Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CumhuriyeCtmti^az Sahibi: BerİMi Nadi
Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç #
Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet
Çetinkaya # Yazıışlen Müdürlen:
Ibrahim Yıldız • Dinç Tayanç(Sorumlu)
• Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara
# Görsel Yönetmen. Fikret Eser
Dış Haberler: Ergun Balcı 0 lstıhbarat: Yalçın Çakır
• Ekonomı Bülent Kızanlık # Radyo-T\' Uygar
Eremektar 0 Kültıir Handan Şenköken • Spor
Abdülkadtr Yücelman • Yurt Haberler: Mehmet
Saraç • Makaleler Sami Karaören # Çevırr
Sevfettin Turhao • Düzeltme Abdullah V'azıcr
Yavın Kurulu tlhan Selçuk
(Başkan), Orhan Erinç, Oktav
Kurtböke, Özgen Acar, Hikmet
Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun
Balcı, Dinç Tayanç, İbrahim Yıldız.
Orhan Bursalı, Mustafa Balbav.
Ankara TemsılciM Mustafa Balbav • Haber Müduru Doğan
Akın Ataturk Bulvarı No 125. Kat 4. Bakanlıklar- Ankara Tel
4195020 (^hat). Teleks 42344. Faks 4195027» IzmırTemsılcısı
SerdarKızık,H.ZıyaBh. 1352 S 23Tel.4411220Teleks 52359.
Faks: 4419117 # Adana TemsılciM Çetin Yiğenoğlu, lnönu Cd
119S No I Kafl.Tel. 3522550. Teleks 62155. Faks 35225
7
0
Müessese Müdürü: Erol Erkut 0
Koordınator Ahmet Korulsan 0
Muhasebe Bülent Yener0ldare Hâseyin
Gürer 0 Işletme Önder Çelik 0 Bılgı-
Işlerrr Nail tnal 0 Bilgısayar Sıstem:
Mürüvet Çiler 0 Reklam Reha Işıtman
Vıyımlrvto >
Tjrkocan tâd
&uaa: Yeni G u n FCaber \jansı. Basın ve Ya>ıncılık A $
3$ 4] Cagaloğlu 343 34 1si PK 246 Istanbul Te! (0 212) 512 05 05 120 hat) Teleks 22246. Faks (0 212)513 85 95
21EYLÜL1994 İmsak:5.17 Güneş: 6.43 Öğle: 13.02 İkındi: 16 28 Akşam: 19.11 Yatsı: 20.32
1995yazında
kadın kıyafetleri
• Haber Merkezi-
A\ rupa'nın en gözde
modacılanndan Peîer Au*io,
Barcebna'da düzenlediği
defilede 1995 ılkbahar ve yaz
koleks yonunu şımdiden
beğeniye sundu Moda
otontelen. Audo'nun
kariveri ve modayı etkileme
gücünü dıkkate alarak,
sergilenen kreasyonlann.
önümi.zdekı yazsezonunda
kadın kıyafetlerinin iyice
açılıp saçılacağının habercisi
olduğunu kaydettıler.
Sıcak hava
sürecek
• İstanbul Haber Servisi -
Eylül ayında mevsim
normallerinın üzerinde
yaşanan ha\a sıcaklığı ve
yüksek nem oranı
îstanbul'da vaşamı felç
ediyor Yetkililergüney ve
güncy batı y önlerinden geİ£n
sıcak havanın birkaçgün
daha devam edeceğıni
bildirdiler.
Ekinci'den
Sandoz'a plaket
• Haber Merkezi- Orma n
Bakanı Hasan Ekinci.
Sandoz Ürünleri A.Ş. Genel
Müdürü Erman Atasoy'a-
Sandoz'un tüm personelirıin
ağaçlandırma kampanyasına
katılması dolayısıyla bir
plaket verdi. Ekinci.
Sandoz'un bu girişimini ağaç
sevgisinin yaygınlaştınlması.
ormanlara sahip çıkılması
bilincinin yerleştirilmesi
yolunda para bağışının
ötesinde örnek birdavranış
olarak nıtelendirdi. Sandoz
Ürünleri A.Ş.. yıldönümü
armağanı olarak her
personelı adına ÇEKÜL'ün
başlattığı "Gelibolu
Ormanlannı Onarahm"
kampanyasına bağışta
bulunmuş, aynca kişisel
bağışlan topİamı oranında
bağışta bulunmuştu.
Hülya Avşap'dan
Tanju açıklaması
• İZMİR(AA)-İzmir
Fuan'nda sahneye çıkan ses
ve sinema sanatçısı Hülya
Avşar. futbolcu Tanju
Çolak'ın tutuklanması ile
ilgilı olarak hiçbir basın
kuruluşuna açıklama
yapmadığmı bıldirdi.
Ahlak
komisyonu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-TBMM'de,
ABD'deki gibi siyasılerle
ilgili yolsuzluk iddialannı
araştırmak üzere bir "ahlak
komısyonu" oluşturulmasını
isteyenTBMM Başkanı
Hüsamettın Cindoruk. bu
amaçla parti liderlenni de
yardıma çağırdı. Cindoruk.
parti liderlerine gönderdiği
vazıda. yolsuziuklara karşı
alınacaİc önlemleri
belırlemek amacıyla
oluşturulan partiîerarası
komisyonun görevini
sürdürmesi için liderlerden
yardımistedi Cindoruk,
yazısına ABD yürütme ve
yasama görevlilerine
uygulanan kurallan içeren
bir bilgi notu da ekledi.
Nadip'in
damşmamserbest
• LONDRA(AA)-
Kjbnslı Türk işadamı Asil
Nadir'in özel mali işler
danışmanı Eiizabeth
Forsy th, İngiliz Agır
Dolandıncılık Dairesi
(SFO) tarafından altı saat
sorgulandıktan sonra
serbestbırakıldı. Forsyth'in
"Mali Himetler Yasası'ru
çiğnemek. çahntı mallann
ticaretim yapmak için
işbirlığine gırişmek ve
yasadışı hisse işlemlerine
kanşmak"
suçlamalanndan
sorgulandığı bildirildi.
Toplumsal uzlaşmanın Muğla'daki simgesi olan Aytaman 'gerilimli günler' yaşıyor
BayaııVali'niıı tarilısel direnişi
OKTAY EKtNCİ
Çalışkanlığı. uygar kışilıği ve
'duyariüiğT ile Muğla'daki he-
men her sosyal kesimin sevgi ve
güven duygulannı kazanan Tür-
kiye'nin iîk bayan valisi Dr. Lale
Aytaman, bir süredır aynı ilin
milletvekili Latif Sakıcı tarafı-
ndan yürütülen yıpratıcı bir suç-
lama kampanyasına da göğüs
germek zorunda kalıyor. Onca
ışı. görevi ve sorumluluklan
arasmda bir de Sakıa'nın ikide
bir yönelttiğı eleşüri ve 'karala-
malanna" yanıt vermeye çalışı-
yor. Bunu yaparken de hem bir
vali. hem de bir 'demokrat, aydın,
kamu yöneticisi' olmanın getirdi-
ğı yükümlülükleri nedeniyle
tartışma düzeyini düşurmemeye'
özen gösteriyor: süreklı savun-
mada kalıp, haklı olarak 'saldı-
rganhğı' yeğlemiyor.
Ne var ki Aytaman'ın bu "ağı-
rbaşlı" ve bulunduğu makama
'saygılı' tutumu. aynı özeni gös-
termekten uzak bir anlayış sergi-
leyen Latif Sakıa ve yandaşlannı
hiç etkılemiyor. Sakıcı'nın her
eleştirisi. medya için 'ilginç' jgelen
açıklamalan da içeriyor. Ome-
ğin. kendi inüteahhitlik yaşamıv-
la' ilgili olarak söyledığı 'devletten
şu an 17 milyar istihkak ala-
cağımız var; torpil de işlemiyor...'
şeldindekı açıkfaması. vine kendi
iş yaşamı için en ciddi engeller
arasında gördüğü valıyi eleştır-
mesini duyuran gazete haberle-
rinde eksiksiz yer alıyor. Demek
ki Latif Sakıcı şu torpil' denen
• Muğla Valisı Lale Aytamarûn üç yıldır
sürdürdüğü çabalar. antikçağdaki Karya Kraliçesi
Ada'nın Pers istilacılara karşı 'tarihsel direnişi'ni
anımsatıyor. Şu kadar ki; o çağlarda güçlü olan
kazanırdı, bugünün tek güvencesi ise hukuk ve
demokrasi.
olanağı eskisi gibi 'işletebüse'. bü-
tün bu 'gerilimler' de ortadan kal-
kacak gibi göriinüyor.
Türkiye buna benzer talihsız-
likleri sürekli yaşayan bir ülke
bile olsa. sadece sağalann ya da
solculann değil. toplumdaki he-
men tüm kesimlerin 'ortak beğe-
nisi ve desteğini kazanan' bir bü-
rokrata böylesine yüklenilmesine
cok ender rastlanılıyor. Neredey-
se toplumsal uzlaşmanın simgesi'
haline gelen bir valiye karşı tavır
almak, 'kavgayla izîenen" bir sü-
reç yaratıyor.
Kraliçe Ada'nın geleneği
Dr. Lale Aytaman 1991 yilında
vali olarak atandığında. Cumhu-
riyet'e Muğla"dan yazıyordum ve
henüz görevine başlamadan 'Ka-
ria'da bir kadın vali' başhğıyla şu
kaygımı dile getırmiştim:
'Bakalım bayan Aytaman, bir
zamanlar Kraliçe Ada'nm yaptığı
gibi Muğla'daki tarihi konağında
iis kunıp, çıkarciların isrilalanna
karşı bu güzel iilkeyi konlyabile-
cek mi?..' (8 Temmuz 199î)
Muğla yöresının antik çağdakı
adı olan Karya'nın ünlü Kraliçesı
Ada. Anadolu">u eap geçen
'Pers tstilasına' karşı önce kendi
kentı olan Halıkarnas'ta, yanı
Bodrum'da direnmişti. Sonra da
kuşatmayı yararak bugünkü
Muğla kentinin sırtlanndakı
Alinda'da üs kurmuş. ülkesini sa-
vunmayı buradan sürdürmüştü.
Acaba. binlerce yıl sonra yine
Muğla'ya gelen bu 'bayan ku-
mandan', aynı bölgeye belki de
Pers'lerden çok daha büyük tah-
ribatlar yapan 'yağmacı istilacıla-
ra' karşı Kraliçe Ada'nın gelene-
ğıni yaşatabılecek miydi?
Aradan geçen şu 'üç yılbk' süre
ıçınde, bu sorudakı kavgıyı daha
baştan yok eden. Muğla'nın
Nillardır özlemını duyduğu bir
•valilik dönemini' Lale Aytaman
tüm duyarhlığı \e 'kararlılığf ile
Karya'ya yenıden yaşatü.
Yurt ve çevre sevgisi
Başta kışı yağmaalan olmak
üzere, Muğla'nın eşsız tarih ve
doğa güzelliklenni kısa vadeli
'rant hesaplanna' bir talan kay-
nağı olarak gören kesimler, karşı-
lannda Aytaman'ın güçlü 'yurt
ve çevre sevgisini' buldular.
Hele, deviet olanaklannı 'siya-
si nüfuzlarıyla' bir iş kaynağı ola-
rak kullanmayı alışkanlık haline
getiren kesimler ise her türlü çaba
ve girişimlenne karşın, Lale Ay-
taman'm 'kamu görevi' anlayışmı
aşamadılar: o eski 'Lale DevrF
günlerine geri kavuşamadılar.
Işte ne olduysa. boylesi bir hiz-
met süresinin üçüncü yılında 'bu
tutumlar' yüzünden oldu ve bu
zamanlar Karyalı Kraliçe Ada'-
ya ateş püskürenler. sanki yeni-
den dirilip tarih sahnesinde 'göç
göstermeye' başladılar.
Umanz ülkeyi yönetenler, bü-
tün bu olup bitenleri *ülke yaran-
na' değerlendirirler. Ve saJt kadın
olduğu için değil, onun da ötesin-
de valilik gibi bir görevde örnek
olacak tutumlar sergileyen Ayta-
man "ı bu tarihsel direnişinde'
yalnız bırakmazlar...
Jamaika'da gezinmek, özgürlükle köleliği, zenginlikle yoksulluğu bir arada solumak anlamına geliyor
İki yüzlücennetteköleliğinizleri var
CELAL BAŞLANGIÇ
•w- y aşlı. siyah rahip elinde
\ / bir kitap tutuyor.
