27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EYLÖL 1994 SALJ DİZtYAZI J \ 0 0 ll Nükleer enerji profesörü Henri Atlan demokrasi ve insanlığı Cumhuriyet'e yazdı Başkaldırınınahlaksallığı G elecek yüzyıllar, tüm insanlığı et- kileyebilecek şimdiye değin hiç görülmemiş şaşırtıcı bir olaya ta- nık olacaklardır. Son iki yüzyıl- dır, insan topluluğunun var olu- şundan beri süregelen nüfus artı- şı bır patlamaya dönüşmüştür. Gerçekten de gıt gide daha kısa sürede yeryü- zündekı ınsan sayısı ikiye katlandı ve bugün bu- lunduğumuz aşamada insan nüfusundaki geliş- meyı gösteren grafik, yükselerek dikey bir çizgi- yi andınyor. Herhangi bir değişim olmazsa dün- ya yüzey i, artan nüfusa dar gelecek demektir. Kut- sal kitabın öngördüğü gibi dünya dolacaktır. Ama fiziksel olarak bu olanaksız olup, insanlar ve di- ğer canlılar genelde doğada büyümeyi sürdürebi- lirler. Yalnızca olayı pen masalı gıbi düşlememe- lidirler. Çünkü grafikte görülecek değişim kaçı- nılmazdır. Ama bu değişimin yalnız ıki biçimi vardır. Birincısi: Önemîi nüfus felaketlerinin ya- ratacağı bır bozulmadır. lnsanlık şımdıkı sayısı- nın yüz ya da bin katı gerileyecektir. tkincisi: Nü- fus artışının azar azar yavaşlamasını gösteren gra- fık çızgısinin yön değiştırmesıdır. özellikle en gelişmiş ülkeler arasında bu geri- lemenin belırtilerini görmeye başladık. Ortalama yaşam süresınin uzatılmasının ve çocuk ölümle- rindeki düşüşün son iki yüzyıldır yarattığı nüfus patlaması doğum oranlanndaki azalma nedeniy- le yavaşladı. Ama hıç kımse doğum oranındaki bu gerilemenın aynı hızla devam edip etmeyeceği ve tüm dünyaya aynı biçimde yayılıp yayılmayaca- ğını bilemiyor Dünya nüfusunun tümünde orta- lama doğum oranını, farkh değerlerle incelersek gelecek üzenne genellemeler yapabi- liriz. Düşük doğum oranı yüzünden kuşaklann yenilenemediğı takdirde nüfus azalmasının olabileceği çöküş- lerden tutun da uzun denilebilecek bir zaman birimı içinde yüksek denilebi- lecek bir noktaya doğru ilerleyen, ya- vaş ama sürekli, bir nüfus artışına ka- dar değişık senaryolar üretebilınz. Portre Bilinısel 6 kitabı yayımlandı Fransız nükleer tıp profesörü Henri Atlan, 27 Arahk 1931'deCezayir'dedoğdu. 1958'dePa- ris Üniversitesi'nde üp ve 1973'te ise bilim doktorası yaptı. Amerikan Uzay Merkezi'nin (NASA) Kaliforaiya eyalerindeki araştırma biriminde 1966-68 yıllan arasında araştırmacı olarak çalıştı. 1970-73 yıllan arasında Israil'deki Weizmann Enstitüsü'nde konuk profesör olarak bulundu. Paris ve Kudüs üniversitelerinde biyofizik profesörü olarak görev yaptı. Daha sonra Paris'te 'Hotel Dieu Hastane- si'nde biyofizik başkanlığmdan başka 'Kudüs Hadassah Üniversite Hastanesi'nde 'tnsan Bi- yolojisi Araştırma Merkezi Başkanlığı'nda bulundu. "Yaşam ve Sağlık Bilimleri Için Ah- lak Kurallan Fransa Ulusal Danışma Komite- «" üyeliğine seçildi. Hücresel biyoloji ve ba- ğışıklık. yapay zeka, felsefe ve biyoloji dalla- nnda çahşmalar yaptı. Karmaşıkhk ile 'kendi- düzen' üzerine bir kuramın yazandır. Bilimsel altı kitabı ve çeşitli yayınlan bulunan Prof. Atlan 1986'da yazdığı birkitaptan dolayı 1987'de "Fizik ödülü" aldı. Prof. Henri Atlan yardım eden gibi gözükseler de aslında bu deste- ği engellerler. Bu görevin uygulanmasında kullanılabilecek tek güç, anlaşmalı evrensel bır ahlaktır. Eğer iki özgün ahlak anlayışının, iki doğrunun birbiriyle çatışması söz konusu ise, doğruluk artık ahlaksal değildir. Her zamankı gibi 'güçlü olan kazanır' an- latımı geçerlidir. Ama öte yandan bugün, evren- sel denen ahlak kurallannın ırkçılığa ve Batı'da- ki aşın ulusculuğa karşı korumasız olduğunu bi- liyoruz. Birde insanlann, iyi ve kötü hakkındaki düşün- celerinde neyin gerçekte evrensel olduğu ya da ol- madığını araştırdığımızda, evrensel olarak yalnız acı ve mutluluk konusundaki deneyimlerle karşı- laşıyoruz. lyinin huzur olduğu, kötünün de mut- suzluk olduğu... 1yi ve kötü konulannda kişısel- lik ve evrensellik, insan doğasındakı veriler gıbi zevk ve acının bulundugu düzeyde bir arada gö- züküyor. Ama mutluluk öğretisi bunula sınırlan- dınlamaz. 1yi ve kötü, huzur ve acı olarak bu öğ- retınin basamaklannın yalnız birincisinı, belkı de en önemlisini oluşturuyor; ama bu basamaklan çıktıkça onay daha zor gerçekleşiyor ve sorular daha da soyutlaşıyor. I Çözümü otonyan Ç8gşküer Tekhdıgelişme nüfus artışı değü Her koşulda insanlığın var oluşun- dan bu zamana kadar benzersiz, ina- nılmaz bir olay söz konusu. Emin ol- duğumuz ise, bu olayın gerçekleşece- ği yalnız nüfustaki gelişmenin sürüp yükseleceğı ya da korkunç bir düşüşe uğrayacagı konusunda hıçbir tarihsel deneyımimızın olmayışıdır. Belırsiz genellemeler dışında düş kurabilir, hatta gizlemlerle ya da başka gezegen- lerin sömürgeleştırildiği bılimkurgu öyküleri ile ilgili varsayımlar gelişti- rebiliriz. Ama insanlık tarihini belir- leyen tek hızlı gelişme nüfus artışı de- ğildir. Doğada egemenliğı sağlamaya yarayacak araç-gereçlerin yaratıcısı, teknolojik gelişmeye koşut bir cizgi- de ilerlıyor. Her şey öyle gehşiyor ki, sanki kut- sal kitabı okumamış olanlar bile 'Ço- ğahn veçoğaltın,dünyayıdoklurun,sa- hip çıkın' emrini uygulamışlar. (lşte bu açıdan burada sözü edilen, baş eğ- menin serbest olduğu bir komuttan da- ha çok insan doğasının tanıtımı ve onu izleyen kehanettir.) Gelecek yüzyıllar bu kehanetin gerçekleşmiş durumuna benzeyen hıç kimsenın özelliklerini ve sonuclannı tahmin edemediğı eşsiz bir olgu görecekler. Özellike, nüfus ve teknolojik gelişmedeki koşutluk kuş- kulu. Çünkü teknolojik gelişmenin ürünü olan ve işçi sayısını aza indir- geyen makineleşmiş işgücü aracılığıyla verimlı- lik en azından zengin ülkelerde artıyor ve grafik- te bir değışme görülüyor. Bunun sonucunda şim- dilik ışsizlik ve ona bağlı