Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
."i
SAYFA CUMHURİYET 26 KASIM 1995 PAZAR
12 DKIYAZI
S
u
N
U
ş
\iyazi Altunya, 1 Nisan 1942'de
Isparta nın Sütçüler ilçesine bağlı
Hacıahmetler köviinde doğdıt. Gönen
Ilköğretmen Okulu nu ve Gazi Eğitim
Enstitüsü 'nii bitirdi.
Hakkâri 'nin bir köyünde ilkokul , ..
öğretmenliği. TODAİE eğitim ''
uzmanlığı. Gazi Eğitim Enstitüsü
Müdiir Başyardınıcılığı ve meslek
dersleri öğretmenliğiyaptı. Tiirkiye
Öğretmenler Sendikası nda (TÖS),
TOB-DER de üye olarak çalıştı.
Ankara Üniversitesi Eğitim
Fakültesi 'nde master, Ankara .-, "î
Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi nde doktora vaptı.
1980 sonrası Eğit-Der ile sürdürülen
örgütlenme çalışmalan sonrası,
Eğitim-İş Sendikası Genel
Baskanlığı 'na getirildi. Bıı dizide.
Toroslar üzerindeki bir köyden çıkıp
Tiirkiye 'nin çeşitli illerinde
öğretmen. miifettiş, yönetici olarak
görev vcıpan vurtse\
:
er bir
öğretınenin zorlıt miicadelesini ve
Tiirkiye öğretmen hareketinin
yakm geçmişini okııyacaksınız.
• Demokrat Parti döneminde kızlar, okula gi-
dip gitmemekte serbest bırakıldı. Hatta oku-
la gitmeyenler hakkında kovuşturma yapıl-
maz oldu. Bu yüzden okula giden öğrenci
sayısı 5ü"den 26'ya indi.
Yalnızca 5'i kızdı. Sütçüler ilçesinin 40 kadar
köyünden beşinde bile asil öğretmen bulun-
muyordu. 1946'dan sonra CHR daha sonra
Demokrat Parti, eğitmenlerin çoğunun göre-
vine son vermişti, yerlerine öğretmen de bu-
lunamıyordu. Köylerde Kuran kursları man-
tar gibi bitiyordu.
• 27 Mayıs 1960 ihtilali, ülkede olduğu gibi,
okulda da yeni bir canlılık yarattı. Daha çok
okuyup tartışmaya yöneldik. Fakir Baykurt,
okulumuzun eski mezunuydu. Ismail Hakkı
Tonguç 1960 Haziranı'nda, Hasan Âli Yücel,
1961 Şubatı'nda ölmüştü. Bu olaylar, ülke
gerçeklerini konu alan dergi ve kitaplara ilgi-
mizi arttırıyordu. Dilde yenileşmeye çok he-
vesliydik. Türk Dil Kurumu'nun derleme ça-
lışmalarına katılıyorduk. Bu alışkanlığımı köy
öğretmenliğim sırasında da sürdürdüm.
Toroslar'dayoksulbirköy...
H
acıahmetler Köyü. To-
roslar'ın üzerindedir.
Toprağm az ve verimsiz
olduğu. kıl keçi üretimi.
kereste ve odun kaçakçı-,
lığının katkısıyla geçin-
meye çalışan bir köydü. Orada. sekizi
sağ kalmış 14 çocuğun altıncısı olarak
dünyaya gelmişim. 23 yılda 14 çocuk
doğurup büyüten anam Havva Altun-
ya'nın yaşamına, bugün bile akıl erdire-
miyorum. Babam Mfimin Altunya'ya
gelince. iki yıl kadar gittiği komşu köy-
deki mahalle mektebinde eski, askerde
yeni yazıyla okuma yazma öğrenmişti.
Babam. aydıtı kafalı. yenilikçi. ama ge-
çim sıkıntısı içinde ve çaresizdi. Yine de
türn çocuklannı en azından ilkokulda
okuttu.
DP'nin öğretmen kıyımı
Köyümüzde. 1938 yılında eğitmenli
okul açılmış. Bizim mahalleden(mezra-
dan) okula 1.5 saatte gîdilirdi. Kışınkar.
yağmurdemez. okula ıslanaıslana gider-
dik. Bir ağabeyim, zatürreeden öldü.
Okula girdiğim 1951 yılı, Demokrat Par-
ti dönemine denk geldi. Bu dönemde
kızlar, okula gidip gitmemekte serbest
bırakıldı. Hatta okula gitmeyenler hak-
kında kovuşturma yapılmaz oldu. Bu
yüzden okula giden öğrenci sayısı 50'den
26"ya indi.
26 öğrencinin yalnızca 5"i kızdı. Bun-
lardan dayımın kızı Havva Vılmaz. so-
nuna kadar götürdü. Dedemin. altı taş,
üstü çatma ağaçtan yapılmıs, bir evi var-
dı: babam. ikinci sınıfa geçtiğim yıl, onu
köye okul olarak verdi. Küçük kardeşle-
rimi de o okula gönderdi. Bense. öğret-
men gönderilen eski okula devam ettim.
Öğretmenimiz Yusuf Altınbaş. başka
yerlerden sürgün gelmişti. (Altınbaş. sür-
güne benzer bir olayı yıllar sonra 12 Ey-
lül 1980 döneminde de yaşadı.
Konya'da ilköğretim müfettişiyken
görev inden alınıp. ilkokul öğretmeni ya-
pılınca emekli oldu.) Bizim hiç olmazsa
bir öğretmenimiz vardı. Çünkü. Sütçüler
ilçesinin 40 kadar köyünden beşinde bi-
le asil öğretmen bulunmuyordu.
1946'dan sonra CHR daha sonra Demok-
rat Parti. eğitmenlerin çoğunun görevi-
ne son vermişti. yerlerine öğretmen de
bulunamıyordu.
Köylerde. Kuran kurslan mantar gibi
bitiyordu. Bizim köyün kimi mahallele-
rinde yetişen. eğitmenimizin eski öğren-
cileri olan mollalar. eğitmene kat'a rutup
çocuklan okul yerine Kuran kurslanna
alıyorlardı.
Cönen'e gidiş ^ •:V
İlkokul sonunda, bizim okuldan üç ar-
kadaş sınav kazandık. Büyük bir aynca-
lık elde etmiştik. Isparta-Gönen tlköğret-
men Okulu'na (eski Köy Enstitüsü) gi-
decektik. Ancak benim için bir sorun
vardı. Yaşlanıp hastalanan babam. dire-
niyordu. Eve. karasabanın kulpundan ya-
pışacak bir "•erkek" gerekiyordu. Anne-
mın özlemi de beni Kuran kursuna gön-
derip. amcam gibi iyi "din hocası" yap-
maktı.
Kardeşlerim. 1-10 yaş arasındaydılar.
Ablalanm evlenmişlerdi. Sınavı kaza-
nınca babam. "Git, ama kardeşlcrini
de kolla" demişti. 14 yaşındaydım. Ba-
bama söz verdiğim ödevi bü-
yük ölçüde yerine getirdim.
1951 yıhnda Köy Enstitüleri-
ne kız öğrenci alınmamaya
başladı ve başka olanak da ya-
ratılmadı.
Binbir güçlükle, kimi trenle,
kimi yürüyerek geldiğimiz
Gönen İlköğretmen Okulu. ha-
yal cennetiydi. Okula 500 met-
relik birçam koridoru içinden
geçerek giriliyordu. llkbahar-
da. bunlann diplerindeki gülle-
rin doyulmaz kokusunu duya-
caktık. Bu güzellikleri. bizden
önceki öğrenciler bırakmıstı.
Bizi okulun yatakhanelerine
yatırdılar.
Ranzadan düşrhemek için
gece uzun süre uykusuz kal-
mış. kaskatı kesilmiştim. Söz-
lü sırası geldiğinde. şaşıp kal-
dım. Komisyonda bir kadın
vardı. Ben. kadınların öğret-
men olduğunu bilmiyordum.
Bu şaşkınlığın üstiine. sınav
heyecanımı yenmemde tarım
öğretmenimiz Yekta Yenal ile
şimdilerde Ankara"da sık sık
karşılaştığım eğitimci İhsan
Öğüş'ün büyük katkısı oldu.
Köy de annemin dokuduğu yün
şalvarımın ve kemerimin ne
kadar güzel olduğunu söyledi-
ler. Sınavda ne söylediğimi bi-
lemiyorum, ama sonuçta 10
üzerinden 2 aldığımı yıllar sonra öğren-
dim...
Okuldaki ilk günler
44kişiliksınıftakekelemedenokuyan
5 kişiydik. Bunlardan ikisi de bugün res-
sam olan Yalçın Cökçebağ ile Cihan
Turan'dı. Artık okulun öğrencisiydik.
İlk gün bizi karşılayan bir ağabey. önce
bize tuvaletin nasıl kullanilacağını. mus-
luğun nasıl açılacağını öğretti. Eski öğ-
rencilerin yaptığı hamanıa gittik. Ağabe-
yimiz ve Ali amca, mayo verip, nasıl yı-
kanacağımızı anlattı. köyde ne çeşme.
ne musluk. ne de elektrik düğmesi kul-
lanmıştım. İlk motorlu araca, sınava gi-
derken binmiştim. Babam. ilk lastik
ayakkabıyı ve ilk pantolonu da sınavı ka-
zanınca alnuştı.
Gönen ilköğretmen Okulu'nda üç köytü arkadaş.
Niyazi AltunyaA
Ahmet Ali Köle (ilköğretim müfet-
tişi), ve Bekir Ozcan (Türkçe öğretmeni).
Dersler çok sıkıydı. Köyde, hava ka-
rarınca uyur. «ün ışımadan kalkardım.
Akşam erkenden uykum geliyordu.
Okula alışamayanlar. yıl sonunda okul-
dan çıkarıldılar. Köy Enstitüleri kapa-
nınca. kimi öğrenciler "işe yaramaz"
sayılıp, okuldan atılıyordu. Akşam ve sa-
bah etütlerinde küme öğretmenlerimiz
ve ağabeylenmiz: giyinme. temizlik.
harçlıklanmızın saklanması, izin işleri.
uykuda üstü açılanın üstünü örtme. kra-
vat bağlama, düzgün konuşma alı^kan-
lığı. görgü kuralları gibi aklınıza ne ge-
lirse öğretiyorlardı. Duvargazetesi çıka-
nyor. okulun temizliğini nöbetleşe yapı-
yorduk. Hepimize top oynayacak, geze-
cek. hatta gizlice ağlayacak. köydeki ilk
aşklarımızı. anılanmızı anlatacak yer \ e
zaman da bulunuyordu. Koruluk. mey-
velik ve sebzeliklere bakıvor. venilerini
dikiyorduk. Binalann tûmü.
öğrenciler ya da eğitmen
adaylannca yapılmıştı. Son
sınıfa geçtiğimizde, Söley-
nıan Denıirel'in "Tcrakki
Şirketi" tarafından biryatak-
hane yapılmış. ancak bir ay
geçmeden bina çatlamış. su-
lan da kesilmişti.
Eğitim, derslerden ibaret
değildi. Çeşitli kültürel. sos-
yal ye sportif etkinlikler var-
dı. Öğrencilerin "çalgıcılık"
yaptığını görünce şaşırmış-
tım. Bizim bildiğimiz. bu işi
•"abdal"denilen çalgıcılar
apardı. Çok geçmeden bi-
/im elimize de mandolinleri
tutuşturdular. Kendi çalgıla-
nmızla coşup taşmayı öğren-
Jik. Dersler: araştirmalı. tar-
tışmalı. uygulamalı geçiyor-
du. Ben tüm öğretmenlerim-
den. özel ilgim dolayısıyla en
çok Türkçe ve pedagoji öğ-
•ctmenlerinden yararlandım.
Ozellikle 4. sınıfta psikoloji
Jerslerinin başlamasıyla ken-
dımi bulmaya başladım. Bu
konuda. bugün Hasanoğlan'a
yerleşen öğretmenimiz Hacı
küçükkaraca'nın. bizipku-
maya teşvik eden N'eli Âsan
\e Halil Erkan'ın ctkisi çok
büyüktür. Hacı Bey'esevgi ve
saygımdan, 17 yaşındayken,
Jean Jacques RousseaıTnun 1930 çe-
virisı Emil ini okumak için nasıl yekin-
diğimi bugün bile çok iyi anımsarım. Ki-
tabı okurken aldığım notlar, hâlâ duru-
yor.
Okuma özgürlüğü
27 Mayıs 1960 ihtılali. ülkede olduğu
gibi. okulda da yeni bir canlılık yarattı.
Daha çok okuyup tartışmaya yöneldik.
Fakir Baykurt. okulumuzun eski mezu-
nuydu. Onun "Onuncu Köy" romanıy-
la "Efkâr Tepesi"ni gazetede tetrika
edilirken. yutarjzibi okurduk. O yıllarda
"\ ılanların Ocü" ile Yunus Nadi
Ödiilii'nü kazanmıştı. İsnıail Hakkı
Tonguç 1960 Haziranf nda. Hasan Ali
Yücel. 1961 Şubatı"nda ölmüştü. Her
ikisinin ölünıünde de Hacı Bev'in nasıl
Gönen İlköğretmen Okulu son sınıf öğrencileri toplu halde (1962).
ağladığını gördük. Bu olaylar bizim. ül-
ke gerçeklerini konu alan dergi ve kitap-
lara ilginıizi artınyordu. V'arlık. İmecc.
Köy ve Eğitim ile Eğitim Hareketleri-
aralıksız izlediğim dergilerdi. Okul kan-
tininde kitap da satılırdı. Yaşar Ke-
mal'in İnce Memet'ini okuduğumu.
Mahmut Makal'ın Bizim Köy'ünüor-
ta birinci sınıfta dramatize ettiğimizi
anımsıyorum. Edebiyat ürünlerini tanı-
mamızda Hacı Bey ile Türkçe öğretme-
nimiz Özbek İncebayraktar da çok et-
kili oldu. Dilde yenileşmeye çok heves-
liydik. Türk Dil Kurumu'nun derleme
çalışmalanna katılıyorduk. Bu alışkanlı-
ğımı köy öğretmenliğim sırasında da
sürdürdüm. Birkaç sözcük kazandırdım
sanınm. Okulda iki tür öğrenci yöneti-
mi vardı. Biri. haftalık "okul başkanlı-
ğı"ydı. Son sınıfa gelen ve isteyen her
öğrenci. bir hafta okul baskanlığı yapar-
dı. Okul başkanının imzası alınmadan
ambardan erzak çıkmazdı. Diğeri ise.
"seçimlik öğrenci yönetimi"ydi. Tam
anlamıyla demokratik bir yönetimdi.
Son sınıfta "Akdevrim" adıyla birgrup
kurdum. Seçilme şansım çok yüksekti.
Ancak okulun eğitim şefi olan tutucu öğ-
retmenimiz, son sınıfların öğrenci yöne-
timine girmesini engelleyince yönetim
dışı kaldım. Ama öğrenci yönetimi, uzun
yıllar, sanırım 1980'e değin sürüpgitti.
Başarılı öğrencilere fırsat
O dönemde öğretmen okullarında çok
akılcı ve bilimsel bir yöneltme sistemi
vardı. Ortaokul kısmını tamamlayan öğ-
rencilerden olağanüstü resim ve müzik
başansı gösterenler. iki aşamalı bir ele-
meden sonra. İstanbul"daki Çapa İlköğ-
retmen Okulu'nun müzik ve resim bö-
lümlerine gönderilirdi. Örneğın. ressam
Yalçın Cökçebağ ile uzun yıllar Ber-
lin'de bir orkestrada çalan Ziya Yıldız.
bu yöntemle yönlendirildi. Son sınıfa ge-
çenlerden fen. matematik ve edebiyat
notları pekiyi olanlar. lise öğretmeni ola-
rak yetiştirilmek üzere, Yüksek Öğret-
men Okulu hazırhk sınıtina ayrılırdı. Bu
yöntemle aynlıp. üniversite öğrenimi gö-
ren arkadaşlarımız. lise öğretmeni olu-
yorlardı. Okulu bitirenlerden kendine
güvenenler, eğitim enstitülerinin çeşitli
bölümlerine girerler, ortaokula ve orta-
öğretime öğretmen olurlardı. Kalanlar
da ilkokul öğretmenlığineyönelirdi. Ga-
zi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü'ne
girmeyi kafama koymuştum. Bu bölüme
girmek için en az üç yıl ilkokul öğret-
menliği yapma koşulu vardı.
Son sınıfta. aralıksız iki ay köy okul-
lannda staj yapıyorduk. Ayrıca öğretim
sürerken haftanın bir günü, öğretmenlik
uygulamasına ve ilkokullarda gözlem-
lere aynlıyordu. Bu uygulamalar, çok ya-
rarlı olmuştu. Bu süre içinde, köyde ki-
raladığım evde kalıyorduk. Her köye 5-
7 kişilikgruplar olarak gönderiliyorduk.
Okul, harçhk. erzak. yatak ve battaniye
\eriyordu. Staj dönüşünde aynntılı ra-
por \eriyorduk.
Öğrenciliğim. harçlık yönünden çok
sıkıntılı geçti. Her yıl okullar açılacağı
zaman babam, ya yaşlanmış bir inek ya
da birkaç keçi satarak para verirdi. Ha-
ziran I962'de Gönen İlköğretmen Oku-
lu"nu bitirdim.
Yarıri: öğretmen oluyorum
İSKENDERUN 1. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1995 195
Davalr. Roşa Minasyan-Abdülaziz kızı. Adresi meçhul.
Davacı Orman Genel Müdürlüğü tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan
tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda:
Mahkememizin 1995 195 esas 1995/824 sayılı karan ile Belen-Sarımazı Ka-
rabayır mevkiinde bulunan 5153 parsel sayılı taşınmazın davalı olan tapusunun
iptali ile Hazine adına devlet ormanı olan tapuya yazılmasına karar verildiği. iş-
bu ilanın neşir tarihinden itibaren 15 gün içinde davalı karan temyiz etmediği
takdirde hükmün kesinleştirileceği ilan olunur. 6.11.1995
Basın: 54364
DIYARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK HAKIMLIGI'NDEN
Esas No: 1985/532
Karar No: 1993'530
Davacılar Hüseyin Kahraman vs. vekilleri Av. Necdet Hayalioğlu tarafından, davalılar Bekir Karagöz vs. a-
leyhine mahkememize açılaıı tapu iptali ve tescii davasının yapılan yargılaması sırasında:
Davahlardan Abo kızı Fatnıa \alman: Çeımik ilçesi Ançeviz köyünde ikamet ettiği bildirilmiş, ancak adına
çıkanlan tebligat bila ikınal iade edildiği gibi yaptınlan emniyet tahkikatı neticesinde de adresi meçhul olduğu
anlaşıldığından adına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştır.
Karar gereğince; Abo kızı Fatma Yalman"a. mahkememizce verilen 12.10.1993 tarih, 1985'532esas. 1993/530
sayılı karar Yargıtay 8. Hukuk Daıresi Başkanlığf nın 20.4.1995 tarih. 1994 2281 esas, 1995 4392 sayılı karan
ile bozularak gelmiş olduûunun HUMK'nin 509 ve 510. maddeleri uyannca ilanen tebliğ olunur. 11.9.1995
Basın: 54622
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKıMEKÇİ
Süleyman Bey, Günah mı
Çıkarıyor?
Süleyman Bey, 24 Aralık seçimlerinde çevre engelinin
(barajının) kaldınlması için Anayasa Mahkemesi'ne gitti.
Bu yönden Süleyman Bey'i kutlamak gerekiyor. Neden
sonra usu başına gelmiş, demokrasi denen şeyden, ken-
disinin de sorumlu olduğunu düşünebilmiştir.
Işin aslına bakarsanız, demokrasinin yozlaşıp, bu du-
ruma gelmesinin başlıca sooımlulanndan biridir kendile-
ri. Seçim Yasası'ndaki değişiklik ilk biçimiyle, Meclis'ten
çıkıp önüne geldiğinde. kuzulann sessizliğine bürünmüş,
geri çevirme yerine. hemen onaylamayı yeğlemiştir. Ken-
disıne yapılan uyarılara da kulak asmamıştır. Anayasa
Mahkemesi'ne gitme girişimini Mümtaz Soysal'lara bı-
rakmıştır. İyi mi yapmıştır?
Süleyman Bey'in, gerçekten tüze adamı olan çevresin-
dekiler, uyarma görevini sürdürmüşler, sonunda Anaya-
sa Mahkemesi'ne gitmesi gereğine inandırmışlardır.
Mümtaz Soysal ise CHP'den aynlıp DSP'ye geçtikten
sonra "Anayasa Mahkemesi'ne gidecek misiniz" sorusu-
na:
- Gitmeye gerek yok, çünkü DSP yüzde on barajı (en-
geli) aşacaktır biçiminde yanıt verebilmiştir.
Süleyman Bey'in, Anayasa Mahkemesi'ne giderken is-
tediği de Türkiye engelinin (barajının) kaldınlması degil,
illerde uygulanacak olan yüzde 10 "çevre enge//"nin kal-
dırılmasıdır. Oysa, Türkiye'de demokrasiyi engelleyen,
işbaşına gelenleri diktatörlüğe iten, tümüyle d'Hondt dü-
zenindeki engellerdir(barajlardır). Bugün, günahını alma-
yayım, Süleyman Bey, yüzde 10 Türkiye engelinin kaldı-
nlması için dava açamazdı. Çünkü Anayasa Mahkeme-
si, 1987de, Türkiye engelinin anayasaya aykırı olmadı-
ğına karar vermişti. Ne Meclis'te grubu bulunan siyasal
partiler, ne de cumhurbaşkanları on yıl geçmeden, bu ko-
nuda. Anayasa Mahkemesi'ne dava açamazlar. Yalnız,
mahkemelerden, bunun anayasaya aykırı olduğuna iliş-
kin, bir başvuru gelirse. konu Anayasa Mahkemesi'nde
görüşülebilir. Kaldı ki Anayasa Mahkemesi Başkanı Yek-
ta Güngör Özden'in. 1987'de olduğu gibi son Seçim
Yasası'ndaki ülke engeli "ülke oara;ı"na yaptığı itirazda
Anayasa Mahkemesi'nde benimsenmemiştir. Özden,
karşıoy gerekçesinde özetle şöyle diyordu:
"...Yüzde 10'luk ülke barajı. ülke gerçekleri ve demok-
ratik ilkeleıie bağdaşmamaktadır. Sayısal barajlar bir dü-
zen sağlamakamacından çok. öznel nedenlerte birönlem
niteliğinde getirilmektedir. Yasama organının saygıyla kar-
şıladığımız ve tartışmasız benimsediğimiz siyasal tercih ve
takdir hakkı, anayasaya aykm düşmemek koşuluyla geçer-
lidir. Anayasanın 67. maddesinin öngördüğü, hak ve öz-
gürlükleriyle kışiliği anlam kazanıp tümlenen bireylerde
oluşan ulusun egemenliğini sağlayacak özgürseçim, ada-
let ve istikran gözeten seçim yasalandır..."
Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi yalnız cumhur-
başkanlarının yetkisine bırakıhp yozlaştırılırsa, elbette.
Anayasa Mahkemesi de yozlaşır. gider.
Türkiye'de uygulanan "d'Hondt" düzeninin babası Bel-
çikalı Vtctord'Hondt'tur. 19. yüzyıl matematikçisi, hukuk-
çusu olan d'Hondt'un yöntemi. Belçika'da azınlıkların
ezilmemesini, korunmasmı amaçlıyordu. Yöntemi
1899'da yürürtüğe konmuştu. Bu. ülke engelini (barajını)
da tanımamaktaydı. Türkiye'de uygulanan yüzde 10 ül-
ke engeli. insafsız bir yöntemdir. Yüzde 10 ülke engeli var-
ken küçük partilerin Meclis'te temsili olanaksız duruma
gelmektedir
Kanımca. seçim düzenindeki engellerin (barajlann) asil
sorumlusu Süleyman Bey dir. 1961 Anayasası'ndanesin-
lenerek düzenlenip uygulamaya konulan seçim düzeni,
"d'Hondt "düzeniydi. "d'Hondf'düzenindede küçük de
olsa, bir engel yok değildi. 1965 seçimlerine gidilirken
"ulusal artık" (milli bakiye) düzeni benimsendi. 1965 se-
çimleri, bu yöntemle yapıldı. Türkiye'de ilk kez bir sosya-
list parti, Türkiye Işçi Partisi (TİP). Meclis'e on beş millet-
vekili sokmuş, grup kurmuştu. Bu 15 kişi Süleyman Bey'in
uykularını kaçırdı. 1968 yılında, Süleyman Bey'in partisi-
nin (AP'nin) Meclis'ten çıkardığı bir yasayla "engelli
d'Hondt" sistemini Türk demokrasisi tanıyacak, yozlaş-
ma bir yandan boy gösterirken diktatörlük de bir yandan
filizlenecekti. Süleyman Bey çırpınıyordu:
- Bu anayasayla ülke yönetilmez diyordu.
Nedenmiş? "O/ta/c/ı/c/ar"(koalisyonlar) kurulurmuş, "is-
tikrar, uyum" sağlanamazmış. Süleyman Bey'in iktidar-
lan. en düzensiz, en kararsız dönemlerdir. Abdülhamrt
döneminde de bir ölçüde "istikrar, uyum "vardı, yok muy-
du?
Anayasa Mahkemesi, AP çoğunluğunun çıkardığı, bu
engelli (barajlı) d'Hondt düzenini anayasaya aykırı bula-
rak iptal etti. Ancak daha sonra "ulusal artık" (milli baki-
ye) kaldınldı. 1969 seçimlerine, ulusal artık ortadan kal-
dırılmış olarak gidildi. Süleyman Bey'in bu son kez, bir ba-
şına iktidara geldiği seçimdi. Bunu bir daha artık hiç gö-
remeyecektı! O. hıçbir zaman demokrat olmadı. olama-
dı! Değiştığini söylediği zaman bile, doğruyu söyleme-
mekteydi. Kırk yıllık Yani, olur mu Kâni?
1968'de "Engelli d'Hondt''u kaldıran Anayasa Mahke-
mesi, karannın bir yerinde şöyle diyordu:
"Demokratik idare anlayışı, içinde bulunduğumuz yüz-
yılda daha da gelişmiş ve toplumda beliren bütün fikir
topluluklannın elverdiği oranda meclislerde temsillerine
olanak tanınması; böylece sağlanan çoğunluk ıktidar, azın-
lık da muhalefet olarak bütün eğilimlerin ülkenin yöneti-
minde etkılerini göstermelerinin sağlanması, demokratik
bir idarenin bellı başlı nitelikleri arasında sayılmaya baş-
lanmıştr..."
Mahkeme, bu seçim düzenini o zaman, "demokratik
hukuk devleti" ilkesine aykın bulmuştu. Demokratik hu-
kuk devletinden şimdi ne kaldı?
Süleyman Bey, yıllaryılı •'tefcbaş/na/W/dar"istedi. "Kı-
zım" dediği Tansu Çiller de öyle istiyor. Fransızlar: "7e/
pere, tel fils" (Öyle babanın öyle oğlu) derler. Biz, "Ana-
sınabak, kızınıa/"deriz. Burada, "telpere, telle fille" (Öy-
le babanın öyle kızı" yakışıyor mu ne?
Taşlama ustası Hasan Çelebi. şu dizeyi düştü:
"Araplarda ebû-cehil, bizdeki de ümm-ü-cehil."
(Ebû-cehil: Bilgisizliğin babası. ümm-ü-cehil: Bilgisiz-
liğin anası).
B U L M A C A SEDİTYİŞAYİN
SOLDAN SAĞA:
1/ ""Değersiz.
önemsiz, derme
çatma" anlamında
argo sözcük. II
Dâhı... Kan pıhtı-
sı. 3/Çtplak vücut
resmi... Aygıt. 4/
Serbest meslek
adamlannı içinde
toplayan resmı 6
birlik... Lluslara- -,
rası Basın Enstitü-
sü"nün simgesi.5/ 8
Iskambilde koz..
lcraat. 6/ Odunu "
marangozlukta ve kaplama-
cılıkta kullanılan bir Afrika
ağacı... Düşünce. II Tohumu
bahar olarak kullanılan ıtırlı
bir bitki... Çin ve Japonyacla
oynanan bir çeşıt satranç. 8/
İyi terbiye edilmemiş vahşi
binek hayvanı... Sıcak ve ku-
ru bir rüzgâr. 9/ Uyuşturucu
bir madde.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
XI Saz ozanlannın kendileri-
nin ya da başkalarının şiirle-
rini derledikleri. uzunlamasınaaçılandcfter... Kısır. çocuk-
suz. 2/ Motorlu taşıtlann elektriğini sağlayan aygıt... Bir pa-
muk türü. 3/ Bir baglaç... Toplu ya da turistik geziler için
yapılmış büyük otobüs. 4/ Düşman... Osmanlı de\ letinin Ku-
zey Afrika"daki son topraklannı da yitirdiği antlaşmanın
adı. 5/ Nişastalı tanelerin suyla kaynatılarak bulamaç kıva-
mınagetirilmiş durumu... Tann. 6/ Karışık renkli... Büyük
erkek kardeş. 7/ Gazete... Bir nota. 8/ Afrika "da yasayan,
bacaklan beyaz çizgili bir hayvan... Tabaklanmış deri. 9/
Kişisel. özel... Erkek geyik.