Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30EYLÜL1994CUMA
12 DtZİYAZI
OECD Genel Sekreteri Paye yeni binyıhn ekonomik sorunlannı Cumhuriyet 'e yazdı
Rüreseltoplumiçin firsat
/
çinde bulunduğumuz yüzyıl sona ermek
üzereyken, öncelikle insanoğlunun 1900
yılından beri gerçekleştirdiği başanlardan
söz etmek daha doğru olacaktır. Eğer 19.
yüzyılın sonu sanayiye ilişkin olduysa, 20. yüzyı-
la da o denli yoğun bilimsel keşifler ve sanayi son-
rasının kalkınmalardönemini yarattığı için 'tekno-
loji çağı' adını vermek hiç de yanlış olmayacaktır.
Gemiler genelde hala 100 yıl öncesindeki gibiy-
seler de özelde ulaşımın pek çok modern biçimi o
zamanlar mevcut bile değildi.
Bugün, onbinlerce insan uçaklarla uçmakta. in-
sanoglu Ay yüzeyinde yüriitmekte, uydular ve pek
çok uzay aracı dünya yörüngesinde dolaşmakta.
Tıp bilimındekı gelişmelerde olduğugibi iletişim,
bilgisayar, robotlar ve nükleer güçle donanmış sa-
nayilerdeki gelişmeler insanı, şaşkın bırakan bir
teknolojik yenilik süreci içine sokmuştur.
Ne yazıktır ki insanoğlu yeteneklerini yok edici
amaçlar için de kullanmıştır. Son derece karmaşık,
yıkıcı gücü çok daha yüksek olan savaş gereçleri,
banşçıl ürünlerden çok daha hızlı bir biçimde üre-
tilebilmektedir. Ostün güçler yüzyılın ilk yansın-
da dünyanın egemenliğini ele geçirebilmek için.
yeryüzündeki hammaddelerin ve piyasalann ege-
menliği konusunda başlayan ideolojık savaşlann
körükledıği ikı devsel anlaşmazlıga düştüler. Yüz-
yılın ilk yansında yaşanan bunalımlar nedeniyle
ekonomide büyük çatlaklar oluşmuştu. Zamanla,
her ne kadar verimliliğe faydası olmasa da koru-
macı önlemlerin yabancı rekabeti önleyecek tek
silah olduğu görüldü.
Portre
On yılchr OECD'nin başında
Jean-Claude Paye 26 Agustos 1934'te
Fransa'da doğdu. Paris'te Institute d'Etudes
Politiques'te hukuk ve ekonomi eğitimi gördü.
Paris Belediye Başkanı'nın özel kalem
müdürlügü ile atıldıgı çalışma yaşamını
Dışişleri Bakanlığı'na geçerek sürdürdü.
Cezayir'deki Fransız Büyükelçiliği'nde
başk
A
atip olarak daha sonra bakanlıkta
Anlaşmalar ve Uzay Işleri Dairesi'nde çalıştı.
Bilimsel Araştırma Bakam'na özel danıştnan
oldu.
Avrupa Topluluğu Ekonomik Işlerden
Sorumlu Komisyon Başkan Yarchmcısı
Raymond Barre'in özel kalem müdürlüğûne
getirildi. 1973'te ise Bonn Büyükelçilik
Müsteşarlığı'na atandı. Barre Fransa'ya
Başbakan olu'nca Paye'i de kendisine
Uluslararası îlişkiler Danışmanı yaptı.
1977'de Fransa'nın Avrupa Ekonomik tşbirliği
Bakanlıklararası Komite'nin Genel
Sekreterliği'ne ve 1979'da Dışişleri Bakanhğı
Ekonomik ve Mali Işler Genel Müdürlüğü'ne
getirildi. Jean-Claude Paye, 10 yıl önce
bugün, 30 Eylül 1984'te OECD Genel
Sekreterliği'ne seçildi.
Görev süresi bugün sona ermekle birlikte Paye
adaylığını yeniden koydu.
7e,eni bir yüzyılın
eşiğindeyken uygarlığın bir
dönüm noktasında olduğundan
kuşkumuz yok. Tarihin akışı
içerisinde ilk kez ekonomik
kalkınmayla desteklenen,
sağlam demokratik kurumlarla
donatılmış ve yeni bir
'egemenlik' anlayışını da içeren
toplumsal değerlere sahip,
küresel bir insan toplumu
oluşturabilmek olanaklıdır.
lkinci Dünya Savaşı'nm bitimi olan 1945 yılın-
dan sonra dünya, birbirlenne karşı diş bileyen ve
birer nükleer cephanelik haline gelen iki büyük
kWnpa aynlmıştı. Sovyetler Birliği'nin anıtsal var-
lığı çevresinde vücut bulan ve zalım polis devleti-
nin desteklediğı komünizm, sonuçta çöktü ve üret-
tikleri siyasalann başansızlıkla sonuçlanmış ol-
ması gözler önüne serildi. Bu arada Batılı devlet-
ler serbest piyasa ekonomisinin esnek ilkeleri üze-
rine kurulmuş, ekonomik işbirliğini ve gelışmeyi
amaçlayan örgütlenmeler çerçevesinde bir araya
gelip emin adımlarla sürekli ilerliyorlardı.
Bu arada, dünya ekonomisinin kalkınmasından
sorumlu siyasacılar küresel sorunlann giderek ar-
tan bir biçimde gündemi etkilemesinden dolayı da-
ha çok bilinçlendiler. Bu sorunlar arasında doğa-
mn gıttikçe daha fazla yok edilmesi ve nüfus artı-
şının durdurulamaz bir biçimde artması da vardı.
Teknolojik gelişmelerin desteklediğı, araştırma ça-
hşmalanndan ve iletişim devriminden giderek da-
ha fazla yararlanan dünya ekonomisi, bugün 100
yıl önce düşünülemeyecek kadar küresel bir konu-
ma ulaşmıştır. Giderek artan sayıda ülke, ekono-
mik kalkınma sürecine katıldıkça, büyüme süreci-
ni hem yeni sanayileşen ülkelerin hem de eski
OECD ülkelerinin yaranna hızlandıran yeni piya-
sa koşullan oluşmaktadır. Bugün üretim, dağıtım,
pazarlama ve satış teknikleri öyle bir çerçevede
düzenlenmiştir ki, tüketiciler bundan büyük bir çı-
kar sağlarken yaratıcı ve yenilikçi üreticiler ise çok
büyük kazançlar sağlayabilmektedir.
Değişmeye duyulan gereksinim ve değişim de-
ğerleri daha şimdiden akıllarda büyük sorular oluş-
turmuştur. Her şeyden önce değişim süreci içeri-
sinde buna uyum sağlayabilme gereksinimi ile bu
uyumu saglama yeterliliği arasındaki uçurumun
giderek daha da açılması tehlikesi söz konusudur.
Jean-Claude Paye
gerilimin yüksek olduğu alanlar durumuna dönüş-
mektedir. Genel 'dünyagörüşü'nün (*) -düşünce-
lerin, değerlerin ve hatta kurumlann bile- ilk önce
tarım toplumu değerlerine göre oluştuğu ve daha
sonra endüstriyel biçimine ulaştığı zaman, çerçe-
venin değiştiği Batı toplumlannda da aynı durum
söz konusuydu. Bugünün ve yannın daha da geliş-
miş olacak olan teknolojisi ve rekabeti bizi öyle bir
yoldan ilerletiyor ki, benzer sahnede her geçen gün
geçmişimizle ilgili daha az ize rastlıyoruz.
Gelişimin her adımı, engellenemez bir biçimde
insanda güvensizlik duygusu uyandırmakta ve bu-
nun sonucunda da en kötü olasılıkla acımasız bir
savaş ortaya çıkmakta, en iyi olasılıkla da ekono-
mik ve toplumsal çarpıklıklarla birleşip insanın
zihninde, "Dünya nereye doğru gjdiyor"gibi soru-
lar oluşturmaktadır. Bir yandan ekonomi gittikçe
küreselleşirken öte yandan ırkçı, kültürel, kurum-
sal ve siyasal farklılar da giderek artan sorunlara
ve çatışmalara yol açmaktadır.
'ÜçüncüBinyıl'ınzorluklanylabaşaçıkabilmek
ve yeni olanaklardan yararlanabilmek için gerek
OECD ülkelerinin, gerek OECD dışı ülkelerin da-
ha istikrarlı ve serbest bir uluslararası ortama ge-
reksinimleri olacaktır. Böyle bir ortamın oluşu-
munda en anahtaröğe, uygulanan sıyasalar arasın-
daki işbirliği olacaktır. Bu suretle sürtüşmelerin,
belirsizliklerin azaldığı, buna karşılık yatınmlar
için daharahatçabirikimin de yapılabildiğı, tekno-
lojinin kolaylıkla gelişip topluma nüfuz ettiği ve
yaşam standartlannın dünya çapında yükseldiği
büyümenin kısırdöngüsünden çıkan bir süreç baş-
layacaktır. Bu elverişli ortamda, adalet, çevresel so-
runlar ve özellikle de dünyanın çok az gelişmiş
bölgelerinde karşılaşılan sorunlarla çok daha etkın
bir biçimde mücadele edilecektir.
20. yüzyüı teknoloji çağı olarak adlandıran Jean ClaudePaye,önümûzdeki yûzyüiçin şöyle diyor:
Teknoloji,artan bir biçimdebizezoriuklarlamücadeleedebflmevedeğişimin potansiyelyarariannı
gerçeğe dönüştürme olanaklannı sağlamaktadır. Sorun, bunu arzulayıp arzulamadığımızdır._
Geçmişte her siyasa, ekonomilerin ve toplumlann
bu uyumu gerçekleştirebilmesine yardımcı olma-
mıştır ve hatta bazılan kesin bir tutumla üretim
karşıtı olmuştur. Hızlı değişimlerin yaşandığı bir
ortamda, çabuk ve sağlıklı bir biçimde uyum sağ-
layabilme yeteneği ekonomik ve toplumsal gelişi-
min de en temel öğesi olacaktır. Devlet düzeyinde
küreselleşmenin ve merkeziyetçilikten kurtulma-
nın bıleşimi eskı engelleri yıkıp yeni ufuklar aç-
makla birlikte bazı tehlikeleri de getirir. Birzama-
nın egemen güçleri bugün dıkkatle incelendiğin-
de, artık çalışmayı ve ticareti küresel bir çerçeve-
de kabul etmeye ve hatta teşvik etmeye zorunlu kal-
dıklan görülmektedir. Bireysel devletler, ürünlerin,
düşüncelerin ve insanlann takasının söz konusu
olduğu geniş bir arenaya uyum sağlamak ve ken-
dilerini kanıtlamak zorundadır.
Bunlar bireyler için de zorlu zamanlardır. Avan-
tajlar ve güç; oldukça yüksek nitelikli oyunculann
eline geçtikçe, işsızlik, yoksulluk belirmekte, bir
zamanlar insanlann kendilerini rahat hissettikleri
bölgelerde sıkıntılar ortaya çıkmakta ve buralar
eni binyılda insanoğlu,
şimdiye değin hiçbir yüzyılda
olmadığı kadar kendisini aşma
gücüne sahip olup olmadığını,
yanlış anlamalan ve çekişmeleri
atlatıp atlatamayacağını ve
kendisini yeniden ulusal ve
bölgesel kabuğuna çekmeye
çalışan etkenlere karşı koyup
koyamayacağını göstermek
zorunda kalacaktır.
Dünya nüfusunun sadece yüzde 15'ini banndır-
masına karşm dünya ticaretinin yüzde 75'ini ger-
çekleştiren OECD ülkelerinin önemli bir sorum-
lulugu vardır. 25 ülkenin oluşturduğu bu gruba
önümûzdeki yüzyılın başlangıcına değin endüstri-
yel toplumlann en önde gelen temsilcileri olan 6
ülkenin daha katılması beklenmektedir. Yarının
dünyasında ekonomik gelişmeyi ve adaleti yayma-
sı öngörülen bu ülkelerin üzerine büyük görevler
düşecektir.
Yeni bir yüzyılın eşiğindeyken uygariığın birdö-
nüm noktasında olduğundan kuşkumuz yok. Tari-
hin akışı içerisinde ilk kez ekonomik kalkınmayla
desteklenen, sağlam demokratik kurumlarla dona-
tılmış ve yeni bir 'egemenlik' anlayışını da içeren
toplumsal değerlere sahip, küresel bir insan toplu-
mu oluşturabilmek olanaklıdır.
Yeni 'bin yü'da insanoğlu şimdiye değin hiçbir
yüzyılda olmadığı kadar kendisini aşmaya mukte-
dir olup olmadığını, yanlış anlamalan ve çekişme-
leri atlatıp atlatamayacağını ve kendisini yeniden
ulusal ve bölgesel kabuğuna çekmeye çalışan et-
kenlere karşı koyup koyamayacağını göstermek
zorunda kalacaktır. Teknoloji artan bir biçimde bi-
ze bu zoriuklarla mücadele edebilme ve değişimin
potansiyel yararlannı gerçeğe dönüştürme olanak-
lannı sağlamaktadır. Soru, bunu arzulayıp arzula-
madığımızdır.
(*) Weltanschauung: Evren ve yaşamın felsefesi
anlamındaM dünyagörüşû.
Yann: Lordlar Kamarası Dışilişkiler
Sözcüsü Barones Tessa Blackstone
OECD'nin artan önemi ve Türkiye
TEMEL İSKTT
OECD Türkiye Daimi Temsilcisi
Iktisadi İşbirliği ve Gelişme Örgütü ya
da kısaca OECD, kuruluşundan bu yana
üyelerine önemli hizmetler vermektedır.
tkincı Dünya Savaşf ndan sonra oluşturu-
lan Batı Kuruluşları Sistemi'nin bir par-
çası olan OECD otuz üç yıldır Avrupa,
Kuzey Amerika ve Pasifik bölgelerinin
insan haklanna dayalı çogulcu demokra-
si ve serbest piyasa ekonomisi değer ve
ilkelerini paylaşan en gelişmiş yirmi dört
ülkesine ekonomik ve sosyal politikala-
nru mukayese etmek ve ahenkleştirerek
geliştirmek imk
A
anını sağlamaktadır.
Dünya ekonomisinin yaklaşık dörtte üçü-
ne h
A
akim olan bu ülkelerin arasında son
derece çeşitli ekonomik ve sosyal alanlar-
da sürekli bir diyaloğun yürütüldüğü yeg-
A
ane forum olan bu teşkilatın faaliyetle-
ri dünya ekonomisine dolaylı olarak, yön
veren bir güce sahiptir. Örneğin, günü-
müz dünyasındaki globalleşme eğılımıne
paralel olarak, ekonomik ve sosyal konu-
lan kendi aralanndaki etkileşimi göz
önünde tutacak şekilde ele alan hemen
hemen yeg
A
ane teşkılat OECD'dir
OECD kendi üyelerine bilgi ve tecrii-
be birikimiyle sagladığı "beyin" hizme-
tinin yanı sıra, son yıllarda dışa açılmaya
ve üye olmayan ülkelerle giderek sıkı iliş-
kiler geliştirmek suretiyle görüş ve de-
ğerlerini yaymaya da ağırlık vermekte-
tâ. Bu çerçevede OECD, özellikle, Orta
ve Doğu Avrupa ülkeleri ile eski Sovyet-
ler Birliğı'nden doğan yeni bağunsız dev-
letlerin serbest piyasaya ge-
çış sürecine katkıda bulun-
maya çalışmakta, bu amaçla
teşkilatın "politika tavsiyesT
konusundaki tecrübe biriki-
mine dayanan yoğun prog-
x5ugün ülkemiz dünya ve özellikle Batı
ekonomileriyle bütünleşme yolunda önemli
mesafeler katetmiş durumdadır. Bu yaklaşımm
ışığında, OECD üyeliğimizin değeri daha da
uyguiamaktadvr. artmıştır. Uyeliğimiz, her şeyden önce, uluslararası
v e
y°
nlen
bakımmdan par-
o^,ı,o,n
^o c«« -• •> - 1 1 1 - 1 i •• . ı i' ı tönerleıi ile avnı cızgide bu-
ekonomık alanda giderek suratlenen gelışmelen ıundUğu söyienebüir
atmış, Meksika Nisan yakindan İZİeme Oİanağl Sağlamaktadır. Bugün ülkemiz dünya ve
OECDnin temsil ettiği poli-
tikalara uyumunda diğer üye
ülkelere oranla farklılıklann
bulunduğu dönemlerin geri-
de kaldığı, Türkiye'nin en
azmdan temel politika tercih
1994'te teşkilatın yirmi be-
şinci üyesi olmuştur. Birkaç yıl sonra Gü-
ney Kore'nin ve Orta ve Doğu Avrupa'da-
kı reform sürecinde en fazla ilerlemiş Ma-
caristan, Polonya ve Ce
k Cumhuriyeti gi-
bi ülkelerin de üyelikleri olasıdır. Teşki-
lat, bunun yanında, Rusya ile özel işbir-
liği bağlan kurmakta, Uzakdoğu ve La-
tüı Amerika'daki dinamık ekonomilerle
diyalog içinde bulunmaktadır. Çinileiliş-
kilerin sıkılaştınlması da gündemdedir.
Narüknedeni, işbirliği
Devletlerüstü yetkılen olmayan, kredi
veya diğer mali destek sağlamasına imk-
A
an verecek kaynaklan bulunmayan
OECD'nin sebebi mevcudiyetini ''işbir-
liği'' teşkil etmektedir. Halen, teşkilatın
200'ü aşkın komıte ve alt grubunda yıl-
da 25.000 civannda hükümet temsilcisi-
nin katıldığı toplantılar vasıtası ile yürü-
tülen bu faaliyet, isabetli politikalann
araştınlmasının da ötesinde bunlann uy-
gulanması için gerekli ortamı da yarat-
maktadır. Bu çerçevede, OECD'de. üye
ülkelerin gerek genel gerek belirli ekono-
mik alanlardaki politikalann ortaklaşa in-
celemesinin yarattığı "eşıtkrin baskt-
a"nın yönlendırici gücü yanında, huku-
ki bağlayıcılığı olan anlaşmalar (kodlar.
ortak kurallar) giderek önem kazanmak-
tadır.
Teşkilat'ın başansmda, faaliyetlerinın
ve üyeler arasındaki uyumun, liberal eko-
nomik ilkeler üstündeki esasen mevcut
görüş birliğine dayanması ve çalışmala-
nnda zorlayıcılık yerine uzlaşı ve kon-
sensüsle hareket etmesi önemli rol oyna-
maktadır. Bu nedenle OECD, çatışma ve
polemikten uzak ve aynı zamanda, kamu-
oyu açısından fazla ön planda olmamak-
la birlikte, etkin ve güvenilir bir kuruluş
olarak kalmıştır.
OECD'nin kurucu üyesi olan ülkemi-
zin bu üyeliği özellikle diğer üye ülkele-
rin çoğunluğu ile ekonomik düzey, hatta
politika yönünden farklılıği dolayısı ile
uzun süre bir anlamda siyasi nedenlerle
açıklanabılır birnitelikte iken, son yıllar-
da giderek Teşkilat'ın öz işlevlerine uy-
gun ekonomik bir içerik kazanmaya baş-
lamıştır. Günümüzde artık, ülkemizin
özellikle Batı ekonomileriy-
le bütünleşme yolunda önemli mesafeler
katetmiş durumdadır. Hükümetlerimizin
ana hedeflennden biri, serbest piyasa ve
rekabet ilkeleri doğrultusunda söz konu-
su dışa açılış ve bütünleşme sürecini hız-
landırmaktır. Bu yaklaşımın ışığında,
OECD üyeliğimizin değeri daha da art-
mıştır. Uyeliğimiz, her şeyden önce, ulus-
lararası ekonomik alanda giderek surat-
lenen gelişmeleri yakindan izleme ve Ba-
tılı partönerlerimizle birlikte ortak poli-
tika tespitlerinin yapılmasına katkıda bu-
lunma olanağı sağlamaktadır Bunun ya-
nında ve daha da önemlisi, OECD'nin ca-
ğımızın gereklerine dinamik biçimde ce-
vap vermesini bilen bilgi ve beyin gücü
ve birikiminden daha fazla yararlanma-
mız politikalanmızın daha sağlıklı ve et-
kin biçimde uygulanmasını kolaylaştır-
maktadır. Bugünün karşılıklı bağımlıhk
esasma dayanan uluslararası düzeninde,
iç ve diş ekonomik politikalar arasındaki
farklılık hemen hemen ortadan kalkmış-
tır. Bu açıdan, en ileri ve çağdaş ülkeler-
le birlikte bulunduğumuz OECD'nin,
ulusal düzeyde dengeli ve sürekli ekono-
mik gelişme çabalanmızda çok önemli
bir referans kaynağı ve yol gösterici bir
ortam nıteliğini taşıdığı kuşkusuzdur.
Türkiye diğer üyeler gibi OECD'nin
program, politika ve önceliklerinin oluş-
turulmasına katkıda bulunmaktadır. Bu
çerçevede, ülkemiz dünyaya açıldığı öl-
çüde OECD'nin çalışmalannda ve yön-
lendirilmesinde giderek daha fazla söz
sahibi olmaya başlamış, bu arada, ül-
kemizin yakın ilgi ve çıkarlanna ilişkin
konularda ön planda rol oynayabilmiştir.
Örgütün artan önemi
Sonuçta, değişen dünya koşullannda
OECD'nin önem ve etkisinin arttığı, teş-
kilatın üyeleri için her zamankinden faz-
la gerekli ve yararlı olduğu söylenebilir.
OECD'nin üye olmayan ülkeler yönün-
den çekiciliğinin artması bunu kanıt-
lamaktadır. Söz konusu yarar ve gerek-
lilik, dışa açılma ve dünya ekonomisiyle
bütünleşme sürecinde olan Türkiye için
çok daha geçerlidir.
Ülkemiz söz konusu süreçte mesafe
kaydetmesı oranında bu ayncalıklı kulüp
üyeliğine giderek daha fazla uyum sağ-
lamayla, Teşkilat'ın olanaklannı daha iyi
değerlendirmeye başlamıştır. Bununla
beraber, özellikle diğer ülkelerle karşılaş-
tınldığında OECD'ye ılgimizın ve
faaliyetlerine katıhmımızın ülkemizin
süratli yapısal değişimi ve uyumunun
gerektirdiği düzeye ulaşması için sürekli
çaba göstermemiz gerektiği de bir ger-
çektir.
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e l ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I M L A N A M A Z
ANKARA-.. ANKA...
MÜŞERREF HEKİMOĞLU
Güzel Bir Armağan...
TV'yi izlerken, gazeteleri baştan sona kaplayan kara ha-
berleri okurken gözümden, kulağımdan utanıyorum uzun
süredir. Soygun haberleri boyutlanıyor giderek, devletin te-
pesine, doruğuna çıkmış kişiler yere yuvarlanıyor, yaldız-
lardökülüyor, yıldızlar sönüyor. Yapay parıttı uzun siirmü-
yor değil mi? Oysa o panttıyla gözleri kamaşanlar var. Pa-
rayı en yüce değer sayanlar, köşeyi dönmeyi başan, çal-
mayı beceri diye düşünenler. Ama o parıttı için sönen
ocaklar, solan umutlar da sergileniyor bu olaylarda. Sö-
mürü düzeni de beliriyor tüm çizgileriyle...
Kaç gündür Ati Çetinkaya masalı anlatılıyor Körfez kah-
velerinde. Kemer FM Radyosu'nda, bu köşede 31 Agus-
tos 1990 günü yay_ımlanan 'Efe Havaları' başlıklı yazımı
okudu öğretmen Ozgüçlü. Kurtuluş Savaşı'ndan sonra
Burhaniye'ye geliyor Ali Çetinkaya, Bayındıriık Bakanı. Ül-
kemizde demir ağlar örülüyor, o da savaş arkadaşlarına
sesleniyor: "Bırakın bu efehavalannı, gelin demiryollann-
da çalışın, yann emekli olur sıkıntı çekmezsiniz."
Borazan ve Kadir Efe'ler dikiliyor: "Biz tüfekleıidemir-
yolunda çavuş olmak için çatmadık" diyoriar. Çetinkaya
ağlıyor. Oysa zaman onu haklı çıkanyor. Borazan Efe güç
günler yaşıyor Demokrat Parti döneminde. Belediyede
çöpçükadrosundaçalışıyor. '27Mayıs 1960Devrimi'nden
sonra bir aylık bağlanıyor ancak. Şimdi yerinde işhanları
yükseliyor, ama Burhaniye alanında bir köşk vardı vaktiy-
le. Ali Çetinkaya'ya kasabalılardan bir armağan. Çetinka-
ya ailesi hiç oturmuyor bu evde. Bir süre sonra da satılı-
yor. Başta CHP llçe Başkanı eczacı Mustafa Çakıroğlu
kimi ilçeliler satılmasını istemiyor, Çetinkaya'ya başvura-
rak ilçeye bağışlamasını öneriyor. Eski Bayındıriık Baka-
nı'nın yanıtı da acı, ama kişiliğini belirtiyor: "Çok üzgünüm,
evisatmakzorundayım, hastalığım nedeniyle güç durum-
dayım, param yok" diyor.
Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, banka genel
müdüıieri, işadamlanyla ilgili haberier, beigeler, raporlarya-
yımlanırken daldığım karanlıkta ışıktan bir çiçek açıyor bu
anıyla. Körfez kahvelerinde de masal türü anlatılıyor Çe-
tinkaya. Ülkemizde böyle adamlar da var, dün de bugün
de... Böyle bir dönemde de en büyük zenginlik parasızlık
galiba! Akıl almaz çıkar ilişkilerine bulaşmadan özünü ko-
ruyabilmenin mutluluğu milyonlarla ölçülebilir mi? Parayı
en yüce değer diye görenler bu mutluluğu duyamaz el-
bet. Benzerliği yok, ama eski Bayındıriık Bakanı Ali Çetin-
kaya'dan Mustafa Yıtmaz'a yöneliyor düşüncelerim. Bu
yazım yayımlanıncaya kadar DSP'ye katılır mı bilmem,
ama demokratik yaşamda düşündürücü bir davranış ser-
giliyor Mustafa Yılmaz. Ihale baskılanndan bunaldığı için
Bayındıriık Bakanlığı'ndan istifa etmek zorunda kalmak-
tan söz ediyor. Bu baskılara karşı koymak, direnmek gü-
cünü bulamadı demek. Sormaktan geri kalmıyor insan:
Mustafa Yılmaz ya da başkaları parti değiştirerek neyi de-
ğiştirecek ülkemizde? Demokratik yaşama nasıl bir kat-
kıda bulunacak, dahası yeniden milletvekili seçilip gelin-
ce ne yapacak, şimdiye kadar neler yaptıkian, neleri ya-
pamadıklan ortada değil mi?
Dışişleri Bakanımız Prof. Mümtaz Soysal'ı izlediniz mi,
ABD'ye uçtuğu gün Show TV'dekı konuşmasıyla yalnız diş
politikada değil, iç politikada da belli uyanları var. Profe-
sör Bahri Savcı, Halit Çelenk, Naci Ormancılar ve eş-
leriyle birlikte izledim o konuşmayı. Dağlarda, Körfez kah-
velerinde o konuşmadan da söz ediliyor son günlerde. Q
konuşma doğrultusunda politikalar üretilmesi bekleniyor.
Kimden, bugünkü politikacılardan mı, yok, o ürün herke-
sin katkısıyla oluşacak bence, çoksesli, çok renkli bir ça-
bayla.
Yazımı bu umutla Nadir Nadi'yi selamlayarak sona er-
diriyorum.
•••
Pazar akşamı Aya Irini'de dostu Mozart'la buluşuyor
Nadir Bey. Gürer Aykal'ın yönettiği Bilkent Akademik
Senfoni Orkestrası, Mozart'ın yapıtlanyla Nadir Nadi'yi
anma konseri veriyor. Atatürk'ün müzik devrimini içten
yaşayan, demokratik yaşamda da çoksesliliği savunan
Cumhuriyet başyazanna güzel bir armağan. Müzik Fakül-
tesi Dekanı Ersin Onay'ı içten kutluyorum. Mozart'ın ke-
man konçertosunu da Nadir Bey'in çok sevdiği sanatçı-
mız Suna Kan çalıyor. Güzei bir buluşma değil mi?
Ayağım burkuldu, konsere gidemiyorum, ama pazar ak-
şamı saat 19.00'da orada olacağım ya da Mozart ve Na-
dir Bey burada olacak. Aya Irini'deki müzik şölenini Ida'nın
ucunda, güneşin battığı yerde oluşan renk şöleninde din-
leyeceğim. Haydi siz de gelin!
BULMACA
1 2 3 4
1
SOLDAN SAĞA:
1/ Atıcısına geri dönen
bir av aracı. 2/ Beraberin-
de yağmur getirrneyen 2
güçlü fırüna... Sahip. 3/ -
Alman faşisti... Diyarba-
kır'ın bir Uçesi. 4/ Turşu-
su yapılan bir tür yaban
soğanı. 5/ İki tarla arasın-
daki sınır... Hile düzen...
Eski Mısır'da gûneş tan-
nsı. 6/ Ticarette, kullanıl-
ması hemerı mûmkün
olan paraya verilen ad. 7/
Kari... Dekorasyonda,
modacılıkta ve eşya yapımında
kullanılan deri taklidi sentetik
malzeme. 8/ Şeyh Bedrettin'in
Tann, evren ve insan konusundaki
görûşlerini içeren ünlü yapıtı. 9/
Temiz... Frengiye benzer bulaşıcı
bir hastalık.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ özellikJe kamp yerlerinde tatil
evi olarak kullanılan tek kath, ba-
sit ve hafrf yapı. 2/ Smır nişanı...
Yüz örtüsü. 3/ Dipten dallanan bir
süs bitkisi... Aras'm kolu olan bir ırmak. 4/ Giysilerde sırtı ör-
ten büyûk ve devrik yaka. 5/ Radyumun simgesi... Ata. 6/ Ze-
kâ... Demet durumundaki ekinler. 7/ îsrail'in plaka ışareti...
Her yiyeceği canı çeken. 8/ Kıvamını artürmak için sakıza katı-
lan, kauçuk cinsinden bir madde. 9/ Doğumun doğal olmadığı
durumlarda kann ve dölyatağının kesilerek bebeğin abnması.
İLAN
T.C.
ANTALYA ASLİYE1. HUKUK
MAHKEMESt
1994/237
Davacı Çoban Tanm Ürünleri Ltd. Şti. vekili Av. Habip Dağa-
şan tarafından davalılar Mehmet Karabı vs. aleyhine açılan menfi
tespit davasının mahkememizde yapılan açık duruşmasında;
Karar gereğjnce; davalı Mehmet Karabı'ya tebligat yapılamadı-
ğmdan adresinin tespiti de mümkün olmadığından davalının
HUMK'nin 213 ve 377. md. gereğince duruşma günü olan 31.10.
1994 günü saat 09.00'da mahkeme salonunda hazır bulunması veya
kendisini bir vekille temsil ettinnesi, haar bulunmadığı veya kendisi-
ni bir vekille temsil ettirmediği takdirde dava dilekçesinin kendisine
tebliğ edilmiş sayılarak yargjlamanm yokluğunda devam olunacağı
ve sonuçlandınlacağı tebliğ olunur. 21.9.1994
Basın: 51191