Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17ŞUBAT1995CUMA
HABERLER
IVobel, şiddeti
destekteyene
venilmez
7
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-TBMMBaşkanı
Hüsamettın Cindoruk. eski
DEP Mılletvekili Leyla
Zana'nın dört Norveçlı
garlamenterce Nobel Banş
Ödülü'ne aday
gösterilmesiyle ılgilı olarak
"Nobel'i sılahlı eylemi
destekleyene verme âdeti
yoktur. Orneği de yoktur"
dedi. Cindoruk, resmi
ziyaret için Ankara'da
bulunan Noneç Meclıs
Başkanı Kirstı Kolle
Gröndahi'ın geziMne katılan
Norveçlı gazetecılenn
sorulannı yanıtladı.
ANAP'tan iptal
başvurusu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bûrosu)-ANAP. Hazme
Müsteşarlığı ile Dış Tıcaret
Müsteşarlığı'nın kuruluş \e
görevlerine ilişkın yasada.
memurlann haklanna
yönelik yapılan
düzenlemelerin. anayasanın
eşitlik ilkesıne aykın olduğu
gerekçesiyle iptalleri içın
Anayasa Mahkemesi'ne
başvurdu
Merkez Bankası
yolsuduk davası
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Eskı Merkez
Bankası Başkan Yardımcısı
Ercan Kumcu'nun. bankanın
Ulus'taki ana hizmet
binasının restorasyonu
sırasında, kurumu zarara
uğrattığı ve "hizmet
nedeniyle emniyeti
suiisttmal ettiği"
gerekçesiyle yargılanmasına
başlandı. Kumcu hakkında
7.5 yıla kadar hapis cezası
isteniyor. Ankara 10. Asliye
Ceza Mahkemesi'nde dün
başlayan duruşmaya. Ercan
Kumcu ve avukatı ile
Merkez Bankası avukatlan
katildı.
Sosyal yardım
zamlan yasal
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Anayasa
Mahkemesi. malullük.
yaşlılık ve öliim aylığı
bağlananlara yapılan sosyal
yâtfdım zamlannı. kamu
kurum ve kuruluşlannın
ödemesine ilışkin hükmün,
anayasanın eşitlik ılkesine
aykın olduğu gerekçesiyle
yapılan iptal ıstemını
reddetti. Anayasa
Mahkemesi. Yüksek
Mahkeme Afyon 2. Asliye
Hukuk Mahkemesf nce
yapılan ıtirazı oybırliğıyle
reddederek. Sosyal
Sıgortalar Kurumu'nun
(SSK) malullük. yaşlılık ve
ölüm aylıgı bağlananlara
ödenen sosyal yardım
zamlannı, kamu kurum ve
kuruluşlanndan almasını
anayasaya aykın
bulmadığmı açıkladı.
Celplere bayram
eptelemesî
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) -Milli Savnnma
Bakanlığı. 21-27 şubat
tarihlerinde yapılması
öngörülen 1995 yılı Şubat er
celplennin se\k günlerini,
yükümlülerin ba>Tamlannı
evlerinde geçirmelerinı
sağlamak amacıyla 6 Mart
1995 tarihıne kadar uzattı.
Bakanlıktan dün konuyla
ilgili olarak yapılan
açıklamada, yükümlülerin
sevk evraklanndaki 21 -27
şubat olarak belırtılen
tarihlenn. 6 Mart 1995 tarihı
olarak değiştirıliceğı ifade
edıldi. Açıklamada.
yükümlülerin askerlik
şubelenne başvurarak.
belgelenndeki sevk
tarihlerinı düzelttırmelen
istendi. Şubat 1995 celbıne
tabi olan yükümlüler, sevk
evraklannı bugünden
ıtibaren askerlik
şubelerinden alabilecekler.
Göknel'den
tazminat istendi
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-Eski ASKİ Genel
Müdürii Şükrü Barutçu'nun.
eski İSKl Genel Müdürü
Ergun Göknel ve Temız
Üstün hakkında kendısını
Alman Thysecn firmasından
riişvet almakla suçladıklan
gerekçesiyle açtığı davanın
dün yapılan duruşmasında,
Avukat Şahin Mengü
tarafından hazırlanan
dılekçe, okundu. Dılekçede,
30 Eylül 1993'te yayımlanan
"Arena" adlı programda
Göknel-'in ses bantından
"Şükrü Barutçu'nun riişvet
aldığını bana Enka şirketi
çalışanlanndan Temız Üstün
söyledi'" diye suçlamalarda
bulunduğu belirtilerek
Göknel ve Üstün'den 200
milyon lira ta?mınat
isteminde bulunuldu.
Eski DEP'li Kılınç, 'sürgünde meclis' için destek ararken Boyner de nabız yokluyor BÎR BAKIMA
Almanya'da 'Kürt
9
kulisiDtLEKZAPTÇIOĞLt
BERLİPs - Ikı ayn siyasi ce-
nahtan ıki politikacı, bugünlerde
Almanya'da "Kürt sorununun
çöziimü" için kulis faaliyetinde
bulunuyor. Eski DEP Mılletveki-
li Mahmut Kılınç, Alman politi-
kacılara "sürgünde meclis" pro-
jesıni tanıtıp destek arayışına çı-
karken Yenı Demokrasi Hareke-
ti Genel Başkanı Cem Boyner de
bütün ağır toplannı yanına alarak
Almanya'da tanıtım gezısıne
başhyor.
Cem Boyner. özellikle "kar-
deşpartisi" Alman lıberallenyle
•Eski DEP Adıyaman Milletvekili Mahmut Kılınç, dün Frankfurter
Allgemeine gazetesine verdiği demeçte "sürgünde meclis" projesini tanıtarak
"Kürdistanaa uluslararası gözetim altında bir halk oylamasını
amaçladıklannı" açıkladı.YDH lideri Boyner de bir dizi etkinliklere katılmak
üzere Almanya'da.
(FDP) temasta bulunacak. Al-
manya'da lıberaller, seçimlerde
yüzde 5 barajını aşmakta bile
zorlanıyorlar.
Eski DEP Adıyaman Mıllet-
vekili Mahmut Kılınç. dün
Frankfurter Allgemeine gazete-
sine verdiği demeçte "sürgünde
meclis~ projesini tanıttı ve "Kür-
distan'da uluslararası gözetim al-
tında bir halk oylamasını amaç-
ladıklannı" açıkladı. DEP'ınya-
saklanmasından sonra Brüksel'e
kaçan altı mılletvckilinden biri
olan Kılınç. '.sürgünde meclis'ın
2 martta toplanacağını bildırdı.
toplanma yerını kesın olarak
açıklamayarak "Bir Avrupaken-
ti" demekle yetındi.
PKK'nın. Ulusal Kurtuluş
Ccphesi ERNK aracılığıyla de-
netim sağladığı Kürt Mecli-
si'nde DEP'li eski milletvekille-
rı. Kürt Kadınlar Bırliğı adlı bir
örgüt \eçeşıtlıdemekleryerala-
cak. Kılınç ise "meclisin
PKK'nin meclisi olmadığını,
PKK'nin bu mecliste sadece yer
aldığınr öne sürüyor.
Mahmut Kılınç. muhafazakâr
İnsan Haklan Vakfı Adana I emsikiliği'nin açüışına Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu. İ HD Genel Baskanı Akın Birdal. eski Adana
EmniyetMüdürü. V'ali Naci Parmaksız(ortada)kaöJmışlardı.lFotoğraf: SAMİH AZMt EZER)
İHV'ye rekor işkence başvurusuADANA (Cumhuriyel İUeri Bürosu) -
Açılışının üzennden bir hafta bile
geçmeden İnsan Haklan Vakfı (İHV)
Adana Temsilc'ilığf ne 'İşkence gördüm"
deyip tedavi olmak amacıyla başvuranlar
oldu. Vakıf bünyesinde bir araya gelen
gönüllü doktorlar. 'hasta kendilerini
bırakana kadar*, başvuran kım ve neci
olursa olsun iyileştirmeye (rehabilıte
etmeye) başladılar.
insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı
Azimet Köy lüoğlu,
(HD Genel"Başkanı Akın Birdal.
İHV Genel Başkanı YavuzÖnen,
eski Adana Emniyet Müdürü Naci
Parmaksız(halen Adana Valısi). Avrupa
Topluluklan Komisyonu Türkiye
Temsılcısi Jörg Vblker Ketelsen,
Kızılhaç yetkilisi I.ars Odefors,
Friedrich Nauman Vakfı Daimi
Temsilcisi VVUheun Hummen,
Avukat Per Stadip ve çok sayıda
konugun da katıldığı bir törenle 11 Şubat
1995 Cumartesı günü açılan İH\'
Temsilcilıği, deyım yenndeyse 'işkence
görenlerin' ya da 'gördüğünü öne
sürenlerin' akınına uğradı. Vakfın Adana
temsılcısı. aynı zamanda Çağdaş
Hukukçular Derneği Şube Başkanı avukat
Mustafa Çinkıbç, birkaç gün içerisinde
tam 14 kişının başvuruda bulunduğunu
belırttı.
Hasta bırakana kadar
Vakıf Temsılcısi Mustafa Çinkılıç'ın
verdıgi bılgilere göre. 'îşkenee gördüm'
dıyen kim olursa olsun. yanı siyasal-
toplumsal gorüşü her neyse. ıncelemeye
alınıyor. tşkence gördüğünü söyleyen
kışiye öneride. 'nasü" \ e 'ne zaman'
sorulan yöneltilıp aynntılı bılgı isteniyor.
Kocası tarafından dövülen, sokakta adi ya
da siyasi bir kavgada yaralanan, işkence
gören kişileıin başvurusu?.. •
İHV. bu türden başvurulara kapalı.
Yalnızca 'devletin birimlerinde eziyet
görenlerin başvurulanna" açık. Çinkılıç,
işkence görenleri ivileştırmek için vakıf
bünyesinde çalışmayı kabul eden 30
gönüllü doktor bulunduğunu belirterek
çalışma ılkelenni şöyle açıklıyor:
" Başvuran kişi önce vakıf hekimi
tarafından muayene ediliyor. Hastayı
ürkütmemek en temel ilkc. İşkenceve bağlı
bo/ukluğu saptamak için gerekli tetkikkr,
laboraruvar çalışması yapılıyor. Daha
sonra hasta uzman doktora gönderiliyor.
İlaç gidcri dahil. her türlü harcama,
vakfımı/ tarafından karşılanıyor. Hasta,
bizi bırakana kadar biz hastavı
bırakmıyoruz. İ'stesinden gclemediğimu
hastayı gereğinde vakfın Ankara daki
merkezine, olmazsa > urtdışma bile
gönderebiliy oruz."
insan Haklan Vakfı Adana Temsilcilıği.
"İşkence görenlerin ledavisi sırasında
yapılan -yapılacak olan- harcamalan",
insan haklan savunucusu kişıler.
dernekler. vakıflar. Kızılhaç. Avrupa
Topluluğu, Fnederich Nauman Vakfı gibi
kuruluşlann bağtşlanndan karşılıyor.
karşıiayacak.
Mustafa Çınkılıç. işkence gördüfünü
söyleyen herkesin, hangı siyasal görüşü
savunuyor olursa olsun, vakfa başvurarak
çözüm arayabileceğini vurgulayıp bir
çağn yapıyor:
"Hiç kimseve siyasal künligini
sormuyoruz, söylerse işaretliyonız.
Sonuçta \ardığımız. varacağimız bilgileri,
tedaviyi medyaya bildirmek gibi bir
anlayışımız da yok. Cerek basvurular ve
gerekse kaynak anlamında desteğe
ihtiyacımız var. bu desteği bekliyonu."
I
Frankfurter Allgemeine gazete-
sıne, Almanya'ya "sürgünde
meclis' projesini tanıtmak için
geldiğini, bırçok Alman politi-
kacıyla görüşmc fırsatı bulduğu-
nu ve -Almanya'da bu haberin
büyük sempatiyle karşılandığı-
nı" söyledi. Kılınç. hangı polıtı-
kacılarla görüştüğünü açıkla-
maktan kaçındı. Ancak Kılınç'ın
Almanlara mesajı şunlan içeri-
yordu:
"Kürt sorununun cöıülmesi,
sizin de çıkannızadır. Alman-
ya'da Kürtleıie vaşanan sorun-
iar, Türkive'deki savaştan kay-
naklanıyor. Bonn, Ankara'ya
yardım ediyor; Türkiye'ye gön-
derilen Alman silahlan Kürtlere
karşı kullanıhyor. Bu da Kiirtle-
rin Almanya'va antipatisini be-
raberinde getiriyor." Alman po-
litıkacılara. -Almanya'nın uzun
vadeli çıkarlannı göz önünde tut-
ma" çağnsı yapan Mahmut Kı-
lınç. Kürtlenn "Ortadogu'da
stratejik bir kesişme noktasında"
yaşadığını, "su ve enerji rezer\-
lerinin ellerindeolduğunu" özel-
likle vurguiadı.
Cem Boyjıer, AJmanya
turunda
Bu arada Yeni Demokrasi Ha-
reketi (YDH) Genel Başkanı da
Almanya tunına çıkıyor. Boyner,
bugün Strasbourg'dan Bonn'a
geçerek önce Alman liberalleri-
nin vakfı olan Fnedrich Ne-
umann Vakfı'nı ziyaret edecek.
Avrupa Boşnak Derneklen Kon-
federasyonu'ndan Fadila Memi-
şeviç ve Bosna Dev let Başkanı
İzzet Begoviç'ın Almanya tem-
silcisi Hacı Hamziç'le görüşme-
sinden sonra Türk-Alman Parla-
menterlerGrubu'nun toplantısı-
na katılacak.
Boyner'in programında Mec-
lis Başkanı RitaSüssmuth'lagö-
rüşmenin yanı sıra Dışışleri, Ba-
kanı ve Alman liberalleri Hür
Demokrat Parti Genel Başkanı
Klaus Kinkel'le görüşme de bu-
lunuyor.
Boyner bu akşam Türkiye
Araştırmalar Merkezi'nin dü-
zenlediğı toplantıda. "Türki-
ye'de demokratikleşme ve Kürt
sorunu" konulu bir konferans
verecek.
Cuma günü belli başlı Alman
medyalarının temsilcıleriyle
kahvaltıda bir araya gelecek olan
Boyner. daha sonra Almanya'da-
ki çeşitli Türk derneklenyle te-
maslannı sürdürecek.
YDH. dün Almanya'da ya-
yımlanan Türk gazetelenne ver-
diği büyük ılanlarla halkı yann
akşam Essen'de düzenlenecek
bir toplantıya da katılmaya ça-
ğırdı.
Toplantıyı. daha önce
ANAP'a yakınlığıyla tanınan
Avrupa Türk Akademısyenler
Birliöi EATA düzenlıvor.
SERVER TANİLLİ
_ ^^ ^^ ^ _ _
Karayalçın Isveç'ten hoşnut aynldıGL RHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Başbakan
Yardımcısı \e Dışişleri Bakanı
Murat Karavalçın, Iskandınav ya
gezisinin son duragı olan Stock-
holm'dekı temaslarından gayet
hoşnut olduğunu sövledi. Çar-
şamba günü Isveçli meslektaşı
Lena Hjelm-\Vallen ile görüşen
Karayalçın. daha sonra tsveç
Parlamentosu'nu ziyaret etti.
SHP lideri. izlenımlerinı Cum-
huriyet'e şöyle açıkladı:
"Gorüşmeler çokyaraıiı oldu.
Aslında ben buraya bügilendir-
mede bulunmak amacıyla gel-
dim. Herhangi bir anlaşma için
gelmiş değilim. Bence bilgUendir-
•Iskandinavya gezisinin son durağı Stockholm'de İsveç Dışişleri Bakanı ve
bazı parlamenterlerle görüşen Murat Karayalçın, izlenimlerinin çok olumlu
olduğunu söyledi. İsveç Dışişleri Bakanı Lena Hjelm-Wallen de Türkiye'nin
gümrük birliğine girmesini olumlu karşıladığını belirtti.
mcamacına ulastı. Değişik konu-
larda tartıştık; sonuçtan çok
memnunum. Yalnı/ca Dışişleri
Bakanı 'yla değil, öğleden sonra
Meclis'te parlamenterlerle de
tarbşma olanağı buldum. Bana
Türkiye'yle ilgili değişik sorular
sordular, onlan yanıtladım. Fin-
landiya ve Danimarka'da olduğu
gibi İsveç'teki temaslanmdan da
çok memnunum.'"
Murat Karayalçın. Türkı-
ye'nın gümrük birliğine girmesı
konusunda herhangi bir destek
sözü alıp almadığı sorusunu şöy-
le yanıtladı:
"Bana dofnıdan doğruya ve-
rilmiş herhangi bir söz >ok. Ama
görüştüklerimin hepsi basına
yaptıklan açıklamalarda Türki-
ye'nin girişûntni destekledikleri-
ni söylediler. Sayın Dışişleri Baka-
nı Lena Hjelm-VVallen de birlik-
te yediğimiz yemekten sonra yap-
tığı açıklamada bizi destekiediği-
ni ifade etti Biz Türkive olarak
1963 ve 1973 anJaşmalannın tüm
ön koşullannı yerine getirmiş ol-
manın bilinci içinde gümrük bir-
liğine girmevehazırolduğumuzu
söylüyoruz. Muhataplarımız
hangi gerekçeyle buna yaklaşır-
lar, onu bilemem."
Murat Karayalçın. bir gün ön-
ce çeşitli partilerden bir grup
parlamentenn Türkiye Içişlen
Bakanı Nahit Menteşe'ye bir
mektup göndererek "yargısızin-
faz** konusunun incelenmesinı
RP'li Melih Gökçek'in şeriatçı müdüründen "ümmetçilik" çağnsı:
Kurtuluş,AUah vıyasalanyla ohırANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Seçildıkten sonra
atadığı Itfaiye Müdürü
"imam" çıkan RP'li Ankara
•RP'li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih
Gökçek'in, 25 rrilyon lira bütçesi bulunan EGO
Genel MüdürlüğiTne getirdiği Ömer Vehbi
Büyükşehır Belediye Başkanı Hatipoğlu, "Kürt Sorunu" adlı kitabında,
Melih Gökçek ın. 25 tniyon Müslümanlann "ümmetçi" bir anlayışla birleşmeleri
gerektiğini savundu. Hatipoğlu, PKK ve Türkiye
Cumhuriyeti'nin, 'İaik, milliyetçi ve baskıcı"
nitelikleriyle, birbirinin kopyası olduğunu öne sürdü.
lira bütçesi bulunan EGO'nun
Genel Müdürlüğü'ne
getirdiği Ömer Vehbi
Hatipoğlu'nun, şenatçı
mesajlar ıçeren görüşlerini
"Bir Başka Açıdan Kürt Sorunu" adlı
kitabında topladığı öğrenildı.
Müslümanlann, "ümmetçi" bir anlayışla
birleşmeleri gerektiğini. "kurtuluşun,
ancak Allah'ın yasalannda olduğunu'"
sa\unan Hatipoğlu, PKK ve Türkiye
Cumhunyetı'nin. "İaik, milliyetçi ve
baslocı" nitelikleriyle, birbınnin kopyası
olduğunu öne sürdü.
Hatipoğlu. 1992 yılında yayımlanan "Bir
Başka Açıdan Kürt Sorunu" adlı
kitabında. "Türkleri de, Kürtteri deaşan
bir kudretin yasa koyma hakkına sahip
olduğu bir nizamda ancak bağımsızlık
sağlanabilir" dedi
Ömer Vehbi Hatıpoğlu'nun, Mesaj
Yayınları tarafından basılan kitabında dıle
getirdiği bazı görüşler şoyle:
Tek sorumlu resmi ideoloji: Devletin rcsmı
ıdeolopsı bu baskı ve zulüm polıtikasını
yıllar boyu bu bölgede uygulamı^tır.Ne
adına uygulamıştır? Bir rcjımı oturtmak
maksadıyla uygulamıştır. Sorumlusu
aranacaksa bu işin sorumlusu ne Türk
halkıdır, ne Kürt halkıdır. Bu işın bir tek
sorumlusu vardır ki. bu da devletin resmi
ideolojisidır.
TC, PKK'nin kopyası: Biz bu meseleyi
sadece Müslümanlann çözebileceğini.
"laik-milliyetçi-baskıcı" nitelikleri
birbirinin kopyası olan PKK ve TC
rejimınin. sorunu surüncemede bırakarak
pragmatık bir yaklaşım sergılediğini iddia
etmckteyız. Çözüm ümmet
^uurunda.'Elbetteki çözüm ümmet
şuurundadır Ama. ümmet ^uurunun bir
halkın haklannın gasp edılmesi ile
olus,muş statünün korunması ile
sağlanmayacağı da unutulmamalıdır.
Ümmet şuuru Müslüman halklann
ıttihadını gerektirir Ittıhad ise, bu
halklann varlıklarının ve haklannın
kabulü ve cşıt statüdekı farklı unsurlardan
bir amaç uğruna birlik oluşturulması
demektir. Kısacası ümmet
şuuru \e ittihad ümmeti
oluşturan halklann
asimilasyonlannı reddeder.
Kurtuluş Allah'ın
yasalannda: Hürriyet ve
adalet yalnızca Allah'ın
indirdıklerinin hükümran
olduğu düzende gerçekleşir.
Allah'ın indirdıklerinin nızam
olmadığı bir düzende kölelik
asla bıtmez. Kurtuluş ancak Allah'ın
hükümlennın hükümran olduğu bir
toplumda gerçekleşir. O zaman da insan
haklan güvence altına alınmış olur. Yani
Rabler ve kulları ortadan kaldırmak
ıstiyorsanız, bunun bir tek yolu vardır. O
yol da şudur: Benim tabı olduğum
yasalan, kanunlan Türkler
çıkarmamalıdır. Veya Kürtler
çıkarmamalıdır. Türkleri de. Kürtleri de
aşan bir kudretin yasa koyma hakkına
sahip olduğu bir nizamda ancak bu
bağımsızlık sağlanabilir.
Kuran gitti, ortaklık bozuidu: Kürtler,
Türkler ve Araplar asgan 900 yıl birlikte
yaşamış Müslüman bir halktır. Her üç
halkın ortak yaşamdaki güvenceleri ise.
Kuran nizamı altında yaşadıklanna olan
inançtı. Ne zaman kı. bu üç halkın değerı
ve paydası olan Kuran rafa kaldırıldı. işte
o zaman bu üç halkın ortaklığı bozuidu,
siyasi bırliğı parçalandı.
istedıklennden haberdar olmadı-
ğını söyledi. Aynca. insan hak-
lannın çiğnenmesi ve Kürt soru-
nu konusunda kendisine herhan-
gi bir eleştın getinlip getirilme-
diğı şeklindeki sorumuza şu ya-
nıfı verdi
"Herhangi bir eleştiri söz ko-
nusu olamaz. Ama çeşitli konula-
n tartiştık. Bu arada, Kürt soru-
nuyla ilgili de bir tartışma yap-
tık." Bu konuda bir gün önce
İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'ye
bir mektup göndenldiğini bizden
öğrenen Karayalçın. bunun üze-
rine şu yorumda bulundu:
"İsveç'te çok tek yanlı bir bil-
gilenme yaşandığını saptadım.
Gezdiğim yerierde de öyle; yal-
nızca îsveç'te degil. Burada. son
derece çarpıtılmış bir haberleş-
me söz konusu va da bilgilendir-
me. Bir pariamenter, adını veye-
rini söv lemek istemivorum, bana
Türk hükümetinin öğretmenleri
öldürdüğünü ifade edebildi. Peki
neden kcndi öğrermenlerimizi öl-
dürelim sorusunu sorduğum za-
man donakaldı."
Öte yandan lsveç basınında
perşembe günü yapılan yorumlar
da Türkiye'nin gümrük birliğine
girmek için destek aradığı ve bu
desteği İsveç'tenbulduğuşeklin-
de.Türkiye'de insan haklarının
çiğnenmesi konusunda ise ken-
dismın görüşü şöyle:
"Bazı pariamenterlerin hapse
atılması kesinlikle kabul edile-
mez. Ama benim Türk meslekta-
şım, insan haklany la ilgili konu-
larda resmi makanılarm tavnna
eleştirel bir gözle bakan bir par-
tinin lideri."
Karayalçın'ın görüştüğü par-
iamenterlerin bazılan, İsveç Dı-
şişleri Bakanı kadar iyımseryo-
rumlarda bulunmadılar. Bunlar-
dan Merkez Partisi'nden (orta
sağ) Viarianne Andersson'ın şu
eleştinsı gazetelerde yer aldı:
"Türkiye'nin Dışişleri Bakanı,
ne zaman olumsuz bir şcy söylen-
se. o zaman suçu hükümete atı-
yor;ne zaman olumlu bir şey söy-
lense, parsayı kendi partisi için
topluyor. Kendisi Dışişleri Baka-
nı olduğu için burada bütün tıii-
kümeti temsil ediyor. tı-k bir par-
tiyi değil."
Demokrasi, Bir Ahlâk
Tasarısıdır...
Le Monde Dıplomatiçue'öe yayımlanan yazıları, bir kez
de can alıcı konular çevresinde derleyen Görüş Biçimi
dergısinın son sayısının konusu çok ilginç: Dünyanın al-
tüst oluşu!
Pek yetkin uzmanların kaleminden çıkma alabildiğine ya-
kıcı sorunlann sergilendiği sayfalan, gitgide artan bir ka-
ramsarlıkla çeviriyorsunuz. Sonunda sizin de vardığınız
aynı düşünce: Dünyamız, gerçekten "altüsfolmuşdunım-
da. Içinize bir parça feranlık verebılecek birkaç pırıltı; o ka-
dar!
Ama gelecegin güzel dünyası içın umut kesilebilir mi?
Asla.
Nerede umut? Dağın ardında!
Öyle olmasa, yitirdiği eşeğini aramaya koyulan Nasret-
tin Hoca türkü çağırarak dolaşır mıydı hiç?
Söz konusu derlemeyi bir başka yazımda özetlemeye
çalışacağım. Şimdi yapmak ıstediğımse, Ignacio Ramo-
nefnin, Yüzyılın Sonunda Sendeleten Şeyler başlığıyla,
derginm gıriş yazısında söylediklerinı toparlamak.
Şöyle başlıyor Ramonet yazısına:
"Bertın duvarının yıkılışının üzennden, beş yıl geçti da-
ha şımdiden. O günden beri gelip girdiğimiz bu yeni ça-
ğın nasıl nıtelendırilebileceğini, kimse bilmiyorhenüz. Du-
vann yıkıntıları üzerinde, bir "yeni dünya düzerirnin do-
ğacağını haber verenlerin hepsi yanıldılar. 1989 depremi-
nin, doğoıdan ya da dolayısıyla yol açtığı başlıca değişim-
ler-Almanya'nınbirleşmesi, Körfezsavaşı, SovyetlerBir-
liği'nın çöküşü, eski Yugoslavya'daki uyuşmazlıklar, Kaf-
kasya'dakisavaşlar, Bırleşmış MilletlerÖrgütü'nün buna-
lımı- herhangi biryenj düzenı sezinletir gibi değil. Tersine,
daha tehlikeli oldu dünya, daha karmaşık. Yakındoğu'da-
ki, Güney Afrika'da ve Kuzey Irlanda'dakı gibi, eski ve sü-
reğen uyuşmazlıklar görüşme ve tartışma yoluna girmişe
benzer de olsa; belirsizlikler artmıştır, her türden kaygı ve
korkular daha bir yoğunlaşmış haldedir."
Ve Vaclav Havel'ın şu sözlerinı ekliyor tanısına:
"Her şey ın mümkün olduğunu hissediyoruz, ama belir-
li olan hiçbir şey yok!"
Yazarın yazısında özellikle üzerinde durduğu da, tekno-
lojık patlamanın, televizyondan başlayarak iletişim araç-
larına kazandırdığı dev gücün, ınsanlığın yaşammda oy-
nadığı olumsuz rol.
Gerçekten, ne olmak gerekirdı medyanın görevi?
Başta demokratik tartışmayı aydınlatmak ve zenginleş-
tirmek değıl mı?
Ne var kı, var olan sistem, yolundan sapıp soysuzlaş-
mıştır Televizyonun egemenligi altında, görüntülerin tuza-
ğına düşmüştür; anlamadan gösterıyor ve göstermediği-
ni de, gerçekliklerin alanından çıkanp bir "sessizlik kefe-
ni'ne sarıp sarmalamış oluyor.
Haber ve bilgilendirme, sermayenin ve pazann elindebir
"mefa"dır artık.
Atını da dünya çapında oynatıyor!
Siz buna başka sorunları da getirip eklemelisiniz: Çev-
renin hızla bozuluşunu, yeryüzündekı kaynakların gitgide
tükenişini, büyük kentlerin patlayışını. silah ya da uyuştu-
rucu ticaretine bağlı suçluluğun ve mafyaların çoğalışını,
nükleer kırlenmeyi, AIDS gibi sınırları tanımayan yenı sal-
gınların artışını, çölleşmeyf ve ulusfararası göçlerin bekle-,
nent de aşmas»nı.., , -
Bıtmedi: Demokratik devletlerde bile kendisini gösteren
ve bir yerde iktisadi bunalımlara da kaynaklık eden reka-
betin üçkâğıtçılığa vardırılışı, açgözlülüğün ve çıkarcılığın
genelleşmesı, rüşvet salgını...
Bütün bunlar karşısında, sosyal devlet anlayışı da çare-
sızlikler içinde...
Bu arada, sıyaset adamlarının unuttuğu bir şey var ki,
Ramonet, onun altını çizerek bitiriyor yazısını ve şöyle di-
yor:
"Siyaset adamlannın unuturolduklanşu: Demokrasi, er-
dem üstüne ve sosyal ve manevi değerlerden oluşan bir
sistem üstune kurulu, bir ahlak tasansıdır aslında; iktıda-
rın kullanılmasına biranlam veren de budur. Altüst olmuş
bir jeopolitik ortamda, bütün insanlar yoğun olarak, dev-
letten bir dürüstlük ve namusluluk bekler halde. Ne var ki,
ahlak can çekişiyor ve dünya çapında, yurttaşJar şunu so-
ruyoriar kendılerine: Acısını unutamadıkları sıkıntı ve fela-
ketlerine kım yanıt verecek?" ••• » *
Evet kim?
Yazarın sözünü ettiği ahlakın apış arası ile zerre kadar il-
gili olmadığını unutmadan ve metafizik yollara da sap-
madan, varın arayın bu sorunun karşılığını sevgili okur-
lanmL
Başkaya: Suça ortak olmaya hazırım
Yaşar Kemal'e
cezaevinden destek
ERGÜN AKSO\
ANK.4RA - Kamuoyuna
açıkladığı ve yazdığı düşünce-
len nedeniyle Devlet Güvenlık
mahkemesi tarafından cezalan-
dınlan Doç. Dr. FikretBaşkaya.
yazılarından dolavı tstanbul
Devlet Güvenlık Mahkemesi
Başsavcılığı'nca hakkında so-
ruşturma başlatılan Yaşar Ke-
mal'i desteklediğıni bıldırdi.
Yaşar Kemal'ın soruşturmaya
konu olan yazısının altına ımza
atmaya hazır olduğunu belirten
Başkaya. "YaşarKemal'inyar-
gılanmasıyla ivmc kazanan ay-
dın tepkisi, sadece düşünce öz-
gürlüğü bakımından değil, ay-
dınlann riiştlerini ispatlamata-
n bakımından da önemlidir. Bu
çıkışı yapan aydınlar,aydın onu-
runa yaraşır tavır koymuş olu-
yorlar" dedı Başkaya. 4 yıl fa-
külte okuyan her diplomalının
aydın olamayacağını. diplo-
mayla aydın sıfatı arasında iliş-
ki kurmaktan vazgeçilmesi ge-
rektiğini söyledi.
Yazar Yaşar Kemal hakkında
açılan soruşturma ile ilgili tep-
kilersürerken. yazara bir destek
de "cezaevinden"geldı. Düşün-
celerını kıtap halınc getirdiği
için yargılanan ve halen Hay-
mana Cezaevi'nde bulunan
Doç. Dr. Fikret Başkaya. Yaşar
Kemal'ın soruşturmaya konu
olan yazılarının altına imza at-
maya ha7ir olduğunu bildırdı
Yaşar Kemal'i ve benzer ^ekıl-
de DGM'lık olan herkesı des-
tckledığını belirten Başkaya.
Cunıhuriyete şunlan söyledi.
"Son aylarda başlayan ve Ya-
şar Kemal'ın vargüanmasıyla
ivme kazanan aydın tepkisi sa-
dece düşünce özgüriüğü bakı-
mından değil, bizzat aydınlann
rüştierini kanıtlamalan bakı-
mından çokönemlidir. Böyle bir
çıkjş yaparak avdınlar. aydın
onuruna yaraşu- bir ta>v koy-
muş oluyorlar. Tabü bu tepkinin
düşünce özgüriüğü bakunından
da önemi büyüktür. Hem oriji-
nal hem de etkin bir eylem. Şa-
nar Yurdatapan'ın dediği gibi,
•5-10. 80-100 kişiyi hapse at-
mak kolaydır. Ancak, 3 bin ki-
şiy i. 5 bin kişiyi cezalandırmak,
hapse atmak oldukça zordur ve
güçtür.' Dolavısıyla bu tür bir
eylem, ilgili yasa veya yasalan
dolayısıyla kadük edecekrir."
Her diplomah,
a>dın değildir
Türkiye'de yaygın birkavTam
karmaşası yaşandığını belirten
Başkaya. bu karmaşanın aydın
kavramı için de geçerlıliği ol-
duğunu savundu. Belirlı bıreği-
tımden geçmiş olanlann kendi-
lerini "aydm sandıklannı". in-
sanlann da bunlara inandığını
vurgulayan Başkaya. görüşleri-
ni şöyle dile getirdi: "DipJoma,
sahibinin aydın olduğunu defiL
belli koşullarda uzman olduğu-
nun belgesidir. Bu nedenle. her-
hangi bir fakültede 4 yıllık eğJ-
tim görenin. bir marangozun ya-
nında 4 yıl çırakbk yapanla öz-
dv bir farkı yoktur. Sadece fa-
kültede okuyanın, marangoz çı-
rağına göre aydın olabilme ola-
nağı fazladır."