Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL1994 PAZARTESİ
HABERLER
DOGUMUNUN 300. YILINDA
Voltaire ve
Aydınlanma
SERVER TANİLLİ
•XVIII. yüzyıl, Fransa'da,
yükselen burjuvazinin
aristokrasiye karşı mücadelesinin
gitgide keskinleştiği bir ortamda,
sosyalye siyasal gelişmenin
ideolojik kavgaya da yansıdığı bir
yüzyıldır. Düşünce yaşamında
büyük bir uyanış vardır
Voltaire'i anmak devrimci bir eylemdir
'Alçağıeziniz, ezilsin alçaklar!..'
Voltaire7anmak,akla veauşünceözgürlüğünesahip çıkmak;savaşa,şiddete, işkenceyekarşı
durtnak; bağnazhğın,yobazlığm, hoşgörüsüzlüğün önünedikümek veağızdolusugübnektir.
Fransa'da 1968 öğrenci oiaylan
srasında,kavgaya ünlûfilozofJean-Pau)
Sartre da katıhr ve koltuğunda -o
kıpkızü- "Halkm Davası" gazetesi,
başkalanyla beraber, cadde cadde ve
haykıra haykıra dağıüp satmaya başlar.
Mücadelenin böylesine kıaştığı bir
ortamda, hükümetin ne tür önlemfer
alması gerektiği tartışılırken, şirndi adıru
bîle hatırlayamadığumz Içişleri Bakanı,
Cumhurbaşkanı Chartesde GaaUe'e,
Sartre'ın tutuklanmasını önerir. De
Gauîle'ün verdiği yanıt ünJüdûn
- Vohaire tutuklanamaz!
Tutuklanamazdediği Voltaire, iki yüzyıl
önce yaşanuş ve toplumun o dönemdeki
özgûrlük da vasına sahipçıkrruş bir başka
"angaje'düşünürdü Fransa'da; Sartre da,
onun açtığı yolda. üstüne düşeni
yapıyorduyüzyılımızda; nitekim
kendisinden önce de. bir Victor Hugo. bir
Emile Zola ve başkalan, böyiesi bir rolü
üstlenmişlerdi. Voltaire tutuklanamazdı,
Sartre da tutuklanmadı. O yoiaçıcının
300. doğum yıh bu yıl; uygar dünya
anarken, bizdeanıyoruz onu. Ama ne
demektir Voltaire'i anmak aslında?
Voltaire'i anmak, akla ve düşünce
özgürlüğünesahipçıkmak; savaşa,
şiddete, işkenceye karşı durmak;
bağnazhğın, yobazlığın. tek kelimeyle
hoşgörüsüzlüğün önüne dikılmek ve son
olarak, boş ve aptalca olan ne ki var ağız
dolusu gülmekür. Bunlann adınaydı
Voltaire'in eylemi! Kısacası,
insansoyunun en kutsal değerlerini
savundu gencıliğe karşı; karaniıga karşı
da aydınlığın yanındayerakJı. Bütün bu
değerierin ayaklar altına ahnır olduğu
dünyamızda ve yurdumuzda, Voltaire'i
anmak. devrimci bireylemdir. Büyük
düşünür. söz konusu değerieri
çiğneyenlere karşı,*Alçağı eanzT*diye
haykırmıştı o yüzyılda; aynı slogan
bugün de geçerlidir ve yeryüzünde,
insaniann insanca yaşayacaklan bir
düzen kuruluncaya değın de geçerli
olacaktır. Evet. alçağı eziniz, aiçağı
ezelim, ezilsm alçaklar!..
Strasbourg, 2Temmuz 1994
Server TANİLLİ
Aydınlanma:Aklmmahkemesi
ıllardan 1726.
Paris'te Sully dükünün ko-
nağjnda bir akşam yemeğin-
deyiz. Soylu sınıftan birçok
kimse oradadır; aralannda.
yazar ve sanatçı olarak burju-
valar da var. Bir kuş sütü
eksiktir sofrada. Ala Fransız
şaraplanrun, kafalara revnak verirken dilleri
de çözdüğü bir ortam. Parlak kültürü, ince ze-
kası, konuşma sanaündaki hünerine bakıp.
kadın-erkek soylulann nicedir bağnna bastığı
bir genç, bir konuyu yakalamış. dakikalardır,
hem de yüksek perdeden konuşmaktadır.
Sözü ağzından almak ne mümkün!
Çağnlılar arasında Rohan Şövalyesi de var-
dır. Bir ara söze kanşır ve düşüncesini söyler.
Delikanlımız. o düşünceyi de -acımasızca- hır-
palar. Şövalye de dayanamaz ve herkesin
duyacağı biçimde sorar:
- "Bu sö\lediğûne karşı, böylesine yukardan
konuşan genç de kim?"
I'Bu kafadan dlşe dokunur
şeyler çıkacak'
Tanımaz olur mu, biliyordur aslında; nite-
kim, daha önce bir-iki takışması da olmuştur
delikanlıyla. Şu anda ise. maksadı aşağıla-
maktır olsa olsa; soylu olduğuna göre, hele bir
burjuvaya karşı bu hakkı görür de kendinde.
Genç adam, konuşmasını hemen keser ve so-
ruyu sorana dönerek, kendini tanıtır:
- "Efendimiz," der. "cafcaflı bir ad taşunayan
biridir o; ama taşıdığı adı saydırtmasını da bilen
bir Idşü"
Nasıl olur?
Bu ne haddini bilmezliktir bir şövalye karşı-
sında! Üstelik lafı alıp ağzına ükamak!..
Herkes donakalmıştır...
Beyzade, sofradan kalkıp terkeder top-
lantıyı. Bir burjuva parçasını düelloya davet
edecek değil ya! Şunu yapar sadece: Adamlan-
na emir verir, geceleyin bir yerde kıstınp, eşek
sudan geünceye kadar dövmelerini söyler bu
küstahı. Ancak, bir tembihde de bulunur:
"Sakm başına vurmayınız" der, "daha dişe do-
kunur şeyler çıkabilecektir bu kafadan belki!.."
Emir, şamna yakışır biçimde yenne getinlir.
Genç adam, eli-kolu sargılar içinde, topalla-
ya topallaya tiyotraya gelir ertesi akşam; şö-
valyenin locasma çıkar. kendisini düelloya da-
vet eder ve eve dönüp kıhç talimine koyulur.
Aslında kanunlar. ölüm cezasıyla cezalandı-
rmaktadır böyiesi bir karşılaşmayı. Şövalye
ise, soylu olmayan bir kişiyle düello yapmak
zorunda kalmamak; belki daha da fazla ola-
rak, bir hamlede düşürebileceği bir başın değe-
rine inandığından, kuzeni zaptiye nazınnı
uyanr ve tutuklatmakla yetinir genci ve hemen
arkasında da -İngiltere'ye gitme koşuluyla-
salıverdirir.
I Aydınlıklar yözyılı ve
I Aydınlıkçı yazarlar
Kim bu delikanlı biliyor musunuz?
Geleceğin ünlü Voltaire'i, ta kendisi!
Rohan Şövalyesi'nin, hasmını patakiatma-
dan önce adamlanna yapüğı tembih, bir sezgi-
dir olsa olsa. Ve yaşamda bu tür öngörülere de
her zaman yer vardır. Ama şövalyemiz, o ka-
fasından belki 'daha dişe dokunur şeyler çıkabi-
leceğini' umduğu insanın, yaşarru ve düşünce-
siyle bütün bir yüzyıla egemen olacağıru nasıl
bilebilirdi?
Okuyucular haurlayacaklar: XVIII. yüzyıl.
Fransa'da, yükselen burjuvazinin aristokrasi-
ye karşı mücadelesinin gitgide keskinleştiği bir
ortamda, sosyal ve siyasal gelişmenin ideolojik
kavgaya da yansıdığı bir yüzyıldır. Düşünce
yaşamında büyük bir uyanış vardır: Bir yığın
düşünür, eserlerinde, felsefenin, sosyolojinin,
sanatın ve daha nice alanın en yakıcı sorun-
lannı dile getirmektedir. İşte bu yüzden, Fran-
sa'da "Aydınuklar Yûzyılı" diye anılan bu
yüzyılda "Aydjnlıkçılar" adı verilen o yazar-
lann yapüğı neydi aslında?
Engels'in bir değerlendirmesi var ki. pek gü-
Üniü heykelci J.A.Houdon'un 1781'de yaptığı" Voltaire'in Büsrü" (Ayrmti)
zel anlatır onlann etkinliğinı; şö>Ie der o: "Din,
doğa anlaytşı. topium, devlet örgütü, her şey, en
acunasız "bir eleştirinin konusu oldu; her şey,
aklın mahkemesi önünde kendini savunmak zo-
runda kaldı ya da mahkum oldu."
"Aklın mâhkemesi"nın kurulması: Aydınhk-
lar başta bu!
Ancak, buradan kalkıp, Aydınlıkçılann hep-
sinin aynı değerlendirmenin arkasından git-
tikleri sanılmasın. Devrilmeyi bekleyen bir reji-
min çürümüşlüğüne bakıp, kimisi ılımlı reform-
lar öneriyordu bu düşünürlerin; kimisi de top-
yekün reddediyordu onu. Öte yandan, feodal
mülkiyetin devrini tamamlamış düzenini redde-
dip, onun yerine "akla uygun" bir örgütleniş ge-
çirmek isteyenler vardı. Bunun gibi, kimi düşü-
nürler, birfilozof-kraldüşleyip "aydın despot-
tuk
n
a. bel bağlıyor ve rejimin en belirgin eksik-
liklerini bu yoldan gidermeyi umut ediyorlardı;
kimi düşünürler de, cıkış yolunu, halkın baş-
kaldırmasında görüyor, ya da Avrupa çapında
bir devrime inanıyorlardı.
Eserlerindeki sert tartışma havasının kayna-
ğında yatan budur!
I Etfebiyatçı Vortaire'den filozof
I Voltaire'e: Kuşku ve katıkaha
İşte, bu XVIII. yüzyıl düşünürleri içinde, çağ-
daşlannı en çok etkileyeni Voltaire oldu; öyle
ki, kimi insanlar için, Aydınlıklar Yüzyılı ile öz-
deştir onun adı; "Voltaire'in Çağı"dır bir nitele-
nişi de o yüzyılm. Uzun süren ömrüyle hemen
hemen bütün bir yüzyıh dolduran yaratıcı ya-
şamı (1694-1778) bu damgayı vurmuş değil sa-
dece; çağmın kavgasını, en can alıa noktası-
ndan yakalaması. kaleminin gür sesi ile o kav-
gaya-katılıp onun bir tür temsilcisi olması yü-
zündendir de bu.
Aklın bağnazlığa karşı savaşıdır söz konusu
olan. Dine, dogmalara, hoşgörüsüzlüğe, saç-
malıklara karşı savaşı... Bütün bir yüzyıl onu
bekliyordu sanki; gelir ve yalnız aklıyla kalemi-
ni silah diye kullanarak, o savaşı -belki de- tek
başına verip gider. Gericiliğin, adını anarken.
bugün bile yüzünü buruşturması. savaşçımızın
ne tür yavuz bir kişilik taşıdığını gösterir.
Nasıl yaklaşmalı yaşamına Voltaire'in?
Ömrü, bütün bir yüzyıh doldurduğuna göre.
bir kalıp halinde alamayız bu insanı. Yüzyılın
üç çeyreği boyunca gelişip durdu o ınsan: Bütün
etkilere uğradı, bütün rüzgarlar karşısında eği-
lip doğruldu. Ne var ki, bu zekanın tüm edin-
dikleri, uğradığı değişiklikler ve yaptığı ilerle-
meler, toplum için de söz konusu idi; etkisi onca
büyük oldu, çünkü insan olarak kendi gelişmesi
ile, bütün bir toplumdaki düşünce hareketleri
dirsek dirseğe idi.
Böylece rolü, kafalarda açıp tazeliğini koru-
yan düşüncejeri, dünyanın dört bir köşesine
taşımasıdır. Öyle olduğu içindir kı, bu çapta bir
kışiliğin yaşamına eğilmek, ister istemez bir ta-
rihlemeyi de gerektiriyor.
Voltaire'in yaşamını ve eserini, iki döneme
ayırabiliriz. Her iki dönemin kendi içinde bir
bütünlüğü olduğu gibi, her parca, cağın geliş-
mesiyle de iç içedir. Voltaire'in, XVIII. yüzyılın
ortalanna denk düşecek biçimde. ilk dönemin-
de, edebıyattır en büyük yeri tutan yaşamında.
O alanda kendisini saydınrken, hareketli, gü-
rültülü patırdılı bir ortamda, hapishaneler.
kaçışlar, sürgünler. ihbarlar, salon zaferleri ve
saraylann oksayış ve gülücükleri arasında. bir
filozof da yetişir; edebiyatçı Voltaire, gün gelir,
filozof Voltaire'in önünde silinir; onun emrine
girerdaha doğrusu. Saldınnın hedefleri, açık ve
şeçik olarak. 'Kilise' ve 'Eski Rejim'dır artık.
Özgür düşünen insaniann taptığı, bir dinden ya
da mezhepten olanlann tiksindiği Voltaire. işte
bu ikinci dönemin insanıdır.
Yüzünde ve kaleminde. şeytani bir alay
vardır onun.
Dine, bu arada aptalca olan her şeye güldür-
mektedir.
Kuşkuya çağınrken kahkahaya da boğmak:
Dış görünüşünde masum olan bu tavır, dün-
yayı değiştirme girişimine açılmış bir kapıydı
da. Bu anlayıştır ki. 'Eski Rejım'in ideolojik te-
mellerini >ıkmada en büyük itici güç olacaktır
belki de.
Ama nasıl biiebilirdi Rohan Şövalyesi bunlan?
voltaire'den...
Nefret
etmeyi
biliyorum
çünkü...
Söylediklerinizin hiçbirinde
üiink aynı düşüncede değilim;
ancak onlan söyleme hakkımzı
ölünceye değin savunacağtm.
•
Bir demokratik yönetimle oldukça
uzlaşırdım... Aynı ülkede müMeri
olan herkesin, o ülkede dûzeni
sürdürntede de hakları vardır.
Özgür insaniann, hükmü altında
yaşayacaklankanunlarıbizzat
kendüerininyapttklaruugörmeyi
seviyorum... Eviminyapılmastnda
banayardtm etmiş olan duvarcımın,
doğramaamtn, demircimin,
komşum çiftçinin ve dostum
imalatçmın, bütün bunlann,
mesleklerinin üstüne
yükseldiklerini vekamuyarannı,
Türkiye 'nin en küstah
temsilcisinden daha iyi tanıdıklarmı
görmek, birzevk benim için.
Hiçbir çiftçinin, hiçbir
zanaatçmm, korkacağıbirharlantp
horlanmayoktur bir demokraside...
Özgür olrnak, herkesin birbirine eşit
olması, gerçekyasamı. doğal
yaşamıdırinsanın;bunundışında
kalan ise, aşağılık bir uydunna,
kötü birkomedyadır, içindekiminin
efendi, kimininköle, birinin asalak
ve bir başkasınm aracı rolüne çıktığı
birkomedva!
*
Yentb'ğiulusun cesetlerinden
yarartanmışhiçbirulusyoktur;
ordulan zaferkazanstnya da
yenihin, o da öder,
odaacıçeker!
•k •
Gelecek kuşaklar, diktiğim
binlerce ağaçla benihatırlayacak
en azından.
•
Meranunu oldukçaaçık dile
getir&ğimi dûsünüyorsunuz; küçük
kaynaklara benzerim ben, saydâm
vepırılpınldıronlar, derinUkkri
aztbr çünkü.
•
Nefretetmeyibiliyorum,
çünkü sevmeyi biliyorum!
•
Desteksiz edebiyat adanu, uçan
babğa benzer: Biraz havalanırsa
kuşlaryutar; sayadalarsa
bahklârayem olur.
•
İnsan eylem için doğmustur, alevin
yükselmesi ve tasm düşmesigibi.
Uğraşmamakla var olmamak,
insan için avnı şeydir.
İki kez ö'lür insan:
Biri sevmediğinde,
ö'teki de sevilmediğinde...
30 EYLÜL'e kadar kayıt olun. Bütün yıl sabit ücretten yararlanın.
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
Biz Amıpa'yı
Tanıyor muyuz?
Şu Avrupa'nın nasıl bir takıntımız olduğunda sizin de
aklınızı kurcalayan bir şeyler yok mu? Hem hayranızdır
hem kızgın, hem severiz hem nefretederiz, hem beğeni-
riz hem aşağılarız. Duygusal dünyasında ikilemler ya-
şayan bir kişiliğin birbirine zıt değerlerle yaklaşbğı birisi
gibi Avrupa'ya karşı tutumumuz da çelişkilidir.
Avrupa futbol taktmlarıyla yapılan karşılaşmalarda
Türk seyircilerin 'Vur vur inlesinlAvrupa dinlesin' bağı-
rışlarını duyunca konu yeniden karşımıza geldi. Aslında
dikkat edersek şu 'Avrupa sendromu'nun gündemimiz-
den hiç düşmediğini görürüz. Ama dikkat ettiğimiz -ne-
redeyse- tek konu da 'Avrupa'nın bizi nasıl gördüğü?'-
dür. Olgunlaşmasını tamamlayamamış bir gencin saç
biçiminin başkalan tarafından nasıl görüldüğüne ilişkin
nevrotik dikkatine benzer bir duyarlılıkla her olaya 'bi-
zim için ne diyorlar?' aralığından bakıyoruz. Sık sık da
yakınıyoruz: Avrupa bizi tanımıyor'. 'Avrupa'ya kendi-
mizi tanıtamamak' içimize işliyor, kendimize kızıyoruz,
onlara kızıyoruz, toplantılar yapıyoruz, paralar ayırıyo-
ruz. illede 'bizi tanısınlar canım'. Istediğini eldeedeme-
miş bir çcx;uğun tutturuşu gibi bizi tanısınlar, bizi anla-
sınlar' diye tepiniyoruz, fırsatını buldukça da kızıp köpü-
rüyor, gücümüzü göstermekle parmak sallıyoruz. Bütün
bunlann içinde asıl doğru pek yer almıyor, 'Biz Avrupa'-
yı tanıyor muyuz?'
• • •
Elbette tanımıyoruz, çünkü Avrupa'yı tanımak' da
nesnel, soğukkanlı bir çaba istiyor. Kendimizi de tanı-
madığımız gibi, toplumsal değişmemizi de tanımadığ»-
mız gibi, kendi tarihimizi de anlamadığımız gibi, kendi
gençliğimizi de tanımadığımız gibi Avrupa'yı da tanımı-
yoruz'. Çünkü bir kültürü tanımak, bir uygarlığı tanımak,
bir değişimi anlamak, bir değer yargıları sistemini anla-
mak, 'nesnel, yansız, duygusal baskılardan annmış bi-
lişsel bir çaba'y\ gerektiriyor. O da bizim ahşkanlığımız
değil. Bizim ahşkanlığımız 'öznel, yanlı, duygusalbaskı-
ların yönlendirdiği, ruhsal doyumumuza yönelik'değer-
lendirmeler. Davranışlarımıza biçim veren özellikler
bunlar olduğu için de kendimizi, dünyayı, çevremizi, ya-
nımızdaki insanları, olayları anlayamıyoruz, tanıyamı-
yoruz'. Anlayamadığımız, tanıyamadığımız her şeye
karşı tepkimiz de ya beğeni oluyor ya da öfke. Çoğunluk-
la da her ikisi birden. Bu iş insan haklarından turizme,
dış ilişkilerden ticarete kadar böyle gidiyor. Yaşamanın
bütünlüğünü kavrayamadığımız için de bir alanda, bir
olayda başarı kazandık mı 'dünyalar bizim oluyor', bir iş
tersine döndü mü 'yıkılıyoruz'.
• • •
'Avrupa Topluluğu'na katılmak istiyor muyuz?' Bu so-
ruya 'evef'yanıtını vermek, bu alanda başvuruda bulun-
tnak yeterli mi? önce Avrupa'yı tanımak gerekmiyor
mu? Avrupa Topluluğu'na katılmak demek, özünde Av-
rupalı olmak' demektir. 'Avrupalı olmak' ne demektir,
biliyor muyuz? Merak ediyor muyuz? Avrupalı olmak',
öncelikle o toplumsal değerlere sahip olmak demektir.
Bunun ne olduğunu biliyor muyuz? Bunu yapabilir mi-
yiz? 'Avrupa kültürü'nün tarihini, bugünkü değişimini,
gelecekte nasıl olabileceğini merak ediyor muyuz? Iki-
yüzyıllık 'Batılılaşma, çağdaşlaşma, uygarlaşma' serü-
venimizi toplumumuzun kaçta kaçı merak ediyor, bili-
yor, dahası benimsiyor? Hepsinden önemlisi bugün ya-
şadığımız kültürü tanıyor muyuz? İçinde yüzlerce yıllık
geleneklerimizin, köylü kökenimizin, saraylı davra-
nışlanmızın, tarihsel kent yaşamımızın, ekonomik deği-
şimlerin, dinsel etkileşmenin, dünya kültürleriyle karşı-
laşmanın ürünü olan bugünkü kültürümüzü tanıyor mu-
yuz? Toplumumuzun bugün yaşadığı olayların kültürel
köklerini gerçek bir bilimsellikle irdeleyecek ortamımız,
birikimimiz, cesaretimiz var mı? Bunları düşünmeden,
bunlan dikkate almadan, buralara adım atmadan, bura-
ları karış karış gezmeden 'Avrupa Topluluğu'nakatılabi-
lir miyiz? Dahası böyle bir hedef belirleyebilir miyiz?
Böyle bir hedef belirlemek doğru olabilir mi, uygun ola-
bilir mi, gerçekleşebilir mi? Biz daha bu soruların ba-
şında görünüyoruz.
Onun için de ne beğenilerimiz önem taşıyor ne de öf-
kemiz kalıcı oluyor. Belki de yapabileceğimiz her şey
için ilkadım 'sosyalkişiliğimizingelişmesi'dh.Olaylara,
insanlara, kendimize, dünyaya, değişime nesnel, yan-
sız, duygusal baskılardan annmış, bilişsel bir açıdan
bakabilme' yetkinliğini kazanmaktır. Çocuk yetiştirmek-
ten eğitime, turizmden dış ticarete, futboldan dış politi-
kaya kadar her alanda böyle bir yetkinliğe ulaştktan
sonra 'uygarlaşmaktan, çağdaşlaşmaktan' söz edebili-
riz.
Gerisi kendi aramızda itişip kakışmaktır.
Doç. HalukGerger'e
3 yıl hapis daha
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Deniz Gezmiş ve arka-
daşlannın ölüm yıldönümün-
de düzenlenen törene gönder-
diğı mesaj nedeniyle mahkum
edilen Doç. Dr. Haluk Gerger.
para cezasını ödemediğı için 3
yıl daha hapis cezasına
çarptınldı. Gerger'ın. 198 mil-
yon liralık para cezası için de
mallannın haczi yoluna baş-
vurulması kararlaştınldı.
Gönderdiğı mesaj nedeniyle
aldığı hapis cezasının dışında
208 milyon 333 bin lira ağır
para cezasına mahkum olan
Gerger'in. para cezasını öde-
memesi nedeniyle de hapis
yatması karara bağlandı.
İnfaz Yasasfnın. para ceza-
lannın günlüğü 10 bin liradan
hapse çevrilmesi ve bu sürenin
3 yıh aşmamasını hükme bağ-
laması nedeniyle Gerger'in. 10
milyon 333 bin lira için 3 yıl
mahkum olması karar-
laştınldı. Haymana Cumhuri-
yet SavcıhğVnın karannda, ar-
tan para cezası için Amme
Alacaklannın Tahsili Usulü
Hakkında Yasa uyannca ha-
ciz işlemine başvurulacağı bil-
dirildi. Haluk Gerger hakkı-
nda istenen toplam para cezası
bir milyan, hapis cezası da 45
yıh aştı.
Gerger, "Bütün bu cezalara
karşuı benim dile getirdiğiın
gerçeklik sürüyor. Cezalar
Kürt sonmunu ortadan kakfa-
ramıyor. Bizinı de bu cezalar
karşısında doğru bildiklerimizi
savunmaktan vazgeçmemiz söz
konusu değil. O halde bütün
bunlar beyhudedir" dedi.
Başsavcılığm, 647 sayıh
İnfaz Yasası'na dayanarak
gerçekleştirdiği uygulama,
sa>ılan 100'ü aşan düşünce
mahkumlannı tehdit ediyor. '.
LONDRA ANKARA İZMİR
9 Denmark Street
bndon WC 2H8 L5
Td
Fax
497 81 66
240 36 83
Tuna Cad. Çanokçı Işhanı
No: 11/17 Yenişehir/Ankoro
fel : (0312) 425 44 42-434 22 95
Fax: 0312 435 3714
KADIKOY
Cumhuriyet Bulvan Kapani işhanı
No: 36/4 Izmir
Tel : (0232) 484 77 93-425 51 37
Fax : 0232 425 77 70
Yoâurtçu Şükrü Sok. ipek Han
No: 29 Kadıltöy/İST.
Td : (0216) 349 00 26-349 00 45
Fax:(0216)338 62 00
MECİDİYEKÖY
Büyükdere Cad. Leylak Sok. Murat işhonı
BBIok3 D.12Kuştepeyolu Mecidiyeköy/İST.
Tel : 0212) 275 43 98-275 43 99
Fax: 0212 266 17 60
BAKIRKOY
Zuhuratbaba Cod. No: 41
Bakırköy/İST.
fel : 0212)542 56 27-28
Fax: 0212 570 24 41
PENDİK
Namık Kemol Cod. No: 25
Pendik/ İST.
Tel : (0216) 390 44 99-390 45 00
Fax:(0216)390 45 00