Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 MART 1995 SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Kumpanya, Naz Erayda'nın gerçekleştirdiği 'Kim O'adlı oyunla seyirciyi sokağa döndürüyor
Hepiıııiziıı içindeld 'azıııhk ohııa lıaLT
PELİN ÖZER
Kendine ait yeni bir tiyatro di-
li oluşturmak amacıyla yola çı-
kan ve bugüne dek sürekli ara-
yışinı sürdürerek "Fayton So-
ruşturması", "Canlanan Me-
kân" gibi farklı oyunlar sahne-
leyen Kumpanya, bu yıl yine se-
yircileri için bir 'sürpriz proje'
hazırladı.
Bu kez bir sokaktan yola çık-
mış Naz Erayda Kumpanya
Sannesi'nin pencerelerinden
görûlen Tarlabaşı ve Eski Çeş-
me Sokak'tan... Gerçekleştirdi-
ği mekân düzenlemesiyle. o>r
un
odası ve sokak arasında yan say-
dam bir ilişki kurmuş. "Kim
O?" adlı bu projede çalışan ye-
di kişilik kadro, sokaktaki geç-
miş ve bugünkü yaşantılann,
özellikledeazınlık kiiltürlennin
imajlanyla yükleyecek yoğun
birdramaturji programı uygula-
mış.
Oyun her cumartesi ve pazar
günü Istanbul Sanat Merke-
zi'nde sahnelenecek. Başlangıç
saatinı ise giineş ayarlayacak.
Maarif Takvımi'ne başvurula-
rak hazirlanan birçizelgeye gö-
re her hafta 7-8 dakika daha geç
başlayacak olan oyuna zaman da
dahil edilmiş olacak böylece.
Oyununbiryansıaydınlıkta. di-.
ğer yarısı karanlıkta kalacak.
Zaman zaman. uzun sessizlik
anlannda sokağın gürültüsü de
eşlik edecek oyuna. Böylece
hem zaman hem de seyircilerin
karşısında açık bırakılmış dört
pencereden içerı sızan Eski Çeş-
me Sokağı da katılacak oyuna.
Naz Erayda'nın projesi ve
mekân tasanmı. yönetim ve kur-
gusunu gerçekleştirdiği "Kim
0
9
"da; Bilge Arat Nadi Giiler,
Kerem Kurdoğlu. Burhan Ök-
men, Murat Özdoğan, Cenk Te-
limen ve Neslihan Yurtsever
Bu proje
insanlaria
konuşmaktan
çok,
birikimlerimiz-
den yola
çıkarak oluştu.
Kendi
tarihlerimiz-
den. birlikte
yaşadığımız in-
sanlardan,
gördüklerimiz-
den yola
çıkük-- Sadece
Tariabaşı. Eski
Çeşme Sokak
ve bu sokakta
yaşayan
insanlar değil
onlann
yaşantılan,
giinlük ruh
halleri de
yansıdı.
Yalnızca onlan
aksettirmek
için yola
çıkmadık. Asıl
tema azınlık
olmahalL
(Fotoğraflar:
DEVRİM
BARAN)
oyunculuk araştırmalan yapmış,
Feyyaz Yalçın ise oyunun ışık ta-
sanmına imza atmış.
Naz Erayda ile Kumpanya ve
"Kim O?" üzerine konuştuk:
- Her oyunda mekânı farklı
kuilamvorsunuz. Bu kezseyirci-
nin karşısında açık duran dört
pencereden içeri sızan sokak ve
günışığını da oyuna dahil etmiş-
siniz».
Kumpanya'nın mekan anlayı-
şı çok önemli. Her oyunda me-
kânı yeniden sorgulamak gerek-
tiğinı düşünüyorum. Seyırci-
oyun alanı ilişkisinin yeniden
gözden geçirilmesi gerekiyor
Örnegin "Fayton Soruştur-
masTnda seyirci yalnızca birta-
raftaydı. Mekanı uzunlamasına
kullanmıştım. Orada seyirci so-
ruşturmaya tanıklık ediyordu.
-Canlanan Mekân"da ise; kar-
şılıklı kullanarak ve oyun alanı-
nı ortaya alarak seyirciyi. hem
oyuncuyla hem de diğer seyirci-
lerle göz göze getirdim. "Kim
O?" da ise bu sokaktan yola çık-
tım.
Ve seyirciyi bu sokağa dön-
dürmeye karar verdim.
Bu salonda toplam dört tane
pencere vardı. Onlan oyuna da-
hil etmek gerekiyordu. Çünkü
bu duvar benım için yan şeffaf
bir duvar. Orasıyla. gerçek olan
o sokakla, farklı teatral bir ger-
çeklik olan burası arasında bir
smır. Sonuçta bu oyun için me-
kan olarak en belirleyici olan se-
yirci oturumlan pencereye bakı-
yor.
Pencereleraçıkolduğu için de
seyirci dışan bakıyor. Herhangi
Geçmiş için ağlamanın anlamı yok
Doris Lessing, otobiyografisi 'Under My Skin'le kadınca bir serüveni cesur biçimde ortaya koyuyor
Kültür Servisi- Saçında kurdelesi.
elinde oyuncak ayısıyla sessiz sessiz otu-
ran birkız çocuğu: Bu fotoğraf çekildı-
ğinde Doris Lessing üç buçuk >aşmda.
Ailesiyle beraber Iran'dayaşıyor. Biryıl
sonra aile mısır yetiştirerek servet ka-
'zanma düşüyle Zimbabwe'ye gidecek.
Bu fotoğrafa bakarak o anda küçük
kızın sıcaktan bunaldığını, ayaklannın
acıdığını ve çok sıkıldığını anlamak
mümkün değil: "Çokbıkkındım.Bu hü-
zün, sıkıntı, hep anılanmın arka fonunu
oluşturdu" diyor Doris Lessing otobı-
yografısinin birinci cildinde.
Bu. annesi tarafından yeterince sevil-
memiş, babasının yüreklendirdiği bir kı-
zın öyküsü. "Annemle savaşma isteğimi
hiç yinrmedim."
75 yaşında zarif bir kadın
Doris Lessıng'in otobiyografisi "Un-
der My Skin", kadınca bir serüvenin ce-
sur bir biçimde ortaya konuşu ve bir ai-
lenin. bir toplumun sorgulanması. 14 ya-
şında okulu bırakıp 19 yaşında evlenen
Lessing, 30 yaşına kadar Afrikada ya-
şadı. 1949 yılında iki kez boşanmış.
üçüncü bebeği kucağında olduğu halde
Ingiltere'yegitti. Diğer iki çocuğunuba-
balanna bırakmıştı:
"Onlara ileride niçin gittigimi anlaya-
caklannı söyledim. Bu berbat dünyayı
değiştirecektim ve onlar ırk ayrımı ve
eşitsizltgin olmadığı güzel, kusursuz bir
evTendeyaşayacaklardı." însan niçin ço-
cuklannı terk eder? Savaşmak ve onlan
"ailemi bu acınacak duruma düşüren
gizti bnetten kurtaroıak" için.
Bugün. Dorris Lessing 75 yaşında.
Zarif. ışıltılı bir kadın. "Birsoninvar.es-
kisi kadar enerjik değilim. Bu hiç hoşu-
ma gitmiyor. Eskiden öyle çok enerjim
vardı ki" dı>or. Otuz yıl öncesıne dön-
mek için vermeyeceği şey yok: "Kırklı
yaşlar, insanın en güzel dönemi. Hâlâ gii-
zelsinizdir, eğer isterseniz bir erkekle be-
raber olabilirsiniz. İstiinc üstlük daha
manakiısınızdır, eskisi gibi nrtınalı duy-
gular yaşamazsınız."
'Çok şeyden pişmanhk duyuyonım'
Ben kendım hakkındaki gerçekleri
söylemeyi severim, başkalan hakkında-
kıleri değil. Bu iilkede birbirine en kötü
sözleri söylemek moda oldu. Bir ınsan
hakkında söylenecek en kötü sözün
onun için söylenecek en önemli şey ol-
duğuna inanmıyorum. Onun için de ta-
nıdığım insanlara karşı kaba olmak iste-
miyorum. Kitabımın ikinci cildi '50'li
yıllan kapsayacak. Bu. ilginçbirdönem-
di, ingıltere bombardımanlardan harap
olmuştu, hava soğuktu. Ve her şey bitti-
ğinde. yeni bir neslin yaşadığı yepyeni
yorum. Nasıl adlandınldığını bilmiyo-
rum. ama kaybedenlerin yok sayıldığı
bu ekonomik sistemden nefret ediyo-
rum. Bu her yerde oluyor, rejim kapita-
list de olsa, komünist de olsa.
Bence durum şu: Ekonomimizin
ayakta durması için sürekli tüketmek ge-
rekivor, yemek, içmek, satın almak. Bu
korkunç bir tuzak. Öte yandan. bir poli-
tikacının çıkıp "işsizlik sorununu asla
çözemeyeceğiz
r
'demesini bekliyorum.
Hiçbinnin bunu söylevecek cesareti yok.
- Hiçbir şeyden pişmanhk du vmadığı-
Otobiyografîsinin ikinci bölümü he-
nüz razır değil. Onu mayıs ayında ele al-
mayı düşünüyor. Bu arada bir roman
yazmş (Beşyıl önce başlanmış, ama is-
tediğ gibi olmamış bir romanı yeniden
yazrrış). Fransız Liberation gazetesinin
kitapekinde Lessing'le yapılmış bir söy-
leşi jayımlandı:
- I*k çok biyografıniz yayımlandı. Bu
bir diş mü \oksa kâbus mu sizin için?
Beıce ölmemi bekleseler daha iyi
olurcu. Bır zamanlar. kısa bir süre önce-
sine kadar. yaşayan insanlar hakkında
yazı /azılmazdı.
- <*tobiyografinizin başında, Simone
de Bauvoir'dansözediyorsunuz.Onun
hakJında ne düşünüyorsunuz?
Otobiyografisinin ilk bölümünü yazan Doris Lessing, zarif, ışılüh bir kadın.
bir Londra ortaya çıktı.
Simone de Beauvoır'a gelince. zekâ-
sına hayranım. ama onunla ters düşrü-
ğüm bir nokta \ar.
Kadın olmaktan mutlu değildi, sürek-
li bundan yakınıyordu. Kendi kendime
sorardım. nesi var bu kadının? Kadınla-
nn çoğu kadın olmaktan mutludurlar. O
ise herhalde erkek olarak doğsaydı da-
ha mutlu olurdu.
- Her zaman sol eğilimli miy diniz?
Bütün bunlann pek bir anlamı yok.
Sağ ile sol arasındaki fark nedir? Bilmi-
nızı söyleyebilir misiniz?
Hayır. çok şey için pişmanhk duyuyo-
rum. Ama bunu söylemek neye yarar?
Yapılmış yapılmıştır. geçmiş için ağla-
manın anlamı yok.
'Savaşın ilk kurbanı gençler' •
- Ama kitabuuzda gençliğinize ihanet
etmiyorsunuz.
Sadece o günleri berimlemeye çalış-
tım. Tek benim gençliğim değil. Sanki
havada herkes tarafından paylaşılan bir
delilik vardı. Korkunç bir savaş olan 2.
Dünya Savaşı sırasında hepimiz biraz
deliydik, ama bunu sonradan fark ettik.
"Savaşın ilk kurbanı gerçeklerdir" sözü-
nü benimsemiş bır grup gençtik. Her
hafta toplanıp güncel olaylan tartışırdık.
Bununla gururlanırdık. ama gerçekte ne-
ler döndüğünü hıçbir zaman bilemedik.
Ne derece yalanlar içinde yüzdüğümü-
zü anlayamadık. Bence insanlan delir-
ten de bu.
'Müziğin gücünü sorguluyordum'
- Ckkli olarak "kendimizi müzikle ze-
hiriediğimizi" mi düşünüyorsunuz?
Bu bir soru, bir açıklama değil. Mü-
ziğin gücünü sorguluyordum. Onu her
zaman herdurumda kullanmışız. Erkek-
leri savaşa göndermek için, yürüsünler
dıye, sonra büyücüler tarafından kulla-
nılmış. kiliselerde kullanılmış, çok güç-
lü bir uyancı. Bız grubumuzda savaş ön-
cesi ve savaş sırasınnda Glenn Miller,
Cole Porter dinlerdik. Bu güçlü müzik
arzuyu, beklentilen dile getiriyordu. Dü-
şünürsek, bunun bizi etkilememesi
mümkün değil, mutlaka izler bıraktı.
Bugün, müzik çok sert ve tuhaf. Ben bir
bilim adamının bu konuyu incelemesi-
ni isterdim.
- Bugünfin çocuklan iyi eğhün alıyor
mu?
lngiltere'de de Fransa'daki gibi durum
tam bir felaket. İyi okullar için konuş-
muyorum elbette. Eskiden herkes aynı
eğıtimı alırdı. Şimdi ise iyi eğitilen bir
seçkin kesim var. bir de eğitilemeyen ge-
niş kitleler. Yeni bir olay daha var: Oku-
lu bitirmiş. iyi bir öğrenci olmuş bir ço-
cuk hiçbir şey bilmiyor. Hiçbir şey oku-
mamış. Ben onlan "Yeni Barbarlar" di-
ye adlandınyomm. Onlarla bir şey ko-
nuşulamıyor. Ingıliz dili, edebiyat, tarih
eskiden öğretilirdi. Artık öyle değil, bu
korkunç.
'Kitabı kendimiz satıyoruz'
- Yazartann bugünkü durumu hak-
kında da pek iyimser değilsiniz..
Bu yeni kitabım çıktığında iki buçuk
ay satmakla ugraştım. Her şey o kadar
değişti ki... Eskiden bir kitap yazardınız
ve editörler gelir satarlardı. Şimdı bunu
yapmak zorunda olan sizsiniz.
Toplum bizi kişiliklerimizle tanıyor.
Edebiyat tartışmalannda, yazarlar ve
halk geliyor. tartışılıyor. herkes iyi vakit
geçiriyor.
Ya sonra? Bu insanlar daha mı çok ki-
tabımızı satın alıyorlar? Herhalde kendi
kendilerine. "Filancayı gördüm, onunla
konuşanlar ailesinin bir birey iyinı artık"
diyorlar. Ama bu, bizi daha çok okuduk-
lan anlamına gelmiyor.
- Anneniz ilk romanınızı beğendi mi?
Tabii kı hayır. Bütün beyazlar nefret
etti ondan. Onlann kurduğu sistemi eleş-
tiriyordu çünkü. Hem kitaptan hem de
onu yazdığım için benden nefret ettiler.
Rosemary Harris'în törene gitmesi engeflendi
K ü l t ü r
Servisi - The
Royal Natı-
onalTheatre.
'Tom and
VTv' fılmin-
dekı rolüyle
en iyi yar-
dımcı kadın
oyuncu da-
lıncSOscar'iadaygöstenlen Ro-
seı^nry Haıris'in ödül törenıne
kat -nnasına zın vermıyor.
The Royal Natıonal Theat-
re'dan yapılan açıklamada, 21
martta Los Angeles'ta gerçekleş-
tirilecek Oscar ödül törenıne ka-
tılamayacağının. çünkü o gün
'W»men ofTroy - Tru>-alı Kadın-
lar' adlı oyunda sahneye çıkaca-
ğının Harris'e bıldırildıği belir-
tildi. Tiyatronun sözcüsü "O bir
oyuncu ve o gece bir oyunda sah-
neye çıkmak üzere kontrat imza-
ladı. Bu da ne yazık ki törene ka-
tılamayacağı anlamına geliyor.
Durum çok üzüeü ama sanınm
kendisi durumu anladı" dedi.
Sözcü, başka bir oyuncu bul-
manın ancak hastalık söz konusu
olduğunda başv urulacak bır çare
olduğunu da sözlerine ekledi.
Tiyatro yönetıminın bu tutu-
mu, sanatçının ilk kez Oscar'a
aday gösterildiğine ve bunun da
karıyerinde önemli bir dönüm
noktası olduğuna ışaret eden ar-
kadaşlannı öfkelendirdı. "Rose-
mary bu konuda tarnşma çıkar-
mayacak kadar profesyonel, ama
gitnıeyiçokistiy»r''diyen birarka-
daşı tiyatronun bazı teknik güç-
lükler yüzünden o gece başka bır
prodüksıyonu sahneye koyması-
nın mümkün olmadığını belirrti.
Tiyatronun sanat yönetmeni
Rkhard Eyre de başka bir oyun
sahneiemek için dekorun değışti-
nlmesi gerektiğini, bunun da çok
zor olacağını. ancak bütün set gö-
revlileri ve tiyatro yönetimınin
'oy birliğiyle' kabul etmesi halin-
de Harris'in Los Angeles'a gide-
bılecegıni söyledı.
Oscar adayı oyunculann ödül
törenıne katılmamalan duyulma-
mış bir şey olmasa da bugüne ka-
dar katılmayan çok az oyuncu var.
Amerıkan Film Akademısı, yap-
tığı açıklamada. The Royal Natı-
onal Theatre'ın yönetimi hakkın-
da fikir sahıbı olmadığını. ancak
bu tutumun tiyatro yönetiminm
dar görüşlülüğünden kaynaklan-
dığının ortada olduğunu belırtti.
bir yalıtım malzemesi kullanıl-
madığı için de sokağın bütün
sesleri oyuna dahil oluyor.
- Bu oyunu da doğaçlamaiar-
dan yola çıkarak mı oluştu rdu-
nuz? Oyuncular ve sokakta ya-
şayan insanlann dünyalan ara-
smda bir paralellik kuruldu mu?
Evet, bu oyun da doğaçlama-
lardan yola çıkılarak oluştu.
Oyuncu kendine ait olan özgür
alanını istediği gibi kullandı.
Benim seçme hakkım vardı yal-
nızca. 800 kadar doğaçlamanın
içinden 10-15 tanesini seçtim.
Bu çalışmalar da artık sabiden-
di.
Bu proje insanlaria konuş-
maktan çok. birikimlerimizden
yola çıkarak oluştu. Kendi tarih-
lerimizden, birlikte yaşadığımız
insanlardan, gördüİderimizden
yola çıktık... Biz bu sokaktan
değiliz aslında... Ama bir an-
lamda bu sokakta oruruyoruz. O
yüzden onlan taklit etmiyoruz.
Sadece kendi bakışımızı getiri-
yonız. Böyle bir çalışma tabii ki
bu konu başlıklannı doldurmak
için doğaçlamalar yapan oyun-
culann tarihleriyle de orantılı
olarak oluştu.
- Kurguyu ve ana temayi bu
sokakta otıiranlar mı oluşturdu?
Bu sokağın eski sahipleri, on-
lann bir çeşit zorunlu göçleri,
burada yaşadıklan azınlık olma
hali, oradan kaynaklanan çare-
sizlikler, çeşitli paranoyalar, hat-
ta buradan gittikten sonra gön-
derildikleri yerde yaşadıklan ça-
resizlik ve paranoyalar... Sade-
ce bu sokak ve bu sokakta yaşa-
yan insanlardeğil onlann yaşan-
tılan, günlük ruh halleri de yan-
sıdı.
Yalnızca onlan aksettirmek
için yola çıkmadık. Asıl tema
azınlık olma hali.
Şu anda burada yaşayan in-
sanlar aslında burada yaşamayı
tercih etmezlerdi diye düşünü-
yorum. Çünkü kentin varoşlan
buralar. Böyle bir sefalet içinde
yaşamak istemezlerdi. Yalnızbu
azınlık olma hali tabii ki hepimi-
zin içinde bannan, kiminin za-
man zaman bazılannın çoğu za-
man içine düştüğü bir duygu
azınlık olma hali.
- Bu projeyi oluşrurma aşama-
sında nasıl bir çalışma y aptınız,
yola çıkarken gerçekleştirmek is-
tediklerinizi gerçekleştirebikli-
nizmi?
Çok eşzamanlı olarak benim
daha önceden dinlediğim kaset-
ler, okuduğum kıtaplar. buralar-
da dolaştığım bildiğim mekân-
lar da projenin oluşumunda et-
kili oldu. Bütün arkadaşlanmla
birlikte çeşitli kiliselere gittik,
farklı mekânlarda vakit geçir-
dik. Doğaçlamalarla eşsüreçli
bir araştırma yaptık. Bu çok
önemliydi benim için.
Her şey, yola çıkarken düşün-
düğüm gibi olmadı. Sonunda bir
sürü şey değişti hatta buna dekor
da dahil. Düşündüğüm dekoru
değişrirdim. Büyük kısmını olu-
şum aşamasında değiştirdik, üs-
lup değişiklikleri oldu. Benim
için çok önemli bir hikâye vardı
aslında. Ama oyunculann kendi
iç malzemeleriyle ulaşamadık o
hikâyeye. Sonunda çıkartmak
zorunda kaldık.
- "Kim O?"nun bittiğini söy-
lejıebilir misiniz? Vbksa, bu oyun
zaman içinde kendi gelişimini de
sürdürecek mi?
Bana göre bu tür bir çalışma-
da bittı diyebilmek çok zor. Bu
oyunda ben kendi kurgumu
oluşturdum. Kumpanya'nın bu
sezon oynayacağı oyun da bu.
Fakat oyunculardan, herkesin
kendi kurgusunu oluşturmasmı
istedim. Kurguyu oluşruran ki-
şinin o bölümü yönetmesini is-
tedim. Böylece yedi tane oyun-
cu yedi ayn gösteri yapacak.
Bunlarözel gösteriler olacak. O
kurguyu yapan insanın istediği
tarihte, istediği seyirciye sunula-
cak.
- Kumpanya'nın seyircisiyle
ilişkisi de oldukça farklu.
Evet. Artık başka birakıl yü-
rütmeyle bakacak seyirciye ihti-
yaç var. Biz, her oyundan sonra
seyirci anketi de yapıyoruz, on-
lan dosyalıyomz ve her oyunu-
muzu o seyircilere önceden du-
yuruyoruz. Bunu da tiyatronun
bir parçası haline getirmek isti-
yoruz. Seyirci- tiyatro ilişkisi
çok önemli.
- Kumpanya. ileride atölye ça-
hşmalan gerçekleştirmey i düşü-
nüyor mu?
Doğnıyu bulmanm yolu araş-
tırmaktan geçiyor, sonsuza ka-
dar araştırmak gerekiyor. Ben
kendimi hâlâ öğrenen bin olarak
görüyorum.
Önceleri; Beklan Algan, Erol
Keskin, Nihat tleri Nihal Gey-
ran KokJaşgibi tiyatrocular ken-
di donanımlan doğrultusunda
burada bir atölye çalışması ger-
çekleştirdiler. Bundan sonra da
Kumpanya, farklı disiplinlerden
gelen insanlaria atölye çalışma-
lan yapacak. Belli bir bilgi ak-
tanmı için bu çalışmalar çok
önemli. Sonuçta ben öğrenmeye
devam eden biriyim. Bitti dedi-
ğiniz anda artık bu işi yapmanın
bir anlamı kalmıyor. Araştıncı
bir kişiliğim olduğu için, sürek-
li çok iyi oyunlar tasarlayan bi-
ri olmak istemiyorum.
ALINTILAR
TAHSIN YUCEL
Yineleme
Bir zamanlar "yineleme" üzerine göstergebilimsel bir
çözümleme yapmayı düşlerdim. Araya başka şeyler gir-
di, tasanmı gerçekleştiremecnm. Ama, hangi alanda, han-
gi düzlemde olursa olsun, yineleme etkinliğinin önemli bir
konu olduğuna her zaman inandım. Durumlara göre, ne
denli kafa karıştırıcı, ne denli gülünç, ne denli acı verıd ola-
bildiğine sık sık tanık oldum. Geçenlerde, bir törende, bi-
ri sağ, biri sol kanattan, anlı şanlı iki bakanımızı birbiri ar-
dından dinlerken de deneyimimin doğrulandığını gördüm.
Ikısi de, her sözün başında, gözlerimizin içine baka baka,
bizlere büyük bır muştu verirgibi, "Dünyamız küreselleşi-
yor!" diye yineleyip duruyordu. Işte, bana sorarsanız, bun-
dan daha acı bir şey olamazdı, bundan daha gülünç bir
şey de olamazdı.
"Küreselleşme" birkaç yıldır politikacılanmızın, yazarla-
nmızın ağzından düşmeyen bir kavram. Ne olup ne olma-
dığına gelince, gerek ilhan Selçuk, gerek Toktamış Ateş,
bu gazetede 11 Mart 1995 günü yayımlanan yazılarında
çok güzel açıkladılar bunu. Burada beni ilgilendiren, teri-
min ekonomik, sıyasal, ekinsel anlamı değil; geçeriiliğini
paylaşınz, paylaşmayız, sonuçlannı yereriz, yüceltiriz, o ay-
rı konu. Ama şu önüne gelenin tanrısal bir gerçek gibi yi-
nelediği "Dünyamız küreselleşiyor!" neyin nesi? Dünya
yeterince küresel değildi de Milton Friedman'ın yurttaş-
lan dev tornalarla bir düzeltme işlemıne mi girişliler?
Hiç kuşkusuz, hem durmamacasına yinelendiği, hem de
bir yineleme içerdiği için ("yerküre küre biçimine giriyor"
gibi) "ç/frey/r»e/eme"diyeniteleyebileceğimiz bu tuhaf yi-
nelemede, sözcüğün kökensel anlamına göndermede bu-
lunulmadığı. "küreselleşme"sözcüğünün kökeninden bir
ölçüde uzaklaşıp soyut bir alana kaydığı, bir tür eğretile-
me özelliği taşıdığı söylenebilir. Ama fazla çirkin bir eğre-
tileme olduğu, dil duygumuzda bizi fazla rahatsız ettiği de
kesin. İlk göndergesiyle çeliştığini düşünmemek olanak-
sız. Üstelik, sözcüğü sözcüğüne anlamı (dilsel duyarfılığı-
ne almamızı gerektirir), Galilei nın dört yüz yıllık "sapta-
ma "sını hâlâ gerçekleşmemiş bir "önbili"ye dönüştürü-
yor. Hem gülünç, hem de acıklı.
Iş bununla bitse, gene iyi; ama bitmez: "Dünyamız kü-
reselleşiyor!" demek, "kuramsal"\ "doğallaştırmak"\an
başka bir şey değil, bu nedenle de başkaıdırtıcı bir edim:
Ekonomide küreselleşmeden söz ederken, kuramsalın,
en azından ekonomik olayların sınırları içinde kalırız; dün-
yanın küreselleşmekte olduğunu söyleyince, benzetmeyi
kötüye kullanarak ekonomik venyi "doğal"ın, yani tartışıl-
madan benimsenmesı gerekenin alanına sokmuş oluruz.
Öte yandan, "Dünyamız küreselleşiyor!' sözü, karşımı-
za bir yineleme {herkesin durmamacasına yinelediği bir
önerme) olarak çıkmasa, benimsenmesi olanaksız bir söz
olarak algılanır, yetkeli bir bakanın ağzından çıktığı zaman
bilebizi kahkahalarlagüldürürdü. Oysa, burada, önce tek
başına "küreselleşme" teriminin, onun arkasından da bu
aykın biçimin herfırsatta yinelenmesı, yavaş yavaş benim-
senir olmasını sağlamıştır. Ama benimsenmişlik günahsız
bir benimsenmişlik değildir: Yinelenmenın bir başka temel
özelliğini, aldatıcılığını ya da isterseniz, kandıncılığını giz-
ler. Küresellik de ötekiler gibi bır kavramdır kuşkusuz. ama,
durmamacasına yinelenmesi herkesçe bilınen bir kavram
gibi görülmesine neden olur: böylece bir maymuncuk-
kavram, bir tür "joker" durumuna gelır; onunla dilediğiniz
mantığı yürütebilir, onunla bulanıklığı bir ışık gibi k-ullana-
rak dilediğiniz sonuca ulaşabilirsiniz. Yalnızca söz düzle-
minde bile olsa.
Yinelemenin bir başka özelliğini de, çelişkin bir biçim-
de, "yeniliği" oluşturur. "Küreselleşme"n\n bir iki yıllık bir
kavram olduğunu söyledim. Çok az bir yanılma olasılığıy-
la, bir iki yıl içinde silinip gideceğini de söyleyebilirim. Şu
var ki, yenilik yinelemenin temel nitelıği değildir hiçbir za-
man; hatta, çoğu durumlarda, bıçımsellikten öteye geç-
mez. Işte "küreselleşme": Uluslararası anamalcı etkinliğin
yeni adı olduğu için yeni görünüyor; bir başka deyişle, es-
kinin üstüne geçirilmiş yeni bir kılıftan başka bir şey değil.
Ama, kaşla göz arasında aldatıcı yenilik "çağdaşlık" gü-
vencesine dönüşüyor. Solcu bakan da, altında kişisel çı-
karı yok ki kazısın, bol bol "küreselleşme" sözcüğü kulla-
narak çağdaş bir söylem oluşturduğunu sanırken, anamal-
cılığın orman yasalarına alkış tutmakla kalıyor.
Ama yirielemenin en kötü yanı, fazlasıyla bulaşıcı olma-
sı: Şöyle ya da böyle, ama ille de yinelemeye sürüklüyor
insanı. Örneği kendimden vereyim, bu çok ünlü "Dünya-
mız küreselleşiyor!" yinelemesini ne zaman ışitsem, ıçim-
den ya da yüksek sesle, "Demek ki henüz dönmüyor!" di-
ye yinelemekten kendimi alamıyorum. Ne olacak bunun
sonu? Küreselleştik, küreselleşiyoruz derken, Galilei'nin
dönen dünyasını yeniden sarı öküzün boynuzlarına mı
oturtacağız!
Dünya liyatro Günü Kutlama Haftası
• ANKARA(AA>- Ankara De\let Tıyatrosu. AnkaraUa ilk
kez bu yıl 21-27 mart tarihleri arasında "'27 Mart Dünya
Tiyatro Günü Kutlama Haftası" düzenliyor. Kutlama haftası
21 mart salı günü düzenlenecek şenlik yürüyüşü ile
başlayacak. Dört ana başlıkta gerçekleştirilecek olan kutlama
haftası etkinlikleri; şenlik. toplantı, söyleşı. gösten ve yayın
içerikli olarak projelendirildi. Bu arada. her yıl olduğu gıbı 27
martta tüm sahnelerde ücretsiz temsil verilecek.
A. Kadip'i anma toplantısı
• Kültür Servisi - 1 Mart 1985'te aramızdan aynlan A. Kadir,
ölümünün onuncu yılında TYS'nin düzenlediği ve Kadıköy
Belediyesi'nin katkıda bulunduğu bir toplantıyla
Caddebostan'daki Kadıköy Sanat Merkezi'nde yann saat
18.30da anılacak. Açış konuşmasını TYS Genel Başkanı
Ataol Behramoğlu'nun yapacağı toplantıya Afşar Timuçin,
Ayten Mutlu. Emin Karaca ve Metin Cengiz konuşmacı
olarak katılacaklar. Isa Çelik'in, A. Kadir'in yaşamından
kesitler sunacağı dia gösterisinin de yer aldığı toplantıya Işık
Yenersu da A. Kadir'den şiirler okuyarak katılacak. Genç
sanatçılar Aylin Yağcıoğlu (flüt) ve Öner Demir (gitar). A.
Kadir'in bestelenmiş şiirleriden örnekler sunacaklar.
İstasyon Sanat Merkezi sergisi
• Kültür Servisi - İstasyon Sanat Merkezi "nin, bu yıl
organıze ettiği beşinci sergi, Beyoğlu Devlet Güzel Sanatlar
Galerisi'nde gercekieşecek. Sanat Bank'ın düzenlediği
sergiye tstasyon Sanat Merkezi resim atölyesine devam
edenîer katılıyor. Aralannda; Gülsu Aren, Nuray Cenker,
Maribel Ersen, Jacqueline Keller, Leyla Okan. Aslı Sağlam,
Zerrin Topçu, Engin Tunçay, Şule Erol, Neşe Oyal, Nejla
Umur, Berna Ikbal, Merih Ateşoğlu ve Hatice Sert'in de
bulunduğu 52 sanatçının yaklaşık 150'den fazla yapıtmın yer
alacaği sergide; desen. pastel, yağlıboya. çeşitli teknik ve
konularda resimler sergılenecek. Sergi 20 marta dek sürecek.
Fransn Kültür Merkezi'nde "Albay
Chaberr
• Kültür Servisi - İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde bugün
saat 18.00'de Yves Angelo'nun yönettiği. başrollerini Gerard
Depardıeu ve Fanny Ardant'ın paylaştığı "Albay Chabert"
adlı fîlm gösterilecek. Honore de Balzac'ın romanından
sinemaya uyarlanan filmde. efsanevi Eylau Muharebesi'nde,
bölüğüne kahramanca öncülük ederken öldüğü iddia edilen
Albay Chabert'in 10 yıl sonra ortaya çıkmasıyla gelişen
olaylaranlatılıyor.