Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 1994 PAZARTESİ
DIZI YAZI
J
A DOöJlU POLITIKA VE OTESI
Kenyalı toplumbilimci Prof. Ali A. Mazrui dünyadaki gelişmeleri Cumhuriyet 'e yazdı
Tanrı'nınsiyasalyükselişi
1960
'lı yıllann en inatçısloganla-
nndan biri "Tann ÖWü" sö-
züydü. Komünızmin Avru-
pa'daki çöküşü ateizmin mezar yazısı mı oldu?
Devlet ateizmi için böyle olduğu kesin. Resmi
tannsızlık, Doğu Avrupa'da ölmekte ve Tann yi-
ne seçimlere girebilmektedir. Dahası, eskı ateist
Sovyet cumhuriyetlennin ve Sırp lmparatorlu-
gu'nun birçok bölgesinde seçimleri kazanmakta-
dırda.
Bununla birlikte hümanist bir gözle bakıldığın-
da, Doğu Avrupa'da Tann'ya yine seçilme hakkı
verilmesiyle büyük bedeller de ödendıği görüle-
bilmektedir. Bu bedellerin en büyügü, Ortodoks
Sırplann, Katolik Hırvatlann ve Bosnalı Müslü-
manlann etnik anlık ve din adına bırbirlerinin be-
denlerini -kelımenin tam anlamıyla- parçaladık-
lan eski Yugoslavya'da ödenmektedir.
Polonya'da devletin bir ölçüde yine ruhbanlaş-
tınlması, Katolik kilisesinin. siyasanın belirli
alanlannda etkisini dramatik bir biçimde arttır-
mıştır. Kürtajın yasaklanması ya da serbest bıra-
kılması ile ilgili tartışmalarda, yasal denge, Ka-
tolik kılisesince desteklenen taraf lehıne bozul-
muştur.
Afrika'da Sudan, General Umar Hassan Ah-
mad al-Bashir yönetıminde bir Islam devleti ol-
mak üzeredır. Cezayir'de 1991 yılındaki genel se-
çimlerde, neredeyse Islami Kurtuluş Cephesı
(FIS) önderliğinde bır hükümet oluşacaktı. Ulke-
nin silahlı kuvvetleri müdahale ederek seçimı ıp-
tal etti. Sudan'da askerler; Islam devletinın baş mi-
marlan olurken. Cezayir'de lslamcı seçim zafen-
nin önde gelen sabotörleri olmuşlardır. Cezayır,
şu aralar laik demokrasi yanlılan ve lslami çoğun-
luk arasında ölümcül bir siyasi hareketsizliği ya-
şamaktadır.
IUIS8İ ve karçı
hapcketlennieter
Türkıye de de Mustafa Kemal Atatürkün laık
mirası gıderek daha fazla tartışılmaktadır.Salman
Rüşdü nün 'Şeytan Ayederi' adlı kıtabının Türk-
çeye çevrilmesi bıle terönst saldınlara hedef ol-
muştur.
Hindistan'da anayasal düzene karşı en büyük
tehdit Hındu köktenciliğinden gelmiştir. Hint hu-
kuk sisteminin ilan ettiği zorlamalar, Hindulann
1992 yılında Ayodhya Camisi'ni yıkmalan ıle
ayaklar altına alınmıştır. Dalgalar halinde dinsel
hareketlenmeler ve karşı hareketlenmeler ortaya
çıkmıştır. lsyanlarda, büyük çoğunluğu Müslü-
man olmak üzere birçok Hintli yaşamını yitirmiş-
tir. Hindistan'ın merkezi hükümeti, Hindu öfke-
sinden ya korkuyor ya da ciddiye almıyordu.
Bombay kenti polisi, kesinlikle Hındu yanlısı bir
tutum sergıleyerek birçok Müslüman evinin, ba-
zen içindekiler ile birlikte yıkılmasına göz yum-
muştur. Nehru hanedanınca dikkatle geliştirilen
laik Hindistan, artık yerini 'resmi dini' -Hınduizm-
olan bir sısteme mi (bu kadar karmaşık bır top-
lumda bu her ne anlama geliyorsa) bırakıyor?
Bir zamanlar, dünya yüzündekı hiçbir toplum-
da. 'dinsel' ile 'laik' ya da 'manevi' ile 'dünyevi'
gibilerden bir aynm yapıloıazdı. Insanlann. bu
tür bir genel teokrasiye dönmeleri, eğer olanak-
lıysa, uzun zaman alacaktır. Fakat bu ters evnm
çerçevesındekı geriye gidişte acaba yavaş yavaş
bir köktenci -kutsal sentezine mi dönüyoruz? Gi-
derek daha çok ülkede devlet yine ruhbanlaşıyor
Portre
mu.'
T,ürkiye, îslam dünyasında
kadınlann siyasaya katılımının
sağlanması konusunda öncülük
yapmıştır. Türk kadınlan genelde,
dünyadaki öteki Müslüman
kadınlardan daha önce siyasaya
girmişlerdir. Caminin de aynı
dönüşümü yaşayabilmesi için,
devletin çift cinsiyetli bir yapıya
kavuşması gerekmektedir.
Fakat birçok toplumda devlet ruhbanlaştınlma
sürecine sokulmuşsa, bu devletin ataerkil yapısı-
nın güçlenmesine mi yoksa zayıflamasına mı yol
açacaktır? Artık dikkatimizi, bu tür cinsiyet ıle
bağlantılı konulara çevirmeliyiz.
1992 yılı sonbahannda tngiltere Kilisesi Mec-
lisi en sonunda kadınlann da rahipliğe kabulü le-
hinde bir karar aldı. 1994 yılı kışında. meclis bu
süreci tamamladı. Anglikan ruhban sınıfı sonun-
da çift cinsiyetli yapı sürecine girmişti.
llk bakışta bu ileriye dönük büyük bir atılım ola-
rak görülebilir. Fakat bu gelişme (kadınlann ra-
hiplik yapması) aynı zamanda, Afrika'nın bazı
bölgelerinde şu anda var olan, fakat Batı dünya-
sında uzun süredir unutulmuş olan çok eski bir ge-
leneğe dönüş anlamına geliyordu. 1980'li yıllar-
da, Alice Lakvvena adında Afrikalı bir İcadın,
Uganda'da Acholi adında bir etnik gruba Yoweri
Museveni'nin merkezi hükümetine karşı liderlik
yaptı. Alice, geleneksel ritüellerini, Tann çağır-
ma ayinlerinı ve diğer dinsel yöntemleri, Muse-
veni'nin ordusuna karşı kullandı. Bu kadın, niye-
ti ve amaçlan ile Acholili bir Jean D'Arc'tı. Ve Je-
an D'Arc gibi Alice Lakwenadayenildi. Fakat öz-
de, Alice ve Jean D'Arc, Uganda'nın Ay Dağlan
kadar eski bir geleneğin temsilcileri olan savaşçı
rahibelerdi.
1960'h yıllarda, bir başka Alice bu sefer Zam-
bia'da Batı biçimi siyasalara karşı dinsel birboy-
kota öncülük yaptı. Alice Lenshina'nın müritlen
de, merkezi hükümetin güvenlik güçleri ile çatış-
tı. Hareket giderek daha da şiddetlenen bir isya-
na dönüşürken güvenlik güçlerine 'Öldürmekiçin
vur' emri verilmişti. Birçok insan, bu Zambialı ra-
hibenin ileri sürdüğü dava uğruna öldü.
Batı da, belki de en önemli kadın Hıristiyan ta-
rikat kurucusu, Christian Science (Hıristiyan Bi-
limi) tarikatını kuran ve bu inancın temel kitabı
olan 'Science and Health with Key to the Scrip-
Çok yönlü bir bilim adamı
Ali A. Mazrui, 24 Şubat 1933'te Kenya'mn
Mombosa kentinde doğmuş bir
toplumbilimcidir.
İngiltere'de Manchester Üniversitesi'ni üstün
bâşarıyla tamamlayan Ali A. Mazrui, master
eğitimini New York'ta Columbia ve
doktorasını ise ingiltere'de Oxford'da yaptı.
Prof. Mazrui, dünyanın beş kıtasmdaki
ûniversitelerde ders vermiş bir bilim
adamıdır. Şu anda New York'ta Küresel
Kültürel Çahşmalar Enstitüsü'nün
yöneticiliğini yapmakta ve KJasikler Aibert
Schvveitzer Profesörû unvamnı taşımaktadır.
Afrika ile ilgili çeşitli araştırma
kuruluşlannda görev ve çalışmalar yapan
Prof. Mazrui. küresel düzeyde kültürel ve
toplumsal konularda yirmiden fazla kitap
yazmıştır.
Bu kitaplar ve aynca yûzlerce makalesi
çeşitli dillere çevrilmiştir.
fngiliz ve Amerikan televizyonlanna çeşitli
belgeseller hazırlamış olan Prof. Mazrui,
aynca Birleşmiş Milletler Örgütü'nün insan
haklanndan nükleer sılahlara kadar çeşitli
dallardaki çalışmalanna katkıda
bulunmuştur. Aralannda Dünya Bankası da
bulunan çeşitli uluslararası kuruluşlara
danışmanlık yapmaktadır.
Michigan Üniversitesi'nce seçkin kişilere
verilen 'Ann Arbor' ödülünü alan Prof.
Mazrui çeşitli uluslararası bilimsel
kurumlara yönetici ve üye seçilmiştir.
Evli olan Prof. Mazrui'nin dördü Anıerikan,
biri Kenya vatandaşı, beş oglu vardır.
Ali AI'Amin M a z r u i
Askerler; Sudan'da İslam devletinin baş mimarian olurken, Cezayir'de İslamcı seçim zaferinin önde gelen sabotörleri ol-
muşlardır. Cezayir, şu aralar laik demokrasi yanlılan ve lslami çoğunluk arasında ölümcül bir siyasi hareketsizliği yaşıyor.
tures" (Yazıt Anahtarlı Bılım ve Sağlık) adlı ese-
ri (ilk baskısı 1875) yazan Mary Baker Eddyydi
(1821-1910). Eski çağlarda, müntlen bu kadına
peygamber diyebilırdi Kadınlann rahip olabil-
mesi için yapılan mücadele ve tartışmalar diğer
Hıristiyan mezheplennde de sürecektir.
Olasılıkla en zorlu mücadele Roma Katolik Ki-
lisesi içinde olacaktır Fakat kadınlann rahipliğe
kabul edilmesı yolunda elde edılen her başannın
iki anlamı olacaktır: Hıristiyanlığın tarihinde bir
yenilik ve insanlık tarihinde bir gelenek.
Öte yandan. kadınlann kilisede daha etkin ko-
numa gelmesi ve kilise ile devlet arasında yeni
bağlantılann kurulması karşısında kılisenin çift
cinsiyetli olması dev letın de çift cinsiyetli bir ya-
pıya kavuşmasına yardımcı olacak mıdır? tngiliz
tanhınde bu etki tam tersı bir gelışmeye neden ol-
muştur Devletin çift cinsiyetli bir yapıya dönüş-
mesi kilisede de aynı sürecin başlamasına yar-
dımcı olmuştur.
Sekizinci Henry'nin iktidan sırasında ilan edi-
len 'Egemenlik Yasası'ndan ben tngiliz Kralı hem
devletin hem de îngılız Kilisesi'nin başı olmuş-
tur. Tahta bır kadının geçmesi durumunda -özel-
lıkle Elizabeth I iktıdanndan itıbaren- kadın, kra-
liçenin kişiliğınde devlet ve kilise üzerinde büyük
birgüce sahip oluyordu.
Bu çerçevede bazı çelişkiler de yaşanmıştır:
Kraliçe (başbakan aracılığıyla) ülkenin en yüksek
piskoposunu, yani Canterburry Pıskoposu'nu ta-
yınedıyordu. Ve Thatcher dönemi sırasında. dev-
letin de hükümetin de başında kadınlar bulun-
maktaydı. Yüksek pıskoposlann ataması bu ıki
kadının onayına bağlı olmasına karşın. kendıleri,
bırakınız piskopos olmay ı. rahıp bile olamıyorlar-
dı. Buckıngham Sarayı'na mensup bir kadın. ki-
lisenin başı olabilıyor. fakat hiçbir kadın 1992 yı-
lındaki meclis karanna kadar ıngiltere'nın kırsal
alanında bırtoplumun rahıbi olamıyordu. Dev le-
tın. Elizabeth I'in iktidanndan beri çift cinsiyetli
bır yapısının olması. sonunda, Elizabeth II döne-
minde kilısenın de aynı sürece gırmesini sağla-
mıştır.
IPakistan ve Bangladeş'ten sonra
Tüpkiye üçüncii iHke
Benzer gelişmelenn. Müslüman ülkelerde de
ortaya çıkması olasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, ka-
dın başbakanı olan ılk ya da ikinci ülke olmama-
sına karşın (Türkıye. Pakistan ve Bangladeş'ten
sonra üçüncü ülkedir). Islam dünyasında kadın-
lann siyasaya katılımının sağlanması konusunda
öncülük yapmıştır. Türk kadınlan genelde. dün-
yadaki öteki Müslüman kadınlanndan daha önce
siyasaya girmişlerdir.
Caminin de aynı dönüşümü yaşayabilmesi için.
devletin çift cinsiyetli bir yapıya kavuşması ge-
rekmektedir. Sekızıncı Henry'nin kararsızlıgı. In-
giltere'nin onbeşinci yüzyılda Roma Katolik Ki-
lisesi'nden aynlmasına nasıl yardımcı olmuşsa,
suikastlar da Güney Asya'da Müslüman devletin
çift cinsiyetli bır yapı halıne gelmesine neden ol-
muştur. Pakıstan'ın öndenZülfîkarAliButto'nun
ıdam edilmesi. yirminci yüzyıldaki ılk Müslüman
kadın devlet başkanı için bir önkoşul olmuştur.
Benazir Butto'nun. Pakistan Millet Partısı"nin
başı olarak başansı babasının öldürülmesıne da-
yanmaktadır. Bu olay gerçekten de. bir erkeğın
ölümü sonucu bir kadının göreve gelmesine birör-
nektir.
Bangladeş'te, kadın liderlerin yetişebilmesi için
siyasal ortamı suikastlann kanı sulamıştır. 1991
yılının mayıs ayında Bangladeş'te yapılan genel
seçimlerde iki büyük partinın de başkanlan kadın-
dı: Begum Khaleda Zia ve Begtım Hassina Rah-
man. Biri, suikasta kurban gitmiş bir eşin, öteki-
si ise yine suikasta uğramış bir babanın halefiy-
di. Begum Khaleda Zia. Bangladeş Başbakanı ol-
du. Amerika Birleşik Devletleri'ndekı demokrat
ve cumhuriyetçi partilerinin. ülkenin başkanlığı
için kadın adaylar önderliğinde seçime gitmesı
daha yıllar süreceğe benzemektedir.
rabalannca (Güney ve Güneydoğu Asya ülkele-
rinde olduğu gibi) ölümsüzleştirilmektedir?
Afrika'da geniş aile kavramının sağlamlığı dü-
şünüldüğünde, ikinci soru özellikle şaşırtıcı ol-
maktadır. Enver Sedat'm dul eşi neden Mısır si-
yasasında önemli bir kişi durumuna gelmedi? Ni-
jerya'daki 'kahramanca' ölümünden sonra, Mur-
tala Muhammed'in ailesi neden harekete geçme-
di? Patrice Lumumba'nın çocuklan nerede? Se-
dat, Muhammed ve Lumumba, suikasta uğramış-.
lardı.
Neden Afrika'daki aile kavramı Nehru-Gandhi
türü bir hanedan kavramı oluşturamamaktadır?
Zenci Afrika toplumlan, Güney Asya toplumlan
kadar sağlam bir aile kavramına sahiptir ve Gü-
ney Asya toplumlanndan çok daha eşitlikçidir.
Afrika'da kast sistemlerine pek rastlanmaz ve sı-
nıf sistemi de daha gevşektir. Afrikalı zenciler
güçlü aileler oluşturmakla birlikte pek sağlam ha-
nedanlar oluşturamamaktadırlar.
Sonuç olarak, Afrika'da suikastlar, başka yer-
lerde olduğu gibi bir erkeğin ölümü sonucu bır ka-
dının göreve gelmesıni sağlayabilecek özellikle-
re pek sahip değildir. Bu nedenle kadınlann Af-
nka devletindeki önemi, Güney Asya'daki bazı
dev letlerdekınden daha azdır.
Bununla birlikte, Afrikalı önderlerin suikasta
uğrarnası neden en azından, J. F. Kennedy türü 'şe-
hitler' yaratamamakta-
dır? Afrika kültürü,
Güney Asya kültürün-
den daha az gelişmış
bir hanedan bilincıne
\ e ABD'dekinden daha
/ayıfbırbıreycibilınce
sahiptir. Kennedy. bi-
reyci kültür tarafından
mı ölümsüzleştirildi?
Afrikalı bir cınayet
kurbanı ne zaman şehıt
mertebesıne erişir? Ge-
nelde cinayetin yaban-
cılar ya da beyazlarca
Juzenlenmesınde. Ak-
sı durumda Afrika'da-
kı güçlü eşitlikçılik ve
zayıf bireycı bilinç, cı-
nayet ertesi şehıtlik
kavramını ve hanedan
eğıHmini engellemek-
tedir. Bu denklem için-
deki en büyük mağlup-
lardan binsı de devletin
çift cinsiyetliliğidir.
Afrikalı eşitlik bilinci,
hanedanların ve yenı
anstokrasilenn oluş-
masını engelleyebile-
cek kadar güçlüyken,
gücün kadınlarla eşit
olarak paylaşılabılme-
sinı sağlayamamakta-
dır.En azından Afri-
ka'da evnmin çekim ör-
neği, cinsiyet sorunu ıle
ilgili olarak kanşık be-
lırtıler vermektedir. Afhka, şu anda gelişme da-
ğına tırmanan bir kütle mi yoksa Sisifus gibi aşa-
ğıya doğru bir yolculuğa mı başladı? Afnka'dan,
çift cınsiyetlılik ıle ilgili alınan mesajlar şu anda
ikılı anlamlar taşımaktadır.
I Geçmişe doğru:
Bir zamanlar, dünya yüzündeki
hiçbir toplumda, 'dinsel' ile 'laik' ya
da 'manevi' ile 'dünyevi' gibilerden
bir aynm yapılmazdı. Insanlann, bu
tür bir genel teokrasiye dönmeleri,
eğer olanakhysa, uzun zaman
alacaktır. Fakat bu ters evrim
çerçevesindeki geriye gidişte acaba
yavaş yavaş bir köktenci -kutsal
sentezine mi dönüyoruz? Giderek
daha çok ülkede devlet yine
ruhbanlaşıyor mu?
Bangladeş, bu konuda ABD'den ılendedır. Fa-
kat konu ile ilgili olarak daha önemli olan, Müs-
lüman Güney Asya ülkelerinde devletin çift cin-
siyetli duruma gelmesinin olasılıkla dünyanın bu
bölümündeki lslami dini önderliğin gelecekte ka-
dınlara daha fazla açılması sürecini başlatmış ol-
masıdır.
Bir erkeğin ölümü sonucu bir kadının göreve
gelmesi olayı, Güney Asya'nın yalnızca Islam ül-
kelerinde göriilmemektedır. Özünde bu olav, Sri
Lanka'da (eski Seylan) başlamıştır Bay Solomon
VV.R. Bandaranaike nın öldürülmesi. eşı Bayan
Sirimavo Bandaranaike' nin önemli bır siyasacı
olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bayan
Bandaranaike, bir süre başbakanlık yapmıştır ve
şu anda ülkesinde önemli bir siyasal güç duru-
mundadır.
Bir öteki örnek ise, Filipinler'de suikasta kur-
ban gitmiş bır öndenn dul eşı olan Bayan Cora-
zonC.Aquino'dur. Aynca, Marcos, Filipinler'ıeşi
Enıekla ile neredeyse birlikte yönetmiştir.
Fakat neden Afrika'da öldürülen önderler ne ki-
şisel olarak (ABD'de J. F. Kennedy gibi) ne de ak-
Sonuç
Yirminci yüzyılın son yıllannda ortaya çıkan en
önemli değişikliklerin dördü, bır yandan tümüy-
le venı. öte yandan ise eskıyi canlandıncı özellik-
ler taşımaktadır. Avrupa Birlığı duraklayarak sü-
rerken, Batı Avrupa'da devlet örgütü makro dü-
zeyde ulusal sınırlardan taşmaktadır. Öte yanda.
SSCB. Yugoslavya ve Çekoslovakya'nın parça-
lanması sonrasında Doğu Avrupa'da devlet mik-
ro düzeyde etnikleşmektedir. Batı Avrupa, ulus-
lariistü devlet örgütünü kurmak için uğraşırken,
Doğu Avrupa ayn ayn devletçiklerde ısrar etmek-
tedır. Batı Avrupa'daki önceden haber verilen teh-
like, ırkçıhğın hortlaması ve küresel ırksal aynm-
dır. Öte yandan Doğu Avrupa'daki tehlike, 'etnik
anndırma'ya varan kanlı bir kabile düzenine dö-
nüşün Avrupalısıdır. Somali'dekabileler arasında
görülen çatışma. karşılaştırmalı olarak 'kabileci-
liğin' daha hafif bir biçimdır. Hepimiz, eskı uy-
nıklara mı dönüyonız
0
Batı Avrupa'da devlet örgütü ulusal sınırlan
aşıp. Doğu Avrupa ve Afrika'nın bazı bölümle-
rinde etnik dev letçiklere bölünürken. dünyanın
öteki bölümlerinde çift cinsıyetlılığe yönelik bir
gelişme görülüyor mu? Kadınlann gücü artıyor
mu? Dünyada devlette çift cinsi>etliliği belki de
en yüksek sevıyeye çıkarmış olan yöre Iskandı-
navyadır. Bu. yüzyılımızın son yıllannda görülen
üçüncü kültürel egilımdır. Fakat yenı mı? Yoksa
kadın ve erkeğin daha eşıt olduğu bir geçmişe mı
dönüyoruz?
Türkiye Cumhuriyeti, Islam dünyasında kadın-
lann siyasaya gırmesıne önayak oldu. Asya'da,
'erkeğin ölümü sonucu bir kadının göreve gelme-
si' önemli bır siyasal mekanizma olarak ortaya
çıkmıştır. Bır erkek akrabanın öldürülmesinden
sonra ıktıdara gelen Asyalı kadınlar. yirminci yüz-
yılın son yıllannda görülen en büyük toplumsal
siyasa mucizelerinden biridir (Sri Lanka. Filipin-
ler, Pakistan, Bangladeş ve belki de Burma ya da
Myanmar). Kadınlann devlet örgütüne katılma-
sının Batılı örnekleri arasında bulunan Margaret
Thatcher, lngiltere Başbakanı olduğu on bir yıl
boyunca dünyanın en güçlü kadını olmuştur.
Dördüncü büyük kültürel gelişme, devletin yi-
ne ruhbanlaştınlması. din ile devlet arasında or-
ganık bağlan tekrar kurmaya hevesli köktenci ha-
reketlenn yükselişidir. Laisizm, Hindistan, Polon-
ya. Cezayır. Sudan ve özel anlamda eski SSCB ve
Yugoslavya cumhuriyetleri gibi çeşitli ülkelerde
savunmaya geçmiştir. Yeniden, manevi ve dünyevi
arasındaİcı eski bağlara mı dönüyoruz?
Yarın: Stewart R. Sutherland
MEHMED KEMAL
Yerginin Kantan...
Şiir türleri içinde güç olanlarından biri yergiyse, biri
de övgüdür. Birinin ucunu kaçırdınız mı övgü olur, öteki-
nin ucu sövgü. Övgünün de sövgünün de iki ucunu denk
düşüreceksiniz.
Başka türlüsü olmaz!
Nef'l için övgülerinde de sövgülerinde de kantann to
puzunu kaçırmamıştırderler. Ancak kaçırdığı zamandır
ki kelle elden gitmiştir. Kantarm topuzu nasıl kaçar?
Nef'i'nin kellesi yergi yüzünden değil, padişahın bilin-
meyen, bilinse bile söylenmeyen bir yanını açıkladığı
için gitmiştir. Padişahın gizini söylersen elbette kellen
gider.
Şairlerin başları hep yergi yüzünden gitmemiştir. Şair
Nesimi, Pir Sultan Abdal gibi olanları da vardır. Bunlar
'söyleme' deneni söylemişlerdir. Söyleyince de kelle
gitmiştir. Bunlara inançları yüzünden gidenler de deni-
lebilir. Bu şairler geçerii düzen ve egemen çevrelerle
suya sabuna dokunmadan yaşasalardı, pekala geçinip
giderlerdi. Hem çağının sayılı şairi olacaksın hem de
boynunu vurduracaksın, olur? Bu şairler de enayi değil-
lerdi, bir bildikleri, yoluna ölecekleri bir inançları vardı.
Şairlerden birine sormuşlar:
"Önce övdüğünü şimdi niye yeriyorsun?"
"Bizce önemli olan ne övgüdür, ne yergi; şiirln kendi-
sidir. Övülen de sövülen de gider, geriye şiir kalır."
"Şiirler yaşar ama överken de söverken de ölen sen-
din!"
Kişi çırpınırken ölümsüzlüğü arar, gözü ölümsüzlük-
tedir. Bundan dolayı, mitolojilerdeki kahramanlar öl-
mez. Her ölümde dirilir. Pir Sultan da öyle 'ölmez diri-
lir...
Nesimi'nin durmadan söylediği bir söz vardır. "Sizin
taptığınız Tann benim ayağımın altmdadır."
"Böyle söyleme."
"Söylerim."
"Söyleme."
"Söylerim."
Söyledi.
Derisini yüzerek öldürdüler.
Aslında Nesimi'nin yolunda gittiği özgür düşüncedir.
özgür düşünce yerine; insan, derisi yüzülerek öldürü-
lür. Ama gerçekten Tanrı, Nesimi'nin ayağının altında
mıdır? Nesimi'nin burada söylemek istediği örtülüdür.
Ayağının altıyla övünen Nesimi'nin söylemek istediği
başka bir şeydir; bunu ayağının altını kazdıkları zaman
görmüşlerdir.
Nesimi demek istemiştir ki sizin taptığınız Tanrı, para-
dır. Bu para da benim ayağımın altında gömülüdür.
Nesimi'nin gerçek amacı öğrenildiğinde paraya tapan-
lar yerilmektedir. Hiç ayak altına gömülen para için bir
şairin derisi yüzülerek ölümü istenır mı?
Pir Sultan Abdal, Şah yoluna darağacına çekilerek öl-
dürülmüştür. PirSultan'a, "Şah demeyeceksin" demiş-
lerdir.
Pir Sultan, Şah'a inanmıştır.
Hiç, sahte bir paşanın buyruğuyla Şah'tan döner mi?
Dönmez.
"Söyle içinde Şah geçmeyen şiirini!.."
"Söyler."
Söyler her dörtlükte bir şah geçen şiiri... Söyler, şa-
şarlar..
"Sizde Şah diyeni öldürürler mi?"
öldürürler..
Helal olsun!
Nesimi de Pir Sultan da öldü mü?
Şıvas'a doğru gidiyordu, gördüler...
Âşıklar ölmez dirilir...
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/Ege Denizi kıyısında
bir körfez. 2/ Toprağın
nemi... Resmi daireye ge-
len evrak. 3/ Cinayet...
Türkiye'nin ilk deniz
araşurma gemisinin adı.
4/ Amirler, beyler...
Temeli taklide dayanan
sözsüz oyun. 5/ Kirala-
nan yük hayvanı. 6/ Es-
nek ve ince uzun metal
şerit... Mezar. 7/ Afrika'- 8
nın güney ucundaki bur- Q
nun adı... Yerden belirli
bir yüksekükte yüriimek için kul-
lanıla'n ve üstünde ayak koyacak
yer bulunan tahta ayaklık. 8/ Yan
memnunluk belirten bir ünlem...
Sinemada dekorun kurulduğu yer.
9/ Çonım'un bir ilçesi... Osmaniı
toprak düzeninde yülık geliri yüz
bin akçeyi aşan dirük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Ağaçhk bir yerden açılan tarla.
2/ İstek ve tutkularda ölçülü dav-
ranma erdemi... Gerçekleştirilmesi
zamana bağlı istek. 3/ Yedi Uyurlar'dan (Ashab-ı Kehf) biri. 4/
İşsiz. aylak. 5/ Kalsiyumun simgesi... Dingil... Eski dilde ayak.
6/ Karakter... Abnanya'da bir ient. 7/ İran'da bir kent. 8/ Bir
konu üzerine olan, değgin... Soyundan gelinen kimse. 9/ Antal-
ya yakınlanndaki Güllük Dağı üzerindeki ünlü antik kent.
LALAPAŞA KADASTRO MAHKEMESİ
EsasNo:1992 118
Karar No: 199474
Davacı Necdet Özer tarafından davalılar Hakıme Meşe vs. aley-
hlerine mahkememize ikame olunan davanın yapılan duruşması so-
nunda.
Mahkememizce davanın kabulüne, Lalapaşa Çömkkakpmar
Köyü'nde bulunan pafta: 13, ada: 119. parsel: 5 sayılı taşınmazın ka-
dastro tespitinin iptaline, Lalapaşa Çömlekakpınar Köyü'nde bulu-
nan pafta: 13. ada: 119, parsel: 5 sayılı taşınmazın 1182 m2
yüzölçümü
ile tamamı 20 pay itibar olunarak 5/20 pay Habibe Özer, 3 20 pay
Nebahat Özer, 3 20 pay Necdet Özer, 3,20 pay Nazmiye Özer. 3 20
pay Veysel Özer. 3/20 pay Zehra Özer adına tapuya tespit ve tescıline
karar verilmış. tüm aramalara rağraen mahkememizce verilen karar,
Hakime Özer'e (Meşe) tebliğ olunamamıştır, mahkememizce verilen
karar ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde davalı Hakime Özer (Me-
şe) tarafından temyız edılmediği takdirde kesınleşeceği hususu ilanen
tebliğ olunur. 25 8 1994
Basın: 50785
Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A Î T T I R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
KÜRE KADASTRO MAHKEMESİ
Sayı:1994'2esas
3402 sayılı yasanın 10. maddesine ıstinaden davalılar Küre Mü-
derns Mahallesinden Seher Çetinyalçın, Mustafa Arslan, Kazım
Inan. Hüseyin Berber, Rasım Bodur, Saliha Erdoğan. Cemil Kara-
göz, Fatma Zorlu, Satı Öztürk, Zehra Tulun. Abdurrahman (soyadı
belli değil) ve Ayşe (soyadı belli değil) aleyhlenne 229 ada 4 ve 6 parsel
sayılı taşınmazlara açılan kadastro tespiüne ıtiraz davasının yapılan
açık duruşması sırasında verilen ara karan gereğince:
Davalılardan Abdurrahman ve Ayşe'ye (soyadlan belli değil) teb-
ligat yapılamadığından ve adresleri de tespit edilemediğinden yukan-
da kimîikleri yazıb davalılann mahkememizin yukanda yaalı esas
sayılı dava dosvasının duruşması 11.10.1994 günü saat: 10.40'a bıra-
kıldığından, bu davalılann duruşmada hazır bulunmalan veya kendi-
lerini bir vekil ile temsıl ettirmelCTİ, aksi takdirde yargılamanın gıyap-
lannda yapılarak karar verileceği duruşma günü tebliği yerine kaim
olmak üzere ilanen tebliğ olunur.
Basın: 50796