Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 EYLÜL 1994 ÇARŞAMBA
10 DIZI YAZI
Sosyal antropolog Prof. Ernest Gellner, yeni binyılda yönetim sorunlannı Cumhuriyet 'e yazdı
Demokrasinin3. Binyılsınavı
7
ırminci yüzyıl, 1945 ve 1989-91 yıllann-
da demokrasi adına iki büyük zafere ta-
nık oldu. llk olayda demokrasi, sanayi-
leşmiş bir toplumun -ki o zamanlar bu
deyim pek o kadar yaygın değildi- nasıl yönetile-
ceği konusunda rakıp bir teoriyi yenilgiye uğrat-
tı. Seçenek görüş akrabalık, saldırganlık ve böl-
gesellık gibi değerlere dönüşü öngörmekteydi:
"Blut und Boden (Kan ve Toprak)". Bununla bir-
likte Nazilerkendi seçimleri olan birmahkeme ile
-savaşarak- yenilgiye uğratıldılar. Savaşı övdüler
ve savaşta yenildiler. Ancak olayın ince alaycı yö-
nü, görüşlerinin gerçek anlamda çürütülmesinin
yenilgiden kısa bir süre sonra gerçekleşmesiydi:
Yenilmiş Almanya, varsılhk ve gücü elde errne-
nin, hatta Avrupa'da üstün bir konuma gelmenin,
savaş yenne sanayi ve ekonomik güç ile çok da-
ha kolay ve kabullenılebilir bir bıçimde olanaklı
olabileceğini anladı.
Zenginlik ve onurun toprak ve kahramanhğa
değil, daha çok büyüme oranına bağlı oldugu ger-
çeği, 1945 yılının iki önemli yenilmişinin dünya-
yaöğreftiği birgerçektir. Yitirenlerzenginleştiler,
kazananlar ise en az onlar kadar geliştiler. Dünya
bundan gereken dersi almıştır. Savaşın kendısi
ise, savaştan sonraki süreç kadar belirleyici ola-
mamıştır. Naziler gibi Marksistler de kendi seç-
miş olduklan bir alanda yenilgiye uğratıldılar. On-
lann doktrini, tarihin gizemlerinin savaş alanla-
nndadeğıl, ama üretim güçlennin geliştirilmesin-
de aranması gerektiğini öğretiyordu. Bu üretim
güçlerini arttırmanın gizemini bıldıklenni düşü-
nüyorlardı ve her geçen gün daha da çağdışı bir
konuma gelen üretim örgütlenmeleriyle Batı'yı
geride bırakmaya yöneldiler.
Ancak. Batı ile komünist sıstem arasındaki bu
ekonomik yanş, hayret uyandıracak ölçüde kesin
bir karar ile kazanını da yitireni de şaşırtacak bir
biçimde sona erdi. Bundan başka, Asya'nın öbür
ucundaki ülkeler Batı'ya yetişmenin gerçekten
olanaklı olduğunu kanıtladılar ama, bunu gerçek-
leştirecek olan kesinlikle Marksizm değildi. Bu da
alınan dersi perçinledi.
T-X ot
oplumun yaşaması
büyümeye bağlıdır ve büyüme
de seçeneklerin araştınlmasını
gerektirir, var olan görüşün ya
da var olan düzenin
kesinleştirilmesi ise kendisinden
vazgeçilmesine olanak tanımaz.
Eğer toplumsal düzen ya da
resmi görüş büyümenin önünde
bir engel oluşturursa, bunun
bedeli durgunluk ve sefalettir.
Ama, ders şu anda farkhydı. Eğer Naziler ta-
nmsal toplumun saldırgan kökenlı eskı değerle-
rini canlandırmak çabalannda başansız oldular-
sa, Marksistler de, kesin başansızlıklan ile dün-
ya üzerinde laik değerlerin dünyada egemen ol-
masına ilişkin Aydınlanma rüyasının uygulanma-
sının olanaksız olduğunu kanıtladılar. Cennet ken-
tinin dünyasal herhangi bir türü olası değildir.
Dinsel seleflerin başansız olduğu bir ortamda hiç-
bır laik kurtancılık başanya ulaşamaz. Sadece
kuşku, uzlaşma, deneysellik ve çoğulculuk vardır.
Yenı zengin sanayi toplumunun daha sağlam bir
temeli olamaz.
Toplumun yaşaması büyümeye bağlıdır ve bü-
yüme de seçeneklerin araştınlmasını gerektinr,
var olan görüşün ya da var olan düzenin kesinleş-
tirilmesi ile de kendisinden vazgeçilmesine ola-
nak tanımaz. Eğer toplumsal düzen ya da resmi
görüş büyümenin önünde bir engel oluşturursa.
bunun bedeli durgunluk ve sefalettir. Marksizm,
büyümenin gizemini çözmekten çok, ekonomik
durgunluğun nasıl oluşturulabileceğini çözümle-
miştir.
I MarxınbeMentHeri
Nr bohem düşüydü
Marksizmin ahlaki yargısı, zenginliğin örgüt-
lenmesinin ve dağıtımımn piyasaya bırakılamaya-
cağı ve bırakılmasının da gerekmediği biçimin-
deydi. Daha ahlaksal bir sistem, hem daha çekici
ve uygulanabilir ve hem de gerçekten kaçınılmaz-
dır. Mant'ın kendi düşlerinde kurduğu geleceğin
komünist düzeninin özelliklerini saydığı ender
paragraflardan birisinde, ne piyasa ne de otorite
tarafından engellenmiş tamamen anarşik, toptan
bir özgürlük anlatılmıştır. lnsanlar zamanlamayı
ve rollerini tümüyle kendi seçimlerine göre belir-
leyecekler ve asla birbirlerinin yoluna çıkmaya-
cakJardı. Görüldüğü kadan ile herhangi bir ku-
rumsal mekanızma da gerekli olmayacaktı. Bu
bir bohem düşüydü.
Gerçek uygulamada ekonomik gücün özel mer-
kezlerinin komünistlerce yok edilmesi, gerek et-
kinliğin yok olmasına, gerek ahlaksal çöküş da-
hil olmak üzere korkunç bir merkezileşmeye yol
açtı. Bu, endüstriyel toplumdaki devlete, ahlaksal
bir görüşün oluşturulması görevi verilmesinin en-
gellenemez bir sonucu olarak görülecektir. Eko-
nominin çok güçlü olduğu sanayi toplumunda bu
görevi devlet üzerine almadıkça her türlü ahlak-
Gellner'e göre, yirminci yüzyıL, 1945 ve 1989-91 vıllannda demokrasi adına iki büyük zafere tanık oldu. tlk olavda demokrasi, sanayileşmiş bir
toplumun nasıl \ önetileceği konusunda rakip bir teoriyi yenilgiye uğrattı. Seçenek görüş akrabalık, saldırganlık ve bölgesellik gibi değerlere dönüşü
öngörmekteydi. Naziler kendi seçimleri olan bir mahkeme ile -savaşarak- venilgiye uğratıldılar. İkincisi de Marksistlerin yenilgisiydi.
Portre
Islam taıilıi araştırmacısı
D,
1925 yılının Aralık ayında
Paris'te doğdu. Evli ve dört
çocuk babasıdır.
Eğitimıni Prag ve Londra'da
yapü. Oxford, Balliol College'de
araşörmalarda bulundu.
1961 yılında Londra
Oniversitesi'nde Sosyal
Antropoloji dalında doktor ve
1967 yılında profesör oldu.
1974'te Ingiliz Akademisi üyesi,
1988'de Amerika Sanat ve Bilim
Akademisi'nin yabancı onur
üyesi oldu.
1989 yılında Academia
Europaea'ya üye seçildi. Bristol
ve Belfast Queen's
ûniversitelerinden onur
dereceleri almıştır. Islamiyet ile ilgili
araştırmalan ile tanınıyor.
Başlıca kitaplan: VVords and .'
Things (Sözcükler ve Şeyler) "?*
1959, Thought and Change
(Düşünce ve Değişim) 1964,
Saints of the Atlas (Atlas'ın
Azizleri) 1969, Arabs and
Berbers (Araplar ve Berberiler)
1972, Contemporary Thought
and Politics (Çağdaş Düşünce
ve Politika) 1974. The Devil in
Modern Philosopy (Modern
Felsefedeki Şeytan) 1974,
Legitimation of Belief (lnancın
Meşru Kılınması) 1974,
Muslim Society (Müslüman
Toplum) 1981. Nations and
Nationalism (Uluslar ve
Milliyetçilik) 1983.
Ernest Gellner
asal-siyasal egemenlik
zayıflayacaktır.
Bu ders de dennleme-
sine özümsenmiştir. De-
mokrasi ya da seçilen
başka bir deyişle 'Sivil
Toplum', gerek ahlaksal
değerlere dönüş çabası-
na ve gerek mutlak fazi-
letin siyasal olarak be-
nimsettirilmesıne. laik
teokrasiye karşı üstün-
lük sağlamıştır. Ayakta
kalmayı başarmış olan
gelişmiş toplumlar ço-
ğulcu bir yapıya sahip-
tirler, fazilet ve tinsel
kurtuluşu özelleştirmiş-
lerdir, refah düzeylenni
belli bir düzeyde tutma-
ya ve kültürel egemen-
liklerini, bir başka de-
yişle ulusçuluk öğeleri-
ni sürekli olarak vurgulamaya kendilerini koşul-
lamışlardır.
Sivil toplumun gelecek yüzyılda karşılaşacağı
tehlikeler nelerdir?
Yönetim ya da ekonomik büyüme üzerine olan
uzlaşı sonsuza değin işlemeyebilir. Durum bugün
bile böyledır: Dünya üzennde şu anda, yeterince
yoksulluk ve aynca genel bir uygulama olarak
büyüme için söz vermeyi, ikna edici bir siyasal
araç olarak kullanmak amacıyla yoksulluğun
anımsatılması vardır. Bunu ikna edici bir biçim-
de sağlayan düzen, onaylamayı ve desteklenme-
yi güvence altına alır. Ancak bu, sonsuza kadar
sürebılir mı?
Birdüzeyden sonra, mal sahibi olmak doğal bir
istek olmaktan çok. bir konum simgesi durumu-
na gelır. Bunlar daha sonra hem venmliliği düşü-
eçmişte, Avrupa'nın çok
devletli sistemi bir nimetti.
Bütün insanlığı aynı zamanda
aynı hatayı yapmaktan alıkoydu.
Seçenekler sınırlı değildi. Her -
devlet kendi içerisinde birtakım
kararlar alıp siyasalar izliyor ve
böylece birisinin yaptığı hatayı
bir diğeri yapmayabiliyordu.
Bununla birlikte, artık karşılıklı
dayanışmanın artması ve
teknoloji, merkezi yönetimi çok
daha önemli kılabilir.
rür hem de çevresel fe-
laket durumuna gelır.
Acaba ınsanoğlu özel
bir konumun göstergesı
olduğunu düşündüğü ve
artık süs nesneleri duru-
muna gelmiş birtakım
nışan ve unvanlar ara-
mak yerine, böylece ıs-
tediği konuma ulaşma-
nın yollannı mı arama-
yabaşlayacak? Insanoğ-
lu, görünüşte toplumsal
eşıtlik üzerine kurulmuş
bir toplumda varsıllığı
konum sahibi olmanın
yolu olarak görmekten
vazgeçebilir mi?
•Homojenlik" gerekti-
ren. ama aynı zamanda
•homojenliği' engelle-
yen ulusçuluk da, en-
düstriyel toplum için
önemli bir sorun durumundadır. Toplumun de-
vingenliği ve modern "iş"in anlamsal niteliği, es-
ki kültürel yamalann yerini alacak olan. kültürel
yönden 'homojen' siyasal birimleri: "ulusdevlet-
leri" ortaya çıkarttı. Fakat tam da aynı zamanda.
dünya üzerindeki ekonomik gelişmenin eşit bir bi-
çimde dağılmamış olması nedeniyle. 'homojenli-
ği' bozan ve şıddetli gerilımler yaratan yoğun bir
işgücü göçüne neden oldu. Yeni toplum bunlarla
gerçekten başa çıkabilir mı? Geçmişten günümü-
ze miras kalan etnık ış bölümü, son bıçımine şım-
di bölgeler arası zenginlik farklılıklannın neden
olduğu göçlerden dolayı kavuşmaktadır.
Batı'da. inancın ve ahlakın özelleştirilmesı. an-
cak yüzyıllar süren kanşıklık ve yenıden düzen-
lemeler sonucunda olanaklı olmuştur. Bununla
birlikte, sanayileşmeyi sağlayan eski dinamikle-
emokrasi ya da başka bir
deyişle 'sivil toplum', gerek
ahlaksal değerlere dönüş
çabasına ve gerek mutlak
.*„ faziletin siyasal olarak
benimsettirilmesine, laik
teokrasiye karşı üstünlük
sağlamıştır. Ayakta kalmayı
başarmış olan gelişmiş
toplumlar çoğulcu bir yapıya
sahiptirler, fazilet ve tinsel
kurtuluşu özelleştirmişlerdir.
rin özünde egemen olan kuşkucu ve çoğulcu tın,
yeni sanayileşmeyi sağlayan dınamikler arasında
yer almayabilır. Yenı gelenler, üzerlerindekı çe-
kıngenliğı attıklannda ve sağladıklan ekonomik
başanlar ekonomiye tam anlamıyla yansımaya
başladığında, acaba birlikte gelirdiklen değerler
demokratik bir sistemi yine de desteklemelerine
ızin verecek midir?
I üçüncü Binyıl'da insanlığı
bekteyen sorunlar
Geçmişte. Avrupa'nın çok devletli sistemi bir
nimetti. Bütün insanlığı aynı zamanda aynı hatay ı
yapmaktan alıkoydu. Seçenekler sınırlı değildi.
Her dev let kendi ıçensınde birtakım kararlar alıp
siyasalar izliyor ve böylece birisinin yaptığı hatayı
bir diğeri yapmayabiliyordu. Bununla birlikte. ar-
tık karşılıklı dayanışmanın artması veteknolojinın
gelışmesi. merkezi yönetimi çok daha önemli
kılabilir. Öteki her türlü seçenek çevresel \e baş-
ka birçok >önden felaketle sonuçlanabılir Tam
anlamıvla çoğulcu bir uluslararası sistemde her-
hangi bir dev let. ekolojiksınırlamalaruygulamayı
ya da silah ticaretinden. uyuşturucu ticaretinden
ve terorizmı desteklemekten vazgeçmeyi çok
daha avantajlı bulacaktır. Kendi varlıklarına
yönelık bir tehlıke ile soyut ahlak arasında bir
seçım yapmak durumunda kaldıklannda ise pek
azı öncekı seçımlerinde ısrarcı olacak ve geleceğe
yönelik tehlike taşımayı kabul edecektir. Soyut
ahlak bunlan daha iyi davranmaları için ikna
edemeyecektir. Ancak. ıknaedemedığı sürecede,
hepımız felaket ile yüz yüze gelebilinz.
Ancak. eğer burada sergıledığimız tartışmanın
ardından daha merkezi ve küresel birmerci ortaya
çıkarsa, insanlık çoğulcu sistemin kendisine daha
önce verdiği güvencelerden vazgeçebilir. Çok
sayıda devletin yerini tek bir tanesi alacak. Bu
noktada yapılacak çok önemli bir hata ise hepimiz
için felaketle sonuçlanabılir. Bu tehlike de acaba
siyasal merkeziyetçıliğin kültürel çoğulculukla
desteklenmiş bir bileşimiyle engellenebilir mi?
İşte. Üçüncü Binyıl ya da Yîrmi Birinci Yüzyıl'a
birlikte gireceğimiz sorunlar bunlar.
Yann: Fransız şair Yves Bonnefey
Y A Y I N H A K K I C u m h l i r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
T.C.
BAKIRKÖY 2. SULH HUKUK
HÂKÎMLİĞİ'NDEN
1994 557
Mahkememize açılan vasi tayini davasının yapılan duruşmalan
sonunda;
Mahkememızceverilen 1994 557-1994 686 sayılıve 8.8.1994 tanh-
li karar ile Bahrköy. Kocasinan, C: 1, S: 49, K: bilano'da nüfusa
kayıtlı Hüseyin ve Zefure'den olma 1331 doğuralu Zehra Tüten vesa-
yet altına alınarak, kendisine, Bakırköy, Kartaltepe Mah. Karacaoğ-
lan Sk. No: 27, Danışman Ap. Da: 7de ikamet eden 1951 doğumlu
kıa Hikmet Karasaç vasi olarak tayin edilmiştir.
türazı olanlann yukanda numarası yaah dosyanuza müracaat et-
meleri, aksi takdırde kesinleşeceği hususu ilan olunur. 6 9 1994
Basın: 10317
BEŞİRİ ASLİYE HUKUK
HAKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 199357
Davacı K.H. tarafından davalılar Beşiri Nüfus Müdürlüğü ile
Hulkije Altun ve Ramazan Çelik aleyhine mahkememızde açılan ev-
liliğin iptaü davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara
karan uyannca;
Yapılan tüm araştırmalara rağmen adresleri tespit edilemeyen da-
valılar Hulkiye Altun ve Ramazan Çelik"e davaname ve duruşma
gününün ilanen teblığıne karar verilmiş olmakla;
Duruşma günü olan 04.10 1994 günü saat 09.10'da duruşmada
haar bulunmalan, bulunmadıklan takdirde kendilerini bir vekılle
temsıl etürmeleri, duruşmada bulunmamalan ve bir vekil ile de temsıl
edılmedikleri takdirde, yokluklannda duruşma >apılarak karar \eri-
leceğı. davaname yenne kaim olmak üzere ilan olunur. Basın: 50935
ILAN
T.C.
SAFRANBOLU SATIŞ
MEMURLUĞU'NDAN
19942
Safranbolu ilçesi İsmetpaşa Mahallesi Deretarla mevkiinde bu-
lunan tapunun 156 ada. 47 parsel numarasında kayıtb bahceli üç katlı
ahşap ev açık arttırma suretiyle satılıktır. Gayrimenkule bilirkişiler
tarafından 132.530.000.- TL. bedel takdir edilmiştir.
Davalılar Mehmet Ali kansı Sabire oğlu Basri ve kızı Pakize'nin
adreslerinin belli olmaması sebebi ile kendilerine tebligat yapılmış sa-
yılacanndan ilanen tebliğ olunur.
Basın 50927
POIJTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Şeriahn Kestiği Parmak..
Ufukta seçimlerin ucu göründü mü milletvekillerini bir
telaştır alır. Çünkü gidip de gelmemek vardır. Şimdi ra-
kamlar büyüdü, milletvekili olmak için ayrılan paralar da
büyüdü. Eskiden milyonlar yetiyordu, şimdi milyarlar da
yetmiyor. Konuşulurken işitiyoruz, gazeteler yazıyor,
profesyonel mebuslar milyara varan harcamalar yapı-
yorlar. Seçilirse ne âlâ, seçilemezse paralar boşuna
gidiyor.
Seçimler erinde gecinde olacak.. Ancak hangisi ola-
cak; eri mi, geci mi?
Erken seçim olur, istenilen sonuç alınmaz da, ardın-
dan bir de genel seçime gidilirse "yandı gitti keten hel-
vam", buna para yetmez.
Partilerdeki telaşa bakılırsa seçimlerin eli kulağında...
Ama boşalanların yeri mi doldurulacak, ara seçim mi
olacak? Kesinkes bilinmiyor, ortada.. Eh, seçim ortada
olunca, seçimlerin türü de ortada... Masrafı da ona gö-
re...
Rahmetli özal, ekonomide türlü türlü oyunlar icat etti-
ği gibi seçimlerde de oyunları vardı. Birinci genel se-
çimleri askerin desteğiyle kazandı, ikinci seçimleri se-
çim yasalarına göre kotardı. Ondan sonraki seçimlere
de bir kulp takardı, cumhurbaşkanı olup kendini ırmağın
ötekıyısınaattı.
Bu seçimler bir hayli zor olacağa benziyor. Partiler
darmadağınık; partileri sağ, sol diye iki kümede toplaya-
caksınız... O olmazsa bir koalisyonda toparlayacaksınz.
Demlrel de öyle yapmadı mı? Seçimleri bir koalisyonla
toparladı; ama Özal'ın ölümü üstüne koalisyonu ardında
bırakıp suyun öteki kıyısına geçmedi mi? Bu durumda
bakalım sağı kim toparlayacak, solu kim?
Hükümetkalıyor..
Ara seçim kasımda...
Seçimler erken olsun, ara olsun, geç olsun solun bir-
leşmesi teraneleriyle geçecektir. Alimallah sol birleşe-
mez... Belki daha da dağılır. Geriye Refah Partisi kalı-
yor. Sağın korkusu RP'nin tek başına iktidarı alıp alma-
yacağıdır. RP bir gaf yapar da gözden düşerse ne âlâ!
Yapmaz da uslu uslu giderse (koalisyon ortağı olarak)
hükümetin içine gidiverir.
Bu ülkede iktidar her zaman sağın olmuştur. Bir MC
hükümeti döneminde adını söylediler. Ondan önceki hü-
kümet kurmalarda adını söylemediler ama, hükümetler
hep MC'nindi. Demirel hükümetleri sürgitsağda olmuş-
tur. Solda bir koalisyon hükümeti kurulurken de başında
gene Demirel olmamış mıdır? Demirel, bir askerlerle
geçinememiştir, yoksa kurulan bütün hükümetlerin için-
de vardır. DYP-SHP koalisyonunu da Demirel kurmamış
mıdır? Bu koalisyon hükümetinin çatısı Demirel tarafın-
dan kurulmamış mıdır? Başbakan ister şu olsun, ister bu
olsun çatıyı Demirel çatmıştır ya!..
Ara seçim olsa ertesi yıl genel seçim zorunluluğu çı-
kacaktır. Bu memleket bir ara, bir genel seçimi üst üste
kaldırabilir mi? Elbette bir seçim sistemi bulacaktır.
Seçim tarihine bakılacak olursa 1946'dan 1961'e ka-
dar çoğunluk sistemiyle (seçim) yapılmıştır. Ondan son-
ra azınlık, nispi, milli bakiye türlerini denemiştir. iki
askeri darbenin getirdiği yöntemler hep birer deneme
olmuştur. Bakalım bu karmaşalı dönem nasıl bir seçim
sisteminde yolunu açacaktır. Her parti kendi çıkarını gö-
zeteceği için kendi yöntemini de getirecektir.
Bu seçimde çok parti var (parti dağılımı), çok da sis-
tem olacaktır. Başa güreşenler arasında RP'nin ortaya
çıkışı, çıkarların dağılımını da gösterecektir. Sağ da de-
ğil, sol da değil, bir şeriat iktidarına kattanılacaktır. Yeni
bir tablo çıkıyor ortaya, göreceğiz!
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Türk müziğinde fasıl
topluluğuna verilen ad.
2/ Şube. kol... Göreceli.
3/ Iran'ın plaka işareti...
Veda döneminde en bü-
yük Hint tannsı. 4/ Taş
ya da maden çıkanlan
yer... Sınır boyu. 5/ Kıhç,
bıçak gibi saplı şeylerin
sap içinde kalan bolümü.
6/ Kubbe. minare, bay-
rak direklerine takılan
madeni tepelik... Bayın-
dır. mamur. 7/ Mürek-
kepbahğından elde edilen koyu
siyah boyaya ve bu boya ije yapı-
lan resimlere verilen ad. 8/ İşaret...
Titan elementinin simgesi... Ek-
mek. 9/ İskambil oyunlannda kâ-
ğıt atma sırası... Gazel ve kaside-
nin ilk beyti.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Yalnız başına ilerleyen ve öbür
hastalıkh durumlara baglı olma-
yan hastalık. 2/ Büyük hindistan-
cevizi... Eylemleri olumsuz yap-
makta kullamlan ek. 3/ Klorun simgesi... Yunan mitolojisinde
savaş tannsı. 4/ Bir yerde oturma. 5/ Mezar... Metal saplama.
6/ Kastamonu'nun bir ilçesi. 7/ "Eyvah ne yer ne yâr kaldı /
Gönlüm dolu ah ü — kaldı" (Abdülhak Hâmit)... Yurdumuz-
da turistik bir göl. 8/ Belli bir bölgede yetişen hayvanlann tü-
mü... Bir renk. 9/ Bir soru eki... Filika büyüklüğünde bir deniz
teknesi.
tLAN
T.C.
İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
BAŞKANLIĞI'NDAN
EsasNo:993 1282
Davaa S.S. Bir Özlem Konut Yapı Koop. vekili tarafından da-
valılar Ulvi Kart ve Purosan Boya ve Kimya San. Tic. Kol. Şti. aley-
hine ikame olunan alacak davasının yapılan açık duruşmasında;
Davaa vekili dilekçesinde. taraflar arasında sözleşme yapıldığjnı,
davalının sözleşme iceriğine uymadığını, bu konuda İzmir 3. Asliye
Hukuk Mahkemesi'nin 992 216 163 D. iş sayıh dosyası ile tespit ya-
pıldığını, bu konuda tzmir 5. Noterliği kanalıyla ihtar gönderildiğini,
ihtara rağmen 11.578.520 TL'nin ödenmediğini bildirerek 4.8.1992
tarihınden iübaren faizi ile birlikte davalılardan tahsilini isterniştir.
Davalı Ulvi Kart aramalara rağmen bulanamadığından işbu da-
vanın özeti. yazılı davaya karşı cevap vermesi ve duruşma sırasında
ibraz etmek istediği belgeleri varsa ibraz eünesi veya kendisini bir ve-
kil ile temsil ettirmesi ve duruşma günü olan 14.10.1994'te saat 10.40'-
ta bızzat hazır bulunması, hazır bulunmadığı takdirde yokluğunda
hüküm edileceği hususu davetiye yerine geçerli olmak üzere tebliğ
olunur. 12.8.1994
Basın: 35541
tLAN
T.C.
ALMUS ASLİYE HLJKUK MAHKEMESİ
1993 116
Antalya ili İbradi ilçesi 507 hanede nüfusa kayıtlı, adresi meçhul,
Mehmet ve Fatma'dan olma 1938 doğumlu Cemal Alp aleyhine, eşi
Fatma Alp tarafından ihtar talebinde bulunulmuş ve adı geçenin ad-
resi meçhul olduğundan davalı Cemal Alp'in. işbu ilanın tebliğinden
iübaren bir ay içerisinde eşi Fatma Alp'le olan müşterek haneye dön-
mesi. aksi takdirde davacının terk nedeni ile boşanma davası açmak-
ta hak kazanacağının ihtan ve işbu ihtar karannın davalıya tebliğ
edılmiş sayılacağı ilanen tebliğ olunur. 16.6.1994
Basın: 50937