27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ır SAYFA CUMHURİYET 30EYLÜL1994CUMA 14 KULTUR AltmKoza, politikaıungölgesindekaldı CUMHUR CANBAZOĞLU Yerli sinemamn önemli ran- ievulanndan 8. Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali'nin sinema bölü- 3iü, Yılmaz Güney Toplu Film Gösterisi ve yanşmaya katüan film- <er programı dışında, birincilerini se- jerek sonaerdi. "Bir Sonbahar Hikayesf'nin (yö- neten Yavuzözkan) En İyi Film, Er- ien Kral'ın "Mavi Sûrgün"le En tyi Yönetmen, Zuhal Okay'ın "Bır Sonbahar Hikayesi"yle En İyi Kadın Oyuncu, Mehmet Aslantuğ- un "Yalancı"yla En İyi Erkek Oyuncu, Füsun Demirel'in "Ay Vakti"yle En İyi Yardıma Kadın Oyuncu, Fikret Hakan (Yalancı) ve Tuncel Kurtiz'in (Ağn'ya Dönüş) En İyi Yardıma Oyuncu seçildiği Altın Koza'da sonuçlar fazla tepki almadı. Şener Şen'in jüri karannı beklemeden salonu terk etmesi, ma- gazin basınının yakaladığı tek ilginç olaydı. Jürinin halktan seçilmesi, de- dikodulan önlemesine önledi, ama bir başka soruyu da tartışmaya açtı: Halk jürisi ne derece yeterli? Festival öncesi çeşitli kuru- luşlardan seçilen 65 kişüık halk jüri- sinden, ancak kırk üye dört gün bo- yunca on iki filmi izleyip oylamaya girebilmişti. Bazı sinemaalara göre, halk jürisi, yapıtlannı sanatsal vees- "tetik açıdan değerlendirmezdi. Bakanın politik şovu 17 milyara mal olacak festival için Adanahlar, her türlü fedakarhğı yapmaya hazırdı, işlerin yolunda gitmesi için herkes elinden geleni yaptı. Ancak konuklan ağırlamakla uçakla geürip götürmekle iş bitmiyordu. Organizasyon son dere- ce kötü işledi. Etkinlikler zama- nında başlamadı, basın mensuplan olup biteni izleyebilmek için festival noktalan arasında mekik dokudu. Aksakhk çıkmasında poliukacı- lann Altın Koza'yı olabildiğince kullanma isteğinin büyük payı vardı. Adana'dan milletvekili seçi- len Kültür Bakanı Timurçin Savaş, her fırsatta gündemi kendıne çevir- mek endişesindeydi. Bu arada Sa- bana Kültür Sitesi'ndeki Atatürk anıtını açarken bandonun mehter marşı çalması da talihsizlikti. Altın Koza sonuçlannın açı- klanacağı yer değiştirilerek son anda bakan ve vali tarafindan sanatçılara yemek verilen salona alındı. Kendi- leri belü ki rahatlannı bozmak istememişlerdi; Belediye Tiyatrosu'- na kurulan onca kamera ve diğer malzemeler "sabırla" restorana taşındı, sonuçlar yemek masalannın arasında açıklandı. Dayamşma gecesi olayb geçti Festivalin ilgiyle beklenen bölü- mü "Sinema Oyunculanyla Dayaıu- şma Gecesi" olaylı bıtti. SODER ve ÇASOD'un sağkk sorunlan olan sinemaalara yardım amacıyla öna- yak olduklan gecede, Açıkhava Ti- yatrosu'nu dolduran on bin kişiden yalnız iki bininin biletli çıkması, sa- natçılann tepkisini topladı. Hatta kulislerde, basılan bilet sayısımn se- kiz yüzde kaldığını söyleyenler vardı. Adana Büyükşehir Belediye Baş- kanı Aytaç Durak ,geceden bekle- nen 500 milyonu kendilerinin ta- mamlayacağını belirtti ve sorun bü- yümeden halledildi. Bu arada Sinema Emekçileri Sen- dikası (SİNESEN), bu tip gecelerin Mehmet Aslantuğ 'Yalancf fılminde (solda), Adana'da sanatçılar 'sevgi yürüyüşü'nde (üstte), Zuhal Olcay 'Bir Sonbahar Hikayesi'nde (sağda). sinema çalışanlannın haklannı al- masını geciktirdiğıni. yasalara ulaş- mada zorluk çıkardığını iddia edi- yordu. Yılmaz Güney'e ilgi yok Gecenin yıldızı Emrah'u. Tri- bünleri dolduran Adanalılar, diğer sanatçılann seslendirdıği her parça arasında "Emrah'lanna" kavuşabil- mek için tezahürat yaptılar. Gecenin sunuculanndan Gülsen Tuncer inat- la diğer şarkıcılann da başanlı oldu- ğunu seyirciye anımsattı durdu. Altın Koza'ya oranla daha büyük ve deneyimli bir organizasyon olan Antalya Altın Portakal'ın daha önce hiçbir festivale kaülmayan fılmleri yanşmaya kabul etmesi yönetmenleri tercih yapmaya zor- ladı. Bu tercihte ibre Antalya'dan yana dönünce Adana, eski fılmlerle doldu. Adanalı sinemasever de Fılmlere ilgj göstermedi. Galleria Yılmaz Gü- ney Sinema Salonu'nda vizyona gi- ren fılmleri elli ile yüz kişi arasında bir kitle izledi. Adana'da 80 bin lira olan sinema bilet fıyatlan, festivalde beş bin liraya indirilmiştı, ancak yine seyirci yoktu. Altın Koza'da sinemacılan üzen diğer gelişme de bir zamanlar Ada- na'yı ayağa kaldıran Yılmaz Gü- ney'e ilginin azalmasıydı. Güney'in "LJımıt" unu bir avuç insan izlerken "Ölümönün 10. Yılında Yılraaz Gü- ney Sineması" başlıklı oturuma da az sayıda dinlevici geldi. Oturumda- ki konuşmacılar, mitos haline getiri- len Yılmaz Güney'in sanatçı yönü- nün genç kuşaklara sağlıklı jansıtı- lamadığının altını çizdiler. Ödül ge- cesi sahneye çıkan Fatoş Güney de yine cılız alkışlarla karşılandı. Festivalin olumlu yönleri de vardı tabii. Öncelikle öğrenci Fılmlerine veri- len destek çqjf önemliydi. Bu fılmler yine yeterince halka ulaşamadı, ama genç sinemacılar bir araya gelerek tartışma olanağı buldular. Sinemacı ağabeyleri, ablalan on- lara kuru bir kutlamadan öte, ilgi göstermeseler de inatla bu festivalde varlıklannı sürdürdüler. Birinci yönetmenefilmolanağı Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, düzenlediği basın toplantısı- nda, gelecek yıl festivalin bütçesini biraz kısıp elde edilecek parayla bi- rincı yönetmene Altın Koza adına film yapma olanağı tanınacağmı açı- kladı. Altın Koza'nın sekizincisi sona ererken sinemacılar 1995'te göriiş- me umuduyla kente veda ettiler, ye- rel yöneticiler de gelecek yıl festiva- lin daha görkemli yapılacağı konu- sunda vaatte bulundular. Bu noktada Adanalılann açıkça bazı konulan tartışmalan gerekiyor: Sokaktaki adamdan kopuk, sine- mayı özendirici hiçbir özelligj olma- yan, konserlerle popülaritesini ko- ruyacak ve büyük ödüllerie sine- macılan çekip kenti tanıtacak bir festival mi yoksa Adana'nın yerli si- nemadaki eski ağırlığını kazanması- na dönük, iyi organize edilen. ciddi ve yapıcı bir festival mi olacak doku- zuncu kez doğacak Alun Koza? SODER'le işbirliği yapan CASOD baskanı Halil Ergiin: Dkeliberaberlik olabilirÇağdaş Sinema Oyunculan Derneği (ÇASOD) Başkanı Halil Ergiin, son dönemde sa- natçıhğının yanında politikaya soyunması ve derneğin kararlany- la da dikkat çekti. ÇASOD'la SO- DER'in (Sinema Oyunculan Der- neği) ortak adım atüklan yardım konserlerinde başrol yine Halil Ergün'ündü. İki buçuk yıldır baş- kanhğı sürdüren Ergün, 8. Altın Koza Kültür ve Sanat Festivali'- nde Sinema Emekçileri Sendikası (SİNESEN) tarafından sinemacı- lann sırtından reklam yapmakla, dayamşma konseri gibi günlük çözümler peşinde koşarak yasal çalışmalann önünü tıkamakla suçlandı. Festival sırasında suçlamalan yamtlayan Ergün, sendikanın çıkışının üretimsizliğin üretimi olarak değerlendirilebileceğini; bu tür kısırçekişmelerin bireysel duy- gulann ağır basmasından kay- naklandığını belirtti. - Altın Koza'da sinema emek- çilerinin sağlık sorunlarına bir de- rece çözüm getirmek amacıyla dü- zenlenen geceden sonra ÇASOD'- la SODER'in birleşecekleri telaf- fuz edilmeye başlandı. Bu konuda gelişmeler neler? Birleşme beni aşan bir konu. Gerekiyorsa birleşme olur, ama bu, örgüt yönetim kurullannın işi. Son aylarda arkadaşlanmızın sağlık sorunlanyla ilgili olaylann artması üzerine yönetim kurulu- muza, geliri bir fonda toplanacak* gece düzenlenmesini önerdim. Hastahk ferman dinlemiyor. Her sektör kendi sağlık sorunlannı çözmek zorunda. Hülya Koçyiğit'e açtım konuyu. Bu anlamda dayanı- şmanın gerekliliğine karar verdik. İki yönetim kurulundan da olumlu karar çıktı. İleride bu dayaruşmanın ilkeli bir beraberliğe dönüşmesi de düşünülebilir. Mesleki sorunlar or- taktır, ancak sanata bakışta farklı pencereler söz konusudur. Bir diyalog eksikliği yaşadık - Peki başlangıçta ikiye aynlmanın nedeni neydi? Dünya ve Türkiye değişirken sine- ma içinde de oyunculuk, yönetmen- lik, yaraüalık bazında değişim ol- maması olanaksız. Bu süreçte geriye kalanlar ve yüzünü ileriye çevirenler ortaya çıktı. Biz derneğe çağdaş adını verirken sanatın daha çağdaş hale getirilmesini hedefledik. Ancak SODER'de de bu tip insanlar yok değil. Bir de diyalog eksikliği ya- şadık geçmişte. Bazı arkadaşlar ala- turka davranıyorlardı. Lonca mantığıyla daha çağdaş mantığın çatışmasıydı bu. - DİSK'e bağlı Sinema Emekçileri Sendikası (SİNESEN) Adana'daki davanışma gecesi öncesi bu tür orga- nizasyonların yasal sonuçlara ulaş- mayı aksattığını. sinema emekçileri- nin sırtından dilencilik yapıldığını id- dia etti. Bu çtkışı nasü yonımluyor- sunuz? Ben şu anda SİNESEN Yönetim Kurulu üyesiyim de. Bu yapılanın Çağdaş Sinema Oyunculan Derneği (ÇASOD) Başkanı Halil Ergün, ÇASOD ile SODER'in gerekiyorsa birleşebileceklerine değinerek, 'Bu, örgüt yönetim kurullannın işi. İleride Adana'daki dayanışmanın, ilkeli bir beraberliğe dönüşmesi de düşünülebilir' dedi. Ergün, SİNESEN'in suçlamalannı da 'Sağlık sorunlan konusunda gecikme olmaz, acil sonuç için halka gitmek normar biçiminde yanıtladı. doğru olmadığını söylemek istiyo- rum. Ne Hülya Hanım'ın ne de be- nim bu tür organizasyonla manşete çıkmak gibi bir derdimiz var. Sanat- sal çalışmalanmla manşete çıkmanın tadını yakalamayı amaç- lanm her zaman. Onlann kötü kalp- li olduğuna inanıyorum. Soruyo- rum: İki buçuk yıldır muhtaç sa- natçılann işlemlerini kim yapıyor devlet kapısında. kim para istiyor? Sendika istiyor. Bu yoruma göre on- lann yapuklan da dilencilik. İnsan- lann sağlık sorunlan konusunda ge- cikme olamaz. acil sonuç için halka gitmek normal. - Altın Koza'da birçok ses sa- natçısının katddığı gecede tribünierde on bin seyirci olmasına karşın iki bin Hep özgür yaşadıKültür Servisi - Tiyatro ve sinema oyuncusu Madeleine Renaud, gecen hafta 94 yaşında, Neuilly'deki Ameri- kan Hastanesi'nde yaşama veda etti. Unutulmaz rollerin oyuncusu Rena- ud, eşi Jean-Louis Barrault'nun ocak ayında ölümünden sonra oldukca sarsılmıştı. Sanatçı, bir manasürda ya- şama karan alır gibi oyuncu olmaya karar vermiş ve tüm hayaüru bu işe adamışü. Burjuva ve varlıklı bir ailenin kızı olarak 1900 yılında dünyaya gelen Re- naud'nun babası, fızik profesörüydü. Çocukluğu Chaussee de la Muette'te gecirmişti. Babası öldûkten sonra dul kalan annesi ve anneannesi ile birlikte yaşamaya başlayan Renaud, o yıllar- da yavaş yavaş kendi ayaklannın üs- tünde durmaya başlamış, şapka yapımını ögrenmişti. Edebiyatk da çok yakından ilgiüydi Renaud. Le Courrier de L'Ofee'ın yayımladıği masallan yanyordu. Ede- biyattan çok hoşlanıyor, özellikle şiirle ügileniyordu. 1918'de, Edmond Ros- tand'ın "La Bnıette" adh şıinni Come- die Françaises üyelennden Maurice de Feraudy'nin önünde ezbere okumuş- tu. Renaud'dan çok etküenen Fera- udy, ona konservatuvara hazır- lanrnası gereküğini söylemişti. 21 yaşmda Comedie Françaises'da kariyerine başlayan Renaud, 24yıl bo- yunca burada aktif olarak görev almıştı. Çok farklı tarzlarda, çok çeşit- li roUeri canlandıran sanatçı, çok ba- şanlı yorumlanyla dikkati çekmişti. Madeleine Renaud, kadınlığa ilk adırnı attığı günlerden ölümüne dek hep özgür yaşadı. 1940 yılında Barra- ult ile evlenmeleri herkesi çok şaşırtmışü. Tiyatrolann prensi, tutku- lu bir aanarşist. Gordon Graig'in teori- lerinin savunucusunun Barrault'yla böyle bir ilişkiye girmesine anlam ve- remiyordu. Renaud, 1946 yılında Bar- rault ile kuracaklan tiyatronun çahş- malanna başlamıştı. "Jean-Lois ve mükemmel gnıbumuzla birlikte hem klasikleri hem de a\ant-garde eserleri sahneleme şansına kavuşacağız" diye- rek heyecanını belirtiyordu Renaud. İkisi böylece başanlannın doruğu- na çıkmışlardı. Ancak hiçbir zaman bunun, olağanüstü yetenekleri saye- sinde olduğunu kabul etmediler. Madeleine Renaud, sahnede hissettiklerini ve çalışma stilini şu söz- lerle anlatıyordu: "Kendüni çok ye- tenekli bubnıryorum. öncelikle, benim en büyük şansım çok nitelikli oyunlar ve roOer bulmakn. Gerisi organizasyonla ve çakşmayla haDedilebüen şeyler. Aslında bohem olan ve vaktinin çoğunu düş kurrnakla geçiren Renaud, bir bilgeyi andıran havasıyla Jean-Louis Barrault'yu etkilemeyi başarmıştı. Madeleine ve Jean-Louis Barrault unutulmaz bir ikili olarak da tiyatro tarihine geçti. Tekstierfizerindeçalışırken ben de her- kesin benimsediği >öntemi kullanıyo- nım. Cümleleri aptal aptal defalarca tekrar edip zihnime verleşmelerini sağlıyorum. Tekrarlama faslı gerçek- ten çok sıkıcı, hamile bir kadın gibi çok uzun bir süre beklemek zorunda kalı- yorsunuz. Sonra rahatlama anı geliyor ve doğum gerçekleşiyor. Eğer sejırci sahnede izlediği oyundan memnun olu- yorsa ben de se>incten deli oluyonım. Sahneye gbmeden birkaç dakika önce Jean-Louis ile sökülmüş bir elbise, çalı- şmayan spot, gruptaki bir rahatsızln ktan söz etmem onu da oldukça şaşırtı- yor. Canlandırdığım kişiİik beni egemenliği altına alıyor. Perdeier ka- pandığında ise ben yeniden Madeleine Renaud olarak v aşamıma de\ am ediyo- nım. Kimseden saklayacak bir şe\im yok. Her şey aslında bu kadar basit işte." Renaud ve Barrault kurduklan Ma- rigny Tiyatrosu'nda olağanüstü güzel- likte oyunlar sahnelediler. Bunlar arasında Barrault'nun Andre Gide'le birlikte çakşüğı Salacrou'nun "Les Nııits de la Coiere", Albert Camus'nun "L'Etat de Siege", Montherlanfın "La Repetition ou L'Amour Puni d'Anou- ilh", Giradoux'nun son o>aınu "Pour Lucrece". Paul Claudel ın "Christophe Colombe" adh oyunlan sayılabilir. 1959, sanatçı için çok önemli bir yü oldu. Zamarun Kültür Bakanı Andre Malraux tarafından Odeon'a davet edilen topluluk oyunlannı artık orada sahnelemeye başlamıştı. 1968 mayısı- nda gerçekkşen öğrenci hareketlerinin ardından sanatçılar Odeon'dan, neh- rin diğer yakasına. Elysee-Monmart- re'a sürgüne gönderildi. 1974 yılında, Renaud, Orsay'da "en iyi Samuel Bec- kett yorumcusu" olarak inanılmaz de- recede başanh oyunlar sahneledi. Bi- üp tükenmez enerjisini ve yeteneğini Beckett'in avant-garde oyunlannı sahnelemek amacıyla harcadı. "Mııtlu Günler", "HaroM ve Maade" çok bü- voik başan kazanaan Beckett oyunlan arasmdaydı. 1981 yılında tiyatro Rond-Point Ti- yatrosu adını aldı. Madeleine Renaud, Marguerite Duras'nın "Savannah Bay" ve Beckett'in "Mutlu Günler"ini sahneledi. 1989 yılında şiddetli bir grip yüzünden Marguerite Duras'nın "Sev- gili" adlı oyunu üzerine çahşmalanna ara vermek zorunda kaldı. O >ıllarda tam 89 yaşmdaydı ve o hastalıktan sonra bir daha sahneye dönemedi. Jean-Louis Barrault onu Chate- aubriand'm şu sözleriyle tanımlıyordu: "Hic yoktan sinirlenebflir ama hiçbir şe> onu sarsamaz." Madeleine Renaud, eşi Jean Louis Barrault ile unutulmaz bir ikili\di. bilet satıldığı anlaşüdı, sonra Büyük- şehir Belediye Başkanı Aytaç Du- rak'ın girişimiyle olay kapandı. Nasd bir çözüm bulundu? Geceyi biz bilet basıp gişelere adam koyarak organize etmedik. Yılmaz Zafer Gecesi'nden sonra teklif Adana Belediyesi'nden geldi. Hedef bir geh'r vardı, onu alacaklık. İnsanlann bedava girmesi, şehirde böyle bir alışkanlığın olması bizle ilgili değil. "Açıkhava tiyatrosu on bin kişi aln-" demişlerdi, hesaba göre beş yüz milyon tutuyor. Bize bu mik- tan verecekler. Birlik oimazsa kaybedersiniz - Politika her fırsatta sinemayı kul- lamyor. Sinemacılar neden TBMM'- yi haklan konusunda harekete geçire- miyor? Siyasetin niteliğj ortada. İnsanlar siyaset yapmak istiyorlarsa kendileri dışındaki bazı güçleri de kullanmak zorunda. TBMM'yi harekete geçi- rememenin suçu siyasetçiler kadar sinema sanatçılanna da ait. Son dö- nemde eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar, "Buyrun çalışın. Yasal ve sa- natsal çözümleri sivil toplum örgütle- rinin toplantılarından, raporlanndan çıkacak doğrultuda izleyeceğim" de- mişti. Biz bir araya gelemedik, so- nuçta hukukçular hazırladı. Hak et- meler, var olmalar yukandan gel- mez. Siz birlikte davranmayı becere- miyorsaruz kaybedersiniz. - Derme çatma festivallerin si- nemamıza ne kadar yaran oluyor? Derneğimizi kurduğumuz gün Adana, Antalya ve Ankara festival- lerine resmi yazılar gönderip bu or- ganizasyonlann tecimsel kaygı taşı- maması, siyasal bir tahvil olmaması, panayıra dönüştürülmemesi konu- sunda görüş bildirdik. Festivallerde o yöre halkı ve Türkiye sineması bir sezonun yorgunluğunu giderir. Ye- rel yönetimlerin sanatı ve kültürü obje yaparak kendi varlıklannı taru- tmalanda normaldir. Ancak festival düzenlemek kolay değildir. Çoğulcu anlayış gelmeden her şey aksar ve ye- rel ölçüdeki rekabetin içine çekilmek ıstenir sanatçı. Son dönemde olumlu gelişme olarak bu işin ciddiyeti ko- nusunda yerel yönetimlerde ve katı- lanlarda bir sana var, bunu gözlem- liyorum. En doğru oyuncu yum • Altm Koza'da Yolcu fılmiyle En İyi Erkek Oyuncu adayıyduuz, bu roUe iddialıydınız, ama yine olmadı... Yirmi yıldır fılmlerim festivallere giriyor, daha bana ödül vermediler. Çok iyi oyuncu değilim, ama en doğ- ru oyuncusu benim Türk sine- masının. Tartışmak isteyen varsa çıksın. Ama doğru oyunculuğun pek önemh' olmadığını yıllar önce an- ladım. Tabii festival sonuçlan süb- jektiftir, ama benim alamamam bi- raz kronik hale geldi. - Söylentileri önlemek için Altm Koza'da halk jürisi oluştunıldu. Halk jürisi \ararlı mı sizce? Bu halk jürisi değil. Çeşitli kuru- luşlardan altmış kişi seçilmiştir, ön jürinin biraz genişîetilmiş şeklıdir. Ben 'Kaşık Düşmanı'yla Paris'te halk jürisi ödülü aldım. Her seansta sinemadan çıkanlar sandıklara oy- lannı atıyorlar. Festival bitince sandıklar açılıyor, oylar sayıhyor. Gerçek halk jürisi bu. Tadı başka oluyor bu ödülün. Diğer yanda sine- mamn estetik endişeler içerdiği ko- nusu var. Halk burüan fark etmeye- bilir. O zaman jüri bu işe kafa yor- muş, sinemamn belli alanlannda uz- manlaşmış, yetkinlik taşıyan insan- lardan oluşur. Altın Koza'daki ne bu jüriye benziyor, ne de halk jürisi- nc. Böyle şey olmaz. Tarih öğretimi üzerine sempozyum • Kültür Servisi - Tarih Vakfı ve Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi'nin İzmir, Buca'da düzenlediği tarih öğretimi ve ders kitaplanyla ilgili sempozyum dün başladı. 1 ekune dek sürecek olan sempozyumda 'Tarih Öğretiminin Sorunlan', 'Küreselleşen Dünyada Tarih Öğretiminin Amaçlannın Yeniden tanımlanması', 'Tarih Öğretimine Yönelik Çahşmalar ve Değerlendirilmesi', 'Doğru Bilinç Oluşturmakta Tarih Öğretiminin Önemi', "Türkiye'de Tarih Ders Kitaplan ve UN ESCO'nun önerileri', "Yabana Orta öğretim E>ers Kitaplannda Tarih Bilinci Sorunsalı: ABDÖrneği', 'Tarih Metinlerini Okuyarak.Anlama Stratejileri: Karşılıklı Öğretim Uygulaması', 'Ders Kitaplannda Avrupa Tarihi', 'Tarih Ders Kitaplannda Anadolu Uygarhklan'. 'Lise Tarih Kitaplannda İslam', 'Türk Devrim Tarihi Dersleri Üniversitede Nasıl Verilmelidir' gibi konulareleahnacak. Sempozyuma katılacaklar ise şöyle sıralanıyor: Galip Karagözoğlu, Orhan Silier, Bozkurt Güvenç, İlhan Tekeli, İlber Ortayh, Orhan Koloğlu, Mete Tunçay, Sina Akşin, Afşar Timuçin, Halil Berktay. Necdet Sakaoglu, B. Eyüp Ertürk, Yücel Kabapınar, Erdal Aslan, L. G. Koullapis, Didem E. Erpulat, Kemal Açıkgöz, Leyla Bihci, Fersun Paykoç, Kamile Ün Açıkgöz, öülnur Tannöğen, Şabri Sürvegil, Semra Somersan, Özer Ergenç, Büşra Ersanlı Behar. Zeki Ankan, Recep Yıldınm, Sabri Yetkin, Gönül Orhonlu, Ergün Aybars, Mustafa Safran, Murat Çizakça, Herkül Milas, C. Neumann, Nuri Bilgin, Zafer Toprak ve Salih Özbaran. MFSAK Sezonuna Merhaba' • Kültür Servisi- 1994İFSAK Fotoğraf Ödülü'ne layık görülen Şakir Eczacıbaşı, İFSAK onur üyeliğine layık görülen Seyit Ali Ak ve on ile yirmi yıldan uzun bir süredir üyeliğini devam ettiren on beş üyeye cumartesi günü düzenlenecek "İFSAK Sezonu'na Merhaba" yemeğinde şükran plaketleri verilecek. Aynca 1993-94 döneminde "İFSAK Ayın Fotoğrafi" yanşmalannda dereceye giren 3 İFSAK üyesi de plaketlerini alacak. Fotoğraf ve sinema amatörlerini bir araya getirmek amacıyla düzenlenen "İFSAK Sezonu'na Merhaba" yemeği, cumartesi akşamı saat 20.00'de 1. Levent'te Türkiye Spor Yazarlan Derneği Sosyal Tesisleri'nde yapılacak. Avustralya Film Festivali, 8 ekimde • Kültür Servisi - Avustralya Film Festivali, 8 ekimde başlıyor. 13 ekime dek sürecek festival, Alkazar Sineması'nda gerçekJeştiriliyor. 6 gün sürecek festival çerçevesinde, 'Last Days Chez Nous - Evimizin Son Günleri', "Strictly Ballroom', 'Adventures of Priscilla - Çöllerin Kraliçesi", 'No \Vorries - Hiç Dert Değir, 'Romper Stomper - Rap Rap", 'Shame - Utanç', 'Svveetie', 'Black River - Kara Nehir', "Exile - Sürgün'.' Bedevil', 'Good Woman of Bangkok - Bangkok'un İyi Kadım' adb fılmler gösterilecek. Festival süresince her gün saat 12.15'te'Gelibolu'fılmi izlenebilecek. Aynca, 'Gelibolu' dışındaki fıhnlerin gösteriminden önce izlenebilecek kısa fılmler de şöyle sıralamyor: 'Excursion to the Bridge of Friendship - Dostluk Köprüsüne Yolculuk", 'Sunday - Pazar', 'Just Desserts - Ama Ne Tatlılar'. 'Terra Nullius - Sahipsiz Topraklar' ve "Palace Cafe - Cafe Saray'. Festival biletleri Alkazar Sineması, Vakko ve Vakkoroma mağazalanndan temin edilebilir. Bilet fıyatlan 100 bin TL., öğrenciler içinse 70 bin TL. olarak belirlendi. Trompetçi John 'Teddy' Buckner öldü • LOS ANGELES (AA) - Amerikab ünlü caz trompetçisi John 'Teddy' Buckner öldü. Dixieland sülinin en iyi yorumculanndan olarak anılan 85 yaşmdaki Buckner. geçen hafta Los Angeles'ta öldü. Müzik hayauna 15 yaşında Kaliforniya'da başlayan Buckner, birçok filmde rol almıştı. Buckner, Buddy Garcia, Sylvester Scott ve Curtis Mosby orkestralannda yer almış, 1936'daBenny Goodman'ın aynlması üzerine Paradise Club'taki orkestrayı yönetmeye başlamıştı. Sırasıyla Benny Carter, Johnny Otis ve Kid Ory ile birlikte çalışan Buckner, son olarak kendi orkestrasını kurmuştu. Buckner'ın rol aldığı fılmler arasında, "King of Burlesque" ile Louis Armstrong ile birlikte oynadığı "Pennies from Heaven" büyük ilgi gönnüştü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle