Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL1994 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
'Hukuk toplumu' gerekli
Hukukta iki ayn ölçü, girişim özgürlüğünün ne derecede
kötüye kıülanıldığını da ortaya koyar. Bir yanda 70 bini aşkın
kayıt dışı ekonomik faaliyet, onbinlerce vergi yüzsüzü,
trilyonlarca liralık hayali ihracat vergi iadesi; öte yanda, siyasal
ya da düşünsel suçlar, yayınlar ve sosyal hareketler nedeniyle
iki bin dolayında mahpus...
Prof. Dr. İBRAHİM Ö. KABOĞLU Marmara Ü. Huk Fak.
H
ukuka saygj yönün-
den "Devlet \e bireyi
eşideme" çabalan. yö-
netidlerin kendileri-
nın de "hukukça yöne-
tilme'ye elverişli ol-
duklan anlayışıru benimsetmiştir.
Gerçekten. kişiler arabi ilişkileri dü-
zenleyen öze) hukukun uzun geçmişi-
ne karşılık, devleti kuralcı (normatif)
buyruklara bağh küma olgusu yenıdir.
Bu olgunun ürünü olan hukuk devleti,
hukuk ve devleti birleşuren sıkı, yapı-
sal ve kurucu bağı ortaya koyar:
Bir kez, öngörülen kurum ve aygıt-
lann işleyişi, bunlann kendi aralann-
daki ilişkileri, belli bir düzeneği (siste-
mi) oluşturur. Devlet organ ve ışlevle-
rinde geçerli 'erkler ayrıhğı ilkesi',
aşama sıralı kurallar dizisine dayanır.
Bu düzen, kaynaklann çoğulculuğu ve
alttaki kurahn bir üstte yer alan kurala
uygunluğu ilkelerinde somutlaşan
nornüar hıyerarşisidir. Uygun olma-
yan normun sistemden ayıklanması,
bağımsız yargı ile gerçekleşir. Değişik
devlet güçlerinin hukukabağlılığı böy-
le bir düzende sağlanır. İkind olarak,
yürürlükteki hukuk da içerik yönün-
den evrensel kurallar ve hukukun ge-
nel ilkeleriyle örülü bir düzenı yansıt-
mahdır. Yasallık 'gerekli'dir, zira
onsuz hukuk devleti kuralamaz; yeter-
sizdir, çünkü sadece onunla ancak 'ka-
nun devleti'olur...
Sosyal hukuk devleti, demokraük ya
da ınsan haklan devleti, hukuk devle-
tinin gelişim ve derinleştirilmesini an-
latırlar. Anayasa ve hukuk sistemimiz,
hukuk devletini zedeleyen birçok hü-
kümler içermesine karşılık, burada bu
kavramı tamamlayan 'hukuk toplurou'
üzerinde durulacak.
Üç ölçüt: Toplum üyelerinin hukuk
önündeki durumunu belirleyen üç öl-
çüt, hukukun öngörülebilirliği, ulaşı-
labilirliği ve etkililiğidir.
Hukuk kurallannın bıreylerce bili-
nebılmesı, öngörülebiürlik ölçüsüdür.
Bınlerce yasarun yürürlükte bulundu-
ğu, kanun hükmünde kararnameler
karmaşasının yaşandığı bir toplumda,
"Yasayı bilmemek mazeret sayılmaz"
ilkesi de tarüşma götürür. Bu ilkenin
geçerliği, öngörülebılirlik ölçüsünde
savunulabilir. Hukukun anlaşılabilir-
lik derecesi de bu çerçevede anlam
kazanır. L laşılabilirlik, hukuk kural-
lanna toplum üyelerinin girebilmeleri,
onlardan yararlanabilmeleridir... Hu-
kukun etkililiği ise, kişilerin normlara
uyma ölçüsüdür. Herkes için geçerli ve
bağlayıcı olan hukuk kurallannı hiç
kimsenin ihlal edememesi, hukuk top-
lumunun gereğidir, aykınlık duru-
munda öngörülen yapttnmın uygu-
lanması aynklık götürmez. Kısacası.
yasalhk ilkesi. hukuk toplumunun ana
koşuludur.
Toplumumuzda hukuk 'az çok' ön-
görülebilir. zorluklanna karşın 'hemen
hemen' ulaşılabilir; ancak etkilılik de-
recesi konusunda. yasal düzenleme
alanlanna göre 'çifte ölçü'den söz edi-
lebilir. Çünkü belli alanlarda çok katı,
hatta 'yasaklar örgüsü' biçimindeki
yasalar, başka kesimlerde kolayca ve
sıkça "delinip' aşılabilmektedir. Mev-
zuatımızın bu iki yüzü'nü somutlaştır-
maya çalışalım:
Yasaklar örgüsü: Toplumumuzda,
bireylenn gönüllü etkinlikleri bağla-
mında örgütsel ve siyasal yaşama katı-
lımına ilişkin düzenlemeler. çok katı
kurallarla bezenmiştir. Düşünce ve
toplanma özgürlükleri ile siyasal hak-
lar, aşın ölçüde kısıtlanmıştır. Huku-
kun ana ereği. hak ve özgürlükleri
güvence altına almak amacıyla top-
lumsal düzeni sağlamak ise. sistemi-
miz bunu demokraük rejim yönünden
düzen öğesînı baskın kılarak yerine ge-
tirmeyı hedeflemektedır. Kamu düze-
ni yenne 'sokak asayişi'nı yansıtan
mevzuat kurallan, özetle. siyasal-top-
lumsal yaşamda çok etkilidir, kuşku-
suz 'yasaklar örgüsü' hukuk olarak
nitelenebıldiği ölçüde...
Hukukun 'zayıf halkaları: İktisadi.
sınaı ve ticari aİanlar. az ve esnek dü-
zenlenen ya da kurallara bağlanma-
yan. hukukun ise sınırlı kaldığı kesim-
ler olduğundan. ülkemızde. iktisadi
liberalizm ya da pazar ekonomisi, "kar-
gaşa ortamı'na dönüşebilmektedir.
Kayıt dışı ticari ve sınai etkinlikler.
ödenmeyen vergiler, hayali ihracat.
yatınmı yapılmayan ya da geri dön-
meyen teşvik kredileri, batınlan ban-
kalar. rant ekonomisi; ımar planlanna
uyulmaksızın ya da kaçak yapılaşma.
devlet ve Hazine arazılerinin yağma-
lanması, orman talanı ya da yakılma-
sı, çevrenin bozulması, ılk akla gelen-
lerdir. Bütün bu yasadışılıklar. huku-
kun 'zayıf halkalannda yer alır.
Gerçekten hukuk sistemimiz, ekono-
mik kamu düzeni, kentsel ve estetik
kamu düzeni, orman kamu düzeni gı-
bi kamu yaranru zedeleyen, toplum
düzenini kalıcı biçimde bozan davra-
nış, eylem ve suçlara karşı etkisiz ya da
'yabancf kalmaktadır.
Hukukta iki ayn ölçü. girişim öz-
gürlüğünün ne derecede kötüye kulla-
nıldığını da ortaya koyar. Bir yanda,
70 bını aşkın kayıt dışı ekonomik faali-
yet. onbinlerce vergi yüzsüzü. trilyon-
larca liralık hayali ihracat veıgj iadesi;
öte yanda. siyasal ya da düşünsel suç-
lar, yayınlar ve sosyal hareketler nede-
niyle iki bin dolayında mahpus... Ateş-
lı silah taşımakian bir yıldan başlayan
cezaya karşı. yazı yazma nedeniyle iki
yıldan başlayan hapıscezası; fıkır suçu
var. ama çevre ve kente karşı suçlar
yok; şiddet olaylan nedeniyle olağa-
nüstü hal rejimı yedi yıldır süreklileşti-
rilmiştir. ama ağır iktisadi bunalım
nedeniyle anayasanın ılgili hükmü.
'ekonomik kamu düzeni' yönünde işle-
tılmez Sözün özü, bir yanda, hukıık-
sal düzeniemede aşamalı olarak ön-
denerim, denetim >e y aptırım öğelerinin
esnekliği ya da (tapu > aadi. imar affı gi-
bi) hukuki 'küıf hazırlama çabaları;
öte yanda, sırasıyla kayıtlama, güçleş-
tirme, yasaklama ya da ölçüsüz yaptı-
runlar. Gerçekten. temelınde kazanç
amacı yatan girişimlerin oluşturduğu
iktisadi liberalizmin bu denli az düzen-
leme konusu olduğu, hatta başıboş
kaldığı; dokusunu kazanca yönelme-
yen gönüllü etkinliklerin ördüğü top-
lumsal-siyasal alanın ise tam tersine
'sıkjdüzen'e bağlandığı bir başka 'de-
mokratik rejim' örneğıne rastlamak
güçtür.
Sonuç olarak, toplumsal-siyasal ya-
şamımvzda düzeni geleneksel asayiş
ağırlıklı 'sokak dinginliği'nde arayan
ve toplumsa! yapının temel taşlannda-
ki 'kargaşa'yı göz ardı eden tek yanlı
çarpık anlayıştan. hukuk sistemimiz
anndınlmalıdır. Anayasaya ve adalet
ayguının işleyişine ilişkin düzeltimlerle
yetinilmeksizin, kökîü bir hukuk re-
formu tasarlanarak eşitlik, genellik ve
nesnellık özellikleriyle yasaların her
zaman, her yerde ve herkes için geçerli
kılınması ve bu yönde güçlü bir inan-
cın oluşturulması gerekmektedir.
Kamu yarannı ilgilendiren (orman,
çevre ve şehırcılık gibi) kesimlerde
toplumun ortak malvarlığı' kavramı
geliştırilerek birey ve gruplanna da
koruma olanaklan sunulmalıdır.
Günümüzde nasıl ki. demokratik,
laik ve insan haklanna saygılı devletin
hukuksal çerçevesi iiukuk devleti' ise,
sivil toplum da ancak 'hukuk top-
lumu'nda var olabilır. Siyasal libera-
lizm olmaksızın, yalnızca iktisadi libe-
ralizmle "demokratık yönetim' oluşru-
rulamayacağı gibi, hukuk toplumu
olmadan da hukuk devleti kurulamaz.
Kuşkusuz. birincisı. öncelikle 'hukuka
inanan' bireylenn çoğunlukıa olduğu
bir toplumda, ikincisi de 'hukukun üs-
tünlüğüne saygılı' yönetıcilerle kurula-
bilir.
ARADABIR
Doç.Dr. MEHMET S. GEMALMAZ
Tabelacı Mehmet
Bu adlandırmayı. adaşım, şimdiki Adalet Bakanı için
kullanıyorum. Doğrusu, bu adın esin kaynağı kendisidir.
Anımsanacak, hükümetın SHP kanadında yapılan son
bakan değişikliklerı sürecinde, eski Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay, Adalet Bakanlığı'-
na getirildi. önceki bakandan görevi devralma törenin-
de, Moğultay, Seyfl Oktay'ı basın önünde övmek ama-
cıyla olsa gerek, "CMUK Seyfi ve yaptıklan unutulmaya-
caktır" dedi. Tabelacı Mehmet"\r\ ilham perisi, işte bu
•CMUK Seyfıdir.
Yeni Adalet Bakanı, işe pek hızlı başladı. Demokratik-
leşmeye, bu arada da 'düşunce özgürlüğü' sorununa
-belki de erkene alınacak bir seçim ürpertileri hissedilir
olduğundandır- hemen el attı. Komisyonlar kuruldu
apartopar; memleketin seçkin simaları, bakanlıkbürok-
ratlarının yanı sıra düşünce özgürlüğü engellerini hal-
letmek üzere çağrıldı.
Komisyon ya da komite ya da her ne ise adı, kurulan
bu organ, düşünce özgürlüğünün önce var olup olmadı-
ğına bakacak; aşikar, olmadığı için ve esasen, olsaydı
ne böyle bir komiteye ve ne de hapishanelerdeki ve
mahkeme önlerindeki düşün, bilim, yazın, basın adam-
larına yer kalırdı, bu özgürlüğü kayıtlayan kuralsal ak-
saklıkları belirleyecek; sonra da olması gerektiği hale
getirmek üzere öneri sunacaktır.
Bizim memleket garip. 0 zaman burada belirttiğim
kuşkulan yazsaydım; hemen küsenler çıkacaktı. Biraz
bekleyince kuşkularımın haklı olduğu doğrulandı; şapka
düştü, kel göründü: Komiteye çağrılan hocalar, "Böyle
şey olmaz, bunlann niyeti özgürlüğü getirmek falan de-
ğil, Milli Güvenlik'in önerilerini formülleştirmek istiyor-
lar" gibilerinden açıklama yapıp bu görevden affedilme
dileklerini duyurdular. Yine basında yer aldığına göre,
bürokratlar ve varsa öbür uzmanlar, çalışmalarına de-
vam etmektedirler. Bakanı soracak olursanız, kendileri
baro toplantılarında konuşmalar yapıp açılışlara katılıp
düşünce özgürlüğünü halledeceğini söylemeyi sürdü-
rüyor.
Görünen o ki yeni bakan, bir süre sonra 'ya bu işi ya-
pacak ya bu işiyapacaktır'. Üzüm üzüme, kolleg kollegi-
ne baka baka kararır. Bu işin olmazlığı, girişimin daha
en başında ve kendisinde sırıtıp duruyordu. Şu nedenle:
Demokratikleşme için siyasal istenç gerekir; bir de siya-
sal erk tabii. Bu ikisi de yok.
1991 sonbaharının ve 1992 başlarının safdil iyimser ik-
limini yaşamasaydık ki yaşadık ve iki yıl da öyle iğfal
edildik, bu hükümetin ve hatta bu parlamentonun, şu de-
mokratikleşmeyi yapacağına inanabilirdik Ama gördük
ki 1991 sonbaharında demokratikleşme sözverimi ile
kurulan DYP-SHP Demirel-inönü, Çiller-İnönü/Karayal-
çın koalisyon hukümetlerı evresı, ınsan hakları ihlallen
bakımından Türkiye'nin gerçek bir karabasan dönemi-
dir. Işkence artmıştır, binlerce insan ölmüştür, yazı ya-
zanlar, düşünenler ufalanmaya kalkışılmıştır, yüzlerce
yıllık hapis cezaları, milyarlarla ölçülen para cezaları
verilmiştir, partiler, dernekler, basın-yaym organları ka-
patılmış, toplatılmış, tasfiye edilmiştir. Azgın 12 Eylül
günlerini aratmayan bir karabasan, 1990'lara damgası-
nı vurmuştur.
İşte bütün bu evrede, bakan koltuğunda bulunan Mo-
ğultay, sokaklara dökülen kamu çalışanlarının sendika-
laşma girişim ve istemleri üzerine, onlarla birlikte oldu-
ğunu belirterek, "Kamu Çalışanları Sendikası yazılı
tabelalan kapıların girişine assınlar" buyurmuştur.
Kendisi de çiviler çakmış, yazılı ve görsel basında, 'dev-
lete karşı kahraman; ama nasılsa bakan' sıfatıyla yer
almıştır. İşte 'Tabelacı Mehmet' lakabının kökü burada-
dır.
Tabii, Tabelacı Mehmet e kanan binlerce kamu çalı-
şanı, örgütlendiklerini, zira tabelalarının çakılı olduğunu
zannederek sokaklara dökülup üstelik bir de maaş artışı
istemi, grev hakkı istemi vb gibi fevkalade bölücü ve al-
kış kullanmak suretiyle de fevkalade yıkıcı ve tehlikeli
toplantı ve gösterileri yapmaya kalkışmca, Ankara'nın
ortasında, bakanın, ama göremeyenin üç-beş metre
ötesinde, tekme-tokat, cop-yumruk, amir-memur tara-
fından hırpalanmışlardır. Böylece, kamuçalışanlarımız,
'tabela asmanın' bedelini ödemiş ve her tabela asana
da kanmamanın gerektiğini tarihin derinliklerinde kal-
ması gerekli yöntem ve tekniklere maruz kalarak öğren-
miştir.
işte o 'Tabelacı Mehmet' bugünlerin Düşünce Özgür-
lüğü Komitesi' oluşturucusudur. Benim şaştığım, müm-
taz hocalar, nasıl oldu da bu tabela öykülerini unutuver-
diler; inanıverdiler. Ne yalan söyleyeyim. ürktüm.
'Düşünce Özgürlüğü Komitesi'nde yapılan görüş açıkla-
ması ve önerilerden ötürü kovuşturmaya uğramak da
olabilirdi.
TARTIŞMA
Silahüretenlerinkandırmacası!
]
Eylül Banş Günü.
Yokvav...
Eylülün biri değil de 30
günü bir araya gelse.
acaba banş için ne
_ anlamı olur ki?
12 ay, 52 hafta, 365 gün bir yıl
ediyor.
Bu kadar karmaşanın ıçinde
tek bir, 1 Eylül Banş Günü,
dünyayı savaştan kurtaracak!..
Güldürmeyin be birader yanı.
Bir gün yerine bir hafta... Bir
hafta yerine bir ay... Bir ay
yerine bir yıl banş günü olsa ne
yazar! (Tabii Gönül Yazar,
değil). Hiçbir şey yazmaz.
Günümüz dünyasının tek
amiri, egemeni. yöneticisı
Amerika.
Amenka'yı kim ypneüyor?
Silah tüccarlan! Üretilen
silahın tükenmesi için savas
gerek. Ama özel, ama genel.
Ama kıtasal. ama bölgesel.
Bıçımi ne olursa olsun, üretilen
silahlartükenmeli.
Yani
11
Yanisi-manisi msanlar
savaşmalı. Ölmeli, öldürmeli.
Deniz vasası gibi; Büyükler
küçükleri yer. yemeli.
Küçüklenn canı cehenneme
değil, olmaz. Küçükler ortadan
kalkarsa hırlaşmak, silah
tüketmek büyüklere kalır ki bu
büyüklenn işine gelmez!
Katırlar tepişecek, eşekler
ölecek. Develer, fıller
yaşayacak...
Ve dünyanın rotası, haritası
böyle çizilmişken yutturmaca
1)arış günleri" at ortaya: Çapari
fıbtyıyen balığı çek yukan.
onra, illa iki ayn devleıın
savaşması da gerekmez. Amaç
silah tüketmek değil mi? Bastır
propagandayı, bin yıldır bir
arada. kardeşçe yaşamış. iyı
günde, kötü günde, düğünde.
bayramda, cenazede birlikte
olmuş iki ayn ırkı düşman
etmenın yollannı bul. savaştır
ve silah sat.
Silah fabrikalannın
kapanmadığı birdünyada
banştan söz edilemez.
Çok gerilere gitmeye gerek yok.
Irak'a cehennem topunu hangi
Avrupa ülkesi vapmıştı? tran ı,
lrak"ı silahlandırmak adı
altında. petrole ödedikleri
dolarlan geri alabilmek için her
türlü provokasyonu yapan
kimlerdi?
Amerika, İngıltere. Fransa,
Almanva değil miydi?
Satacafc silahlan kalmayınca
da Birleşmiş Milletler'in
depolannda toplanan silahlan
entmek için Irak'a savaş açan.
açtıran yine o ünlü silah
tüccarlan değil miydi?
Bu silah tüccarlan öldü mü ki
bans günleri icat edıyonız.
Ya da böylesi sahtekârlıklara
kanıyoruz.
Silah üreüminin sürdüğü bir
dünyada banştan söz etmek
kandırmaca değil mı?
Saadettin Malkoç
PENCERE
3 SAAT KONUŞMA, 30 SAAT BEKLEME SURESİ İLE
Çözümsüzlük Ortamında
Anlamsız Politika...
Iç politika tartışmaları günden güne daha çok anlam-
sızlaşarak sürüyor.
Herkes biliyor ki bugün hangi parti iktidara geçerse
geçsin, IMF programını uygulayacak...
Oyleyse bu kavga ne?..
Ekonomiyi yüzümüze gözümüze bulaştırdıktan sonra
IMF'ye başvurmuşuz, hem iç dengeleri sağlamak, hem
dışandan yeniden borçlanma olanaklarını açmak istiyo-
ruz, 'Büyük Patron' durumu gözden geçirmiş, koşulları-
nı önümüze koymuş...
Istersenyapma!..
Halk, yazgısına çoktan fit olmuş bir kalabalıktan ötede
görüntü çizmiyor; siyasal partilerin liderlerinden hiçbiri
IMF'nin dışında bir yol yordam göstermiyor; yalnız Re-
fah Partisi atıp tutuyor:
- Taklitçi partiler Batı emperyalizmi ne diyorsa onu
yapmak zorundadırlar...
Peki, Refah ne yapacak?..
Neyapacağı belli!.
Yerel yönetimleri ele geçiren RP'nin belediye başkan-
ları ya ekmek parasını isteyen işçilerı mafya çeteleriyle
dayaktan geçiriyorlar, ya caddelere Atatürkdüşmanları-
nın adlarını takıyorlar, ya Alevilerin üstüne gidiyorlar;
şimdiye değin yapabildikleri doğru dürüst bir iş yok!..
Peki, Refah'ın suçu mu bu?..
Yok canım; bu kentleşme, bu nüfus patlaması, bu şe-
hirlere göç karşısında belediyeler ne yapabinr ki!.. Bir
büyük kentin belediye başkanlığına aday olan kişi, se-
çim propagandasında bol palavra sıkar, martaval atar;
sonra koltuğa oturunca iki eli böğründe kalır.
Reiahçılann iki elleri şimdi böğürlerinde! Müslüman-
lık taslamak da kent hizmetlerinı yürütmeye yaramaz,
olmayacak duaya 'amin' demeye yarar.
•
Ekonomide IMF reçetesinden başka bir yol yordam
şimdilik görünmüyor...
Peki, terör sorunu nasıl çözülecek?..
Partilerin tümü bu konuda palavra!..
Havacıva...
Kürt sorunu bu gidişle çözülmez; körüklenir, ülkeyi
parçalamaya yönelik bir iticı güç kazanır.
Çunkü kimi partiler Türk-Kürt çelişkisıni kaşıyıp PKK'-
nin kan ıçiciliğini kendi çıkarlan için malzeme gibi kul-
lanmayı yeğliyorlar. Halkın şoven duygularını okşaya-
rak yalnız Türklerden oy toplamak kimı partinin seçim
stratejisıne dönüşmüştür; Kürtleri gözden çıkaran bu
hesabın, sandıkta geçerli bir aritmetiği de var. Güney-
doğu'yu zaten gözden çıkarmış kimi sol ya da sağ parti-
ler, aşırı mılliyetçıliğı bayrak edınmışler, gözu kara laf
sallıyorlar...
Kürt sorunu çözülemez...
Niçin?.
Çünkü hangi parti bu konuda çağımıza yakışır bir çö-
zum ortaya atsa, öteki partiler kurtlar gibi üstüne saldı-
np didik didik edecekler ve suçlayacaklar;
- Vatan hainü.
Siyasal partilerin Kürt sorununda elleri kolları çoktan
bağlanmıştır.
•
Ya şeriat!..
Çözümsüzlük ortalıkta kol gezip toplumda volta attık-
ça, bu dünyadan umudunu kesen yoksul kitleler öteki
dünyadan medet umuyorlar. Müslümanlıkta rahip sınıfı
yoktur; ama Islamın papazları türedi; bunlar siyaset ya-
parakTanrı ile kul arasında
komisyonculukla yollannı
bulmaya çalışıyorlar, eve-
lallah başan da sağlıyor-
lar; önümüzdeki seçimler-
de 'Refah'm başa güreşe-
ceğini herkes söylüyor.
RAKİPSİZ
Saatinize bakın ve konuşmaya başlayın. Eğer
3 saat boyunca aralıksız konuşabilecek enerjiyi
kendinızde bulabiliyorsanız. Ericsson GH 198r
ın
rakipsız gücunü anlayacaksınız
GSM sıstemınde dunya lıderı Encsson'un yeni
lenerasyon cep telefonu GH 198, şimdi Avrupa ile
aynı anda Turkiye'de...
Ericsson GH 198, gunlük hayatınızda sizi yan
yolda bırakmıyor. Rakipsiz özellikleriyle, paranızın
karşılığını en iyi "\ eren Ericsson GH 198. hem iş, hem
ozel hayatınızın vazgeçılmez bır parçaM
Ericsson GH 198. ince pil ile 285 gr agırlığında.
Standan pil ile 3 saat konuşma, 30 saat stand-by süre-
sıne sahip ve ağırhğı sadece 323 gr. Yani o. bitmeyen
enenısı ile hep sizinle. hep yanınızda!
Tüm Encsson cep telefonlan, Türki)'e'de GSM siste-
mını kuran Encsson'un 1 yıllık tam guvencesine sahip.
Standart paketteki kemer klipsi ve telefonunuz
üzenndeyken aynı anda başka bır pılı de şarj edebılen
coklu şarj unitesi ise size hayau daha da kolaylaştınyor
Şimdi... Hiç ara vermeden 3 saat konuşmaya hazır
rrusınız:
1
CEP TELEFONUNDA ERİCSSON
l u r k ı j e G e n e l D ı s t r ı b u t o r u KVK M o b i l T e l e f o n S i s t e m l e r i A Ş. T e l ( 0 2 1 6 ) 4 1 6 3 3 16 - 3 7 3 4 0 2 6 - 3 8 0 0 4 3 ^ - 3 * 2 7 5 0 6
Neyapmalı?..
Her şeyden önce acı ger-
çekleri bütün çıplaklığıyla
gözler önüne sermeli..
Olmayacak duaya amin
diyenlerin sürüsünden
kopmalı
Artık sürüden aynlanı
kurt kapmıyor, kurt bütün
sürüyü gözüne kestirmiş...
İLAN
AFYONİŞ
HAKİMLİGİ
DosyaNo:1994 30
Davacı: Bağ-Kur Genel Mü-
dürlüğü - Ankara
Vekili: Avukat Mehmet Ay-
tekın, Af\on
Davalılar: 1- Mustafa Özata.
İnliKö\üÇa> Afyon
2- Avşe Yılmaz (kendısıne
asaleten. küçükler Ayhan. Bey-
han. Sevhan ve Reyhan'a vela-
yeten) Topalçavuş Köyü Aş-
kale Erzurum
Dava: 34.839.713.-TL'nin
tahsıs onav tanhi olan 25.6.
1993 tanhınden itıbaren işleye-
cek yasal faizı ile birlikte tahsili
Duruşma günü-. 12.10.1994
saat 9 00
Davacı kurum vekili tarafın-
dan davalılar ale>hine açılan
tazminat davasının vapılmakta
olan açık duruşrnasında,
Davalılardan Ayşe Yılmaz
adına adresı belli olmadığından
ve adına normal teblıgat yapıla-
madığından davalı Ayşe Yıl-
maz'm duruşma günü olan 12.
10.1994 günü saat 9 00'da bız-
zat gelerek davayı takıp etmesı,
gelmediği takdirde kendisini
temsilen bır vekil göndermesi,
gelmediği ve kendisini veküle
temsil ettırmediği takdirde du-
ruşmamn gıyabında yapıbp,
dosyanın karara bağlanacağı
ilanen tebliğ olunur.
Basın: 50872
SATILIK FOTOĞRAF
MAKİNASI
Canon New F-1
85mm-f:1/1.2(Canon Lserisi)
135mm-f:1/2(Canon)
200mm-t:1/2.8(Canon)
İki adetCanon F-1 motor
direver(üç zamanlı)
51205 05den (408-Zafer)
Otoehhyetimı kaybetüm.
Hükümsüzdür.
A ÇETİS'BOĞA