Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 KASIM 1995 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Avrupa sinemasının en önemli yönetmenlerinden Louis Malle, 63 yaşında yaşamını yitirdi
iddet, özgürlük ve cesaret...
CUMHUR CANBAZOĞLU
ROMA- "Hoşçakal Malle'', Avrupa
sinemasının en önemli yönetmenlerinden
Louis Malle'in ölümünü ltalyan gazetelen
dün bu başlıkla verdi. Perşembe gecesi
Beverly Hills'deki evinde yaşama veda
eden 63 yaşındaki yönetmenin ölüm
haberi Avrupa'ya
ancak cuma günü
öğleden sonra ulaştı.
Uzun süredir hastaydı Malle; agır bir kalp
ameliyatının ardından lenf kanserine
yakalandığı ortaya çıkmıştı. Ancak
hastalık onu durduramadı; Uma
Thunnan'la Marieen Dietrich'in
yaşamını beyazperdeye aktarmak
istiyordu. Cinecitta'da çalışacaktı bu kez,
her şey hazırdı.
Ancak hastalığı beklenmedik sekilde
ilerlemişti. Eşi Candice Bergen'ın
anlattığina göre, son günlerinde
du>muyor, tanımıyor, konuşmuyordu...
30 Ekim 1932 Thumeries doğumluydu:
babası zengin bir iş adamıydı. İyi bir
eğitimden geçtikten sonra 22 yaşında
sinemaya girdi. Sırasıyla Jacques
Cousteau, Bresson, Jacaues Tatiyle
çalıştı. Cousteau ile birlikte yaptıklan
"Sessiz Dün>-a"Altm Palmiye Odülü'nü
aldı.
25 yaşında Jeanne Moreau'yla yaptığı ilk
fılmi "İdam Sehpası" ona 1957 Louis
Delluc ödülünü kazandırdı. Andre
Bazin'ın çevTesinde büyüyen Cahiers Du
Cinema ekibinde yer aldı: biraz Yeni
Dalga'ya bulaştı ama hıç bir zaman
ekollerin adamı olmadı.
1958'de "Aşıklar''la Venedik'te özel jüri
ödülü aldı. 6O'ta Queneau"nun aynı adlı
romanından "Zazie Metroda"yı yaptı.
Dönemın ünlü Fransız oyunculanyla
çalıştı: Brigitte Bardot'la "Özel Hayat" ve
vvestern "Viva Maria"> ı. Alain Deleon'la
"William \VU$on"ı, Belmondo'yla
"Hırsız''ı yaptı.
Hindistan'da uzun süre kaldıktan sonra
Fransa'ya dönüp Hindistan'la ilgili ses
getiren bir belgesel hazırladı. Fransa'daki
sinema ortamını fazla kanşık buluyordu.
70'lerin ortasmda ABD'ye göcetti.
Başrolü Brooke Shields'e verdıği ilk
Hollywood filmı "Küçük Kız"la skandal
yarattı. Daha sonra eski kumar ve eğlence
başkentinin çöküş günleri üzenne çektiği.
Burt Lancester'ın başrolünü üstlendiği
"AtlantkCity" ıle Venedik'te Altın Aslan
aldı.
Ikiye bölünmüştü: "Fransa geçmişim,
ABD bugünüm"dtyordu söyleşilerde.
Malle'in cinsellik ve politikaya apayn bir
bakışı vardı. Hiç bir ahlaksal değere
bağlanmadan, çekinmeden kafasındakileri
aktarmıştı yapıtlannda.
Hatta Josephine Hart'ın romanından
aldığı sondan bir önceki filmi
"Ölesiye"yle (Damage) pornoya kaçtığı
bile iddıa edildi.
Son Fılmi "Vanya 42. Caddede"yi geçen
yıl çeken Louis Malle, Avrupa
filmlerindeki dilini Hollywood'da da
korumayı bılmışti. Sürekli sürgünde
yaşamayı tercih etmiş, dünyanın dört bir
yanını gezip görmüştü.
Bresson'un öğrencisi bu gözlemlerini 20
filmde toplamıştı; aralanndan
"Hoşcakahn Çocuklar"ı ayn bir yere
koyuyordu. Bu filmi kendi çocuklan için
yapmıştı. Bir söyleşıde. Venedik'te 1988
yılında Altın Arslan alan, Hoşcakalın
Çocuklar'ı anlatırken şöyle demişti: "Bir
kaç gün sonra ölürsem çocuklaruna
bırakacağını bir fılniinı olsun istedim.
Şiddetin, öıgürlüğün. cesaretin ne
olduğunu anlatmaya çalıştını onlara."
Louis Mafle'nin Filmleri
İdam Sehpası - 1957 - '"
Aşıklar-1958
Zazie Metroda - 1960
Özel Hayat- 1962 • '
LeFeuFollet-1963
VivaMaria- 1965
Hırsız-1967
WillıamWilson-1968
Kalküta-1969
Yürekteki Çarpıntı - 1971
Lacombe Lucien - 1973
KaraAy- 1975
Küçük Kız-1978
Atlantic City - 1980
Andre'yle Akşam Yemeği - 1981
Crackers-1985
AlamoBay-1985
Hoşcakalın Çocuklar - 1987
MıloMilo-1990
Ölesiye - 1992
VanyaDayı- 1994
4
PENALTI
T" Tzun süredir
f / hastaydı
K^S Malle; ağır bir
kalp ameliyatının
ardından lenf
kanserine yakalandığı
ortaya çıkmıştı. Ancak
hastalık onu
durduramadı; Uma
Thurman'la Marieen
Dietrich'in yaşamını
beyazperdeye
aktarmak istiyordu.
Cinecitta'da çalışacaktı
bu kez, her şey hazırdı.
"Fransa geçmişim,
ABD bugünüm"
diyordu söyleşilerde,
Malle'in cinsellik ve
politikaya apayn bir
bakışı vardı. Hiçbir
ahlaksal değere
bağlanmadan,
çekinmeden
kafasındakileri
aktarmıştı
yapıtlannda. Avrupa
filmlerindeki dilini
Hollywood'da da
korumayı bilmişti.
Torso ve Kaclnı Heykeli yine Türkiye'de
Kültür Servisi - Kültür Bakanı Fikri
Sağlar. Erdek Açık Hava Müzesi'nden
çalınan Torso ve Izmir Müze Müdürlügü
bahçesinden çalınan Kachn Heykeli' nin
tngiltere'den Türkiye'ye getirilmesi ne-
deniyle önceki gün Istanbul Arkeolojı
Müzesi'nde bir basın toplantısı dûzenle-
di.
Sağlar, Türk ulusunun Atatürkün ön-
derliğinde verdiği Ulusal Kurtuluş Sava-
şı ile birçok mazlum ulusun bağımsızhk-
lannı kazanmasma öncülük ettiğini
anımsatarak bugün bir "kültür devleti"
olarak aynı mücadeleyi kültür emperya-
lizmine karşı yürüttügünü; verdiği bu ör-
nek savaşımla kültür eserlen yağmala-
nan ülkelere liderlik yaptığını belirtti.
Sağlar, Türkiye'nin sahıp olduğu zen-
gin kültürel mirasın çok ciddi boyutlar-
da eski eser kaçakçılığı sorununu da be-
raberinde getırdiğini vurgulayarak kül-
türel varlıklanmızın korunması ve yurt-
dışındakı eserlerin ülkeye kazandınlma-
sı yolunda ilk adım olarak "toplumsal
duyarhlığın arttınlması ve koruma bilin-
cinin yaygmlaşunlması": ıkıncı adım ola-
rak "kaçak olarak > urtdışına eser kaçınl-
nıasını cazip hale getiren yurtdışı pazar-
lardaki talebin kısılması"nı gösterdı. Tor-
so ve Kadın Heykeli gibı ait olduğu top-
raklardan kopanlan iki önemli eserin ge-
ri alınmasından mutluluk duyduğunu be-
lirten Fıkrı Sağlar, "Yurtdışında arük
müze ve koleksiyonculann Türkiye'den
kaçınldığından kuşku duyduklan eser-
leri bile alma>a > anaşmayacak bir nokta-
ya gelnıiş olmalan bizim için önemli bir
övünç kaynağidır''dedı.
ABD'den getinlen Torso'yu satın alan
ve Sothebys aracılığıyla satmak isteyen
Los Angeles Kings beyzbol takımının sa-
hibı Bnıce Mc Nall'ın Amerikan dergisi
Vanıty Fair'de 1994Nisan'ındayayımla-
nan "Bir eser alacaksantz ve kulağınıza bu
eser Türkive'den geldi dive bir fısılh bile
gelse, bemen onu geri verin" şeklindeki
açıklamasını gösteren Bakan Sağlar, Tor-
so'nun görünüşte çok önemli bir parça gı-
bi algılanmasa da MÖ. 6. yüzyıl heykel-
ciliğinin çok değerli örneklerinden biri
olduğunu vurgulayarak, "Değerli olmasa
da bu eserin peşinde olacaktık. Çünkü
herkes bizim en değerlisinden en az değer-
lisine kadar tüm eserlerimize sahip çıktı-
ğımızı ancak bövle anlavabilecek" dedi.
Kültür Bakanlığı'nın yurtdışına kaçın-
lan eserlenn geri getirilmesi için ulusla-
rarası alanda kararlı bir hukuk mücade-
lesi verdiğini belirten Sağlar. Karun Ha-
zınelen, Girlendli Lahit. Elmalı Sikkele-
ri, Marsyhas Heykeli. Afrodisyas Friz
Bloku ve Birgı Aydınoğlu Mehmet Bey
Camii'nden çalınan Minber Kapısı'nın
bu mücadelenin en somut ömekleri oldu-
ğunu söyledı.
Sağlar, Kültür Bakanlığı olarak kültü-
Erdek Açık Hava
Müzesi'nden çalınan
Torso ve İzmir Müze
Müdürlüğünün
bahçesinden çalınan
Kadın Heykeli'nin
Türkiye'je getirilmesi
nedeniyle basın
toplantısı dü/enleyen
Kültür Bakanı Fikri
Sağlar. "Yurtdışında
artık müze ve koleksiy-
onculann Türkive'den
kaçınldığından kuşku
duyduklan eserlen bile
almava yanaşmavacak
bir noktaya gelmiş ol-
malan bizim için önem-
li bir övünç
kav nağıdır"dedi.
(Fotoâraf: ERZADE
ERTEM)
rel mirasın korunmasında yana bir poli-
tikayı sürdürürken bütün dünyada da kül-
türel mirasın ait olduklan yerde kalma-
sını savunduklarını belirtti.
Yurtdışına kaçınlan ve iadesıne çalışı-
lan diğereserler ise Almanya'dan Boğaz-
köy Sfenksi, Troya Eserlen, Bergama Ze-
us Sunağı, Afrodisyas Ihtiyar Baiıkçı
Heykeli, Konya Beyhekim Camii Mihra-
bı: Avusturya'dan Gölbaşı. Trysa Mezar
Anıtı; Rusya Federasyonu'ndan Troya
Eserlen; ABD'den Kumluca Eserleri. fs-
vıçre'den Fngya Mezar Stellen: İngilte-
re'den Hacı Bayram Veli Şamdanı.
Sothebys, FBIve
Interpol ile işbirliği
Kültür Servisi - ErdekAçık Htnv Mü-
zesı nden çalınan. tÖ 6 'ncı vüzyıl Yunan
arkaik dönemine an M an. boyunda. 20
cm genişliğindekı genç erkek heykeli Tor-
so. 1983-89yıUan arusmda kâyboldu ve
vasadışı vol'larla vurtdışına çıkanldı.
1992 yılında Soıheby's larajından dü-
zenlenen biraçıkaıtiırmanm. zamanında
Kültür Bakanlığı 'na ulaşamayan katalo-
ğundan Torso 'nun ErdekAçık Hava Kiu-
zesi nden çalınan eser olduğu belirlendı
ancak eserin tade istemine olumlu yanıt
ulmamadı.
Torso'nun. 14.12,1993'te Sothebys
müzayedefirmasının New York 'tagerçek-
leştireceğı müzayedede sutışa sunulaca-
ğı öğrenildi ve Kültür Bakanlığı ile Sot-
hebys arasındayapılan görüsme sonııcu
heykel satıştan çekildi. FBliletemasage-
çilerek eser teslim alındı.
Torso. Bandırma Müzesi 'nin inşaatı bi-
tene dek Istanhıl Arkeoloji Mûzesı nde
sergilenecek. IzmirMüzeKfüdürlûğü bah-
çesinden 28. 02. 1994 tarihinde çalınan
Roma dönemine ait Kadın Hevkeli ise
/çişleri Bakanlığı nin 03.02. 1995 tanhlı
yazısı ıle tsvıçre tnterpolü tarafindan bıı-
lundu.
Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler
Müdürlügü niin çalışınaları çerçe\'esin-
de. uluslararası kunduşlann haberdar
edilmesi ve genis bir kamuoyu oluşturul-
nıası sonucu kiiçıv dengetinlen eser. ve-
nıden Izmir Müzesi 'nde sergıl&ıecek.
Fehmi Gerçeker 'in 'Mevlana ve Hoşgörü'
konulu belgeselinin dünya prömiyeriyarın
UNESCO Genel Merkezi 'ndeyapılacak 21. yüzyda girerken Me\iana
TANERGEZER
FehmiGerçeker'in "Mevlanave Hoşgö-
rü" konulu belgesel filminin dünya prö-
miyeri yann UNESCO'nun düzenlediği
bir organizasyonla Unesco Genel Merke-
zi'nde yapılacak.
Hoşgörü yılı olarak ilan edilen 1995 yı-
lında hoşgörü temasını işleyen Mevlana
konulu belgesel film Unesco himayesin-
de, Kentbank'ın sponsorluğunda çekildi.
Amerika'da yaşayan sinemacı Fehmi Ger-
çeker'in yönettıği filmin senaryosu Talat
Halman. müzikleri ise Kudsi Ergüner ta-
rafindan yapıldı. Film UNESCO Genel
Merkezi'nde yapılan prömiyerinden son-
ra bütün dünya televizyon kanallanna da-
ğıtımı yapılacak. Filmin Türkiye prömiye-
ri de aralık ayı sonlannda ya da ocak ayı
başında yapılacak.
Konya, Istanbul ve Avrupa'nın çeşitli
kentlerinde. Mevlana ve tasavvuf konu-
sunda uzman kişilerle yapılan görüşme-
lerleçekilen Fılmeylül ayındatamamlan-
dı. Filmin montajı Fransa"da, seslendir-
mesı ise Ingiltere'de, ünlü oyuncu Vanes-
sa Redgrave tarafindan yapıldı. Mevla-
na'nın etkilendiği üç şey; sjir, müzik ve
dans üzerine kurulu olan film, ağırlıkh
olarak Mevlana'nın rubaileri, şiirleri ve
Mesnevisinden parçalardan oluşuyor.
Filmde Mevlana ve tasavvuf konusunda
uzman kişilerle görüşmeler ve mevleviha-
nelerden görüntüler de yer alıyor.
1990 yılından beri Anadolu kökenli in-
sanlann dünyaya tanıtılması için çalışan
Fehmi Gerçeker, bir yıla ulaşan geniş bir
Fehmi Gerçeker, bu fılmle, Mevtana'yı ancak 19.\iizyıldan sonra tanunava başlavan
banlılara Mevlana olarak tanıtacağını düşünüyor. (FotoğrafUĞUR GÜNYÜZ)
araştırmanın sonucunda çektiği film için
Mevlana'yı, kapitalist toplumun getirdiği
bunalımdan dolayı arayışa giren insanlar
için sağlıkh bir kaynak olduğu için seçti-
ğini söylüyor. Gerçeker'e göre, manevi
açıdan tatminsızliklerinin farkına varan
insanlann arayışa girmeleri büyücülerin,
medyumlann, uzaydan gelenlerin artma-
sını sağladı. Mevlana ise bu arayışlar için-
de sağlıkh bir kaynak. Bunun yanında,
Gerçeker'e göre, Mevlana'nın tslami ba-
kış açısı dışında. liselerde öğretilenden
farklı bir boyutu da var: "Mevlana toplu-
ma güzel mesajlar veriyor ve düşünccleri
21. vüzvıla girerken de geçerliliğini koru-
yor"
"Ben kalıcı programlar yapmak istivo-
nım" diyen Gerçeker, bu filmin de diğer
belgesel filmleri gibi ögretici bir işlev gö-
receğini düşünüvor. Gerçeker'ın "Behind
The Camera'* adlı, Varda, Losev ve per-
şembe günü ölen MaDe gibı ünlü yönet-
menlerin yaşamlarını ve yapıtlannı an!a-
tan belgesel serisi şu anda Amerika'da si-
nema okullannda izleniyor. Gerçeker'in
"Piri Reis"belgeseli de okullara dağıtıla-
rak bir eğitim aracı olarak kullanılıyor.
Fehmi Gerçeker Mevlana filminin de bu
yolu ızleyeceğini ve Mev lana'yı ancak 19.
yüzyıldan sonra tanımaya başlayan batı-
lılara Mevlana'yı tanıtacağını düşünüyor.
Gerçeker. batıda Mevlana ve tasavvuf
konusuyla ılgilenenlerin ikiye aynlabile-
ceğini anlatıyor. Birgrup Mevlana'ya en-
telektüel bir şekılde bakarak şiirlennden
kendilerine bir şev çıkarabilirken. ki bun-
lar küçük bir grup. genellikle insanlar
Mevlana'ya estetik bir bakışla yaklaşıyor-
lar; semazenlerin dansından etkileniyorlar
ama Mevlananın ne olduğunu bilmiyor-
lar. "Örneğin Madonna" diyor Gerçeker.
-Son klibinde sema/enler vardı ama o
Mevlana'yı tammıyor," Gerçeker, Mevla-
na'nın ve mevlevılerin onlar için entere-
sanbir şey olduğunu. dans göstenleri baş-
ladığında toplanıp. kendilerinden geçtik-
lerinı. Mevlana hakkındatekbıldıklennin
de bu olduğunu söylüyor. filmin amaçla-
rından biri de Mevlana'yla estetik olarak
ilgilenen insanlara Mevlana'nın bir bilgi
ve kültüre bağlı olduğunu anlatmak.
Amerika'da yaşayan ve Istanbul'a her
gelişinde Istanbul'un daha kötüleştiğinı
gören Gerçeker'e göre "hoşgörü kavramı-
nıgündemegetirnıenintamsırasr. İnsan-
lar ekonomik ve siyası nedenlerden dola-
yı gittikçe daha az hoşgörülü oluyorlar,
ama Gerçeker, tstanbul dışında, Anado-
lu'da Türkün misafirperveriiğınin, hoşgö-
rüsünün ve samimiyetinin sürdüğünü dü-
şünüyor. Hatta. "Anadolunun hoşgörfisü
belki biraz fazla. o vüzden bu durumda-
VK"
Sanatçınm bu.hoşgörüsüzlük ortamın-
da da güzel şeyler yapmak zorunda oldu-
ğunu ve yaptığını söylüyor Gerçeker. Hoş-
görülü bir toplumda yaşayan sanatçınm
yapıtlannın mutlaka daha farklı olacağı-
nı düşünen Gerçeker, Türkiye gibı bazı
toplumlarda ise sanatçınm bazen bu hoş-
görüsüzlükten beslendiğmı söylüyor ve
fngiliz bir yazar arkadaşının bizim yazar-
lara özendiğinı. "tki avf
hapiste yatsam da-
ha i>i işlerçıkannm. Keşke Türkiv e'de va-
şasam" dedigıni anlatıyor.
Gerçeker. yaptığı işe saygısı ve toplu-
ma karşı sorumluluğu otan insanın işini
her yerde yapacağını, Istanbul ya da Nevv
York'ta çalışmanm önemi olmadığın söy-
lüyor. Ama bir takım farklar yok değıl.
Nevv York'taki korkunç rekabet en büyük
fark. Gerçeker. bu rekabetin bir sanatçı
için çok yararlı olduğunu, insanı her an
ilerlemeye ittiğini belirtiyor. lstanbul'da
ise"Kabul edildikten sonra rahatsın. Ça-
lışsan da olur, çalışmasan da."
Mevlana filmini Kentbank'ın sponsor-
luğuyla gerçekleştiren Gerçeker, bunun
önemini vurguluyor ve sanata yatınm ya-
pan sermaye kuruluşlannın artması ge-
rektiğini, her şeyin devletten beklenme-
mesi gerektığini belirtiyor. Gerçeker fil-
mine destek için hükümete ve Kültür Ba-
kanlığrnabaşvurmamış. "Hembürokra-
tik kurallar içinde boğuşmak istemedim"
diyor Gerçeker. "Hem hangi hükümete
başvurayım? Ben filmi yaparken bir kaç
hükümet değişti galiba."
MEMET BAYDUR
Cahilliğin Geleceği
Geleceği 'bilinmez' bir alan olarak değil. öğrenile-
bilir bir kavram olarak düşünürsek, gelecek ile mis-
tik kaygılann ötesinde ilgileniyorsak, cahilliğin gele-
ceğini de merak etmemız gerekir. Dünva işleriyle il-
gili hemen herkesın bileceğı ya da sezeceği gıbi. "ca-
hillik" son derece önemli bir olgudur ve önemli oldu-
ğuyla kalmaz. Bir geleceği de vardır cahilliğin her za-
man.
Ernesto Sabato, bilimsel düşüncenın büyük
adımlaria ilerlemesinın nedenini, birbirinden ayn du-
ran gerçeklerin bileşimınde değil: kuramlara, kav-
ramsal sentezlere ve üzerierine elzem olmayan alan-
lara balıklama dalan bilım adamı ve uzmanlann bu
tavrıyla açıklıyor.
Sabato'ya göre Madam Curie bir uzmandır. Eins-
tein ise binlerce küçük gerçeğı. uzmanlarca doğru-
luğu sağlanmış binlerce gerçeğı bir araya getirıp bü-
yük bir kurama dönüştürebilmış bir sentezcıdir. Bir
uzmanla bir dahi arasındaki fark da budur Sabato'ya
göre.
Bir insan yalnızca kendıne ait alandan yükselip, di-
ğer insanlann alanlanna kuşbakışı bakabilme ve gör-
me yeteneğini geliştirdiği ölçüde başarılı sentezlere
ulaşabilir. Bu görüşün tersine, biiim ile felsefenin ara-
sına kesin bir sınır çeken toplumlar, bu tavnn korkunç
sonuçlannı yaşadılar. Epıstemoloji ıle bılımı birbirle-
rinden ayn düşünmek hâlâ mumkün, ama geçerli
değil.
Epistemoloji, bilım ile felsefenin çakıştığı, üstüste
bindiği alanda at koşturabilır, ama bu gerçek kırıntı-
sı, fizik bilimini felsefe alanında kalmış felsefecilerin
eline teslim etmezdoğal olarak. Günümüzün fizik bi-
limı, günümüzün dünya ya da evren kavramı üstüne
belirleyicı bir etkiye sahip olmalıdır, Kopernik'ten
Nevvton'a kadar olduğu gibi
Mantıksal olarak bu sentezin felsefecilere bırakıl-
ması söylenebilır, ama ne yazık ki felsefecılenn ço-
ğu fizik bilimini bılmezler ve fiziğın felsefı sonuçları-
nın anlamlandınlması, fizik biliminden habersiz insan-
lara bırakılamaz. Bu yetmiyormuş gibi, bu sentezin
"uzmanlar" tarafindan yapılması da mumkün değil-
dır. Bu öyle bir noktadır ki, ne fizıkçi yeterhdir artık ne
de felsefecı, gelinen noktaya anlam kazandırmak
için.
Öyleyse geleceğimiz için hayati önem taşıyan bu
sentezler bir çeşıt "matematıkçi - mantıkçı - fizikçi -
epıstemolojist - dılbilimci - felsefecı" tarafindan ya-
pılacaktır. Bu üstün-insanın. süperman'ın yaşadığı-
na ya da var olacağına dair bir işaretse yoktur orta-
da. Böyle bir insan, yalnızca fizik problemlerıni de-
ğil, kimya, biyoloji ve tarih problemlerıni de çözmek
zorunda kalacaktır. Mantığın sulanna, modern man-
tık ve matematıksel grup kurammı yüklenerek girmek
zorunda kalacaktır. Kesin olan bir olguyu, bu grup-
lann değışkenlerıyle bağlamak zorunda kalacaktır
bu insan. Bir de "dıl sorunu" çıkacaktır ortaya ıster
ıstemez. Bu bılimlerin canavarlannın dilı de canavar-
cadır doğal olarak. Öyleyse ortaya çıkacak derın tar-
tışmanın, bıldiğimiz dil kurallarıyla yapılmayacağını
da söyleyebilıriz şimdiden.
• ' '
Ernesto Sabato, bu ve benzeri sorunlar üstüne dü-
şünürken hem bilim adamı hem yazar olarak bir şe-
yi unutmuyor hiç: Başlangıçta kaos vardı. Bilimin ve
felsefenin doğuşuyla insanlar bu kaosa bir çekidü-
zen verip kimlik üstüne düşünmeye başladılar. Yara-
tıcının kimliği üstüne. Sabato'ya göre bütün evren,
sosyal düzen, kanun kuram ve kavramlan bu nokta-
dan yola çıkmıştır. Daha çok, daha fazla, dana belir-
leyici bilgi isteği. Oysadaha çok bilgi için duyulan su-
suzluk, yeni bir kaos yarattı. Cahillikten çıkıp yeni bir
cehalete, belki daha zengin bir cehalete. kuşkusuz
daha karmaşık bir cahilhğe vardık. Küçük ve sonsuz
inançlarla beslenen bir cehalete. Aristoteles gücü-
nü yitiriyordu artık. Bilım, Aristo'da takılıp kalmadı,
gelışmeye devam etti. Her gelişım. bilimsel ya da
düşünsel de olsa yepyenı bir cahilliğin temelini atan
insanın ileriemesine yardımcı oldu. Her gun yeni bir
kuram öğreniyoruz artık. Cehaletımızın uçsuz bu-
caksız alanında oluşan yeni bir evren modelıyle kar-
şılaşıyoruz her gün. Bu olguyu anlayan ve anlamlan-
dıran insanlar var. Anlıyormuş gibi yapanlar var. An-
lamıyormuş gibi yapanlar var. Gülümseyerek kafala-
nnı kaşıyanlar var. Bir de daha "önemli" sorunlarla
uğraşanlar var. Korku veriyor artık gelecek.
Kile Sanat Galerisi müzayedesi
Kültür Servisi - Kıle Sanat GaleriM'nın düzenlediği
tablo müzayedesi bugün saat 14.00'te İstanbul Hilton
Oteli'nde gerçekleştirilecek. Müzayedede cumhuriyet
öncesi ve sonrası Türk resminin önemli yapıtlan satışa
sunulacak. tbrahim Çallı. Ayvazovskı. Avni Lifij,
Şefik Bursalı. Hüseyin Zekai Paşa \e Fahriinnısa
Zeid'in tablolan, müzavedenin önemli parçalan
arasında yer alıyor. Kile Sanat Galerisi'nin
müzayedesinde ibrahim Çallı'nın "Beykoz Camıi ve
Şâdırvanı" adlı tablosu 2 milyar 250 milyon. Avnı
Lifij'in "Kurban" tablosu 1.5 milyar, Fahrünnisa
Zeid'in "'Soyutlama" adlı tablosu ise 1 mil>ar200
milyon liradan satışa sunulacak. Müzayedede Bedri
Rahmi. Nedim Günsur. Eren Eyüboğlu. Avnı Arbaş.
Nuri Ivem. Komet. İbrahim Safi gibi Türk resminin
önemli ressamlannın yapıtlan da yer alıyor.
İbrahim Yıldn H. şiir ödülü
Kültür Servisi - Şaır İbrahim Yıldız H.'nın ölüm
yıldönümü dolayısıyla bir şıiryanşması düzenlendı
Seçicı kurulunu Vedat Günyol. Cahıt Külebi, Mehmet
Başaran. Sami Karaören. Ahmet Özer \e Tahsin
Öztürk'ün oluşturduğu yarışmaya adaylar. 01 01.
1995- 31.12.1995 tarihleri arasında çıkan şıırkitaplan
ya da yayına hazır bir dosya ile katılabilirler. Ödüle
aday olacak şairler: adı, açık adresı ve kısa
yaşamöyküsü ile birlikte kıtaplannı (7 adet) ya da (7
kopya) yayına hazır dosya olarak Halil Nihat Yıldız
P.K. 10 Karabük adresine gönderecekler. Adavlann
daha önce hiçbir yanşmada ödül almamış olması
gereken yanşmanın ödülleri; binncive 8 milyon ve
mansiyon olarak 2 milyon olarak belirlendi Ödüle son
katılma tarihi ise 15.01.1996.
1. ühıslanapası Piyano Festivali
Kültür Servisi- Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilecek
olan "1. Uluslararası Cemal Reşit Rey Piyano
Festivali" 2 Aralık'ta Bilkent Üniversitesi Akademik
Senfoni Orkestrası'nın, solist İdil Biret eşliğinde
vereceği konserle başlıyor. Toplam 11 resıtalı içererr
ve 9 gün sürecek olan festivale Mısır, ABD, Rusya.
Kanada. Güney Kore, Fransa, Brezilya ve Türkiye'den
sanatçılar katılacak. Ramzi Yassa. Alan Gampel. Kun
Woo Paik, Louis Lortie, Jean Marc Luisada, Hiromi
Okada, Edson Elias ve Lyubov Timofeyeva'dan oluşan
yabancı sanatçıların yanısıra Nihan Yapalı Simpson
ve Sabri Tuluğ Tırpan gibi genç Türk piyanıstlerinin
de katılacağı festivalin biletleri 200- 300 bin liradan
satışa sunuluyor.