26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14MART1995SALI 12 DIZIYAZI Siyasete asker damgası27 Mayıs darbesinin sayısız nedenleri vardır. Bu nedenlcr yurttaşlann ekonomik, sosyal, politik. psikolojik ve aile\i du- rumlanna göre değişiklikler gösterir. Fakat yaşananlar \e araştırmalargöstermiştir kı. as- keri darbelerçoğunlukla kapita- list ülketerle sıkı iltşkiler içinde- ki ülkelerin kaderidir. Osnıan Ulagay'ın 1978 >ılındaki'4 Diin- yamızida Askeri Yönetim Soru- nu" başlıklı araştırmasında. 1958-78 arasında 56 ülkede 143 askeri müdahale olduğu \ e bun- lardan 102'sininamacınaulaştı- ğı belirtiliyor Ulagay. araştır- masında şöyle demektedir: "Coğrafı dağılımına baktığı- nıızda.çoğunlukla kapitalistdö- nüşümlerini tamamlamış iilke- lerie sosvalist-komünist rejimle- ri benimsemiş ülkelerin \er aldı- ğı bölgelerin, müdahaîelerden araımış böigeler olarak belirdi- gi görülüyor. Örneğin, kuzev Amerika ve Okvanusya'da aske- ri müdahale olgusuna raslan- mazken, 28 Avrupa ülkesinden de yalnızca 'çevre' ülkesi konu- mundaki Yunanistan ve Porte- kiz'de askeri müdahale olmuş- tur. Buna karşılık Afrika ve l.a- Darbeler ve Darbeciler NECDET ONUR tin Amerika'daki ülkelerin ço- ğunluğu. Ortadogu ve Asva'da- kilerin ise \an\a vakını askeri müdahale olgusu \aşamıştır." Llagav askeri müdahalelcrlc Kışi Başına Düşen Milli Gelir (KBMG) ılişkisi konusunda da şunlan söylüyor: Milli gelir ve darbe "1958-78 \ılları arasında Kişi Başına Milli Gelir dü/e\ i > ü/ do- lann altında kalan ülkek'rin >ü/- de 68'inde askeri müdahale ol- duğu. buna karşılık KBMG dü- • 12 Mart'tan 12 Eylül'e kadar uzanan zaman sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde "Vatanı ve rejimi kurtarmaya" soyunanların cunta oluşturma girişimleri 1963'lerde başlamış, 1965'te "Tepeden İnmeciler" ve "Demokratik Devrimciler" bölünmesi olmuş, 12 Mart'taki tasfiyeden kurtulanlar da 12 Eylül'ü gerçekleştirmişlerdir. • Askerlerin üstünlükleri olduğu gibi bazı zaafları da vardır. Örneğin, meşruiyet yanları zayıftır, ülkeyi yönetme konusunda teknik bilgileri yetersiz ve hazırlıksızdırlar. Fakat bunun yanında askerlerin örgütlenme ve dayanışma düzeyleri çok yüksektir ve ellerinde silah üstünlüğü vardır. zeyi bin doların üzerindeki ülke- lerde darbe nranının \ ü/.de 3"te kaldığıgörülüvor. Buarada 100- 2(M) dolar gruhunda y ü/de 58 ve 200-500 dolar grubunda > ü/de 39'a düşen müdahale ııranının. 500-1000 dolar grubunda >eni- den > üzde 47've fırlaması dik- kati cekiyor.** Artık hcpımiz biliyoruz ki. ABD içın çıkar ılişkileri olduğu ülkclerdeki rejımın önemı vok- tur. ABD içın önenıli olan. o ül- kcde ış başında bulunanların kullanılıp kullanılamayacağıdır. Rejimın adı ne olursa ol>ıın. her ülkede mutlaka iç ve dış güven- liğı korumakla görevli Mİahlı güç \ardır. ABD. ekonomik yar- dııııla >iyasal kadrolar. .ıskeri vardımla da askeri kadrolarla ilışki kurar. Bugün Türk Silahlı kuvvetlen'ninüstkadcmclcrin- de olup da ABD'de eğitim gör- memiş. madalvaalmamış.ödül- lendirilmemiş subay hcmcn he- nıen yok gibidir. Burada bir küçük parantez açıp dönüyoruz yiııe ABD'nin. 27 Mayıs darbcsindekı tartışı- lan etkısine. Osman l lagav "Dünvamızda Askeri Yönetim Sorunu" araştırmasında bu ko- nuda şunları yazıvor: "Uzun süre ABD çıkarlannın Ortadoğu*daki bekçisi Mende- res'in, bu kez umduğunu bula- mavmca Rus\a\a yönelmesi olasılığı ABD yöneticilerini dü- şündürüvor. İç politikada da sertliğe ve zorbalığa vönelen Menderes'in ikinci bir Nasır ol- masından duyulan kaygılar gi- derek artıyordu. Tüm bu etkenler. subaylar arasında müdahale eğiliminin giderek >a>gınlaşmasına >ol aç- mıştır. 27 Ma\ıs sonrasında va- '68 kuşağı ve 12 Mart I ORAL ÇALIŞLAR MahirlerMaltepe'denkaçınca... 1971 yılının Kasım ayıydı. Ankara'nın kuru soğukları yeni başlamıştı. Mamak As- ken Cezaevi'nde ise ısı her za- man 3-4 derece daha düşük oluyordu. Cezaevindeki koşullar da giderek sertleşiyordu. TBMM'den siyasi tutuklulan da asker kişi sayan kanun çı- kınca,Cezaevı MüdürüSaldı- raner"e gün doğmuştu. Artık aylardırdüşündüklerini uygu- lama zamanı gelmışti. Koğuş- lara bir genelge yavımladı. Bu genelgeyle. günde iki kez ya- pılan sayım 3'e çıkanlacak. saçlar asker gibi tıraş edile- cek. sayımlar sırasında asker komutuyla selama durulacak. tıpkı orduda olduğu gibi astın üste ıtaati temelinde birdisip- lin yaratılacaktı. Aralannda profesörlerin de bulunduğu si- yasi tutuklular. cezae\ i göre\ - lisi erlere bile "Komutanım" diye hitap etmek zorunda ola- caklardı. 'Asker kjşi'ye is>an Bu genelge bardağı taşırdı. Öne sürülen genelge kabul edılemezdi. Katı disiplın is- tekleri orada durmayacak. si- yasi tutuklulan boyun eğdir- meye yönelen bir eziyete dö- nüşecekti. Çünkü bu saldınla- rıtı altında sol düşmanı. de- mokrasi düşmanı örgütlü bir çaba yer alıyordu. Genelge. siyasi tutuklular tarafından reddedilince bir grup askerle albay içen girdi. Ve saldınnın ilk işaretlerini verdi. Bunun üzerine cezaevinin en kalabalık iki koguşunda bulunanlar, koğuşlann kapısı- nı kapattılar ve arkasına ran- zalan dayadılar. Bu eylemin adı cezaevi koşullarında is- yandı. Mamak'ta isyan başla- mıştı. Askeri cezaevlerinde si- yasilerin çıkardıgı ilk isyandı bu. İsyanın başlamasının he- men ardından Ankara Sıkıyönetim Ko- mutanlığı bir bildiri yayımlayarak bizı teslim oîamaya çağırdı. Sıkıyönetim yetkilileri kapı\a gelip bizi kapıyı açmaya ikna etmeye çalışı- yorlardı. Biz ise. normal tutuklulara uv- gulanan yönetmeliğin yürürlükte kal- masını, baskıcı ve hiçbir mantığı olma- yan "asker kişi" uygulamasından vaz- geçilmesini istediğimizi söylüyorduk Direnişle birlikte cezaevinin dığer bölümlerinde kalan arkadaşlanmızla da ilişkilerimiz kesilmişti. Deniz G^zmiş ve arkadaşlarıyla da irtibatımız kop- muştu. Daha da önemlisi. yönetimin verdığı yemeği almadığımız icin açlık sıkıntı- sıyla karşı karşıyavdık. Gerçi direnişin ilk saatlerinde navalandırmaya çıkmış ve havalandırmaya penceresi olan ko- ğuşlardan birparçaekmekalmıştık ama bu. yüz kişilik direnişçi grubunun dişi- nin kovuğuna bile yetmezdi. Aynca hemen o akşam askerler lıava- landırmanın kapısını arkadan zincirle- diler ve havalandırmaya penceresi olan koğuşlan başka biryere naklettiler. Di- ğer koğuşlarda kalan arkadaşlanmızla son bağlantılanmız da koptu. 12 Mart döneminin gençlik onderlerinden Mahir Çayan (sağda) L laş Bardakcı ile mahkemede. • Kapı açılır açılmaz, cezaevi yöneticileri ve gardiyanlar koşarak koğuşlara daldılar. Çok öfkeli ve endişeliydiler. Bizi o öfkeyle epeyce hırpaladılar. Öfkenin nedenini gece nöbetçisi gardiyanlardan öğrendik. İstanbul Maltepe Askeri Cezaevi'nde yatan Mahir Çayan ve dört arkadaşı, bizim isyanı bahane ederek çıkardıkları isyandan yararlanıp kaçmışlardı. Havalandırmava teleferik Direnişi uzun süreli yürütebilmemiz icin karnımızın ac olmaması gerekiyor- duveokoşullardabirçaredegöriinmü- yordu. O anda bir grup Erkek Teknik Yük- sek Öğretnıen Okulu öğrencisi olan ar- kadaşlanmtzdan bironen geldi. Hava- landırma kapısının zincırlerinı sökebı- leceklerini ve havalandırmava çıkabı- leceklerini söylüyorlardı. Havalandırmaya bakan bir asker gö- zetleme kulesi vardı ve nöbetçi askerin gece karanlığında havalandırmada adam görmesi riskli olabilirdı. Telaşa kapılan nöbetçinin ateş etmesi biİe mümkündü. Bütün risklerine rağnıen bir arkada- şımızın havaiandırma zincırlerinı aça- rak dışarı çıknıasına karar verdik. Dış- B adı verilen ve zıraat takültCM öürcn- cisi Dev-Genç"li arkadaşların kaldığı koğuşun duvarları bu havalandırmayîa bitişikti. Daha önce havalandırmaya ba- kan pencereler tuğla ile örülmüştü. Dışan çıkan arkadaşımız bu böliim- deki arkadaşlarla temas kurmuştu. Zi- raatliler. tuğlalann bir kısmını sökerek bize oradan y ardım edebileceklerdi. Gi- den arkadaşımız bu ışin sürekli olması- nı sağlayacak bir yöntcm dc bulmtıştu. Bizim pencerelerden karşı pencerelere uzanan çamaşır ipleri artık yiyecek ak- taracak teleferıklere dönüşmüştü. Ak- şam karanlığıyla birlikte bu teleferik harekete geçıvor ve bize Dış-B koğu- şundan ekmekler aktanlıvordu. Cezaevi yönetımının bizı aç bıraka- rak pes ettımıe taktiği tutmamıştı. Bi- zim karnımızı doyurduğumuzdan ha- bersızbeklıvorlardı. Günlerböv le geçip gitti. Ancak altın- c\ gün beklenıediğimiz bir gelışmeyle karşılaştık. Bir anda cezaevi- nin çatısını eli silahlı askerler kapladı. Silahların namlusu bizim kaldığımız koğuşların penceresine yönelmişti. Bu eylem sürerken kapıdan gür bir >es bizi uyarmava baş- ladı. Biran önce kapıyı açma- mızı isteven bu ses, bize beş dakika süre tanıdı. Eğerbu sü- re içinde kapıyı açmazsak. kaynak makineleriyle kapıla- n keseceğini ve zorla da olsa içeriye gireceğinı söyledi. Biz bu sesi tanıyorduk. Cezaevi- nin güvenliğinden sorumlu 228. Pi>ade Alayı Komutanı Sabri Demirbağ'ın ^esıydi. Sert bir karaktere sahip bu al- bay da solcu düşmanı olarak ün yapmıştı. Sabn Demirbağ daha sonra general oldu. Is- tanbuPda Tuzla Piyade Okulu Komutanı iken solcu bir gru- bun silahlı saldınsına uğrava- rak yaralatıdı ve daha sonra emekli edildi. Beş dakika dolar dolmaz askerler harekete geçtiler. kaynak makineleri çalışmaya başladı. Silahlı askerler pen- cerelere ivice yaklaştılar. Askerterin öfkesi Daha fazla direnmenin an- lamsız olduğu ortaya çıkmış- tı. Aramızda yeniden kısa bir değerlendirme yaptık ve ka- pıyı açmayı kararlaştırdık. Kapı açılıraçılmaz. cezaevi yöneticileri ve gardiyanlar ko- şarak koğuşlara daldılar. Tu- valetlere. ranzalann altlanna. duvarlann köşelenne dikkat- lebakıyorlardı. Etrafı kolaçan etme işlemi bittikten sonra bi- zimle ilgilendiler. Hepimizi sıraya dizdiler ve tekrartekrar saydılar. Cok öf- keli ve endişeliydiler. Bizi o öfkeyle epeyce hırpaladılar Bir kısım arkadaşımızı da ce- za olarak piyade alayının di- siplin adı verilen hücrelerine kapattılar. Subaylann neye kızdıklan- nı bir türlü anlayamıyorduk. Bu arada ranzalarımızı da aldılar. saçlanmızı bü- yük bir öfkeyle kestiler. Öfkenin nedenini gece nöbetçisi gar- diyanlardan öğrendik. İstanbul Malte- pe Askeri Cezaev i 'nde yatan Mahir Ça- van ve dört arkadaşı. bizim isyanı ba-' hane ederek çıkardıklan isyandan ya- rarlanıp kaçmışlardı. Bize destek verdiklerini söyleyen ts- tanbulclaki siyasi rutuklular. iki gün ko- ğuşlan kaparmışlar ve bu arada Mahir Çayan. Cihan Alptekin. Ömer Ayna, l laş Bardakcı ve Zi\a Yılmaz kaçmış- lardı. L'zun süredir kazdıklan tünelden kaç- mak için uygun birzaman kollayan Ma- hırÇa> an vearkadaşlan. bizim ayaklan- dığımızı Ankara Sıkıvönetim Komu- tanlığı'nın radyodan vayımlanan bildi- nsinden öğîenince bu fırsatı kaçırma- mişlar v e bizı desteklediklerıni söyleye- rek kapılan yönetıme kapatmışlardı. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı. bi- zim de bu volla kaçmış olabileceğimi- zi düşünmüş. ve paniğe kapılmıştı. Yarın: Baki Tuğ, Demirel ve Faik Türün vımlanan tüm anı ve açıklama- lar da bunu doğrulamaktadır. Avdınlar.sivil bürokrasivegenç- lik gibi o gün için toplumun en etkin ve sesli kesimlerinin subay- larla büvük ölçüde görüş hirliği içinde oİmaları da, siv il desteğin güçlenmesini sağlamıştır. Ote vandan, uluslararası konjonk- tür de böv le bir müdahaleve el- verişli görünmektedir." Sonuç olarak 27 Mayıs. ço- ğulcu demokrasiyi kurumlaştı- rıp geliştirecck bir anayasa ha- zırlanmasını sağlamış, mülklü- gırişimci sınıflann kayıtsız-şart- sız cgcmen olma iddıalarını sı- nırlayıcı veçerçevelevici birni- tclik taşıyan. askcri müdahale literatüründe kendine özgü bir veri olan, laik-demokratik-Ke- malist anlayışı içeren bir hare- kettir. Fakat askerlerin üstünlükleri o'duğu gibi bazı zaaflan da var- dır. Örneğin, meşruiyet yanları zayıftır. ülkeyi yönetme konu- sunda teknik biigileri yetersiz ve hazırlıksızdırlar. Fakat bu- nun yanında askerlerin örgüt- lenme ve dayanışma düzeyleri çok yüksektir ve ellerinde silah üstünlüğü vardır. 27 Mayıs darbesini yapanlar. destek veren aydınlar ve CHP'nıngenç kadroları ile bir- likte hazırladıklan anayasa, pek çok demokratik hak ve özgürlü- ğü kapsıvordu. Fakat. demok- ratikleşme. hak ve özgürlükler konusundakibeklentılerecevap verilememesı. darbeye destek veren kesimlerde ve özellikle orduda albavdan aşağıya doğru genç subaylarda hayal kınklığı ve huzursuzluk yaratmıştı. Ho$nutsuzlar sahnede Milli Birlik Komitesi'nin dı- şındaki darbeci subaylann oluş- turduğu cunta daha radikal ön- lemler alınmasını isterken. po- litikacılarla yakın ilişkiler için- deki Milli Birlik Komitesi üye- leri. arkalarındaki ordu desteği- nin giderek erimesinin telaş ve tedirginliği içindeydiler. 27 Ma- yıs darbesinde önemli rol oyna- yan Albay Talat A>demir*in ko- mutasındakı Harpokulu. cunta- nın illegal karargâhı görünü- mündevdi. \'önetime karşı olan cuntacı- lar. 27 Mayıs'ın amacına var- madığını savunuyorve Demok- rat Parti'nin kurulan yeni parti- lerle fiilen devam ettiğinin ka- nıtlandığını ilerı sürüyoriardı. Bunun için de genel seçim so- nuçlannı gösteriyorlardı.. Ve Talat Aydemir ile arkadaş- lan 22 şubatta Ankara "da strate- jik noktalan ele geçirip. radyo verici ve istasyonlanna el ko- yarken. Çankaya Köşkü'nü de çevirmişlerdi. Darbecilerle hü- kümet yanlısı kuvvetler arasın- da yeryer çatışmalar olurken. İsmet İnönü tarihsel kişiliğinin ağırlığını koyup kan dökülme- sini önledi. Emekliye sevk edi- len Aydemir ve arkadaşlan or- dudaki etkinlik \e ilişkilerini sürdürüp. politik ve ekonomik istikrarsızlığın yarattığı yaygın olumsuzluğun desteğinde açık açık 21 Mayıs darbesini hazır- ladılar. 21 Mayıs darbesi deba- şarısızlıklasonuçlanmış. Avde- mir ile Gürcan idam edilmiş, 22 şubat ve 21 Mayıs kadrosunun tamamı değişık hapis cezaları- na çarptırılmışlardı. 12 Mart ile ilgili açıklamalar- dan ve yazılardan anlaşılıyor kı. 12 Mart'tan 12 Eylül'e kadar uzanan zaman sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde % *Y'atanı \e rejimi kurtarmaya* soyunan- ların cunta oluşturma girişim- leri 21 Mayıs'tan bir süre sonra I963"lerde başlamış. 1965'te Tepeden İnmeciler" ve "'De- mokratik Devrimeiler*' bölün- mesi olmuş. 12 Mart'taki tasfi- yeden kurtulanlar da 12 Eylül'ü gerçekleştirmişlerdir. Yarın: Cürler ve Batur sahnede Y ı l l a r c a E r i ş m e k I s t e d i ğ i n i z M u t l u l u ğ a Ve S a h i p O l m a k I s t e d i ğ i n i z Y u v a n ı z a Y a k ı n d a K a v u ş a c a k s ı n ı z . V e I ş t e Y e n i A d r e s i n i z . . . ANKARA NOTLARI MLSTAFA EKMEKÇİ Ektiklerini Biçenler... Cumartesi günü, Ankara'da "Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı"n\n Birinci Olağan Genel Kurul toplantısı var- dı. O gün izmir'de olduğum için katılamadım. Birtelgrafla, toplantıya katılanlara başarılar diledim. Ankara'ya gelince, toplantı ile ilgili bilgi aldım. Seçimler sonunda Köy Enstitü- leri Vakfı yönetimi şu kişilerden oluşmuş: Ali Yılmaz (Başkan), Naci Tataroğlu (Başkanvekili), Mehmet Yiğit (Sayman), Mustafa Aydoğan (Yazman), Veli Görmez (Uye), Ali Dündar (Üye), Mahmut Makal (Üye). Yedek üyeliklere: Mustafa Gökkaya, Nadir Gezer, Mustafa Şanlı; Denetleme Kurulu na: Hasan Arabacı, Eyüp Yaşar, Dursun Kut seçilmişler; Denetleme Kuru- lu'nun yedek üyesi: Hacı Angı. (Görev alanlara başarılar!) Köy Enstitüleri Vakfı'nın yeni yazışma adresi (İsmet Tir- yaki Iş Merkezi, Atatürk Bulvarı 64/10, Kızılay-Ankara). Top- lantıya, Türkiye'nin dört bir yanından gelerek katılmış üye- ler. 96 yaşındakı Ferit Oğuz Bayır. Foça'dan gelip katılmış toplantıya. Rauf Inan gelememiş. Istanbul'dan Mehmet Başaran, Pakize Türkoğlu, Bekir Semerçi, Yılmaz El- mas, Osman Yıldız. Dikili'den Osman Özgüven, Iz- mir'den Mehmet Cimi, Sabri Kurt, Mevlüt Kaplan, An- talya'dan Veli Görmez, Mustafa Şanlı; Konya'dan Galip Candoğan (Taşkafa), Ankara'dan Talip Apaydın, bir ara Yakup Kepenek katılmış. Konya Ereğlısi'nden gelen Mus- tafa Karataşyaptığı konuşmada: - Her şey iyi gidiyor. demiş. Yöneticiler gelip örnek alsın bızden! Prof. ServerTanilli'nın Strasbourg'dan yolladığı ileti bü- yük alkış toplamış. Prof. Tanilli. iletisınde şöyle diyor: "Sevgili arkadaşlarım, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı 'nın kuruluşuna pek sevindim. Böylesi bir kuruluş gereklıydı; onu yaşama geçirenleri yürekten kutlarım. İlk Genel Kurulunuzun top- landığı şu günde, bizzat olmasam bile, manen aranızda ol- duğumu bılmenızi isterim. Düşüncelerimı, bırmesajda -ayrıntılanyla- dile getirme- nin güçlüğünü takdir edersinız; o baktmdan genelde kala- rak şu birkaç noktanın altını çızmekle yetıneceğim. Köy Enstitüleri, başta üretime dönük eğitimle, halk ço- cuklarının okutulmasının yollarını açmak bakımından; eş- sız bir deneyimdi. Türkiye 'de eğitimin, her türlü çağdaş pe- dagojık ılkeden saptırıldığı ve hemen her yönüyle antide- mokratik bir kisveye büründürüldüğü -şu içinde bulundu- ğumuzyılların- gerçekliğini gözönünde tutarak, ülkemizde demokratik eğitimin yeniden örgütlendirilip yaşama geçi- rilmesi yolunda mücadele vermek zorundayız. Vakıf, bu mücadeleyi, yayınlanyla, kongre ve paneller düzenleyerek, hatta gerektiğinde ornek okullar açarak ya da açılmasına öncülük ederek yoğunlaştırmalıdır. Somut eylemlere ve eserlere alabildiğine gereksinme- miz vardır. Hatırlatmak istediğım bir başka nokta da şudur: Cum- huriyetımizi kuranların en büyük mirası, laık eğitimdir. La- iklik ise devlet etkinliğinin her alanında olduğu gıbı, en baş- ta da eğitimden dışlanmıştır bıldığınız gibi. Bunu yapanlar, yurdumuza ve insanlarımıza en büyuk kötülüğü yapmışlar- dır. Daha da karanlık bir geleceğe doğru götürülmek isten- diğımiz şu koşullarda. laik eğitim, bu arada özellikle öğre- tim birliği ilkesini savunmak, -belkı her zamankinden çok- yaşamsal bir nıtelik kazanmıştır. Vakıf, bu yolda da elinden gelenı yapmalıdır. Bir mesajın dar sınırlan İçinde, ancak bu iki noktaya de- ğinebildım. Bunların dışında kalanlar da pek önemlıdırler. Vakfın yönetiminde yer alacak arkadaşların, eğilecekle- ri her konuda tarihsel bir hizmette bulunacaklarını hatırla- tarak, onlara şimdiden başarılar diliyor; hepinizi selam ve sevgilerle selamlıyorum." • • • Istanbul'da pazar günü Küçükköy'de, Alevilerin toplan- dıkları kahveleri silahla tarayıp. cinayet işleyen yobaz fa- şistlerin yaptıklarına hıç şaşırmadım. Günlerce yazdım. söy- ledim, dılimde tüy bitti. Köy Enstitülerinı kapatanların şak- şakçıları, Köy Enstitülerinin adını ağızlanna almayanlar, da- ha ne olsun istiyorlardı? "Ne ekersen onu biçersin" demiş atalar. Işte ekilenler bir bir biçiliyor. Yapmayın etmeyin! Sonu kötü olur. dedik dinletemedik. - Politikacı oruç ayında iftar veremez, bu din sömürüsü- dür! diye yazdım, kimse oralı olmadı. Herkes bildiğini oku- du. En sert eleştirilerde bulundum. "Oruç Ayı mı, Zulüm Ayı mı?" diye attım. yazıya başlığı. bana mısın diyen olmadı. Zulme başlamak için, demek oruç ayının bitmesini bek- lerlermiş. Zulmün ayı günü mü olur? Oruç ayında. Kocatepe Camisi, sanki bir siyaset alanıy- dı. "Aczmendi" denen bir grup, caminin içinde "ayin" ya- pıyor, Hacı Başbuğ, bir başka gün "konferans" adı altında konuşuyor. Gün gün polıtikacılar akın ediyor! Siz hiç Atatürk ün, ismet Paşa'nın, cumhurbaşkanlık- ları döneminde, Çankaya'da "ıftar" verdiklerini duydunuz, biryerierde okudunuz mu? Ben duymadım, okumadım. Ya- pılanlar bir anlamda Atatürk'e, O'nun ilkelerine ihanet de- ğil miydi? Din sömürusünün bir türü değil miydi? 1927 yılında, "Türk Ocakları Kurultayı "nda söyleşiler sü- rerken, devrimler tartışılmaktadır. Üyelerden biri heyecan- la atılır: - Paşam der müsterih ol, bu inkılap yerleşmiştir. Millet bunu anlamıştır, benimsemiştir. Inkılabımızın halk tabaka- lanna kadar her tarafta kökleşmiş olduğu muhakkaktır. Bundan emin ol paşam... Mustafa Kemal, bir an durur. şöyle der: -Arkadaşlar, inkılabımız henüz yenidir. Dedikleh ğibi kök- leşip benimsendiği hakkındaki kanaatlerimiz ancak ileride karşılaşacağımız hadiselerle tahakkuk ve teeyyüt edecek- tir (sağlamlaşacaktır). Fakat şımdi şuna emin olmalısınız ki bugün başına şapka giyen, sakalını, bıyığını tıraş eden, smokir. ve frakla cemıyet hayatında yer alanlanmızın ço- ğunun kafalannın içindeki zihniyet hâlâ sarıklı ve sakallıdır. BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAGA: 1/ Hoş kokulu ve güzel çi- çeklerı için yaygın olarak yetiştirılen tırmanıcı bit- kı. 2/Tatsız tuzsuz yiye- cekler için kullanılan bir sözcük... Hint müziğine özgü telli bir çalgı. 3/Ma- tematikte kullanılan sabit bir sayı... Osmanlı ordu- sunda hassa birliklerince kullanılmış kısa mızrak. 4/ Motorlu taşıtların elektriğinı sağlayan av- gıt... Lantan elementınin simgesi... Bir nota. 5/ Kolyos. us- kumru. sardalva gibi balıkların ufa- ğı... Vantılatör. 6/Felsefedeki kuşku- culuk öğretisinın eski adı. 7/ Bir ka- bın oylumunu ya da alabileceği mik- tan hesaplama. 8/ Tatlı bir çörek... Koruyucıı. 9/ Bizmutun simgesi... Gebeliği önlenıek için dölyatağı içi- ne konan sarnıal biçimınde araç YUKARIDAN AŞAĞI\A: 1/Gemılcrde kullanılan birçeşit ka- lın sieim. 2/İki >opavla çalınan. fıçı biçınıinde Japon da\ ıılu... Kayak 3/Sahip... Birim. 4/Miirekke- bi kıırutıııakla kullanılan çok ince kum .. Damarlı ve yan say- daııı bir tny 5/ \anıt veremez duruma getirme. susturma. 6/Mar- nıara Denı/i'nde tııri>tik bir ada... Olağanüstü veteneğı ve yara- tıcı LTIICU olan kımse. 7/ Liste başı olmuş lıafif ıınızık parçası... kaçıııa. HJ Küçük mağara... Bir çeşıt yas»ı ekıiK'k. 9/ Peşin pa- rayla, bcllı bir süre için bir şcye alıcı olma işi... Vilayet.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle