02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 OCAK1995 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 UYCARLIKLARIN IZINDE OKTAYEKİNCİ 1994, kültür kimliğimizin anıtlanna sevgiyle sarılanlann yılı oldu Birkaç gûn sonra tarihteki ye- rine terkedeceğimiz 1994'ün de- ^ğîşîlcalânTardâ nasıTğeçtiğ^iîe^ men her basın organmda ve rad- yo. TV kanallannda aynntılany- la ırdeleniyor. Bu konudaki yazı ve program- lann geneline yansıyan 'durum' ise hiç de iç açıcı değil. Ekonominin çıkmazda oldu- ğu. Hazine arazilerinin pazarlan- masına baglanan umutlardan bi- le belli oluyor. Demokratikleş- mede bir arpa boyu yol alındı- ğından pek söz edilemez; daha- sı. belki de gerileme var. Kültür alanında ise özellikle 27 Mart 1994 yerel seçimleriyle başlayan gerilimli ortam içerisinde 'plat- form' türü dayanışma örgütlen- melerinin yaygınlaşması ve hat- ta "Sanata Evet" kampanyalan, ne tür bir süreç yaşandiğım ye- terince gösteriyor. 21. yüzyılın şafağı neredeyse sökerken bir ül- kede sanata 'evet' demek gerek- sinmesini yaşamak. nasıl yorum- lanabilir ki?.. Özetle denebilir ki 1994 yılı, umutlann yıpratıldığı. kaygıla- nn ise artık 'kunımsallaşmaya' yüz tuttuğu bunaltıcı bir yıl ola- rak geride kalıyor. Ya da en azın- dan 'ekonomide yağmaya, politi- kada yobaziığa ve kültürde ilkel- liğe' dayanamayanlar için bu böyle. Sivil Kayaköy için >ıllardır sürdürülen çalışmalar. 1994 \ ılında "ni\ef asamasından proje aşamastna sıçradı. Sonuna geldiğimiz 1994, 'ekonomide yağmaya, politikada yobaziığa, kültürde ise ilkelliğe' artık dayanamayanlar için gerilimli bir yıl oldu. Ancak bu umut kıncı sürece karşın, özellikle kültürel mirasın talana karşı korunmasında 'sivil duyarlılığm' yüreklere su serpen yükselişi de yine 1994'ün sevgiyle anılacak olumlu gelişmeleri arasında yer aldı. duyarlıhğın umut dolu çabalam Ne var ki 1994, 'genelinde' böylesi bir süreci izlerken onca olumsuz koşullara ve yaşanan sancılara karşın yine de hiç değil- se 'yüreklere su serpen' geliş- meler de olmadı değil. Özellikle kültüre. sanata ve ül- kenin uygarlık değerlerine karşı duyulan 'sivil duvarfahğuı' gide- rek örgütlenmesi ve hatta "eyleme geçmesi' de yine 1994 içerisinde yoğunlaştı ve önemli bir düzeye ulaştı. Tıpkı o yıllardır hemen her söz açıldığında övgü ve 'öztemle' söz edilen Batı ülkelerindeki 'sahip- leame kültürü' gibi Türkiye'de de gönüllü toplumsal birliktelik- lerin ve demokratik 'inisryarjfle- rin' ulusal kültür zenginliğimi- zin korunmasına yönelik çabala- nnda umut verici sonuçlar alın- maya başlandı. O kadar ki ülkenin birçok yö- resinde doğrudan sivil toplum kuruluşlannın etkin girişımleriy- le yine bırçok tarih ve uygarlık mirası değer; yağma ve yıkımın elinden kurtanlırken yine birçok yöresinde de 'halkevleri döne- minden' bu yana belki de ilk kez, sivil oluşumlar resmi kurumlar- la da el ele vererek aynı değerle- rin yaşatılması için 'kümırelpro- jeter' başlattılar. Örneğin. Muğ- ladaki MEYAP, İzmifteki İZEYAP ve Amasya'daki YABEP projeleri gibi... Şimdi dilerseniz, 1994'üntümkahredi- ci olaylannı ve gerilimlerini bir kenara bırakıp bütün bir yıl medyayı işgal eden 'şok haberler' ve sarsıntılar arasında sesleri yeterince duyulmayan ve 'duyu- rulmayan' bu olumlu çabalara genel bir göz atalım. Kuşkusuz tümünü yansıtmak ve kül- tür mirasına olan 'sahiplenme süreci- nin' yine tüm yörelerimizdeki örnek ça- balanna eksiksiz yer vermek, bu sayfa- .mızın olanaklannı aşıyor. Bu nedenle yansıtamadığımız girişimler için baş- tan özür diliyor, anımsatıldığı takdirde bu eksikliğin hemen giderileceğini de belirtiyonım. MEYAP, tZEYAP, YABEP- Birbirine benzeyen bu üç sözcük, da- ha doğrusu kısaltılmtş tanımlama, her biri diğerine 'esin kaynağı' olan üç kur- tarma çabasının proje adlan. 1994'te kalıcı üriinler vermeye baş- layan bu üç projeden MEYAP 'Muğia Evlerini Vaşatma Projesi', İZEYAP 'lz- mit Evlerini Vaşatma Projesi', YABEP ise 'Amasya Yata Boyu Evleri Projesi' anlamına geliyor. 1992 yaz aylannda tstanbul'daki Mi- marlar Odası 'yaz okulu' çalışmalannı başlatan mimarlık öğrencileri, o yıl ön- ce Galata bölgesindeki eski sokaklan ve tarihsel yapılan incelerken yaşadık- ları ilk coşkunun anısına adlarını da 'Galata Grubu' koydular. Galata Gönüllü Oğrenci Grubu. mi- marlığın "evrensel duyarlıhğına" iik adımlannı Galata'da attıktan sonra, yi- ne Mimarlar Odası'nın belediyeler ve valıliklerle kurduğu ilişkilerle Anado- lu'ya yayılıp 'uygaıiıkbuın izinde' koş- maya başladılar. ilk durak tzmit oldu ve ll Kültür Mü- dürlüğü'nün bu koşuya dostluk elini uzatmasıyla Kapanca Sokağı'nı kurtar- ma projesi başlatıldı. lzmit'in elde ka- lan birkaç tarihi sokağından biri ve kuş- kusuz şimdilik en 'talihüsi' olan Kapan- ca Sokağı, Galata Gnıbu'nun duyarlı çizgileriyle rölövelere ve restorasyon projelerine döküldü. 1994 yılı ise bu an- lamlı projenin 'uygulanmaya başlandı- ğı' yıl oldu. lzmit'teki resmi kurumlar ve özellikle valiliğin yanı sıra elliye ya- kın özel kurum ve demokratik kunıluş- lann da desteğiyle süren tZE YAP'ta, ar- tık salt Kapanca Sokağı için değil, ken- tin tüm tarih, kültür ve doğal değerleri Restorasyon çalışmalanna 1994'te başlanan ve ünlii Kemal Amca'njn tarihi evi ilk kurtanlanlar arasında yer aldı. için de çalışmalar sürüyor. lzmit yerel basını. düne kadar "Kim- ligi kalmadı" denilen bu yoğun ve sıkı- şık kentin eski güzelliklerini yeniden gün ışığına çıkardığı için İZEYAP'ı güçlendiren ve yaygınlaştıran ll Kültür Müdürü Birgül Yürüker'e. başanlı bü- rokrat olarak '1994'ün doruktakileri' arasında yer verdi. Galata Grubu'nun ikinci önemli du- rağı Muğla'ydı ve MEYAP'ta ilk yaz okulu çalışmalan. belediye ve valiliğin desteğiyle 1993'tebaşlamıştı. 1994 ise ME YAP'm da tıpkı İZEYAP gibi ev ev, sokak sokak saptamalannın YABEP ise lzmit ve Muğla'daki coş- kunun bu kez Amasya'da yaşanmasına yol açıyor. 10 Eylül 1994'te bağıtlanan ve yine valilikle belediyenin yanı sıra Amasya "daki 10 kadar kuruluşun imza- sını taşıyan 'Amasya Yalı Boyu Evleri Projesi Protokolü', Galata Gnıbu'nun yaz boyunca sürdürdükleri çalışmanın uygulanmasına dönük 'toplumsal kent dayanışmasuıın' ilke ve kurallannı be- lirliyor. Protokolün genel amacı ise "Yeşilır- mak kenaruıdaki valı boyu evlerini ya- şatmak, geleneksel ahşap yapı kültürü- nü korumak ve tarihi kenrte sokak 5k;e- simler, tarihe saygılı yerel yöneticiler ve mimarlar, tarihi Kilitbahir Kalesı ile hemen karşısmdaki yine tarihi Çimen- lik Kalesi'ni altına alacak Boğaz Köp- rüsü projesine karşı kampanya sürdür- düler. Bu çabalann sonucunda Edirne Ko- ruma Kurulu da aynı zamanda Gelibo- lu Yanmadası doğal ve tarihsel StT ala- nını tahrip etmeye aday olan bu dev spe- külasyon projesine onay verilemeyece- ği karannı aldı. Böylece 'Çanakka- le'nin savunulması' eylemlen, I994'ü başanyla kapatarak 1995 'e doğru da de- vam ediyor... 1994'te benzer bir geliş- Muğla'mn huzur dolu tarihi evleri, MEYAP projesi kapsamına alınarak 1994'ü oldukça mudu ve şen gecirdiler... tamamlandığı ve tarihi Muğla sokakla- nnda bakım ve güzelleşrirme çalışma- lannın artık projeden uygulamaya dö- nüştüğü yıl oldu. Rölöve ve restorasyon projeleri ise Muğla ve tstanbul'da ser- gilenerek kentsel korumanın yanı sıra koruma bilincinin de yaygınlaşması ça- balanna hizmet ettiler. MEYAP, Muğla için öylesine gurur- lu bir proje ki yine 1994'te gerçekleşen bir başka gelişme de eski bir Muğla evi- nin ABD'de inşa edilerek sergilenmesi. Florida'daki Graves Arkeoloji ve Tarih Müzesi'nde Anadolu sivil mimari kül- türünü tanıtacak olan Muğla evi proje- sinin inşaatı, 1995 Mayısı'ndaki dünya sergisine yetiştirilecek. ginde sağlıklılaştırma çalışmaian yap- mak" şeklınde özetleniyor. 'Çanakkale savunması' Yağma düzenine karşı tarihsel kent- lerin korunması çabalannda 1994'ün en önemli gelişmelerinden biri de hiç kuş- kusuz Çanakkale'nin 'Boğaz Köprûsü saldınsına karşı' etkın bir dayanışmay- la savunulması oldu. Yıl içinde Çanakkale'yi ziyaret eden Başbakan Çiller ve diğer yetkililerin, yanlanna kimi ıl politikacılannı da ala- rak 'köprüyü kasım ayına dek ihale ede- ceklerini' açıklamalarına karşın. bu 'müjde' gerçeklesemedi. Çünkü Çanakkale'deki duyarlı ke- me de Trabzon'da yaşandı. Kentin 3000 yıllık tarihini belgeleyen ve bu büyük geçmişe tanık olan Trabzon Kalesi ile kent SİT alanı, yıllardır süren 'Uçan Yol kâbusundan' nihayet kurtuidular. Mimarlar Odası'nın açtığı iptal da- valannın yıl içinde ardı ardına sonuç- lanmasıyla bu tarih hazinesinin 'üzerin- den' geçirilmek istenen viyadüklü yol projesi iptal edildi. Böylece eski kent dokusu, dev fil ayaklan altındaezilmekten kurtulurken yargı karannda da vurgulandığı şekilde 'tarihiyle övünen bir halkın. bu tarihi altına alacak bir projenin yaratacağı kimlik bunahmından' da korunması sağlanmış oldu... Yıl içindeki çabalarla kurtan- lan tarihsel değerlerden biri de stanbul'daki TatcsirrrMaksemT ve çevresindeki eski su yapıla- nndan oluşan kültürel alan. 27 Mayıs 1994 yerel seçimle- rinden hemen sonra bu tarihi ya- pılann bitişiğindeki boşluğa ya- pıimak istenen 'Taksim Camisi ve Çarşı Kompleksi Projesi' de Istanbul'a ve uygarlığa duyarlı çevrelerin etkin girişimleriyle durduruldu. Yine Mimarlar Odası ve sayı- lan 20'yi bulan demokratik ku- ruluşlar. 'siyasi bir rant projesi- ne döniişen' Taksim Camisi ve Çarşısf na karşı yoğun bir itiraz ve idari girişimler süreci başlat- tılar. Bu çabalann sonucunda ise iti- razlan yeniden değerlendiren Koruma Kurulu, 1993'te yaktığı yeşil ışığı söndürdü ve koruma hukuku ilkelerine bağlı kalarak projeye onay veren belediye meclisinin imar planı değişikli- ğini kabul etmedi Böylece sivil toplum duyarlı- lığı ile Kültür Bakanlığı arasın- daki bu diyalog süreci sonucun- da, Taksim Maksemi de 1995 yı- lına cami ve rant tesisleri kuşat- masından kurtanlarak girdi... 1994'ün umut verici bir geliş- mesi de yılın sonlarına doğru Tayland'da toplanan UNESCO Dünya Miras Komitesi'nin, Tür- kiye'den Safrabolu'yu da evren- sel miras listesine alması oldu. 2000 Olimpiyatlan nda 'refü- ze' olan, son olarak Avrupa Gümrük Birli- ği'negirmesü- recinde de bir anlamda dışla- nan Türki- ye'nin, 'tarih- sel ve uygarlık değerleriyle' dünyadaki saygın yerini koruması oldukça anlam- lıydı. UNESCO'nun bu karan. 'gelişme' adına ülkedeki kültür mirasını 'rantaçeviren'sözdeli- beral ekonomik politikalann ne kadar yanlış olduğunu, bir kez daha kanıtladı. ... Ve diğer umutlu çabalar Ülkenin kültür değerlerini ko- ruma yönünde yine 1994'te yay- gınlaşan diğer çabalardan bazı- lan ise şöyle: Ordu'da kentin eski yerleşim bölgelerinden Taşbaşı Mahalle- si'ndeki evlerin restorasyonuna karar verildi ve proje çaltşmala- n başlatıldı. Bartın'ndaki tarihsel kent do- kusunun korunması için Ankara Gazi Üniversitesi Mimarlık Bö- lümü öğrencileri kollannı sıva- dılarve ilk çalışmalannı sergile- me düzeyine dek getirdiler. Galata Gnıbu'nun Kayaköy çalışması. 1994 yazında da sür- dü ve ortaya çıkan tüm proje ve dokümanlar. Kültür Bakanlığı ile Özel Çevre Koruma Kuru- lu'nun da katılımıyla geniş bir bilgi ve belge arşivi haline eeti- rildi. Adana'nın tarihi semti Tepe- bağ'daki eski evleri korumak ve kentte koruma bilincini yaygınlaştırmak üze- re Kültür Bakanlığı, Mimarlar Odası ve valilikçeortakçalışmalar başlatıldı. Ay- nı çalışmalar. yine bakanlık ve ilgili va- liliklerle bağıtlanan protokoller ile Af- yon, Eskişehir. Kastamonu ve Zongul- dak kentlerindeki tarihsel dokular için deyürürlüğe konuldu. lstanbul'daki 18. yüzyıl ıslahat döneminin ünlü yapıtla- nndan Rami Kışlası'nın işgalci gıda toptancılannca daha fazla tahrip edil- memesi için başlatılan kampanya etki- li oldu ve açilan soruşturmalarla bu ta- rih katliamı şimdilik durduruldu. Değirmendere'nin tarihi Yalı Evleri Mahallesi için kotanlan koruma planı ve projesi tamamlandı, Koruma Kuru- lu'nca da yine 1994 sonlanna doğm onaylanarak yürürlüğe girdi. Benzer şe- kilde Silivri'deki antik Selymbria ken- tinin izlerini ve Osmanlı dönemi kent dokusunu banndıran Fatih Mahalle- si'nin ev ve sokaklannı korumak yö- nünde başlatılan çalışmalar da Galata Gnıbu'nun katılımıylaproje aşamasına ulaştı. Bütün bu çabalann yanı sıra yi- ne 1994'ün umut verici diğer bir geliş- mesi ise yıllardır yıkıma ve yok oluşa terk edilen Istanbul'un ünlü Süleyma- niye semtinin kurtanlması yönünde ça- lışmalara yeniden başlanmasıydı. Artık gecikmeye dayanacak gücü kalmayan ve eski ahşap evleri teker teker yakılan, sökülen veyerleri 'otopark' yapılan Sü- leymaniye için geniş bir 'işbiriiği arayv şı' içerisinde başlatılan çalışmalar, I995'te umanz artık sonuçlanır... Evet. Kim ne derse desin. 1994 yılı her şeye rağmen geleceğe sevgi dolu aydınlıkmesajlargönderen çabalara ta- nık oldu. Hatta, yılın son haftasında gündeme getirilen "İstanbul Surian" üzerine ta- lihsiz tartışmada bile yine bu umudu destekleyen gelişmeleri övgüyle anmak gerekiyor. Toplumda geniş bir kesimin, uygar- lık mirasımızı "dinsel şovenizme" alet etmek isteyen çağ dışı kafalara karşı he- men tepkilerini dile getirmesi ve yine hemen her sağduyu sahibi kişi ve kuru- mun Bizans surlanna içtenlikle sahip çıkıp, bu ilkel tartışmaya neden olan çevreleri kendi yobazlıklanyla baş ba- şa bırakmalan. 1995'e umutlu birgiri- şin habercisi sayılamaz mı?.. Insanlık tarihinin 3. Bin Yılı'na beş yıl kala. "uygartıklann izmdeki" koşu- muzu sürdüreceğiz. Tarihin tekerleği yi- ne hep ileriye doğru dönecek... BUAŞA3IADA ŞUKRAN YURDAKUL Işığım KiliUenmez ki Benim • Ali NihatTarian, edebiyat faküttemizin profesörierin- dendi ya, tanım hevesine kapılmış olacak ki, 1948'lerde "Şiir, ufuklarda yükselen nazenin bir balondur" buyurmuş- tu. Şiir q nazenin balonun patlaması olmasın. • "Âdet olduğu üzere öğrenime sokulan anlamsız ve berbat usuller, daha çocukluktan başlayarak, şiir anlayışı- nı ve onun verebileceği zevk kavramını mahvetmeye yö- neliktirter." Valery'nin bu sözlerine "Talim Terbiye"n\n ka- pılannı açabildik mi, şiirin işi iş. • Yazılması ne zordur şiirin, yayılması ne kolay. • Sözün mü var? Bir beceri daha kazanacaksın demek- tir. • Uykudan mı sıçradın, sözcüğü mü yitirdin.. • Şair sultanlar olurmuş eskiden, şiiri seven sultan mı olurmuş! •Duyarlığın çizgiyi aştı mı gözünün yaşına bakmaz kim- se. • Sesini önce sen dinle.. şiirinden çıkanı kulağın duy- sun! • Şaşırma, doğayı görüyor gözlerini kapadığı zaman. Seni de. "Ve şaiıier boyuna kimlere yazariar Yıkılmış köpriılerin başında Ürkmüş boşluktah biri inliyorsa Ve şairier onlara geldimlere yazarlar." Behçet Necatigil • Matematikte eskir, fizikte, tıpta, tarihte, toplumbilim- de, felsefede eskir. Şiirde (ama şiirde) eskimez. • Yahya Kemal'de eskiyen neyse Nâzım'da eskime- yeno. • Kısırdöngülere girdiğin bir dönemde, karşına çıkan şi- ire kapalı mı kalıyorsun, kork kendinden! Yaratmanın gü- zelliğine açıksan, sevecensen mumun tükenmez senin. • Şu beğeni züğürdüne bak. Satın aiacağını sanmıyor mu şiiri?! • Görmüyor musunuz, izlenimcilik, doğalcılık, coşum- culuk, gerçeküstücülük, dadacılık madacılık diyorum ku- zu.. Gerçekçilik, hele toplumsal gerçekçilik diyorum kirpi. "Biz de aynı loncadanız biliriz Tavfer Zanaatlann en kanlısı şairlik sırfann sırrını öğrenmek için yüreğini yiyeceksin, yedireceksin. Nâzım Hikmet • Düşün bizde, esin bizde, ışık bizde. Karanlığa ne ka- lıyor o zaman. • Neden gölge düşürmeye çalışıyorlar yaratma özgür- lüğümüzün üstüne, biliyorum. • Mevlânâ diyor ki: "Söz söylemen seni hapse tıktı.. Ama söyle, söyle ayıp olmaz. Ayıptan başka bir şey gör- meyene ayıptır." Ben diyorum, mahkeme duvarı utanır, yasakçılar utan- maz. • Pir Sultan'ın Nef'i'y'e buluştuğu yer neresi? Darağa- cı. Sıvas'ta aydınlan yakanlarla Hallacı Mansur'u öldüren- lerin buluştuğu yer? Barbaristan. Boşuna belindeki anahtar Işığım kilitlenmez ki benim. • Gelecek geçmişine yanar yahu bizi yargılarken. Başol, TÜPk Karikatürcüler Derneği Başkanı •ANKARA (.\A) - Türk Karikatürcüler Derneği Başkanlığı'na Erdoğan Başol getırildı. 21. olağan kongresınde yönetim kurulu üyelikleri belirlenen ve ış bölümü yapılan Türk Karikatürcüler Derneği Başkanlığı'na Başol getirilirken sekreteriige Kamil Yavuz. muhasip üyeliğe Cem Kenan Öngül. üyeliklere ise Devrim Demiral ve Metin Peker seçildi. Başol. konuyla ilgili olarak birlık \e dayanışma içinde çalışmalannı sürdüreceklerini söyledi. Yılbaşından itibaren çalışmalanna hız vereceklerini söyleyen Başol. 15. Nasreddin Hoca Karikatür Yanşması'nın daha yoğun gerçekleştirileceğini, Karikatür Müzesi'nde ve değişik galerilerde karikatürlerin sergileneceğini belirtti. Çeşm-i Bülbülün İçindeki Cin' •Kültür Servısi -13 İstanbul TÜYAP Kitap Fuan'nın konuklan arasında yer alan Ingiliz roman ve öykü yazan Antonia S. Byatt'ın son kitabı, 'Çeşm-i Bülbülün Içindeki Cin". Yapı Kredi Yayınlan tarafından Pınar Kür'ün çevirisiyle yayımlandı. Günümüz Ingiliz edebiyatının başanlı yazarlanndan olan Byatt'ın yapıtı, tanıdık mekânlarda geçiyor. Topkapı Sarayı, Ayasofya, Kapalıçarşı. lzmir. Urla Iskelesi, Efes. Anadolu Medeniyetleri Müzesi gibi... Kahramanlan arasında da yazann burada tanıdığı üniversite çevresindeki kişiler var. Kitabın kahramanı, Gillian Perholt adında, yaşı ellinin üzerinde bir anlatımbilimci. Perholt'un yaşamı, masallan çözümleyip yorumlamakla geçiyor. Yılda iki kere de yabancı diyarlara uçarak, 'birbirlerine öyküler haİckında öyküleranlatan' diğer anlatımbilimcilere katılıyor. Bu toplantılardan bırinde de Türkiye'ye geliyor Perholt. Kapalıçarşı"dan tozlu bir çeşm-i bülbül alıyor, otelde camı suyun altına tutup o\ alıyor ve çeşm-i bülbülden devasa bir cin çıkıyor. Dünyanm Tüm Sabahları', Fransız Kültür Merkezi'nde •Kültür Servisi - İstanbul Fransız Kültür Merkezi'nde ocak ayında da fılm gösterimleri sürüyor. Perşembe ve cuma günleri saat 15.30 ve 19.00'da Alain Corneau'nun yönettiği 'Dünyanın Tüm Sabahlan' adlı film gösterilecek. Filmin başrollerinde Jean-Pierre Marielle. Gerard Depardieu ve Anne Brochet başrolleri paylaşıyor. Filmde büyük bir viyola ustası olan Saınte Colombe'un müzikle iç içe geçen yaşamı anlatılıyor. içine dönük, sert, iddiasız bir kişiliği olan Sainte Colombe, viyolasıyla bahçede kendisi için inşa ettirdiği kulübeye kapanır. Mann Marais, saray müzisyeni olmadan önce Sainte Colombe'un öğrencisi olmuştur. Karakterleri birbirlerine tamamıyla zıt bu iki büyük usta karşılaşınca fırtına kopar. Yazar ve diplomat Sadi de Gorter öldü •PARİS(A.A)- Hollandalı gazeteci, yazar ve diplomat Sadi de Gorter, geçen cumartesi günü Paris'te 82 yaşında öldü. Pans'tekı Hollanda Enstitüsü'nün 1956-77 yıllan arasında başkanlığmı yapan Sadi de Gorter daha sonra emekli olmuştu. Yaşamını Paris'te sürdüren Gorter, ilk kez 1945 yılında Hollanda Büyükelçiliği'nde basın ataşesi olarak Paris'e geldi. Gorter, 1956'ya kadar bu görevini sürdürdü. 1960-77 yıllan arasında Hollanda'nın UNESCO Daimi Temsilciliği'ni de yaptı. Amsterdam'da dünyaya gelen Sadi de Gorter. 1930-45 yıllan arasında savaş muhabırliği yapmış, daha sonra da Hollanda dilinde ve Fransızca değerli yazılar yazmış, çalışmalanndan dolayı çok sayıda ülke tarafından çeşitli ödüllere değer görülmüştü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle