Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ır
SAYFA CUMHURİYET 30EYLÜL1994CUMA
14 KULTUR
AltmKoza, politikaıungölgesindekaldı
CUMHUR CANBAZOĞLU
Yerli sinemamn önemli ran-
ievulanndan 8. Altın Koza Kültür
ve Sanat Festivali'nin sinema bölü-
3iü, Yılmaz Güney Toplu Film
Gösterisi ve yanşmaya katüan film-
<er programı dışında, birincilerini se-
jerek sonaerdi.
"Bir Sonbahar Hikayesf'nin (yö-
neten Yavuzözkan) En İyi Film, Er-
ien Kral'ın "Mavi Sûrgün"le En tyi
Yönetmen, Zuhal Okay'ın "Bır
Sonbahar Hikayesi"yle En İyi
Kadın Oyuncu, Mehmet Aslantuğ-
un "Yalancı"yla En İyi Erkek
Oyuncu, Füsun Demirel'in "Ay
Vakti"yle En İyi Yardıma Kadın
Oyuncu, Fikret Hakan (Yalancı) ve
Tuncel Kurtiz'in (Ağn'ya Dönüş)
En İyi Yardıma Oyuncu seçildiği
Altın Koza'da sonuçlar fazla tepki
almadı. Şener Şen'in jüri karannı
beklemeden salonu terk etmesi, ma-
gazin basınının yakaladığı tek ilginç
olaydı. Jürinin halktan seçilmesi, de-
dikodulan önlemesine önledi, ama
bir başka soruyu da tartışmaya açtı:
Halk jürisi ne derece yeterli?
Festival öncesi çeşitli kuru-
luşlardan seçilen 65 kişüık halk jüri-
sinden, ancak kırk üye dört gün bo-
yunca on iki filmi izleyip oylamaya
girebilmişti. Bazı sinemaalara göre,
halk jürisi, yapıtlannı sanatsal vees-
"tetik açıdan değerlendirmezdi.
Bakanın politik şovu
17 milyara mal olacak festival için
Adanahlar, her türlü fedakarhğı
yapmaya hazırdı, işlerin yolunda
gitmesi için herkes elinden geleni
yaptı. Ancak konuklan ağırlamakla
uçakla geürip götürmekle iş
bitmiyordu. Organizasyon son dere-
ce kötü işledi. Etkinlikler zama-
nında başlamadı, basın mensuplan
olup biteni izleyebilmek için festival
noktalan arasında mekik dokudu.
Aksakhk çıkmasında poliukacı-
lann Altın Koza'yı olabildiğince
kullanma isteğinin büyük payı
vardı. Adana'dan milletvekili seçi-
len Kültür Bakanı Timurçin Savaş,
her fırsatta gündemi kendıne çevir-
mek endişesindeydi. Bu arada Sa-
bana Kültür Sitesi'ndeki Atatürk
anıtını açarken bandonun mehter
marşı çalması da talihsizlikti.
Altın Koza sonuçlannın açı-
klanacağı yer değiştirilerek son anda
bakan ve vali tarafindan sanatçılara
yemek verilen salona alındı. Kendi-
leri belü ki rahatlannı bozmak
istememişlerdi; Belediye Tiyatrosu'-
na kurulan onca kamera ve diğer
malzemeler "sabırla" restorana
taşındı, sonuçlar yemek masalannın
arasında açıklandı.
Dayamşma gecesi olayb geçti
Festivalin ilgiyle beklenen bölü-
mü "Sinema Oyunculanyla Dayaıu-
şma Gecesi" olaylı bıtti. SODER ve
ÇASOD'un sağkk sorunlan olan
sinemaalara yardım amacıyla öna-
yak olduklan gecede, Açıkhava Ti-
yatrosu'nu dolduran on bin kişiden
yalnız iki bininin biletli çıkması, sa-
natçılann tepkisini topladı. Hatta
kulislerde, basılan bilet sayısımn se-
kiz yüzde kaldığını söyleyenler
vardı.
Adana Büyükşehir Belediye Baş-
kanı Aytaç Durak ,geceden bekle-
nen 500 milyonu kendilerinin ta-
mamlayacağını belirtti ve sorun bü-
yümeden halledildi.
Bu arada Sinema Emekçileri Sen-
dikası (SİNESEN), bu tip gecelerin
Mehmet Aslantuğ 'Yalancf
fılminde (solda), Adana'da
sanatçılar
'sevgi yürüyüşü'nde (üstte),
Zuhal Olcay 'Bir Sonbahar
Hikayesi'nde (sağda).
sinema çalışanlannın haklannı al-
masını geciktirdiğıni. yasalara ulaş-
mada zorluk çıkardığını iddia edi-
yordu.
Yılmaz Güney'e ilgi yok
Gecenin yıldızı Emrah'u. Tri-
bünleri dolduran Adanalılar, diğer
sanatçılann seslendirdıği her parça
arasında "Emrah'lanna" kavuşabil-
mek için tezahürat yaptılar. Gecenin
sunuculanndan Gülsen Tuncer inat-
la diğer şarkıcılann da başanlı oldu-
ğunu seyirciye anımsattı durdu.
Altın Koza'ya oranla daha büyük
ve deneyimli bir organizasyon olan
Antalya Altın Portakal'ın daha
önce hiçbir festivale kaülmayan
fılmleri yanşmaya kabul etmesi
yönetmenleri tercih yapmaya zor-
ladı. Bu tercihte ibre Antalya'dan
yana dönünce Adana, eski fılmlerle
doldu.
Adanalı sinemasever de Fılmlere
ilgj göstermedi. Galleria Yılmaz Gü-
ney Sinema Salonu'nda vizyona gi-
ren fılmleri elli ile yüz kişi arasında
bir kitle izledi. Adana'da 80 bin lira
olan sinema bilet fıyatlan, festivalde
beş bin liraya indirilmiştı, ancak
yine seyirci yoktu.
Altın Koza'da sinemacılan üzen
diğer gelişme de bir zamanlar Ada-
na'yı ayağa kaldıran Yılmaz Gü-
ney'e ilginin azalmasıydı. Güney'in
"LJımıt" unu bir avuç insan izlerken
"Ölümönün 10. Yılında Yılraaz Gü-
ney Sineması" başlıklı oturuma da
az sayıda dinlevici geldi. Oturumda-
ki konuşmacılar, mitos haline getiri-
len Yılmaz Güney'in sanatçı yönü-
nün genç kuşaklara sağlıklı jansıtı-
lamadığının altını çizdiler. Ödül ge-
cesi sahneye çıkan Fatoş Güney de
yine cılız alkışlarla karşılandı.
Festivalin olumlu yönleri de vardı
tabii.
Öncelikle öğrenci Fılmlerine veri-
len destek çqjf önemliydi. Bu fılmler
yine yeterince halka ulaşamadı, ama
genç sinemacılar bir araya gelerek
tartışma olanağı buldular.
Sinemacı ağabeyleri, ablalan on-
lara kuru bir kutlamadan öte, ilgi
göstermeseler de inatla bu festivalde
varlıklannı sürdürdüler.
Birinci yönetmenefilmolanağı
Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç
Durak, düzenlediği basın toplantısı-
nda, gelecek yıl festivalin bütçesini
biraz kısıp elde edilecek parayla bi-
rincı yönetmene Altın Koza adına
film yapma olanağı tanınacağmı açı-
kladı.
Altın Koza'nın sekizincisi sona
ererken sinemacılar 1995'te göriiş-
me umuduyla kente veda ettiler, ye-
rel yöneticiler de gelecek yıl festiva-
lin daha görkemli yapılacağı konu-
sunda vaatte bulundular.
Bu noktada Adanalılann açıkça
bazı konulan tartışmalan gerekiyor:
Sokaktaki adamdan kopuk, sine-
mayı özendirici hiçbir özelligj olma-
yan, konserlerle popülaritesini ko-
ruyacak ve büyük ödüllerie sine-
macılan çekip kenti tanıtacak bir
festival mi yoksa Adana'nın yerli si-
nemadaki eski ağırlığını kazanması-
na dönük, iyi organize edilen. ciddi
ve yapıcı bir festival mi olacak doku-
zuncu kez doğacak Alun Koza?
SODER'le işbirliği yapan
CASOD baskanı Halil Ergiin: Dkeliberaberlik olabilirÇağdaş Sinema Oyunculan
Derneği (ÇASOD) Başkanı Halil
Ergiin, son dönemde sa-
natçıhğının yanında politikaya
soyunması ve derneğin kararlany-
la da dikkat çekti. ÇASOD'la SO-
DER'in (Sinema Oyunculan Der-
neği) ortak adım atüklan yardım
konserlerinde başrol yine Halil
Ergün'ündü. İki buçuk yıldır baş-
kanhğı sürdüren Ergün, 8. Altın
Koza Kültür ve Sanat Festivali'-
nde Sinema Emekçileri Sendikası
(SİNESEN) tarafından sinemacı-
lann sırtından reklam yapmakla,
dayamşma konseri gibi günlük
çözümler peşinde koşarak yasal
çalışmalann önünü tıkamakla
suçlandı.
Festival sırasında suçlamalan
yamtlayan Ergün, sendikanın
çıkışının üretimsizliğin üretimi
olarak değerlendirilebileceğini; bu
tür kısırçekişmelerin bireysel duy-
gulann ağır basmasından kay-
naklandığını belirtti.
- Altın Koza'da sinema emek-
çilerinin sağlık sorunlarına bir de-
rece çözüm getirmek amacıyla dü-
zenlenen geceden sonra ÇASOD'-
la SODER'in birleşecekleri telaf-
fuz edilmeye başlandı. Bu konuda
gelişmeler neler?
Birleşme beni aşan bir konu.
Gerekiyorsa birleşme olur, ama
bu, örgüt yönetim kurullannın işi.
Son aylarda arkadaşlanmızın
sağlık sorunlanyla ilgili olaylann
artması üzerine yönetim kurulu-
muza, geliri bir fonda toplanacak*
gece düzenlenmesini önerdim.
Hastahk ferman dinlemiyor. Her
sektör kendi sağlık sorunlannı
çözmek zorunda. Hülya Koçyiğit'e
açtım konuyu. Bu anlamda dayanı-
şmanın gerekliliğine karar verdik.
İki yönetim kurulundan da olumlu
karar çıktı. İleride bu dayaruşmanın
ilkeli bir beraberliğe dönüşmesi de
düşünülebilir. Mesleki sorunlar or-
taktır, ancak sanata bakışta farklı
pencereler söz konusudur.
Bir diyalog eksikliği yaşadık
- Peki başlangıçta ikiye aynlmanın
nedeni neydi?
Dünya ve Türkiye değişirken sine-
ma içinde de oyunculuk, yönetmen-
lik, yaraüalık bazında değişim ol-
maması olanaksız. Bu süreçte geriye
kalanlar ve yüzünü ileriye çevirenler
ortaya çıktı. Biz derneğe çağdaş
adını verirken sanatın daha çağdaş
hale getirilmesini hedefledik. Ancak
SODER'de de bu tip insanlar yok
değil. Bir de diyalog eksikliği ya-
şadık geçmişte. Bazı arkadaşlar ala-
turka davranıyorlardı. Lonca
mantığıyla daha çağdaş mantığın
çatışmasıydı bu.
- DİSK'e bağlı Sinema Emekçileri
Sendikası (SİNESEN) Adana'daki
davanışma gecesi öncesi bu tür orga-
nizasyonların yasal sonuçlara ulaş-
mayı aksattığını. sinema emekçileri-
nin sırtından dilencilik yapıldığını id-
dia etti. Bu çtkışı nasü yonımluyor-
sunuz?
Ben şu anda SİNESEN Yönetim
Kurulu üyesiyim de. Bu yapılanın
Çağdaş Sinema Oyunculan
Derneği (ÇASOD) Başkanı
Halil Ergün, ÇASOD ile
SODER'in gerekiyorsa
birleşebileceklerine
değinerek, 'Bu, örgüt
yönetim kurullannın işi.
İleride Adana'daki
dayanışmanın, ilkeli bir
beraberliğe dönüşmesi de
düşünülebilir' dedi. Ergün,
SİNESEN'in suçlamalannı
da 'Sağlık sorunlan
konusunda gecikme olmaz,
acil sonuç için halka gitmek
normar biçiminde yanıtladı.
doğru olmadığını söylemek istiyo-
rum. Ne Hülya Hanım'ın ne de be-
nim bu tür organizasyonla manşete
çıkmak gibi bir derdimiz var. Sanat-
sal çalışmalanmla manşete
çıkmanın tadını yakalamayı amaç-
lanm her zaman. Onlann kötü kalp-
li olduğuna inanıyorum. Soruyo-
rum: İki buçuk yıldır muhtaç sa-
natçılann işlemlerini kim yapıyor
devlet kapısında. kim para istiyor?
Sendika istiyor. Bu yoruma göre on-
lann yapuklan da dilencilik. İnsan-
lann sağlık sorunlan konusunda ge-
cikme olamaz. acil sonuç için halka
gitmek normal.
- Altın Koza'da birçok ses sa-
natçısının katddığı gecede tribünierde
on bin seyirci olmasına karşın iki bin
Hep özgür yaşadıKültür Servisi - Tiyatro ve sinema
oyuncusu Madeleine Renaud, gecen
hafta 94 yaşında, Neuilly'deki Ameri-
kan Hastanesi'nde yaşama veda etti.
Unutulmaz rollerin oyuncusu Rena-
ud, eşi Jean-Louis Barrault'nun ocak
ayında ölümünden sonra oldukca
sarsılmıştı. Sanatçı, bir manasürda ya-
şama karan alır gibi oyuncu olmaya
karar vermiş ve tüm hayaüru bu işe
adamışü.
Burjuva ve varlıklı bir ailenin kızı
olarak 1900 yılında dünyaya gelen Re-
naud'nun babası, fızik profesörüydü.
Çocukluğu Chaussee de la Muette'te
gecirmişti. Babası öldûkten sonra dul
kalan annesi ve anneannesi ile birlikte
yaşamaya başlayan Renaud, o yıllar-
da yavaş yavaş kendi ayaklannın üs-
tünde durmaya başlamış, şapka
yapımını ögrenmişti.
Edebiyatk da çok yakından ilgiüydi
Renaud. Le Courrier de L'Ofee'ın
yayımladıği masallan yanyordu. Ede-
biyattan çok hoşlanıyor, özellikle şiirle
ügileniyordu. 1918'de, Edmond Ros-
tand'ın "La Bnıette" adh şıinni Come-
die Françaises üyelennden Maurice de
Feraudy'nin önünde ezbere okumuş-
tu. Renaud'dan çok etküenen Fera-
udy, ona konservatuvara hazır-
lanrnası gereküğini söylemişti.
21 yaşmda Comedie Françaises'da
kariyerine başlayan Renaud, 24yıl bo-
yunca burada aktif olarak görev
almıştı. Çok farklı tarzlarda, çok çeşit-
li roUeri canlandıran sanatçı, çok ba-
şanlı yorumlanyla dikkati çekmişti.
Madeleine Renaud, kadınlığa ilk
adırnı attığı günlerden ölümüne dek
hep özgür yaşadı. 1940 yılında Barra-
ult ile evlenmeleri herkesi çok
şaşırtmışü. Tiyatrolann prensi, tutku-
lu bir aanarşist. Gordon Graig'in teori-
lerinin savunucusunun Barrault'yla
böyle bir ilişkiye girmesine anlam ve-
remiyordu. Renaud, 1946 yılında Bar-
rault ile kuracaklan tiyatronun çahş-
malanna başlamıştı. "Jean-Lois ve
mükemmel gnıbumuzla birlikte hem
klasikleri hem de a\ant-garde eserleri
sahneleme şansına kavuşacağız" diye-
rek heyecanını belirtiyordu Renaud.
İkisi böylece başanlannın doruğu-
na çıkmışlardı. Ancak hiçbir zaman
bunun, olağanüstü yetenekleri saye-
sinde olduğunu kabul etmediler.
Madeleine Renaud, sahnede
hissettiklerini ve çalışma stilini şu söz-
lerle anlatıyordu: "Kendüni çok ye-
tenekli bubnıryorum. öncelikle, benim
en büyük şansım çok nitelikli oyunlar ve
roOer bulmakn. Gerisi organizasyonla
ve çakşmayla haDedilebüen şeyler.
Aslında bohem olan ve
vaktinin çoğunu düş
kurrnakla geçiren Renaud,
bir bilgeyi andıran havasıyla
Jean-Louis Barrault'yu
etkilemeyi başarmıştı.
Madeleine ve Jean-Louis
Barrault unutulmaz bir ikili
olarak da tiyatro tarihine
geçti.
Tekstierfizerindeçalışırken ben de her-
kesin benimsediği >öntemi kullanıyo-
nım. Cümleleri aptal aptal defalarca
tekrar edip zihnime verleşmelerini
sağlıyorum. Tekrarlama faslı gerçek-
ten çok sıkıcı, hamile bir kadın gibi çok
uzun bir süre beklemek zorunda kalı-
yorsunuz. Sonra rahatlama anı geliyor
ve doğum gerçekleşiyor. Eğer sejırci
sahnede izlediği oyundan memnun olu-
yorsa ben de se>incten deli oluyonım.
Sahneye gbmeden birkaç dakika önce
Jean-Louis ile sökülmüş bir elbise, çalı-
şmayan spot, gruptaki bir rahatsızln
ktan söz etmem onu da oldukça şaşırtı-
yor. Canlandırdığım kişiİik beni
egemenliği altına alıyor. Perdeier ka-
pandığında ise ben yeniden Madeleine
Renaud olarak v aşamıma de\ am ediyo-
nım. Kimseden saklayacak bir şe\im
yok. Her şey aslında bu kadar basit
işte."
Renaud ve Barrault kurduklan Ma-
rigny Tiyatrosu'nda olağanüstü güzel-
likte oyunlar sahnelediler. Bunlar
arasında Barrault'nun Andre Gide'le
birlikte çakşüğı Salacrou'nun "Les
Nııits de la Coiere", Albert Camus'nun
"L'Etat de Siege", Montherlanfın "La
Repetition ou L'Amour Puni d'Anou-
ilh", Giradoux'nun son o>aınu "Pour
Lucrece". Paul Claudel ın "Christophe
Colombe" adh oyunlan sayılabilir.
1959, sanatçı için çok önemli bir yü
oldu. Zamarun Kültür Bakanı Andre
Malraux tarafından Odeon'a davet
edilen topluluk oyunlannı artık orada
sahnelemeye başlamıştı. 1968 mayısı-
nda gerçekkşen öğrenci hareketlerinin
ardından sanatçılar Odeon'dan, neh-
rin diğer yakasına. Elysee-Monmart-
re'a sürgüne gönderildi. 1974 yılında,
Renaud, Orsay'da "en iyi Samuel Bec-
kett yorumcusu" olarak inanılmaz de-
recede başanh oyunlar sahneledi. Bi-
üp tükenmez enerjisini ve yeteneğini
Beckett'in avant-garde oyunlannı
sahnelemek amacıyla harcadı. "Mııtlu
Günler", "HaroM ve Maade" çok bü-
voik başan kazanaan Beckett oyunlan
arasmdaydı.
1981 yılında tiyatro Rond-Point Ti-
yatrosu adını aldı. Madeleine Renaud,
Marguerite Duras'nın "Savannah
Bay" ve Beckett'in "Mutlu Günler"ini
sahneledi. 1989 yılında şiddetli bir grip
yüzünden Marguerite Duras'nın "Sev-
gili" adlı oyunu üzerine çahşmalanna
ara vermek zorunda kaldı. O >ıllarda
tam 89 yaşmdaydı ve o hastalıktan
sonra bir daha sahneye dönemedi.
Jean-Louis Barrault onu Chate-
aubriand'm şu sözleriyle tanımlıyordu:
"Hic yoktan sinirlenebflir ama hiçbir
şe> onu sarsamaz." Madeleine Renaud, eşi Jean Louis Barrault ile unutulmaz bir ikili\di.
bilet satıldığı anlaşüdı, sonra Büyük-
şehir Belediye Başkanı Aytaç Du-
rak'ın girişimiyle olay kapandı. Nasd
bir çözüm bulundu?
Geceyi biz bilet basıp gişelere
adam koyarak organize etmedik.
Yılmaz Zafer Gecesi'nden sonra
teklif Adana Belediyesi'nden geldi.
Hedef bir geh'r vardı, onu alacaklık.
İnsanlann bedava girmesi, şehirde
böyle bir alışkanlığın olması bizle
ilgili değil. "Açıkhava tiyatrosu on
bin kişi aln-" demişlerdi, hesaba göre
beş yüz milyon tutuyor. Bize bu mik-
tan verecekler.
Birlik oimazsa kaybedersiniz
- Politika her fırsatta sinemayı kul-
lamyor. Sinemacılar neden TBMM'-
yi haklan konusunda harekete geçire-
miyor?
Siyasetin niteliğj ortada. İnsanlar
siyaset yapmak istiyorlarsa kendileri
dışındaki bazı güçleri de kullanmak
zorunda. TBMM'yi harekete geçi-
rememenin suçu siyasetçiler kadar
sinema sanatçılanna da ait. Son dö-
nemde eski Kültür Bakanı Fikri
Sağlar, "Buyrun çalışın. Yasal ve sa-
natsal çözümleri sivil toplum örgütle-
rinin toplantılarından, raporlanndan
çıkacak doğrultuda izleyeceğim" de-
mişti. Biz bir araya gelemedik, so-
nuçta hukukçular hazırladı. Hak et-
meler, var olmalar yukandan gel-
mez. Siz birlikte davranmayı becere-
miyorsaruz kaybedersiniz.
- Derme çatma festivallerin si-
nemamıza ne kadar yaran oluyor?
Derneğimizi kurduğumuz gün
Adana, Antalya ve Ankara festival-
lerine resmi yazılar gönderip bu or-
ganizasyonlann tecimsel kaygı taşı-
maması, siyasal bir tahvil olmaması,
panayıra dönüştürülmemesi konu-
sunda görüş bildirdik. Festivallerde
o yöre halkı ve Türkiye sineması bir
sezonun yorgunluğunu giderir. Ye-
rel yönetimlerin sanatı ve kültürü
obje yaparak kendi varlıklannı taru-
tmalanda normaldir. Ancak festival
düzenlemek kolay değildir. Çoğulcu
anlayış gelmeden her şey aksar ve ye-
rel ölçüdeki rekabetin içine çekilmek
ıstenir sanatçı. Son dönemde olumlu
gelişme olarak bu işin ciddiyeti ko-
nusunda yerel yönetimlerde ve katı-
lanlarda bir sana var, bunu gözlem-
liyorum.
En doğru oyuncu yum
• Altm Koza'da Yolcu fılmiyle En
İyi Erkek Oyuncu adayıyduuz, bu
roUe iddialıydınız, ama yine olmadı...
Yirmi yıldır fılmlerim festivallere
giriyor, daha bana ödül vermediler.
Çok iyi oyuncu değilim, ama en doğ-
ru oyuncusu benim Türk sine-
masının. Tartışmak isteyen varsa
çıksın. Ama doğru oyunculuğun pek
önemh' olmadığını yıllar önce an-
ladım. Tabii festival sonuçlan süb-
jektiftir, ama benim alamamam bi-
raz kronik hale geldi.
- Söylentileri önlemek için Altm
Koza'da halk jürisi oluştunıldu. Halk
jürisi \ararlı mı sizce?
Bu halk jürisi değil. Çeşitli kuru-
luşlardan altmış kişi seçilmiştir, ön
jürinin biraz genişîetilmiş şeklıdir.
Ben 'Kaşık Düşmanı'yla Paris'te
halk jürisi ödülü aldım. Her seansta
sinemadan çıkanlar sandıklara oy-
lannı atıyorlar. Festival bitince
sandıklar açılıyor, oylar sayıhyor.
Gerçek halk jürisi bu. Tadı başka
oluyor bu ödülün. Diğer yanda sine-
mamn estetik endişeler içerdiği ko-
nusu var. Halk burüan fark etmeye-
bilir. O zaman jüri bu işe kafa yor-
muş, sinemamn belli alanlannda uz-
manlaşmış, yetkinlik taşıyan insan-
lardan oluşur. Altın Koza'daki ne
bu jüriye benziyor, ne de halk jürisi-
nc. Böyle şey olmaz.
Tarih öğretimi
üzerine
sempozyum
• Kültür Servisi - Tarih Vakfı ve
Dokuz Eylül Üniversitesi Buca
Eğitim Fakültesi'nin İzmir,
Buca'da düzenlediği tarih
öğretimi ve ders kitaplanyla ilgili
sempozyum dün başladı. 1 ekune
dek sürecek olan sempozyumda
'Tarih Öğretiminin Sorunlan',
'Küreselleşen Dünyada Tarih
Öğretiminin Amaçlannın
Yeniden tanımlanması', 'Tarih
Öğretimine Yönelik Çahşmalar
ve Değerlendirilmesi', 'Doğru
Bilinç Oluşturmakta Tarih
Öğretiminin Önemi', "Türkiye'de
Tarih Ders Kitaplan ve
UN ESCO'nun önerileri',
"Yabana Orta öğretim E>ers
Kitaplannda Tarih Bilinci
Sorunsalı: ABDÖrneği', 'Tarih
Metinlerini Okuyarak.Anlama
Stratejileri: Karşılıklı Öğretim
Uygulaması', 'Ders Kitaplannda
Avrupa Tarihi', 'Tarih Ders
Kitaplannda Anadolu
Uygarhklan'. 'Lise Tarih
Kitaplannda İslam', 'Türk
Devrim Tarihi Dersleri
Üniversitede Nasıl Verilmelidir'
gibi konulareleahnacak.
Sempozyuma katılacaklar ise
şöyle sıralanıyor: Galip
Karagözoğlu, Orhan Silier,
Bozkurt Güvenç, İlhan Tekeli,
İlber Ortayh, Orhan Koloğlu,
Mete Tunçay, Sina Akşin, Afşar
Timuçin, Halil Berktay. Necdet
Sakaoglu, B. Eyüp Ertürk, Yücel
Kabapınar, Erdal Aslan, L. G.
Koullapis, Didem E. Erpulat,
Kemal Açıkgöz, Leyla Bihci,
Fersun Paykoç, Kamile Ün
Açıkgöz, öülnur Tannöğen,
Şabri Sürvegil, Semra Somersan,
Özer Ergenç, Büşra Ersanlı
Behar. Zeki Ankan, Recep
Yıldınm, Sabri Yetkin, Gönül
Orhonlu, Ergün Aybars, Mustafa
Safran, Murat Çizakça, Herkül
Milas, C. Neumann, Nuri Bilgin,
Zafer Toprak ve Salih Özbaran.
MFSAK Sezonuna
Merhaba'
• Kültür Servisi- 1994İFSAK
Fotoğraf Ödülü'ne layık görülen
Şakir Eczacıbaşı, İFSAK onur
üyeliğine layık görülen Seyit Ali
Ak ve on ile yirmi yıldan uzun bir
süredir üyeliğini devam ettiren on
beş üyeye cumartesi günü
düzenlenecek "İFSAK Sezonu'na
Merhaba" yemeğinde şükran
plaketleri verilecek. Aynca
1993-94 döneminde "İFSAK
Ayın Fotoğrafi" yanşmalannda
dereceye giren 3 İFSAK üyesi de
plaketlerini alacak. Fotoğraf ve
sinema amatörlerini bir araya
getirmek amacıyla düzenlenen
"İFSAK Sezonu'na Merhaba"
yemeği, cumartesi akşamı saat
20.00'de 1. Levent'te Türkiye Spor
Yazarlan Derneği Sosyal
Tesisleri'nde yapılacak.
Avustralya Film
Festivali, 8 ekimde
• Kültür Servisi - Avustralya Film
Festivali, 8 ekimde başlıyor. 13
ekime dek sürecek festival,
Alkazar Sineması'nda
gerçekJeştiriliyor. 6 gün sürecek
festival çerçevesinde, 'Last Days
Chez Nous - Evimizin Son
Günleri', "Strictly Ballroom',
'Adventures of Priscilla - Çöllerin
Kraliçesi", 'No \Vorries - Hiç Dert
Değir, 'Romper Stomper - Rap
Rap", 'Shame - Utanç', 'Svveetie',
'Black River - Kara Nehir', "Exile -
Sürgün'.' Bedevil', 'Good Woman
of Bangkok - Bangkok'un İyi
Kadım' adb fılmler gösterilecek.
Festival süresince her gün saat
12.15'te'Gelibolu'fılmi
izlenebilecek. Aynca, 'Gelibolu'
dışındaki fıhnlerin gösteriminden
önce izlenebilecek kısa fılmler de
şöyle sıralamyor: 'Excursion to the
Bridge of Friendship - Dostluk
Köprüsüne Yolculuk", 'Sunday -
Pazar', 'Just Desserts - Ama Ne
Tatlılar'. 'Terra Nullius - Sahipsiz
Topraklar' ve "Palace Cafe - Cafe
Saray'. Festival biletleri Alkazar
Sineması, Vakko ve Vakkoroma
mağazalanndan temin edilebilir.
Bilet fıyatlan 100 bin TL.,
öğrenciler içinse 70 bin TL. olarak
belirlendi.
Trompetçi John
'Teddy' Buckner
öldü
• LOS ANGELES (AA) -
Amerikab ünlü caz trompetçisi
John 'Teddy' Buckner öldü.
Dixieland sülinin en iyi
yorumculanndan olarak anılan 85
yaşmdaki Buckner. geçen hafta
Los Angeles'ta öldü. Müzik
hayauna 15 yaşında
Kaliforniya'da başlayan Buckner,
birçok filmde rol almıştı. Buckner,
Buddy Garcia, Sylvester Scott ve
Curtis Mosby orkestralannda yer
almış, 1936'daBenny
Goodman'ın aynlması üzerine
Paradise Club'taki orkestrayı
yönetmeye başlamıştı. Sırasıyla
Benny Carter, Johnny Otis ve Kid
Ory ile birlikte çalışan Buckner,
son olarak kendi orkestrasını
kurmuştu. Buckner'ın rol aldığı
fılmler arasında, "King of
Burlesque" ile Louis Armstrong
ile birlikte oynadığı "Pennies from
Heaven" büyük ilgi gönnüştü.