28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17ŞUBAT1995CUMA HABERLER IVobel, şiddeti destekteyene venilmez 7 • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-TBMMBaşkanı Hüsamettın Cindoruk. eski DEP Mılletvekili Leyla Zana'nın dört Norveçlı garlamenterce Nobel Banş Ödülü'ne aday gösterilmesiyle ılgilı olarak "Nobel'i sılahlı eylemi destekleyene verme âdeti yoktur. Orneği de yoktur" dedi. Cindoruk, resmi ziyaret için Ankara'da bulunan Noneç Meclıs Başkanı Kirstı Kolle Gröndahi'ın geziMne katılan Norveçlı gazetecılenn sorulannı yanıtladı. ANAP'tan iptal başvurusu • ANKARA (Cumhuriyet Bûrosu)-ANAP. Hazme Müsteşarlığı ile Dış Tıcaret Müsteşarlığı'nın kuruluş \e görevlerine ilişkın yasada. memurlann haklanna yönelik yapılan düzenlemelerin. anayasanın eşitlik ilkesıne aykın olduğu gerekçesiyle iptalleri içın Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu Merkez Bankası yolsuduk davası • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Eskı Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Ercan Kumcu'nun. bankanın Ulus'taki ana hizmet binasının restorasyonu sırasında, kurumu zarara uğrattığı ve "hizmet nedeniyle emniyeti suiisttmal ettiği" gerekçesiyle yargılanmasına başlandı. Kumcu hakkında 7.5 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dün başlayan duruşmaya. Ercan Kumcu ve avukatı ile Merkez Bankası avukatlan katildı. Sosyal yardım zamlan yasal • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Anayasa Mahkemesi. malullük. yaşlılık ve öliim aylığı bağlananlara yapılan sosyal yâtfdım zamlannı. kamu kurum ve kuruluşlannın ödemesine ilışkin hükmün, anayasanın eşitlik ılkesine aykın olduğu gerekçesiyle yapılan iptal ıstemını reddetti. Anayasa Mahkemesi. Yüksek Mahkeme Afyon 2. Asliye Hukuk Mahkemesf nce yapılan ıtirazı oybırliğıyle reddederek. Sosyal Sıgortalar Kurumu'nun (SSK) malullük. yaşlılık ve ölüm aylıgı bağlananlara ödenen sosyal yardım zamlannı, kamu kurum ve kuruluşlanndan almasını anayasaya aykın bulmadığmı açıkladı. Celplere bayram eptelemesî • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Milli Savnnma Bakanlığı. 21-27 şubat tarihlerinde yapılması öngörülen 1995 yılı Şubat er celplennin se\k günlerini, yükümlülerin ba>Tamlannı evlerinde geçirmelerinı sağlamak amacıyla 6 Mart 1995 tarihıne kadar uzattı. Bakanlıktan dün konuyla ilgili olarak yapılan açıklamada, yükümlülerin sevk evraklanndaki 21 -27 şubat olarak belırtılen tarihlenn. 6 Mart 1995 tarihı olarak değiştirıliceğı ifade edıldi. Açıklamada. yükümlülerin askerlik şubelenne başvurarak. belgelenndeki sevk tarihlerinı düzelttırmelen istendi. Şubat 1995 celbıne tabi olan yükümlüler, sevk evraklannı bugünden ıtibaren askerlik şubelerinden alabilecekler. Göknel'den tazminat istendi • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Eski ASKİ Genel Müdürii Şükrü Barutçu'nun. eski İSKl Genel Müdürü Ergun Göknel ve Temız Üstün hakkında kendısını Alman Thysecn firmasından riişvet almakla suçladıklan gerekçesiyle açtığı davanın dün yapılan duruşmasında, Avukat Şahin Mengü tarafından hazırlanan dılekçe, okundu. Dılekçede, 30 Eylül 1993'te yayımlanan "Arena" adlı programda Göknel-'in ses bantından "Şükrü Barutçu'nun riişvet aldığını bana Enka şirketi çalışanlanndan Temız Üstün söyledi'" diye suçlamalarda bulunduğu belirtilerek Göknel ve Üstün'den 200 milyon lira ta?mınat isteminde bulunuldu. Eski DEP'li Kılınç, 'sürgünde meclis' için destek ararken Boyner de nabız yokluyor BÎR BAKIMA Almanya'da 'Kürt 9 kulisiDtLEKZAPTÇIOĞLt BERLİPs - Ikı ayn siyasi ce- nahtan ıki politikacı, bugünlerde Almanya'da "Kürt sorununun çöziimü" için kulis faaliyetinde bulunuyor. Eski DEP Mılletveki- li Mahmut Kılınç, Alman politi- kacılara "sürgünde meclis" pro- jesıni tanıtıp destek arayışına çı- karken Yenı Demokrasi Hareke- ti Genel Başkanı Cem Boyner de bütün ağır toplannı yanına alarak Almanya'da tanıtım gezısıne başhyor. Cem Boyner. özellikle "kar- deşpartisi" Alman lıberallenyle •Eski DEP Adıyaman Milletvekili Mahmut Kılınç, dün Frankfurter Allgemeine gazetesine verdiği demeçte "sürgünde meclis" projesini tanıtarak "Kürdistanaa uluslararası gözetim altında bir halk oylamasını amaçladıklannı" açıkladı.YDH lideri Boyner de bir dizi etkinliklere katılmak üzere Almanya'da. (FDP) temasta bulunacak. Al- manya'da lıberaller, seçimlerde yüzde 5 barajını aşmakta bile zorlanıyorlar. Eski DEP Adıyaman Mıllet- vekili Mahmut Kılınç. dün Frankfurter Allgemeine gazete- sine verdiği demeçte "sürgünde meclis~ projesini tanıttı ve "Kür- distan'da uluslararası gözetim al- tında bir halk oylamasını amaç- ladıklannı" açıkladı. DEP'ınya- saklanmasından sonra Brüksel'e kaçan altı mılletvckilinden biri olan Kılınç. '.sürgünde meclis'ın 2 martta toplanacağını bildırdı. toplanma yerını kesın olarak açıklamayarak "Bir Avrupaken- ti" demekle yetındi. PKK'nın. Ulusal Kurtuluş Ccphesi ERNK aracılığıyla de- netim sağladığı Kürt Mecli- si'nde DEP'li eski milletvekille- rı. Kürt Kadınlar Bırliğı adlı bir örgüt \eçeşıtlıdemekleryerala- cak. Kılınç ise "meclisin PKK'nin meclisi olmadığını, PKK'nin bu mecliste sadece yer aldığınr öne sürüyor. Mahmut Kılınç. muhafazakâr İnsan Haklan Vakfı Adana I emsikiliği'nin açüışına Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu. İ HD Genel Baskanı Akın Birdal. eski Adana EmniyetMüdürü. V'ali Naci Parmaksız(ortada)kaöJmışlardı.lFotoğraf: SAMİH AZMt EZER) İHV'ye rekor işkence başvurusuADANA (Cumhuriyel İUeri Bürosu) - Açılışının üzennden bir hafta bile geçmeden İnsan Haklan Vakfı (İHV) Adana Temsilc'ilığf ne 'İşkence gördüm" deyip tedavi olmak amacıyla başvuranlar oldu. Vakıf bünyesinde bir araya gelen gönüllü doktorlar. 'hasta kendilerini bırakana kadar*, başvuran kım ve neci olursa olsun iyileştirmeye (rehabilıte etmeye) başladılar. insan haklanndan sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köy lüoğlu, (HD Genel"Başkanı Akın Birdal. İHV Genel Başkanı YavuzÖnen, eski Adana Emniyet Müdürü Naci Parmaksız(halen Adana Valısi). Avrupa Topluluklan Komisyonu Türkiye Temsılcısi Jörg Vblker Ketelsen, Kızılhaç yetkilisi I.ars Odefors, Friedrich Nauman Vakfı Daimi Temsilcisi VVUheun Hummen, Avukat Per Stadip ve çok sayıda konugun da katıldığı bir törenle 11 Şubat 1995 Cumartesı günü açılan İH\' Temsilcilıği, deyım yenndeyse 'işkence görenlerin' ya da 'gördüğünü öne sürenlerin' akınına uğradı. Vakfın Adana temsılcısı. aynı zamanda Çağdaş Hukukçular Derneği Şube Başkanı avukat Mustafa Çinkıbç, birkaç gün içerisinde tam 14 kişının başvuruda bulunduğunu belırttı. Hasta bırakana kadar Vakıf Temsılcısi Mustafa Çinkılıç'ın verdıgi bılgilere göre. 'îşkenee gördüm' dıyen kim olursa olsun. yanı siyasal- toplumsal gorüşü her neyse. ıncelemeye alınıyor. tşkence gördüğünü söyleyen kışiye öneride. 'nasü" \ e 'ne zaman' sorulan yöneltilıp aynntılı bılgı isteniyor. Kocası tarafından dövülen, sokakta adi ya da siyasi bir kavgada yaralanan, işkence gören kişileıin başvurusu?.. • İHV. bu türden başvurulara kapalı. Yalnızca 'devletin birimlerinde eziyet görenlerin başvurulanna" açık. Çinkılıç, işkence görenleri ivileştırmek için vakıf bünyesinde çalışmayı kabul eden 30 gönüllü doktor bulunduğunu belirterek çalışma ılkelenni şöyle açıklıyor: " Başvuran kişi önce vakıf hekimi tarafından muayene ediliyor. Hastayı ürkütmemek en temel ilkc. İşkenceve bağlı bo/ukluğu saptamak için gerekli tetkikkr, laboraruvar çalışması yapılıyor. Daha sonra hasta uzman doktora gönderiliyor. İlaç gidcri dahil. her türlü harcama, vakfımı/ tarafından karşılanıyor. Hasta, bizi bırakana kadar biz hastavı bırakmıyoruz. İ'stesinden gclemediğimu hastayı gereğinde vakfın Ankara daki merkezine, olmazsa > urtdışma bile gönderebiliy oruz." insan Haklan Vakfı Adana Temsilcilıği. "İşkence görenlerin ledavisi sırasında yapılan -yapılacak olan- harcamalan", insan haklan savunucusu kişıler. dernekler. vakıflar. Kızılhaç. Avrupa Topluluğu, Fnederich Nauman Vakfı gibi kuruluşlann bağtşlanndan karşılıyor. karşıiayacak. Mustafa Çınkılıç. işkence gördüfünü söyleyen herkesin, hangı siyasal görüşü savunuyor olursa olsun, vakfa başvurarak çözüm arayabileceğini vurgulayıp bir çağn yapıyor: "Hiç kimseve siyasal künligini sormuyoruz, söylerse işaretliyonız. Sonuçta \ardığımız. varacağimız bilgileri, tedaviyi medyaya bildirmek gibi bir anlayışımız da yok. Cerek basvurular ve gerekse kaynak anlamında desteğe ihtiyacımız var. bu desteği bekliyonu." I Frankfurter Allgemeine gazete- sıne, Almanya'ya "sürgünde meclis' projesini tanıtmak için geldiğini, bırçok Alman politi- kacıyla görüşmc fırsatı bulduğu- nu ve -Almanya'da bu haberin büyük sempatiyle karşılandığı- nı" söyledi. Kılınç. hangı polıtı- kacılarla görüştüğünü açıkla- maktan kaçındı. Ancak Kılınç'ın Almanlara mesajı şunlan içeri- yordu: "Kürt sorununun cöıülmesi, sizin de çıkannızadır. Alman- ya'da Kürtleıie vaşanan sorun- iar, Türkive'deki savaştan kay- naklanıyor. Bonn, Ankara'ya yardım ediyor; Türkiye'ye gön- derilen Alman silahlan Kürtlere karşı kullanıhyor. Bu da Kiirtle- rin Almanya'va antipatisini be- raberinde getiriyor." Alman po- litıkacılara. -Almanya'nın uzun vadeli çıkarlannı göz önünde tut- ma" çağnsı yapan Mahmut Kı- lınç. Kürtlenn "Ortadogu'da stratejik bir kesişme noktasında" yaşadığını, "su ve enerji rezer\- lerinin ellerindeolduğunu" özel- likle vurguiadı. Cem Boyjıer, AJmanya turunda Bu arada Yeni Demokrasi Ha- reketi (YDH) Genel Başkanı da Almanya tunına çıkıyor. Boyner, bugün Strasbourg'dan Bonn'a geçerek önce Alman liberalleri- nin vakfı olan Fnedrich Ne- umann Vakfı'nı ziyaret edecek. Avrupa Boşnak Derneklen Kon- federasyonu'ndan Fadila Memi- şeviç ve Bosna Dev let Başkanı İzzet Begoviç'ın Almanya tem- silcisi Hacı Hamziç'le görüşme- sinden sonra Türk-Alman Parla- menterlerGrubu'nun toplantısı- na katılacak. Boyner'in programında Mec- lis Başkanı RitaSüssmuth'lagö- rüşmenin yanı sıra Dışışleri, Ba- kanı ve Alman liberalleri Hür Demokrat Parti Genel Başkanı Klaus Kinkel'le görüşme de bu- lunuyor. Boyner bu akşam Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin dü- zenlediğı toplantıda. "Türki- ye'de demokratikleşme ve Kürt sorunu" konulu bir konferans verecek. Cuma günü belli başlı Alman medyalarının temsilcıleriyle kahvaltıda bir araya gelecek olan Boyner. daha sonra Almanya'da- ki çeşitli Türk derneklenyle te- maslannı sürdürecek. YDH. dün Almanya'da ya- yımlanan Türk gazetelenne ver- diği büyük ılanlarla halkı yann akşam Essen'de düzenlenecek bir toplantıya da katılmaya ça- ğırdı. Toplantıyı. daha önce ANAP'a yakınlığıyla tanınan Avrupa Türk Akademısyenler Birliöi EATA düzenlıvor. SERVER TANİLLİ _ ^^ ^^ ^ _ _ Karayalçın Isveç'ten hoşnut aynldıGL RHAN UÇKAN STOCKHOLM - Başbakan Yardımcısı \e Dışişleri Bakanı Murat Karavalçın, Iskandınav ya gezisinin son duragı olan Stock- holm'dekı temaslarından gayet hoşnut olduğunu sövledi. Çar- şamba günü Isveçli meslektaşı Lena Hjelm-\Vallen ile görüşen Karayalçın. daha sonra tsveç Parlamentosu'nu ziyaret etti. SHP lideri. izlenımlerinı Cum- huriyet'e şöyle açıkladı: "Gorüşmeler çokyaraıiı oldu. Aslında ben buraya bügilendir- mede bulunmak amacıyla gel- dim. Herhangi bir anlaşma için gelmiş değilim. Bence bilgUendir- •Iskandinavya gezisinin son durağı Stockholm'de İsveç Dışişleri Bakanı ve bazı parlamenterlerle görüşen Murat Karayalçın, izlenimlerinin çok olumlu olduğunu söyledi. İsveç Dışişleri Bakanı Lena Hjelm-Wallen de Türkiye'nin gümrük birliğine girmesini olumlu karşıladığını belirtti. mcamacına ulastı. Değişik konu- larda tartıştık; sonuçtan çok memnunum. Yalnı/ca Dışişleri Bakanı 'yla değil, öğleden sonra Meclis'te parlamenterlerle de tarbşma olanağı buldum. Bana Türkiye'yle ilgili değişik sorular sordular, onlan yanıtladım. Fin- landiya ve Danimarka'da olduğu gibi İsveç'teki temaslanmdan da çok memnunum.'" Murat Karayalçın. Türkı- ye'nın gümrük birliğine girmesı konusunda herhangi bir destek sözü alıp almadığı sorusunu şöy- le yanıtladı: "Bana dofnıdan doğruya ve- rilmiş herhangi bir söz >ok. Ama görüştüklerimin hepsi basına yaptıklan açıklamalarda Türki- ye'nin girişûntni destekledikleri- ni söylediler. Sayın Dışişleri Baka- nı Lena Hjelm-VVallen de birlik- te yediğimiz yemekten sonra yap- tığı açıklamada bizi destekiediği- ni ifade etti Biz Türkive olarak 1963 ve 1973 anJaşmalannın tüm ön koşullannı yerine getirmiş ol- manın bilinci içinde gümrük bir- liğine girmevehazırolduğumuzu söylüyoruz. Muhataplarımız hangi gerekçeyle buna yaklaşır- lar, onu bilemem." Murat Karayalçın. bir gün ön- ce çeşitli partilerden bir grup parlamentenn Türkiye Içişlen Bakanı Nahit Menteşe'ye bir mektup göndererek "yargısızin- faz** konusunun incelenmesinı RP'li Melih Gökçek'in şeriatçı müdüründen "ümmetçilik" çağnsı: Kurtuluş,AUah vıyasalanyla ohırANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Seçildıkten sonra atadığı Itfaiye Müdürü "imam" çıkan RP'li Ankara •RP'li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in, 25 rrilyon lira bütçesi bulunan EGO Genel MüdürlüğiTne getirdiği Ömer Vehbi Büyükşehır Belediye Başkanı Hatipoğlu, "Kürt Sorunu" adlı kitabında, Melih Gökçek ın. 25 tniyon Müslümanlann "ümmetçi" bir anlayışla birleşmeleri gerektiğini savundu. Hatipoğlu, PKK ve Türkiye Cumhuriyeti'nin, 'İaik, milliyetçi ve baskıcı" nitelikleriyle, birbirinin kopyası olduğunu öne sürdü. lira bütçesi bulunan EGO'nun Genel Müdürlüğü'ne getirdiği Ömer Vehbi Hatipoğlu'nun, şenatçı mesajlar ıçeren görüşlerini "Bir Başka Açıdan Kürt Sorunu" adlı kitabında topladığı öğrenildı. Müslümanlann, "ümmetçi" bir anlayışla birleşmeleri gerektiğini. "kurtuluşun, ancak Allah'ın yasalannda olduğunu'" sa\unan Hatipoğlu, PKK ve Türkiye Cumhunyetı'nin. "İaik, milliyetçi ve baslocı" nitelikleriyle, birbınnin kopyası olduğunu öne sürdü. Hatipoğlu. 1992 yılında yayımlanan "Bir Başka Açıdan Kürt Sorunu" adlı kitabında. "Türkleri de, Kürtteri deaşan bir kudretin yasa koyma hakkına sahip olduğu bir nizamda ancak bağımsızlık sağlanabilir" dedi Ömer Vehbi Hatıpoğlu'nun, Mesaj Yayınları tarafından basılan kitabında dıle getirdiği bazı görüşler şoyle: Tek sorumlu resmi ideoloji: Devletin rcsmı ıdeolopsı bu baskı ve zulüm polıtikasını yıllar boyu bu bölgede uygulamı^tır.Ne adına uygulamıştır? Bir rcjımı oturtmak maksadıyla uygulamıştır. Sorumlusu aranacaksa bu işin sorumlusu ne Türk halkıdır, ne Kürt halkıdır. Bu işın bir tek sorumlusu vardır ki. bu da devletin resmi ideolojisidır. TC, PKK'nin kopyası: Biz bu meseleyi sadece Müslümanlann çözebileceğini. "laik-milliyetçi-baskıcı" nitelikleri birbirinin kopyası olan PKK ve TC rejimınin. sorunu surüncemede bırakarak pragmatık bir yaklaşım sergılediğini iddia etmckteyız. Çözüm ümmet ^uurunda.'Elbetteki çözüm ümmet şuurundadır Ama. ümmet ^uurunun bir halkın haklannın gasp edılmesi ile olus,muş statünün korunması ile sağlanmayacağı da unutulmamalıdır. Ümmet şuuru Müslüman halklann ıttihadını gerektirir Ittıhad ise, bu halklann varlıklarının ve haklannın kabulü ve cşıt statüdekı farklı unsurlardan bir amaç uğruna birlik oluşturulması demektir. Kısacası ümmet şuuru \e ittihad ümmeti oluşturan halklann asimilasyonlannı reddeder. Kurtuluş Allah'ın yasalannda: Hürriyet ve adalet yalnızca Allah'ın indirdıklerinin hükümran olduğu düzende gerçekleşir. Allah'ın indirdıklerinin nızam olmadığı bir düzende kölelik asla bıtmez. Kurtuluş ancak Allah'ın hükümlennın hükümran olduğu bir toplumda gerçekleşir. O zaman da insan haklan güvence altına alınmış olur. Yani Rabler ve kulları ortadan kaldırmak ıstiyorsanız, bunun bir tek yolu vardır. O yol da şudur: Benim tabı olduğum yasalan, kanunlan Türkler çıkarmamalıdır. Veya Kürtler çıkarmamalıdır. Türkleri de. Kürtleri de aşan bir kudretin yasa koyma hakkına sahip olduğu bir nizamda ancak bu bağımsızlık sağlanabilir. Kuran gitti, ortaklık bozuidu: Kürtler, Türkler ve Araplar asgan 900 yıl birlikte yaşamış Müslüman bir halktır. Her üç halkın ortak yaşamdaki güvenceleri ise. Kuran nizamı altında yaşadıklanna olan inançtı. Ne zaman kı. bu üç halkın değerı ve paydası olan Kuran rafa kaldırıldı. işte o zaman bu üç halkın ortaklığı bozuidu, siyasi bırliğı parçalandı. istedıklennden haberdar olmadı- ğını söyledi. Aynca. insan hak- lannın çiğnenmesi ve Kürt soru- nu konusunda kendisine herhan- gi bir eleştın getinlip getirilme- diğı şeklindeki sorumuza şu ya- nıfı verdi "Herhangi bir eleştiri söz ko- nusu olamaz. Ama çeşitli konula- n tartiştık. Bu arada, Kürt soru- nuyla ilgili de bir tartışma yap- tık." Bu konuda bir gün önce İçişleri Bakanı Nahit Menteşe'ye bir mektup göndenldiğini bizden öğrenen Karayalçın. bunun üze- rine şu yorumda bulundu: "İsveç'te çok tek yanlı bir bil- gilenme yaşandığını saptadım. Gezdiğim yerierde de öyle; yal- nızca îsveç'te degil. Burada. son derece çarpıtılmış bir haberleş- me söz konusu va da bilgilendir- me. Bir pariamenter, adını veye- rini söv lemek istemivorum, bana Türk hükümetinin öğretmenleri öldürdüğünü ifade edebildi. Peki neden kcndi öğrermenlerimizi öl- dürelim sorusunu sorduğum za- man donakaldı." Öte yandan lsveç basınında perşembe günü yapılan yorumlar da Türkiye'nin gümrük birliğine girmek için destek aradığı ve bu desteği İsveç'tenbulduğuşeklin- de.Türkiye'de insan haklarının çiğnenmesi konusunda ise ken- dismın görüşü şöyle: "Bazı pariamenterlerin hapse atılması kesinlikle kabul edile- mez. Ama benim Türk meslekta- şım, insan haklany la ilgili konu- larda resmi makanılarm tavnna eleştirel bir gözle bakan bir par- tinin lideri." Karayalçın'ın görüştüğü par- iamenterlerin bazılan, İsveç Dı- şişleri Bakanı kadar iyımseryo- rumlarda bulunmadılar. Bunlar- dan Merkez Partisi'nden (orta sağ) Viarianne Andersson'ın şu eleştinsı gazetelerde yer aldı: "Türkiye'nin Dışişleri Bakanı, ne zaman olumsuz bir şcy söylen- se. o zaman suçu hükümete atı- yor;ne zaman olumlu bir şey söy- lense, parsayı kendi partisi için topluyor. Kendisi Dışişleri Baka- nı olduğu için burada bütün tıii- kümeti temsil ediyor. tı-k bir par- tiyi değil." Demokrasi, Bir Ahlâk Tasarısıdır... Le Monde Dıplomatiçue'öe yayımlanan yazıları, bir kez de can alıcı konular çevresinde derleyen Görüş Biçimi dergısinın son sayısının konusu çok ilginç: Dünyanın al- tüst oluşu! Pek yetkin uzmanların kaleminden çıkma alabildiğine ya- kıcı sorunlann sergilendiği sayfalan, gitgide artan bir ka- ramsarlıkla çeviriyorsunuz. Sonunda sizin de vardığınız aynı düşünce: Dünyamız, gerçekten "altüsfolmuşdunım- da. Içinize bir parça feranlık verebılecek birkaç pırıltı; o ka- dar! Ama gelecegin güzel dünyası içın umut kesilebilir mi? Asla. Nerede umut? Dağın ardında! Öyle olmasa, yitirdiği eşeğini aramaya koyulan Nasret- tin Hoca türkü çağırarak dolaşır mıydı hiç? Söz konusu derlemeyi bir başka yazımda özetlemeye çalışacağım. Şimdi yapmak ıstediğımse, Ignacio Ramo- nefnin, Yüzyılın Sonunda Sendeleten Şeyler başlığıyla, derginm gıriş yazısında söylediklerinı toparlamak. Şöyle başlıyor Ramonet yazısına: "Bertın duvarının yıkılışının üzennden, beş yıl geçti da- ha şımdiden. O günden beri gelip girdiğimiz bu yeni ça- ğın nasıl nıtelendırilebileceğini, kimse bilmiyorhenüz. Du- vann yıkıntıları üzerinde, bir "yeni dünya düzerirnin do- ğacağını haber verenlerin hepsi yanıldılar. 1989 depremi- nin, doğoıdan ya da dolayısıyla yol açtığı başlıca değişim- ler-Almanya'nınbirleşmesi, Körfezsavaşı, SovyetlerBir- liği'nın çöküşü, eski Yugoslavya'daki uyuşmazlıklar, Kaf- kasya'dakisavaşlar, Bırleşmış MilletlerÖrgütü'nün buna- lımı- herhangi biryenj düzenı sezinletir gibi değil. Tersine, daha tehlikeli oldu dünya, daha karmaşık. Yakındoğu'da- ki, Güney Afrika'da ve Kuzey Irlanda'dakı gibi, eski ve sü- reğen uyuşmazlıklar görüşme ve tartışma yoluna girmişe benzer de olsa; belirsizlikler artmıştır, her türden kaygı ve korkular daha bir yoğunlaşmış haldedir." Ve Vaclav Havel'ın şu sözlerinı ekliyor tanısına: "Her şey ın mümkün olduğunu hissediyoruz, ama belir- li olan hiçbir şey yok!" Yazarın yazısında özellikle üzerinde durduğu da, tekno- lojık patlamanın, televizyondan başlayarak iletişim araç- larına kazandırdığı dev gücün, ınsanlığın yaşammda oy- nadığı olumsuz rol. Gerçekten, ne olmak gerekirdı medyanın görevi? Başta demokratik tartışmayı aydınlatmak ve zenginleş- tirmek değıl mı? Ne var kı, var olan sistem, yolundan sapıp soysuzlaş- mıştır Televizyonun egemenligi altında, görüntülerin tuza- ğına düşmüştür; anlamadan gösterıyor ve göstermediği- ni de, gerçekliklerin alanından çıkanp bir "sessizlik kefe- ni'ne sarıp sarmalamış oluyor. Haber ve bilgilendirme, sermayenin ve pazann elindebir "mefa"dır artık. Atını da dünya çapında oynatıyor! Siz buna başka sorunları da getirip eklemelisiniz: Çev- renin hızla bozuluşunu, yeryüzündekı kaynakların gitgide tükenişini, büyük kentlerin patlayışını. silah ya da uyuştu- rucu ticaretine bağlı suçluluğun ve mafyaların çoğalışını, nükleer kırlenmeyi, AIDS gibi sınırları tanımayan yenı sal- gınların artışını, çölleşmeyf ve ulusfararası göçlerin bekle-, nent de aşmas»nı.., , - Bıtmedi: Demokratik devletlerde bile kendisini gösteren ve bir yerde iktisadi bunalımlara da kaynaklık eden reka- betin üçkâğıtçılığa vardırılışı, açgözlülüğün ve çıkarcılığın genelleşmesı, rüşvet salgını... Bütün bunlar karşısında, sosyal devlet anlayışı da çare- sızlikler içinde... Bu arada, sıyaset adamlarının unuttuğu bir şey var ki, Ramonet, onun altını çizerek bitiriyor yazısını ve şöyle di- yor: "Siyaset adamlannın unuturolduklanşu: Demokrasi, er- dem üstüne ve sosyal ve manevi değerlerden oluşan bir sistem üstune kurulu, bir ahlak tasansıdır aslında; iktıda- rın kullanılmasına biranlam veren de budur. Altüst olmuş bir jeopolitik ortamda, bütün insanlar yoğun olarak, dev- letten bir dürüstlük ve namusluluk bekler halde. Ne var ki, ahlak can çekişiyor ve dünya çapında, yurttaşJar şunu so- ruyoriar kendılerine: Acısını unutamadıkları sıkıntı ve fela- ketlerine kım yanıt verecek?" ••• » * Evet kim? Yazarın sözünü ettiği ahlakın apış arası ile zerre kadar il- gili olmadığını unutmadan ve metafizik yollara da sap- madan, varın arayın bu sorunun karşılığını sevgili okur- lanmL Başkaya: Suça ortak olmaya hazırım Yaşar Kemal'e cezaevinden destek ERGÜN AKSO\ ANK.4RA - Kamuoyuna açıkladığı ve yazdığı düşünce- len nedeniyle Devlet Güvenlık mahkemesi tarafından cezalan- dınlan Doç. Dr. FikretBaşkaya. yazılarından dolavı tstanbul Devlet Güvenlık Mahkemesi Başsavcılığı'nca hakkında so- ruşturma başlatılan Yaşar Ke- mal'i desteklediğıni bıldırdi. Yaşar Kemal'ın soruşturmaya konu olan yazısının altına ımza atmaya hazır olduğunu belirten Başkaya. "YaşarKemal'inyar- gılanmasıyla ivmc kazanan ay- dın tepkisi, sadece düşünce öz- gürlüğü bakımından değil, ay- dınlann riiştlerini ispatlamata- n bakımından da önemlidir. Bu çıkışı yapan aydınlar,aydın onu- runa yaraşır tavır koymuş olu- yorlar" dedı Başkaya. 4 yıl fa- külte okuyan her diplomalının aydın olamayacağını. diplo- mayla aydın sıfatı arasında iliş- ki kurmaktan vazgeçilmesi ge- rektiğini söyledi. Yazar Yaşar Kemal hakkında açılan soruşturma ile ilgili tep- kilersürerken. yazara bir destek de "cezaevinden"geldı. Düşün- celerını kıtap halınc getirdiği için yargılanan ve halen Hay- mana Cezaevi'nde bulunan Doç. Dr. Fikret Başkaya. Yaşar Kemal'ın soruşturmaya konu olan yazılarının altına imza at- maya ha7ir olduğunu bildırdı Yaşar Kemal'i ve benzer ^ekıl- de DGM'lık olan herkesı des- tckledığını belirten Başkaya. Cunıhuriyete şunlan söyledi. "Son aylarda başlayan ve Ya- şar Kemal'ın vargüanmasıyla ivme kazanan aydın tepkisi sa- dece düşünce özgüriüğü bakı- mından değil, bizzat aydınlann rüştierini kanıtlamalan bakı- mından çokönemlidir. Böyle bir çıkjş yaparak avdınlar. aydın onuruna yaraşu- bir ta>v koy- muş oluyorlar. Tabü bu tepkinin düşünce özgüriüğü bakunından da önemi büyüktür. Hem oriji- nal hem de etkin bir eylem. Şa- nar Yurdatapan'ın dediği gibi, •5-10. 80-100 kişiyi hapse at- mak kolaydır. Ancak, 3 bin ki- şiy i. 5 bin kişiyi cezalandırmak, hapse atmak oldukça zordur ve güçtür.' Dolavısıyla bu tür bir eylem, ilgili yasa veya yasalan dolayısıyla kadük edecekrir." Her diplomah, a>dın değildir Türkiye'de yaygın birkavTam karmaşası yaşandığını belirten Başkaya. bu karmaşanın aydın kavramı için de geçerlıliği ol- duğunu savundu. Belirlı bıreği- tımden geçmiş olanlann kendi- lerini "aydm sandıklannı". in- sanlann da bunlara inandığını vurgulayan Başkaya. görüşleri- ni şöyle dile getirdi: "DipJoma, sahibinin aydın olduğunu defiL belli koşullarda uzman olduğu- nun belgesidir. Bu nedenle. her- hangi bir fakültede 4 yıllık eğJ- tim görenin. bir marangozun ya- nında 4 yıl çırakbk yapanla öz- dv bir farkı yoktur. Sadece fa- kültede okuyanın, marangoz çı- rağına göre aydın olabilme ola- nağı fazladır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle