Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 EKlM 1995 PAZAR
14 KULTUR
Şürden estetiktat ahımıah
TANERGEZER
Nâam Hikmefm şiınnı ilk ağabeyın-
'den duyar Arif Damar, ama kimin oldu-
ğunu bılmiyordur. Öğretmenlerine so-
rar. bilmı>orlardır ya da söylemek iste-
mezler. Bu şiirin Nâzım Hikmefe ait ol-
duğunu Istanbul'a geldiğı zaman öğre-
nır O yıllar. Arif Damar'ın "düzenibe-
ğenmediği. ama bunun sürle ilgbini ku-
ramadığT zamanlardır.
Ardından, Damar'ın "Şiirim bu dö-
nemdeolustu" dediğı savaş yıitan ve sa-
vaş karşıtı siırler gelir. O dönemde, dün-
yayı sadece yorumlayıp, değiştirmek is-
temeyeniere karşı bır sevgisizlik uyanır
Anf Damar"da. YahyaKemal'i. Necip Fa-
zıl'ı okur, ama se\mez. Nazım Hikmet'i
kendisıne örnek alan Damar, "Şıiri de
bir ka%gaaracı,birsilaholarakdegerten-
dirdim*" dıyor.
Demokrasi mücadelesi. sürgün alayın-
dan hasta bir şekilde dönülen askerlik.
Yeryüzü Dergisi günleri ve hapıshane-
den sonra. Damar, "Nanm Hikmefitak-
lik etmektense hiç, yazmamak daha iyi"
diyerek şıinn sorunlan üzerine düşün-
meye başlar. "Şiirde de devrimci olma-
yan nasıl devrimci olur" diyen Damar,
Garip şiinni de 2. Yeni'yi de goz önüne
alır. Damar. bu dönemden itıbaren "an-
lama bağlı kalarak" kendı şıirini sürdü-
rürken. okurlarının ve arkadaşlannın bir
kismını karşısına alarak şiinnı geliştır-
meye koyulur. Şıirindekı bu değişiklık-
te. "Halkiçinyazmakla halkın anlayaca-
ğı şeyler yazmak ayn şeylerdir" düşün-
cesi de etkılı olan Damar. popüler olma
kaygısı taşımadan az ama üzerinde çok
düşünülmüş şıirler yazar. Mehmet Do-
ğan'ın deyımiyle "durmadan degişen,
ama hep aynı kalan" Damar. bu özelli-
ğiyle 40 kuşağı şairleri arasında ayn bır
yere sahip olur. Polıtik, halka bılinç aşı-
lamayı amaçlayan şiiryazmaya çalışma-
nın yanlışltğını belırten Damar, "tnsan-
lannşürden estetikbirtat alması gerekir"
dıyor \e politıkayla bağdaşmamasinı.
YOKSA BEN
Bövle uzun vaşamak iyi
de'
Sık sık
Bir suçiuluk duygusu
uyanıyor içimde
Halit Asım gibi hemen
usuma gelen
Türküsü yanda kesilen
Genç şairlerin
Yıllannı
Yıllannı mı çaldım
Yoksa ben
ARÎF DAMAR
24 Ekim 1995
P
olitik, haîka bilinç aşılamayı amaçlayan şiir yazmaya çalışmamn yanhşhğını belirten
Arif Damar, "tnsanîann şürden estetik bir tat alması gerekir' diyor ve politikayla
bağdaşmamasım, politika mantığının sanat mantığmdan ayn bir şey oîmasına bağlıyor.
Damar'a göre politikadan uzak durduğu zamanlarda yazdığı şürleri daha kalicı olmuş.
politika mantığının sanat mantığmdan
ayn bir şey oîmasına bağlıyor Damar'a
göre politikadan uzak durduğu zaman-
larda yazdığı şiirleri daha kalıcı olmuş.
Şiinndekı bıçimsel arayışlann, sanata
sınıfsal perspektiften bakışını değiştır-
mediğini söyleyen Damar. ""Sadeceartık.
Lucacs'ın Brecht'in öğrettiğigibiyazırn-
yorum şiiri,daha geniş perspektiften ba-
kıyorunT dıyor
Şiırlennı Marksıst estetik anlayışı
içinde yazdığını söyleyen Damar. buna
rağmen toplumcu olduklannı söyleyen
gençlerin "ç^kbireyselşürleryazıyorsu-
nuz" türünden eleştirilenne gülüyor ve
"Demokrasi mücadelesi, dfişiince suçlu-
su olmak de benim bimselliğim. Benim
bireyselligim bireyci bir bireysdlik değil
ki*" dıyor. Damar. sıiri geliştirmek için
okur kitlesinindışına düşmeyı de göze
almak gerektığıni söylüyor. Damar'a gö-
re son zamanlarda okuyucusu azalmtş.
Damar, sınıfsal bilinç taşımayan Ga-
rip \e tkıncı Yenı şitrlerine değer verdi-
ğını. ama sevmediğinibelirterek. bu dü-
şünceleri kendısi için uzak. hatta hasta-
lik.ltbulduğunusöylüyor CahitSıtkı'nm
"Her mihnet kabulüm, yeter ki gün ek-
silmesin penceremdenr>
dizeleri içın
"Ben ni>e her mihnete ra» olayım. Gün
eksilhorsa eksilsin penceremden" diyen
Damar. birçok şaınn guzel yazılmış şi-
irlen olduğunu söyleyerek. ama sevme-
nin ayn bir şey oiduğunu tekrar belırti-
yor.
Kendisini tekraretmekteiı çekinen. bu
yüzden çok fazla şür yazmayan Damar,
70 yaiji için yazdığı kısa şürden sonra
tekrar y azacak cesaretı bulduğunu ve bu
konuda daha iyimser olduğunu iöylii-
yor. İlhan Berk'in bir işçi gibi her gün şi-
ir üzennde çalıştığını anlatan Damar, bir
bırikim sonucunda yazmaya başlıyor.
Damar. onu "şür yazmaya zortayan bir
düşünce, bir duygu olduğu zaman yazt-
yor" ve Tolstoy'un "Bir şey \azmak zo-
runda değilseni/ yazmayın" sözünü ör-
nek verıyor.
70. yaşını kutlayan Damar'a en güzel
armağanlardan bın İlhan Berk'ten gel-
miş. Berk'in. Damar'ın 70. yaşını kutla-
dığı şiirının bır parçası söyle:
Ağaçlar k;inde bir ağaçtın, morlanmış
karanlıklar içinde kalmış ne varsa yaz-
mak istiyordun,
Ey kanşımı eşit olan şafak
Taş yahnlığında çoğul y üzün ne gü-
zel"
Sanat anlayışlan, dünyaya bakışlan
çok farklı olan ıkı şainn dostluklan yıl-
lardır sürüyor. Ardından Cemal Süreya
gelıyor akla. Chercınka çıkmadan önce
başlayan dostluk Sürey a ölene kadar de-
vam etmiş. Bırbirlerine çok yakın oturan
Süreya ve Damar, Hatay Meyhanesi'nin
Kadıköy'de olduğu zamanlarda sık sık
görüşmüşler. "Sonra Hatay Bostaneı'ya
taşındu Cemal öWü" diyor Arif Damar
biraz hıizünlü ve ekliyor. "Keşke Cemal
burada olsaydı. Bu kadar yalnız olmaz-
dım"
Konusma sürerken kapı çahnıyor, ak-
rabalardan gelen pastalan evi kirletme-
meye çalışarak y iyoruz. Yurtdışında olan
eşı. döndüğünde evi temizbulmalı. Ar-
dından doktorun tütün yasağı deliniyor,
birpipoyakılıyor. Biraz içki de iyi gider.
ArifDamar'ın oğlu Nicede katılıyor söy-
leşiye. Nice. Damar'ınresmişiir eleştir-
meni. Damar*ın şiırlerinı ilk Nice görü-
yor ve eleştiriler yapıyor. Arif ve Nice
Damar bırlikte çeviriler de yapıyorlar.
Damar. biraz geçirdiği rahatsızlığm et-
kisiyle günlennı e\de geçırirken "Gide-
cekycr.konuşacakinsandakalmadr di-
yor. Damar. herkesle arkadaşlık edeme-
yeceğini. dalkavuklardan ve sıir yazan
ama şair olmayan insanlardan uzak kal-
maya çalıştığını söylüyor. "Ama gençter
bir araya gelmeli, tartışmair diyor.
Arif Damar'm düşüncesi. lstanbul'un
uzağında bir ev alıp yaz ve sonbahar ay-
lannı burada geçirmek. Moda bumu da
Haliç benzeri kokular yaymaya başla-
mışken, e\in karşısındaki ağaçlardaki.
Haldun Taner" in bahsettiği, kuşlar'ın da
hiç biri kalmamışken yapılabilecek en
iyi iş. Hem çok sevdiği denizkulaklannı
toplamaya da devam edebilir böylece.
etmeyi
özliiyorııın'Kültür Servisi- Amenkalı koreograf
MerceCunningham, 76yaşına rağmen dan-
sı bırakmayı düşünmüyor. Önümüzdeki
günlerde. kendi adını taşıyan dans grubuy-
la bidikte Londra'da düzenlenecek olan
"DanceL'mberena"* festivahne katüacak sa-
natçı."BeachBirds","GroundLe>elOver-
lay" ve "CRNN DSPCR" başlıkh üç perfor-
mans sunacak. •
50 yılı aşkın bir süredir dans eden Cun-
ningham, çahşmalannın kaynağını Uzak-
doğu'nun Yin Yang öğretisinden alıyor.
1951'desahnelediğı "SixteenDancesforSo-
loist and CompanyforThree" adlı gösteri-
sınden bu yana kompozitör John Cage ile
birlikte çalışan sanatçı. ortaklıklan boyun-
ca müzık. hareket ve dekorun birbirinden
bağımsız olduğu ilke-
svnden yola çıktıklannı
söylüyor. Dansı müzı-
ğin kalıplanndan kur-
tarmayı amaçlayan
Cunnıngham'a göre
dans, bedenın hareketi
dışında hiçbir şey tara-
fından yönlendirilme-
meli. Akademikçevre-
lerde tartışma yaratan
bu göriişe rağmen.
Amerikan modern
dansınm önemli isim-
lerinden bın olmayı
sürdüren Cunnıng-
ham'a göre. "Bedenin
en küçük hareketibile,
kişinin kafaca sağlam
otmasııusağlıyor." Mü-
ziğin dansı sınırladığı
görüşünden yola çıkan
sanatçıya göre. iki sanat dalının birbirinden
bağımsız olarak düşünülmesi gerekiyor.
1919 yılında NVashington'da avukat bir
babanın çocuğu olarak doğan sanatçı, 12
yaşında iken J\V Barrett Dans Okulu'nda
dans yaşamına başladı.
Öncelen aktör olmak isteyen sanatçı,
Bonnie Bird'den aldığı dans dersleri saye-
sinde tercıhini dansçı olmaktan yana kullan-
dı ve Martha Graham Dans Topluluğu'na
katıldı. Topluluğa, ErickHawkins'den son-
ra katılan ikinci erkek dansçı olan Cunning-
ham, John Cage'in "Artıkkendi koreflgraf-
lannı yapmanın zamanı gekti" demesinden
hareketle. Graham'ı bırakarak kendi ayak-
lan üstünde durmayı seçti. 25 yaşında ger-
çekleştırdıği ilk dans resıtalinden bu yana,
Merce Cunningham
modern dans adına son 50 yılın en başanlı
örneklerinı veren sanatçı, 1992'deyitırdiği
John Cage'den sonra dans yaşamını tek ba-
şına sürdürüyor.
1970'li yillarda koreograflannda kullan-
dıgı vıdeo teknolojısiyle modern dansa iliş-
kin önemli buluşlardan binni gerçekkştır-
di. Charies Atlas,EBiotCaplan gıbı ustayö-
netmenlerle çalışan Cunningham. koreogra-
fılerinde "LUe Forms*
1
adlı bir bilgisayar
programını kullanıyor. "Bedenin sınırtan
çerçevesinde çalışmayı tercih etmeme rafç-
men. bu programla insan bedenini 0rmesi
mümkün olmayan çcşitti formalara sokabi-
Uyorum" diyen sanatçı, "Life Forms"un. sa-
natma görsel anlamda zenginlık kattığı gö-
rüşünde. Geçen altı yıl boyunca 15'e yakın
koreografiye imza atan
sanatçı. bu program sa-
yesınde dansçının bede-
ninin üç boyutlu olarak
izlenebileceğini belirti-
yor.
Cunningham'ın ko-
reografıleri, teknik an-
lamda modern dansın
en başanlı ömekleri
olarak gösterilirken ma-
tematik ve diğer görsel
sanatlann buluşması
olarak da değerlendinli-
yor. Dansın bedenle
olan ilişkisini. "Dans,
bedenin sınırlannı aşa-
maz" \e "Her beden,
farklı bir formda dans
eder" görüşlerini bırleş-
tiren sanatçı, dansın bir
yönüyle disiplini, bır
yönüyle de özgürlüğübanndırdığını söylü-
yor. Disıplin ve özgürlük arasındaki sıninn
nerede olduğu sorusunu ise "Sınır diye bir
şey yoktur. Çünkü her ikisi de bir arada ol-
duğu sürece anlamlıdır" diye yanıtlıyor.
"Siz bir adım atarsınu, ancak sizden sonra-
kinin atacağı adımın sizinkiyte birebirolnıa-
suvı bekteyemezsiniz.'"
Sanatçı, öğrencilerine fizıksel yetenekle-
rini çok iyi gözlemlemelerini \e kalıpları
olabildiğınce zorlamalannı öğütlüyor. "On-
lan harekete geçirmek ve yapabilecekleri
şeyler arasında en zor olanını yapmalannı
sağlamak istiyorum."* Cunningham koreog-
raf olarak sürdürdüğü dans yaşamında öz-
lediği tek şeyin. sahnede dans etmek ol-
duğunu belirtiyor.
Los Angeles
Gitar
Dörttüsü'nün
üyeierinden
her biri. tek
başına birer
solist, dörtlü
90-91
sezonunda
Lincoln
Center"da gjtar
konserleri
serisinç.
Ingiltere
Brighton
Festh/ali'ne ve
Liuslararası
İstanbul
Fcstivali'ne
katıldı.
Topluluğun
1992 ve I994'te
çıkan iki de
' albümii var.
CRR'de gilar
Kültür Servisi- Cemal Reşit Rey
Salonu yeni sezon etkınliklen arasın-
da yer alan 12 Uluslararası Gıtar Fes-
tivali başlıyor. 2-8kasım tarihleri ara-
sında İstanbul Senfoni Orkestrası'nın
ışbirlıgiyle düzenlenecek festivale
Costas Cotsiolrs, Jozef Zsapka-Dag-
mar Zsapkına Sebastova, Attika Gı-
tar Mandolin Orkestrası. Bilkent Gi-
tar Üçlüsü. Alfonso Moreno. Los An-
geles Gitar Dörtlüsü ve Paco Pena
Flamenko Topluluğu katılıyorlar.
Festivalin ilk konuğu olan Costas
Cotsiolis'ın konsen 2 kasım perşem-
be günü saat 19 30"da. Şımdiye kadar
BB~C. Frankfurt. Berlin. Par'is, Mos-
kova. Brüksel gibi birçok senfoni or-
kestrasıyia çalan sanatçı. aynı zaman-
da Atina. Patras. Granada. Lıege, İs-
tanbul. Paris. Havana, Mettmann.
Martinique ve Sevilla gibi uluslarara-
sı festivallere katılmış. Cotsıolis.
1976'dan beri Atina K.onser\atuvan
Klasik Gitar Bölümü direktörlüğünü
yapıyor ve Volos L'luslararası Gıtar
Festıvalı'nin de sanat yönetmeni.
3 kasımda saat 19.30'da festivalin
ikinci konserini gerçekleştirecek olan
Slo\ak gıtarist Jozef Zsapka'ya kon-
serde flütçü eşı Dagmar Zsapkova Se-
bastova eşlik edecek. 1980'den beri
birlikte çalışan ıkiliden. Jozef Zsapka,
Slovakya'dakı ilk gıtar okulunun ku-
rucusu ve Bratislava'da Gitar Müziği
Günleri adlı bir festivalin de organi-
zatörü Daha önce Avrupa. Amerika
ve Asva'da birçok ülkede konser ve-
ren sanatçının ülkesinde ve yurtdışın-
da çıkmış toplam 24 albümü var.
Festhalde 4 kasım cumartesi günü
saat 15.00"te ise mandolin. alto man-
dola. jenoro mandolla, mandolonçel-
lo. gıtar. kontrbas ve çembalodan olu-
şan Attika Gıtar Mandolin Orkestra-
sı sahneye çıkacak. Repertuvarında
halyan rönesans müziğinden. barok
müziğınden. klasik müzıkten ve ro-
mamık müzikten önemli eserlerbulu-
nan orkestraya. konseriennde Atina
Devlet Operası sanatçıları da eşlik
ediyor. 15 genç \e profesyonel müzis-
yen. iki ses sanatçısı ve bır yönetici-
den oluşan topluluk, Türkıye'de ilk
kezkonserveriyor. Festîvalin tekTürk
topluluğu Bılkent Gitar Üçlüsü. 5 ka-
sım günü saat 15 OO'te konser vere-
cek. I987"de Bılkent Üniversitesı Mü-
zik \e Sahne Sanatları Fakültesi bün-
yesinde kurulan üçlü. ülkemiz dışın-
da Fransa, Polonya, Romanya ve Al-
manya'da konserler vermiş ve çok
olumlu kritikler almış tecrübeli bir
topluluk
Konserler dızisınin en önemli iki
isminden bıri Arjantinli sanatçı Al-
fonso Moreno. Yedi yaşındayken, bir
müzık okuluna kabul edilen ve 13 ya-
şında Xalapa Senfoni Orkestrası'nda
keman çalmaya başlayan sanatçı. is-
minı ilk defa Parıs Uluslararası Gitar
Yanşması'nda aldığı birincilikle du-
yurdu. Dünyanın her yennde birçok
yanşmada dereceleri ve ödülleri bu-
Vunan Alfonso Moreno, şimdiye kadar
2500'ün üzerinde konser verdi. Gü-
nümüzün en iyi gitaristlerinden biri
olarak kabul edilen sanatçının gitar
resitali 5 kasım günû saat 19.30'da
gerçekleştirilecek.
Festivalde 6 kasım günü sahne ala-
cak topluluk ise Los Angeles Gitar
Dörtlüsü. Üyelerinden her bıri. tekba-
şına birer solist olan dörtlü. 90-91 se-
zonunda Lincoln Center'da gıtar kon-
serleri sensme, îngiltere Brighton
Festivali'ne ve Uluslararası İstanbul
Festivali'ne katıldı. Topluluğun 1992
ve 1994te çıkan iki de albümü var.
Festivalin diğer bir önemli ismi ise
daha önce de tstanbul'a gelen ve mü-
zikseverlenn ilgisi nedeniyle 7 ve 8
kasım akşamlan iki konser verecek
olan Paco Pena \e Flamenko Top-
luluğu. Paco Pena ilk konserini 13
yaşındayken veren ve 1963'te Lond-
ra'da Jimi Hendrtt'le konsere çıkan il-
ginç bir kişilik. 1970'de ünlü Flamen-
ko topluluğunu kuran sanatçının en
önemli konserlerinden bıri I983'te
verdiği Nevv York konsen. Dünyanın
en önemli festivallerinde ve klüplenn-
de çalan Paco Pena 1981'de Cor-
doba'da kurduğu "Centro Flamenco
Paco Pena"da birçok ünlü gitaristin
•workshop* yapmasını ve konserler
\ermesini sağladı. 19S3'te Ramon
Montayo ödülünü alan sanatçı, 1986-
91 yıllan arasında art arda, altı yıl,
Amerikan "Guitar" dergisi okurlan
tarafından "'Yılın En İyi Ftamenko
Gitarcısı" seçildi.
Yeni ve ilginçfilmler
gösterime sunulacakLondra Fflm Festivali başlıyor
Kültür Servisi - Uluslararası Ftlm fes-
tivallen arasında önemli bir yeri olan
Londra Fılm Festivali'nin 39'uncusu
önümüzdeki hafta başlıyor. KathrynBi-
gelovv'un Los Angeles'ın bilinmeojk
yönleıini konu alan filmi "Strange
Days" ıle açılacak festival,birbirinden il-
gınç v e yeni filmlere evsahipliği yapa-
cak. Festival süresince düzenlenecek et-
kınlikler arasında en ilginç olanı, "Fılm
on The S^are1
" başhğını taşıyan ve Le-
icester Square'da gerçekleştirilecek açık
havada fılm gösterileri olacak kuşkusuz.
19 kasımda sona erecek festivalde yer
alan fılmlerinden pekçoğunu Amerikan
yapımlan oluştursa da festivalin ulusla-
rarası niteliğini gölgelememesi açısın-
dan. farklı ülkelerden farklı ftlmlerin se-
çilmesine özen gösterildiği anlaşıhyor.
Festivalin yöneticilerinden Shetla \Vhi-
taker, festival filmlerinin titiz bir denge
politikası sonucunda seçildiğini söylü-
yor.
British Fılm lnstıtute tarafından 39 yıl-
dır gerçekleştirilen festival. ilk yıllanna
göre farklıhklar da içeriyor. Süreç içeri-
sinde uluslararası nitelik kazanan Lond-
ra Film Festivali, giderek medyatik bir
içerik kazanarak British Film Institu-
te'un kurumsal olarak güçlü bir yapıya
kavuşmasını da sağladı.
Festival programında yer alan filmle-
re gelince... VVoody Allen'ın son filmı.
alışıldık komedilerinden "Mighty Aph-
rodite" ve Martin Scorcese'nın. Robert
deNiro ve Sharon Stone ile gerçekleştir-
diği "Casino", Londralı smemaseverle-
rin en çok ilgi göstereceğı fılmler arasın-
da yer alıyor. Festivalin önemli bir bölü-
mü, dünya sinemasının seçkin yönet-
menlerıne aynlmış. Bu bölûmde. Jim
Jarmusch'tan "Dead Man", Pedro Al-
domovar'dan "The Flovser of My Sec-
ret". VV'ayne Wangs'dan son zamanlann
başanlı erkek oyunculanndan Harvey
Keitd'ın başrolünü üstlendiği "Smoke"
yer alıyor.
Fransız sinemacı Jean Paul Rappene-
au'nun "The Horseman on The RooFu
ve ünlü halyan yönetmen Antunioni'nin
çok uzun bir aradan sonra yaptığı "Be-
yond The Clouds" adlı filmı, festival
programının ağır toplanndan. Dört kısa
öyküden oluşan "Beyond The Clouds",
1985 yılında geçirdiği felç yüzünden ça-
lışmalanna ara vermek zorunda kalan
yönetmenin. o tarihten bu yana gerçek-
leştirdığı ilk film.
Film festıvallerinin en heyecan verici
yanı. farklı coğrafyalardan yeni seslerin
duyulabilmesine olanak vermek. Bu an-
lamda, geniş bir film yelpazesı oluşturan
festivalde Norveçli yönetmen Bent
Hammer-ın "Eggs1
" adlı komedisı. Fran-
sız Anne Fontaine'ın "Augustin"i ve Bel-
çikalı sürrcalıst yönetmen Frank Van
Passel'ın "Mannekin Pis" adlı filmleri-
nin yanı sıra MarcoTullioGiordana'nın
Pasolini'nin giz dolu ölümüne ayna tutan
"Pasolini..\nltalianCrime*
<
ı dailgi gör-
mesi bcklenen yapımlar arasında yer alı-
yor. Festivalin Uzakdoğulu konuklan
arasında ise Pekin'deki bir polis karako-
lunun iç yüzünü anlatan "OnTheBeat"
ile NingVîngve 1950'lerin Çini'nde iki
fahişenin maceralı yaşamını konu alan
"Blush" ıle Li Shaohong göze çarpıyor.
Festivalin sürpnz gösterimlerinden biri-
sini Hollyvvood'u Holly\*ood yapan, Os-
carlı Casablanca'nın yönetmeni Micha-
el Curtiz'in 1922 yılında Avusturya'da
çektıği "Sodom andGomorrha" adlı fıl-
mioluşruruyor. Film.Curtiz'in 100'ü aş-
kın filmi arasında, bugüne dek gizli kal-
mış çahştnalardan biri.
KOŞEBENT
ENİS BATUR
İki Krtap Fuarı Arası
Biçare
Frankfurt'ta her yıl düzenlenen Uluslararası Kitap
Fuan'nı 1987'den bu yana izliyorum. Bu dev etkinli-
ğin üzerimde yarattığı etkiyi, sonunda üç farklı bo-
yuttatanımlamam gerektiğini anladım, anlayabildim.
Aydın merceğinden bakılacak olursa; yeryüzünde
buncaşiddetin, buncakem eylemin gerçekleştiği bir
dönemde çok sayıda insanın kıtap üretmek için ça-
ba göstermesi, hatta didinmesi, teraziyı bir ölçüde
dengeliyor, diye düşünüyorum.
Yayıncı merceğinden bakılacak olursa: kıtap sek-
törünün büyük mesafeler kat ettiği Batı Avrupa iil-
kelerinin, ABD'nın değıl de onlarla henüz aşık ata-
cak durumda olmayan Doğu Avrupa ülkelerinin. Bat-
kan üikelerinin eriştikleri ciüzeyi göz önüne alarak
Türkiye adına -hadı 'h/cap' demeyelim ama- sıkılma-
mak, sıkıntı duymamak eide değil diye düşünüyo-
rum.
Yazar merceğinden bakıldığmda, apayrı bir duygu
alaşırm oluşuyor Frankfurt Fuan'nda: "YapıV'm
"ma/"a dönüşmesı sürecinde harcanan çok yönlü,
olağanüstü çaba insanda bir eziklik, peşı sıra gelen
bir ikrah duygusu doğuruyor. -Octavio Paz'a hak
veriyorum, iki dünyanın içinde duran biri olarak: "Ya-
yın dünyası başka bir şey, yazın dünyası bambaşka
bır şey."
Bu biraz birbirierini bütünleyen biraz da bırbirieriy-
le çelişen izlenimlerle Frankfurt Fuan'ndan dönüyor,
bir ay geçmeden Istanbul'daki TÜYAP Kitap Fu-
arı'nın curcunası içinde buluyoruz her yıl kendimızi.
İki fuar etkinliği arasında temel bır fark var: Frank-
furt'taki yayıncılara, Istanbul'daki okurlara yönelik
olarak düzenleniyor. llkinde yayın haklan satılıyor,
ikincisinde kitap. doğrudan doğruya. Öyle anlaşıh-
yor ki Türkiye'nin kimseye yayın hakkı satacak hali
yok henüz: Ne orada, ne burada. Bu durumun bir-
den fazla nedeni var.
Her şeyden önce, Türkıye'de yeterince "özgün ya-
pıt" yayımlanmıyor, cıddi bir oranlamayapılacak olur-
sa. "Özgün kitap" deyince, yalnızca edebıyat ürün-
leriyle, hatta bitımsel ürünleıie sınırlamamak gereki-
yor yelpazeyi: Yayın haklan konusunda en yoğun
başvuru, aslında "yayıncı ürünleri"ne oluyor. Diziler,
başvuru kitaplan, "inşa edilmiş" yaprtlar. Türkiye'nin
yayın yaşamı. uluslararası pazara yayın hakkını sa-
tabileceği "mal" hazırlayabilecek düzeyde değil da-
ha.
Bunun en acı örneği, kendi kültürümüzle ilgili ürün-
lerde ortaya çıkıyor. Osmanlı - Türk tarihi, ekonomi-
si, edebiyatı, şehirleri ile ilgiliTürkiye dışında. yaban-
cı dilde yapılan kitaplann yayın haklarını biz onlara
satıyor değiliz, tam tersine, biz onlardan kendimızle
ilgili kitaplann yayın haklarını satın alıyoruz. Üstelik,
yaşamtş insanlar. Bu yıl, kendi payıma, Süleymani-
ye ve Topkapı Sarayı üzerine birer krtabın anlaşma-
sını yaparak Istanbul'da Art Nouveau ve Bursa üze-
rine birer kitaba da mim koyarak Türkiye'ye döner-
ken açıkçası burukluk duydum.
Türkiye'nin kültürüne ilişkin yapıtlaria ilgili bir baş-
ka önemti sorunumuz, uluslararası platformda, çe-
virmen sıkmtısından doğuyor. YurtdışmdaTürkiye'yle
ilgili yapıtlann çoğu doğrudan yabancı dilde yazılı-
yor: Halil tnalcık'ın tarih, Şevket Pamuk'un Os-
manlı iktisadı, Yerasimos'un Süleymaniye üzerine
kitaplannda olduğu gibi. Türkçeden yabancı dıllere
çeviri yapacak insan yetiştiremiyoruz.
Türkıye'de, kendi okur kıtlemiz için yaptığımız ya-
yıncılığın perspektifini de etkiliyor uluslararası düze-
yimiz. Klasik yaprtlar çerçevesinde, hâlâ Hasan Ali
Yücel'in MEB dizisı ile sınırlı duran bır atılımla yeti-
niyoruz: Aristoteles'ten Kant'a, Milton'dan He-
ine'ye yapılacak onca iş varken. Doğu klasikteri bağ-
lamında da farklı bir durumda değiliz: Acemceden,
Arapçadan, Sanskritçeden, Çinceden, Japoncadan
çeviri yapacak kaç kışi sayabiliyoruz.
Dahası, yakın geçmişin kürtürünü yeni kuşaklara
taşıyacak teknisyenler, yayıncılar, eleştiret basımlar
hazıriayacak uzmanlar da görünmüyor ufukta. Rüz-
gâr ekildi, biç'ıliyor: Ünıversitelerini, liselerini, ilkokul-
lannı eğitim felsefesiyle öldürmeyi başaran; yazarla-
nnı, aydınlarını mahkeme ile hapishane arasında me-
kik dokumaya sevk eden; bilim adamlannı pasaport
almaya yönelten Türkiye değil mi?
Hamiş: Frankturt Kitap Fuarı'nın en tenha köşele-
rinden biri (yerîi ziyaretçıleri saymazsak) Türkiye stan-
dı idi. Fuar merkezinin ortasındaki açıkhava yemek
standlarının arasında en kalabalık olanı ise dönerii
sandviç satan, Almanya'daki vatandaşlanmızın işlet-
tiği büfeydi. Hiç değilse şimdilik, dönerin copyright'ı
bizde.
Lütii Ay'ı kaybettik
Kültür Servisi - Yazar, Tiyatro eleştirmeni ve çevirmen
Lütfi Ay dün yaşamını yitirdi. 1911 yılında Istanbul'da
doğan yazar. ortaöğrenimıni Galatasaray Lisesi'nde.
yükseköğTenîmini Ankara Oniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi Fransız
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde
tamamladı. İstanbul ve
Ankara'da çeşitlı resmi
kurumlarda memurluk yaptı.
Mıllı Eğitim Bakanlığı'
Tercüme Bürosu'nda
çevıricılik (1942-1949).
Devlet Tiyatrosu'nda Edebi
Heyet Raportörlügü, Genel
Sekreterliğı (1949-1958).
görevlerinde bulundu. Devlet
Konservatuvan' nda Tiyatro
Tarihi okuttu. Ulus (1943-1954), Halkçı. Cumhuriyet.
Vatan. Akis. Türk Dili gazete \e dergilenndeki tiyatro
eleştirilenyle tanınan Ay. klasik ve çağdaş yazadann
yapıtlanndan 20'ye yakın çevin yayımladı. 1985
yılmda Fransız hükümetince Legion d'Honneur nişanı
verildi.
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Mülkiyeliler
Birliği Vakfı'nın, şair ve yazar Sinasi Özdenoğlu adına
düzenlediği şiır yanşması sonuçlandı. Anayasa
Mahkemesi Başkanı. Yekta Güngör Özden'in
başkanlığında oluşan seçiçiler kurulu. Beytullah
Hatoğlu'nun "Bir Bulut Ötede Kal" şiirini birinciliğe
değer buldu.
Yasemin Çahkırın "Tellere Takılı Yüreğim" adlı şiiri
ikinci, FüızTopuş'un "Çocuktu Ellerim, Aldırmazdı"
adlı şiiri de üçüncü oldu. Özdenoğlu Ştir Yanşması'nn
ödül töreni, Mülkiye'nin kuruluş yıldönümü olan 4
Aralık 1995'te AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesı'nde
yapılacak.
Yapı Sanatevi yeni yepinde
Kültür Servisi - Yapı Sanatev i Okmeydanrndaki yeı
yerinde, yeni dönem etkinliklerine bugün başlıyor.
Bugün saat 14.OO'te müzik dinletisi Kutup Yıldızı ve
Koma Amed. saat 18.00'de ise Pir Sultan Abdal Kült
Derneği Esenler Şubesi Gençlık Tiyatrosu Aziz
Nesin'in "Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz" adlı oyunun
Ahmet Öztürk yönetiminde sahneleyecek.(235 72 4!