¥ Karşısında genç köle-
•JL- ler var. Anlattıklanru
ilgiyle izliyorlar. Montego Bay'ın
merkezindeki bu heykel, genç kö-
lelere bir rahibin okuma yazma
öğretmesım betımlıyor.
Heykelin hemen yanındaki bir
kulübeyı gösteriyor rehber
Sherly: "Burası, kölelerin hapse-
dildiği yeraltı zindanının girişi..."
Sam Sharpe ısyancı kölelerin
lideri. Jamaika'da kölelik
kaldınlmadan iki yıl önce işte bu
heykeiin ve yeraltı zindarunın bu-
lunduğu alanın ortasında asılmış.
Montego Bay'm ortasındaki
bu alan şimdi bir kölenin adını
taşıyor; Sam Sharpe Alanı... Baş-
kent Kıngston'dan sonra Jamai-
ka'nın ikinci büyük kenti Monte-
go Bay. Yüz on bin insan yaşıyor.
Alanın hemen yanında bir ge-
zıci satıa var. Belki de yokluğun
yoksullugun en belirgin görüntü-
sü bu. Araarun üzerinde bir buz
kalıbı var. Rendeyle buz kanyor-
lar kalıptan. Sonra kazınan buzu
bir kaba doldurup üzerine tropi-
kal bitkilerin sulannı döküyorlar.
Yıllar öncesinin Adanası'nda ço-
cuklann en gözde tatlısıyla aynı
bu. Ancak bir farkla. Adana'da
üzerine gülsuyu döküyorlar;
tropikal meyve suyu yerine. Ada-
na'da "Bici bid" denılen bu tatlı,
şimdilerde yalmzca yoksul semt-
lerde satılıyor.
Montego Bay'ın görüntüsü bir
kentten çok, bır araya gelmiş get-
tolar toplamına benziyor. İnsan-
lann evleri, üstleri başlan, dük-
kanlan yoksul. Yeni arabalara
tek tük rastlanıyor yolda.
Bu görüntüler, bir gece önce
gelinen Jamaika'da yaşananlarla
çelişiyor. İlk durak Half Moon
Oteli'ydi. Daha otelin kapısından
girer girmez herkese bol buzlu
Rum Panch sunuluyor, bu arada
da otele giriş işlemleri yapıhyor-
du güle oynaya. Müthiş bir plajın
yanına kurulmuş restoranda ye-
mekler. dev tropikal yapraklann
altında ve kuşlarla böcek
avıltılan arasında yeniyordu.
O gecenin konuğu olan Türk
gazeteciler için mönüler bastı-
nlmıştı.Cç kişiden oluşmuş yerel
orkestra rengarenk giysileriyle
"soka" ve 'kalipso' çalıyordu. Biri
büdiğimiz gitardı. Bir de cümbü-
şe benzeyen banjo vardı. Orkest-
ra elamanlanndan biri de boyacı
sandığına benzeyen bir kutunun
üzerine oturmuş, bacaklannın
arasındaki tenekelerden inanı-
Imaz sesler çıkanyordu. Bu enst-
rümarun adı da "rumbabeyz'di.
Bu büyüleyici ortam insana
Turistlerin yıizde kırkı ABD'b'. Yüzde altmışını Japonlar ve Avrupalılar oluşturuyor. Tropikal meyvelerle kendilerini cennette sanıyorlar. (CELAL BAŞLANGIÇ)
• 1655 yılında adayı îspanyollann
elinden alan Ingilizler Afrika
kıyılanndan topladıklan siyah derili
insanlan ayaklan, elleri hatta
boyunlan zincirli bir biçimde
getirdiler Jamaika'ya.Kaçabilen
köylüler dağlara sığınıp, Afrika'da
öğrendikleri tarzda toplumsal,
kültürel, siyasi ve dinsel t>ir sistem
çerçevesinde örgütlendiler. İngilizlere
savaş açtılar. Adanın tarihi belki de
bir "isyanlar tarihi' dir.
Lucea
Montego
Bay
Savanna-la-Mar
Karayıb Denızı
Ocho R»s®~"~~'^
P o r i M a n a V
-v._^PortAntonıo
ft JAMAİKA * \
Mandeville M^**™ \
Karayıb Denizı
• Kıyı şeridindeki otellerde her
odanın şık. ahşap mobilyalarla
döşenmiş bir salonu var. Kimi odalar
dubleks. Altta salon. üstte yatak
odası ve banyo var. Hatta bazı
odalarda kuyruklu bir piyano bile
var. Bin beş yüz dönüm alana
yayılmış otelde yirmi yüzme havuzu,
yirmi tenis sahası, otuz kadar atın
bulunduğu harası. golf sahası var.
Fiyatları da sezonuna göre üç yüz
dolardan bin dolara kadar değişiyor.
"Eğer cennet varsa. işte burası"
dedirtiyordu. Half Moon iki yüz
yirmi odalı bır otel. Ama öyle
küçük birşey sanılmasın. Çünkü
tüm Jamaika'da olduğu gibi bu-
rada da "otel odası" kavramı bi-
raz farklı. Her odarun şık, ahşap
mobilyalarla döşenmiş bir salonu
var. Kimi odalar dubleks. Altta
salon, üstte yatak odası ve banyo
var. Hatta bazı odalarda kuyruk-
lu bir piyano bile var. Odalarda
tropikal meyvelerle dolu tabaklar
ve bir şişe Fransız şampanyası
konuklan bekliyor.
Bin beş yüz dönüm alana ya-
yılmış otel... Yirmi yüzme ha-
vuzu, yirmi tenis sahası, iki ki-
lometre uzunluğunda kumsah. iş
adamlan için bilgisayarlı. fakslj,
gazete arşivli çalışma bölümü,
otuz kadar atın bulunduğu ha-
rası. golf sahası var.
Adanın kıyısmdaki otellerin
büyük bölümü bu türden lükse
sahip. Otel fiyatlan da sezonuna
göre bir kişinin bir geceliğı üç yüz
dolardan bin dolara kadar değişi-
yor. Böylesine lüks otellerin bitti-
ği yerde ise Jamaika halkının
yoksul yaşantısı başbyor hemen.
Ulusal gelirin kişi başına yılda
bin iki yüz dolar olduğu düşünü-
lürse, gecesi bin dolarlık otellerde
kalanlann, adada yaşayan bazı
insanlan ne denli kızdırdıği orta-
ya çıkar.
Adaya gelen tunstlenn yüzde
kırkı ABD'li. Yüzde altmışını da
Japonlar ve Avrupalılar eşit
oranlarda oluşturuyor.
Ama Jamaikalılaren çok Ame-
rikalılarakızıyor. Montego Bay-
da fotoğraf çekerken baalan
"Yoksa Amerikalı mısın" diye
tepkisini dile getiri^or sençe.
Kentin kenar mahallelerine
doğru gittikçe, evlerdermeçatma
yapılara, sokaklar daracık pati-
kalara dönüşüyor. Montego
Bay'ın hemen çıkışında Barnett
ailesimn çiftliği başlıvor. Jamai-
ka'nın en eski ingiliz kökenli aile-
lerinden Bamettler. Toprak-
lannın bir bölümünü hastane.
okul, toplu konut. hatta'havaa-
lanı yapımı gibi işlere bağışlamı-
şlar. Şimdilerde otuz bin dönüm
topraklan kalmış. Çiftlikte mon-
go, muz. ananas \e şeker kamışı
var. Tümüne yakınını ıhraç edi-
yorlar.
Türkiye'den gelen gazetecileri
Bamettler, çiftlik evinin önünde-
ki bir şeker kamışı değirmeninde
karşılıyor. 1794'te Ingilizler ta-
rafından vapılan bu değirmenin
üzeri palmiye dallanyla konık bi-
çimde örtülmüş. Dışanda nemli
sıcak, palmı>eler arasından süzü-
SİT alanında imar planlan çelişiyor, kaçak yapılar giderek çoğalıyor
Potava'dakorumabümeced
ASUMAN ABACIOĞLU
bırlenyle hiçbir uyum göstermedikleri ortaya
çıktı. Patara antık kenti ve SİT alanınm Geİe-
miş Köyü ile iç içe oiması nedeniyle koruma-
da güçlükler ortaya çıkarken. antik kentte
vapılan kazı çahşmalannın sonuçlan beklen-
meden vapılan asfalt yolun altında. antik
kentin su döşerneterinin kalması, öte yandan
1 \e 2. derece SİT alaru olan bölgelerdeçoğa-
İZMÎR - Doğal güzellikleri ve arkeolojik
değerleri nedeniyle 'Özel Çevre Koruma Böl-
gesi' ılan edilen Patara korunamıyor. Arkeo-
lojik SİT alanlannda kaçak yapılann giderek
çoğaldığı, deniz kaplumbağalannın üreme __ . „. , „
böîgesi olan kumsallannda denetimsiz tu- lan kaçak yapılar ya da İmar Müdürlüğü'-
rizm etkinüklerinin yoğunlaştığı
Patara, büyük bir tahribatla karşı
karşıya. Arkeolojik değerleri ne-
deniyle de 1978 yılında SİT alanı
ilan edilen ve 1982 yılında antik
kent kalıntılannı kumul hareket-
lerinden korumak amaayla bir
kilometre uzunluğundaki bir
alanda ağaçlandırma çahşmalan
yapılan Patara. 1990 yılında, do-
ğal özellikleri ve deniz kaplumbağası üreme
alanı oiması nedeniyle de Özel Çevre Koru-
ma Bölgesi ilan edildi.
Patara için 1992 yılında Kültür Bakanlığı
tarafından SİT alanım kapsayan koruma
amaçlı bir imar planı haarlanırken, Özel
Çevre Koruma Kurumu da bir başka imar
planı oluşturdu. Ancak, haarlanan bu iki
planm, Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koru-
ma Kurulu'nca incelenmesi sonucunda bir-
• 20.00-08.00 saatleri arasında kapah bulunması
gereken kumsalda içki alemleri yapılıyor, ateş
yakılarakeğlencelerdüzenleniyor. Bazı kişiler
turistleri, gjrişin yasak olduğu saatlerde para
karşılığmda kaplumbağa göstermek amaayla
kıımsala sokuyor.
nden ruhsat alabilen yapılar, yörenin en
önemli sorunlannı oluşturuyor.
Doğal Hayatı Koruma Derneği yetkilileri.
bütün bu sorunlar bır yana. kumsal kulla-
nımının düzenlenmesine ve böylece deniz
kaplumbağalannın korunmasına yönelik
hiçbir gelişme kaydedilemediğini vurgulaya-
rak şu bilgileri verdiler
"DHKD tarafından yerli \e yabancı turist-
leri bilgilendirmek amacıyla Patara kumsalı
girişinde, 1990 yılında hazırlanan \e 1993 yılı
sonuna kadar kullanılan tabelalar da nedensiz
bir şekilde kaldırılmış \e >erine yenileri konul-
mamıştır.
Bu durumda kumsala gelen yerli \e yabancı
turistlerin çoğu, nasıl bir alanda bulunduklan-
ndan habersiz kalmakta ve doğal olarak da bi-
lincsiz harekctlerde bulunmaktadırlar."
DHKD yetkilileri, Patara'da ve Dalyan
kumsallannda kaplumbağa
popülasyonunu belirleme çaiı-
şması için gerekli olan iznı Özel
Çevre Koruma Kurumu'ndan
alamadıklannı kavdederek
"İzin vermeme konusunda kabul
edilebilir bir gerekçe de sunul-
mamıştır" dediler. Bölgede göz-
lemcı olarak bulunan DHKD
görevilerinin. 20.00-08.00 saat-
leri arasında kapalı bulunması gereken kum-
sala sürekli ginldiğıne. içki alemleri yapıldığı-
na ve ateş vakılarak eğlenceler düzenlendiğı-
ne tanık olduklannı belirten vetkililer, aynca
hiçbir denetlemenin bulunmadığı bölgede.
yöre halkından bazı kişilerin ve SİT alanı gı-
rişlerindeki görevlilerin, turistleri. girişin ya-
sak olduğu saatlerde para karşılığında kap-
lumbağa göstermek amacıyla kumsala sok-
tuklannın da gözlendiğini sö>ledıler.
lerek . keyifli bir serinliğe dönü-
şüyor gölgede. Barnett ailesimn
gelini Paula ağırlıyor konuklan.
On dört kez Türkiye'ye gelmiş
Paula. Tek tük Türkçe sözcük bi-
liyor. fstanbul'u çok seviyor.
Sanyer'i ise unutamamış bir tür-
lü.
Konuklara dondurulmuş ko-
konat sunuyorlar. Bir çiftlik gö-
revlisi elindeki palasıyla ko-
konatın kabuğunu soyuyor. Üs-
tünü delip bir kamışı sokuyor
meyvenin içine. Suyu donmuş
kokonatın. Czerine bir parça
rum döküyor. Nefıs bır içecek.
Barnettl'erin çiftliğinde hasat
zamanı beş yüz işçi çahşıyor. Her
yan mongo ve muz ağacı dolu.
Adada otuz değişik türde mon-
go. seksen çeşit palmiye, yirmi
dört çeşit muz türii olduğunu an-
latıyorlar. Bu muzlardan ancak
beşi ihraç edilebiliyormuş.
1655'te fngiltere'den
gelmişler
îlk Bamett 1655'te gelmiş ln-
giltere'den Jamaika'ya. Hemen
de bir çiftlik evi yaptırmış. İki
katlı taş bina ilk yapıldığı yıldaki
eşyalanyla birlikte yenileniyor.
Çiftliği gezdirirken. bir kısmı
yıkılmış duvarlan gösteriyor Pa-
ula. "Burası" diyor "Köle isyan-
lanna karşı yaptırılmtş"
Jamaika'yı gezerken, yüzlerce
yıllık köleliğe. köklerinden ko-
partılıp adava getinlmiş siyah-
İann duyduğu hüzne ilişkin izler
her verde karşısına çıkıyor in-
sanın. Buduvar da yaşanılan aa-
lann somut bir anlatımı işte.
Kristof KoJomb 1494 yılında
adaya ayak bastığında, burada
yaşayan yerli halk Aravvaklarla
karşılaştı. Yaşadıklan adaya "Xa-
maica" diyordu Aravvaklar. Bu
sözcük "su ve orman iilkesi" an-
lamına gehyordu.
Artık Jamaika bir İspanyol ko-
lonisiydi.
Ispanyollar Jamaika'ya ilk Af-
rikalılan 1509 yılında getirdiler.
Ağır ve acımasız kölelik koşul-
lan. salgın hastalıklar Aravvak-
lann neredeyse tümünü kınp ge-
çirdi. Artık şeker plantasyonlan-
nda "yan aç, yan tok" çalışacak
bedava işgücüne daha çok ihtiyaç
vardı. 1655 yılında adayı İspan-
yollann elinden alan Ingilizler de
aynı yönteme başvurdular. Afri-
ka kıyılanndan toplanıp, gemile-
re balık ıstifı yüklenen siyah derili
insanlar, ayaklan, elleri hatta bo-
yunlan zincirli bir biçimde getiril-
diler Jamaika'ya.
Ağır kölelik koşullan nedeniy-
le. adanın tarihi belki de bir "is-
yanlar tarihi" dir. Kaçabilen köy-
lüler dağlara sığınıp Afrika'da
öğrendikleri tarzda toplumsal,
kültürel, siyasi ve dinsel bir sis-
tem çerçevesinde örgütlendiler.
Dağlardaki köleler savaş aç-
mıştı ingilizlere. Plantasyonlara
saldınyor. burada çahşan'köleleri
kurtanp dağlara kaçınyorlardı.
Bütün asken güçlerine karşın Ja-
maika'nın dağlannda gizlenen.
gecelen çiftliklere akınlar düzen-
leyen kaçak kölelerle başa çıka-
madı İngilizler. Sonunda anlaş-
mak zorunda kaldı.
İşte Barnettlerin çiftliğinde ge-
lın Paula'nın gösterdiği kale gibi
duvarlar ve buralara açılmış
mazgallar o günlerdeki köle is-
yanlanndan kalan son izlerden
biri yalmzca.
Jamaika'da gezinmek, özgür-
lükle köleliği, zenginlikle yoksul-
luğu bir arada hem de çok küçük
coğrafyalarda. birbirine çok
yakın alanlarda solumak anlamı-
na geliyor. Köleliğin. sömürgeli-
ğin yarattığı derin izleri, adım
başı gözlemlemek olası. Bu elbet-
te insan davranışlanna da yansı-
yor. Tıpkı Jamaikalı rehber
Sherly'nin söylediği gibi:
"Bir yanımızda ingiliz kültü-
riine uygun bir soğukiuk > ar, diğer
vanımızda ise zaman zaman aJev-
İenen yerii atesimiz..."
Yarın: Cadılar evl