toplumsal bunalım yer alıyor. Henri Atlan'a göre, iletişim araçlan kendi karar ölçütierini tek geçerü değer yargısı olarak kabul ettirrvor. Bir rüketi- ci olarak eğitilebilsin diye insan yalruz bırakünor, parçalamyor ve sonuçta yok oluyor. Bu iki sonından uzak durma- nın tek yolu, her ulusun kendini başka uluslardan farkh küan din ve kültürden vazgeçmeyerek demokratik yapısı ara- cınğıyla üyelerinin geHşmelerinin ve haklannın güvence altına ahndığı demokrat toplum biçimidir. -Zns. nsanlann zihinset ve ahlaksal düzeyleri arasındaki uçurum, en aza indirgenebilir. Bu alanda kölelik ve işkenceye karşı insan haklanna saygıyı öne süren çalışmalarda yadsınamaz gelişmeler olmasuıa karşın 20. yüzyılın teknoloji atılımlan, geçmiş yüzyıllarda rastlanmayan bir barbarlık sistemine engel olamamış, hatta bazen destek bile vermiştir. Öte yandan, daha uzun vadede nüfus artışının yavaşlatılması, bununla birlikte teknolojik geliş- menin incelenmesi ile bu durumun üstesinden ge- linebilir. Ama teknik ve bilimin, Avrupa'dan Ame- rika Birleşik Devletleri'ne kadar tüm gezegene ya- yılması, çözümlerinı kendılerinin bile veremedi- ği sorunlar yaratıyor. Zorluklar, tüketim mallan- nı arttırmak ve doğaya egemen olmak için gerek- li 'bilimsel gelişmeyi' banşçıl toplumlarda büyük çoğunluğa daha uyumlu kişisel ilerleme ile sağ- layabilir. İnsanlann zihinsel ve ahlaksal düzeyleri arasmdaki uçurum, en aza indirgenebilir. Bu alan- da kölelik ve işkenceye karşı insan haklanna say- gıyı öne süren çalışmalarda yadsınamaz gelışme- ler olmasına karşm 20. yüzyılın teknoloji atılım- Jan, geçmiş yüzyıllarda rastlanmayan bir barbar- lık sistemine engel olamamış, hatta bazen destek bile vermiştir. Oysaki olaylar o kadar basit değil. Örneğin, ge- rek refah, gerek ölüme neden olan nükleer enerji kullanımındaki gelişmeler, tkincı Dünya Sava- şı'nı izleyen yıllarda öncekilerden daha çok ölü- me neden olabılecek 'anlaşmaya dayalı' bir Üçün- cü Dünya Savaşı'na engel olmuştur Sonuçta ev- rensel bir dil olan bilım ve teknoloji aracılığıyla, insanoğlu, ürettikleri ile gezegene egemen olmuş- tur. Teknik dil, doğal dillere göre tabıi ki yetersiz, ama bu diller değişik töre, kültür ve dinlerdeki ile- tişim engellerini aşabiliyor. Bu, dilin bilimsel bir iletişim aracına indirgenmesi. tüm insanlara ya- yılması ve bağdaştmlması için ödenen bedeldir. Çeşitli dillerin doğmasından önce Babil Kulesi gi- zeminde de sözü edilen tek ve evrensel bir dilin, ınsanlarda yaratacağı tekdüzelik, dildeki bu yok- sullaşmanın kökündeki tehlikedir. Bu tehlikeye karşı koyabilmek için toplumlar arası farklılıkla- ra saygı göstererek, toplumlarda yönetim düzenı olarak demokrasinin desteklenip korunması dışın- da başka bir çare göremiyoruz. Burada kesin ola- rak var olan sorun, gelecek yüzyılın karşılaşabi- leceği bir sav. Çünkü söz konusu olan iki farklı beklentiyi birbiriyle uzlaştırmak. Bunlardan biri özgün kişisel haklara değer veriyor. Diğeri ise tam tersine her toplumun ve her kültürün kendine has özgünlüğüne değer vererek benzer insanlan fark- lı kalıplarda kaynaştırmak istiyor. I Sahte bir evrenscHf Bu aynm bazen verimli bir zenginleşme kay- nağı gibi gözükse de, halen ırk aynmı, zulüm, et- nik 'annma' gibi sorunlara yol açan uyruklar ara- sı çatışmaya dönüşüyor. tnsanın etnık kökenine, toplumuna, ulusuna yapacağı özveri ile; değişik kültürlerden kişilerin dünya televızyonlannın (medyanın) baskısı ile gelişen sahte evrensel bi- reycilik örneği olan 'dünya insanı'na ulaşma ar- zusu için göstereceği özveri farklıdır.Çünkû kül- türlerin bağdaşbnlması ve insan ile soyu arasında tüm bağların yok olması, Idtle iletişim araçlannın yönettiği sahte bir evTensellık' doğuruyor. İleti- şim araçlan kendi karar ölçütierini tek geçerli de- ğer yargısı olarak kabul ettirrvor. Bir tüketki ola- rak eğitilebilsin diye insan yaînız bırakılıvor, par- çalannor ve sonuçta yok ohıyor. Bu iki sonından uzak durmanın tek yolu, her ulusun kendini baş- ka uluslardan farklı kılan din ve kültürden vazgeç- meyerek demokratik yapısı aracılığıyla üyelerinin geHşmelerinin ve haklannın güvence altına alın- dığı demokrat toplum biçimidir. Bu toplum türü, güç ve baskı üzerine değıl de bu kez yalnız dü- şüncede kalmayan, uygulanan, tam anlamı ile ev- rensel, ahlaksal değerler üzerine kurulmuş ulus- lararası bir düzen gerektirir. Bütüncül bir düzence tehdit edilen ve var olu- Bana yararlı ya da zararlı olanı anlama açısın- dan tartışma götürmez zevk ve acı deneyimlerim zamana ve yere göre genelleştikleri zaman soru- lar daha karmaşık ve çelişkili oluyorlar. Zaman- la amaçladığımız, gelecekte gerçekleşe- bilecek ıyı ve kötü şeylen yer ile amaç- ladığımız ise genelde insanlann başına gelen iyiyi ve kötüyü, mutluluğu ve mutsuzluğu düşlemektir. lşte bu alanda çözümü olmayan çelışkilerle karşılaşı- yoruz. Ûrneğın, bana gelecekte mutlu- luk verebılecek şu an var olan acı ya da kişisel bir acının başkalanna verdığı hu- zur. Iyı ve kötü sorunu ile ilgılı ahlak- sal düşünce bu çelışkıleri çözümlemek için yetersizdir. Evrensel mantık, ken- dine neyın iyı neyın kötü geleceğinı bı- len somut ınsan ile soyut insanlık ara- sında çelişkileri sona erdırecek uyumu tek başına sağlayamadı. Uygulamada, ınsan ve insanlık ara- sında, etnograflann, antropoglann ıyi bildiğı ama evrenselcı felsefecıler ile dinlerin sık sık unuttuğu çok değerli bir başka aşama daha var. tnsan ve bütün arasındaki bu kavram ya kabiledir ya da tam tabiriyle her ınsanın insan oldu- ğu dilsel, kültürel, sosyal gruptur. Oy- sa başlarda, teorik olmamak koşuluyla her toplumun tarihindeki somut kural- lar ve mıras kalmış değerler aracılığıy- la toplumsal ve kişisel değerlerin uzlaş- ması ile 'iyi ve kötü' sorunlan bu aşa- mada çözüldü. Daha sonra, kolay anlaşılmayan bu geleneksel değer ve kurallann üzerinde düşünmek tabıi ki olanaklı; yalnız de- ğışık ınsanlann değil, farklı dilerin, kül- turlerin, geleneklenn bırleşmesinde de mantık, şiddeti ve savaşı önleyememek tehlikesini her kezınde göze alarak ra- hat bır e\Tensel anlaşma sağlayabılmek için ıyi niyetle bağdaşarak yen doldu- rulamaz bir araç olabilir. Yorumundaki ve uygulamalanndaki yanlış anlaşılma- lara karşın ya da bu yanlış anlaşılmalar aracılığıyla farklı kültürdekı insanlann benimsendiği "İnsan Haklan Evrensel Genelgesi" bu tür bir anlaşmanın en be- lirgin örneğidir. Oysa bu genelgenin içeriği olan tut- kular ve itkiler doğal sonuçlan kadar benimsen- medi. Sadece şu ya da bu felsefecilenn düşünce- sine göre değil de tüm yaşamımız boyunca bize verilen tek evrensel değer, zevk ve acıdır. IToplumsal sözteşme JLns. nsanın etnik kökenine, toplumuna, ulusuna yapacağı özveri ile; değişik kültürlerden kişilerin dünya televizyonlannın (medyanın) baskısı ile gelişen sahte evrensel bireycilik örneği olan 'dünya insanı'na ulaşma arzusu için göstereceği özveri farklıdır. şu ile gelişmesi başkasınca engellenen bir toplu- mun kişisel haklannın tüm insanlıkça korunduğu bu tür bir düzendir. Engelli müdahale hakkının herkese tanınması... Bu da ya iki ülke arasındaki anlaşmazlığın çatışmaya dönüşmesini engelle- mek ya da demokrasinin yok olduğu bir ülkeye tekrar aynı sistemi oturtturabilmek için uluslara- rası polis örgütüne başvurmasını gerektirir. Böy- le bir başvurunun, herkesin benimseyebileceğı uluslararası yasanın temeli olabilecek bir ahlakı doğruya gereksinimi vardır. Çünkü korunma al- tındaki zulüm ve baskı kurbanlannın sözüyle ah- laksal doğrular saptanamaz. Sadece kurbanlann düşünsel değil, özellikle haklı ya da haksız, iyi- nin yanında olduğuna ınanan, kurbanlann masum olmadığını hatta tehlikeli olduklannı savunan, ka- dm, çocuk demeden bu insanlan kurban haline ge- tirenlerin de düşüncelen gerekiyor. Oysa lcurban- lan asıl yaratanlar dünyanın üçte birinin gözünde Tehlikeyi en aza indırgemek istiyorsak, şimdi- ye değin var olmayan, yeniden uyarlanmış en bü- yük güçlenn (devletlerin) özel çıkarlannı aşabı- lecek, uluslararası hukuk kurallan üzerine kuru- lu siyasada kendini gösterebilecek bir toplumsal sözleşme yoluna gıtmeliyiz. Ama bu yol da tehlikesiz değil. Çünkü o zaman müdahalenin kurallan, güç kullanarak egemenli- ği sağlamış birdenetimin değil de toplumlann is- tekleri doğnıltusunda belirlenecektir. En baş'ın- dan uluslar herkesın iyıliği için yetkili uluslarara- sı bir mahkemece yargılanacaktır. Sözleşmenın özünde herkesin bırbiri ile savaştığı ilkel yaşam- dan, bilınçli yaşama geçişten söz ediliyor. Bugün, toplumlar arası ve uluslararası bu tür bir geçiş olanaklı. Ama şimdi herkesin birbiri ile savaşma- sı bır düş ya da gizem değil. Her zaman uluslara- rası var olan ve hatta tek bildiğimiz durumdur. Tüm insanlığın iyiliği için var olan güçlenne sı- nır getiren insanlar arası bir sözleşme olduğu sü- rece, güdülenmeyi, tehlikeli güçlere sahip düş- man gruplannın kaygısı karşısında topluluğun gü- cünü arttırma gereksinimi sağhyor. Bu sözleşme uluslar arasında gerçekleşir ise, herkesin yok olma tehlikesi olduğu, hiç kimsenin kazanan olmadığı bir savaştaki kaygı ve terörün dengelenmesi sırasında bu gereksinime gerek du- yulmuş olabilir. Bugün böyle bir kaygının var ol- maması nedeni ile güdülemeyi sağlayabilecek, tekdüzelikten ve acıdan uzak, bilinmeyen bir al- tın çağdan kalma olağanüstü bir mutluluk beklen- tisidir. Ama herkes için bu beklenti farklıdır. Her toplumda ve her kültürde, kişisel mutluluğu öğ- renmek hoşnutsuzluktan kurtulmak için yararlı bir yoldur. Ve bu durumda, müdahale ihtıyacı or- tadan kalkabılir mı? YARIN: Hintli Yazar K. Subrahmanyam Y A Y I N H A K K I C u m h u h y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Albay Alaöı'dan Albay Tüpkeş'e'••• Emeklı Kurmay Albay Ertuğrul Alatlı, Atparslan Türicef e mek- tup gonderdı. Mektup, Emeklı Albay Turkeş'ın "Sabah"gazetesın- de çıkan "Fırtınalı Yıllar" yazı dızısınde anlattıkları ile ilgılı. "Bır Söylentının Içyüzü"yazılarında, Ertuğrul Alath'nın adı geçtığı ıçın, Alath'nın yalnız bu konuya ilışkin yanıtını, "Ankara Notları"r\öa ya- yımlamayı gorev saydım. Basın özgurlüğü anlayışıma göre, yazı- da adı geçenın, açıklama hakkı var Alatlı, Turkeş e mektubunu çok ofkelı bır bıçemde kaleme al- mış, demedığinı komamış Mektup şoyle başlıyor: (Ozetle verıyo rum) "Be Birader! SABAH gazetesınde 'Fırtınalı Yıllar' başlığı altında yayımlanan anılarının bır yerınde: '... Ertuğrul Alatlı'yı görevden aldık ve Komite'den çıkardık...' di- yorsun. Bre Allah'ın kulu, Alatlı'yı görevden almak ve MBK'dan çıkar- mak kimın haddine? Bır defa. Alatlı oraya, 'Mılli irade' ile gelmediğı gıbi7 ... Iradeyi Turkeş'ıye' ile gelmedi ki, sen - çizmeyi aşıp - 'görevden aldık...', 'Komıteden çıkardık..' gıbi boyundan buyuk, saçma sapan laflar edebilıyorsun! Alatlı, MBK'dakı yerine, Iradeyi Şahsıye's/ ile geldi ve 'Iradeyi Şahsıye's/y/e aynldı... El kalemı ile' yazdırdığın 'Fırtnalı Yıllar' -sözümona-anılarının bır başka yerinde ... Olayı hemen araştırdım Bıldırı yı Ertuğrul Alatlı ile Mlthat Ceyian'ın yazdıklarını tespıt ettım..' dıyorsun Boylece dupeduz, yalan soyleyıp, ıftıra atmakla kalmıyorsun, aradan bunca yıl geçmesıne, senelerce sıyası partı başkanlığı -halen de başkansın ya. hem de ne başkan?- yapmış olduğun hal- de, hukuktan zerre kadar nasıbını almamış olduğunu sergıledıği- nin farkına bile varmıyorsun! De kı. Resmi Teblığ'/ Mıthat Ceylan kaleme aldı... Bre Allah 'ın kulu, hukuktan zerre kadar nasibini alrrtış olan sıra- dan bır kişı dahı bilir ki. Idare Hukuku'nda bır bildiri, onu kaleme alan gerçek kışı'y/ değil, bildirıyi -Resmı Gazete'de- yayan 'tüzel kışi'yj ilzam eder '.. Gençlerin bir kısmının buzdolaplarına konulduğu ve bır kıs- mının da hayvan yemı yapılan makınalarda kıyılarak toz haline getırıldığı..' hakkındaki 03/06/1960 gunlu bıldıri, 10545 sayılı Res- mı Gazete'nın 1672. sayfasında (MılliBırlik Komıtesı'nın, Ûlen ve Kaybolan Gençler Hakkındaki Tebliğı) başlığı altında yayımlandı Bu korkunç Resmı Teblığ'ın yayımlandığı gun senin MBK uyesı şapkandan başka gıydığın uç şapka daha vardı Bunlardan; Birincısi 'Mılli Bırlik Komıtesı Genel Sekreter Yardımcısı' şap- kasıydı (Genel Sekreter Ekrem Acuner ıdı) ikıncıs'r Başbakanlık Kalemı Kısım Şefı' şapkasıydı (P. Yuzba- şı Riiat Bayfcal, Personel Yuzbaşı irfan Solmazer senınle aynı kı- sımda gorevliydıler) Uçuncusu ise: 'Başbakanlık Musteşarlığı' şapkasıydı Bre Allah'ın kulu! Boyle korkunç bır Resmı Teblığ yayımlanıyor da senın gıbi -liderlık ıddıasındakı- 3 şapka sahıbı bır muhterem, bundan nasıl haberdar olamıyor 1 Sen Herkesı kör, alemı sersem mı sanırsın'?' Senin 'Fırtınalı Yıllar'm/ kaleme alan Muhterem. ağzından -da- ha doğrusu kalemınden- onemlı bır cumle kaçırmış. Gazetede yayımlanan dizının bır yerınde' Mılli Bırlik Komıtesı nın Bıldırısı, Komıte Uyesı, ıkı yuzbaşı tara- fından Radyoevıne goturulup, okunmak uzere nöbetçı spıkere verılıyordu..' dıyor Sakın bu Komıte uyesı ıkı Yuzbaşı', Resmi Tebliğ'in yayımlan- dığı gun senın şefliğini yapmakta olduğun Başbakanlık Kalemı Kısmı'nda/cı ıkı yuzbaşı (Irfan Solmazer ve Rıfat Baykal) olmasın? Zaten, o tarıhte, MBK 'da bu ıkı yuzbasıdan başka 3 yuzbaşı da- ha vardı, bunlar: Yzb Numan Esin, Yzb Muzafler özdağ ve Yzb. Ahmet Er ıdıler Bunlardan Yzb Numan Esın ve Ahmet Er, Istıh- barat ve Emnıyet' Çalışma Grubu'nda. Yzb Muzaffer özdağ ise Basın ve Propaganda' Çalışma Grubu'nda gorevliydıler O tarıhte Radyoevı Muduru Muhabere Bınbaşı Nusret Eraslan, maalesef şımdı hayatta değıl. ama Anadolu A/ansı Genel Mudur- luğu gorevını yurutmekte olan Muhabere Yarbay Ekrem Erkin, umarım hayattadır ve bu açık mektubu okuduktan sonra ortaya çı- kar da, Resmı Tebliğı, Anadolu A/ansı'na getiren MBK uyesı ıkı yüzbaşının kımlıklerını açıklar Bana gelınce. Ben. o tarıhte. Mılli Bırlik Komıtesı üyelığı yanın- da. 'Basın ve Propaganda' Çalışma Grubu'nda gorevliydim Bu Çalışma Grubu'nun dığer uyelerı. kıdem sırasıyla. Albay Mıthat Ceylan. Albay Sami Küçük, Bınbaşı Ahmet Yıkhz, Bınbaşı Suphi GOrsoytrak, Yuzbaşı Muzaffer Ozdağ ıdıler Ben, Basın ve Propaganda' Çalışma Grubu'nun en kıdemlısı olarak. Mılli Bırlik Komitesı'nın sozculuğu' gorevını yurutüyor- dum Boyle korkunç bır Resmi Teblığ 'ın yayımlandığından o kadar bıhaberdim ki, 04 Haziran 1960 gunu MBK adına yaptığım, rutın Basın Toplantısı'nda (bkz 05/06/1960gunlugazeteler), banasoru- lan - Cesetler hakkında kat'i malumata sahip misiniz? biçımindeki soruyu. • Bu hususta kat'ı bır malumatımız yok 1 Bırkaç Komıte bu husus- ta çalışmaktadır. Netıceden emın olduğumuz zaman her şeyı bası- na aksettıreceğız! sozlerıyle yanıtladıktan sonra sorulan- - Komıte nın cesetlerle ilgılı bu tebliğı yayımlamasındakı mak- sat nedır? biçımindeki dığer bır soruyu: - Bu hususta daha fazla malumat verecek durumda değilım Daha evvel de bıldırdığım gıbi. halkın arasında bırçok şayialar do- laştırılmaktadır. Fakat, evvela, bu konu ile gorevlı Komıte'nin ça- lışmalarını hıtama erdirmesini (bitirmesını) beklemek lazımdır' sozlerıyle cevaplıyorum Sakın bu sozlerimı bugun kendımı savunmak için gundeme ge- tırdığimı kımse sanmasın . Çunku, Idare Hukuku na göre, bır Resmı Teblığ, onu Resmi Ga- zete'de yaytmlatan tüzel kışı'y/ ilzam eder (bağlar) Eder ama, Tuzel Kışı'yi oluşturan da Gerçek Kışıler'd/r, işte ben de, bu korkunç Resmi Tebliğı yayımlayan Milli Birlık Komitesı Tüzel Kışılığının bir uyesi olmam nedenıyle onun korkunç ayıbınm sorumluluğunu -dığer MBK üyelerıyle birlikte- yuklenmek zorun- dayım Tarih huzurunda payıma ne kadar duşmuşse o kadarını kabullenmek namusborcumdur Teblığden bıhaberdim' demekle kendimi savunabıldığımı hıç sanmıyorum " Alath'nın Türkeş'e mektubu daha uzun. Ancak konumuzu ılgı- lendiren yönlerinı vermek ıstedım. Kalanını Alatlı, anılarında ya- zacak ••• Ali Yüce, Sicilyanın Palermo kentinde düzenlenen Akdeniz Ul- kelen Ozanlar Şenliğı'nde, altın ödülu aldı, döndü. Alı Yüce'yi kut- larım! BULMACA 1 2 3 4 5 6 7 8 1 9 I 2 3 4 5 6 EŞf -tfH- 7 8 - g I I I SOLDAN SAĞA: 1/ Hapishane koğuşlann- da ayak işlerini gören kimse. 2/ Sahip... İzmir'- in bir ilçesi. 3/ Iskandinav mitolojisine göre, evrenin yaratıhşında meydana gelen ilk canlı... Tann'- dan başka bir tann ya da tannlar olduğunu ileri sürme. 4/ Saçın küçük tu- tamlar biçiminde değişik renklerde boyanmış du- rumu... Bir iş yapmak için gereken her şeyı ta- mamlanmış olan. 5/ Şarkı. türkü... Afrika'da yaşayan bir antilpp... İtalya'nın en'uzun ırmağı. 6/ Içın- de sıvı durumda ilaç bulunan cam tüp. 7/ Bir sonuca ulasılana değin yapılan aynı eylem... Iri taneli be- zelye. 8/ Bektaşi dervişi... Yunan mitolojisinde aşk tannsı. 9/ Bileşi- minde baz bulunan, bazik özellik- ler taşıyan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Son derece yavaş iş gören. 2/ Karaya çalan buğdayrengi... Osmanlı devletinin Kuzey Af- rika'daki son topraklannı da yitırdiği antlaşmanın adı. 3/ Da- hil... Katışıksız, saf. 4/ İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan... Bin metrenin kısa yazıhşı... Esİci Mısır'da insanoğlunun hayati dayanağı olan üretici güç. 5/ Hile... Artvin'in bir ilçesi. 6/ Türk müziğinde bir makam. 7/ Din ya da yasa bakırrundan yapılmasında sakınca olmayan... Antalya'nın bir plajı. 8/ Bır tür bahk ağı... Şube, dal. 9/ Cambazhk.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle