Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13EYLÜL1994SAU
HABERLER
Cezaevleri koğuşlannın tıklım tıklun dolu olduğu günlerde cezaevlerinin dışı da kalabalıkti.
Oğulları-kızlan içerde olan analar-babalar için en önemli gün görüş günleriydi. Görüş günleri,
yaşamlarının en önemli parçası haline gelmişti. Cezaevleri önünde saatleree yaz-kış demeden
beklediler. Cezacvinde yapılan açbk grevleri, ölüm onıçları eylemleri nedeniyle iki yıl çocuk-
larını göremediler... Saatleree cezae>i önlerinde bekkdiler. 12 Eylûl askeri darbesinden sonra
yapılan Metris Askeri Cezaevi önünde de aileler zoriu günler yaşadüar. Zaman zaman hakarete
uğradılar, zaman zamanda askerler tarafından dövûldûler... Zaman zaman da aileler görevlilere
hakaret etti... Ve zaman zaman da askerler ailelere silah çekti... (ERDOĞAN KÖSEOGLU)
Cezaevleri îşkence üssü
12Eylûl
Dosyası
Hazırlayanlar
DenizTeztei
Sımgunun
ucundaki
kilotve
sutyenler
O
lağanüstü dönemi
yakmdan
yaşayanlardan biri
de 4 yıl cezaevinde
kalan Cemile
Çakır. Metns Askeri
Cezaevi'ndeki
ilk günlen şöyle anlatıyor:
"Tutuklular yeni bir açlık
grevinden çıkmıştı. Ve açlık
grevi sonunda bazı haklar
kazanünuştı." Ancak bır süre
sonra cezaevinde koşullar
değişmeye başbyor ve
baskılar yoğunlaşıyor.
Koğuşlara kitap, dergı, gazete
alınmıyor ve tek tıp elbise
giyme zorunluluğu getiriliyor.
Çakır, tek tip elbise
uygulamasına uymadıklan
için karşılaştıklan olaylan şu
sözlerle özetliyon "Tek tip
elbise giymedigimiz için 2 yıl
doktora muayene olamadik,
görüşe çıkamadık ve
avukatlarunızla
görüştürülmedik." Çok sık
koğuş baskınlanyla da
karşılaşüklanru anlatan
Çakır, bir defasında
aramanın ardından koğuşun
kapısında doktorun
beklediğini görünce bir
şeylerden şüphelendiklerinı
belirtiyor: "Içeriye
girdiğbnizde görüntü
inanılmazdı. Yataklaruı
pamuklan etrafa saçılnuş,
üzerierine turşu ve
tereyağlannı dökmüşlerdi.
Tüm iç çamaşıriannuz
süngüierin ucuna gecirilmişti.
Fotoğraflarımızın üzerine
garip şekiller çizümişti. Onlar
şok geçirip kızmamızL,
bayılmamızı bekledikleri için
doktor koymuşlar, ama bizim
tepkimiz çok farklıy dı. İçeriye
giren kahkayı basıy ordu. O
gece onlara inat koğuşu
temizleınedik, sabaha kadar
halay çekip türkü söyledik."
1984 yılında Metris'te
gerçekleştınlen ölüm orucu
eylemıyle ilgıli olarak "Açlık
grevinin ilk birkaç gününde
müthiş bir açlık
hissediyorsunuz. Sonraki
günlerde auşıyorsunuz.
Derleyen günİenle fuiksel
rahatstzlıklarla
karşüaşıyorsunuz. 31 kiloya
düşmüştüm ve sürekli ellerim
kasrfıyordu. Aysel Zehir
bilincııri yitirmişti " diyor.
Z
orlu gûnlerin yaşandığı as-
keri darbe sonrasında sade-
ce emniyette veya askeri te-
sislerde işkence yapılmadı
insanlara. Cezaevlen de
baskılann, zorluklann yaşandığı yerler
oldu. Zaman zaman kagıt kalem veril-
medi tutuklulara, zaman zaman da ki-
tap, dergi gazete verilmedi. Koğuşlara
operasyonlar düzenlendı, gaz bomba-
lan atıldı... Yüzlerce ınsan yaralandı.
sakat kaldı.
Zulmü, baskıyı protesto etmek ıçın
kimi açlık grevine gitti, ölüm orucuna
yattı. Bazı tutuklular ise çok daha
farklı bir protesto yöntemi seçtı: "Ken-
dini yakmak..."
1982 yıhnın Mayıs ayı... Dıyarbakır
Askeri Cezaevi "emir ve komuta zinci-
ri"nin en iyi uygulandığı cezaevlerin-
den. Sanıklardan bazılan baskılardan,
zulümden ve işkenceden yılmış... Kı-
min cezaevi yönetimiyle işbirliği yaptığı
kimın yapmadığı bilinmiyor... 17
Mayıs'ı 18 Mayıs'a bağlayan gece...
Saat 04.30...Hücrelenn birinden alev-
ler yükseldi... Ferhat Kurtay... Necmi
Öner... Eşref Anyık . Mahmut Zen-
gin.
PKK davası tutuklusu bu dört insan
direnişın farklı bır biçimini seçerek
kendilennı yaktılar. Daha sonra bu in-
sanlar "Dörtler" olarak anılacaktı...
Yıne Dıyarbakır Cezaevi. Bu sefer
tarih Temmuz 1982... Bu kez 4 PKKli
ölüm orucunda... Günler geçiyor. an-
cak cezaevindeki uygulamalarda hiçbir
değışıklik yok... Eylülün 7'sinde Kemal
Pir. 12'sınde Hayri Dunnuş. 15"ınde
Akif Yıünaz, 17'sınde Ali Çicek ölü-
yor. .
O günlerde Türkiye'deki tüm cezaev-
lerinde "emir ve komuta zinciri" içınde
bırbirinden farkı olmayan baskı ve zu-
lüm yöntemleri uygulanıyor. Mah-
kemelerde sanıklar cezaevi baskılannı
anlatıyorlar. Yargıçlann yanıtlan hep
aynı: "Cezaevlerine kanşamayız."
Ve "demokrasT adına secimler
yapılıyor. 1983>ılının Kasımı'nda Tür-
kiye Turgııt Özal'la, ANAP'la tanışı-
yor. Ancak.olağanüstü dönem son bul-
muyor. Tam tersı daha da yoğun sürü-
yor. Cezaevlerinde baskılar artıyor.
Yeni bir uvgulama getinliyor: Tutuk-
lular "tek tip" mavı elbise giyecek...
"Siyasi" tutuklu olduklannı savu-
nan insanlann bu elbıseyı gıymeme
mücadelesi başlıyor Duruşmalara
don. atlet ve avakkabısız gıdılıyor. An-
cak yargıçlarsanıklan tek tıp elbise gıy-
medikleri için duruşma salonlanndan
atıyorlar. Tutuklular yargıçlann gözle-
n önünde dövülüyor. "Bağımsız yargı-
lama yapıyonız" dıycn sıkıyönetim
yargıçlan. elbise gıymedikleri için iki
Duruşma salonlannda da sanıklaria güvenlik görevlileri karşı karşıya geldi. Kimi zaman yargıçlan, kararı protesto ettik-
leri için, kimi zaman da tek tip elbise giymedikleri için tutuklular dövülerek duruşma salonlarından çıkarıldılar.
kez duruşma salonundan attıklan sanı-
klan bir daha davaya almıyorlar. Sa-
vunma bile yapamayan sanıklar idam
cezasına, yıllarca hapis cezasına
çarpünlıyor.
1984 yılına gelindiğinde Metris As-
keri Cezaevi'nde Türkiye'nin en uzun
süren açlık grevi başbyor. Bayrampaşa
Cezaevi de direnişe katılıyor. Eylem za-
man içinde "ölûm orucu"na dönüşü-
yor... Devrimcı Sol davası tutuklulan-
ndan Abdullah Meral ölüm omcunun
63. gününde ölüyor. 66. günde ise De\-
rimci Sol davası tutuklusu Haydar Baş-
bağ ıle Türkiye İhtilalcı Komünistler
Birlığı davasından tutuklu Mehmet Fa-
tih Öktülmüş olüvor. De\nmcı Sol da-
vası tutuklusu Hasan Telci ise 73. gün-
de ölüyor.,.
'Tek tip'e dört genç insan...
Cezaevindeki baskılann simgesı halı-
ne gelen ve "tek tip insan yaratma" iste-
minin göstergesi olan "tek tip elbise gjy-
meme" mücadelesinde 4 genç ınsan ya-
şammı yitiriyor. Ancak bir süre sonra
tek tip elbise zorunluluğu kaldınlıyor
ve tutuklulara geri alınan tüm haklan
veribyor..
Askeri darbeden 7 yıl sonra da Tür-
kiye'de hiçbir şey değişmiyor Yine in-
sanlar gözaltına alınıyor, yine işkence
yapıbyor, yine cezaevlerinde baskı ve
zulüm yaşanıyordu. 1987 yılının Hazi-
ran ayında Eskişehir Cezaevi'nde tünel
bulundu. Tünel kızgınbğını yaşayan
gardiyanlar. tutuklu ve hükümleri ko-
ğuşlara girerek dövdüler. Cezaevi yö-
netimi gazeteden kitaba. televizyondan
kağıda kadar ınsani yaşam ıçın gereklı
her şeyi samklardan aldı... Görüş gün-
lerine yasak koydu... Tutuklu ve hü-
kümlüler baskılan protesto etmek ıçın
açlık grevine başladılar. Açlık grevının
35. gününde sanıklar dövülerek koğuş-
lanndan çıkanldılar ve Aydın Cezaevi
ile Nazılli Cezaevi'ne nakledildiler. Bu
olaylar sırasında Mehmet Yalçınkaya
ile Hüseyin Hüsnü Eroğlu "aldıklan
darplar" sonucu öldü. Dönemın Ada-
let Bakanlığı Müsteşan Arif Yüksel ile
Aydın Cumhuriyet Başsavası Nural
Uçurum tüm yetkililerin yaptığı açıkla-
mayı yaptılar: "Açlık grevi nedeniyle öl-
düler."
12 Eylül'den 14 yıl sonra ise cezaevle-
rinde hala sorunlar yaşanıyor. Ve hala
etkib-yetkili kişiler, "cezaevlerinin dü-
zeleceğini, 12 Eylûl hukukunun ortadan
kalkacağını" söylüyorlar.
SÜRECEK
12 EylüPüen acı çocuklaryaşadı
Babalan, anneleri cezaevinde olan çocuklar o yaşta baskı ve zulmü gördü
C
ezaevlen sadece yıllarca buralarda kalan, baskı ve
zulüm gören insanlan etkilemedi. Tutuklu
yakınlannın da yaşamını değiştirdi. Yakınlan
cezaevinde bulunan analar, babalar, eşler,
yaşamlannı görüş gününe göre düzenlediler. Ve
'emir komuta zinciri'nın hüküm sürdüğü günlerde en büyük
zorluğu yaşayanlariseçocuklardı... Anneleri, babalan,
ablalan, ağabeyleri cezaevinde olan çocuklar oyun
dönemlerinde baskıyı, zulmü gördüler. Günümüzde çocukluk
dönemlenni geride bırakmış '12 Eylûl çocuklan'yla görüştük.
Kimisi adının yazıbnasını istemedi. Kirnısi adırun yazıbnastnda
sakınca görmedi. Adının yazıbnasını istemeyenlere hak verdik.
Cünkü onlara göre o günler gende kalıruştı, yeni dostlan,
arkadaşlan vardı. Ve bazı şeylerin bib'nmesini istemiyorlardı.
Göriiştüğümüz ve adının veribnesini istemeyen iki kardeşi biz,
Ayşe ve Mehmet olarak adlandırdık. Babası gözaltına
alındığında. şimdi 17 yaşında olan Ayşe 3 yaşındaymış. Bugün
13 yaşında olan Mehmet ise daha doğmamış bile. Annesiyle
Bayrampaşa Cezaevi'ne görüşe gjttiklerinde camın arkasındakı
babasıyla sadece telefonda görüşebildıklerini anlatıyor Ayşe:
"Mehmet kırk günlükken annem \e ben, babamın onu kucağına
alabilmesine izin \ erilmesi için komutana yalv arnııştık. Zar zor
izüı alabildik. Parmakhklar arasından Mehmet'i tutmayaçauştı.
Mehmet'e dokunan babamın elleri titrivordu..."
Uzun yıllar babasından ayn kalması konusunda ise Ayşe.
"Babamın bizlerden ayn kalmasımn nedenini devlet bü vüklerinde
aradığım için hep onların da çocuklaruıdan avn kahnalarmı
istiyordum. Onlar da bizün gibi acı eeksinler isterdim" diyor.
Annelen, özellikle Avşe'nın gecelen ııv kusundan ağlayarak
uyandığını anlaüyor. Çocuklan bırpsıkıvatristegötürdüklerinı
belirtiyor, anne: "Babalanna özlem duvuy orlardı ve ondan neden
ayn kaldıklannı anlayanuyorlardı. Beninı kardeşünin çocuklan
da aynı bunalunı yaşıyordu. Cezaevinde tutuklu y akınlarınızın
yaşadıklannı yaşıyorsunuz. Aynı duyguları, sonınları yaşıyor-
sunuz." DİSK. davası nedeniyle tutuklanan Süleyman
Çelebi'nin kızı Şule Çelebi ise adının > azılmasında sakınca
olmadığını söyleyerek söze başbyor. Şule, babasının gözaltına
abndığı dönemde 21 aybkmış. Metns'te yatan babasını
görmeye gittiklerinde en çok askerlerin silahlanndan
etkilendiğini belirten Şule, "Onlann ilgilerini çekmek için
evimizde silahlar olduğunu. annemin evimizde sabun ve şampuan
yaptığı gibi \alan >anltşşeylersö\lüyup'unı"cii>or
Arkadaşlanrun kendisine "babasının adam öMürdügünü ve
asılacağını" söylediklerini, bu nedenle de çok ağladığım
anlatıyor. Şule'nin 12 Eylül hakkındaki düşüncelen ise şöyle:
"Babam, düşüncelerinden dolay ı hapse giren ilk insan değildi. Ne
y azık ki sonuncusu da olmay acak. Gençler, politik olay lar
konusunda hem bilinçsiz hem de isteksi/ler. Bu çok iizürii."
Şule Çelebi babası gözaltına
alındığında 21 aylıkmış.
GONDUZ GOZUYLE
MELİH CEVDET ANDAY
Önce Yazgı Anlayışını
Kaidırmalı
Bizde eskiden bir kentten başka bir kente sadece ti-
renlegidilirdı.Anadolu-BağdathattıileŞarkDemiryolla-
rını biryana bırakırsanız, ülkemizdedemiryolu politika-
sının önem kazanması cumhuriyetle başlar. ismet
Paşa, Kurtuluş Savaşı sırasında çekilen stratejik sıkıntı-
ların bu politikayı önemli kıldığını söylemiştir.
Çocukluğumda "Demiryolu Kayseri'ye vardı, Sivas'a
vardı, Erzurum'a varmak üzere" dendikçe sevinçten
uçardım Gidilmez yerler gidilir oluyordu. Istanbul'dan
ilk çıkışımın anısı bugün de tazedir: Tirenle Ankara yol-
culuğu. Bu bir gece yolculuğu ıdı, sabah olduğunda Po
lath'yı gördüm, hiç bilmediğim Anadolu'daydım. Ne
mutluluktu o!
Bir batılı denemeci, birçok yerin görüldüğü tiren yol-
culuğunda değil de, hiç bir şeyin görülmediği açık deniz
vapur yolculuğunda anı defteri tutulduğunu yazar.
Doğrudur, yolculuk yaşantısı kafada geçer. Ahmet
Haşim, Frankfurt Seyahatnamesi' adlı kitabını Kadı-
köy'deki evinde de yazabilirdi, dışarıyı görmeği hiç ge-
reksemeden.
Bizde uçakla gidiş geliş başladığında herkesi bir kor-
ku almıştı. llkel bir korku ıdi bu kuşkusuz. Çünkü ayağı-
mız yerden kesiliyordu. Uçağa binmek nerdeyse kahra-
manlık sayılır olmuştu. Herkes biribirine sorardı, "Uça-
ğa bindin mi?" diye. Uçağa binmiş olana ise, "Korktun
mu?" diye sorulurdu.
Bir şair arkadaşım, uçağa ilk bindiğinde, yanındaki
yolcuya, "Paraşütler nerde?" diye sorduğunu bana an-
latmıştı. Sanki paraşütü kullanabilirmiş gibi? Olüm kor-
kusu saçmalatır insanı.
Oysa uçak kazaları, kara yolculuğundaki kazalardan
daha azdır. Göklerde daha güvenli durumdayız. Kuşla-
rın dünyasında hiç trafik kazası olmuyor
Kara yolları politikasına büyük önem veren, eski cum-
hurbaşkanlarından Turgut Özal, "Demiryolu komunist-
liktir" demişti. Neden böyle söylediğini anlayamamı-
şımdır. ismet Paşa komünıst miydi? Şu da sorulmalı:
Komünist ülkelerde hiç kara yolu yapılmamış mıdır?
Ama bakın sonra ne oldu?
Komünistlikten kaçmak için kara yollarına bunca düş-
künlük göstermemiz, ülkemizi kısa sürede ölüm tuzağı-
na çevirdi. Gün geçmiyor ki, trafik kazalarında toplu
ölüm olaylarını duymayalım. Bakıyorsunuz, bir aile ço-
luk çocuğu ile yok olmuş gıtmış. Insanın içi sızlıyor.
Son olarak (dilerim son olsun) Derman ların başına
gelen felaket üzerine yazıyorum bu yazıyı. Doktoru ve
eşini tanımazdım, ama onlarla birlikte yok olan Erim
Gözen dostumdu, dünyanın en iyi insanlarından biriydi.
insan inanmak istemiyor.
Kara yolları politikasının canilik olduğunu söylemek
istediğim sanılmasın. Ama şuncasını diyebilirim: Maki-
neli kara yolu gidiş gelişinın gerektirdiğı kültürden yok-
sunuz. Bunun başlıca göstergesi, araba ile yola çıkmayı
bir yazgı (kader) işi saymamızdır. Bir gün bindiğim ara-
banınsürücüsüne, "Hızlıg/fme"demiştimde, adamgü-
lümseyerek, Kaza olur diye korkuyorsanız, alnımızda
yazılı ise olur" yanıtını vermişti.
Yazgı bunca kaçınılmazsa kaza elbet olur.
Bir gün de sabah saat 10'da kalkacak otobüsle An-
kara'ya gıdeceğım, surücümüze Ankara'ya saat kaçta
varacağımızı sordum, göğü göstererek, "Ona biz karı-
şamayız" dedi.
Demek Tanrı, hareket saatıne değil de varış saatine
karışıyor.
Bu gibi inançlar trafik kazalarını olağan kılıyor.
Siyasilerin 12 Eylül değerlendirmesi:
Deımeh Darbelerk
biryere vanhunazANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Siyasi partiler ve de-
mokratik kitle örgütleri, 14 yıl
aradan sonra, 12 Eylül askeri
rejimiyle getirilen yasal düzen-
lemelerin "gecikmeli de olsa"
ayıklanması gerektığini bebrt-
tiler. Cumhurbaşkanı Süley-
man Demirel, geçmişe, böl-
mek, parçalamak, dedikodu
üretmek için değil, ders almak
için sanlmak gerektiğini bebr-
terek "12 Eylül 1994 gunü Tür-
kiye'nin menfaatı geçmişe ta-
kıİmak değil, geleceğe güvenle
bakmaktır" dedi. SHP Genel
Sekreteri ve Devlet Bakaru
Fikri Sağlar, 12 Eylül'ün tarihe
kara bir leke olarak geçtiğini.
12 Eylül hukukun "ivedüikle"
tasfıye edilmesi gereküğini
söyleyerek "SHP, hükümetin
küiçük ortağıdır. Büyük ortak
ayak sürüyor" dedi. CHP Parti
Meclisı (PM) üyesi ve eski Ge-
nel Sekreter Ertuğnd Günay da
12 Eylül rejimine verilecek en
iyi yamün, "solun bürûnleşme-
sf olacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Demirel,
Büyük Isparta Oteb'nde onu-
runa verilen yemekten sonra
düzenlediği basın toplantısın-
da yapüğı konuşmada "Bugün
(dün) 12 Eylül 1994 itibarıyla
söylenecek şey şudur: Geçmiş
gecmiştir. Geçmiş, böunek,
parçalamak, dedikodu üretmek
için değil, ders almak için la-
znndır. Geçmişe ders aunak
için sanlmamız lazım. 12 Eylül
1994 günü Türkiye'nin menfaa-
tı, geçmişe takılmak değil, gele-
ceğe güvenle bakmaktır. Dar-
belerle bir yere vanlamaz"
dedi.
SHP Genel Sekreteri Fikri
Sağlar, dün 12 Eylül'ün 14. yıl-
dönümü nedeniyle bir basın
toplanüsı düzenledi. Türkiye'-
nin, 12 EylüTü yapanlan iyi
anmayacağını, bu kişilerin
"demokrasiyi askıya alanlar"
olarak tarihe geçeceklerini
vurgulayan Sağlar, ANAP hü-
kümetlerinin de "12 Eylül'ün
devamı" olduğunu söyledi.
Gazetecılerin, "3 yıldır ikti-
darda olduklaruu" anımsata-
rak yönelttikleri sorulara da
Sağlar, şu yanıtı verdi:
"12 Eylül zihniyeti, her türlii
önlemini alarak iktidara kazın-
mış bir zihniyet. ANAP hükü-
metkri de bunu pekiştirdi. Bi-
zim hükümetimiz, 12 Eylül
hukukunun tasfiyesini Lstiyor.
Örneğin 3 yıldu1
hiçbir fihtı, ka-
set sansûr edilmedi. Halbuki bu
konuda bir yasa var."
Sağlar, "Büyük ortağınız mı
ayak sürüyor" sorusu üzerine
de "Evet. Büyük ortağın ayak
süriidüğünü toptum biliyor.
Eğer samimiyseler, DYP grubu
da Sayın Başbakan'ın söyledik-
lerini aynı şekilde algdıyorsa 12
Eylül'ü tssfıye edecek yasalar
bir an önce çıkmalıdır. Toplum,
tilke, oyalanmaktan çıkanima-
lıdır" diye konuştu.
'Solda birlik yanıt olur'
CHP Parti Meclisi üyesi ve
eski Genel Sekreter Ertuğrul
Günay. 12 Eylül askeri darbe-
sinin 14. yıldönümü nedeniyle
yapuğı açıklamada, darbenin
en büyük zaran Türk soluna
verdiğini vurguladı.
12 Eylül'ün sol dünyaya
düşmanlığının unutulmasının
mümkün olmadığını da kay-
deden Günay. Kenan Evren'-
in, "Türk solunu böunemek için
İnönü'yü veto ettim" biçımin-
deki açıklamasını "zırva" ola-
rak niteledi.
CHP Genel Başkan Yar-
dımcısı Hasan Fehmi Güneş, 12
Eylül darbesirun, Türk de-
mokrasi tarihınin "yüz karası"
olduğunu söyledi. DİSK Ge-
nel-İş Sendıkası Genel Başka-
nı İsmail Hakkı Önal da yaptı-
ğı yazıb açıklamada, asken
darbeyle getirilen hukuk ve
devlet anlayışının devam etti-
ğini bebrtti.
Büyük Birlik Partisi Genel
Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu.
•dün düzenlediği basın toplan-
tısında, 12 Eylül sürecine Tür-
kiye'nin bilinçli bir şekilde
sürüklendiğini ileri sürdü.
İzmir Büromuzun haberine
göre. İnsan Haklan Vakfı ku-
rucu üyesi Alpaslan Berktay da
12 Eylül'ün yıldönümü nede-
niyle yaptığı açıklamada, "12
Eylül, SevT çizgisinde bir darbe-
dir, borç batağı, bağımulık,
Cezayirleşme, sömürii düzeni
ile ve demokrasi aldatmacası
olarak sürmektedir, tamamıyle;
anti-Atafürk, anti-cumhuriyet-;
tir" dedi.