın
yapıtlannı seslendirecek. Konse-
re solist olarak kemancı Tedi P»-
7.ANKARA ULUSLARARASI FÎLM FESTİVALÎ
Yaşamın tath tıızlıı yanları
CUMHUR
CANBAZOĞLU
Bugün "Staema Şeniiktir"
kuşağında sınemaseverlerin
geçen yıl yakından tanıdıklan
Tayvanlı Ang Lee'nin Dügün
Yemegı'nden sonra çektiği,
yine yemekJe ilgili bir filmi
var: Tatlı Tuzlu.
Ang Lee bu kez, yemek
aracılığıyla yaşantımızın ne
kadar mutfak ve sofraya bağlı
olduğunu, öne "bugün ne
yenecek"le başlayan, ardından
yemek hazırlanmasıyla, sofra
sohbetleriyle devam edip
sofranın toplanmasıyla biten
kültüriin nasıl günûmflzû
etkilediğini vurguluyor.
Tatlı Tuzlu; Babette'in
Yemeği, Yeşil Papaya'mn
Kokusu, Acı Çikolata gibi
yemeğin bir fetiş halini aldığı,
yemeğin insan ilişkilerinde,
aşkta bir metafor gibi
kullanıldıgı fılmlerle aynı
dogrulnıda bir çalışma. Bazı
yönlerden, yönetmen Ang
Lee'nin Dügün Yemeği de
(J993Beriin Altın Ayı
Odüllü) bu listeye sokulabilır.
Öykü muhteşem bir yemek
hazırlayan ihtiyar aşçının
görüntüleriyle başlıyor.
Tayvan'ın en ünlü ahçısı olan
Chu'nun emekJiliği gelmiş.
Arada sırada çok önemli bir
yemekli toplantı olduğunda
teklif kabul edip ustalığıru
konuşturuyor. Bunun dışında
evde üç kızına yemek
hazırlarnak tek hobisi.
Büyük kız Jia-Jen sorunlu
biri, evde kalmaktan
korkuyor, ama sonunda
meslektaşı bir öğretmenle
evlenebiliyor. Ortanca Jia-
Chien başanlı bir yönetici,
ancak aşkta aynı başanyı
gösteremiyor. En küçük Jia-
Nig ise bir fast-food
dükkânında çahşıyor.
Ablalanna göre daha cesur
yaşıyor. Bir gençle
ilişkisinden hamile kalıyor ve
hemen evleniyor.
Usta aşçı Chu, gelenek
Tayvanh yönetmen Ang Lee'nin 1994 te çektiği • latlı Tuzlu', bu yıl yabancı fılm daünda Oscar adayı.
olduğu üzere kızlanna her
pazar enfes öğle sofralan
hazırlıyor. Yukanda
anlattığımız sonuçlara
ulaşmadan önce bu aile pazar
günleri bir sofra etrafinda bir
araya gelip 'aile' olmaya
çahşıyor. Chu pazar sofrası
toplantılanndan p>ek memnun
değil, çünkü kızlar
şişmanlamamak için
yemeklere fazla dokunmuyor.
Hepsi zamanla değişiyor,
ancak gelenekJer arasında
sıkıştıklanndan hiçbiri bunu
açık açık ifade edemiyor.
Bu yıl yabancı fılm dalında
Oscar adayı olan Tatlı Tuzlu
eski ile yeni, Doğu ile Batı
arasındaki gizli bir deger
çekişmesini ortaya koyuyor.
Tayvan gibi Amerikanlaşma
yolunda hayli ilerlemiş bir
ülkede, kuşaklararası yaşanan
çatışmanm, geleneklerin
ağırlığının insanlann
üzerlerine ne kadar sındiğini
"tebessümfe
İ2fiyorsunuz."Ang Lee bu zor
konuyu işleyebilmek için
senaryoyu yazarken yanına
Amerikalı James Schamus'u
da almış.
llgınç bir anekdot daha:
Filmdeki yüze yakın farklı
yemeği Çin mutfağının en
büyük ismi kabul edilen Lin
Huei-Yin hazırlamış.
Bu fılme aç kamına gitmeyin.
Scola, yakm tarihi
sorguluyor
Festivalin Ustaya Saygı
bölümünde Scola'nın 70'ler
döneminden özel Bir Gün ile
Birbirimizi Öyle Çok
Sevmiştik ki adlı iki önemli
çahşması yer alıyor. İki fılm
de Scola'nın gözüyle
İtalya'nın yakın tarihinin
sorgulanması üzerine kurulu.
Özel Bir Gün'de faşizmin en
parlak günlerinde Hitler
Roma'da Mussolini'yle
buluşuyor. Faşizme yürekten
bağlı Romahlar bu 'bayram'a
katılmak üzere caddeleri
doldururken bir apartmanda
beş çocuklu Adriana (Sophia
Loren) ile komşusu Gabriele
(Marcello Mastroianni)
tesadüf sonucu karşılaşıyorlar.
iki insanın gün boyûnca
yaşadıklan. onlara daha önce
farbnda olamadıkJan kapılan
açmakta yardımcı oluyor.
Scola, bu fılmde faşizmin
değişik yüzlerini inceliyor.
Özel Bir Gün oyunculannın
performansıyla ve her karesi
bir fotoğraf ustahğı
taşımasıyla "özel bir film."
Birbirimizi Öyle Çok
Sevmiştik ki, otuz yıllık tarih
içinde üç arkadaşın tarihi.
Partizan olduklan dönemde
dağda tanışan üç genç adam
savaş sonrası büyük umutlarla
yeni bir yaşama başlıyorlar.
Hepsinin parlak idealleri var.
Ancak yaşam onlan farklı
adreslere sürukJüyor...
Scola bu filmdeki karakter
analiziyle yine olağanüstü
başanlı. Seyirci fılmi izlerken
bir yandan gülüyor, diğer
yandan kahramanlarda
kendinden bir şeyler bulup
irkiliyor.
Filmin İtalya'nın 50'li
yıllannı anlartığı bölümleri
siyah-beyaz, ekonomik
patlama ve ardından
terorizmin başladığı
dönemleri de renkli.
pavrami katılıyor.
Şef Mkhael CoDJns'in 2A nı-
sanda Bilkent Akademik Senfoni
Orkestrası'nı yönetecegi konser-
lerde, Stravinski'nin 'AteşKuşu'
bale müziği seslendmlecek. Snna
Kan bu konserlere Mendels-
sohn'un 'Mi Minör Keman Kon-
çertosu'yla katılıyor.
Piyanist Gfilsin Onav, 3 nısan-
da Bilkent Akademik Senfoni Or-
kestrası eşlığınde çalacak. Saygun
ve Dvorak'ın yapıtlarının seslen-
dinleceğı konserde, orkestrayı
Gûrer Aykal yönetecek. Aykal, 5
nisanda gerçekleştirilecek kon-
serde de Anncyra Oda Orkestra-
sı'nı yönetecek.
Ploeşti Filarmoni Orkestra-
sı 'nın solisti olan Rumen asıllı ke-
mancı Gabriel Croitoru'ya 6 ni-
sanda Bilkent Konser Salonu'nda
vereceği resitalde, pıyanıst Chiky
Martin eşlik ediyor.
Bolşoy Balesi sohstlen: Sveda-
na Ramanava, Konstantin Mat-
vejev, Olga Kulka \e Nikolay
Semyonovu. 9 nisanda Gluck.
Minkus, Prokofyev, Hacatury-an,
Dvorak ve Çavkmski'nın yapıt-
lanndan oluşan bır bale gösterisı
sunacaklar.
Kemancı Antje VV'eithaas'ın
Gürer Aykal yönetimindeki Bil-
kent Akademik Senfoni Orkestra-
sı eşliğinde 11 nisanda vereceği
konser, 2. Uluslararası Anadolu
ve Ankara Festivali işbirligıyle
gerçekleştinlecek. Genç sanatçı
Emre Şen, 15 nisanda vereceği
konserde, Mozart'm 'Re Minör
20. Piyano Koncertosu'nu Alfred
Michourine yönetimindeki BAS-
SO eşlığınde seslendirecek.
Piyanist Janusz Szprot'un 16
ve 23 nisanda vereceği 'Baslan-
gıçtan Günümüze Caz' konseri.
Bilkent Konser Salonu'nda izle-
nebılır.
Bilkent Yaylı Çalgılar Toplulu-
gu'nun Muhammedjan Türdiyev
yönetiminde 18 nisanda vereceği
konserin solistleri; Yevgetıiy Man-
surov-, Ulugberk Rihsfyev, Yelena
Gnezdikn-a ve Cem Akçora. Kon-
senn sürpriz sanatçısı ıse Maria
Nikotina Kuznietsova.
1974-1985 yıllan arasında ka-
tıldığı uluslararası yanşmalarda
on bir ödül kazanan piyanist Hü-
seyin Sermet. 22 nisanda Paoio
OÎmi yönetimindeki Bilkent Aka-
demik Senfoni Orkestrası eşliğin-
de vereceği konserde, Çaykovs-
ki'nin 'Si Minör 1. Pryano Kon-
çertosu'nu (op.23) yorumlayacak.
19% Europalia Festivali'ne da-
vet edilmiş olan Bilkent Akade-
mik Oda Orkestrasrnın 25 nisan-
da vereceği konseri. Server Gani-
ev yönetecek. Kemancı Toğrol
Ganiev, konsere solist olarak ka-
tılacak. Bilkent Akademik Sen-
foni Orkestrası'nın 30 nisanda şef
Peter Marchbank yönetiminde
gerçeldeştireceği festivalin kapa-
nış konserinde, Wagner ve El-
g*r'm yapıtlan sesiendirilecek.
Idü Biret, konsere Mozart'ın 'Sd
Majör Piyano KonçertosıT ile so-
list olarak katılacak.
Festivalde Bugün
Kavaklıdere Sineması 'Fahişe-
ler' (12 15), 'Koza'/'Travolta ve
Ben' (15.00), 'Birbirimizi Öyle S«v-
raişök Id' (19.00). 'Marmotte Aile-
si' (21.30). 'Tatlı Tuzlu' (23.55)
ICızılırmak Sineması: 'Ağıt'
(12.15). 'Ümit Gökyüzü'( 15.00),
'Dost Kazığı'( 19.00), 'Özel Bir
Gfln'(21.3O), 'Sav»ş Bitti' (23.55)
Megapol Kültür Sanat Sıtesi: 'Zil-
ler' (12 15)Söyleşı (Eser Zorlu),
'Bir Aşk Uğnına" (15.00)' Sö>!eşı
(Tunca Yönder). 'Cadı Ağacı'
(19 OOJ/Söyleşı (Fide Motan). 'Vm-
cent, François, Paul ve Diğerleri'
(23.55)
Fransız Kültür Merkezı: Uluslara-
rası Canlandırma Filmleri Yanşması
(10 00), 'Yaşasın Kısa Film- Al-
manya' (12.00), Uluslararası Can-
landırma Fılmlen Yanşması (14.30).
'Asiıada Hepimiz Aynı Dili Konu-
şuyoruz' (16.00),'Aslında Hepimiz
Aynı Dili Konuşuyoruz' (17.30)
Alman Kültür Merkezı. Ulusal Kı-
sa Film Yanşması Dramatik Vıdeo
Dalı (13.00), Ulusal Belgesel Fılm
Yanşması (16 00)
NEW YORK'TAN
İLHAN MİMAROGLU
Mâznn Hikmet ve Bir Konuk
VVestbeth'in tiyatro salonunda bir Nâzım Hikmet gece-
si düzenlemişler. VVestbeth, yoksulluklannı belgeleyer. sa-
natçılann bannağı. Tiyatro salonuysa gece kulübü havalı
bir yer. Gecenin amacı, Nâzım'ı konu âlan bir belgesel fil-
min bitirilebilmesi için para toplamak. Hem bitmemiş du-
rurnuyla film gösterilecek, hem de bir komik, gelenleri eğ-
lendirecek.
Filmi bir televizyonunun ekranında videodan gösteriyor-
lardı. Salondakilerden çoğunun filmle ilgilendiği yoktu. Ya-
renliğe gelmişlerdi oraya sanki. Konuşma uğultusundan,
hem de bir köşede çalınan pop müziğin gürültüsünden
filmde neler söylendığinı anlayabilmek için, ilgili birkaç ki-
ştyle birlikte televizyonun yanına sokulup ekrandaki görün-
tüleri izledik ve duyabildiğimizce sözleri dinledik. Gİösteri-
len 10 dakikalık bölüm bile tümlenmiş bir belgesel izleni-
mini veriyordu. Niyazi Dalyancı 'nın yazdığı, Stephanie Cap-
pareH'm yaptığı ve yönettiğı filmin süresi bir saati aştığın-
da, umalım ki, örnek diye gösterilen kısa bölümünün bı-
raktığı olumlu izlenim dağılıp gitmez.
Sonra komiğe sıra geldi. Huyum kurusun, hep adlara ta-
kılınm. Bu kez de komığin adına takıldım: Jimmy Tingle.
"UyuşukJuktan, soğuktan ileri gelen sızlama, karıncalan-
ma"anlamınageldiğinegöre "tingle" sözcüğü, Amerikan
komiklerinin çoğu Tingle adıyla anılabilir.
Jimmy Tingle'ın adına yaraşık güldürü uğraşının verdiği
uyuşuklukla kafam dağılmaya başlamıştı. Köşeyi dönme
çabası içinde genç bir komik, huzurevlerinden birine tem-
sil vermeye gider. Bitirdikten sonra oyununu, huzura eriş-
mişlerden bir kadın yanına yaklaşıp şöyle der: "Ben senin
yaşındayken Milton BerleV görmüştüm. Onda da iş yok-
tu. Diyeceğim şu ki, dayan, başanrsın." Milton Berie'in na-
sıl bir komik olduğunu bilmiyorsanız ve bana güvenirse-
niz, söyleyeyim. Çok ünlüydü ve adı Milton Tingle olsa pek
uygun düşerdı.
Tam köşeyi dönecekken dönememiş olduğu anlaşılıyor-
du Jimmy Tingle'ın.
Dönmüş olabıleceği köşe, yıllar önce televizyona, hem
de Johnny Carson Show'a çıkmasıydı. Çıkmıştı, ama is-
tememişlerdi bir daha çıksın. Çok politik konuşmuştu ar-
kadaş! Carson da arada bir politik konuşmuyor muydu
sanki! "Orası öyle ama, o dediğini demek istemiş olmu-
yor" gerekçesiyle kapamışlardı kapıyı suratına bizim ko-
miğin. Amerika'da kara liste yıllannın tarihe kanşmış oldu-
ğunu sanmayalım.
Bunlan anlatması bile Jimmy Tingle'ın, Nâzım Hikmet ge-
cesine yaraşık bir komik olduğunu düşündürüyordu. Ya mi-
zah?.. İHiç de başanlı değildi bu alanda. Dinleyiciler güle-
bilmek için kendilerini zorluyor gibiydiler. Salonun az sayı-
da dinleyiciden artakalan boşluğunda sekiz-on yaşlannda
bir oğlan çocuk bir baştan bir başa koşup duruyordu. Gül-
meyi henüz öğrenmemiş miydi acaba? Yoksa uyuyup kal-
mak mı istemiyordu? Yaşı biraz ilerlemiş bir oğlan çocuk
olarak, uyuşukluğumu gidermek için, kapıyayakın bir baş-
ka boşlukta gezinirken, anılanm koşaduran çocuğun ya-
şındaki günlerime yöneldi. Her hafta, evcek, Akbaba ve Ka-
rikatür dergilerini beklerdik. Gazetede her gün Cemal Na-
dir'in karikatürlerini izlerdik. Gülmeyi öğrenmiştim. Çev-
remde mizahın bir doğallığı vardı sanki. Onsuz yaşanmaz
gibiydi. Böyle bir mizah geleneği olan ülkenin çocuğuna,
hepsinin adı Tingle olması gereken komikler kolay yuttu-
rulur mu?
Sahneye çıkıp komiklik yapmaya çalışmak yerine Nâ-
zım'dan şiırter okunsaydı, mizah çok daha iyi gerçekleş-
mış olmaz mıydı? Yüksek sanatta hep yüksek mizah ara-
ma eğilıminde olduğuma göre, Nâzım'la mizahın ilişkisini
ilk olarak o gün, orada değil, daha önce düşünmüş olma-
lıydım.
Yaşamak şakaya gelmez
büyük bır ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi meselâ,
En azından gülümsetmiyor mu bu sizi? Kaldı ki, mizah
da şakaya gelmez. ("Yaşamak Şakaya Gelmez" hem de
Stephanie Capparell'in fılminin ikinci adı.)
Derken gene sekiz-on yaşlarındaki günlerimi ve Nâ-
zım'dan okuduğum ilk şiiri anımsadım:
Tnrrum,
trnrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
Makinalaşmak
istiyorvm!
Kıkır kıkır gülerdim bu şiiri okudukça. Bunca yıldan son-
ra orada, o komiği dinlemeye çalışıp gülemezken, Nâzım'ın
şiirleriyle mizah arasındaki ilişkiyi kafamda boş yere kur-
mamıştım demek ki.
Ne haltedek,
dostlann kamı açtı
kıydık menekşe parasına!
Nazım'da mızaha yormak istediğim başka nelerin aklım-
da kalmış olabıleceğıni düşünürken, sahnedeki komik, po-
litik konuşmaya başlamıştı. Amerika'nın meymenetsizliği-
ni birçok örneğiyle açıklıyordu. Dokuz köyden kovulmuş,
köşeyi dönememiş olması boşuna değildi. Komikliğin de-
ğeri bir yana, artık karşımda Nâzım Hikmet gecesine ya-
raşık bir konferansçı vardı. Salondakiler acaba bu ülkenin
üstüne çökmüş karabasanın bilincini, sahneden duyduk-
lan sözlerie, hele ömeklerle, bir kez daha kazanmış olu-
yorlar mrydı?
Gece bittiğinde, kapıda Bn. Capparell ile konuşurken,
Jimmy Tingle'dansözaçıldı. "Hangı bıçimde, hangiortam-
da olursa olsun, gerçekler her fırsatta açıklanmalıdır" de-
dim. Bunu işrten biri yanımıza yaklaştı. "Ama, Jimmy Ting-
le 'ın söylediklennde gerçek payı pek yoktu" dedi.
Olümüııüıı 10. yılında A. Kadir ve şiiri
ATAOL BEHRAMOĞLU
A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu)
1917'de İstabulda (Eyüp) doğdu.
1985'te, yine Istanbul'da, Göztepe'de-
ki evinde yaşama veda etti. Benim ba-
ba evi de Göztepe'de olduğu için Kadir
ağabeyle 1970 li yıllarda sık sık görü-
şûr, bana her zaman bir akraba evinin
sıcaklığını duyuran alçakgönüllüce ve
zevkle döşenmiş ışıklı evlerinde kahve-
lerimizi yudumlayarak şiirden, hayat-
tan, dünyadan ve en çok da ülkemizden
konuşurduk.
Kadir ağabeyden bende kalan en yo-
gun izlenim, onun mutlu bir insan olu-
şuydu... Çok genç yaşta, Harp Okulu
öğrencisiyken, Nâzım Hikmet'e yöne-
lik komplonun kurbanlanndan biri ola-
rak tutuklanıp hapis yatmastna, sonra-
ki yıllar da sürgünlerle, yoksulluklarla
ve yine polıs baskılanyla geçmiş olma-
sına karşın, o mutlu bir insandı... Yu-
dumladığı kahve, tüttürdüğü sigara,
okuduğu, çevirdiği ya da yazdığı şiir,
hep mutluluk duyarak yaptığı şeyler-
di... Konuşurken de sözcüklerin sanki
tek tek tadını çıkardığını hissederdi-
niz... Ben çok az insanda, ondaki kadar
sade, gösterişsiz, gürültüsüz patırtısız,
ama aynı ölçüde de derin, saygılı, içten,
elle tutulurcasına somut bir yaşama se-
vinci, hayata bağlıhk gördüm...
Belleğımden hiç silinmeyen şiirlerin-
den biri, 1943 tarihli "Hadrlanıak''tır:
"Bazan içimde nasıl,
biliyor musun,
bir tuhaflık duyanm.
Hani bir şey hanıiamak:
Bir çıçek,
birpencere,
bir sıcaklık.
Ne bileyim ben
bir sürü şeyler işte.
Bizim nelerimizyoktu ki kardeş!
Çocuklanmız, karımız, kitaplanmv:.
Benim htaplar şu yanda dururdu,
şöyle.
Ne oldular dersin? "
"Benimkisi kâfir,
bir turşu kumrdı,
parmaklarım yersin."
Eğer tek bir şiirle bir şairin kişiliğini
ve şiirinin özellıklenni irdelemek ge-
rekse, ben A. Kadir için, ilk bakışta bel-
ki gösterişsiz, fakat incelik dolu bu şi-
iri seçerdim.
"HaOrlamak"ta iki kişi konuşmakta-
du-, Hapiste, sürgünde, belki cephede-
dirler... Geride bıraktıklan şeylerden
özlemle söz ermektedirler. Bu şeyler,
"bir çicek. bir pencere, bir sıcaklık''tır...
Günlük yaşama dair, sıradan nesneler,
duygular.. Ve yine bu şey lere bağlı ola-
rak "çoeuklan, kanlan, krtaplan" .
Sonra o ansızın, beklenmedik, unutul-
maz son üç dize... Bu son dizelerin şi-
irin bütününe bağlanışındaki çarpıcı
A. Kadir
psikolojik süreç, şiire az rastlanırbir et-
ki ve inandıncılık gücü kazandırmak-
tadır. Şiirin bütünûndeki, özellilde de
yine bu son üç dizedeki dil ve sözcük-
ler de aynca üzerinde durulmaya değer.
"Benimkisi-, "kâfir", *turşu kunnak",
"parmaklanru yemek" vb. halk dili, ko-
nuşma dili sözcükleri ve deyimleri, en-
der rastlanır bir doğallıkla şiir dili olu-
vermiştir...
"MBtan" dergisinin A. Kadir'e ayır-
dığımızMart 1976 tarihli 15.sayısında
ben ve N. Behram, onunla bir söyleşi
yapmıştık. Nâzım Hikmet'e ve şiirine
büyük hayTanlığuım yanı sıra, kendi öz-
gün şiirinin kökleri; halk dıline, türkü
ve ağıtlara yakmlığı; şiiriyle kişiliğinin
bire bir ilişkisi konulannda önemli
ipuçlan varbu söyleşide. Kendi sözle-
riyle "beylik propagandanuı kesinlikk
olmadığı; slogandaa, bağnaztıktan bep
uzak" bir şıirdir A. Kadir'inki. Ve ayru
söyleşide benim bır tanımlamamla: "_.
sosyalist dünya görüşüne yaslanan; fa-
kat aynı zamanda insan tekinin otantik
yaşamasından kaynaklanan duygular
ve düşiincelerle yoğnılmuş; lirizmle öf-
ke kanşunı bir şiir. Halk türkülerinin
söyleyişierûıe çok yatan söyleyişler. Ve
imajlann, doga betimlerinin yer aldığı
özgün bir şiir.'*
Nâzım Hikmet'in açlık grevinden
vazgeçtiği ve Cerrahpaşa Hastane-
si'nde yatmakta olduğu günlerde ziya-
retine gelen A. Kadir'e ilk sözleri şu
olmuş: "Yahu Kadir, nasıl döndün sûr-
günden? Senin tstanbul'a sağ döneceği-
ne hiç inanmıyordum!"
A. Kadir'le "Militan''dakı söyleşi-
miz ise onun şu sözleriyle bitiyordu:
" tstanbul'a sağ döndüm. Ve bir insanın.
bir halk adamının yapması lazım gelen
nedirse, ekmeğini kazanmak. bir iş gfiç
sahibi ounak, çoluk çocuk sahibi olrnak,
evlenmek, hayata kanşmak ve başar-
dım bunu. Bâbıâli caddesinden yirmi
beş yüdır bir forma yere düşürmeden,
bir yere on para borç takmadan sıynl-
dım. Ama hep anam ve Nâzım beni göz-
lerlermiş gibi gelirdi bana_ Bir şey ola-
cak mı, sflrçecek mi, bir hata yapacak
mıdrye~
r>
A. Kadir'in başan anlayışı buydu...
Bir insamn zaten en doğal hakkı olan
şeyleri yapabilmek... Mutluydu... Çün-
kü bütün engellemelere, bûtün yok et-
me çabalanna karşm, o ayakta kalabil-
meyi, namuslu kalabilmeyi ve bir insa-
nın en doğal haklan olan, en doğal, en
sade mutluluklan tatmayı başarabilmiş-
ti...
Bu pınl pınl insanın, namuslu ve bü-
yük şairin mutluluğu 1980 askeri dar-
besini izleyen günlerde yaşadıklann-
dan sonra gözle görülürcesuıe gölge-
lendi. O sırada altmışını geçmiş bir seç-
kin sanat kültür adamını,a
tnada''nın
"Odysseia"mn Türkçeye hayranlık ve-
rici uyarlamasına büyük emek vermiş
bir dil ve şiir ustasını darbenin hemen
ertesi günü gözaltına alarak bir askeri
kışlanın zindanında başka tutuklularla
birlikte haftalarca ve çamaşır değiştiril-
mesine bile olanak verilmeyen en aşa-
ğılayıcı koşullarda gözaltında tutanlar,
bir gece gözleri bağlı olarak dışan çı-
kanp kurşuna dızme senaryosu uygula-
yanlar, başkalanna yapılan işkencelere
tanık edenler; ondaki yaşama sevinci-
ni, mutluluğu zedelemeyi başarabildi-
ler. Bu acı. akıl almaz olaylardan sonra
sağlığı da gözle görülürcesine kötüleş-
ri. 1985'teki ölümü ise, hiç kuşkusuz,
faşist cuntanın cürüm listesinde
yazılıdır.
A.Kadir bugün anılıyor
• Kültür Servisi- A.Kadir ölümünün onuncu yılında
TYS'nin düzenlediği ve Kadıköy Belediyesi'nin katkıda
bulunduğu bir toplantıyla Caddebostan'daki Kadıköy Sanat
Merkezi'nde bugün saat 18.30'da amlacak. Açılış
konuşmasını TYS Genel Başkanı Ataol Behramoğlu'nun
yapacağı toplantıya Afşar Timuçin, Ayten Mutlu, Emin
Karaca veMetin Cengiz konuşmacı olarak katılacaklar. Isa
Çelik'in dia gösterisinin yanı sıra Işık Yenersu da A.Kadir'den
şiirler okuyacak.
Sokak Çoctıkları Demeği'nden sergi
• Kültür Servisi- Sokak Çoeuklan Derneği tarafindan
koruma altına alınan çocuklann yaptıklan resimler 10 nisana
kadar KEBAP'S Restaurant'da sergileniyor. Dernegin bu
çocuklara sosyal alışkanhklar kazandırmak ve yeteneklerini
ortaya çıkartmak dogrultusunnda yaptığı çamışmalardan biri
olan resim derslerinin ürünleri, onlann iç dünyalannı
yansıtıyor. 1992 Temmuz ayında çalışmalanna başlayan
derneğın düzenlediği sergide resim satışmdan elde edilen
gelir küçük ressamlara toplanan bağışlar ise dernek
yetkililerine teslim edilecek.
Ankara Deneme Sahnesi'nden TVIisafir'
• ANKARA(ANKA)- Ankara Deneme Sahnesı, Bilgesu
Erenus'un "Misafir" adlı oyununu sahneliyor.
Prof.E>r.Nurhan Karadağ'ın yönettiği oyun, 19, 20 ve 26 mart
tarihlerinde Yeni Sahne'de sergilenecek. "Misafir",
Almanya'da çalışan Musa adlı bir işçinin serüvenini anlaöyor.
Yaman Altınok ve Fahri Kınal'ın yönetmen yardımcılığını
üstlendiği oyunda Umut Karadağ, A.Yavuz Sepetçi, Özgür
Başkaya, Kadir Karadağ, Gündüz Turan, Suat Karausta ve
Mustafa Koçyiğit rol alıyor.'Misafîr'in Müziklerinı Hasan
Yükselir'in, dekor tasanmını Rona Topçuoğlu'nun, ışık
düzenini Mehmet Yaşayan'ın gerçekleştirdi.