Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S.AYFA CUMHURİYET 9 EYLÜL 1994 CUMA
YAZI
Kristal Küre ödüllü Prof. Craighead geleceğe ilişkin kaygılannıCumhurİyet 'e yazdı
Kaynaüarayemto
/
nsanhğın '3. Binyıl'ında dünya, yaşamı-
rruzı tehdit eden ve 'doğal oiarak' biz in-
sanlann neden olduğu, evrensel boyut-
ta bir çevresel bunahmla yüz yüze. Da-
ha şımdiden dünya nüfusunun yaklaşık
üçte biri yoksulluk ve açlıkla mücadele
etmekte, yirmi yıl içinde bu oranın iki katına çık-
masından korkulmaktadır. lnsan türünün ömrünü
uzatmak konusunda hala umutluysak var olan
stratejilerin yanı sıra yeni koruma yollanna da sı-
kı sıkı sanlmalıyız. Fiziksel ve ruhsal çevremiz-
den, başka canlılann yaşamlanna zarar vermeye-
cek biçimde yararlanmanın, onu koruma ve ge-
liştirmenin yollannı öğrenmeliyiz.
Kullanırken korumak ve gözetmek, insan türü-
nün doğasında olmayan bir davranış özelliğidir.
Insanoğlu, ele geçirmeyi amaçlayan, yanşmacı
ruhlu ve zarar veren yaratıklar olma yolunda bir
evrimden geçmiştir. Ormanlann yok edilmesi ve
okyanuslann kirletilmesi ömeklerinde açıkça gö-
rüldüğü gibi, doğal kaynaklann sorumsuzca tüke-
tildiği gerçeği gündelik yaşamımızda net olarak
gözlenebilir. Kaynaklanmıza sahip çıkmayı öğ-
renmek, çevremizi kirlilikten anndırmak ve 'Top-
rak Anamız'ın üstlenebileceği oranda yaşamak
zorundayız. Bunu gerekleştirebilmek için, bizi kı-
sıtlı kaynaklan sorumsuzca yok etmeye iten dür-
tülerin dışında yeni davranış örneklerini benim-
semeliyiz. Eğerbukonudabirdeğişiklikyapmaz-
sak sonuç açıkça ortadadır. Yalnızca bunun süre-
si belirsizdir.
IÇocuMara
antataUhnek
Çocuklanmıza; dur durak bilmeden çoğalma-
nın önüne nasıl geçilebileceğini, insanlann hırs-
lanndan vazgeçmelerini, gerek insan gerek çevre
sağlığını gözetmenin yollannı ve yaşamın akıl al-
maz renkliliğine saygı göstermeyi ve bunu koru-
mayı öğretebilir miyiz? Kartalın haykınşına ku-
lak vermemiz gerektiğini, geleceğe bilinçli yak-
laşmak zorunda oldugumuzu onlara anlatabilir
miyiz? Bu sorulara kendi kuşagımız henüz tam bir
yanıt veremezken çözüm bulmak son derece güç.
Yine de çocuklanmızı bu acı sonu göz önünde tu-
tarak yönlendirmek zorundayız. Bu karmaşık -ve
dogal olarak da- çekinceli sorunlara yanıt bula-
bilmek ancak toplumun ortaklaşa istek ve deste-
ği i!e olası kılınabilir. Bu sorulann yanıtlannın el-
de bulunmaması gerçeği, yanıt arayışını daha da
zorunlu kılmaktadır. Bu arayışa kendi çevremiz-
den başlamak en akıllıca iş olur.
r
oğal kaynaklann
ekonomik sistemlerin
'bankalan' olduğu ve 'faizi'ni
kullanabileceğimiz, ancak
'anapara'ya el
süremeyeceğimizin bilincine
ne yazık ki çok geç vardık.
Sözgelimi, ormanlanmızın
üretime elverişli olan ve
olmayan değerlerini nasıl ayırt
edebiliriz? Bilimsel veriler, el
değmemiş ormanlann
uzun dönemde çok daha
yararlı olduğunu
ortaya koyuyor.
ABD'nin kuzeybatısında yaşayan bireyler ola-
rak yüryüzünde eşine az rastlanır kaynaklara sa-
hip olmamız bize sunulan bir ayncalık. Doğal gü-
zellikler, verimli vadiler, saf su kaynaklan ve ya-
şam biçemlerinin binbir türünün sergilendiği bir
bolluk içinde yüzüyoruz. Yaşadığımız yörenin,
dogallığından pek bir şey yitirmemiş olması da bi-
zim için aynca bir şans sayılıyor. Bu el değmemiş-
liği, halkımızın tümden davranış biçemine ve in-
sanlann çıkariannı her şeyin üstünde tutan ön-
derlerimize 'borçhıyuz'. ABD'de ulusal parklann
oluşturulması, 1964 Doğal Yaşam Biklirgesi, 1968
Yabanıl ve Güzei Görünümlü Irmaklar Biklirge-
si ve 1973 Tükenmekte Olan Türler Bildirgesi,
ekosistemimiz ve doğal çevremizin korunması
yolunda çok etkili olmuş; bilim adamlannın araş-
tırmalan ve öğrenci, öğretmen, vatandaş ve siya-
sacılann bu olağanüstü doğa kahtını koruma yo-
lunda alınması gereken önlemleri düşünmeleri
için zaman ve olanak tanımıştır. Görevimiz koru-
ma tabanlı bir ekonomik sisteme geçilerek bu eş-
siz doğal görünüme zarar verilmemesine çalış-
maktır. Kendimiz için ne istiyoruz? Çocuklanmı-
zın çocuklan için neler istiyoruz? Bolluk içinde
yaşamamızı sağlayacak, akılcı bir biçimde kulla-
nıp yine de korumamıza elverecek nasıl bir stra-
teji saptanmalıdır?
IPastnrekara
yohıapamak
Geleceğimizle ilgili kestirimlerde bulunabil-
mek için geçmişe bir göz atmak yararlı olacaktır.
200 yıldan daha az bir süre önce, Kaptan Meri-
wether Lewis ve VVffliam Clark, Pasifık'e bir ka-
ra yolu aramak amacıyla ülkenin batısına doğru
yol aldıklannda, batı henüz el değmemiş, yabanıl
ayılann ve Amerika'nın yerlilerinin yuvasıydı.
Denetimsiz gelişim ve kaynaklann tüketiminin,
uluslann yaşamında bir bakıma kısa sayılacak üç
ana zaman dilimi içinde gerçekleştiğini görürüz.
Göremediğimiz ve belki de güçlükle düşleyebil-
diğirruz, önümüzdeki 200 yıl içinde çevremizi da-
Bilimsel veriler, el değmemiş ormanlann uzun dönemde çok daha yararlı olduğunu ortaya koyuyor. Saf, kauksız bir su kaynağı, bir alün made-
ninden daha değerli olabildiği gibi. ayılar da ineklerden daha yararû oiabilir.
Portre
30 yıldır boz ayıları inceliyor
Prof. John Johnson Craighe-
ad, belki de en çok, 30 yılı aşkın
bir süre boyunca Kuzey Ameri-
ka boz ayılan üzerinde yaptığı
araştırmalanyla tanınıyor. Kar-
deşi Dr. Frank Craighead Jr. ile
birlikte, büyük boyutlu memeli
hayvanlar için 'radiotracking' ve
uydu 'biyotetemetri' yöntemle-
rini ilk kez kullandı.
tki kardeş 'National WDd and
ScenkRiversSistemi'ninoluştu-
rulmasma öncülük etti. Bu ara-
da John Craighead, 1952 yılında
Montana Üniversitesi Vahşi Do-
ğa Araştırma Birimi'nin de başı-
na geçti. Emekliye aynldığı
!977'ye dek bu görevini sürdür-
dü. Şu anda Montana Oniversitesi Zooloji ve
OrmanBilimlerifakültelerindeprofesörlük ya-
pan Craighead, aynı zamanda kendi adııyla anı-
ha nelerin beklediği; bırakın tüm insanlığı, yaşa-
dığımız yöre ve ülke ulusunda ne gibi değişiklik-
ler olacağıdır. Ama, kısıtlı kaynaklann sonsuzca
tüketildiği bir ekonominin kuklalan olmak yeri-
ne, yazgımızı kendi elimizle çizmeyi ve kendimi-
ze yeni bir yaşam biçemi yaratmayı amaçlıyorsak
bu degişimleri az buçuk da olsa kestirmek zorun-
dayız.
Başka uluslann ve büyük uygarlıklann yazgı-
lan, bu sürecin ne denli çılgın olduğunu gözler
önüne serdi. Şimdi ise gezegenimizin yazgısı teh-
lan enstitünün yönetim kurulu
başkaru. Bu enstitünün çatısı al-
tında Craighead, vahşi doğa
ekosistemini, yırtıcı kuşlan,
boz ayılan incelemeyi sürdürü-
yor. Craighead, geniş ekosis-
temlerdeki bitki örtüsünü yan-
sıtacak haritalama yöntemleri
üzerinde de çalışıyor.
Prof. Craighead 'National
Geographic Vakfi'nın 100. yıl-
da dünyada sadece 15 kişiye
verdıği 'Kristal Küre Ödülü'
nü kazandı. Aynca çeşitli ku-
rumlarca verilmiş 10 ödülün de
sahibi.
Prof. Craighead. sorunlan ka-
muya daha iyi anlatmak için çe-
şitli TV belgeselleri yapıp konferanslar veriyor.
1916'da NVashington'da doğdu ve 1939'da
Pennsylania Üniversitesi'nden mezun oldu.
John J. Craighead
şamda mutlu olmaya çahşabilir miyiz?
3. Doğal kaynaklann kısıtlı olduğunun iyice bi-
lincine vanp davranışlanmızı buna göre ayarlaya-
bilir miyiz?
Doğanın bir bütün olduğunun bilincine varma-
lı ve yaşam dediğimiz bu karmaşık süreç içinde-
ki konumumuzu iyice kavramalıyız. Doğal çev-
remizin gelişen karmaşüdığını anlayabilmek için,
öncelikle bu çevrenin biyolojik bir tanımlaması-
nı yaparak onu ayakta tutan doğal süreçleri açık-
lamaya çalışmalıyız.
'anapara'ya el süremeyeceğimizin bilincine ne
yazık ki çok geç \ardik. Sözgelimi, ormanlanmı-
zın üretime elverişli olan ve olmayan değerlerini
nasıl ayırt edebiliriz? Bilimsel veriler, el değme-
miş ormanlann uzun dönemde çok daha yararlı
olduğunu ortaya koyuyor. Saf, katıksız bir su kay-
nağı, bir altın madeninden daha değerli olabildi-
ği gibi, ayılar da ineklerden daha yararlı oiabilir.
Doğal yaşamın çeşitliliği ekonomik büyümeye
yeğlenebilir. Tüm bu sayılanlar, üretime elverişli
kaynaklara sırt çevirmemiz ya da ekonomik geliş-
me temposunu yavaşlatmak gerektiği anlamına
gelmemelidir. Buna karşıhk, insanoğlunun man-
tıklı gereksinim ve değerleri ile temel ekolojik
süreçlerin korunmasında bilinçli, dinamik bir den-
Y.
oğanın bir bütün olduğunun bilincine
varmalı ve yaşam dediğimiz bu karmaşık
süreç içindeki konumumuzu iyice
kavramalıyız. Doğal çevremizin gelişen
karmaşıklığını anlayabilmek için, öncelikle
bu çevrenin biyolojik bir tanımlamasını
yaparak onu ayakta tutan doğal süreçleri
açıklamaya çalışmalıyız
likede görünüyor. Bu ciddi soruna, 'Halkın Tra-
jedisi' (1968) yazısında değinen Garrett Hardin,
insanı, ortak bir otlaktan beslenen farklı sürülere
benzetir. Her çoban, bu kısıtlı otlakta, kendisini,
sürüsünü sınırsız bir biçimde çoğaltmaya iten bir
sistem içine tutsak edilmiştir. Her çobanın kendi
çıkariannı önde tutması tüm sürülerin yok olma-
sına yol açar. Giderek artan nüfus ve buna bağlı
olarak kaynak kullanımı sorununa çözüm getir-
mesi için sırtımızı teknolojiye dayayıp durduk.
Ama, Hardin'e göre (ve büyük bir çoğunluğa gö-
re) bu soruna teknik bir çözüm getirilmesi olanak-
sız.
Yeni bilimsel yöntemlerin ortaya çıkanlması ve
geliştirilmesi, tek başına, bu konunun çözüme
ulaşması için yeterli değil. Herhangi bir çözüm her
şeyden önce insan davranışlannda, töre ve tutum-
lannda bir değişikliğe dayanmalıdır. Insanoğlu,
özüne daha farklı bir açıdan bakmalıdır. Bilim ve
eğitim, yanlış davranmamıza neden olan doğal
eğilimimizin önüne geçebilirmi? Ömeğin, insan-
lann:
1. Açgözlülük duygusunun yerine, bu çevrenin
bir parçası oldugumuzu düşünerek tokgözlü dav-
ranabilir miyiz?
2. Mal, mülk ve güç edinmeyi abartmadan, ya-
Doğal süreçlerin açıklanması büyük ölçüde bi-
lime dayanır; bu konuda küçük, ama birkaç adım
atıldı. Bulunduğumuz Kuzey Rocky bölgesmde,
çevremizdeki el değmemiş kaynaklann korunma-
sı, ekonomik gelişmemizin yönlendirilmesi ve de-
netimi için, geniş ekosistemlerin gerek biyo'ojik
gerek insani unsurlannı ve toplumsal kanşıklığı-
nı iyice kavramak zorundayız.
IKısa değHuom
dönemli çözümter
Kaynak sorunlanmıza, aylık, yıllık değil de
uzun dönemli çözümler bulmaya çalışmalıyız.
Bilgisayar ve biîgi bankalan aracılığıyla koşulla-
n zaman ve yer olarak özümseyebilir ve biyolo-
jik ve sosyal durumumuzun bir çözümlemesini
yapabiliriz. Böylece ekosistemlerin işlevi konu-
sunda daha güvenilir bilgi edinir, ortaya çıkabile-
cek degişimleri daha sağhklı kestirebilir ve bu ko-
nuda yeni stratejiler saptayabiliriz. Bunlan yapar-
ken ögrendiklerimizi öğretmek ve öğretilenleri
uygulamaya geçirmek son derece önemlidir. Do-
ğal kaynaklann ekonomik sistemlerin 'bankala-
n' olduğu ve faizi'ni kullanabileceğimiz, ancak
eni bilimsel yöntemlerin
ortaya çıkanlması ve
geliştirilmesi, tek başına,
kaynak sorununun
çözülmesi için yeterli değil.
Herhangi bir çözüm her
şeyden önce insan
davranışlannda, töre ve
tutumlannda bir değişikliğe
dayanmalıdır. însanoğlu,
özüne daha farklı bir
açıdan bakmalıdır.
genin önemi vurgulanmaktadır. Doğal kaynak-
lanmızdan sürekli uzaklaşmamız olanaksızdır. Bu
nedenle, korumaya yönelik, gerektiğinde tüm
ekosistemlerin sağlığını ve biyolojik çeşitliliğini
onancı, sağlam ve güvenilir bir kaynak geliştir-
me stratejisi belirlenmelidir. Böylesi bir stratejinin
belirlenmesi ise ancak özenle tasarlanmış bir araş-
tırma sonucu gerçekleştirilebilir. Bu da doğal kay-
naklan tüketip yok etme yerine yaşatma kav-
ramına ağırlık veren yeni ekonomik özendirme
mödellerinin üretilmesini gerektirmektedir.
IGeleceğfeı ekonomîterüni
attm rezervteri
Yaşadığım yer olan Montana'da doğa, böl-
genin candamannı oluştunnaktadır ve gelecekte
de umanmekonominin candamannı oluşturacak-
tır. Bu alanlan koruma ve geliştirme yolunda
büyük bir mücadele veriyoruz. Çünkü buralar,
gelecekteki bilimsel araştırmalara temel oluş-
turacak, yine geleceğin ekonomilerinin altın
rezervleri sayılacaktır. Kaynaklann daha bilinçli
kullanılması yolunda yeni bir döneme girmek-
teyiz. Bu döneme girerken coğrafyasal konumlan,
kaynaklann temelleri ya da ekonomik ve siyasal
yapılan ne olursa olsun, dünya çapında bir ölçüt
sayılabilecek bir kaynak-kullanım süreci belir-
lemeliyiz. Bir kişiyi etkileyen şey herkesi etkiler.
Francis Thompson bunu dizelerinde şöyle yan-
sıtır:
Yakrnda olsun, uzakta olsun
Tanrı 'nın yaratnğı her şey
Gizliden gizliye bağlı birbirine
Bir vıldızı rahatsız etmeden
Dokunamazsınız bir çiçeğe.
Yann: Jean Bernard
Y A Y I N H A K K I C u m h U f İ y e t E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ANKARA...ANKA
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Eylül Günleri
Eylül, sevdiğim bir ay; mutlu mutsuz olayları yaşadı-
ğım bir ay. Sonbahar başlar, ama yaz bitmez. Körfezde
mavi bir uyku başlar, karıncalar su içer denizde. Iğdeler
kızarır dallarda. Dostlarla buluşuruz balkonda. Kimi za-
man güler, kimi zaman ağlarız, kimi zaman bir doğum
gününü, kimi zaman bir düğün haberini, bir kavuşmayı
kutlarız. Kimi günler yitik dostları, sevgilileri anımsarız.
Kimler geldi, kimler geçti dünyamızdan.
Yıllarca önce Faruk Güvenç ile oturuyorduk balkonda.
Konser mevsimini açmanın coşkusuyla koştu Ankara'-
ya. Ama açılış konserinde çalamadı. Provada bir kriz;
hastane, doktorlar.. yaşamını yitirdi. Ama soluğunu yitir-
medi, güçlü bir soluktu Faruk Güvenç. Atatürk'ün müzik
devrimiyle soluklanan bir kişi. Çoksesli klasik Batı müzi-
ğinin öncülerinden biri. Radyoda, TV'de programlar
düzenler, yazılar yazar, çoksesli müzik sevgisini yay-
gınlaştırmak için vargücüyle uğraşırdı. Ankara Oda Or-
kestrası'nın kurucularından biri, Anadolu konserlerinin
itici gücü, yurtdışındaki konserlerin ağır işçisiydi Faruk
Güvenç. Olmazı oldurmak için vargücüyle çalışır, ortak
bir ürün oluşturmaktan mutluluk duyardı. özünü aşma-
nın güzelliğini yaşayan bir kişi sözün kısası. TV'de kimi
programları izlerken onu anımsıyorum; yaşasaydı nasıl
tepki gösterir, o tepkinin olumlu bir ürüne dönüşmesi
için nasıl uğraşırdı kimbilir. Konser mevsimi yaklaşır-
ken kulakları çınlıyor mu acaba? Opera, bale, konser iz-
lenimlerini ertesi sabah duyururdu müzikseverlere.
Büyük Tiyatro'dan ya da konser salonundan çıkınca ya-
zısını yazar, matbaaya götürür bir solukta. Düzeltmesini
de yapar, gülümser sonra. Herkes böyle coşkulu çalışsa
her dalda ne güzel tırmanışlar olurdu, ama Faruk Gü-
venç türü insanlara az rastlanıyor. Onu giderek özlüyo-
rum.
ölümün hüznü derinleşiyor balkonda. Güneşin battığı
yerde ilhaml'yi görüyorum birden, Ruhi'nin sazını, tür-
küsünü dinliyorum akşamın sessizliğinde. Onları da ey-
lülde yitirdik. Aynı yılda değil, ama sözleşmiş gibi aynı
günde...
Geçen bahar Gül Derman ile konuşurken ölümünü
düşünür müydüm hiç! Bahar gibi bir kadın; fırçası da gü-
zellikler yeşertiyor. Duvarımda bir kadını var, uzanıp
yatıvermiş sereserpe, çerçeveye sığmıyor bacakları.
Bir yürüyüşü, bir soyunmayı, özüne kavuşmayı simgeli-
yor, diye yorumladım, ne güzel güldü... Ayşe Teyzesi'-
nden söz ettik uzun uzun, Emel Harunoğlu'ndan, Göz-
tepe'de tren yoluna bakan tahta bir köşkün bahçesin-
den. Tavuskuşunu o bahçede gördüm ilk kez. Gül
Derman ile söyleşirken o bahçede dolaştık yeniden. Ay-
şe Tör'ü andık. istanbul'a gidince Emel Harunoğlu ile
buluşmaya karar verdim. Ekim başında gerçekleşecek
buluşma.
Eylülde neler yazıyorum! Profesör Uğur Derman'ı da
Gül tanıttı bana. Güzel bir portre çizdi içten sözcüklerle.
Doktor Derman'ı o çizgilerle düşünüyorum şimdi. Güzel
bir başı var; düşünen, düşüncesini eyleme dönüştüren,
yaşamını güzel boyutlandıran bir baş. Işığını yansıtan
bir bilim adamı. Ne yaptığım biliyor. Otomobil kullanma-
yı da iyi biliyor kuşkusuz, ama trafik canavarı bilenleri de
alıp götürüyor çoğu kez!
Karmaşık bir olay trafik kazaları. Suçlu kim sorusuna
yanıt vermek güç. Yollar mı yetersiz, sürücüler mi, yok-
sa araba sayısı mı çok? Araba üretimi artıyor, gümrük
duvarları inmesin isteniyor, ama köklü önlemler günde-
me gelmiyor hiç! Bu sorunu çözmek için bilimsel bir
araştırma gerekmezmi acaba? Yollarımızı.taşıtlarımızı,
sürücülerimizi geniş ölçüde inceleyen bir araştırma,
sonra da bir eğitim gerekmez mi? Tarlada traktör kulla-
nanlar kentler arasında araba sürüyor! Bir Anadolu ilçe-
sinde ehliyet alanlar piyangodan çıkan bir arabayla yol-
lara dökülüyor! Cinnah Caddesi'ndeki evimin önünden
taksiye bindim bir gün. Çevre Sokağa gideceğim, şoför
sokağı bilmiyor, uzak bir durakta mı çalışıyor diye sor-
dum. Yanıtıyla ürperdim. Kırıkkale'de kamyon şoförüy-
müş arkadaş, bir gün önce kamyonu satıyor, bir taksi
satın alıyor, ver elini Ankara; bilmediği yollarda taksi
şoförü! Daha kimler hangi yollarda, hangi koşullarda
çalışıyor kimbilir?
Bir bilene gereksinim var!
Bilmeyenler, öğrenmeyenler nedeniyle çok acı fatura-
lar ödeniyor. Güzel ülkemizde rahat dolaşamıyoruz,
ölüm kol geziyor her yerde, mavi yolculuklar, yeşil yol-
culuklar mezarlığa yöneliyor. Erim Gözen eşine kavu-
şamıyor, özlemi dinmeden soluyor. Bugün Erim Gözen,
yarın başkası... Bireylerin ötesinde bir olay bu. Çağdaş
bir toplum olmayınca tüm özlemler soluyor.
Soldurmamayı öğrenmek gerekiyor.
BULMACA
1 2SOLDAN SAĞA:
1/ Kâtip ÇelebTnın.
Arapça ve Türkçe olmak
üzere iki ana bölümden
oluşan tarih yapıtı. 2/ Fa-
tih Sultan Mehrnet'ın şiir-
lerinde kullandığı mah-
las... Malezya halkına
özgü bir tür öldürücü de-
lilik. 3/ Hollanda'nın pla- 6
ka işaretL.Karagöz oyu- 7
nunda kullanılan kamış
düdük. 4/ Ray aralığı dar 8
küçük demiryolu. 5/Aşık g
ve bilye oyunlannda kul-
lamlan. içi oyulup kurşun akıtıla-
rak ağırlaştınhruş boyah kemik...
Bir nota. 6/ Ahm satım etkinliği. 7/
Batı... Futbol maçlannm sonuçla-
nnı tahmine dayalı müşterek ba-
his. 8/ Yeniçeri kışlası... Taflan
çubuklanndan elde edilen ve resim
çiziminde kullanılan kömür ka-
lem. 9/ Bir yere ulaşma, varma.
YUKAR1DAN AŞAĞIYA:
1/ Gitar ve kastanyet eşliğinde oy-
nanan çok ünlü bir İspanyol dansı.
2/ Dönümün dörtte biri... Bayağı, sıradan 3/ Çinkonun simge-
si... Tomruklan biçmeye yarayan ve birden çok testeresi olan
biçme makinesi. 4/ Basımevinde harfleri dizen ve satırlan blok
durumunda döken dizgi makinesi. 5/ Tuzağa düşürülen şey...
Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan deyim sözû.
6/ Çizgiyle mizah sanatı. 7/ Gerçekleştirilmesi zamana bağh is-
tek... Bir tür pembe elmas. 8/İlkelbirsilah... Bazı bitümlerin ve
reçineli çamlann damıtılması sırasında meydana gelen hidro-
karbon. 9/ Kayak koltuklu uzun kızak.
T.C. MtLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
İSTANBUL İLİ MİLLİ EĞİTİM
MÜDÜRLÜĞÜ İLANEN TEBLİGAT
Beşiktaş ilçesi özel tstanbul llkokulu (eski) Müdürü Zerrin Onse-
kizoğlu hakkında yapılan soruşturma sonunda düzenlenen 29.4.1994
gün ve 410.14 '54 sayılı soruşturma raporunda geürilen disiplin teklifı
hususunda. 657 sayılı Devlet Memurlan Kanunu'nun 130. maddesi
uyannca savTinma ahnabümesi için tüm adres araşürmasına rağmen
adres tespit edılememiştir.
Bu nedenle 1702 sayılı kanunun 20' 1. maddesine giren füller ile ügi-
li savunmanın işbu ilanın yayınını izleyen günden itibaren 15 gün içe-
risinde yapılması, yapümadığı takdırde savunma hakkında vazgeçü-
miş olunacağı ilanen tebliğ olunur. Basm: 34748