27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 EYLÜL 1994 PAZARTESİ DIZI YAZI J A DOöJlU POLITIKA VE OTESI Kenyalı toplumbilimci Prof. Ali A. Mazrui dünyadaki gelişmeleri Cumhuriyet 'e yazdı Tanrı'nınsiyasalyükselişi 1960 'lı yıllann en inatçısloganla- nndan biri "Tann ÖWü" sö- züydü. Komünızmin Avru- pa'daki çöküşü ateizmin mezar yazısı mı oldu? Devlet ateizmi için böyle olduğu kesin. Resmi tannsızlık, Doğu Avrupa'da ölmekte ve Tann yi- ne seçimlere girebilmektedir. Dahası, eskı ateist Sovyet cumhuriyetlennin ve Sırp lmparatorlu- gu'nun birçok bölgesinde seçimleri kazanmakta- dırda. Bununla birlikte hümanist bir gözle bakıldığın- da, Doğu Avrupa'da Tann'ya yine seçilme hakkı verilmesiyle büyük bedeller de ödendıği görüle- bilmektedir. Bu bedellerin en büyügü, Ortodoks Sırplann, Katolik Hırvatlann ve Bosnalı Müslü- manlann etnik anlık ve din adına bırbirlerinin be- denlerini -kelımenin tam anlamıyla- parçaladık- lan eski Yugoslavya'da ödenmektedir. Polonya'da devletin bir ölçüde yine ruhbanlaş- tınlması, Katolik kilisesinin. siyasanın belirli alanlannda etkisini dramatik bir biçimde arttır- mıştır. Kürtajın yasaklanması ya da serbest bıra- kılması ile ilgili tartışmalarda, yasal denge, Ka- tolik kılisesince desteklenen taraf lehıne bozul- muştur. Afrika'da Sudan, General Umar Hassan Ah- mad al-Bashir yönetıminde bir Islam devleti ol- mak üzeredır. Cezayir'de 1991 yılındaki genel se- çimlerde, neredeyse Islami Kurtuluş Cephesı (FIS) önderliğinde bır hükümet oluşacaktı. Ulke- nin silahlı kuvvetleri müdahale ederek seçimı ıp- tal etti. Sudan'da askerler; Islam devletinın baş mi- marlan olurken. Cezayir'de lslamcı seçim zafen- nin önde gelen sabotörleri olmuşlardır. Cezayır, şu aralar laik demokrasi yanlılan ve lslami çoğun- luk arasında ölümcül bir siyasi hareketsizliği ya- şamaktadır. IUIS8İ ve karçı hapcketlennieter Türkıye de de Mustafa Kemal Atatürkün laık mirası gıderek daha fazla tartışılmaktadır.Salman Rüşdü nün 'Şeytan Ayederi' adlı kıtabının Türk- çeye çevrilmesi bıle terönst saldınlara hedef ol- muştur. Hindistan'da anayasal düzene karşı en büyük tehdit Hındu köktenciliğinden gelmiştir. Hint hu- kuk sisteminin ilan ettiği zorlamalar, Hindulann 1992 yılında Ayodhya Camisi'ni yıkmalan ıle ayaklar altına alınmıştır. Dalgalar halinde dinsel hareketlenmeler ve karşı hareketlenmeler ortaya çıkmıştır. lsyanlarda, büyük çoğunluğu Müslü- man olmak üzere birçok Hintli yaşamını yitirmiş- tir. Hindistan'ın merkezi hükümeti, Hindu öfke- sinden ya korkuyor ya da ciddiye almıyordu. Bombay kenti polisi, kesinlikle Hındu yanlısı bir tutum sergıleyerek birçok Müslüman evinin, ba- zen içindekiler ile birlikte yıkılmasına göz yum- muştur. Nehru hanedanınca dikkatle geliştirilen laik Hindistan, artık yerini 'resmi dini' -Hınduizm- olan bir sısteme mi (bu kadar karmaşık bır top- lumda bu her ne anlama geliyorsa) bırakıyor? Bir zamanlar, dünya yüzündekı hiçbir toplum- da. 'dinsel' ile 'laik' ya da 'manevi' ile 'dünyevi' gibilerden bir aynm yapıloıazdı. Insanlann. bu tür bir genel teokrasiye dönmeleri, eğer olanak- lıysa, uzun zaman alacaktır. Fakat bu ters evnm çerçevesındekı geriye gidişte acaba yavaş yavaş bir köktenci -kutsal sentezine mi dönüyoruz? Gi- derek daha çok ülkede devlet yine ruhbanlaşıyor Portre mu.' T,ürkiye, îslam dünyasında kadınlann siyasaya katılımının sağlanması konusunda öncülük yapmıştır. Türk kadınlan genelde, dünyadaki öteki Müslüman kadınlardan daha önce siyasaya girmişlerdir. Caminin de aynı dönüşümü yaşayabilmesi için, devletin çift cinsiyetli bir yapıya kavuşması gerekmektedir. Fakat birçok toplumda devlet ruhbanlaştınlma sürecine sokulmuşsa, bu devletin ataerkil yapısı- nın güçlenmesine mi yoksa zayıflamasına mı yol açacaktır? Artık dikkatimizi, bu tür cinsiyet ıle bağlantılı konulara çevirmeliyiz. 1992 yılı sonbahannda tngiltere Kilisesi Mec- lisi en sonunda kadınlann da rahipliğe kabulü le- hinde bir karar aldı. 1994 yılı kışında. meclis bu süreci tamamladı. Anglikan ruhban sınıfı sonun- da çift cinsiyetli yapı sürecine girmişti. llk bakışta bu ileriye dönük büyük bir atılım ola- rak görülebilir. Fakat bu gelişme (kadınlann ra- hiplik yapması) aynı zamanda, Afrika'nın bazı bölgelerinde şu anda var olan, fakat Batı dünya- sında uzun süredir unutulmuş olan çok eski bir ge- leneğe dönüş anlamına geliyordu. 1980'li yıllar- da, Alice Lakvvena adında Afrikalı bir İcadın, Uganda'da Acholi adında bir etnik gruba Yoweri Museveni'nin merkezi hükümetine karşı liderlik yaptı. Alice, geleneksel ritüellerini, Tann çağır- ma ayinlerinı ve diğer dinsel yöntemleri, Muse- veni'nin ordusuna karşı kullandı. Bu kadın, niye- ti ve amaçlan ile Acholili bir Jean D'Arc'tı. Ve Je- an D'Arc gibi Alice Lakwenadayenildi. Fakat öz- de, Alice ve Jean D'Arc, Uganda'nın Ay Dağlan kadar eski bir geleneğin temsilcileri olan savaşçı rahibelerdi. 1960'h yıllarda, bir başka Alice bu sefer Zam- bia'da Batı biçimi siyasalara karşı dinsel birboy- kota öncülük yaptı. Alice Lenshina'nın müritlen de, merkezi hükümetin güvenlik güçleri ile çatış- tı. Hareket giderek daha da şiddetlenen bir isya- na dönüşürken güvenlik güçlerine 'Öldürmekiçin vur' emri verilmişti. Birçok insan, bu Zambialı ra- hibenin ileri sürdüğü dava uğruna öldü. Batı da, belki de en önemli kadın Hıristiyan ta- rikat kurucusu, Christian Science (Hıristiyan Bi- limi) tarikatını kuran ve bu inancın temel kitabı olan 'Science and Health with Key to the Scrip- Çok yönlü bir bilim adamı Ali A. Mazrui, 24 Şubat 1933'te Kenya'mn Mombosa kentinde doğmuş bir toplumbilimcidir. İngiltere'de Manchester Üniversitesi'ni üstün bâşarıyla tamamlayan Ali A. Mazrui, master eğitimini New York'ta Columbia ve doktorasını ise ingiltere'de Oxford'da yaptı. Prof. Mazrui, dünyanın beş kıtasmdaki ûniversitelerde ders vermiş bir bilim adamıdır. Şu anda New York'ta Küresel Kültürel Çahşmalar Enstitüsü'nün yöneticiliğini yapmakta ve KJasikler Aibert Schvveitzer Profesörû unvamnı taşımaktadır. Afrika ile ilgili çeşitli araştırma kuruluşlannda görev ve çalışmalar yapan Prof. Mazrui. küresel düzeyde kültürel ve toplumsal konularda yirmiden fazla kitap yazmıştır. Bu kitaplar ve aynca yûzlerce makalesi çeşitli dillere çevrilmiştir. fngiliz ve Amerikan televizyonlanna çeşitli belgeseller hazırlamış olan Prof. Mazrui, aynca Birleşmiş Milletler Örgütü'nün insan haklanndan nükleer sılahlara kadar çeşitli dallardaki çalışmalanna katkıda bulunmuştur. Aralannda Dünya Bankası da bulunan çeşitli uluslararası kuruluşlara danışmanlık yapmaktadır. Michigan Üniversitesi'nce seçkin kişilere verilen 'Ann Arbor' ödülünü alan Prof. Mazrui çeşitli uluslararası bilimsel kurumlara yönetici ve üye seçilmiştir. Evli olan Prof. Mazrui'nin dördü Anıerikan, biri Kenya vatandaşı, beş oglu vardır. Ali AI'Amin M a z r u i Askerler; Sudan'da İslam devletinin baş mimarian olurken, Cezayir'de İslamcı seçim zaferinin önde gelen sabotörleri ol- muşlardır. Cezayir, şu aralar laik demokrasi yanlılan ve lslami çoğunluk arasında ölümcül bir siyasi hareketsizliği yaşıyor. tures" (Yazıt Anahtarlı Bılım ve Sağlık) adlı ese- ri (ilk baskısı 1875) yazan Mary Baker Eddyydi (1821-1910). Eski çağlarda, müntlen bu kadına peygamber diyebilırdi Kadınlann rahip olabil- mesi için yapılan mücadele ve tartışmalar diğer Hıristiyan mezheplennde de sürecektir. Olasılıkla en zorlu mücadele Roma Katolik Ki- lisesi içinde olacaktır Fakat kadınlann rahipliğe kabul edilmesı yolunda elde edılen her başannın iki anlamı olacaktır: Hıristiyanlığın tarihinde bir yenilik ve insanlık tarihinde bir gelenek. Öte yandan. kadınlann kilisede daha etkin ko- numa gelmesi ve kilise ile devlet arasında yeni bağlantılann kurulması karşısında kılisenin çift cinsiyetli olması dev letın de çift cinsiyetli bir ya- pıya kavuşmasına yardımcı olacak mıdır? tngiliz tanhınde bu etki tam tersı bir gelışmeye neden ol- muştur Devletin çift cinsiyetli bir yapıya dönüş- mesi kilisede de aynı sürecin başlamasına yar- dımcı olmuştur. Sekizinci Henry'nin iktidan sırasında ilan edi- len 'Egemenlik Yasası'ndan ben tngiliz Kralı hem devletin hem de îngılız Kilisesi'nin başı olmuş- tur. Tahta bır kadının geçmesi durumunda -özel- lıkle Elizabeth I iktıdanndan itıbaren- kadın, kra- liçenin kişiliğınde devlet ve kilise üzerinde büyük birgüce sahip oluyordu. Bu çerçevede bazı çelişkiler de yaşanmıştır: Kraliçe (başbakan aracılığıyla) ülkenin en yüksek piskoposunu, yani Canterburry Pıskoposu'nu ta- yınedıyordu. Ve Thatcher dönemi sırasında. dev- letin de hükümetin de başında kadınlar bulun- maktaydı. Yüksek pıskoposlann ataması bu ıki kadının onayına bağlı olmasına karşın. kendıleri, bırakınız piskopos olmay ı. rahıp bile olamıyorlar- dı. Buckıngham Sarayı'na mensup bir kadın. ki- lisenin başı olabilıyor. fakat hiçbir kadın 1992 yı- lındaki meclis karanna kadar ıngiltere'nın kırsal alanında bırtoplumun rahıbi olamıyordu. Dev le- tın. Elizabeth I'in iktidanndan beri çift cinsiyetli bır yapısının olması. sonunda, Elizabeth II döne- minde kilısenın de aynı sürece gırmesini sağla- mıştır. IPakistan ve Bangladeş'ten sonra Tüpkiye üçüncii iHke Benzer gelişmelenn. Müslüman ülkelerde de ortaya çıkması olasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, ka- dın başbakanı olan ılk ya da ikinci ülke olmama- sına karşın (Türkıye. Pakistan ve Bangladeş'ten sonra üçüncü ülkedir). Islam dünyasında kadın- lann siyasaya katılımının sağlanması konusunda öncülük yapmıştır. Türk kadınlan genelde. dün- yadaki öteki Müslüman kadınlanndan daha önce siyasaya girmişlerdir. Caminin de aynı dönüşümü yaşayabilmesi için. devletin çift cinsiyetli bir yapıya kavuşması ge- rekmektedir. Sekızıncı Henry'nin kararsızlıgı. In- giltere'nin onbeşinci yüzyılda Roma Katolik Ki- lisesi'nden aynlmasına nasıl yardımcı olmuşsa, suikastlar da Güney Asya'da Müslüman devletin çift cinsiyetli bır yapı halıne gelmesine neden ol- muştur. Pakıstan'ın öndenZülfîkarAliButto'nun ıdam edilmesi. yirminci yüzyıldaki ılk Müslüman kadın devlet başkanı için bir önkoşul olmuştur. Benazir Butto'nun. Pakistan Millet Partısı"nin başı olarak başansı babasının öldürülmesıne da- yanmaktadır. Bu olay gerçekten de. bir erkeğın ölümü sonucu bir kadının göreve gelmesine birör- nektir. Bangladeş'te, kadın liderlerin yetişebilmesi için siyasal ortamı suikastlann kanı sulamıştır. 1991 yılının mayıs ayında Bangladeş'te yapılan genel seçimlerde iki büyük partinın de başkanlan kadın- dı: Begum Khaleda Zia ve Begtım Hassina Rah- man. Biri, suikasta kurban gitmiş bir eşin, öteki- si ise yine suikasta uğramış bir babanın halefiy- di. Begum Khaleda Zia. Bangladeş Başbakanı ol- du. Amerika Birleşik Devletleri'ndekı demokrat ve cumhuriyetçi partilerinin. ülkenin başkanlığı için kadın adaylar önderliğinde seçime gitmesı daha yıllar süreceğe benzemektedir. rabalannca (Güney ve Güneydoğu Asya ülkele- rinde olduğu gibi) ölümsüzleştirilmektedir? Afrika'da geniş aile kavramının sağlamlığı dü- şünüldüğünde, ikinci soru özellikle şaşırtıcı ol- maktadır. Enver Sedat'm dul eşi neden Mısır si- yasasında önemli bir kişi durumuna gelmedi? Ni- jerya'daki 'kahramanca' ölümünden sonra, Mur- tala Muhammed'in ailesi neden harekete geçme- di? Patrice Lumumba'nın çocuklan nerede? Se- dat, Muhammed ve Lumumba, suikasta uğramış-. lardı. Neden Afrika'daki aile kavramı Nehru-Gandhi türü bir hanedan kavramı oluşturamamaktadır? Zenci Afrika toplumlan, Güney Asya toplumlan kadar sağlam bir aile kavramına sahiptir ve Gü- ney Asya toplumlanndan çok daha eşitlikçidir. Afrika'da kast sistemlerine pek rastlanmaz ve sı- nıf sistemi de daha gevşektir. Afrikalı zenciler güçlü aileler oluşturmakla birlikte pek sağlam ha- nedanlar oluşturamamaktadırlar. Sonuç olarak, Afrika'da suikastlar, başka yer- lerde olduğu gibi bir erkeğin ölümü sonucu bır ka- dının göreve gelmesıni sağlayabilecek özellikle- re pek sahip değildir. Bu nedenle kadınlann Af- nka devletindeki önemi, Güney Asya'daki bazı dev letlerdekınden daha azdır. Bununla birlikte, Afrikalı önderlerin suikasta uğrarnası neden en azından, J. F. Kennedy türü 'şe- hitler' yaratamamakta- dır? Afrika kültürü, Güney Asya kültürün- den daha az gelişmış bir hanedan bilincıne \ e ABD'dekinden daha /ayıfbırbıreycibilınce sahiptir. Kennedy. bi- reyci kültür tarafından mı ölümsüzleştirildi? Afrikalı bir cınayet kurbanı ne zaman şehıt mertebesıne erişir? Ge- nelde cinayetin yaban- cılar ya da beyazlarca Juzenlenmesınde. Ak- sı durumda Afrika'da- kı güçlü eşitlikçılik ve zayıf bireycı bilinç, cı- nayet ertesi şehıtlik kavramını ve hanedan eğıHmini engellemek- tedir. Bu denklem için- deki en büyük mağlup- lardan binsı de devletin çift cinsiyetliliğidir. Afrikalı eşitlik bilinci, hanedanların ve yenı anstokrasilenn oluş- masını engelleyebile- cek kadar güçlüyken, gücün kadınlarla eşit olarak paylaşılabılme- sinı sağlayamamakta- dır.En azından Afri- ka'da evnmin çekim ör- neği, cinsiyet sorunu ıle ilgili olarak kanşık be- lırtıler vermektedir. Afhka, şu anda gelişme da- ğına tırmanan bir kütle mi yoksa Sisifus gibi aşa- ğıya doğru bir yolculuğa mı başladı? Afnka'dan, çift cınsiyetlılik ıle ilgili alınan mesajlar şu anda ikılı anlamlar taşımaktadır. I Geçmişe doğru: Bir zamanlar, dünya yüzündeki hiçbir toplumda, 'dinsel' ile 'laik' ya da 'manevi' ile 'dünyevi' gibilerden bir aynm yapılmazdı. Insanlann, bu tür bir genel teokrasiye dönmeleri, eğer olanakhysa, uzun zaman alacaktır. Fakat bu ters evrim çerçevesindeki geriye gidişte acaba yavaş yavaş bir köktenci -kutsal sentezine mi dönüyoruz? Giderek daha çok ülkede devlet yine ruhbanlaşıyor mu? Bangladeş, bu konuda ABD'den ılendedır. Fa- kat konu ile ilgili olarak daha önemli olan, Müs- lüman Güney Asya ülkelerinde devletin çift cin- siyetli duruma gelmesinin olasılıkla dünyanın bu bölümündeki lslami dini önderliğin gelecekte ka- dınlara daha fazla açılması sürecini başlatmış ol- masıdır. Bir erkeğin ölümü sonucu bir kadının göreve gelmesi olayı, Güney Asya'nın yalnızca Islam ül- kelerinde göriilmemektedır. Özünde bu olav, Sri Lanka'da (eski Seylan) başlamıştır Bay Solomon VV.R. Bandaranaike nın öldürülmesi. eşı Bayan Sirimavo Bandaranaike' nin önemli bır siyasacı olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bayan Bandaranaike, bir süre başbakanlık yapmıştır ve şu anda ülkesinde önemli bir siyasal güç duru- mundadır. Bir öteki örnek ise, Filipinler'de suikasta kur- ban gitmiş bır öndenn dul eşı olan Bayan Cora- zonC.Aquino'dur. Aynca, Marcos, Filipinler'ıeşi Enıekla ile neredeyse birlikte yönetmiştir. Fakat neden Afrika'da öldürülen önderler ne ki- şisel olarak (ABD'de J. F. Kennedy gibi) ne de ak- Sonuç Yirminci yüzyılın son yıllannda ortaya çıkan en önemli değişikliklerin dördü, bır yandan tümüy- le venı. öte yandan ise eskıyi canlandıncı özellik- ler taşımaktadır. Avrupa Birlığı duraklayarak sü- rerken, Batı Avrupa'da devlet örgütü makro dü- zeyde ulusal sınırlardan taşmaktadır. Öte yanda. SSCB. Yugoslavya ve Çekoslovakya'nın parça- lanması sonrasında Doğu Avrupa'da devlet mik- ro düzeyde etnikleşmektedir. Batı Avrupa, ulus- lariistü devlet örgütünü kurmak için uğraşırken, Doğu Avrupa ayn ayn devletçiklerde ısrar etmek- tedır. Batı Avrupa'daki önceden haber verilen teh- like, ırkçıhğın hortlaması ve küresel ırksal aynm- dır. Öte yandan Doğu Avrupa'daki tehlike, 'etnik anndırma'ya varan kanlı bir kabile düzenine dö- nüşün Avrupalısıdır. Somali'dekabileler arasında görülen çatışma. karşılaştırmalı olarak 'kabileci- liğin' daha hafif bir biçimdır. Hepimiz, eskı uy- nıklara mı dönüyonız 0 Batı Avrupa'da devlet örgütü ulusal sınırlan aşıp. Doğu Avrupa ve Afrika'nın bazı bölümle- rinde etnik dev letçiklere bölünürken. dünyanın öteki bölümlerinde çift cinsıyetlılığe yönelik bir gelişme görülüyor mu? Kadınlann gücü artıyor mu? Dünyada devlette çift cinsi>etliliği belki de en yüksek sevıyeye çıkarmış olan yöre Iskandı- navyadır. Bu. yüzyılımızın son yıllannda görülen üçüncü kültürel egilımdır. Fakat yenı mı? Yoksa kadın ve erkeğin daha eşıt olduğu bir geçmişe mı dönüyoruz? Türkiye Cumhuriyeti, Islam dünyasında kadın- lann siyasaya gırmesıne önayak oldu. Asya'da, 'erkeğin ölümü sonucu bir kadının göreve gelme- si' önemli bır siyasal mekanizma olarak ortaya çıkmıştır. Bır erkek akrabanın öldürülmesinden sonra ıktıdara gelen Asyalı kadınlar. yirminci yüz- yılın son yıllannda görülen en büyük toplumsal siyasa mucizelerinden biridir (Sri Lanka. Filipin- ler, Pakistan, Bangladeş ve belki de Burma ya da Myanmar). Kadınlann devlet örgütüne katılma- sının Batılı örnekleri arasında bulunan Margaret Thatcher, lngiltere Başbakanı olduğu on bir yıl boyunca dünyanın en güçlü kadını olmuştur. Dördüncü büyük kültürel gelişme, devletin yi- ne ruhbanlaştınlması. din ile devlet arasında or- ganık bağlan tekrar kurmaya hevesli köktenci ha- reketlenn yükselişidir. Laisizm, Hindistan, Polon- ya. Cezayır. Sudan ve özel anlamda eski SSCB ve Yugoslavya cumhuriyetleri gibi çeşitli ülkelerde savunmaya geçmiştir. Yeniden, manevi ve dünyevi arasındaİcı eski bağlara mı dönüyoruz? Yarın: Stewart R. Sutherland MEHMED KEMAL Yerginin Kantan... Şiir türleri içinde güç olanlarından biri yergiyse, biri de övgüdür. Birinin ucunu kaçırdınız mı övgü olur, öteki- nin ucu sövgü. Övgünün de sövgünün de iki ucunu denk düşüreceksiniz. Başka türlüsü olmaz! Nef'l için övgülerinde de sövgülerinde de kantann to puzunu kaçırmamıştırderler. Ancak kaçırdığı zamandır ki kelle elden gitmiştir. Kantarm topuzu nasıl kaçar? Nef'i'nin kellesi yergi yüzünden değil, padişahın bilin- meyen, bilinse bile söylenmeyen bir yanını açıkladığı için gitmiştir. Padişahın gizini söylersen elbette kellen gider. Şairlerin başları hep yergi yüzünden gitmemiştir. Şair Nesimi, Pir Sultan Abdal gibi olanları da vardır. Bunlar 'söyleme' deneni söylemişlerdir. Söyleyince de kelle gitmiştir. Bunlara inançları yüzünden gidenler de deni- lebilir. Bu şairler geçerii düzen ve egemen çevrelerle suya sabuna dokunmadan yaşasalardı, pekala geçinip giderlerdi. Hem çağının sayılı şairi olacaksın hem de boynunu vurduracaksın, olur? Bu şairler de enayi değil- lerdi, bir bildikleri, yoluna ölecekleri bir inançları vardı. Şairlerden birine sormuşlar: "Önce övdüğünü şimdi niye yeriyorsun?" "Bizce önemli olan ne övgüdür, ne yergi; şiirln kendi- sidir. Övülen de sövülen de gider, geriye şiir kalır." "Şiirler yaşar ama överken de söverken de ölen sen- din!" Kişi çırpınırken ölümsüzlüğü arar, gözü ölümsüzlük- tedir. Bundan dolayı, mitolojilerdeki kahramanlar öl- mez. Her ölümde dirilir. Pir Sultan da öyle 'ölmez diri- lir... Nesimi'nin durmadan söylediği bir söz vardır. "Sizin taptığınız Tann benim ayağımın altmdadır." "Böyle söyleme." "Söylerim." "Söyleme." "Söylerim." Söyledi. Derisini yüzerek öldürdüler. Aslında Nesimi'nin yolunda gittiği özgür düşüncedir. özgür düşünce yerine; insan, derisi yüzülerek öldürü- lür. Ama gerçekten Tanrı, Nesimi'nin ayağının altında mıdır? Nesimi'nin burada söylemek istediği örtülüdür. Ayağının altıyla övünen Nesimi'nin söylemek istediği başka bir şeydir; bunu ayağının altını kazdıkları zaman görmüşlerdir. Nesimi demek istemiştir ki sizin taptığınız Tanrı, para- dır. Bu para da benim ayağımın altında gömülüdür. Nesimi'nin gerçek amacı öğrenildiğinde paraya tapan- lar yerilmektedir. Hiç ayak altına gömülen para için bir şairin derisi yüzülerek ölümü istenır mı? Pir Sultan Abdal, Şah yoluna darağacına çekilerek öl- dürülmüştür. PirSultan'a, "Şah demeyeceksin" demiş- lerdir. Pir Sultan, Şah'a inanmıştır. Hiç, sahte bir paşanın buyruğuyla Şah'tan döner mi? Dönmez. "Söyle içinde Şah geçmeyen şiirini!.." "Söyler." Söyler her dörtlükte bir şah geçen şiiri... Söyler, şa- şarlar.. "Sizde Şah diyeni öldürürler mi?" öldürürler.. Helal olsun! Nesimi de Pir Sultan da öldü mü? Şıvas'a doğru gidiyordu, gördüler... Âşıklar ölmez dirilir... BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA: 1/Ege Denizi kıyısında bir körfez. 2/ Toprağın nemi... Resmi daireye ge- len evrak. 3/ Cinayet... Türkiye'nin ilk deniz araşurma gemisinin adı. 4/ Amirler, beyler... Temeli taklide dayanan sözsüz oyun. 5/ Kirala- nan yük hayvanı. 6/ Es- nek ve ince uzun metal şerit... Mezar. 7/ Afrika'- 8 nın güney ucundaki bur- Q nun adı... Yerden belirli bir yüksekükte yüriimek için kul- lanıla'n ve üstünde ayak koyacak yer bulunan tahta ayaklık. 8/ Yan memnunluk belirten bir ünlem... Sinemada dekorun kurulduğu yer. 9/ Çonım'un bir ilçesi... Osmaniı toprak düzeninde yülık geliri yüz bin akçeyi aşan dirük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Ağaçhk bir yerden açılan tarla. 2/ İstek ve tutkularda ölçülü dav- ranma erdemi... Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. 3/ Yedi Uyurlar'dan (Ashab-ı Kehf) biri. 4/ İşsiz. aylak. 5/ Kalsiyumun simgesi... Dingil... Eski dilde ayak. 6/ Karakter... Abnanya'da bir ient. 7/ İran'da bir kent. 8/ Bir konu üzerine olan, değgin... Soyundan gelinen kimse. 9/ Antal- ya yakınlanndaki Güllük Dağı üzerindeki ünlü antik kent. LALAPAŞA KADASTRO MAHKEMESİ EsasNo:1992 118 Karar No: 199474 Davacı Necdet Özer tarafından davalılar Hakıme Meşe vs. aley- hlerine mahkememize ikame olunan davanın yapılan duruşması so- nunda. Mahkememizce davanın kabulüne, Lalapaşa Çömkkakpmar Köyü'nde bulunan pafta: 13, ada: 119. parsel: 5 sayılı taşınmazın ka- dastro tespitinin iptaline, Lalapaşa Çömlekakpınar Köyü'nde bulu- nan pafta: 13. ada: 119, parsel: 5 sayılı taşınmazın 1182 m2 yüzölçümü ile tamamı 20 pay itibar olunarak 5/20 pay Habibe Özer, 3 20 pay Nebahat Özer, 3 20 pay Necdet Özer, 3,20 pay Nazmiye Özer. 3 20 pay Veysel Özer. 3/20 pay Zehra Özer adına tapuya tespit ve tescıline karar verilmış. tüm aramalara rağraen mahkememizce verilen karar, Hakime Özer'e (Meşe) tebliğ olunamamıştır, mahkememizce verilen karar ilan tarihinden itibaren 15 gün içinde davalı Hakime Özer (Me- şe) tarafından temyız edılmediği takdirde kesınleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 25 8 1994 Basın: 50785 Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A Î T T I R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z KÜRE KADASTRO MAHKEMESİ Sayı:1994'2esas 3402 sayılı yasanın 10. maddesine ıstinaden davalılar Küre Mü- derns Mahallesinden Seher Çetinyalçın, Mustafa Arslan, Kazım Inan. Hüseyin Berber, Rasım Bodur, Saliha Erdoğan. Cemil Kara- göz, Fatma Zorlu, Satı Öztürk, Zehra Tulun. Abdurrahman (soyadı belli değil) ve Ayşe (soyadı belli değil) aleyhlenne 229 ada 4 ve 6 parsel sayılı taşınmazlara açılan kadastro tespiüne ıtiraz davasının yapılan açık duruşması sırasında verilen ara karan gereğince: Davalılardan Abdurrahman ve Ayşe'ye (soyadlan belli değil) teb- ligat yapılamadığından ve adresleri de tespit edilemediğinden yukan- da kimîikleri yazıb davalılann mahkememizin yukanda yaalı esas sayılı dava dosvasının duruşması 11.10.1994 günü saat: 10.40'a bıra- kıldığından, bu davalılann duruşmada hazır bulunmalan veya kendi- lerini bir vekil ile temsıl ettirmelCTİ, aksi takdirde yargılamanın gıyap- lannda yapılarak karar verileceği duruşma günü tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 50796
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle