25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 1995 PAZAR 14 KULTUR Ilya Kabakov, Uluslararası Istanbul Bienali'ne iki mekân düzenlemesiyle katıldı O hâlâ 'Sovyet sanatçı 9 AHL ANTMEN Çağımızın en önemli sanatçilanndan Ilya Kabakov. Uluslararası Istanbul Bi- enali'ne ıki mekân düzenlemesiyle katıl- dı. Birisi, Yerebatan Sarnıcında, gözya- şı sütunun arkasında yeralan birtaş - Bı- zans sanatındaki ilk otomobil betimle- mesı! - öteki. Aya Irini'de izleyicıyı "Olağanüstü Bir Ölay "a tanık eden. me- kânın zemıni altındaki dehlızde >er alan mozaıkdesenlerdenyolaçıkarakoluştu- nılmuş bır düzenleme. Her ıkisı de özel olarak bu mekânlar ıçin tasarlanmış. ve Kabakov'un deyimıyle,"bumekânların gizemli atmosferine bir şey bulmak için giren izkykiye- bir gözyaşı sütunu, sürun altında kalmış bir baş? - tarihin derinlik- lerinden ilginç bir nesne daha sunmak" adına yapılmış ışler. Ve bu her ıkı ışte de yaptığımız söyleşide en sona saklayıp. uzun uzun konuştuğumuz başlıca özel- lıği ortaya çıkıyorsanatçının: Yaşamının büyük bir bölümünü kendi ülkesinde bir sürgün gibi yaşayarak baskılar altında geçirmiş olmasıyla (belki bir ölçüde açıklanabilecek) kötümserliğine karşın. geçmişe öfkeyle değil mizahla bakabil- mesı. Yıkımdan önce. yıkım sırası. sonrası, geçiş dönemı - kendini hâlâ 'Sovyet sa- natçı'olarak adlandıran L'kraynalı Ilya Kabakov. sanatıy la bu topraklann öy kü- sünü yazar o keskin mizahı ve espri gü- cüyle. ama Istanbul'da Bizans öykülen anlatıyor. Yerebatan Sarnıcı'nda Bizanslı zen- gin soylulann, atların yanı sıra "otomo- bille" koşan ve "eski Konstantinopolis'in dar j ollannda yeterincehızyapamayan " arabalarından bınnın betımlendiği bir mermer duvar parçasinı sergileyen Ka- bakov. sarnıcın tepesindeki ıstanbul tra- fiğiyle inceden inceye dalga geçerken. Aya Irını'de "küçük bir bankada çalışan ve her gün işe başlamadan önce işi üze- rinde yogunlaşabilmek için önündeki kâ- ğıdadesenlerçizen T 'bıradamın aynı de- senlerle Aya Irini'nın zemıni altındaki dehlızlerde karşılaşması üzerine 1990'lardan ta beşinci yüzyıla dayanan küçük - ama olağanüstü! - bir öykü ku- ruyor Kabakov. Sovyet dünvastnın öyküsü Flash Artdergısindeyaptığı bır söyle- şide. dönüp dolaşıp anlatacagı öykünün, "Sovyet dünyasr olduğunu söylemiştı sanatçı. Şimdi Amerika'dayaşıyor, dün- yanın dört bır vanında sergiler açıyor. bı- enallere katılıyor ve bugüne dek hiçbır Sovyet sanatçının (Batı'da) görmediği ölçüde ilgi görüyorama. "eğitimi(m) ve dili(m) Rus, Yahudi olarak dünyaya gel- miş(im),zihniyeri(m) Sovyet ve Batı sana- tina ait olduğiı(m) yolundaki yaygın ka- nıya karşın. Batı sanatını ilk gördüğün- de 60 >aşında olan"bır adam Kabakov ve nerede yaşarsa yaşasın, geçmişle bağını koparmak niyetinde değıl, "geçmişin ya- E ğitimi ve dili Rus, Yahudi olarak dünyaya gelmiş, zihniyeti Sovyet ve Batı sanatına ait olduğu yolundaki yaygın kanıya karşın, Batı sanatını ilk gördüğünde 60 yaşında olan bir adam Kabakov ve nerede yaşarsa yaşasın, geçmişle bağını koparmak niyetinde değil, "geçmişin, yaşadığım andan daha büyük etkisi var üzerimde" diyor. şadığım andan daha büyük etkisi var üze- rimde'" dıyor. llva Kabakov. Sovyetler Birliğı'nın da- ğılmasından sonra Rusya'nın içıne düş- tüğü bunalımı görsel bir dille anlatan tek sanatçı degıl kuşkusuz, ama bu gerçeği onun gibi anlatabilen başka bir sanatçı da yok. Kabakov'un 1992 Venedik Bıena- lı'nde Rusya'yı tek başına temsil ettıği ve neoklasik tarzdaki Rus pavyonunu restorasyon halindeki bır inşaat alanına dönüştürdüğü işiyle. bu yıl Venedik Bi- enali'nde aynı pavyonu karmakınşık. çoksesli değil ama çok gürültülü ve ol- dukca derinlıksız bir arenaya dönüştüren Y erebatan Sarnıcrnda Bizanslı zengin soylulann, atlann yanı sıra "otomobille" koşan ve "eski KonstantinopolisMn dar y^llannda yeterince hız yapamayan"arabalanndan birinin betimlendiği bir mermer duvar parçasını sergileyen Kabakov, sarnıcın tepesindeki Istanbul trafiğiyle inceden inceye dalga geçiyor. bırgrup Rus sanatçının işlen arasındate- melde şöyle bir fark vardı: Kabakov, 'içerden' biri olmasına karşın Rusya'ya dışardan bakabtlmiş \e Rusya gerçeğini 'dışardakilere' anlatabilmışti. oy sa bu yıl Rus pavyooundaki sanatçı lar içerdeki karmaşayı - ve galiba kendi kafalannın karışıklığını-olduğu gibi sözkonususer- gı alanına taşımıştı. AndreGide'in özgürlüğe dair söyledi- ğı bir sözü - zor olan özgür olabilmek de- ğil, insanın özgürlûğüyle ne yapacağını bılebilmesidir - getinyor akla, Rusya"da bugün sanatçılann yaşadığı sıkıntı. Yok- sa Rus sanatçılar. bu farklı özgürlük or- tamında, özgürlükleriyle ne yapacakla- nnı mı bilmiyorlar 1 " Rusya'da sanat y aptığını yirmi yıl bo- yunca. Tesnıi sanat'ın dışında yer alan sa- natçılar arasınday dını. Ne özgüıiüğümüz ne de dünyada olup bitenden - \e özellik- le de sanat dünyasından - haberimiz var- dı. Buna karşın, çalışmayı sürdürdük ve bugün gördüğünüz yapıtlara imzamızı attık. Bugünün sanatçılan ise daha özgür ve dünyaya daha açık. Ancak dış dünya o kadar karmaşık ki kendikrine bir >er açmalan. içeri sızacak bir aralık bulabil- meleri. kısacası, o dünyaya ulaşmaları çok zor. Belki bu nedenle bir geçiş döne- mi yaşıyorlar. Bir de şu var: Bir sanatçı her zaman baskı altındadır, kaygılıdır - özgür olamamaktan korktuğu gibi, özgür olnıaktan da tedirginginlik duyabilir" di- yor Kabakov. Ancak bu durumun salt Rus sanatçılara özgü olduğunu düşün- muyor- **Somn. kendine bir kimlik bu- labılme sorunudur. Sanat dünyası öy lesi- ne kocaman ki! Buna karşın, sanatçının, özellikle de genç sanatçının kendine o dünyada bir yer edinebilmesi çok güç. Genç sanatçı, kendinden önce yaratılmış, önceden varolan birdünyayagirmeyeça- lışırken, aslında küçücük bir bebek gi- bi.- Onun için. insanın nereden geldiği- nin o kadar da önenıi >ok. Ama tabii bi- rilerinin atöKene girip. kafanı uçurup re- simltrini çöpe atacağı korkusu>la \aşa- dığın bir ülkede çalışmamak çok daha iyi kuşkusuz... bu da a\ n bir mesele." Rusya'yı Rus sanatçı anlatmah Kabakov'un 'Sovyet övküleri' her za- man polıtık içeriklı değil: sanatçı kimi iş- lennde geçmişe daha farklı bır bıçımde değındiği, kişisel övküler de anlatıyor. Geçen yıl sergılendığı Helsınkı ve Os- lo'dan sonra şımdı Baselde bulunan "Ameliv'at Odası - Ana ve Oğul" adl ı me- kân düzenlemesinde. annesının acıklı yaşamını Sovyetler'de günlük yaşamdan \e sanattan örneklerle bağdaştırarak. ız- lcyıcıyi karanlık bırtanh labirentinin ko- ndorlannda gezdırmıştı. Işlennde daha kışısel övküler anlattıgı zaman da 'dı- şardan'' bakmaya çalıştığını anlatıyor Kabako\-: "Size bir örnek vereyim... Diyelim ki bir dişci koltuğundayım. Ne kadar kor- kunç olduğunu düşünü\orum, ama öte >andan biraz daha davanırsam kurtula- cağım bu beladan! Derken bana işkence eden o dişçiye ba^ıyorum. ^ üzünü ince- liyorum. Kaç yaşında acaba? Çocuklan var mı? İşte anlattıgun öykülerdeki ka- rakterleri - bazen kendim de olabiliyo- nım onlann arasında - böyle kuruyorum. İşkenceciyle işkence edilen arasında hep bir paralellik var, yaptığım bütün işler- de." Ancak Rus bir sanatçı mı Rusya"nın öyküsü anlatabılır. anlatmah' 1 "Evet" dı- v o r Kabakov. "ancak Rus bir sanatçı an- latabilir başkalarına Rusya'yı. Her öy- küde bir içerden, bir dışardan bakış açı- sı vardır. Sonra bir de öykünün kime an- latıldığı konusu var. Kğer Ruslara Rusya anlatılacaksa. bunu kesinlikle bir Rus üst- lenmeli. Özellikk de Rusya gibi bir ülke sözkonusu olduğu için. Rusya ile ilgili o kadar çok ay rıntı var ki dışardan haka*. birisine neredeyse farklı bir gezegen gibi gelebilir. İşte bu nedenle, Rusya'nın öy- küsünü ancak çok iyi bilen biri bu konu- da öy küler anlatmaya kalkışmalı. Dışar- dan bakan birisL Rusya'nın özelliklerini çılgınca bulabilir. çöküntüden başka bir şey görmeyebilir. Ama Ruslar sorunla- nyla yaşamasını. boğuşmasını çok iyi bilirler." Kenneth Branagh, bu kez 'Hamlet' oluyor Kültür Servisi- Yönetmenlik serii\enini son hızla sürdüren Kenneth Branagh. 1996 vılı içe- risinde bır başka Shakespeare uyarlamasına. "Hamlet f 'e. oyun- cu ve yönetmen olarak imzasını atmaya hazırlanıyor. Aktör. Ham- let ıçin. "Bugüne dek örneğigörül- memiş bir Shakespeare yorumu olacak" dıvor "Frankenstein" filminden ka- zandığı parayla, yenı filminin \a- pımcılığını da üstlenen Kenneth Branagh, "In The Bleak Michvin- ter" adı> la. olabıldıgınce az mas- rafla yapılan fılm konusunda memnun. Oyunculanndan set ış- çılerıne kadar. gelın böluşmek şeklınde bir anlaşma yapan Bra- nagh. fılmin Amerika'daki hası- latını da sevınçle karşılıyor. En azından oyunculannın ücretini karşılayabılıyor. dahası vergisini de \eri\or. 3.5 saatlik film, bir köy kilıse- sinde Hamlet'i sahnelemeye çalı- şan bır oyuncuyu Joe Harper (Mıchael Maloneyf'ı anlatıyor. Joe. casuslar dahil bir çok güçlü- ğü aşıp tam oyunu sahnelemek üzereyken Holl> uood'dan aptal bir filmde. büyük bir rolü. büyük bırparaya ovnaması için teklifalır. Adamımızın kafası kanşmıştır. Acaba hangisini seçecek ? Branagh, uzun yıllardırkafasın- da yer alan bu fılmin senaryosu- nu sadece üç hafta içensinde ta- mamladığını söylü>or. Bu kadar kısa sürede yazılmasının sebebı. Branagh'ın karakterleri tanıdığı ınsanlar üzerine kurması. Örne- ğın Tılmde. Claudius ve hayalet rollerinı oynayan Richard Briers. Yani. Branagh'ın bır Japonya tur- nesi sırasında, aynanın karşısın- da. Lear'dan. turnelerden ve her- şeyden nefret ettiğıni bağırarak küfûrier ederken tanıdığı Bners ise rol yapmıyor. ıçinden geldiği gibi oynuyor. Filmdeki kadın oyuncu açığını da erkekler kapatıvor. Gertrude rolünde. John Sesıons'u izlıyor- sunuz. Branagh'ın bu rol ıçin Se- sıons'u seçmesinin nedeni yıllar önce gerçekleştirdiklen. bir oyun- da kraliçe rolünü başanyla oyna- ması. Branagh. Sesıons için "Oy- le başanlı ve Öyle gerçek oynuyor ki onu yönetmeme gerek yok" dı- vor. Branagh'ın bu film ıçin de her zaman olduğu gibi süpnzlen var. Örneğin bırajan rolünde izlevece- ğımiz Joan Collins Frankenste- ın'ın galasında bu filmden bahse- den Branagh'a "Benim babam ca- sustu. Bu konudaki her şeyi biliyo- rum" diyen Collins rolün sahıbi olmuş. "In The Bleak Midwinter", gerçek bır komedi filmi Bra- nagh'a göre ise, ocak ayında çe- kımlenne başlayacağı "Ham- lefin vanında "önemsiz" bır ça- lışma. Henüz bıtirdigı Oliver Par- ker'ın son filmi "Othello"da la- go'yu canlandıran Branagh'ın rol arkadaşlan ise Laurence Fishbur- ne ve Desdemona'vı canlandıran Irene Jacob idı. Filmin. gerek ti- can gerek sanatsal açıdan başan- lı olup olmadığı, önümüzdekı yıl ocak ayında seyircının karşısına çıktığında belli olacak. Aktör. hem yönetip hem de oynayacağı Hamlet ıçin. "bugüne dek örneğJ görülmemiş bir Shakespeare yo- rumu olacak" dıyor. Shakespeare. bugüne dek yal- nızca Branagh değil. pek çok sı- nemacı tarafından beyaz perdeye uyarlandı. 1989"da gerçekleştirdı- ğı "5. Henry" ıle Shakespeare'ı yalnızca sanatsal değıl ticari açı- dan da son derece başanlı bır bı- çimde beyaz perdeye uyarlayan Branagh, 1993'tegerçekleştirdiğı yine bir Shakespeare uyarlaması "Much Ado Aboırt Noth'ing" (Ku- ru Gürültü)'de Denzel VVashing- ton, Keanu Reeves gıbı Amerika- lı oyuncularla İngiltere'de 8 5 mil- yon. ABD'de ise 22.5 milyon do- larlık hasılata ulaşmıştı. Film ya- pımcılannın Shakespeare'e olan ilgısi, 30'larda Laurence Olrvi- er'in sayısız uyarlaması, 50"lerde Mankienicz'ın Julius Sezar (Mar- lon Brando Mark Antony'yı oynu- yordu). 1960 ve 70'lerd'e Zeffirel- li'nin yönettiği Romeo ve Juliet. Roman Polanski'nın Macbeth. Chaıiton Heston'ın Julius Sezar ve Antony \e Kleopatra'sıyla sür- dü. 90"lı yıllarda ise Shakespeare yınegözde. Çünkü. Shakespeare'ı sinemaya uyarlamak. fazla masraf gerektirmedığinden yapım göre- celi olarak ucuza mal edilıyor ve çok sayıda sinemasever tarafından izlendiğinden yüksek gelir ge- tiriyor. "Uzaylılar ve UFO'lar Sergisi" Avrupa'da! MURATSES LINZ- UFO kısaltmasının ne olduğu- nu bilmeyen pek yoktur. ama yine de "Unidentfıed FlyingObjecf(kımliğı be- lirlenemeyen uçan nesne) tanımlamasm- daki sözcüklenn başharflerinden türedi- ğini söyleyelım... Bızim "uçan daire"de- diğimız nesneler. Geçen günlerde. bu ko- nulara "taküan" ve kendilerine "uiblog'' (UFO-bılimci) denilmesinden hoşlanan. bu işlerin meraklısı kişilerin vüreklerini l *hoplatacak"etkınliklerdizisi.başta Vi- yana ve Linz olmak üzere Avusturya'nın gündemindeydi. "UFO sergisi'* ya da "Uzay'dan Akın" başlığı altında. yakla- şık ıki milyon marklık bir yatınmla ger- çekleştirilmiş olan gösteri, Las Vegas'ta yaşayan ve çalışan, Salzburg'lu Ernst Prenner tarafından yaşama geçirilmiş... Viyana'daki Avrupa açılışında, bır hafta- da 80 binı aşkın konuğu Viyana Fuar Sa- rayı'na çeken sergiyi, ABD'de 15 mil- yon konuk gezmış. Gelelim sergilenen nesnelere.. Toplam 250 nesnenin içinde en çok ilgi çekenlerden bir tanesi, yazın Avrupa'daki birçok TV kanalında da ko- nu olan, ünlü "Roswell Otayı" bağlamın- da. Konunun görgü tanıklanna göre 1947 yılında ABD'nin Nevv Mexico eyaletin- deki çöle bır "uçan daire" düşer, uçuş ekibinin tamamı ölür ve uzaylılann ölü- lenne Amerikan ordusu tarafindan elko- nur. Sergide, görgü tanıklannın ifadele- rine dayanılarak üretilmiş uzaylılann ya- nı sıra. özgün boyutlannda yapılmış bir model uçan daire de yer almaktaydı. Or- tama yerleştırılmiş bir beyazperdede, şımdiye değin yayımlanmamış film mal- zemesı gösterildi. En çok ilgi çekenler arasında. ünlü "Alien" filmindeki uzay gemisi ve 5.5 metrelık uzay canavan da\'ardı. Bilindi- ği gibi Isviçreli ressam Giger, bu cana- varla 1980'de Oscar kazanmıştı. Fren- ner'in söjledığine göre daha küçük bir özgün model. 1.5 milyon dolara sigorta- lanmış. Sergide. Giger'ın tasanmını yap- mış olduğu. uzay dızisi "Spedes"'de kul- lanılan bır oturma birimı. "Yüdız Savaş- lan*'ndan geleceğin arabalan. James Bond filmlennden "Moonraker"dakı uzay aracı ve Mel Brooks'un uzay film- leriyle "dalga geçtiği'' "Space Balls"da kullanılmış özgün parçalar da yer almak- taydı. Her şey mor-ötesı (ultraviyole) maddelerle boyanmış ortamlarda göste- nldığinden. üzerlerine ışık düştüğünde üç boyutlu bır ızlenim yaratıyorlardı. Son dönemlerde Batı'da. dünyadaki olumsuz gelişmelerden kaynaklanan bir umutsuzluk ve çeşitli öğretilerin doldu- ramadığı bır boşluk söz konusu... Açık- lar, bır noktaya kadar "New Age" vb akımlarla kapatılmaya çalışılırken gözler giderek uzaya çevrilmekte, sanki oralar- dan bir şeyler beklenmekte... İlgi çeken müziklerde "Space'' (uzay) öğesi ağırlık kazanırken ezgılerde Batı-dışı nıtelikler ön plana çıkıyor. Son haftalarda Avustur- ya'da pivasay a çıkan kitaplann içinde en ilgi cekenlenn UFO bağlamındakileri ol- duğunu da v urgulamak isterim. Bu yapıt- lann adlan şöyle: "Das Alien-lmperium" (Dünvadışı tmparatorluğu). "UFO-Ge- heimhaltung" (L FO'lann Gızlı Tutulma- sı) v e "Worauf v\atten wir noch?"( Daha ne>i beklıyoruz?). Özellikle son kitap. dinlerin ortaya çıkmış olduğu dönemler- den başlayarak vüzyıllar bovunca UFO'lar. olası uzaylı zıyaretlen ve ben- zer etkileşimler bağlamında. dünyadaki değişik kültürlen ırdeliyor. Doğal olarak bu konulann "babası" Erich von Daeni- ken başkoşelerde yine... ilk kez 7O'lı yıl- larda benım de ilgi alanıma gıren Daeni- ken'i. Hopl kızilderililerinin kültürlen ıle Yunt dağındaki belirli bır tiplemeyi ko- nualan "FasulyeDişliAdam^ı anımsayıp konuya devam edelim isterseniz... Yurtdışındaki okuyucular bilirler, Bav- yera telev izyonu uzay konulanna olduk- ça ağırlık veren bir program yapısına sa- hiptir. Her gece belirli bir saatten sonra "Space Night" (Uzay Gecesi) adı altında "Ne>* Age"estetiğinde, ortalama beş sa- at kadar süren, izleyicılerinı gerçekten dınlendirebilen. uzayda gerçekleştiril- miş. küresel bir devinimde çekimlerle dolu çok ilginç bir program yayımlan- makta bir süredir. Bir de benim çok se\ - dığim "Computer-TrelT'(BılgisayarBu- luşması) adlı bir program var. Bu prog- ramın yapımcılanndan bir tanesi. kendi geliştirdıği özel bir yazılımla. belgelen- miş UFO olaylannın özgünlüğünü sına- mıştı bir süre önce... Çeşitli gözbağcılık yöntemlerı ıle sözümona belgelenmis, olaylann foyasını hemen çıkarabiliyor. Işin bizce ilginç yönü, görsel olarak bel- gelenmis. az sayıda da olsa bir dizi ola- yın büyük bir olasılıklagerçekleşmişola- bileceği... Sanatçılar için gizemli olan her şeyin güçlü bir esin kaynağı olabil- mesi işin diğer bir boyuru. KOŞEBENT ENİS BATUR Yeni Cenaze Kültürü Zaman zaman, berduşlara büyük yakınlıklarduy- duğumu vurguladığım satırlar, metinleryazdım. Her sefennde ürktüm: Fantezi ağırlıklı bircaka peşinde olduğum sanılacak dıye. Öyle değıldi çünkü, bana kalırsa: Berduş olma gerekçeleri ne olursa olsun, onların vardığı sonuç bir alternatıf-duruş ortaya ko- yuyordu; toplumlann, toplulukların, cemaatlerın git- gide yapaylaşmış, ikiyüzlülüğu doruğa çıkmış, çı- kan kutsayan ilişkıler ağını yırtan, çarkın dişlilerin- den biri olmayı yadsıyan o bıreylerden öğreneceğı- miz bır şeyler her zaman vardır. Son, Strasbourg'da karşılaştım onlardan birıyle. Genç, düzgün konuşan. sankı liseden mezun olun- ca toplumsal konum olarak sokak ünıversitesını seçmış bır adamdı bu. Bır ışe gırip çalışabilir, bir eve yerleşıp düzenı kurabilir, eş ve dost edinip yoluna devam edebrtirdi de (diye düşünüyordu ınsan), onun yerine ekonomı-politiği ters çevirmiş, toplumsal ri- yayı itelemiş, kendisını başka bir yazgı tekerleğinin üzerinde bulmuştu. Onun, yoldan geçenlere "Birsigara verebilirmi- sınız?" dıye seslendiğiniduyunca, yaklaşıp, her za- man bulundurduğum yedek sıgara paketini uzattım. Aldı. baktı ve son derece kibar bir ton ve üslupla "Lütfen yanlış anlamayın ama" dedı, "ben filtresiz sıgara içmiyorum". Bir kez daha onlar hakkında ya- nılmadığımı gördüm. Yaklaşık yırmı yıldır, cenaze törenleri üzerinde dü- şunüyorum. Dünden bugüne yaklaşırken, bu bağ- lamdaki toplumsal davranışlann iyıden lyiye itıci bir görünüm kazandığı kanısındayım. Gidenin bıraktı- ğı boşluk, kalanların yüklendıği acı ile ters orantılı bir ortam oluşuyor cenazelerin çoğunda. Tibor Dery'nin dudak uçuklatıcı öyküsü "Eğlentilı Bir Gömme Töreni" sonunda yaygın bir nitelık kazan- dı anlaşılan. Sözüm cenazenin yakınlarına değil elbette. Hal- ka halka yayılan tanıdık-tanımadık zinciri neredey- se büriesk bır atmosferin doğmasına yol açıyor. He- le iyi-kötü tanınmış birıyse cenazesi kaldırılan. Ba- sın toplantısıyla promosyon kokteyli arasında ka- rarsız kalınmış sanki, hayatın acımasız süreklıliğini kanıtlamak ıstercesine "konu" ile hepten ilgisiz ko- nuşmalar, işı show derecesine getiren kara gözlük- lü sözümona ağıt sahnelerı, ölenın yakınlannı daha da üzmek ıçin mi organize ediliyor acaba? Ölen bir kurbansa, ışin boyutu değışıyor. Cena- zenin arkasına değıl önüne geçme çabası ağır ba- sıyorbu kez. Olüm bazen bırsimgedoğurabilirşüp- hesiz: ama şimdi her ölümden bır simge yaratma telaşı, daha da kötüsü, sömürüya varan bir yarar- lanış soz konusu. Cenaze, eylem için bulunmazfır- sat, gösteriş için ideal vesıle haline getırilelı berı toplumsal ıkiyüzlülüğün de çıkarcılığın da gözde olayı sayılabilir duruma geldı. Oncesınde. sonrasında da fırsat rantı yaratılıyor yeni cenaze kültüründe. Ölüm ilanları kalanların gi- denden son kez umar beklediklerı bır medyatık ola- nak doğuruyor sık sık; mevlütler, anma günleri pro- jektör altında gerçekleştırilıyor. Toplumsal ilkesizli- ğe baktıkça, berduşun tavrı soylulugunu büyütüyor. Törenlerin soysuzlaşması, pek çok bireyın önce- den önlem alma yolunu tutmasını sağladı. Abdül- baki Gölrjınarh'nın ölüm ilanını kendi elıyle kaleme alışı, ılanın sessız cenaze töreninden sonra yayım- lanmasını sağlaması unutulması güç bir örnek dav- ranıştı. Samuel Beckett'in. Bilge Karasu'nun, Aziz Nesin'in de benzer hazırlıkları oldu. Çok da iyi yaptılar: Insan, hıç değilse ölümünü, il- kesiz kalabalıklarda korumanın yolunu bulmalıdır. Sağken bunu başarmak çok güç, neredeyse ola- naksız oluyor: Sızı alıp sürüklüyor yaşam koşulları, bilmeden istemeden kokteyl fotoğrafında yer alıyor, kendinizi cenazenin arkasında değil de onunde bu- labilıyorsunuz. Nasreddin Hoca fıkrasının tam da yeridir: Sor- muşlar Hoca'ya, cenazenin arkasında mı önünde mı yürümek dogrusudur, diye. Tabutun içinde olma- yın da, demış. Son sorun orada yaşanıyor belli ki. Ama berduş- ların böyle bır sorunu olduğunu sanmıyorum. Hâmiş: Bana nıçin öyle yaptın dıye lütfen sorma- yın. Ben kımseye neden öyle yaptın, neden öyle yapmadın dıye soruyor muyum? Sümeyra'nın anısına Kültür Servisi - 1990'da yıtirdığımiz halk ezgileri yorumcusu Sümeyra'nın Zincırlikuyu Mezarlığı'ndaki gömütümüm düzenlenmesı için tstanbul Mimarlar Odası'nca açılan fikir projesı yanşmasında önen projelenn teslım süresı doldu. 1980'li yıllarda çalışmalannı joırt dışında sürdüren Sümeyra. tTÜ Mimarlık bölümü mezunu. Mimarlık eğıtimınin yanı sıra îstanbul Beiediyesi Konservatuan'na da devam etti. 1971 \ilmda Ruhi Su ıle çalışmaya başlayan Sümeyra. aynı yıl kurulan Dostlar Korosu çalışmalannı birlikte yönetti. Sümeyra'nın anısına düzenlenen "Fikir Projesı Yanşması". mayıs 1996'da doğumunun 50. >ılı etkinlıkleri çerçe\esinde düzenleniyor "Sümevra'nın 50. Yılı Etkınlikleri". yurtiçı ve yurtdışında tanıtım toplantıları. özel yayınlar. dınletıler gibi etkınlikler içenyor. Fikir projesinın katıhmcılan \e seçılen altı önen. özel "Anmalık"larla ödüllendırilecekler Yanşma sonuçlan 30 kasımda duyurulacak. Mekteb-i Mülkiye'nin 136. yılı kutlanıyor Kültür Servisi - Mekteb-i Mülkıye'nin kuruluşunun 136. yılı 4 aralık günü AKM Buyük Salon'da düzenlenecek bırtörenle kutlanacak. Mezunuyetinın 50. yılını dolduranlara bırer plaket verilecek olan gecede. Bılkent Sınfonıyetta Orkestrası Gürer Aykal yönetimınde bır konser verecek. Çağdaş Repertuvar Tıyatrosu'ndan ^ayvanat Bahçesr Kültür Servisi - Çağdaş Repertuvar Tıyatrosu. bu sezon başlattıği "Sanatı Tüketerek Destekleyin" kampanyasının ilk oyunu olan "Havvanat bahçesı"nin galasını salı gecesi Şişlı Gonül Ülkü - Gazanfer Özcan Tıyatrosu'nda gerçekleştinyor. Amerikan tiyatrosunun önde gelen yazarlanndan Pulıtzer ödüllü Edvvard Albee'nin "Hayvanat Bahçesi " adlı oyunu. çok sayıda fırma ve kuruluşun desteğıyle sahneleniyor. Kubilay Zerener'in çevinp yönettiği Hay\anat Bahçesi'nde Kubılay Zerener ve Babur Akyol oynuyorlar. Sezon bovunca elde edilen gelinn belirli birkısmı "Bızım Lösemilı Çocuklar Vakff'na aktanlacak olan oyun. her cumartesi 18.00 ve her pazar 21 00'de Şişli Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan Tivatrosu'nda ^ahnelenecek
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle