Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 ŞUBAT 1995 ÇARŞAMBA • • • • CUMHURİYET SAYFA'-
HABERLERIN DEVAMI 19
Eşi ve 2 çocuğunu
vurup iııtüıar etti
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu)-BayındırBarajı"rnn çam-
Iık bölgesinde 4 kişilik bir aile-
nin üç ferdi ölü bulundu. Aile
reisinin girdiği bunalım sonucu
kansı ve çocuklannı şakaklann-
dan vurduktan sonra intihar et-
tiğı sanılan olayda, 7 yaşındakı
kız çocuğu ağır yaralı olarak
kurtuldu. Acay ailesi, dün saat
11.00 sıralannda ticari bir oto
ileBayındırBarajı'nageldı. Sa-
at 11.30 sıralannda barajın çam
ağaçlarının bulunduğu bölge-
sinde silah sesi duyulması üze-
rine olay yenne ulaşan görev lı-
ler, Acay ailesinin bütün fertle-
rini kanlar içinde buldular. Gö-
revliler ilk incelemelerinde ba-
ba Aliyar Acay ile eşi Herdem
(24) ve çocuklardan Okan'ın
(1.5)ölüoldugunugördüler. Ba-
ba Aliyar Acay'ın cesedının al-
tında kalan 7 yaşındaki Başak.
ağır yaralı olarak Ankara Hasta-
nesi"ne kaldınldı.
Ölenlerden üçünün de şakak-
Iannda birer kurşun yarası oldu-
ğu görüldü. Daha sonra olay ye-
rine gelen güvenlik görevlileri
araştırmalannda Aliyar Acay'ın
elinde Italyan yapımı Beretta
marka tabanca ile etrafa dağılan
4 adet boş kovan ve bir cep tele-
fonu buldular. Baba Aliyar' ın
cebinden de yaklaşık 10 milyon
lıra para ile "Acay Triko" adına
düzenlenmış bir vizite kâgıdı
çıktı. Başka bir belgede de Sey-
ranbağlan'nda bir adresin yer
aldığı görüldü. Kars'mSusuzil-
çesi Kayadibi Köyü nüfusuna
kayıtlı bulunan 1963 doğumlu
Aliyar Acay 'ın Ankara 'da Acay
Triko adlı şirketin müdürii ol-
duğu öğrenildi. Acay Triko gö-
revlileri ise Aliyar Acay"ın mal
almak üzere önceki gün tstan-
bul'a gittiğini kaydettiler.
Olaydan sonra Ankara Hasta-
nesi'ne kaldınlan Başak A-
cay'ın sağlık durumunun ciddi-
yetini koruduğu \e beyin cerra-
hi servisinde ameliyata alındığı
bıldirildı.
Öte yandan olay yerinde ince-
leme yapan uzmanlar. olayla il-
gılı soruşturmanın çok yönlü
olarak sürdürüldüğünü bildirdi-
ler.
Oğretmen, 3 öğretmen,
1 polisi öldürüp kaçtı
DtYARBAKIR (Cumhurijet)
-Diyarbakırclacinnetgeçıren bir
ilkokui öğretmeni, ikisi kadın 3
öğretmen ile birkomiseryardım-
cısını tabancav la öldürdü. bir öğ-
retmeni de yaraladıktan sonra
kaçtı. Olay sırasında öldürülen
öğretmen Cevahir Kaya'nın 5 ay-
lık hamile olduğu belirlendi Şe-
hit edilen polis memuru Kurba-
ni Akbağ, düzenlenen törenden
sonra memleketi Sıvas'a gönde-
rildi. Vali Doğan Hatipoğlu, kati-
lin kimliğinin belli olduğunu ve
kısa sürede yakalanacağını söyle-
di. Nedenı henüz belirleneme-
yen olay. önceki gece 02.00 sıra-
lannda Koşuyolu semti Batıkent
kooperatrflen 10. blokta meyda-
na geldi. Merkeze bağlı Serapgü-
zeli, Güzelköv ve Batıçanakçı
köylerinde öğretmenük yapan
Songül Halilçelik (28). Cevahir
Kaya(25)ileeşı EnverKaya(32)
ve Hikmet Kaya, evierine gelen
arkadaşlan Erdal Aksu (28) ile
bilınmeyen bir nedenle tartışma-
ya başladılar. Tartışmanın büyü-
mesı üzerine Aksu. üzerinde ta-
şıdığı tabancayı çekerek ateş etti.
Acılan ateş sonucu Enver ve Ce-
vahır Kaya ile Songül Halilçelik
olay yerinde yaşamını yitirirken.
Hikmet Kaya'nın yaralı halde
kendini 4. kattan aşağı attığı öğ-
renildi. Sılahseslerinin duyulma-
sı iizenne aynı binada oturan ko-
mıseryardımcısı Kurbani Akbağ.
olayın olduğu daireye çıkmak ıs-
terken yolda Erdal Aksu ile kar-
şılaştı. Aksu bu kez önüne çıkan
Akbağ'ı da öldürerek kaçtı.
Fabrikada patlama: 1 ölü
İstanbul Haber Servisi - Gü-
neşlı Evren Mahallesi Güvercin
Sokak üzerinde bulunan kot yı-
kama fabrikasının kazan daire-
sinde meydana gelen patlamada
1 kişı öldü, 7 kişi de yajalan,dı,..
Henüz belirlenemeyen bir ne-
denle dün gece saat 24.15 sıra-
lannda kot yıkama fabrikasının
kazan daıresinde büyük bir pat-
lama oldu. Patlama sonucu ıkı
katlı binada büyük maddi hasar
meydana gelirken, bina içerisin-
de bulunan 8 işçi yaralandı. Ağır
yaralı olarak istanbul Ünıversi-
tesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne
kaldınlan ve kimliğı belirlene-
meyen bir ışçı yolda yaşamını
yıtirdi. Dığer yedi yaralı ışçi ise
Bağcılar ve Yenibosna'da bulu-
nan ıkı özel hastanede tedavi al-
tına alındılar.
ARADABIR
I Baştarafı 2. Sayfada
külüyor, toz içinde.
Oysa ne zengin bir edebiyatımız var! Ama şimdiye de-
ğin, hiç değilse belli başlı edebiyatçılanmızdan kalan ve
onların sanat yaşamlanna, özel dünyalanna ışık tutacak
değerleri, derii toplu ve belli bir tarihsel düzenle yansıta-
cak bir müze kuramamışız. Belki bu gerekhlik çok kişinin
aklından geçti, ama yetkililere ya da bu işi yapabilecek ki-
şilere duyurmak ve gerçekleştirmek olanağı bulunamadı.
Bana öyle geliyor ki bugün de çok kişinin -özellikle de Se-
lim ileri'nin- usundan geçiyordur.
Böyle bir müze niçin gerekli, bıraz bunu konuşalım. Bu-
gün, 'dün'ün üzerindeyükseliyor, hiçbirinsanbelleksizya-
pamadığı gibi topiumlar da geçmişlerinden kopuk yaşa-
yamazlar. Bir başka neden, böyle bir müzeyle, edebiyatı-
mızı oluşturmuş değerli insanlara ve anılara sahip çıkmak,
varlıklannı canlı tutmaktır. ("Anısına saygı gösterildi mi, yi-
tirilmiş insan, yaşayan insandan daha çok aramızdadır, da-
ha güçlüdür" diyorA.de Saint Exupery). Öte yandan ni-
telikli, aydınlık insanlar yetiştirmek istiyorsak. kaynakları-
mızdan biri de, edebiyat değerlerimizi derleyip sunacağı-
mız böyle bir müze olmalı. Hele bugün bir kültürsüzlük-
boşluk karmaşası yaşayan insanlanmızın buna benzer
yerlere ne çok gereksinimi var! Bir başka neden de, genç
şair ve yazarlara, adaylarına ortam ve örnek oluşturmak.
B.Necatigil'in çoğu şiirini adım adım yazdığını, her yeni
çalışmada o şiiri biraz daha geliştirdiğini -hatta bazen bu
çalışmaların ona, on beşe yükseldiğıni- bıliyoruz. Bu ça-
lışmaların sergilenmesi bile, başarıya, nitelikli olana ne tür
çaba, emek ve sabırfarla ulaşıldığının etkin ve güzel birör-
neği olur.
Şimdi B.Necatigil'in edebiyat kalrtlarını Sn. Huriye Ne-
catigil koruyor. Ama ondan sonra ne olacak? Hani A.Ha-
şim, Y.Kemal, Orhan Veli'den.. bir şeyler? S.Kudret Ak-
sal'dan kalanlan Sn. Münire Aksal saklıyor. Ya ilerıde?
Böyle bir müze olsaydı. ziyarete gidenler sevdikleri şair,
yazarlann yapıtlannı, taslaklarını, ebedi çağrışımı olabilen
eşyalannı görseler, seslerini duyabilseler, belgesellerini iz-
leyebilseler ne güzel olurdu;sankibir tansık!
YapıKrediYayınları bir süredir güzel bir sergi düzenli-
yor. B.Necatigil'le başlayan bu dizi, O.Rifat'tan sonra
Adalet Ağaoğlu ile sürdü. Bu sergileri dolaşanlar, bir şa-
ir ya da yazarı özel dünyasıyla da tanımanın okuyucunun
önüne açtığı sonsuz ufuk içinde kalıyorlar.
A.Haşim, FrankfurtSeyahatnamesi'ndeki Fausfun Mü-
rekkep Lekeleri'nde izlenimlerini şöyle anlatır: "...Goet-
he'yi, ölümünden yüz sene sonra ziyaret edecek iki kişi
bile bulunmaz diye düşünüyordum. Meğer aldanmışım.
Bir mezara inecekmişim gibi soğuk bir ürperme ile açılan
kapıdan içeriye girince hayretten donakaldım. Burada ru-
hun aydınlığı bir şafak ışığı gibi yüzümüze vurdu...
Kafilenin kılavuzu, üstü baştan başa mürekkep lekele-
riyle kaplı eski bir yazı masasının önüne gelip de 'Goethe,
Faust'u bu masa üzerindeyazdi.Bu lekeler Faust'un le-
keleridir' dediği zaman kalabalığın son dereceye varan
merakı ve heyecanı, ışık halinde gözlerden taştı... Bu hay-
ran gözlerde lekeler, mürekkep lekeleri değil, fakat bir
ebedi lacivert semada sonsuz yıldız serpintileri idi.
Evet. birTürk edebiyatı müzesi kurulmalıdır. Bu hay huy
arasında şimdi zamanı mı diye düşünülmemeli. Yaşam
biçimlerimiz hızlı birdegişim sürecineteslim oldu. Durma-
yan ve duymayan zamana karşı. öbüralanlarda olduğu gi-
bi edebiyatımızın kültür kalıtını oluşturan neler varsa hep-
sini derlemenin, belli bir tarih ve düzenle bir müzede top-
lamanın tam zamanı.
G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada
CHP'lileri rahatlattı, ama Karayal-
çın'ın çevresindeki SHP'lileri pek
etkilememiş görünüyor. Karayal-
çın'ın kurmayları, "Inönü kişisel de-
ğerlendirmesini yapmıştır. Bu, ör-
gütün tümünü bağlamaz" diyorlar.
Karayalçın ekibine göre, Inönü'nün
artık delege tabanında çok etkin bir
rolü kalmadı. Bu cephede yapılan
hesaplar şöyle:
"CHP'nin 40-50 bin, bizim 600
bin üyemiz var. Niçin gidip CHP'ye
teslim olalım? 18 şubatta, az bir
farkla CHP'ye katılma durumu
olursa, bunun adı da birleşme ol-
maz. Ne yapıp edip birleşmenin
önüne set çekmeliyiz. Ama bunu
yaparken de ağzımıza yüzümüze
bulaştırmamaya dikkat etmeliyiz."
Inönü'nün bütün görevlerinden
aynlmış olması, delege tabanındaki
etkısinin aynı oranda azalmasını
gerektirmez. SHP'lilerin bu olguyu
biraz küçümsedikleri dikkat çeki-
yor. Kaldı ki daha önce de vurgula-
dığımız gibi solun sorunu 'çatı' de-
ğil. çatının altı. Suni olarak yaratılan
bu sorun, Inönü'nün açıklamasıyla
da tam olarak aşılmış görünmüyor.
Sosyal demokratlar bir anlamda,
seçmene nasıl bir mektup yaza-
caklarmı saptamadan, mektubu
hangi zarfta göndereceklerini tartı-
şıyorlar. Bunu da çözemeyip ağız-
larına yüzlerine bulaştırıyorlar. Bu
gidişle zarf saptandığında baka-
caklar ki yazacakları bir şey yok.
Ardından, yazacak bir şey arayıp
oturdukiarında bakılacak ki gönde-
recek seçmen yok!
Inönü ile Söyleşi...
İki parti içindeki gelişmeleri ya-
kından izleyen "Türkiye Taban Olu-
şumu" hafta sonu Ankara'daydı.
Anadolu'nun dört bir yanından ge-
len platform temsilcileri toplantı
sonrası, 'sorumluluk örneği' olan
bir bildiri yayımladılar. Bir bölümü
şöyle: "Demokrasiyi kendi içinde
uygulamayan hiçbir parti, ülkeye
demokrasi getiremez... Yapılanma
biçimiyle antidemokratik bulduğu-
muz ve çıkar hesaplarınm odağı
olan delege sistemi bile hiçe sayıl-
mıştır. Ancak böyle bir ortamda,
panik ve telaş içinde, sol tabanda
kabul gören politikalar üretmeden
oluşturulacak partileşme çalışma-
ları var olan parçalanmayı arttıra-
caktır. Gün, bir araya gelme ve bir-
likte üretme günüdür."
Tavandakiler, tabanın sabnnı taşı-
rıyor. Ancak umudunu kesmeyen,
kesmek istemeyenlerin sayısı da az
değil. Inönü ise tek sayfalık açıkla-
masının ardından, hiçbir soruyu ya-
nıtlamıyor. Kendisıyle dün telefonla
görüştüm. "Ben açıklamamı yap-
tım" demekle yetindi.
Sordum:
- Görüşleriniz, önerileriniz bekle-
diğiniz etkiyi yaptı mı?
- Ben görüşlerimi açıkladım. Şim-
di, yorumlan okuyorum.
- Yorumlan nasıl değerlendiriyor-
sunuz?
- Bir yorum yapmam.
- Yorumlan da mı yorumsuz oku-
yorsunuz?
- llginize teşekkür ederim.
- Sağlık durumunuz nasıl?
- Fena değil, evin içinde dolaşı-
yorum.
- Kurultaya gelebilecek misiniz?
- Sanmıyorum.
- Durumunuz ciddi mi?
- Disk kayması nasıl etkileyecek,
ona bakıyoruz.
- Belinizdeki sinir sıkışmasını,
soldaki sıkışıklıkla bağlantıland/ran-
lar var.
- Yapmayın bunları, ilginize te-
şekkür ederim. Siz yorumlarınıza
devam edin.
Yeniden "Geçmiş olsun" diyerek
telefonu kapattım. Sonra düşün-
düm; Acaba Inönü'yü her şeyi açık
açık konuşmaya ikna edebilseydik
ortaya nasıl bir röportaj çıkardı?
Söyleşinin yukarıdaki bölümü
gerçek, aşağıdaki hayali.
'Baykal'a iyilikler, güzellikler'
- Sayın Inönü, herkes, böyle bir
açıklamayı niçin yaptığınızı soruyor.
- Evet, ama açıklama yapmayın-
ca da niçin açıklama yapmadığımı
soruyorlar. Değerli basınımız soru
sormaya meraklı olduğu sürece so-
rular devam eder gider.
- Onursal genel başkanlığı niçin
bıraktınız?
- Onurumu kurtarmak için desem
farklı yorumlarsınız. Ama böyle bir
durum ortaya çıktı.
- Açıklamanızda, Baykal ekibi
için 'SHP'nin küçük bir bölümü'
dediniz. Bu, Baykal'ı küçümsediği-
niz yorumlanna neden oldu.
- Bu yanlış bir yaklaşım olur. Bay-
kal, büyük değil ki ben küçümseye-
yim. Orada sadece bir durumu or-
taya koydum. Gerçeklerin söylen-
mesini, kimse farklı yorumlamamalı.
- Karayalçın'a emaneti mutluluk-
la verdiğinizi söylemiştiniz. Hâlâ o
mutluluğunuz sürüyor mu?
- Sürüyor ya da sürmüyor diye-
mem. Ama Sayın Karayalçın için
Karayanlış yorumlan yapıldığını
duydum...
- Yani Karayalçın'a böyle bir sıfat
mı yakıştınyorsunuz?
- Hayır, hayır... Sakın, sakın. Beni
böyle bir polemiğin içine sokmayın.
Sadece siyaset kulislerinde konu-
şulanlara dikkat çektim. Dikkat çe-
ken kişinin, dikkat çekilen bir ko-
nuyla bağlantısı olduğu söylene-
mez.
- Sayın Baykal birleşme kurultay-
larından sonra Uzak Asya'ya gide-
cekmiş...
- Kendisine 'güle güle' diyorum.
Baykal'a Uzak Asya'da iyilikler, gü-
zellikler diliyorum. Umarım oradan
yeni bir modelle dönmez. Kaldı ki
Baykal ne kadar uzağa giderse git-
sin, içindeki iktidar ateşi sönmez.
- Açıklamanızda Hikmet Çetin'e
büyük destek veriyorsunuz. Ancak
Baykal ve Karayalçın'ın, Çetin'i diş-
lerine göre bulduklan söyleniyor.
- Ben, Sayın Baykal ve Karayal-
çın'ın dişleri ve dışetleri konusunda
bir yorumda bulunmam, diş dok-
toru değilim. Ama dikkat etsinler,
dişleri kırılabilir.
Peüas m ç
İnşa haündeki binava çarpan asket ı u«,aK paramparça oldu. (Fotoğraf: AHMET Ş1K)
Askeri uçak düştii : 3 şehit
• Baştarafı 1. Sayfada
yetkilılennin yaptıklan incelemelerden sonra ölen
üç uçak personelınin paramparça olmuş cesetle-
ri kaldınldı.
Genelkurmay Basın ve Halkla llişkiler Daire
Başkanlığı'nın açıklamasına göre, dün saat
12.10"da Türk Hava Kuvvetleri "ne ait F-4 savaş ti-
pi uçak, eğitım uçuşu sırasında Erzurum'un Çat
ilçesi yakınlannda teknik bir anza nedeniyle düş-
tü. Uçakta bulunan pilotlar Üsteğmen Timur Sa-
>inba>' \e Üsteğmen Gürkan Yddız paraşütle at-
layarak kurtuldu. Daha sonra kurtarma helikop-
terleri pilotlan, atladıklan bölgeden aldı.
Uçak kamyona çarptı
Prag-lstanbul seferini yapan Çekoslovakya Ha-
va Yollan'na ait Topolev 154 tipi yolcu uçağı, 35
yolcuyla saat 14.15'te Atatürk Havalimanı'na in-
di. Meydandaki 13 no'lu park yerine gitmekte
olan uçak, bu sırada pist yan yolunda çalışma ya-
pan DHMİ'ye ait inşaat kamyonunaçarptı. Kanat-
lanndan yakıt sızıntısı başlayan uçak daha sonra,
itfaiye konrrolünde park yerine çekilerek. bakıma
alındı. Kazada ölen ya da yaralanan olmadı.
İzmir uçagına bomba ihban asılsız
117 yolcu ve 7 mürettebatıyla dün saat 16.10'da
Ankara Esenboğa Havaalanı "ndan Izmir'e gitmek
üzere aynlan Bergama uçağına, havadayken bom-
ba ihban yapıldı. Polis tmdat'ın 155 numarah
telefonuna yapılan bu ihbar üzerine, uçağın kap-
tan pilotu Inayet Ylğit'e durum bildirilerek geri
dönmesi istendi. Uçak saat 16.40'ta Esenboğa
Havaalanı'na indi. Uçak özel bir alana çekildik-
ten sonra, yolcular ve mürettebat tahliye edildi.
Boşaltılan uçakta, Ankara Emniyet Müdürlüğü
bomba uzmanlannca arama yapıldı. Aramalar-
dan sonra ihbann asılsız olduğu belirlendi. Daha
sonra uçak, Izmir'e gitmek üzere saat 18.25'te
havalandı.
Diyarbakır
33 PKK'Ji
öldürüldü
DlYARBAKIR (AA) - Diyar-
bakır'ın Dıcle ilçesi Kelekçi ve
Boğazköy köylen arasında güven-
lik kuvvetlerince düzenlenen ope-
rasyonda. aralannda PKK'nın üst
düzey sorumlulannın da bulundu-
ğu 33 terörıst öldürüldü.
Olağanüstü Hal Bölge Valili-
ğı'nden yapılan açıklamaya göre
güvenlik kuvvetleri. kalabahk bir
terörıst grubun bulunduğu Dıc-
le nin Kelekçi ve Boğazköy köy-
leri arasındaki bölgede, bir teröns-
tin ıtıraflan sonucu 13 şubatta ge-
nış çaplı bir operasyon başlattı.
Tuğgeneral Canay Konı dün sa-
bah operasyon bölgesinde gazete-
cılere bilgi verirken şunlan söyle-
di:
-Görese Dağı ile Dkle Nehri böl-
gesinde arazi \e ulaşım imkânlan-
nm güç oluşu nedeniyle teröristler
bu bölgeteri kuUanıyor. Daha önce
yakaladığımız bir teröristin itiraf-
ları doğrultusunda operasyon pla-
DI hazırladık. Bu bölgede pazar gü-
nü saat 06.00 'da harekâta geçtik.
Sesar Deresi'nde saat 0830 sırala-
nnda teröristlerle sıcak temas sağ-
landı. Öncü teröristleri sindirdik-
ten sonra burada iki terörist ölü
ele geçirildi. Teröristlerin kaçabi-
lecekleri güzergâhlan kontrol altı-
na alarak 13 şubat pazartesi günü
saat 12.15'te tekrar sıcak temas
saglandı. Helikopterlerin de des-
tek verdiği çatışma gün boyu sür-
dü. Burada 33 terörist ölü ele geçi-
rildi.''
Tuğgeneral Canay Koru, öldü-
rülen teröristler arasında Suriye
uyruklular ile Ermenilerin de bu-
lunduğunu belirterek, operasyon-
la Dicle bölgesindeki terörist gru-
bun yüzde 90*ının yok edildığini
sövledi.
Hak-İş, lmkiiki forıııül arı\ or
ANKARA (Cumhuriyel Bü-
rosu) - Hak-tş Konfederasyonu.
Et ve Bahk Kurumu'nun (EBK)
satış işleminin iptaline ilişkin
karann iptali için yargıya baş-
vurmaya hazırlanıyor. Hak-lş
Genel Egitim Sekreteri Salim
Uslu, hükümetin aldığı karann
'ortak girişim komitesine hak te-
sisettiğini' ifade ederek ıptal ka-
rannın hukuki açıdan geçersiz
olduğunu ve idari yargıya baş-
vurmak için çalışma başlattık-
lannı söyledi.
Uslu, Curnhuriyet'e yaptığı
açıklamada. Özelleştirme İdare-
si Başkanlığrnın iptal karannın,
yargı karan olmadan geçerli ola-
mayacağını savundu. EBKnin
Tanm Bakanlığı'na bağlanıp, iş-
letme ve mevzuattan kaynakla-
nan sorunlan çözümlenerek
özelleştirmeye hazırlanmasını
öneren Uslu, sendikanın serma-
yeyi tabana yayma modeli hak-
kında şu bilgiyi \erdi:
"Bizim modelimiz, sağcılann
millet sektörii, solculann balk
sektörü dediği olaydır. Bazılan,
halk kapitalizmL bazısı da özy ö-
netim der. Her kim. kendi ideolo-
jisine göre kavrama ad koyarsa
koysun. bu, bizim modelimiz."
Uslu. Ortak Girişim Gru-
bu'nun Borçlar Kanunu'na gö-
re 'adi şirket' statüsünde oluştu-
rulduğûnu ve 'hükmi şahsiyet'
niteliğini taşıdığını da kaydetti.
Hak-lş Hukuk Müşaviri Me-
cititeren de hükümetin idari bir
eylemi 'keyfT olarak gen ala-
mayacağını savunarak Özelleş-
tirme Idaresi Başkanlığı hakkın-
da dava açacaklannı belirtti.
Hukuk müşavin Mecit Zeren.
ıdarenin eyleminin iptaline iliş-
kin dava açmaya hazırlandıkla-
nnı ifade etti.
BÜLE.NT SARIOĞLU
ANKARA - Kamu kuruluşla-
nnın araç iastiği ihtiyacının yüz-
de 85'lik bölümünü, Türk Hava
Kuvvetleri'nin tüm uçak İastiği
gereksinimini karşı İayan ve
Iranlı işadamı Muhtar Pence-
bendpur'a satılan Petlas ıçın
1989 ve 1991 yıllannda ayn ay-
n hazırlanan iyıleştırme projele-
rinin hükümet tarafından göz ar-
dı edildiği saptandı. Petlas'ın
teknolojisını değerlendirmek
amacıyla getirilen ve lastık sek-
töründe 37 yıllık tecrübesi bulu-
nan uzman R. E. Fricke'nin eski
Kamu Ortakhğı Idaresi (KOİ)
Başkanlığı'na gönderilen rapo-
runda, Petlas'ın. pazan yok olan
çarpraz lastik teknolojisiyle ölü-
me terkedilmemesi istendi. Ya-
bancı uzman, Petlas"ın önemine
dikkat çekerken, "Fetlas Lastik
Fabrikası şüphe yok ki üretim
kapasitesi sahasuıda bugüne ka-
dar gördüklerimin en iyisidir.
Fabrikanız, Kuzey Amerika ve
Japonya'nın dışın'da en modern
ve ileri olanlardan biridir. Bü-
yüklüğü itibanyla dünyada tek-
tir" dedi. Şirket yönetimince,
1989 yılında 72 milyon 392 bin
dolaryatınm harcaması gerekti-
ren ilk modernizasyon projesi
24.12.1989 tarihli mükerrer sa-
yılı Resmi Gazete'de ilgililere
iletildi. Bu projenin yetkililerce
göz ardı edilmesinin ardından.
ülke kaynaklannın kullanılarak
yannrru oldukça uzun süren fab-
rikanm geliştirilebileceğini be-
lirten Petlas yetkilileri, ilk pro-
jeyi daraltarak 3 değişik altema-
tifli yeni biröneriyi 27.03.1991
tarihinde KOl'ye ilettiler.
KOl'ye 3 alternatifli olarak su-
nulan modemizasyon projesinin
gerekçesinde, şu çarpıcı geliş-
melere dikkat çekildi:
"Yüda 330 gün ve günde 8'er
saatlik 3 vardiy a çalışma esasına
göre fabrika kapasitesi 1981 yı-
ünda 1 milyon 225 bin 500 adet
olarak tespit edilmiş ve o günkü
pazar koşullarına cevap verecek
36 çeşit lastik üretilmesi karar-
laştinlmış olmasına ragmen, ya-
tınm döneminin uzaması ve de
finansnıan sıluntüan nedeniyle
teknolojik gelişmelere paralel
olarak değişen yeni pazar tatep-
lerine uygun yeni yatırımlara
başlanmadığından üretim prog-
ramımızdaki ürün çeşitliliği
1990*b yıllann başında çok ye-
tersiz kalmıştır. Hatta birçok
ürünün pazar şansı ya azalmış
ya da tamamen kaybolmuştur.
Teknolojik erozyon diye nitelen-
direbileceğimiz bu olay, hem ka-
pasitemizi hem de pazar payı-
mızı oldukça azaltmıştır."
Raporda, 1991 yılı pazar ko-
şullanna göre modemizasyon
yapılmaması durumunda, 1 mil-
yon 225 bin adet olan kapasite-
nin, 2005 yılında 357 bin 833'e
düşeceği vurgulanarak, 1991 yı-
lında iyileştirme yatınmlannın
gerçekleştirilmesi durumunda
ek ürünlerle kapasıtenin 1992
yılında 1 milyon 331 bin 965
adete ulaşacağı, pazar payının
da oldukça artacağı kaydedildi.
KOfnin, 4 Nisan 1990 tarih-
li Yüksek Planlama Kurulu ka-
rannca özelieştirilmeye alınan
Petkim Petrokimya Holding
AŞ'den aynlarak. "bağımsızbir
şirket halinde özelieştirilmesi'
planlanan Petlas"tan gelen mo-
demizasyon projelerine yanıt
vemıediği öğrenildi.
Petlas yönetımi, Birleşrruş
Milletler Sanayi Kalkınma Ör-
gütü (UNIDO) ile imzalanan
Teknolojik lşbirliği Fonu anlaş-
ması uyannca, fabrikanın teknik
olanaklannı belirlemek için las-
tik sektöründe 37 yıllık tecrübe-
si bulunan R. E. Fricke adlı uz-
mana rapor hazırlattı. Fricke, ra-
porunda, KOt tarafından tayin
edilen danışman ABD'ii Lazard
Freres firmasının hazırladığı in-
celemeyi değerlendirirken fabri-
kayı yakın bir gelecekte başan-
sızlığa götürecek bir anlaşmanın
düşünülmemesini istedi. Pet-
las" ın. pazan yok olan çarpraz
lastiğe dönüştürülerek 'ölüme
terk edilmemesı" konusunda yet-
kilileri uyaran Fricke. "Teklifle-
re itirazım, tamamen Pedas'ı ve
Türk hükümetini desteklemek
içindir" dedi.
Yabancı uzmanın raporunda.
fabrikanın teknolojisine ilişkin
olarak şu değerlendirme dikkat
çekti: "Pctlas Lastik Fabrikası,
şüphe yok ki üretim kapasitesi
sahasında bugüne kadar gör-
düklerimin en iyilerinden biri-
dir. Petlas'ın bütün olarak dün-
yadaki en modem fabrikalardan
biri olduğu konusunda kuşkum
yok. Petlasın dizayn edildiği
1982-83 yıllanndan beri dünya-
da pek az yeni fabrika kurulmus-
tur. Aynı şeküde bu sanavinin li-
derleri arasında baslıca fabrika
tevsileri tüm fabrika çapında de-
ğildir. Bundan dolayı bu fabrika-
lar, eski ve yeninin kanşınu ha-
lindedir.Yük boşaltma istasyon-
lan, karbon siyahı sikıları. gün-
lük tanklar, kimyasal depolama
tanklan, eritnıe istasy onlan. oto-
matik olarak Ölçen skala ve bü-
gisayar kontrollü tartnıa. naklet-
me sistemiyle fabrikamz Kuzey
Amerika ve Japonya'nın dışın-
da en modern ve ileri olanlardan
biridir. Büyüklüğü itibanyla
dünvada tektir."
Özer Çiller, medyaya küstü
ANKL4RA (Cumhuriyet Bürosu) - Baş-
bakan Tansu Çfllerin eşi Özer Uçuran Çil-
ler, gazetemizin aylardır belgelerle günışı-
ğına çıkarmaya çalıştığı kuşkulu servetine
ilişkin iddialara yüksek tirajlı gazetelerin
de ilgi göstermesine sinirlendi. OzerÇiller,
geçen hafta "gazeteci dostlanm" olarak ad-
landırdığı basın mensuplannı. "suyubulan-
dırtnak ve kişisel menfaat kollamakr
la suç-
ladı. Hakkındakı haberlere öfkelenen ve
açıklamasında siyasi konulara da girmesi
dikkat çeken Başbakan'ın eşi, medyanın
"adalet, vicdan. hak, hukuk" gibi kavrarn-
lardan nasibini almadığını öne sürdü.
Özer Uçuran Çiller, ABD'deki malvarlı-
ğının yönetimini üstlenen Yunan asıllı işa-
damı ChristoperGistis'in, "Özer Bey, tesa-
düf eseri Türk ounuş" biçiminde yansıtılan
sözlerinin yanlış değerlendirildiğini ve
ABD'nin "Pnısya Kralı" adlı merkezinde
evi bulunmadığını belirtirken basına ağır
eleştiriler yöneltti.
Açıklamasının girişinde. "Ortalığı kanş-
brmak ve temel amaçları hep kişisel menfa-
adannı kollamak olan insanlar vardır. Tüm
sermayeleri menfaat hırsıvla sınırh olan bu
insanlar,çağdışı bir zihniyete takılıp kalmış-
lardır" diyen Çiller. bu kişilerin. "tasıdık-
lan kini ve nefreti kusmak için" uygun bir
fırsat kolladıklannı ve içinde bulunduklan
toplumun üzerine karabasan gibi çöktükle-
nni ileri sürdü. Çiller, açıklamasına şöyle
devam etti:
"Adalet, vicdan, hak hukuk gibi kavram-
lardan hiç mi hiç nasiplerini almamışlardır.
Acımasızca saldırırlar. önlerine gelen her-
kese çamur atarlar. Bazen tek tek sahneye
çıkar, bazen koro halinde felaket oratoryo-
lan seslendirirler. Kimi zaman. bazı çıkar
gmplarının kötü emellerine de alet olurlar.
Birileri dama taşı gibi oynar bunJaria. Fela-
ket senarvolannın sadık oyuncusu rolünü
çok iyi becerirler. Her felaket senarv osunda
ilk onlar akla gelir."
Özer Çiller. usulsüz olarak kurumlar ver-
gisi istisnasından yararlanan ve son 7 yıl
boyunca ödediği kurumlar vergisi toplamı
30 milyon lirayı bulmayan Marsan Hol-
ding'ın. ABD'de milyonlarca dolarlık yatı-
nmı nasıl gerçekleştirdiğine ilişkin sorula-
ra yanıt veremezken basına, "Ailemizin, he-
sabını, daha önce tek kunışuna kadar ver-
diği malvartığmı değişik üsluplaria gündenıe
getirerek, düşmanlık tohumlan ekmekten
kendilerini bir türlü ahkoyamazlar" suçla-
masını yöneltti. Doğan Grubu'na ait Milli-
yet ve Hürriyet gazetelerinde yayımlanan
haberler üzerine dün yaptığı açıklamada bu
yayın organlannı isim vermeden, "yaymcı-
lan ve politikalan açısından aynsı gaynsı ol-
mayan bangazeteler" olarak niteleyen Özer
Çiller. servetiyle ılgili ıddıalann. defalarca
yalanlanmasına karşın, solda bütünleşme
kurultayı öncesinde "birnoktadandüğmeye
basılmışcasuıa" yeniden gündeme getiril-
diğini savundu.
Kaybolan
• Baştarafı 1. Sayfada
nu duymaya baslarsınız. 'Başka-
sının hakkına saygı duymak' di-
ye kabul ettiğiniz olumlu değer
yargısının 'geride kalmak". 'flr-
satlardan yararlanamamak' ol-
duğunu görmeye zorlanırsınız. J
Ya da bir türlü anlayamadığınız
değer yargısı değişimlerinin ar-'
tık hiçbirisine sahip çıkamadığı-'
nızı fark edersiniz.
Bugün, 'sryasal isükrarsızhk',,
'siyasal ükanrruşlık' diye anlatıl-
mak istenen durum aslında 'top-'
lumsal güvensizlik'rir. Kımse ne-
ye ve kime güveneceğini, hele de •
neden güveneceğini bilemez ol-,
muştur. Siyasette, ekonomide,
çalışmada, kültürde yoğun bir
güvensizlik hem de umutsuzluk*
yaratmaktadır. İnsan kendini ne-
rede varedebildigini bilemez du-'
rumdadır. 'Güvensizlik veumut-
suzluk' durumunun arkasından
'bir şeyler yapma', 'kendini yok
oluştan kurtarma' istemi gele-
cektir. Bunun nasıl olacağı ise ki»-.
şilerin kışiliklerine, değerlerine,
yetişme koşullarına bağlı olarak
değişir. Kimisi tanıdığı kimlikle-
re sığınır, kimisi tanıdığı kültüre
sanlır, kimisi dinde varoluşunu
arar, kimisi de hiçbir yerde ken-
dini bulamaz. Bu aşamada 'gü-
ven ve umut bunahmı' aşılamaz-
sa artık ne yapılacağını kişinin
kendisi de bilemeyecektir. 'Şid-
det". böyle durumlann umutsuz1
bir yok ediş ve yok oluş biçimi-
dir. Aslında heröldürme biraz da
kendini öldürmedir. Kimi zaman
o da gerçekleştirilir. İnsan bütün
değerlerini yitirerek var olamaz
ve yaşayamaz. Yok etme ve yok
olma. artık hayattan beklenecek
hiçbir şeyin kalmadığını anlat-
maktadır.
Bu olgunun toplumsal çözü-
mü de aynı yollardan bulunacak-
tır. Toplumsal değerlerin yeniden
kuruluşu. bireylerin yeniden bu
değerler içinde varoluşu, top-
lumsal güvenin yeniden sağlan-
ması, bu yolla da toplumsal umu-
dun insanlara yansıtılışı. Bu da
siyasetin. ekonominin, iş hayatı-
nın. kültürün 'para için' olmak-
tan çıkanlıp 'insan için' düzen-
lenmesiyle olabilecektir. tnsanı'
değerli, yararlı, verimli amaçlı
biryaşama kavuşturmak için ya-
pılan her şey ayru zamanda top-
lumsal şiddete karşı da bir dal-
gakıran olacaktır.
TTK
• Baştarafı 1. Sayfada
emekliterte teşviklere dayalı iş-*
çi azaltmalan ile toplam işçi sa-
yısı 22 bin dolaylanndan 17 bin
dolaylanna düşmektedir. Keza,
kurum dışına çıkanlacak servis-
ler nedeniyle işçi statüsü dışın-
daki personel sayısı da bin kadar
bir azalma ile 1550 civanna düş-
mektedir.
- Kurumun borçlaruun silin-
mesi \e SSK sosyal yardım öde-
neklerinin getirdiği yükün üze-
rinden alınması halinde 1995 y>
lı içinde finans gereksinimi (retia-
biltasyon yatınmlan da dahil ol-
mak üzere) en olumlu koşullar-
da 139 mihon dolar ve en olum-
suz koşullarda ise 227 milyon do-
lar olacaktır. Kurum öngörüidü-
ğü gibi rehabilite edildiği takdir-
de. koşulların olumsuz biçimde
geliştiği durumlarda dahi 2000
yiunda en çok 102 milyon dolar
sübvansiyona ihtiyaç duyacakor.
Raporun "Sonuç" bölümün-
de ise, TTK'nin en kötü pazar ve
pazarlama koşullannda bile ka-
bul edilebilir sübvansiyonlarla
yaşamını sürdürebilecek bir ku-
rum olduğuna dikkat çekilirken,
Armutçuk ve Amasra için de
"TTK'den aynlarak özelleştiril-
nıesi ve/veya kapatüması düşü-
nülen bu işletmeler, önemli bir
yatınm gereksinimi olmayan ve
sadece istihdam yüklerinin azal-
tılması ve satış politikasmın degi-
şimi ile verimli duruma geçebile-
cek üretim birimleridir. Bu ne-
denle kurumu 5 Nisan kararlan
ile planlanan biçimde küçült-
mek. Armutçuk ve Amasra'yı
ayırmak yanlış bir tercih olmak-
tadır" değerlendirmesi yapıldı.
Raporda şu önerilere yer ve-
nldi:
- TTK'nin bir KİT olarak y ö-
netilmesinden başka bir seçenek
bulunmamaktadır. Ama idari
özerkliğjn sağlanabilmesi için ça-
hşanlann temsil edileceği ve po-
lirik baskılardan etkilenmey ecek
bir yönetim kuruluna ihtiyaç
vardır.
- Yakımlık kömür piyasasına
sadece Amasra ve Armutçuk kö-
mürleri ile girmekle yetinilme-
meli. Üzülmez. Karadon ve
Kozlu toz kömürlerinin de bri-
ketlenerek bu sektörde değerlen-
dinlmesi konusu gündemde tu-
tulmalıdır.
- Kurum, Çatalağzı Termik
Santralı'na sahip ya da ortak ol-
malıdır. Bu, kurumun mali yapt-
smı kısa sürede olumlu etkâer.
- TTK, uzun vadede yalnız kö-
mür üreten ve satan bir kurum
olmaktan çıkarak genel enerji
sektöründe yerini almaya çalış-
malıdır.
- Türkiye'nin ileriki yıllarda
artan taşkömürü talebi dikkate
ahnarak kurumun kömür itha-
latı ve ticareti yapmasu yurtdı-
şındaki kömür işletmeterine ge-
rektiği hallerde iştirak ederek ge-
lirierini attırması yararlı olacak-
tır.