Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 1995 PAZAR
14 KULTUR
Ilya Kabakov, Uluslararası Istanbul Bienali'ne iki mekân düzenlemesiyle katıldı
O hâlâ 'Sovyet sanatçı
9
AHL ANTMEN
Çağımızın en önemli sanatçilanndan
Ilya Kabakov. Uluslararası Istanbul Bi-
enali'ne ıki mekân düzenlemesiyle katıl-
dı. Birisi, Yerebatan Sarnıcında, gözya-
şı sütunun arkasında yeralan birtaş - Bı-
zans sanatındaki ilk otomobil betimle-
mesı! - öteki. Aya Irini'de izleyicıyı
"Olağanüstü Bir Ölay "a tanık eden. me-
kânın zemıni altındaki dehlızde >er alan
mozaıkdesenlerdenyolaçıkarakoluştu-
nılmuş bır düzenleme. Her ıkisı de özel
olarak bu mekânlar ıçin tasarlanmış. ve
Kabakov'un deyimıyle,"bumekânların
gizemli atmosferine bir şey bulmak için
giren izkykiye- bir gözyaşı sütunu, sürun
altında kalmış bir baş? - tarihin derinlik-
lerinden ilginç bir nesne daha sunmak"
adına yapılmış ışler. Ve bu her ıkı ışte de
yaptığımız söyleşide en sona saklayıp.
uzun uzun konuştuğumuz başlıca özel-
lıği ortaya çıkıyorsanatçının: Yaşamının
büyük bir bölümünü kendi ülkesinde bir
sürgün gibi yaşayarak baskılar altında
geçirmiş olmasıyla (belki bir ölçüde
açıklanabilecek) kötümserliğine karşın.
geçmişe öfkeyle değil mizahla bakabil-
mesı.
Yıkımdan önce. yıkım sırası. sonrası,
geçiş dönemı - kendini hâlâ 'Sovyet sa-
natçı'olarak adlandıran L'kraynalı Ilya
Kabakov. sanatıy la bu topraklann öy kü-
sünü yazar o keskin mizahı ve espri gü-
cüyle. ama Istanbul'da Bizans öykülen
anlatıyor.
Yerebatan Sarnıcı'nda Bizanslı zen-
gin soylulann, atların yanı sıra "otomo-
bille" koşan ve "eski Konstantinopolis'in
dar j ollannda yeterincehızyapamayan "
arabalarından bınnın betımlendiği bir
mermer duvar parçasinı sergileyen Ka-
bakov. sarnıcın tepesindeki ıstanbul tra-
fiğiyle inceden inceye dalga geçerken.
Aya Irını'de "küçük bir bankada çalışan
ve her gün işe başlamadan önce işi üze-
rinde yogunlaşabilmek için önündeki kâ-
ğıdadesenlerçizen
T
'bıradamın aynı de-
senlerle Aya Irini'nın zemıni altındaki
dehlızlerde karşılaşması üzerine
1990'lardan ta beşinci yüzyıla dayanan
küçük - ama olağanüstü! - bir öykü ku-
ruyor Kabakov.
Sovyet dünvastnın öyküsü
Flash Artdergısindeyaptığı bır söyle-
şide. dönüp dolaşıp anlatacagı öykünün,
"Sovyet dünyasr olduğunu söylemiştı
sanatçı. Şimdi Amerika'dayaşıyor, dün-
yanın dört bır vanında sergiler açıyor. bı-
enallere katılıyor ve bugüne dek hiçbır
Sovyet sanatçının (Batı'da) görmediği
ölçüde ilgi görüyorama. "eğitimi(m) ve
dili(m) Rus, Yahudi olarak dünyaya gel-
miş(im),zihniyeri(m) Sovyet ve Batı sana-
tina ait olduğiı(m) yolundaki yaygın ka-
nıya karşın. Batı sanatını ilk gördüğün-
de 60 >aşında olan"bır adam Kabakov ve
nerede yaşarsa yaşasın, geçmişle bağını
koparmak niyetinde değıl, "geçmişin ya-
E
ğitimi ve dili Rus,
Yahudi olarak dünyaya
gelmiş, zihniyeti Sovyet
ve Batı sanatına ait olduğu
yolundaki yaygın kanıya
karşın, Batı sanatını ilk
gördüğünde 60 yaşında olan
bir adam Kabakov ve nerede
yaşarsa yaşasın, geçmişle
bağını koparmak niyetinde
değil, "geçmişin, yaşadığım
andan daha büyük etkisi var
üzerimde" diyor.
şadığım andan daha büyük etkisi var üze-
rimde'" dıyor.
llva Kabakov. Sovyetler Birliğı'nın da-
ğılmasından sonra Rusya'nın içıne düş-
tüğü bunalımı görsel bir dille anlatan tek
sanatçı degıl kuşkusuz, ama bu gerçeği
onun gibi anlatabilen başka bir sanatçı da
yok. Kabakov'un 1992 Venedik Bıena-
lı'nde Rusya'yı tek başına temsil ettıği
ve neoklasik tarzdaki Rus pavyonunu
restorasyon halindeki bır inşaat alanına
dönüştürdüğü işiyle. bu yıl Venedik Bi-
enali'nde aynı pavyonu karmakınşık.
çoksesli değil ama çok gürültülü ve ol-
dukca derinlıksız bir arenaya dönüştüren
Y
erebatan Sarnıcrnda
Bizanslı zengin
soylulann, atlann yanı
sıra "otomobille" koşan ve
"eski KonstantinopolisMn dar
y^llannda yeterince hız
yapamayan"arabalanndan
birinin betimlendiği bir
mermer duvar parçasını
sergileyen Kabakov,
sarnıcın tepesindeki Istanbul
trafiğiyle inceden inceye
dalga geçiyor.
bırgrup Rus sanatçının işlen arasındate-
melde şöyle bir fark vardı: Kabakov,
'içerden' biri olmasına karşın Rusya'ya
dışardan bakabtlmiş \e Rusya gerçeğini
'dışardakilere' anlatabilmışti. oy sa bu yıl
Rus pavyooundaki sanatçı lar içerdeki
karmaşayı - ve galiba kendi kafalannın
karışıklığını-olduğu gibi sözkonususer-
gı alanına taşımıştı.
AndreGide'in özgürlüğe dair söyledi-
ğı bir sözü - zor olan özgür olabilmek de-
ğil, insanın özgürlûğüyle ne yapacağını
bılebilmesidir - getinyor akla, Rusya"da
bugün sanatçılann yaşadığı sıkıntı. Yok-
sa Rus sanatçılar. bu farklı özgürlük or-
tamında, özgürlükleriyle ne yapacakla-
nnı mı bilmiyorlar
1
" Rusya'da sanat y aptığını yirmi yıl bo-
yunca. Tesnıi sanat'ın dışında yer alan sa-
natçılar arasınday dını. Ne özgüıiüğümüz
ne de dünyada olup bitenden - \e özellik-
le de sanat dünyasından - haberimiz var-
dı. Buna karşın, çalışmayı sürdürdük ve
bugün gördüğünüz yapıtlara imzamızı
attık. Bugünün sanatçılan ise daha özgür
ve dünyaya daha açık. Ancak dış dünya
o kadar karmaşık ki kendikrine bir >er
açmalan. içeri sızacak bir aralık bulabil-
meleri. kısacası, o dünyaya ulaşmaları
çok zor. Belki bu nedenle bir geçiş döne-
mi yaşıyorlar. Bir de şu var: Bir sanatçı
her zaman baskı altındadır, kaygılıdır -
özgür olamamaktan korktuğu gibi, özgür
olnıaktan da tedirginginlik duyabilir" di-
yor Kabakov. Ancak bu durumun salt
Rus sanatçılara özgü olduğunu düşün-
muyor- **Somn. kendine bir kimlik bu-
labılme sorunudur. Sanat dünyası öy lesi-
ne kocaman ki! Buna karşın, sanatçının,
özellikle de genç sanatçının kendine o
dünyada bir yer edinebilmesi çok güç.
Genç sanatçı, kendinden önce yaratılmış,
önceden varolan birdünyayagirmeyeça-
lışırken, aslında küçücük bir bebek gi-
bi.- Onun için. insanın nereden geldiği-
nin o kadar da önenıi >ok. Ama tabii bi-
rilerinin atöKene girip. kafanı uçurup re-
simltrini çöpe atacağı korkusu>la \aşa-
dığın bir ülkede çalışmamak çok daha iyi
kuşkusuz... bu da a\ n bir mesele."
Rusya'yı Rus sanatçı anlatmah
Kabakov'un 'Sovyet övküleri' her za-
man polıtık içeriklı değil: sanatçı kimi iş-
lennde geçmişe daha farklı bır bıçımde
değındiği, kişisel övküler de anlatıyor.
Geçen yıl sergılendığı Helsınkı ve Os-
lo'dan sonra şımdı Baselde bulunan
"Ameliv'at Odası - Ana ve Oğul" adl ı me-
kân düzenlemesinde. annesının acıklı
yaşamını Sovyetler'de günlük yaşamdan
\e sanattan örneklerle bağdaştırarak. ız-
lcyıcıyi karanlık bırtanh labirentinin ko-
ndorlannda gezdırmıştı. Işlennde daha
kışısel övküler anlattıgı zaman da 'dı-
şardan'' bakmaya çalıştığını anlatıyor
Kabako\-:
"Size bir örnek vereyim... Diyelim ki
bir dişci koltuğundayım. Ne kadar kor-
kunç olduğunu düşünü\orum, ama öte
>andan biraz daha davanırsam kurtula-
cağım bu beladan! Derken bana işkence
eden o dişçiye ba^ıyorum. ^ üzünü ince-
liyorum. Kaç yaşında acaba? Çocuklan
var mı? İşte anlattıgun öykülerdeki ka-
rakterleri - bazen kendim de olabiliyo-
nım onlann arasında - böyle kuruyorum.
İşkenceciyle işkence edilen arasında hep
bir paralellik var, yaptığım bütün işler-
de."
Ancak Rus bir sanatçı mı Rusya"nın
öyküsü anlatabılır. anlatmah'
1
"Evet" dı-
v o r Kabakov. "ancak Rus bir sanatçı an-
latabilir başkalarına Rusya'yı. Her öy-
küde bir içerden, bir dışardan bakış açı-
sı vardır. Sonra bir de öykünün kime an-
latıldığı konusu var. Kğer Ruslara Rusya
anlatılacaksa. bunu kesinlikle bir Rus üst-
lenmeli. Özellikk de Rusya gibi bir ülke
sözkonusu olduğu için. Rusya ile ilgili o
kadar çok ay rıntı var ki dışardan haka*.
birisine neredeyse farklı bir gezegen gibi
gelebilir. İşte bu nedenle, Rusya'nın öy-
küsünü ancak çok iyi bilen biri bu konu-
da öy küler anlatmaya kalkışmalı. Dışar-
dan bakan birisL Rusya'nın özelliklerini
çılgınca bulabilir. çöküntüden başka bir
şey görmeyebilir. Ama Ruslar sorunla-
nyla yaşamasını. boğuşmasını çok iyi
bilirler."
Kenneth Branagh, bu kez 'Hamlet' oluyor
Kültür Servisi- Yönetmenlik
serii\enini son hızla sürdüren
Kenneth Branagh. 1996 vılı içe-
risinde bır başka Shakespeare
uyarlamasına. "Hamlet
f
'e. oyun-
cu ve yönetmen olarak imzasını
atmaya hazırlanıyor. Aktör. Ham-
let ıçin. "Bugüne dek örneğigörül-
memiş bir Shakespeare yorumu
olacak" dıvor
"Frankenstein" filminden ka-
zandığı parayla, yenı filminin \a-
pımcılığını da üstlenen Kenneth
Branagh, "In The Bleak Michvin-
ter" adı> la. olabıldıgınce az mas-
rafla yapılan fılm konusunda
memnun. Oyunculanndan set ış-
çılerıne kadar. gelın böluşmek
şeklınde bir anlaşma yapan Bra-
nagh. fılmin Amerika'daki hası-
latını da sevınçle karşılıyor. En
azından oyunculannın ücretini
karşılayabılıyor. dahası vergisini
de \eri\or.
3.5 saatlik film, bir köy kilıse-
sinde Hamlet'i sahnelemeye çalı-
şan bır oyuncuyu Joe Harper
(Mıchael Maloneyf'ı anlatıyor.
Joe. casuslar dahil bir çok güçlü-
ğü aşıp tam oyunu sahnelemek
üzereyken Holl> uood'dan aptal
bir filmde. büyük bir rolü. büyük
bırparaya ovnaması için teklifalır.
Adamımızın kafası kanşmıştır.
Acaba hangisini seçecek ?
Branagh, uzun yıllardırkafasın-
da yer alan bu fılmin senaryosu-
nu sadece üç hafta içensinde ta-
mamladığını söylü>or. Bu kadar
kısa sürede yazılmasının sebebı.
Branagh'ın karakterleri tanıdığı
ınsanlar üzerine kurması. Örne-
ğın Tılmde. Claudius ve hayalet
rollerinı oynayan Richard Briers.
Yani. Branagh'ın bır Japonya tur-
nesi sırasında, aynanın karşısın-
da. Lear'dan. turnelerden ve her-
şeyden nefret ettiğıni bağırarak
küfûrier ederken tanıdığı Bners
ise rol yapmıyor. ıçinden geldiği
gibi oynuyor.
Filmdeki kadın oyuncu açığını
da erkekler kapatıvor. Gertrude
rolünde. John Sesıons'u izlıyor-
sunuz. Branagh'ın bu rol ıçin Se-
sıons'u seçmesinin nedeni yıllar
önce gerçekleştirdiklen. bir oyun-
da kraliçe rolünü başanyla oyna-
ması. Branagh. Sesıons için "Oy-
le başanlı ve Öyle gerçek oynuyor
ki onu yönetmeme gerek yok" dı-
vor.
Branagh'ın bu film ıçin de her
zaman olduğu gibi süpnzlen var.
Örneğin bırajan rolünde izlevece-
ğımiz Joan Collins Frankenste-
ın'ın galasında bu filmden bahse-
den Branagh'a "Benim babam ca-
sustu. Bu konudaki her şeyi biliyo-
rum" diyen Collins rolün sahıbi
olmuş.
"In The Bleak Midwinter",
gerçek bır komedi filmi Bra-
nagh'a göre ise, ocak ayında çe-
kımlenne başlayacağı "Ham-
lefin vanında "önemsiz" bır ça-
lışma. Henüz bıtirdigı Oliver Par-
ker'ın son filmi "Othello"da la-
go'yu canlandıran Branagh'ın rol
arkadaşlan ise Laurence Fishbur-
ne ve Desdemona'vı canlandıran
Irene Jacob idı. Filmin. gerek ti-
can gerek sanatsal açıdan başan-
lı olup olmadığı, önümüzdekı yıl
ocak ayında seyircının karşısına
çıktığında belli olacak. Aktör.
hem yönetip hem de oynayacağı
Hamlet ıçin. "bugüne dek örneğJ
görülmemiş bir Shakespeare yo-
rumu olacak" dıyor.
Shakespeare. bugüne dek yal-
nızca Branagh değil. pek çok sı-
nemacı tarafından beyaz perdeye
uyarlandı. 1989"da gerçekleştirdı-
ğı "5. Henry" ıle Shakespeare'ı
yalnızca sanatsal değıl ticari açı-
dan da son derece başanlı bır bı-
çimde beyaz perdeye uyarlayan
Branagh, 1993'tegerçekleştirdiğı
yine bir Shakespeare uyarlaması
"Much Ado Aboırt Noth'ing" (Ku-
ru Gürültü)'de Denzel VVashing-
ton, Keanu Reeves gıbı Amerika-
lı oyuncularla İngiltere'de 8 5 mil-
yon. ABD'de ise 22.5 milyon do-
larlık hasılata ulaşmıştı. Film ya-
pımcılannın Shakespeare'e olan
ilgısi, 30'larda Laurence Olrvi-
er'in sayısız uyarlaması, 50"lerde
Mankienicz'ın Julius Sezar (Mar-
lon Brando Mark Antony'yı oynu-
yordu). 1960 ve 70'lerd'e Zeffirel-
li'nin yönettiği Romeo ve Juliet.
Roman Polanski'nın Macbeth.
Chaıiton Heston'ın Julius Sezar
ve Antony \e Kleopatra'sıyla sür-
dü. 90"lı yıllarda ise Shakespeare
yınegözde. Çünkü. Shakespeare'ı
sinemaya uyarlamak. fazla masraf
gerektirmedığinden yapım göre-
celi olarak ucuza mal edilıyor ve
çok sayıda sinemasever tarafından
izlendiğinden yüksek gelir ge-
tiriyor.
"Uzaylılar ve UFO'lar Sergisi" Avrupa'da!
MURATSES
LINZ- UFO kısaltmasının ne olduğu-
nu bilmeyen pek yoktur. ama yine de
"Unidentfıed FlyingObjecf(kımliğı be-
lirlenemeyen uçan nesne) tanımlamasm-
daki sözcüklenn başharflerinden türedi-
ğini söyleyelım... Bızim "uçan daire"de-
diğimız nesneler. Geçen günlerde. bu ko-
nulara "taküan" ve kendilerine "uiblog''
(UFO-bılimci) denilmesinden hoşlanan.
bu işlerin meraklısı kişilerin vüreklerini
l
*hoplatacak"etkınliklerdizisi.başta Vi-
yana ve Linz olmak üzere Avusturya'nın
gündemindeydi. "UFO sergisi'* ya da
"Uzay'dan Akın" başlığı altında. yakla-
şık ıki milyon marklık bir yatınmla ger-
çekleştirilmiş olan gösteri, Las Vegas'ta
yaşayan ve çalışan, Salzburg'lu Ernst
Prenner tarafından yaşama geçirilmiş...
Viyana'daki Avrupa açılışında, bır hafta-
da 80 binı aşkın konuğu Viyana Fuar Sa-
rayı'na çeken sergiyi, ABD'de 15 mil-
yon konuk gezmış. Gelelim sergilenen
nesnelere.. Toplam 250 nesnenin içinde
en çok ilgi çekenlerden bir tanesi, yazın
Avrupa'daki birçok TV kanalında da ko-
nu olan, ünlü "Roswell Otayı" bağlamın-
da. Konunun görgü tanıklanna göre 1947
yılında ABD'nin Nevv Mexico eyaletin-
deki çöle bır "uçan daire" düşer, uçuş
ekibinin tamamı ölür ve uzaylılann ölü-
lenne Amerikan ordusu tarafindan elko-
nur. Sergide, görgü tanıklannın ifadele-
rine dayanılarak üretilmiş uzaylılann ya-
nı sıra. özgün boyutlannda yapılmış bir
model uçan daire de yer almaktaydı. Or-
tama yerleştırılmiş bir beyazperdede,
şımdiye değin yayımlanmamış film mal-
zemesı gösterildi.
En çok ilgi çekenler arasında. ünlü
"Alien" filmindeki uzay gemisi ve 5.5
metrelık uzay canavan da\'ardı. Bilindi-
ği gibi Isviçreli ressam Giger, bu cana-
varla 1980'de Oscar kazanmıştı. Fren-
ner'in söjledığine göre daha küçük bir
özgün model. 1.5 milyon dolara sigorta-
lanmış. Sergide. Giger'ın tasanmını yap-
mış olduğu. uzay dızisi "Spedes"'de kul-
lanılan bır oturma birimı. "Yüdız Savaş-
lan*'ndan geleceğin arabalan. James
Bond filmlennden "Moonraker"dakı
uzay aracı ve Mel Brooks'un uzay film-
leriyle "dalga geçtiği'' "Space Balls"da
kullanılmış özgün parçalar da yer almak-
taydı. Her şey mor-ötesı (ultraviyole)
maddelerle boyanmış ortamlarda göste-
nldığinden. üzerlerine ışık düştüğünde
üç boyutlu bır ızlenim yaratıyorlardı.
Son dönemlerde Batı'da. dünyadaki
olumsuz gelişmelerden kaynaklanan bir
umutsuzluk ve çeşitli öğretilerin doldu-
ramadığı bır boşluk söz konusu... Açık-
lar, bır noktaya kadar "New Age" vb
akımlarla kapatılmaya çalışılırken gözler
giderek uzaya çevrilmekte, sanki oralar-
dan bir şeyler beklenmekte... İlgi çeken
müziklerde "Space'' (uzay) öğesi ağırlık
kazanırken ezgılerde Batı-dışı nıtelikler
ön plana çıkıyor. Son haftalarda Avustur-
ya'da pivasay a çıkan kitaplann içinde en
ilgi cekenlenn UFO bağlamındakileri ol-
duğunu da v urgulamak isterim. Bu yapıt-
lann adlan şöyle: "Das Alien-lmperium"
(Dünvadışı tmparatorluğu). "UFO-Ge-
heimhaltung" (L FO'lann Gızlı Tutulma-
sı) v e "Worauf v\atten wir noch?"( Daha
ne>i beklıyoruz?). Özellikle son kitap.
dinlerin ortaya çıkmış olduğu dönemler-
den başlayarak vüzyıllar bovunca
UFO'lar. olası uzaylı zıyaretlen ve ben-
zer etkileşimler bağlamında. dünyadaki
değişik kültürlen ırdeliyor. Doğal olarak
bu konulann "babası" Erich von Daeni-
ken başkoşelerde yine... ilk kez 7O'lı yıl-
larda benım de ilgi alanıma gıren Daeni-
ken'i. Hopl kızilderililerinin kültürlen ıle
Yunt dağındaki belirli bır tiplemeyi ko-
nualan "FasulyeDişliAdam^ı anımsayıp
konuya devam edelim isterseniz...
Yurtdışındaki okuyucular bilirler, Bav-
yera telev izyonu uzay konulanna olduk-
ça ağırlık veren bir program yapısına sa-
hiptir. Her gece belirli bir saatten sonra
"Space Night" (Uzay Gecesi) adı altında
"Ne>* Age"estetiğinde, ortalama beş sa-
at kadar süren, izleyicılerinı gerçekten
dınlendirebilen. uzayda gerçekleştiril-
miş. küresel bir devinimde çekimlerle
dolu çok ilginç bir program yayımlan-
makta bir süredir. Bir de benim çok se\ -
dığim "Computer-TrelT'(BılgisayarBu-
luşması) adlı bir program var. Bu prog-
ramın yapımcılanndan bir tanesi. kendi
geliştirdıği özel bir yazılımla. belgelen-
miş UFO olaylannın özgünlüğünü sına-
mıştı bir süre önce... Çeşitli gözbağcılık
yöntemlerı ıle sözümona belgelenmis,
olaylann foyasını hemen çıkarabiliyor.
Işin bizce ilginç yönü, görsel olarak bel-
gelenmis. az sayıda da olsa bir dizi ola-
yın büyük bir olasılıklagerçekleşmişola-
bileceği... Sanatçılar için gizemli olan
her şeyin güçlü bir esin kaynağı olabil-
mesi işin diğer bir boyuru.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
Yeni Cenaze Kültürü
Zaman zaman, berduşlara büyük yakınlıklarduy-
duğumu vurguladığım satırlar, metinleryazdım. Her
sefennde ürktüm: Fantezi ağırlıklı bircaka peşinde
olduğum sanılacak dıye. Öyle değıldi çünkü, bana
kalırsa: Berduş olma gerekçeleri ne olursa olsun,
onların vardığı sonuç bir alternatıf-duruş ortaya ko-
yuyordu; toplumlann, toplulukların, cemaatlerın git-
gide yapaylaşmış, ikiyüzlülüğu doruğa çıkmış, çı-
kan kutsayan ilişkıler ağını yırtan, çarkın dişlilerin-
den biri olmayı yadsıyan o bıreylerden öğreneceğı-
miz bır şeyler her zaman vardır.
Son, Strasbourg'da karşılaştım onlardan birıyle.
Genç, düzgün konuşan. sankı liseden mezun olun-
ca toplumsal konum olarak sokak ünıversitesını
seçmış bır adamdı bu. Bır ışe gırip çalışabilir, bir eve
yerleşıp düzenı kurabilir, eş ve dost edinip yoluna
devam edebrtirdi de (diye düşünüyordu ınsan), onun
yerine ekonomı-politiği ters çevirmiş, toplumsal ri-
yayı itelemiş, kendisını başka bir yazgı tekerleğinin
üzerinde bulmuştu.
Onun, yoldan geçenlere "Birsigara verebilirmi-
sınız?" dıye seslendiğiniduyunca, yaklaşıp, her za-
man bulundurduğum yedek sıgara paketini uzattım.
Aldı. baktı ve son derece kibar bir ton ve üslupla
"Lütfen yanlış anlamayın ama" dedı, "ben filtresiz
sıgara içmiyorum". Bir kez daha onlar hakkında ya-
nılmadığımı gördüm.
Yaklaşık yırmı yıldır, cenaze törenleri üzerinde dü-
şunüyorum. Dünden bugüne yaklaşırken, bu bağ-
lamdaki toplumsal davranışlann iyıden lyiye itıci bir
görünüm kazandığı kanısındayım. Gidenin bıraktı-
ğı boşluk, kalanların yüklendıği acı ile ters orantılı
bir ortam oluşuyor cenazelerin çoğunda. Tibor
Dery'nin dudak uçuklatıcı öyküsü "Eğlentilı Bir
Gömme Töreni" sonunda yaygın bir nitelık kazan-
dı anlaşılan.
Sözüm cenazenin yakınlarına değil elbette. Hal-
ka halka yayılan tanıdık-tanımadık zinciri neredey-
se büriesk bır atmosferin doğmasına yol açıyor. He-
le iyi-kötü tanınmış birıyse cenazesi kaldırılan. Ba-
sın toplantısıyla promosyon kokteyli arasında ka-
rarsız kalınmış sanki, hayatın acımasız süreklıliğini
kanıtlamak ıstercesine "konu" ile hepten ilgisiz ko-
nuşmalar, işı show derecesine getiren kara gözlük-
lü sözümona ağıt sahnelerı, ölenın yakınlannı daha
da üzmek ıçin mi organize ediliyor acaba?
Ölen bir kurbansa, ışin boyutu değışıyor. Cena-
zenin arkasına değıl önüne geçme çabası ağır ba-
sıyorbu kez. Olüm bazen bırsimgedoğurabilirşüp-
hesiz: ama şimdi her ölümden bır simge yaratma
telaşı, daha da kötüsü, sömürüya varan bir yarar-
lanış soz konusu. Cenaze, eylem için bulunmazfır-
sat, gösteriş için ideal vesıle haline getırilelı berı
toplumsal ıkiyüzlülüğün de çıkarcılığın da gözde
olayı sayılabilir duruma geldı.
Oncesınde. sonrasında da fırsat rantı yaratılıyor
yeni cenaze kültüründe. Ölüm ilanları kalanların gi-
denden son kez umar beklediklerı bır medyatık ola-
nak doğuruyor sık sık; mevlütler, anma günleri pro-
jektör altında gerçekleştırilıyor. Toplumsal ilkesizli-
ğe baktıkça, berduşun tavrı soylulugunu büyütüyor.
Törenlerin soysuzlaşması, pek çok bireyın önce-
den önlem alma yolunu tutmasını sağladı. Abdül-
baki Gölrjınarh'nın ölüm ilanını kendi elıyle kaleme
alışı, ılanın sessız cenaze töreninden sonra yayım-
lanmasını sağlaması unutulması güç bir örnek dav-
ranıştı. Samuel Beckett'in. Bilge Karasu'nun,
Aziz Nesin'in de benzer hazırlıkları oldu.
Çok da iyi yaptılar: Insan, hıç değilse ölümünü, il-
kesiz kalabalıklarda korumanın yolunu bulmalıdır.
Sağken bunu başarmak çok güç, neredeyse ola-
naksız oluyor: Sızı alıp sürüklüyor yaşam koşulları,
bilmeden istemeden kokteyl fotoğrafında yer alıyor,
kendinizi cenazenin arkasında değil de onunde bu-
labilıyorsunuz.
Nasreddin Hoca fıkrasının tam da yeridir: Sor-
muşlar Hoca'ya, cenazenin arkasında mı önünde
mı yürümek dogrusudur, diye. Tabutun içinde olma-
yın da, demış.
Son sorun orada yaşanıyor belli ki. Ama berduş-
ların böyle bır sorunu olduğunu sanmıyorum.
Hâmiş: Bana nıçin öyle yaptın dıye lütfen sorma-
yın. Ben kımseye neden öyle yaptın, neden öyle
yapmadın dıye soruyor muyum?
Sümeyra'nın anısına
Kültür Servisi - 1990'da yıtirdığımiz halk ezgileri
yorumcusu Sümeyra'nın Zincırlikuyu Mezarlığı'ndaki
gömütümüm düzenlenmesı için tstanbul Mimarlar
Odası'nca açılan fikir projesı yanşmasında önen
projelenn teslım süresı doldu. 1980'li yıllarda
çalışmalannı joırt dışında sürdüren Sümeyra. tTÜ
Mimarlık bölümü mezunu. Mimarlık eğıtimınin yanı
sıra îstanbul Beiediyesi Konservatuan'na da devam
etti. 1971 \ilmda Ruhi Su ıle çalışmaya başlayan
Sümeyra. aynı yıl kurulan Dostlar Korosu
çalışmalannı birlikte yönetti. Sümeyra'nın anısına
düzenlenen "Fikir Projesı Yanşması". mayıs 1996'da
doğumunun 50. >ılı etkinlıkleri çerçe\esinde
düzenleniyor "Sümevra'nın 50. Yılı Etkınlikleri".
yurtiçı ve yurtdışında tanıtım toplantıları. özel
yayınlar. dınletıler gibi etkınlikler içenyor. Fikir
projesinın katıhmcılan \e seçılen altı önen. özel
"Anmalık"larla ödüllendırilecekler Yanşma sonuçlan
30 kasımda duyurulacak.
Mekteb-i Mülkiye'nin 136. yılı
kutlanıyor
Kültür Servisi - Mekteb-i Mülkıye'nin kuruluşunun
136. yılı 4 aralık günü AKM Buyük Salon'da
düzenlenecek bırtörenle kutlanacak. Mezunuyetinın
50. yılını dolduranlara bırer plaket verilecek olan
gecede. Bılkent Sınfonıyetta Orkestrası Gürer Aykal
yönetimınde bır konser verecek.
Çağdaş Repertuvar Tıyatrosu'ndan
^ayvanat Bahçesr
Kültür Servisi - Çağdaş Repertuvar Tıyatrosu. bu
sezon başlattıği "Sanatı Tüketerek Destekleyin"
kampanyasının ilk oyunu olan "Havvanat bahçesı"nin
galasını salı gecesi Şişlı Gonül Ülkü - Gazanfer Özcan
Tıyatrosu'nda gerçekleştinyor. Amerikan tiyatrosunun
önde gelen yazarlanndan Pulıtzer ödüllü Edvvard
Albee'nin "Hayvanat Bahçesi " adlı oyunu. çok
sayıda fırma ve kuruluşun desteğıyle sahneleniyor.
Kubilay Zerener'in çevinp yönettiği Hay\anat
Bahçesi'nde Kubılay Zerener ve Babur Akyol
oynuyorlar. Sezon bovunca elde edilen gelinn belirli
birkısmı "Bızım Lösemilı Çocuklar Vakff'na
aktanlacak olan oyun. her cumartesi 18.00 ve her
pazar 21 00'de Şişli Gönül Ülkü - Gazanfer Özcan
Tivatrosu'nda ^ahnelenecek