27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 EYLÜL1994 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Bestecilerimizi anmanın en güzel yolu mutlaka yapıtlannın seslendirilmesidir Sanatçılanmızıne kadaranıyoruz? EVİNtLYASOĞLU Uygar ûlkeler edebiyatçılan- nı, ressamlannı, bestecilerini, ölûm-doğum günlerinde anma- yı; onlann adma sempozyum- lar, konferanslar, konserler,pa- neller dûzenlemeyi fırsat bilir- ler. öyle ya bugün kendini ye- tiştirmeye çalışan gençlik, ül- kesinin kültür kaynağı olmuş kişileri belli bir disiplin içinde kütûphanelerden ne ölçüde araştırabilir? Oysa ustaca düzenlenmiş bir kûltür politikası ile ülkelerin kûltûrûne yön veren kişileri anma firsaü yaratarak onlann yaşamlan ve sanatlahna daha alıînh bir şekilde dikkat çekile- bilir. Bırakrn yeni yetişen kişile- ri, nice vatandaş bir zamanlar okul kitaplannda tanışüğı Tûrk büyüklerini bir daha hiç anmamış, tarih içindekı gerçek önemini de ancak okul kıtabın- da yazdığı kadar öğrenmiştir. Bu İcutlamalar, anmalar yalnız Türk büyükleri için değil, dün- ya tarihine yön verenler için de geçerli olmalıdır. 1992'deki Mo- zart'ı anma yılı, bunun en güzel örneği idi. Bestecinin tüm yapı- tlan seslendirildi. lki yüz yıldır gün yûzüne çıkmamış partis- yonlan araştınlıp değerlendiril- di. Kitaplar, fılnîler, plaklar, vi- deo teyplerle tartışmalarla onca ünlü bir besteci olduğu halde hala keşfedilmemiş yönleri bu- lundu Mozart'm. Şimdılerde ülkemızde Hama- mizade İsmail Dede Efendi'yi (1778-1846) ölûrnünün 150. yı- lında anmak için birtakım ha- zırlıklann başlatılmış olması se- vindirici. 1996 yılmı 'Ulusla- rarası Dede Efendi Yıü' olarak ilan etmek, Europolia'daki • Bugün, Ahmet Adnan Saygun'un 87. doğum yıldönümü, 15 Eylül Ulvi Cemal Erkin'in (ortada) 22. ölüm yıldönümü, 25 Eylül Cemal Reşit Rey'in (sağda) 90. doğum vıldönümü. Gönül ister ki bu bestecilerimizi anma günleri fırsat bilinsin ve onlann yapıtlan bir an önce 'compact disc'lere alınıp dünya piyasalanna sunulsun. Türkiye yıh ile örtüşmesi açısın- dan da ayn bir önem taşıyor. lstanbul Belediye Konservatu- van Türk Müziği Mezunlan ve Mensuplan Derneği tarafından yapılan çalışmalarda, dünya üniversitelerinin müzikoloji kürsüleri ile iletişim kunılmuş. UNESCO aracıüğı üe bilimsel araştırmalara çağnlar yapılma- sı öngörülüyor. Bu yüın etkinliklerinden ba- alan şöyle tasarlanmakta: Dede Efendi pulu ve altını basılacak, beste yanşması açılacak ve tarihi Türk evi olarak korunmaya ahnmış olan Dede Efendi'ye ait ev de 'Türk Müziği Mözesi' ha- line dönüştürülecek. Aynca kitaplarla notalarla müziği ile- Dede Efendi tüm dünyaya ta- nıülacak. Umanz bu projede- tüm aydınlanmız el ele verir! 7 eylül, bugün Saygun'un 87. doğum yıldönümü Çağdaş bestecilerimizin do- ğum-ölüm günlerine bakarken eylül ayındaki tarihlere gözü- müz ılişiyor: 7 Eylül 1907 Ah- met Adnan Saygun'un 87. do- ğum yıldönümü; 15 Eylül 1972 Ulvi Cemal Erkin'in 22. ölüm yıldönümü; 25 Eylül 1904 Ce- mal Reşit Rey'in 90. doğum yıl- dönümü. Bir besteciyı anmanın en güzel yolu, mutlaka onun malıyız: Geçenlerde Arnavut- köy (Gazıosmanpaşa) semtin- deİci Cemal Reşit Rey Lisesi'- nin bir öğretmenı, gazetemize başvurarak beni buldu. Okula ismi verilen Cemal Reşit Rey'in kim olduğunu hiçbir bilen ol- madığını, devlet adamı mı. sa- natçı mı, sporcu mu nasıl hiz- • Ustaca dûzenlenmiş bir kültür politikası ile ûlkelerin kültürüne yön veren kişileri anma fırsatı yaratarak onlann yaşamlan ve sanatlanna daha alımlı bir şekilde dikkat çekilebilir. yapıtının seslendirilmesidir. Ancak kaç orkestramız yılda kaç kez Türk bestecisınin yapıtı çalar ki! Cemal Reşit Rey'in ni- ce el yazısı, özgün notası yıtmiş, özel eşyalan herkesin eündey- ken, neyse ki eski öğrencilerinin direnmesiyle adını taşıyan bir konser salonu var diye şükredı- yoruz. Burada ilginç bir olayı aktar- met vermişse bu kimliği bilmek istediklerini söyledi. Neyse ki kendisi aydın, sanatla ilgili bir kişi olarak gazetemize başvur- mayı akıl etmiş. Böylece Cemal Reşit Rey'in özgeçmişi, Türk müziğıne nasıl hizmet verdiği, yıllarca her ke- simden insanın dilinden düşme- yen Lüküs Hayat operetı, "Çık- tık Açık Alınla" marşı derlene- rek çevresindekilere anlaülmak üzere hazırlandı. Bir de resmini bulup asmasını önerdik okula. Umanz gerçekleşmiştir. Cemal Reşit Rey (1904-1985) gibi çağ- daş müziğimizin öncüsü olan bir sanatçının müzesinin kurul- mamış olması, eserlerinin bası- lıp çalınmasındaki telif hakkı sorunlannın çözülememiş ol- ması yüz kızartıcı. Güzel bir rastlantı, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nun bu yılki açıhş konserinin 24 ey- lül tarihine gelmesı ve piyanisti- miz Ayşegül Sanca'nın Azer- baycan Devlet Senfoni Orkest- rası eşliğinde Cemal Reşit'in 'Bir İstanbul Türküsü Üstüne Çeşitlenıeler'ını çalacak olması. Ote yandan Bilkent Üniver- sitesi'nin Ahmet Adnan Say- gun (1907-1991) müzesinı kur- ma çalışmalannın bu mevsimde tamamlanacağı, güzel bir ha- ber. Saygun'un tüm elyazması notalan. kitaplan, özel eşyası, piyanosu, fotoğraflan ve ma- dalyalan bu müzede yer alacak; öğrencilerin ve özellikle etno- müzikoloji araştırmaalannm hizmetine sunulacak. Ulvi Cemal Erkin (1906- 1972) bugüne kadar tüm yapıt- lan seslendirilme şansına ulaş- mış, her yazdığı gün yüzüne çıkmış tek bestecimiz! Ailesinin düzenli arşivlemesiyle ve Koral Çalgan'ın değerli kitabı 'Duyuş- lar'ın yayımlanmasıyla Ulvi Cemal Erkin'i tanıma olanak- lanmız, yapıtlanna hemen ula- şıp çalabilme, çaldırtabilme şansımız yüksek. Gönül ıster ki bu bestecileri- mizi anma günleri fırsat bilinsin ve onlann yapıtlan bir an önce 'compact disc'lere alınıp dünya piyasalanna sunulsun. Yapıt listelerine bakınca onca çalışma arasından ancak birkaç tanesi plağa geçmiş. O uzunçalarlar veya 'com- pact disc'ler de bellı bir sistem içinde çıkanlıp satışa sunul- madığı için, kimi ilgisiz bakanlı- klann raflannda tozlanmış, -kimi olmadık dolaplarda beklı- yor! Türkiye'ninnotalarlayazılmıştarihi'• Fahir Atakoğlu,belgesel müziklerini topladığı yapıtıyla, sözsüz müziğe prim tanımayan piyasada iki ayda on beş binkaset, 1400CD satışına ulaşıyor, hem de televizyon ve radyo tarafından hiç desteklenmeden. CUMHUR CANBAZOĞLU Müzik piyasasında birbirini tekrarlayan kasetler art arda plakçı vitrinlerini doldururken, kalitesizlik git gide artarken bir kaset, müzikseverierin umutla- nnı yeşertü. Fahir Atakoğlu; Yeşflada Kıbns Belgeseti, De- mirkırat, San Zeybek ve 12 Mart belgesellen için besteledi- ği müziklen kendi admı verdiği kaset ve CD'de toplamış, nite- likli müzik arayanlara hoş bir sürpriz yapmışü. Parçalar dört yıldu" kulaklar- daydı. Mehmet Ali Birand - Can Dündar ikilisınin ürettiği yakın tarihimize yönelik belgesellerde görüntüler kadar müziğin de büyük agırhgı vardı. Can Dün- dar, kasete yazdığı önsözde Atakoğlu'nun müziğinin Tür- kiye'nin notalarla yazılmış tari- hi olduğunu belirtiyordu. Atakoğlu, 1991 yılında belge- sel müziklerini Demirkırat adlı kasette toplamış, çeşitli engeller sonucu az sayıda basılan kaset- ler piyasada bulunamamıştı... I Gençlllrten gelen I ses, başkaldım Müziğe Cemal Reşit Rey'den dersler alarak başlayan Fahir Atakoğlu'nun ürettiği melodi- ler, her gün birçok reklam fil- miyle odalanmıza doluyor. On iki yıldır reklam müziği yazıyor Atakoğlu. Trafik Canavan gibi kısa TVfilmlerinide müzUde- yen genç sanatçı, belgesel mü- ziklerini topladığı bu yapıüyla sözsüz müziğe prim tanımayan piyasada iki ayda on beş bin ka- set, 1400 CD satışına ulasıyor, hem de televizyon ve radyo ta- rafından hiç desteklenmeden. Fahir Atakoğlu, için bu kaset ilk basamak, gerisi yine belgesel müzikleri ve melodik yapısı zengin denemelerle gelecek. Moğollar'dan Taner öngür'ün "gerçek bir kompoatör" dedıgı Atakoğlu, daha iyiyi arama en- dişesiyle üretmeye devam ede- cek... - Demirkırat'ın mûzikkriıu yazarken yaşca yetişemediğmiz bir dönetn üzerine çauşmıştınız. 12 Mart'ı nasıl anımsıyorsunuz? • 1963 doğumluyum. O günlerde çok küçük olmama karşın bölük pörçük bir şeyler haürbyorum, ama Talat Ayde- nrir dönemiyle ilgili hiçbir bil- gim yoktu. Birçok kitap oku- dum, aynca belgeselin metinle- ıini verdiler. 12 Mart'ı da De- Fahir Atakoğlu: Yeşilada -Kıbns Belgeseli, Demirkırat, San Zeybek ve 12 Mart belgeselkri için bestelediği müzikleri kaset ve kompakt-diskte toplayarak nitelikli müzik arayanlara hoş sürpriz yapö. Atakoğlu, on belgesel için studyoya girecek. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER) mirkırat gibi kare kare seyrede- rek çalıştım. Jeneriği daha ön- ceden hazırlamıştım; işin yüzde seksenini Belçıka'da ekran karşısında yapüm. Kasette De- niz Gezmiş'le ilgili bölümler- deki duygusal melodiler dikkat çekiyor. - BeUeğinizde Deniz Gezmiş'- le ilgili nekr vardı? • Olay, ayağa kalkıp "bir da- kika" demekti. Deniz Gezmiş de bu hareketin baslanndan bi- • Hiçbir zaman müziğirni bir türe sokmak istemedim. İçinde emprovizasyon, renk deneme- leri oluyor; caz, rock oluyor. Türkiye'de popüler tek müzik türü Türk pop müziği olarak geçiyor, o kadar. Bu nedenle müziğime farklı isim aramıyo- rum. New Age diyenler var, asansör müziği diyenler de. Fark etmiyor. - Kasetin yaponcBi Aydın Os- kay'ı tamtım yazısuıda cesur ol- olayı nasıl başladı, Birand sizi nasıl buldu? • Mehmet Ali Birand'la karşılasmam bir Amerikalı ara- cılığıyla oldu. Türkiye'ye gelip kısa filmler yapan bir Amerika- lıyla tanışmışüm. Birand, on- dan Kıbns Belgeseli içinjenerik müziği istemiş, o da beni öner- miş. Böyle başladık, gerisi geldi. - Pekiyi, bunca güzel belgesel müzikleri parasal açıdan önemli kazanç getirdi mi? m • Hiçbir zaman müziğimi bir türe sokmak istemedim. İçinde emprovizasyon, renk denemeleri oluyor; caz, rock oluyor. Türkiye'de popüler tek müzik türü Türk pop müziği olarak geçiyor, o kadar. Bu nedenle müziğime farklı isim aramıyorum. New Age diyenler var, asansör müziği diyenler de. Fark etmiyor. Belgesel yapma lüksünü reklam müzikleriyle sağkyorum. Maddi açıdan reklam müzikleriyle karnımı doyuruyorum. riydi. Kesinlikle terörist oldu- ğuna inanmıyorum, fıkir adamıydı . bence. Gençlikten yükselen ses, başkaldın önem- liydi. Bu nedenle jenerik müzi- ğinde koroyla sopranoyla genç- liğin sesinı vermek ıstedım. Gezmiş, şimdi olsa belki beş yıl yerdi, ama asılmazdı. Bu beni en çok etkileyen hatalardan bi- ridir. - Adnız, belgesel müzikçisi di- ye geçmeye başiadı. Siz, yapüğı- nız müziği nasıl tanımlıyorsu- nuz? duğundan ötürii kutluyorsunuz. Bu tür müziğin kasetini yapmak Türkiye'de gerçekten cesaret mi istiyor? • Kasetin masraflannın bü- yük bölümünü ben karşıladım. Oskay da basarak bana olan güvenini gösterdi. Kaset satma- saydı çok büyük zarar etmeye- cekü aslında. Ben kendisine te- şekkür ederek diğer yapıma- lann da onun gibi değişik mü- ak türlerine yüzlerini çevirme- lerini amaçladım. - Belgesellere müzik yazma • Belgesellerden biraz 12 Mart'la bir şeyler kazandım. Ashnda böyle işlerde parayı pek düşünmüyorsun, verdiği zevk bambaşka. Maddi açıdan reklam müzikleriyle karnımı doyuruyorum. Belgesel müziği yapma lüksünü reklam müzik- leriyle sağhyorum. Batı'da belgesellere müzik yapanlar, dakıka başına para kazanıyorlar. 1yi bir şeyler yaptıklannda. değil kendileri, torunlan bile kurtuluyor. Bizde ise bütçeler belli, onun için böy- le sürdürüyoruz yaşamımızı. Reklam müziklerini küçümse- diğim sanılmasın. On iki yıldır yapıyorum, bu ış de büyük çaba istiyor. - Bundan önce yalnız Mazhar- Fuat-Özkan'a beste verdiniz. Bir de Sertab Erener'in yeni çı- kacak kasetinde Lal adlı bir bes- teniz yer alacak. Beste isteyenle- rin çokluğuna karşın neden hep aynı isimlerle calışıyorsunuz? • Şarkıalann hepsi arkada- şım, ama aynı frekansı tuttur- mak, aynı dili kosuşmak gere- kiyor. Frekansı yakalayınca za- ten içimden beste vermek ge- liyor. Besteyi daha düşünür- ken. "Bunu Sezen iyi söyler, bu Mazhar'a yakışır" diye planlı- yorum. Bir de çoğu yapılan işe inanmıyorum. ama genç şarkı- alardan da rahatsız olmuyo- rum. Beni rahatsız eden plak şirketlerinin yaptıklan işin üze- rine çıkmak istememeleri. Ye- nilikçi olmaktan, elemekten kaçınıyorlar. IRap furyası tükenmedi Bir plak şirketi olarak 50 şarkıcı yerine on şarkıcı kad- romda bulunsun, ama adam gibi işler çıksın. Pop müziğinin ileriye gitmesini düşünen çok az. Dört yıl önce Anında Görün- tü'yü, AU Desidero'yu yaptık. Evde çalışırken Mazhar, "Bak bunu yapıyoruz, kısa sûre sonra Türkiye'de rap furyası olacak" dedi. Gerçekten yıllarca rap üretildi; ne yetenekli müzikçile- rimiz varmış; bitmedi, tüken- medi. - Türk popundan kimleri dinü- yorsunuz? • Severek her an dinleyebi- leceğim tek Mazhar-Fuat- özkan var. Sertab'la Levent'ın işleri, sürekli onlarla olduğum için bana hitap edebiliyor. Yeni arkadaşlardan da Mustafa Sandai'ın birkaç parçası güzel. Ama alıp da dinlediğim kaset yok. Radyoda bazen güzel me- lodilere rastlıyorum. - Poptaki bu kısniık nasıl gj- derilebiür sizce? • Herkes istediğini yapsın, istiyorsa başkasını da taklit et- sin, ama değışiklik getireceklere de yol açılsın. Etnık müzikler çıksın. ABD'de nasıl zencisi, Is- panyol'u kendi müziğini yapı- yorsa bızde de ömeğin Ermeni bir vatandaş çıksın, müziğini tanıtsın, çeşit olsun. IHer şsy aynı kaptakaynıyor Bizde her şey aynı kapta kaynıyor. Beni listede 18. sıraya koymuşlar, Emel 5. sırada. Ben onunla aynı ligde olamam ki. Bu kısır ortam değişik bakışı olan insanlarla giderilebilir. Ör- neğin Ahmet diye genç bir arka- daş geldi Almanya'dan. Çok güzel melodileri olan besteleri var. Hafıf bir Doğu gırtlağına sahip. Prince tarzında söylüyor. Bu adamın elinden tutulmalı, çünkü pop için yeni bir renk o. - Biraz da gelecek için projele- re geieiim. Programda ne gibi çalışnıalar var? • Önceliklc Can Dündar'la on tane belgesel hazırlayacağız. Kasımda başlayacağız. Bunlar birbirinden farklı, 40 dakikalık belgeseller olacak. 10 Kasım'a, Atatürk'Ie akrabalığı da bulu- nan ve ona büyük bir tutkuyla bağlanmış olan Fikriye Hannn'ı odak almış bölümü yetiştirme- ye çalışacağız. Diğerleri Şeyh Sait İsyanı, Menemen, Kalbbn Ege'de Kaldı gibi ilginç bölüm- ler olacak. San Zeybek'in iki te- masını birleştirip Sezen için Alarurca diye bir parça yaptım, Sezen'in yeni kasetine hazırla- yacağız bunu.Ekimde, Maz- har-Fuat-özkan'ın yeni kaset- leri için studyoya gireceğiz. Ama benim için asıl önemlisi bundan sonra yapacağım CD'- nin çahşmalan. Canlı kayıt için büyük bir oda yapürdım. Türkiye'de kafaca anlaşüğım bütün insanlarla bir araya gelip burada müzik yapacağız. Onla- nn yeteneklerini ön plana çı- kartacak parçalar seçeceğiz. Se- zen Aksu olacak, Erkan Oğur olacak, Omo (Tunc) gelecek. Amerika'da Arto Tunc, Ara ve Melik Yirmibir'le studyoya gir- dik ve iyi şeyler çıkardık. İki parça hazır bile. Şubat ayına kadar bu CD'yi bitireceğim. Bu zengin ekiplerle birkaç konserden sonra CD'yi tanıtım için sahneye 30 kişiyle çıkıp Türkiye'de de iyi müzik yapıldığını kanıtlayacağız ve bu müzikle gençlere yol açmaya çalışacağız. DUSUNCEYE SAYGI MEMET FUAT .__ Dağlarda Yüreğim William Saroyan'ın çok sevdiğim bir kısa öyküsünün adı bu: Dağlarda Yüreğim... Aynı adla bir de oyunu oldu- ğunu biliyorum, ama onu bulup okuyamadım. Belki de bu öyküsünü oyunlaştırmıştır. Nerden geldi şimdi aklıma Saroyan'ın öyküsü? Birkaç gündür bende nedense sürekli çağrışımlar ya- ratan bir kitap okuyorum: Nursen Karas'ın gezi notları... Adı Fotoğraf Çektiğim Dağlarda... Bir yerde şoyle diyor yazar: "Kitapların arkasına genellikle yazarın bir fotoğrafı konur. Ben kitaplarıma hiç fotoğraf koymadım; insanın bedeninden çok ruhuyla varolduğunu, olabileceğini dü- şünenlerdenim. Çok merak eden beni görmek için dağ- lara bakabilir ya da dağ fotoğraflanna. Çünkü ben onla- ra baktığımda, havalarını kokladığımda hep varlığımı duyarım; hem desonsuz boyutlarda." (s. 164) On kapakta, kapak içlerinde, girişte dağ fotoğraflan... Dağlardan yerleşim bölgelerine, ınsanlara doğru inili- yor... Kitapta saatlerce bakılabilecek fotoğraflar var... Evet, tıpkı Saroyan'ın öyküsündeki adam gibi, bu ya- zarın da yüreği dağlarda... Biliyorsunuz, Nursen Karas bir öykücü... Gezilerinde fotoğraf da çekiyor. Gerçi bir fotoğraf sanatçısı olan ko- cası, "Sen fotoğrafçı değil, kayıtçısın" diyormuş, ama bana sorarsanız, aşırı titizlikten doğma bir yargı bu... Belki de bilmediğimiz bir yanı, bir gizi vardır fotograf- çılığa geçmenin... Neyse, konumuz başka... Nursen Karas'ın kitabında üç yolculuk anlatılıyor. Üçü de daha önce gazetelerde yayımlanmış: "Adıyaman Nemrut'u" (Yeni Ortam, 31 Ağustos-13 Eylül 1973); "Ho- pa'danHakkâri'yeI"(Po\\X\ka, 8-18Kasım 1976); "Hopa'- danHakkâri'ye II"^ (Dünya, 16Nisan-7Mayıs 1978). Yakın yolculuklar değil bunlar. ilkinin üstünden tam 21 yıl geçmiş. Ama bu eskilik kitabın önemini azaltmıyor. Tam tersine... Yakın geçmişimizde, şu ya da bu yörenin durumu, gözlemesini bilen bir yazarın anlatımıyla, günü gününe çekilmiş fotograflarla saptanmış oluyor. Çağrışım: Fikret Otyam'ın "Gide Gide" dizisini pırıl pırıl basıp geleceğe bırakmayı ne kadar istemiştim. Arkasını geti- remedik. Yayımladıklarımız da özlediğim gibi olmadıy- dı. Çağrışım: Bu işi başlatan, ilk örneklerini veren Yaşar Kemal'dir. "Cumhuriyet" gazetesinde çalışırken yaptığı röportaj- larla bir çırpıda ünlenivermişti. Kanımca, bu tür gezi notlarının, röportajların, sapta- maların kitaplaştırılması, el altında tutulması, ülkemizi, ulusal kimliğimizi tanımamız, değerlendirmemiz açısın- dan çok önemli. Çağrışım: Salt bu noktada değil, kitabı elime aldığımdan beri ka- famda dolaşıp duruyor Ara Güler "Fotoğrafsanatdeğil- dir. Bir tanıklıktır, o kadar..." Ne var ki, sanatçı ya da kayıtçı, kimin makinesinden çıkmış olursa olsun, fotoğrafın gücü korkunç .. Doğa, yerleşim bölgeleri, yollar, çarşılar, evler, çeş- meler, tapınaklar, sanat yapıtlan, insanlar, toplumsal ilişkiler, duruşlar, bakışlar, hepsini, bir kıpıda, olduğu gi- bi donduruyorsunuz. iç dünyalarL Onlarda inanılmaz bir biçimde yansıyor görüntülere... . -'. Fotoğraf Çefr f iğim Dağlarda'run yetmiş birinci sayfa- sında bir resim var: Üççocuk... Dokuzon yaşlarında, iki- si oğlan, biri kız; arkalarında iki buzağı, bir inek; bir çatal ağaç (incir olabilir); bir tahta bölme; yerler kıraç, kuru otlar, çalılar... Çocukların ayaklarıyla üstleri çıplak, yal- nız pantolon giymişler... Büyücek oğlanla kız resmin sol alt köşesinde, içi boru gibi oyulmuş bir kütüğün üstünde oturuyorlar; öbür oğlan hemen arkalarında, biraz yan- da, ayakta. Oğlanlann saçları bir süre önce makineye vurulmuş, uzamakta. Kızın arkadan bağlı saçları dağı- nık; dizine dayadığı sol kolunda üç ya da dört tane bilezik var; sağ eli ağzında, sızlayan dişini bastırıyor gibi. Büyü- cek oğlanla kız makinenin biraz sağındaki bir yere bakı- yorlar. Orada bir şey oluyor, çünkü yarısı resmin dışında kalan buzağı da başını o yöne çevirmiş. Ama bütün ilgi- leri üstüne çekecek kadar önemli bir şey değil anlaşılan. Ayaktaki oğlanın baktığı yer ötekilerin baktığından baş- ka. Arkasındakı buzağı ise ona bakıyor. Ama işte hepsi bu kadar, bundan ötesini yazıya geçi- remezsiniz... Bundan ötesi gözle iigili... Ne düşünüyorlar? İç dünyalarında neler oluyor? Kim yanıtlayabilir? "Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum." Çağrışım: Ya fotoğraflara bakıp öykü yazanlar? Herhalde kendilerini yazıyorlar... Fotoğraf sanat mıdır, tanıklık mıdır tartışmasında doğ- ru bir sonuca varmak isterseniz, açın Fotoğraf Çektiğim Dağlarda'nm yetmiş birinci savfasını, bakmasını bilen- lere, orada her şey açık açık anlatılıyor... Altııı Portakal ada\laıı belli oldu Kültür Servisi -31. Antalya Altın Portakal Film Festivafi'- ne katılacak filmler belli oldu. 1-5 ekim tarihleri arasında ya- pılacak festivale kaülacak 19 fılm şu şekilde sıralanıyor: "Acüar ve Arzular" yönet- men Ahmet Hoşsöyler oyuncular Perihan Savaş, Ka- milöztürk. "Adada Son Gece" yönet- men Cemal Gözütok, oyuncu- lar Meltem Doğanay, Serdar Güreş. "Aylaklar" yönetmen Altuğ Savaşal oyuncular Ned- ret Güvenç, Haluk Kurtoğlu. "Babam Askerde" yönet- men Handan İpekçi. oyuncu- lar Gülnihal Yazjcı, Ceylan öcal, Yunus Gencer. "Balkan Balkan" yönetmen Gyula Maar, oyuncular Alina Nede- la, Funtek Frigyes. "Bir Aşk Uğruna" yönetmen Tunca Yönder, oyuncular Türkan Şoray, Can Gürzap, Faruk Pe- ker. "Bir Yammız Bahar Bahçe" yönetmen Bilge Olgac, oyun- cular Sibel Turnagöl, Halil Er- gün. "Bize Nasd Kıydınız" yö- netmen Metin Çamurcu, oyuncular Sinem Dinçay, Yalçın Dümer. "Gece, Metek, Bizim Ço- cuklar" yönetmen Atıf Yıbnaz oyuncular Derya Arbaş, Deniz Türkah', Uzay Hepan, Deniz Atamtürk. "Günah Tohumu"- yönetmen Şahin Gök. oyuncu- lar Sibel Turnagöl, Ismet Öz- han, Salih Güney. "İş" yönet- men Ahmet Faik Akıncı, oyun- cular Sumru Yavnıcuk, Ber- han Şimşek. "lz" yönetmen Yeşim Usta- oğju oyuncular Nur Sürer, Derya Alanora, Aytaç Arman. "Kadere Kırkbeş" yönetmen Yavuz Yalınkılıç oyuncular Meral Konrat, Muhammet Taflan. "Karanlık Sular" yönetmen Kutluğ Ataman oyuncular Gö- nen Bozbey, Metin Uygun. "Manisa Tarzanı" yönetmen Orhan Oğuz oyuncular Serap Sağlar, Talat Bulut. "Sessiz Çığlık" yönetmen Şahin Gök oyuncular Meral Oğuz, tsmet Özhan. "Yengeç Sepeti" yönetmen Yavuz öz- kan, oyuncular Macide Tanır, Derya Alabora, Şahika Te- kand. Sadri Altşık. Mehmet Aslantuğ, Ege Aydan. "Yumuşak Ten", yönetmen Orhan Aksoy. oyuncular Me- ral Oğuz, Ekrem Bora, konuk oyuncu Mahmut Cevher. "ZD- ler" yönetmen Eser Zorhı, oyuncular Meral Oğuz Ahan Gördüm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle