03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 EKlM 1995 PAZAR 14 KULTUR Şürden estetiktat ahımıah TANERGEZER Nâam Hikmefm şiınnı ilk ağabeyın- 'den duyar Arif Damar, ama kimin oldu- ğunu bılmiyordur. Öğretmenlerine so- rar. bilmı>orlardır ya da söylemek iste- mezler. Bu şiirin Nâzım Hikmefe ait ol- duğunu Istanbul'a geldiğı zaman öğre- nır O yıllar. Arif Damar'ın "düzenibe- ğenmediği. ama bunun sürle ilgbini ku- ramadığT zamanlardır. Ardından, Damar'ın "Şiirim bu dö- nemdeolustu" dediğı savaş yıitan ve sa- vaş karşıtı siırler gelir. O dönemde, dün- yayı sadece yorumlayıp, değiştirmek is- temeyeniere karşı bır sevgisizlik uyanır Anf Damar"da. YahyaKemal'i. Necip Fa- zıl'ı okur, ama se\mez. Nazım Hikmet'i kendisıne örnek alan Damar, "Şıiri de bir ka%gaaracı,birsilaholarakdegerten- dirdim*" dıyor. Demokrasi mücadelesi. sürgün alayın- dan hasta bir şekilde dönülen askerlik. Yeryüzü Dergisi günleri ve hapıshane- den sonra. Damar, "Nanm Hikmefitak- lik etmektense hiç, yazmamak daha iyi" diyerek şıinn sorunlan üzerine düşün- meye başlar. "Şiirde de devrimci olma- yan nasıl devrimci olur" diyen Damar, Garip şiinni de 2. Yeni'yi de goz önüne alır. Damar. bu dönemden itıbaren "an- lama bağlı kalarak" kendı şıirini sürdü- rürken. okurlarının ve arkadaşlannın bir kismını karşısına alarak şiinnı geliştır- meye koyulur. Şıirindekı bu değişiklık- te. "Halkiçinyazmakla halkın anlayaca- ğı şeyler yazmak ayn şeylerdir" düşün- cesi de etkılı olan Damar. popüler olma kaygısı taşımadan az ama üzerinde çok düşünülmüş şıirler yazar. Mehmet Do- ğan'ın deyımiyle "durmadan degişen, ama hep aynı kalan" Damar. bu özelli- ğiyle 40 kuşağı şairleri arasında ayn bır yere sahip olur. Polıtik, halka bılinç aşı- lamayı amaçlayan şiiryazmaya çalışma- nın yanlışltğını belırten Damar, "tnsan- lannşürden estetikbirtat alması gerekir" dıyor \e politıkayla bağdaşmamasinı. YOKSA BEN Bövle uzun vaşamak iyi de' Sık sık Bir suçiuluk duygusu uyanıyor içimde Halit Asım gibi hemen usuma gelen Türküsü yanda kesilen Genç şairlerin Yıllannı Yıllannı mı çaldım Yoksa ben ARÎF DAMAR 24 Ekim 1995 P olitik, haîka bilinç aşılamayı amaçlayan şiir yazmaya çalışmamn yanhşhğını belirten Arif Damar, "tnsanîann şürden estetik bir tat alması gerekir' diyor ve politikayla bağdaşmamasım, politika mantığının sanat mantığmdan ayn bir şey oîmasına bağlıyor. Damar'a göre politikadan uzak durduğu zamanlarda yazdığı şürleri daha kalicı olmuş. politika mantığının sanat mantığmdan ayn bir şey oîmasına bağlıyor Damar'a göre politikadan uzak durduğu zaman- larda yazdığı şiirleri daha kalıcı olmuş. Şiinndekı bıçimsel arayışlann, sanata sınıfsal perspektiften bakışını değiştır- mediğini söyleyen Damar. ""Sadeceartık. Lucacs'ın Brecht'in öğrettiğigibiyazırn- yorum şiiri,daha geniş perspektiften ba- kıyorunT dıyor Şiırlennı Marksıst estetik anlayışı içinde yazdığını söyleyen Damar. buna rağmen toplumcu olduklannı söyleyen gençlerin "ç^kbireyselşürleryazıyorsu- nuz" türünden eleştirilenne gülüyor ve "Demokrasi mücadelesi, dfişiince suçlu- su olmak de benim bimselliğim. Benim bireyselligim bireyci bir bireysdlik değil ki*" dıyor. Damar. sıiri geliştirmek için okur kitlesinindışına düşmeyı de göze almak gerektığıni söylüyor. Damar'a gö- re son zamanlarda okuyucusu azalmtş. Damar, sınıfsal bilinç taşımayan Ga- rip \e tkıncı Yenı şitrlerine değer verdi- ğını. ama sevmediğinibelirterek. bu dü- şünceleri kendısi için uzak. hatta hasta- lik.ltbulduğunusöylüyor CahitSıtkı'nm "Her mihnet kabulüm, yeter ki gün ek- silmesin penceremdenr> dizeleri içın "Ben ni>e her mihnete ra» olayım. Gün eksilhorsa eksilsin penceremden" diyen Damar. birçok şaınn guzel yazılmış şi- irlen olduğunu söyleyerek. ama sevme- nin ayn bir şey oiduğunu tekrar belırti- yor. Kendisini tekraretmekteiı çekinen. bu yüzden çok fazla şür yazmayan Damar, 70 yaiji için yazdığı kısa şürden sonra tekrar y azacak cesaretı bulduğunu ve bu konuda daha iyimser olduğunu iöylii- yor. İlhan Berk'in bir işçi gibi her gün şi- ir üzennde çalıştığını anlatan Damar, bir bırikim sonucunda yazmaya başlıyor. Damar. onu "şür yazmaya zortayan bir düşünce, bir duygu olduğu zaman yazt- yor" ve Tolstoy'un "Bir şey \azmak zo- runda değilseni/ yazmayın" sözünü ör- nek verıyor. 70. yaşını kutlayan Damar'a en güzel armağanlardan bın İlhan Berk'ten gel- miş. Berk'in. Damar'ın 70. yaşını kutla- dığı şiirının bır parçası söyle: Ağaçlar k;inde bir ağaçtın, morlanmış karanlıklar içinde kalmış ne varsa yaz- mak istiyordun, Ey kanşımı eşit olan şafak Taş yahnlığında çoğul y üzün ne gü- zel" Sanat anlayışlan, dünyaya bakışlan çok farklı olan ıkı şainn dostluklan yıl- lardır sürüyor. Ardından Cemal Süreya gelıyor akla. Chercınka çıkmadan önce başlayan dostluk Sürey a ölene kadar de- vam etmiş. Bırbirlerine çok yakın oturan Süreya ve Damar, Hatay Meyhanesi'nin Kadıköy'de olduğu zamanlarda sık sık görüşmüşler. "Sonra Hatay Bostaneı'ya taşındu Cemal öWü" diyor Arif Damar biraz hıizünlü ve ekliyor. "Keşke Cemal burada olsaydı. Bu kadar yalnız olmaz- dım" Konusma sürerken kapı çahnıyor, ak- rabalardan gelen pastalan evi kirletme- meye çalışarak y iyoruz. Yurtdışında olan eşı. döndüğünde evi temizbulmalı. Ar- dından doktorun tütün yasağı deliniyor, birpipoyakılıyor. Biraz içki de iyi gider. ArifDamar'ın oğlu Nicede katılıyor söy- leşiye. Nice. Damar'ınresmişiir eleştir- meni. Damar*ın şiırlerinı ilk Nice görü- yor ve eleştiriler yapıyor. Arif ve Nice Damar bırlikte çeviriler de yapıyorlar. Damar. biraz geçirdiği rahatsızlığm et- kisiyle günlennı e\de geçırirken "Gide- cekycr.konuşacakinsandakalmadr di- yor. Damar. herkesle arkadaşlık edeme- yeceğini. dalkavuklardan ve sıir yazan ama şair olmayan insanlardan uzak kal- maya çalıştığını söylüyor. "Ama gençter bir araya gelmeli, tartışmair diyor. Arif Damar'm düşüncesi. lstanbul'un uzağında bir ev alıp yaz ve sonbahar ay- lannı burada geçirmek. Moda bumu da Haliç benzeri kokular yaymaya başla- mışken, e\in karşısındaki ağaçlardaki. Haldun Taner" in bahsettiği, kuşlar'ın da hiç biri kalmamışken yapılabilecek en iyi iş. Hem çok sevdiği denizkulaklannı toplamaya da devam edebilir böylece. etmeyi özliiyorııın'Kültür Servisi- Amenkalı koreograf MerceCunningham, 76yaşına rağmen dan- sı bırakmayı düşünmüyor. Önümüzdeki günlerde. kendi adını taşıyan dans grubuy- la bidikte Londra'da düzenlenecek olan "DanceL'mberena"* festivahne katüacak sa- natçı."BeachBirds","GroundLe>elOver- lay" ve "CRNN DSPCR" başlıkh üç perfor- mans sunacak. • 50 yılı aşkın bir süredir dans eden Cun- ningham, çahşmalannın kaynağını Uzak- doğu'nun Yin Yang öğretisinden alıyor. 1951'desahnelediğı "SixteenDancesforSo- loist and CompanyforThree" adlı gösteri- sınden bu yana kompozitör John Cage ile birlikte çalışan sanatçı. ortaklıklan boyun- ca müzık. hareket ve dekorun birbirinden bağımsız olduğu ilke- svnden yola çıktıklannı söylüyor. Dansı müzı- ğin kalıplanndan kur- tarmayı amaçlayan Cunnıngham'a göre dans, bedenın hareketi dışında hiçbir şey tara- fından yönlendirilme- meli. Akademikçevre- lerde tartışma yaratan bu göriişe rağmen. Amerikan modern dansınm önemli isim- lerinden bın olmayı sürdüren Cunnıng- ham'a göre. "Bedenin en küçük hareketibile, kişinin kafaca sağlam otmasııusağlıyor." Mü- ziğin dansı sınırladığı görüşünden yola çıkan sanatçıya göre. iki sanat dalının birbirinden bağımsız olarak düşünülmesi gerekiyor. 1919 yılında NVashington'da avukat bir babanın çocuğu olarak doğan sanatçı, 12 yaşında iken J\V Barrett Dans Okulu'nda dans yaşamına başladı. Öncelen aktör olmak isteyen sanatçı, Bonnie Bird'den aldığı dans dersleri saye- sinde tercıhini dansçı olmaktan yana kullan- dı ve Martha Graham Dans Topluluğu'na katıldı. Topluluğa, ErickHawkins'den son- ra katılan ikinci erkek dansçı olan Cunning- ham, John Cage'in "Artıkkendi koreflgraf- lannı yapmanın zamanı gekti" demesinden hareketle. Graham'ı bırakarak kendi ayak- lan üstünde durmayı seçti. 25 yaşında ger- çekleştırdıği ilk dans resıtalinden bu yana, Merce Cunningham modern dans adına son 50 yılın en başanlı örneklerinı veren sanatçı, 1992'deyitırdiği John Cage'den sonra dans yaşamını tek ba- şına sürdürüyor. 1970'li yillarda koreograflannda kullan- dıgı vıdeo teknolojısiyle modern dansa iliş- kin önemli buluşlardan binni gerçekkştır- di. Charies Atlas,EBiotCaplan gıbı ustayö- netmenlerle çalışan Cunningham. koreogra- fılerinde "LUe Forms* 1 adlı bir bilgisayar programını kullanıyor. "Bedenin sınırtan çerçevesinde çalışmayı tercih etmeme rafç- men. bu programla insan bedenini 0rmesi mümkün olmayan çcşitti formalara sokabi- Uyorum" diyen sanatçı, "Life Forms"un. sa- natma görsel anlamda zenginlık kattığı gö- rüşünde. Geçen altı yıl boyunca 15'e yakın koreografiye imza atan sanatçı. bu program sa- yesınde dansçının bede- ninin üç boyutlu olarak izlenebileceğini belirti- yor. Cunningham'ın ko- reografıleri, teknik an- lamda modern dansın en başanlı ömekleri olarak gösterilirken ma- tematik ve diğer görsel sanatlann buluşması olarak da değerlendinli- yor. Dansın bedenle olan ilişkisini. "Dans, bedenin sınırlannı aşa- maz" \e "Her beden, farklı bir formda dans eder" görüşlerini bırleş- tiren sanatçı, dansın bir yönüyle disiplini, bır yönüyle de özgürlüğübanndırdığını söylü- yor. Disıplin ve özgürlük arasındaki sıninn nerede olduğu sorusunu ise "Sınır diye bir şey yoktur. Çünkü her ikisi de bir arada ol- duğu sürece anlamlıdır" diye yanıtlıyor. "Siz bir adım atarsınu, ancak sizden sonra- kinin atacağı adımın sizinkiyte birebirolnıa- suvı bekteyemezsiniz.'" Sanatçı, öğrencilerine fizıksel yetenekle- rini çok iyi gözlemlemelerini \e kalıpları olabildiğınce zorlamalannı öğütlüyor. "On- lan harekete geçirmek ve yapabilecekleri şeyler arasında en zor olanını yapmalannı sağlamak istiyorum."* Cunningham koreog- raf olarak sürdürdüğü dans yaşamında öz- lediği tek şeyin. sahnede dans etmek ol- duğunu belirtiyor. Los Angeles Gitar Dörttüsü'nün üyeierinden her biri. tek başına birer solist, dörtlü 90-91 sezonunda Lincoln Center"da gjtar konserleri serisinç. Ingiltere Brighton Festh/ali'ne ve Liuslararası İstanbul Fcstivali'ne katıldı. Topluluğun 1992 ve I994'te çıkan iki de ' albümii var. CRR'de gilar Kültür Servisi- Cemal Reşit Rey Salonu yeni sezon etkınliklen arasın- da yer alan 12 Uluslararası Gıtar Fes- tivali başlıyor. 2-8kasım tarihleri ara- sında İstanbul Senfoni Orkestrası'nın ışbirlıgiyle düzenlenecek festivale Costas Cotsiolrs, Jozef Zsapka-Dag- mar Zsapkına Sebastova, Attika Gı- tar Mandolin Orkestrası. Bilkent Gi- tar Üçlüsü. Alfonso Moreno. Los An- geles Gitar Dörtlüsü ve Paco Pena Flamenko Topluluğu katılıyorlar. Festivalin ilk konuğu olan Costas Cotsiolis'ın konsen 2 kasım perşem- be günü saat 19 30"da. Şımdiye kadar BB~C. Frankfurt. Berlin. Par'is, Mos- kova. Brüksel gibi birçok senfoni or- kestrasıyia çalan sanatçı. aynı zaman- da Atina. Patras. Granada. Lıege, İs- tanbul. Paris. Havana, Mettmann. Martinique ve Sevilla gibi uluslarara- sı festivallere katılmış. Cotsıolis. 1976'dan beri Atina K.onser\atuvan Klasik Gitar Bölümü direktörlüğünü yapıyor ve Volos L'luslararası Gıtar Festıvalı'nin de sanat yönetmeni. 3 kasımda saat 19.30'da festivalin ikinci konserini gerçekleştirecek olan Slo\ak gıtarist Jozef Zsapka'ya kon- serde flütçü eşı Dagmar Zsapkova Se- bastova eşlik edecek. 1980'den beri birlikte çalışan ıkiliden. Jozef Zsapka, Slovakya'dakı ilk gıtar okulunun ku- rucusu ve Bratislava'da Gitar Müziği Günleri adlı bir festivalin de organi- zatörü Daha önce Avrupa. Amerika ve Asva'da birçok ülkede konser ve- ren sanatçının ülkesinde ve yurtdışın- da çıkmış toplam 24 albümü var. Festhalde 4 kasım cumartesi günü saat 15.00"te ise mandolin. alto man- dola. jenoro mandolla, mandolonçel- lo. gıtar. kontrbas ve çembalodan olu- şan Attika Gıtar Mandolin Orkestra- sı sahneye çıkacak. Repertuvarında halyan rönesans müziğinden. barok müziğınden. klasik müzıkten ve ro- mamık müzikten önemli eserlerbulu- nan orkestraya. konseriennde Atina Devlet Operası sanatçıları da eşlik ediyor. 15 genç \e profesyonel müzis- yen. iki ses sanatçısı ve bır yönetici- den oluşan topluluk, Türkıye'de ilk kezkonserveriyor. Festîvalin tekTürk topluluğu Bılkent Gitar Üçlüsü. 5 ka- sım günü saat 15 OO'te konser vere- cek. I987"de Bılkent Üniversitesı Mü- zik \e Sahne Sanatları Fakültesi bün- yesinde kurulan üçlü. ülkemiz dışın- da Fransa, Polonya, Romanya ve Al- manya'da konserler vermiş ve çok olumlu kritikler almış tecrübeli bir topluluk Konserler dızisınin en önemli iki isminden bıri Arjantinli sanatçı Al- fonso Moreno. Yedi yaşındayken, bir müzık okuluna kabul edilen ve 13 ya- şında Xalapa Senfoni Orkestrası'nda keman çalmaya başlayan sanatçı. is- minı ilk defa Parıs Uluslararası Gitar Yanşması'nda aldığı birincilikle du- yurdu. Dünyanın her yennde birçok yanşmada dereceleri ve ödülleri bu- Vunan Alfonso Moreno, şimdiye kadar 2500'ün üzerinde konser verdi. Gü- nümüzün en iyi gitaristlerinden biri olarak kabul edilen sanatçının gitar resitali 5 kasım günû saat 19.30'da gerçekleştirilecek. Festivalde 6 kasım günü sahne ala- cak topluluk ise Los Angeles Gitar Dörtlüsü. Üyelerinden her bıri. tekba- şına birer solist olan dörtlü. 90-91 se- zonunda Lincoln Center'da gıtar kon- serleri sensme, îngiltere Brighton Festivali'ne ve Uluslararası İstanbul Festivali'ne katıldı. Topluluğun 1992 ve 1994te çıkan iki de albümü var. Festivalin diğer bir önemli ismi ise daha önce de tstanbul'a gelen ve mü- zikseverlenn ilgisi nedeniyle 7 ve 8 kasım akşamlan iki konser verecek olan Paco Pena \e Flamenko Top- luluğu. Paco Pena ilk konserini 13 yaşındayken veren ve 1963'te Lond- ra'da Jimi Hendrtt'le konsere çıkan il- ginç bir kişilik. 1970'de ünlü Flamen- ko topluluğunu kuran sanatçının en önemli konserlerinden bıri I983'te verdiği Nevv York konsen. Dünyanın en önemli festivallerinde ve klüplenn- de çalan Paco Pena 1981'de Cor- doba'da kurduğu "Centro Flamenco Paco Pena"da birçok ünlü gitaristin •workshop* yapmasını ve konserler \ermesini sağladı. 19S3'te Ramon Montayo ödülünü alan sanatçı, 1986- 91 yıllan arasında art arda, altı yıl, Amerikan "Guitar" dergisi okurlan tarafından "'Yılın En İyi Ftamenko Gitarcısı" seçildi. Yeni ve ilginçfilmler gösterime sunulacakLondra Fflm Festivali başlıyor Kültür Servisi - Uluslararası Ftlm fes- tivallen arasında önemli bir yeri olan Londra Fılm Festivali'nin 39'uncusu önümüzdeki hafta başlıyor. KathrynBi- gelovv'un Los Angeles'ın bilinmeojk yönleıini konu alan filmi "Strange Days" ıle açılacak festival,birbirinden il- gınç v e yeni filmlere evsahipliği yapa- cak. Festival süresince düzenlenecek et- kınlikler arasında en ilginç olanı, "Fılm on The S^are1 " başhğını taşıyan ve Le- icester Square'da gerçekleştirilecek açık havada fılm gösterileri olacak kuşkusuz. 19 kasımda sona erecek festivalde yer alan fılmlerinden pekçoğunu Amerikan yapımlan oluştursa da festivalin ulusla- rarası niteliğini gölgelememesi açısın- dan. farklı ülkelerden farklı ftlmlerin se- çilmesine özen gösterildiği anlaşıhyor. Festivalin yöneticilerinden Shetla \Vhi- taker, festival filmlerinin titiz bir denge politikası sonucunda seçildiğini söylü- yor. British Fılm lnstıtute tarafından 39 yıl- dır gerçekleştirilen festival. ilk yıllanna göre farklıhklar da içeriyor. Süreç içeri- sinde uluslararası nitelik kazanan Lond- ra Film Festivali, giderek medyatik bir içerik kazanarak British Film Institu- te'un kurumsal olarak güçlü bir yapıya kavuşmasını da sağladı. Festival programında yer alan filmle- re gelince... VVoody Allen'ın son filmı. alışıldık komedilerinden "Mighty Aph- rodite" ve Martin Scorcese'nın. Robert deNiro ve Sharon Stone ile gerçekleştir- diği "Casino", Londralı smemaseverle- rin en çok ilgi göstereceğı fılmler arasın- da yer alıyor. Festivalin önemli bir bölü- mü, dünya sinemasının seçkin yönet- menlerıne aynlmış. Bu bölûmde. Jim Jarmusch'tan "Dead Man", Pedro Al- domovar'dan "The Flovser of My Sec- ret". VV'ayne Wangs'dan son zamanlann başanlı erkek oyunculanndan Harvey Keitd'ın başrolünü üstlendiği "Smoke" yer alıyor. Fransız sinemacı Jean Paul Rappene- au'nun "The Horseman on The RooFu ve ünlü halyan yönetmen Antunioni'nin çok uzun bir aradan sonra yaptığı "Be- yond The Clouds" adlı filmı, festival programının ağır toplanndan. Dört kısa öyküden oluşan "Beyond The Clouds", 1985 yılında geçirdiği felç yüzünden ça- lışmalanna ara vermek zorunda kalan yönetmenin. o tarihten bu yana gerçek- leştirdığı ilk film. Film festıvallerinin en heyecan verici yanı. farklı coğrafyalardan yeni seslerin duyulabilmesine olanak vermek. Bu an- lamda, geniş bir film yelpazesı oluşturan festivalde Norveçli yönetmen Bent Hammer-ın "Eggs1 " adlı komedisı. Fran- sız Anne Fontaine'ın "Augustin"i ve Bel- çikalı sürrcalıst yönetmen Frank Van Passel'ın "Mannekin Pis" adlı filmleri- nin yanı sıra MarcoTullioGiordana'nın Pasolini'nin giz dolu ölümüne ayna tutan "Pasolini..\nltalianCrime* < ı dailgi gör- mesi bcklenen yapımlar arasında yer alı- yor. Festivalin Uzakdoğulu konuklan arasında ise Pekin'deki bir polis karako- lunun iç yüzünü anlatan "OnTheBeat" ile NingVîngve 1950'lerin Çini'nde iki fahişenin maceralı yaşamını konu alan "Blush" ıle Li Shaohong göze çarpıyor. Festivalin sürpnz gösterimlerinden biri- sini Hollyvvood'u Holly\*ood yapan, Os- carlı Casablanca'nın yönetmeni Micha- el Curtiz'in 1922 yılında Avusturya'da çektıği "Sodom andGomorrha" adlı fıl- mioluşruruyor. Film.Curtiz'in 100'ü aş- kın filmi arasında, bugüne dek gizli kal- mış çahştnalardan biri. KOŞEBENT ENİS BATUR İki Krtap Fuarı Arası Biçare Frankfurt'ta her yıl düzenlenen Uluslararası Kitap Fuan'nı 1987'den bu yana izliyorum. Bu dev etkinli- ğin üzerimde yarattığı etkiyi, sonunda üç farklı bo- yuttatanımlamam gerektiğini anladım, anlayabildim. Aydın merceğinden bakılacak olursa; yeryüzünde buncaşiddetin, buncakem eylemin gerçekleştiği bir dönemde çok sayıda insanın kıtap üretmek için ça- ba göstermesi, hatta didinmesi, teraziyı bir ölçüde dengeliyor, diye düşünüyorum. Yayıncı merceğinden bakılacak olursa: kıtap sek- törünün büyük mesafeler kat ettiği Batı Avrupa iil- kelerinin, ABD'nın değıl de onlarla henüz aşık ata- cak durumda olmayan Doğu Avrupa ülkelerinin. Bat- kan üikelerinin eriştikleri ciüzeyi göz önüne alarak Türkiye adına -hadı 'h/cap' demeyelim ama- sıkılma- mak, sıkıntı duymamak eide değil diye düşünüyo- rum. Yazar merceğinden bakıldığmda, apayrı bir duygu alaşırm oluşuyor Frankfurt Fuan'nda: "YapıV'm "ma/"a dönüşmesı sürecinde harcanan çok yönlü, olağanüstü çaba insanda bir eziklik, peşı sıra gelen bir ikrah duygusu doğuruyor. -Octavio Paz'a hak veriyorum, iki dünyanın içinde duran biri olarak: "Ya- yın dünyası başka bir şey, yazın dünyası bambaşka bır şey." Bu biraz birbirierini bütünleyen biraz da bırbirieriy- le çelişen izlenimlerle Frankfurt Fuan'ndan dönüyor, bir ay geçmeden Istanbul'daki TÜYAP Kitap Fu- arı'nın curcunası içinde buluyoruz her yıl kendimızi. İki fuar etkinliği arasında temel bır fark var: Frank- furt'taki yayıncılara, Istanbul'daki okurlara yönelik olarak düzenleniyor. llkinde yayın haklan satılıyor, ikincisinde kitap. doğrudan doğruya. Öyle anlaşıh- yor ki Türkiye'nin kimseye yayın hakkı satacak hali yok henüz: Ne orada, ne burada. Bu durumun bir- den fazla nedeni var. Her şeyden önce, Türkıye'de yeterince "özgün ya- pıt" yayımlanmıyor, cıddi bir oranlamayapılacak olur- sa. "Özgün kitap" deyince, yalnızca edebıyat ürün- leriyle, hatta bitımsel ürünleıie sınırlamamak gereki- yor yelpazeyi: Yayın haklan konusunda en yoğun başvuru, aslında "yayıncı ürünleri"ne oluyor. Diziler, başvuru kitaplan, "inşa edilmiş" yaprtlar. Türkiye'nin yayın yaşamı. uluslararası pazara yayın hakkını sa- tabileceği "mal" hazırlayabilecek düzeyde değil da- ha. Bunun en acı örneği, kendi kültürümüzle ilgili ürün- lerde ortaya çıkıyor. Osmanlı - Türk tarihi, ekonomi- si, edebiyatı, şehirleri ile ilgiliTürkiye dışında. yaban- cı dilde yapılan kitaplann yayın haklarını biz onlara satıyor değiliz, tam tersine, biz onlardan kendimızle ilgili kitaplann yayın haklarını satın alıyoruz. Üstelik, yaşamtş insanlar. Bu yıl, kendi payıma, Süleymani- ye ve Topkapı Sarayı üzerine birer krtabın anlaşma- sını yaparak Istanbul'da Art Nouveau ve Bursa üze- rine birer kitaba da mim koyarak Türkiye'ye döner- ken açıkçası burukluk duydum. Türkiye'nin kültürüne ilişkin yapıtlaria ilgili bir baş- ka önemti sorunumuz, uluslararası platformda, çe- virmen sıkmtısından doğuyor. YurtdışmdaTürkiye'yle ilgili yapıtlann çoğu doğrudan yabancı dilde yazılı- yor: Halil tnalcık'ın tarih, Şevket Pamuk'un Os- manlı iktisadı, Yerasimos'un Süleymaniye üzerine kitaplannda olduğu gibi. Türkçeden yabancı dıllere çeviri yapacak insan yetiştiremiyoruz. Türkıye'de, kendi okur kıtlemiz için yaptığımız ya- yıncılığın perspektifini de etkiliyor uluslararası düze- yimiz. Klasik yaprtlar çerçevesinde, hâlâ Hasan Ali Yücel'in MEB dizisı ile sınırlı duran bır atılımla yeti- niyoruz: Aristoteles'ten Kant'a, Milton'dan He- ine'ye yapılacak onca iş varken. Doğu klasikteri bağ- lamında da farklı bir durumda değiliz: Acemceden, Arapçadan, Sanskritçeden, Çinceden, Japoncadan çeviri yapacak kaç kışi sayabiliyoruz. Dahası, yakın geçmişin kürtürünü yeni kuşaklara taşıyacak teknisyenler, yayıncılar, eleştiret basımlar hazıriayacak uzmanlar da görünmüyor ufukta. Rüz- gâr ekildi, biç'ıliyor: Ünıversitelerini, liselerini, ilkokul- lannı eğitim felsefesiyle öldürmeyi başaran; yazarla- nnı, aydınlarını mahkeme ile hapishane arasında me- kik dokumaya sevk eden; bilim adamlannı pasaport almaya yönelten Türkiye değil mi? Hamiş: Frankturt Kitap Fuarı'nın en tenha köşele- rinden biri (yerîi ziyaretçıleri saymazsak) Türkiye stan- dı idi. Fuar merkezinin ortasındaki açıkhava yemek standlarının arasında en kalabalık olanı ise dönerii sandviç satan, Almanya'daki vatandaşlanmızın işlet- tiği büfeydi. Hiç değilse şimdilik, dönerin copyright'ı bizde. Lütii Ay'ı kaybettik Kültür Servisi - Yazar, Tiyatro eleştirmeni ve çevirmen Lütfi Ay dün yaşamını yitirdi. 1911 yılında Istanbul'da doğan yazar. ortaöğrenimıni Galatasaray Lisesi'nde. yükseköğTenîmini Ankara Oniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde tamamladı. İstanbul ve Ankara'da çeşitlı resmi kurumlarda memurluk yaptı. Mıllı Eğitim Bakanlığı' Tercüme Bürosu'nda çevıricılik (1942-1949). Devlet Tiyatrosu'nda Edebi Heyet Raportörlügü, Genel Sekreterliğı (1949-1958). görevlerinde bulundu. Devlet Konservatuvan' nda Tiyatro Tarihi okuttu. Ulus (1943-1954), Halkçı. Cumhuriyet. Vatan. Akis. Türk Dili gazete \e dergilenndeki tiyatro eleştirilenyle tanınan Ay. klasik ve çağdaş yazadann yapıtlanndan 20'ye yakın çevin yayımladı. 1985 yılmda Fransız hükümetince Legion d'Honneur nişanı verildi. • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mülkiyeliler Birliği Vakfı'nın, şair ve yazar Sinasi Özdenoğlu adına düzenlediği şiır yanşması sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi Başkanı. Yekta Güngör Özden'in başkanlığında oluşan seçiçiler kurulu. Beytullah Hatoğlu'nun "Bir Bulut Ötede Kal" şiirini birinciliğe değer buldu. Yasemin Çahkırın "Tellere Takılı Yüreğim" adlı şiiri ikinci, FüızTopuş'un "Çocuktu Ellerim, Aldırmazdı" adlı şiiri de üçüncü oldu. Özdenoğlu Ştir Yanşması'nn ödül töreni, Mülkiye'nin kuruluş yıldönümü olan 4 Aralık 1995'te AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesı'nde yapılacak. Yapı Sanatevi yeni yepinde Kültür Servisi - Yapı Sanatev i Okmeydanrndaki yeı yerinde, yeni dönem etkinliklerine bugün başlıyor. Bugün saat 14.OO'te müzik dinletisi Kutup Yıldızı ve Koma Amed. saat 18.00'de ise Pir Sultan Abdal Kült Derneği Esenler Şubesi Gençlık Tiyatrosu Aziz Nesin'in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" adlı oyunun Ahmet Öztürk yönetiminde sahneleyecek.(235 72 4!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle