Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 1995 PERŞEMBE
14 KULTUR
Italyan mimar
d'Aronco'nun
yapıtlan
sergileniyor
Kültür Servisi - Italya ve Tür-
kiye arasında 17. kültür protokolü
kapsamında ltalyan Kültür Merke-
zi tarafından düzenlenen, ünlü
ltalyan mimar Raimondo d'Aron-
co'ya ait 19 özgün yapıtı. yüzlerce
fotoğraf ve teknık resmi içeren
sergi 10 ocakta Italya'nın Türkiye
Büyükelçisi Luigi Fontana tarafın-
dan açılacak.
Serginın ilginç yanlanndan biri
de, Italya ve Türkiye arasındaki
kültür köprüsünün simgesi olarak
ltalyan mimann kendisı tarafından
gerçekleştırilen yapılann bulundu-
ğu fstanbul Silahhane Yıldız Sara-
yı'nda düzenlenmesi ve sergilenen
yapıtların tümünün Istanbul'da
gerçekleştirilmiş olması.
tstanbul'dan sonra Ankara'da da
5-25 şubat tarihleri arasında Ata-
türk Kültür Merkezi'nde izlenebi-
lecek olan sergi, Osmanlı döne-
mindeki Avrupalılaşma hareketi-
nin başlangıç yapıtlannı içermesi
açısından da büyük önem taşıyor.
1932 yılında San Remo'da ölen
Raimondo d'Aronco, Osmanlı mi-
marisinden çok etkilenmiş ve bu-
nu yapıtlanna yansıtmış. Bugün
Cumhurbaşkanlığı yazlık konutu
olarak kullanılan Yeniköy'deki
Huber Köşkü, yine bugün Marma-
ra Oniversitesi Kampüsü olarak
kullanılan Haydarpaşa'daki Mek-
teb-i Tıbbiye-i Şahane binası,
Maçka'daki II. Abdülhamit Çeş-
mesi, Tarabya'daki ttalyan Elçiliği
yazlık binası. d'Aronco'nun, Av-
rupa mimarlık örnekleriyle Os-
manlı üslubunu sentezlediği
önemli yapıtlanndan.
20. yüzyıl başında mımarlığın
Avrupa'daki saygın isimlerinden
biri olan d'Aronco, Istanbul çalış-
malarının Avrupa'da öğrenilmesi
ve böylece Osmanlı mimarisinin
Avrupa'da tanınması açısından da
önem taşıyor. Kültür Bakanlığı
Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek
Kurulu_Genel Müdürü Prof. Dr.
Engin Özgen ve Türkiye Italya
Büyükelçisi Luigi Fotıtana-Gius-
ti'nin, ltalyan mimar d'Aronco'ya
ilişkin düşünceleri de, serginin,
her iki ülkenin kültürleri arasında
bir köprü oluşturduğunu vurgulu-
yor. Prof.Dr. Engin Özgen, sergi-
nin, d'Aronco'nun Istanbul kenti-
ne bıraktığı yapıtlann anısını ya-
şattığını belirtiyor: "tstanbul'da
kaldığı siire içinde gerek devlet ge-
rekse özel kişiler için yaptığı sayısız
projeler, onu tstanbul kenti ve tari-
hi Ue bütünkştiren olağanüstü de-
neyimlerdir. Eserleri İtalya ve Tür-
kiye arasında yüzyıllarca süren
kültürel köprünün simgesi olmuş-
tur."
Çevirmen Salman, otuz yıllık dilsel serüvenine Salman Rüşdi'nin 'Harun ile Öyküler Denizi'ni ekledi
'Nüktefi bir çağdaş masaFGAMZEVARIM
4
Su Cini tsse\ 'Kral Çalçene',
'Prenses Boşsöz', 'General Kitap',
'Gevşekağız' ve 'Hüthüt Amma1
...
Bunlar da kim mi? Salman Rüşdi'-
nin Metis Yayınlan tarafından
yayımlanan 'Hanın ile Öyküler De-
nizi' adlı yapıtının bazı karakterleri.
Rüşdi'nin. Hint kûltüründen,
zengin Doğu masallan geleneğin-
den yararlanarak ördüğu bu son de-
rece devinimli ve renkli metni dili-
mıze kazandıran Yurdanur Salman,
kitabı ilk kez okuduğunda fantastik
animasyon çocuk filmleri geçmiş
gözlerinin önünden. Kitabı dilimize
aktanrken özgün metinde lngilizce
olarak verilen ad ve sözcükleri
Türkçeleştirme, Hintçe verilen ad
ve kavramlardan bazılannı da açım-
lama ve Türkçeye uyarlama yolunu
seçmiş. Sonuç da kendi deyimiyle
'depdeğişik bir serüven' olmuş.
Salman'ın 30-35 yıldır kesintisiz
sürdürdüğü çeviri uğraşı, okumayı,
dili çok sevmesinin bir uzantısı ola-
rak başlamış. Okumak, kendi başı-
na çok edilgin. doldurucu bir ey-
lemken çeviri, bir boşalma kanalı
sağlamış ona; dilde etkin olmasının
yolunu açmış. Daha sonra da oku-
duklannı yabancı dil bilmeyenlerle
paylaşabilmenin sevinci katılmış
buna. Türkçenin olanaklanm keş-
fetmek, kullanmak gibi bir dilsel
serüvenin içinde bulmuş kendini.
İlk çevirileri 1961 yılında Türk
Dili Dergisi'nde yayımlanmaya
başlayan. daha sonra on iki yıl sü-
reyle 'Yeni Dergi'ye katkıda bulu-
nan Salman'ın bu süre içinde ilk ki-
tabı çıktı: Erich Fromm'dan 'Sevme
Sanatı". Çevirdiği yaratıcı yazın ya-
pıtlanna gelince, aİclına hemen 'Ga-
zap Üzümleri' geliyor. Sonra Bert-
rand Russcll'dan ikiuzunöykü:
'Zahatopolk' ve 'Burada Korkunç
Şeyler Hazırlamr'. 1970 yılında
ikinci dilden çevirmeyi göze alarak
'SkMhartha'yı dilimize kazandırdı.
Çünkü kitabı çok sevmişti. 1982 yı-
lında Suat karantav'la birlikte çe-
virdiği 'Yazın Kuramı' yayımlandı.
Çevırdığı ilk metın Carson
McCuUers'dan sevgı üstüne bır öy-
kü: 'Bir Kaya Bir Bulut' Çevirileri
arasında, çevirdiği sürece onu bütü-
nüyle ıçine alan metinler var. Ama
çevirdikten sonra ilgisi başka bir
şey üzerinde yoğunlaşıyor. Çevirdi-
ği her bir metni tek tek sevmiş:
"Bunlar eski sevgililer gibi. O za-
man çok yoğun bir biçimde seviyor-
sunuz. Sevdiğinizi de hep hatırlıyor-
sunuz. Ama başka sevgilere de açık
oluyorsunuz. Yoksa insan yaşamryor
'Harun ile Öyküler Denizi'nin çağdaş bir masal olmasının nedeni,
teknolojinin de insalcıllaştınlmış olması. Teknoloji, insana
sorunlannı çözmekte, zamanı aşmakta, insanca değerlere doğru
gitmekte yardımcı oluyor.
Salman 'Harun Ue Öyküler DiasTnin uyarlamava gitmetien çe\ nıemeyeceğiııi düşünüyor. (DEVRİM BARAN)
ya da metinleıie yaşamryor demek-
tir". Oysa hep metinlerle yaşadı o
ve bunu sürdürmek istiyor.
- 'Harun Ue Öyküler Denizi'ni bir
yaratıcı metin olarak değerlendirir
misiniz?
'Harun ile Öyküler Denizi'son
derece çağdaş bir konuyu ışliyor.
Aynca lngilizce, yazann ikinci dili.
Ama bir anlamda da ikinci dili de-
ğıl. lngiliz edebiyatında da Joseph
Conrad gibi ikinci dilde son derece
yetkin bir biçimde yazan yazarlar
var.
Salman Rüşdi de soyutlamala-
n, kişileştirmeleri. özel masal ad-
landırmalarını yaparken lngiliz-
ce'yi çok büyük bir ustalıkla kulla-
nabiliyor. Ama metnin masalsı kay-
naklan Doğu geleneklerine gittiği
için oradan gelen yabancı adlar, fi-
kirler. yüzyıllar boyu süregelen ma-
sal geleneğinin kendi içindeki so-
yutlamalan ve renklilikleri de var.
Bu da metni son derece hareketli,
r
kurun kafasının çok
çevik olması gerekir bu
masalı izleyebilmek
için. Öykü ırmaklannın
renkleriyle, o Hüthüt
kuşlanyla, Hayalet
Gemi'yle, Gölge
Savaşçı'yla inanılmaz
bir görsellik taşıyor.
renkli, girift bır hale getiriyor. Bü-
tün bunlar çok eğlendirici. çok nük-
teli ve çağdaşlaştınlmış bir masal
diliyle akabiliyor. Özgün metni
okurken insana sorisuz zevkler ve
titreşimler veriyor. Çevirmen olarak
yaklaştığınızda ise sizi korkuyla tit-
retiyor. Ama Türkçe'de masal gele-
neğinin çok zengin olmasından do-
layı uzun vadede o kadar da büyük
bir zorluk olmadığı görülüyor.
- Kitabı çevirirken sizi korkuyla
titreten en büyük güçlük neydi?
Birtakım ıfadeler vardı. 'Pek
Karmaşık Süreç' gibi. Önce söz-
cüklerle yazılmış deyimler var, son-
ra bunlar formüle ediliyor. 'P2, K2'
gibi. Bu kısaltmaları Türkçe'de
denk düşürecek biçimde adlandıra-
bilmekti. lkincisi, Suskunlarla Ge-
vezeler arasında bir savaş var. Bu
Suskunlar ve Gevezeler her yerde
açık söylenmiyor. Zaten bir kere
Hintçe kökenli sözcüklerle adlandı-
rılmışlar. Oradan buluyorsunuz.
Bunları teker teker oya gibi işleye-
bilmek, fazla açılmayan yerlerde
Türkçe metinde de anlamı çok fazla
açmamak, verilen kapalılıkta tut-
mak gibi sorunlar oldu. Bir de ge-
neralimız var. Kendisinden öfkeli
olması bekJeniyor. Öfkesini çok bü-
yük bir heyecanla dile getiriyor.
General 'spots and frogs-benekler
ve kurbağalar" diyordu. Uyaktan,
öfkeli 'o' patlama seslerinden başka
bir şey değil. Bunu neredeyse kitap
baskıya gıdinceye kadar düşündüm.
Sonunda da 'küfürler lanetler ol-
sun' diye bir şey buldum.
- Kavram, deyim ve özel adları
uyarlarken ne gibi ölçütleri gözö-
nünde bulundurdunuz. Yazann
Hint kûltüründen, Doğu geleneğin-
den yararlannuş olması bir avantaj
sağladımı?
Tabii çevirmen kafasında bu çö-
zümleri bulurken o kadar da bilinç-
li, analitik bir biçimde düşünemi-
yor. Sonuçta metni, uzaklaşıp oku-
duğumda fazla çeviri kokusu alma-
dığımı gördüm. Harun. Reşit, Ha-
tim Şut gibi adlar zaten bizde de
var. Islamdan gelen sözcükler var.
Hint kökenli bazı sözcükleri tama-
men Hintçe tutmak kolay olmaya-
caktı. Hintçe anlamından iz sürerek
'Gevşekağız' diye bir şey buldum.
Bence böyle bir metin uyarlamaya
gitmeden çevrilirse anlamın çok bü-
yük bir kısmı kaybolur.
Kitabı hangi yazın türüne dahil
ediyorsunuz?
Kitap hakkında konuşanlar masal
türüne sokuyorlar. Bence bir masal-
sılık var. Ama bilimkurgu ve belli
ölçüde bir soyutlama da var. Yeni-
yetmelik çağındaki çocuklara hitap
edecek bir şey. Ama onun arkasında
dünyamızın yaratıcı kaynaklannın
kirlenmesini. faşizmle demokrasi
arasındaki farkı alttan alta bundan
daha güzel anlatacak çağdaş bir
metin örülebilmiş midir bilmiyo-
rum.
- Sanr araiannda baskıcı, yasakçı
rejimlere yönelik bir eleştiri var_
Evet, masal bunu eritilmiş bir bi-
çimde kendi içinde taşıyor. Nite-
kim, Gevezeler her şeye rağmen so-
nuçta üstün çıkıyorlar. Çünkü her
şeyi tartışabiliyorlar. Aynca öykü
içinde öykü var. Harun kendini bu
serüvenin içinde buluyor. Bütün
klasik efsanelerde olduğu gibi serü-
venin sonunda dünyayı, bütün de-
ğerleri yerli yerine oturmuş olarak
yeniden buluyor. Suskun, baskıcı,
karanlık rejimlere ya da rutumlara
yöneltilen yoğun eleştiri, hiçbir za-
man bıze kafamıza vura vura söy-
lenmiyor.
- Kitabın sonunda iyi ve haklı
olan kazanır gibi birfleti,amsürma
yoluyla veriliyor.
Evet, masallann her birinin so-
nunda bu vardır. Kıssadan hisse hi-
kâyesi var. Böyleükle Rûşdi. ma-
salın çok modern bir çeşitlemesini
yazsa da, masal geleneğine en kalın
çizgisiyle sadık kalmış oluyor.
Ferhan Şensoy-Derya Baykal çiftinden Türk tiyatrosu için ilginç bir deneme:
6
Aptallara Güzel G^elen Televîzyon Dîzîleri
9
ANCA VISDEI: GEREKLİ
OLDUĞU ZAMAN FEMÎNİSTİM
"Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri", Anca VTsdei'in Orta-
oyuncular tarafından oynanan ilk oyunu değıl. 1988'de Visdei'in iki
oyununun kolajı olan "Don Juan ile Madonna"yı sahneiemişlerdi.
Edebiyatın her dalında üriinler veren Anca Visdei, Ses Tiyatrosu'nda,
oyununun tanıtımı için yapılan toplantı sonrasında sorulanmızı yanıt-
ladı:
- "Aptallara Güzel Gelen Tekvtzvon Dizueri"nin orijinal adı farklıy-
di-
- Evet, "Özne Kadın". Çünkü Fransa'da on yıldır "Nesne Kadm"dan
çok söz ediliyordu. Maşist toplumda obje gibi görünen kadın yani. Bu
bir sözcük oyunuydu. Tam Ferhan'ın tarzı gibi. Ama bu sözcük oyunu
Türkçeye uymadı. "Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizüeri" oyunda
geçen bir cümle. Ferhan uzun isimleri çok seviyor, ben de öyle. Bu,
Catherine'in mesleği. Aptallara güzel gelen TV dizileri yazıyor.
- Siz de yazıyorsunuz değil mi?
- Evet. Gatherine'in bana benzeyen birçok yönü var. z^aten insan ge-
nelde kendınize benzeyen kişiler yazar.
- Ferhan Şensoy sizin 'ciddi bir feminjsf olduğunuzu söylüyor...
- Tam anlamıyla değil. Ge-
rekli olduğu zaman feministim.
Isviçreli kadınların oy verme
hakkı olmadığı zamanlarda Is-
.viçre'deydim. Doğai olarak on-
ların oy hakkı için savaştım.
Sonra Fransa'ya döndüm, bu
hak çoktan kazanılmıştı. savaşa
gerek yoktu. Kadın olarak femi-
nistim ama yazar olarak değil.
Feminist ya da komünist piyes-
leri sevmem. Eşitsizliğe karşı
savaşıyorum, ama feminist pi-
yes olmaz. İyi yazarlar vardır,
kötü yazarlar vardır. Maşist ya
da feminist yazar olmamalıdır.
Bir adam karşıma geçip kendini
'ben maşist bir yazarım' diye
tanıtıyorsa, bu onun kötü bir ya-
zar olduğunu gösterir.
- Bu oyunu ne zaman yazdı-
mz?
- 7 yıl önce. Fransa'da bir pi-
yesin oynanması uzun zaman
alıyor. Tiyatro çok pahalı. Ama
ben çok yazıyorum. Daha sonra
yazdığım oyunlardan oynananlar oldu.
- Ferhan Şensoy'un oyunlannızda yaptığı değişiklikier hakkında ne
düşünüyorsunuz?
- Ferharı'ın espri anlayışını çok seviyorum. Benimkiyle tamamen
aynı. Biraz anarşist, biraz kozmopolit. Ama gerçekten kozmopolit, ya-
ni hem Doğulu hem Batılı. Çok ciddi şeylerle dalga geçiyor, sözcük
oyunlan yapıyor, aynı benim gibi. Onunlayken gerçekten hiçbir endi-
şem yok, çokrahatım.Onun yaptıklannı sahnede görmeden biliyorum
ki içim rahat olabilir.
- Aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Gittikçe zorlaştığını düşünüyorum. Bugünkü toplumlarda özellik-
le. Şimdi bir TV dizisi yazıyorum, bir tip var, artık boşanmalar olma-
sın, aşklar iyi gitsin diye dahiyane bir fikir ortaya atıyor: Çiftleri alıp
iki hafta için palmiyelenn olduğu. aşkla ilgilenebilecekleri bir yere
göndermek. Orada her şey yolunda. Tekrar stres dolu gerçek yaşama
dönülünce her şey bozuluyor. Aşkın çok zaman ve dikkat gerektir-
digini düşünüyorum. Bu belki de en zor sanat.
Kültür Servisi - Ferhan Şensoy
ve Derya Baykal çifti. müthış bir
heyecan yaşıyorlar bugünlerde.
Üzerinde çalıştıklan oyun, her şey
planladıklan gibi giderse, çok farklı
bir deneme olacak Türk tiyatrosu
için. Oyunun adı. 'Aptallara Güzel
Gelen Televizyon Dizileri'. Ama adı-
nın çağnştırdığı gibi çağımızın has-
talığı pembe dizileri alaya almıyor.
Oyunun kahramanlanndan Gatheri-
ne'in işi bu: Aptallara güzel gelen
televizyon dizileri yazıyor. Psikiyatr
olan kocasıyla sorunlar yaşayan ve
sık sık psikiyatr değiştiren Cathen-
ne, bir gün de Jacques'ın kapısını
çalıyor. On üç psikiyatri seansında
geçen oyunun sonuna doğru, araia-
nnda tıpkı bir televizyon dizisi kur-
gusu gibi beklenmedik bir aşk do-
ğuyor. Romen yazar Anca Visdei'in
kaleme aldığı oyunun orijinal adı
'Femme Sujet' yani 'Özne Kadın'
ya da 'Vaka Kadın'. Ancak Ferhan
Şensoy, oyunu Türkçeleşti-
rirken adını değiştirmeyi uy-
gun bulmuş. Ortaoyuncula-
rın dünya prömiyerini ger-
çekleştirecekleri oyun, gele-
cek yıl şubat ayında da Pa-
ris'te sergilenecek. Oyunda
Gatherine'i Derya Baykal,
Jacques'ı ıse Ferhan Şensoy
canlandınyor.
Esas metninde aslında sa-
dece bu iki karakter var,
ama Ferhan Şensoy yeni tip-
ler eklemiş sahnelerken:
"Anca Visdei'in tüm oyunla-
nnda çok önemli parantez-
ler var. Örneğin Jacques te-
lefonla konuşurken 'Ajanda-
ma bakıyorum' diyor, ama
parantez içinde 'Masanın
üstünde ajanda filan yoktur'
yazıyor. Bu önemli bir aynn-
tı. Bu tekstte söylenmediği
zaman beni rahatsız ediyor."
Böylece 'parantez' yara-
tılmış. Settar Tanröğen'in
canlandırdığı 'parantez'. giderek
kadınla erkeğin tüm hareketlenni
belirliyor. Oyuncularla 'paran-
tez'arasında bir ilişki, hatta bir çe-
kişme doğuyor. Oyuncular hareket
edebilmek için onun komutlarını
beklemek zorunda kalıyorlar.
Ancak 'parantez'in yaptıklannın
söylenmesi için de 'Parantezin pa-
rantezi'ni yazmış Ferhan Şensoy.
Ayşen Aydemir'in oynadığı bu tip,
bir yükseltinin üstünde oturup Fran-
sızca tekstten oyunu takip ediyor ve
zaman zaman müdahale ediyor.
Ferhan Şensoy'un oyuna ekledigi
bir başka kişi de Hüseyin Altun-
taş'ın oynadığı çaycı. Oyunun orta-
sında giriyor ve 'parantez'e "Settar
Ses Tiyatrosu'nda sahndenecek oyunda Ferhan Şensoy, Derya Baykal, çifti başrolü paylaşıyor.
.omen yazar Anca Visdei'in kaleme aldığı
oyunun orijinal adı 'Femme Sujet' yani 'Özne
Kadın' ya da 'Vaka Kadın'. Ancak Ferhan
Şensoy, oyunu Türkçeleştirirken adını
değiştirmeyi uygun bulmuş.
Abi sandviçini burada mı alacak-
sın?" diyor. Az sonra da gelip para-
sını istiyor. Böyle bir olayın başlan-
na geldiğini belirtiyor Şensoy:
"Turnedeydik, oyunun ortasında
çaycı sahneye girip hepimize birer
çay verdi. Fakat orada tanıvorlar
çaycıyı, alkış aldı çaycı. Böyle bir
çaycı yazdım. Getiyor, çayTnı veriyor
parasuu da istiyor oyun falan algıla-
mıyorvanL"
Oyunun bir bakıma en önpmli
özelliği, televizyon ile bağlantısın-
dan yola çıkarak sahneye kurulma-
sına karar verilen açık devre tele-
vizyon sistemi: "Sony'den tsmarla-
dık, bekUyoruz. Sahnede dört sabit
kamera olacak. Derya'nın yakın
planı, benim yakın planım, masayı
yukarıdan gösteren, aynntılan gö-
ren bir plan ve bir de genel plan. Bir
resim seçici ile, 2x3 metre boyutla-
nnda bir ekranda canlı olarak yakın
planlar ve aynnblar görülecek."
Bu sistem, başka amaçlarla da
kullanılacak oyunda. Örneğin, Cat-
herine ile Jacques'm çocukluklanna
döndükleri düş sahnesini film ola-
rak çekip göstermeyi düşünüyorlar.
Çocukluklannı ise İcüçük Derya ile
Ferhan canlandıracak.
Derya Baykal ile Ferhan Şensoy;
ikisinin oynayabilecekleri. dekoru
basit, kolay turneye gider bir oyun
diye girişmişler bu işe. Ama gittik-
çe büyük bir prodüksiyon halini al-
mış. Tekstin biraz statik olduğunu
belirten Şensoy, böyle daha ilginç
bir hale geldiğini düşünüyor.
Ayrıca, yine ekranda, sahnenin
dışında olan biteni de görebilecek
izleyiciler. Örneğin telefonla konu-
şulurken kadının yaramazlık yapan
çocuklan, ekranda fılm olarak gö-
rülecek. Ya da kadın kapıdan çıkın-
ca dışandaki görüntü, koridor yine
fılm olarak yansıyacak ekrana.
Anlatıma büyük kolaylık sağla-
yan bu sistemin oldukça yüklü bir
de maliyeti var elbette. Şimdilik
milyann üzerinde olduğu belirtilen
maliyet. Kültür Bakanlığı söz verdi-
ği gümrük muafiyetini uygularsa
yüzde otuz azalacak. Sony de kü-
çük bir indirim yapmış. Ama bu
sistemin her zaman işlerine yaraya-
cağını düşünüyorlar. Provalan kay-
detmek, kendilerini izlemek, eski
oyunların video kayıtlannı iz-
leyicilere göstermek için...
Aynca parlak bir de fikir gelmiş
Şensoy çiftinin aklına: Derya Bay-
kal'ın giyinme güçlüğü çektiği,
zamanın kısıtlı olduğu yerlere rek-
lam alacaklar. Oyun başına bir fiyat
belirleyeceklerini belirtirken şu an-
da gelecek reklamlan beklediklerini
de sözlerine ekliyorlar.
Derya Baykal 'ın giyinme sorunu
bu şekilde çözülürken, sahneden
hiç çıkmayan Ferhan Şensoy da
çareyi 13 gömleği üst üste giymekte
bulmuş. Her bölümün sonunda bir
tanesini çıkanyor. Bu arada fuayede
de bir ekran olacak. Antraktta, ve
oyun öncesi kulisten ya da provalar-
dan görüntüler izleyebilecek gelen-
ler. Oyun sırasında ise sahneyi gös-
terecek. Böylece geç kalan burada
oturup ilk perdeyi izleyebilecek.
Varlık'ta
Gerçeküstücülüh
ve Turk Edeöiyaü1
• Kühür Servisi-Varhk
dergisinin ocak sayısında özel
bölüm, "Gerçeküstücülük ve
Türk Edeyatı"na aynlmış. Bu
bölümde Hasan Bülent
Kahraman'ın "Gerçeküstücülük
Anlayışına Modernizm-
Postmodernizm flişkisi
Açısından Bir Bakış", Mehmet
H. Doğan'ın "Ge'"eküstücülük
ve Türk Şiiri" ! ^ııklı yazılan
ile Füsun Akatlı, Ahmet Oktay,
Semih Gümüş, ve Feridun
Andaç'ın katıldığı bir
soruşturma yer alıyor. Dergide
aynca bir de "Gerçeküstücülük
İçin Zamandizin" verilmiş.
Tomris Uyar, Füsun Akatlı,
Salah Birsel, Tahsin Yücel,
Tank Dursun K., Adnan
Özyalçıner, Demirtaş Geyhun,
Ahmet Cemal, Şigehisa
Kuriyama, Engin Aşkın, Ahmet
Önel, Sema Özer, Yusuf
Çotuksöken yazılan; Murat
Yalçın ve Orhan Duru öyküleri;
Tuğrul Tanyol, Salih Sıtkı Gör,
Adnan Azar, Cenk Koyuncu,
Hazal Suna, llyas Tunç, Gûnel
Altıntaş, Engin Turgut, Tank
Günersel, Adonis ve Süreyya
Evren ise şiirleriyle Varlık
dergisinin ocak sayısında yer
alıyor. Derginin kitap ekinde de
yeni kitaplartanıtılıyor.
1nek' Osküdar
Odeon Sineması'nda
I Kültür Servisi - Bulunmaz
Tiyatro"nun ağustos ayından
beri, Muammer Karaca
Tiyatrosu'nun da araiannda
bulunduğu birçok sahnede
sergilenen oyunu 'lnek',
bundan böyle Üsküdar Odeon
Sineması'nda izlenebilir.
Baskıcı sistemlere ironik
eleştiriler getiren oyunda Nâzım
Hikmet, Stalin döneminde pek
hoş olmayan sanatsal yön
vermelere gönderme yapıyor.
Hilmi Bulunmaz'ın yönettiği
oyunda Akın Güneş, Mete
Özdemir, Tenzile Çavuş ve
Mehmet Cemal Bulunmaz rol
alıyor. Oyun 31 mayısa dek
sahnelenecek.
Adnan Saygun'u
anma konseri
• Kültür Servisi-Türk
Beşlen'nden, değerli besteci,
müzikolog, müzik eğitimcisi A.
Adnan Saygun (1907-1991).
ölümünün dördüncü yılında
Mimar Sinan Üniversitesi
Oditoryumu'nda verilecek bir
konserle anılacak. Yann saat
15.30'daki konserde Devlet
Sanatçısı Gülsin Onay (piyano),
Istanbul Devlet Operası
sanatçılan Erol Uras (tenor),
Hüseyin Kaya (piyano), Mimar
Sinan Üniversitesi Devlet
Konservatuvan Sanatçılan
Zeynur Erengönül (keman),
Hülya Ardıç (piyano) ve Metin
Ülkü (piyano). Saygun'un
çeşitli yapıtlanndan ömekler
seslendirecekler.
Bir Delinin Hatıra
Defterr
• Kültür Servisi - Gogol 'ün
"Bir Delinin Hatıra Defteri"
adlı oyunu, yann Bakırköy Ruh
ve Sinir Hastalıklan
Hastanesi'nde sahnelenecek.
Genco Erkal'ın yönetip
yorumladığı tek kişilik oyun.
hastanenin çok amaçlı
salonunda yann saat 14.00'de
sahnelenecek. Bakırköy Ruh ve
Sinir Hastalıklan Hastanesi
uzmanlanndan Dr. Selami
Aksoy, hastanede bu tür
etkinliklere her zaman yer
verdiklerini belirterek.
hastalann sanat ve sanatçılarla
kucaklaşmasını amaçladıklannı
vurguladı. Dr. Aksoy, ilerde
hastalann da kendi
hazırlayacaklan oyunlan
sahneye koyacaklannı belirtti.
'Etlebiyat ve
Beştiri' dergisinde
Fethi Naci
I Kültür Servisi- Ankara'da
yayımlanan "Edebiyat ve
Eleştiri" dergisinin 17. sayısı
çıktı. Dergide Hüseyin
Cevahir'in "Edebiyatımızın
Dünü Üzerine" adlı
bilinmeyen bir yazısı, Fethi
Naci ile geçmiş ve gelecek
üzerine kapsamlı bir söyleşi,
Aragon'la dada serüveninden
yûzyılın sanat hareketlerine
kadar uzanan
değerlendirmelerin yer aldığı
"Benim Yüzyılım" adlı
söyleşi, Adnan Satıcı'nın
Ahmet Erhan şiirini
değerlendiren "Ölüm Nedeni
Bilinmiyor Üzerine Bir Otopsi"
başlıkh çalışmasi, Zeki Saral'ın
"Beethoven'in Davullan" adlı
yazısı, aynca Zeynel Odabaş'ın
"Yalçın Küçük Nelere Vesik
Oluyor" adlı bir açıklaması yer
alıyor. Şiirler bölûmünde ise
Salih Bolat, Ahmet Telli,
Ahmet Ada, Remzi Özmen,
Özkan Mert, Muammer
Karadaş, Faruk Ergöktaş, Ergül
Çetin ve Kemal Taştekin'in
şiirleri bulunuyor.