Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9AĞUSTOS1994SAU
HABERLER
NYADAYI
RKIYE'DE
ÇIKMAZDAMI,
DARBOGAZDA
Değişim firtınasında...-3-
j-*w eğişim sözcüğü Türkiye'de pek çabuk
ğ I yıprandı, neredeyse cıvık bir içerik ka-
i -J zandı. Tansu Çüler'in önce DYP'nin
sonra da hükûmetin başına gelişi 'de-
$şnı rüzgarian esiyor' diye nitelenince; Kara-
yaJçm'ın SHP'ye lider seçiliverrnesi, sosyal de-
mokrat tabarun 'değişinı' isteği ile açıklanınca
olacağı buydu.
'Değişiın'in daha ciddi ve zengin bir içeriğı
olmah.
Var da...
Çok değil, şu son on yılı şöyle bir gözünüzün
önünden geçirin. Yıkılmaz, sendeler ama yıkıl-
maz sanılan Sovyetler Biriiği çöktü. Seçkin, sı-
nanmış profesyonel devrimcilerin çelik çe-
kirdeğıru oluşturduğu 'Lenintst parti modeli'
önce çürüdü, sonra bitti. Ardından dünya sos-
yalist sistemini oluşturan ülkeler, zincirleme
reaksiyon örneği çözüldüler. "Gerçi geri dönüş
mümkûn değil. Ama çok ciddi bunalımlar yaşa-
yacaktır" dıyen en yemirüi anükomünıstler
bile yanıldılar. Bir zamanlar sosyabzm kuru-
culuğunda son aşamalara gebndiği ilan edilen
Sovyetler Birliği topraklan üzerinde. Çekosla-
vakya'da, Polonya'da, Macaristan'da. Bulga-
ristan'da, Romanya'da, Arnavutluk'ta bugün
Sosyaüzmden kapitatizme geçiş' sancılan ya-
şanıyor Dileyenler son cümledeki 'geçiş' söz-
cüğünü 'dönüş' ile değişürebihrler. Ama bu,
gerçeği degiştirmez.
| ÇtcuklapımniR oyuncaklan
Değişim salt siyasal planda, salt coğrafya öl-
çegınde değil. Düne kadar üniversitelenn
kocaman odalanna sığmayan büyüklükteki
bilgjsayarlann onlarca (yoksa yüzlerce, bınler-
ce mi?) kat güçlüleri, hızlılan bugün masa-
lanmızın üstünde PC (personel computer) adı
altında başköşeye kuruldular; hatta çocuk-
lanmızm oyuncaklan arasında yer aldılar. İlet-
ken ve yaniletkenler üstüne yapılan buluşlar,
bilgisayar teknolojisinin yanı sıra telekomüni-
kasyon alanmda devrim niteUğinde değişıkbk-
ler getirdi. Uzay araştınmalan için gebştırilen
araçlar ve maddeler, günlük yaşama girdi. Isı-
ya dayanıklı metal ya da kaplamalar artık sa-
dece uzay mekiğinin değil, mutfak eşyalannm
yüzeyini de örtüyor (Mutfağınızda teflon tava
var mı?).
Biyoloji, kimya, elektronik
bilim dallan arasındaki
sınırlar silikleşti. Bibmleri
tanunlamak için kul-
landığımız klasik tenmler,
anlamca yetersiz kahyor
artık. Gen teknoloji, kurgu
filmlerinin ilginç bir motifı
olmaktan çıktı. Ambalaj ko-
laybğı sağlar diye dört köşeb
yumurta üretimi üstüne
çalışıbyor şimdilerde ve boy-
lan 23, çaplan 3,5 santim ol-
mayan hıyarlar pazar bul-
makta zorlanmaya başladı-
lar.
| Mkor blucln, kola
AJmanya'da (örneğin)
Mercedes fabrikalannda,
ftalya'da Fiat imparatorlu-
ğunun dev hangarlannda,
Detroit'te Ford tezgahlan-
nda, Osaka'da Toyota akar-
bantlannda onlarca robot-
kol, binkrce işçinin bir günde
yaptığını bir saatte ve daha
hassas, daha hatasız gerçek-
leştiriyor. Fabrikalar insansı-
zlaşıyor. Ayağında Nike, ba-
caklannda blucin, sırtlannda
tişört, önlerinde kola kutusu
ve bilgisayar tuşlannda dans
edercesine dolaşan parmak-
lan ile gencecik debkanblar,
işcılerden anndınlmış koca
fabrikalan ükır ükır işleti-
yorlar.
Demir-çeb'k, kömür üreti-
mi, gemi yapımı gibi gelenek-
eriye sayım başladı, Avrupa tek bir Avrupa devletine gidiyor:
Avrupa Birleşik Devletleri'ne. Kısaltarak söylenirse ikinci bir
ABD var ufukta. Daha şimdiden Avrupa ülkeleri arasmda sınırlar
kalktı. Avrupahlar, Avrupa'da pasaport kullanmıyor artık.
etkiliyor. Geleneksel sanayilerin (kimya, demir-
çelik, kömüre dayaü enerji) çevreyi kirletmesi
kaçmılmaz. Bugün yeryüzünün en kirli ırmakla-
n, Baü Avrupa'da (Elbe, Weser, Po, Ebro, tsere,
Arc, Rhein, hatta Mosel). Oysa halk, refahtan
aldığı payı temiz bir çevrede yaşayarak kullan-
mak istiyor. İşte size yeni bir sakal-bıyık ikilemi
daha.
| Bir başka kirtenme
Sağ ve merkez sağ partilerdeki politikacılann
yolsuzluğa bulaşmalan kamu vicdamnda 'anla-
şılabitir' bir olgu. Kapitalizmın ahlakında 'kâr'
tek belirleyici hedef ve kazanç sağlama en belir-
leyicı değer. Yolsuzluk da çoğu kez bu kavram-
lann içinde kendine bir yer bulabiliyor.
Ama emekçilerin çıkanru korumak, hatta (ar-
tık unutulmuş, terkedilmiş bile olsa) demokratik
sosyalizmi kurmak gibi soylu misyonlar üstlen-
miş bir siyasal harekette yolsuzluğa bulaşmarun
hoşgöriilür, bağışlanjr yanı yok.
Ama sosyal demokrat politikacılann da şu ya
da bu biçımde, şu ya da bu oranda yolsuzluğa
bulaşmaktan uzak durduklan yok. İtalyan sos-
yal demokratlannın lideri Craxi, rüşvet almak-
tan ve mafya ilişkilerinden mahkum oldu. Al-
man SPD'nin başkaru Engbolm, siyasal raki-
binin telefonlanmn dinlenmesı gibi bir siyasal
skandala bulaştı ve çekilmek zorunda kaldı. Bir
başka sosyal demokrat lider, Oscar Lafontain,
mafya metotlan ile çalışan bir 'bodyguard'ı ko-
rumak ve kollamakla ve onu bazı işlerinde kul-
lanmakla suçlanıyor. Belçika Sosyalist Partisi'-
nin lideri Phillippe Busquin, parti üyelerinin
kanştığı bir yolsuzluktan doiayı istifaetti. İngiliz
İşçi Partisi'nin eski lideri sendika paralannı iç et-
mekten suçlandı, paçayı istifa ederek kurtardı.
İsveç sosya) demokratlan Volvo'dan ve bir silah
tekelindcn 'avanta almak'la suçlanıyorlar.
Onca soylu idealler savunmalanna karşıbk
sosyal demokratlann da iktidar kirlenmesi'-
nden kendilerinı koruyamamalan, toplumda
'yok birbirlerinden farklan' yargısına haklı ola-
rak ebelik ediyor.
| Siyaset'our
Batı Avrupa'da halkın siyasete ilgjsizliği artık
tarüşılmazlık kazaıtmış bir olguya dönüştü. Yir-
mi yıl önce sosyal demokratlar seçimi kazanınca
Paris'in altını üstüne getiren, kırk gün kırk gece
düğün dernek kuran Fransı-
zlar, seçim sandığı yerine bist-
rolarda şarap ıçmeyı yeğbyor-
lar. Alman Frankfurter
Rundschau gazetesinin Fran-
sa'daki yerel seçimleri ele alan
bir haberinde, Paris'in banliyö-
lennde, belediye başkan aday-
lannı saptamak üzere yapılan
toplantılara kaülan Fransız
Sosyalist Partisi üyelerinin yaş
ortalamasının 54 olduğunu
yazdı. Kimi banliyölerde aday-
lar 12-13 üyenin katıldığı top-
lantılarda saptandı.
1994 Temmuzu'nda yapılan
Avrupa Parlamentosu seçimle-
rinde Almanya ve Hollanda'da
seçimlere katılım oranı, kimi
bölgelerde yüzde 32'nin altı-
ndaydı.
| B u ABD başka ABD
Halktaki siyasete ilgısizlik,
sosyal demokratlan daha
olumsuz etkiliyor. Yapısı gere-
ği parti içi demokrasiye daha
ağırbk veren (en azmdan ver-
mesi gereken) sosyal demokrat-
lar, şimdi düzenü üye toplantı-
lan yapamamaktan yakınıyor-
lar. Batı Avrupa halkının refa-
ha alışıp zevk-ü sefaya daldığını
söylemek, doğrusu pek ucuz bir
açıklama olur.
Üye olduklan, oy verdikleri
sosyal demokrat partilerden
aradıklannı bulamamak,
temsili demokrasinin sonunda
bir profesyonel politikacılarmı, gemi yapımı gıoıgeıeneK- ^ " v ı l m t ı a c ı n r i a v o c n n ı ı n r l a Yüzyılın başında üretim basit vemekanik aletlerde işçinin kolgücünevemesle- bır profesyonel politikaalar
sçl sanayıler bırer ıkışer yok X UZJ11II1 UdŞIIIUd VC MJI1UI1U4 y h ü n e r i n e
davannordu. Oysa bugün otomobil fabrikalarının akarbantlan- ehü (siz bunu çetesi 'klanı' diye
OİUyOr. Kirk yuini KOmUr mlg nnlgtn mhn^Jınl hınlorre ıcr-inin hir oiinHp vonhöını Kir raıtt» w» Haha haccac H<ıh>ı halacr; crKrrvLİpetinınr FahriL .ılaı-in. de okuvabilirsiniz) Varattlâiniç y
ocaJuannoa, çe
j y g
" ^
o n l a r c a r o b
<rt-
k o 1
' binlerce işçinin bir günde yaptığını bir saatte ve daha hassas, daha hatasız gerçekleştiriyor. Fabrikalar in-
sanselaşıyor. Ayaklaruıda Nike, bacaklarmda blucin, sırtlarında tişört, önlerinde kola kutusu ve bilgisayar tuşlannda dans edercc-
s i n e dola
9
aa
pa™ıaklan ile gencecik deükanlılar, işçüerden anndırılnuş koca fabrikalan ükır işletiyorlar.
işçiye gereksinim duyan sanayi dallannda işe
yaramayacak kadar hünersiz. Kırk yılbk de-
ney ve bilgj ve hüner birikimi birkaç yıl içinde
anlamsızlaşıvermiş.
Bu değişimdir. Bir süredir esintisini duy-
dugumuz 'değişinı rûzgarlan' bugün fırtınaya
dönüştü.
Bu değişim toplumsal ve siyasal yaşamı da
altüst ediyor, tüm değerler yeniden sorgulanı-
yor. örneğin ahşılagelmiş sol-sağ aynmlan ge-
çersiz değilse bile yeniden tanımlanmayı bekler
hale geldıler. Örneğin yıllar yıb temsib demok-
rasi (seçmenJer parlamenterîeri seçer. onlar da
ülkeyi yönetir) biçiminde yürüyen siyaset sah-
nesi, daha farkb kaubmlan tartışıyor. Taban
demokrasisi, yerel yönetimlerin özerkliği, dev-
letin toplum yaşamı üzerindeki etkisinin azalü-
lması (minimahze edilmesi) gibi kavramlar öne
çıkıyor.
Ve sosyal demokrasi, bu değişim rüzgar-
lannda (bugün fırunalannda) zorlanıyor.
Emekçilerin hakJanı savunmak istiyor, ama
emekçilerin kompozisyonunda değişikbkler
var. Demokrasiyi savunacak, ama demokrasi
kavramı yeni içerikler kazanmakta. Üreümin
sosyabzasyonunu gebştirmeyi amaçbyor, ama
üretim tekniklerindekii değişildikler nitel bo-
yutta.
Değişen dünyaya sosyal demokratça yanı-
tlar üretemedikçe çareyi lider değişiküklerinde
anyor sosyal demokrasi. Sosyal demokrat ha-
reketin oturduğu, kurumsallaştığı ülkelere
bakın. Abnanya'da son beş yılda çorapdeğişti-
rir gibi lider değiştirdiler: Johannes Rau, Oscar
Lafontain, Björn Engbolm, Rudolf Scharping.
tngiltere'nin son beş yıldakı İşçi Parüsı baş-
kanlannı sayabilir misiniz ? Fransız Sosyab'st
Partisi'nin bugünkü lideri kim ? O zaman -Nec-
det Calp'ı geçsek bile- Erdal İnönü, Aydın Güven
Gürkan, Deniz Baykal, Murat Karayalçın trafı-
ğinde şaşılacak ne var?
Bau Avrupa'da sosyal demokrat partilerin
tabanı (salt oy tabanı değil, kadrolannın çıktığı,
örgüt yöneticilerinin kaynaklandığı taban) kay-
nıyor. Federal Almanya'da sosyal demokrasi-
nin kalesi Ruhr bölgesi ve kuzey denizi kıyılan.
Buralarda geleneksel sanayiler var. Demır-çebk
üretimi, kömür çıkanmı (istihraç), gemi yapımı
(tersaneler vb.). Belçika'da sosyal demokratlar;
Ardenler bölgesindeki kömür, demir yataklan
ve bu ürünleri işleyen sanayi dallannda çabşan
işçilere yaslanıyor(du). Oysa bu bölgede, bir za-
manlar Van Gogh'un tablolanna, EmOe Zola'-
nın romanlanna konu olmuş işçi köyleri bugün
kovboy fllmlerinin hayalet kasabalanna dönüş-
tü. Fransa'da Lyon, Le Havre kentlerinde ve
çevresinde; Ingiltere'de Liverpool, Manchester
bölgelerinde, Galler'de; Almanya, Belçika ve
Hollanda'nın kuzey denizi kıyılanndaki uçsuz
bucaksız gemi yapım bölgelerinde işsizlik oranı
yüzde 20 sınınnda dolaşıyor.
1 0 oski altın günler
Sosyal demokrasi bir siyasal akım olarak
alün çağını yaşarken Avrupa da sanayirun mer-
keziydi ve gehşmişliğin ölçütü olarak alıruyor-
du. Oysa 2. Dünya Savaşı öncesinin görece içi-
ne kapanık ABD ve Kanadası; çooook uzakta-
ki Japonya'sı, telekomünikasyonla. ulaşım
sektöründeki teknolojik sıçramalarla, bilgisa-
yarlarla küçülen, her noktasına erişilebilir hale
gelen dünyasında artık çok yakındalar.
Kapının önündeler. Avrupanm göbeğindeler.
Üstelik teknolojik gebşme ve değişmeye ayak
uydurmayı beceren Güney Kore, Singapur. hat-
ta Tayvan da eklendi onlara. Avrupa köpeksiz
köyde değneksiz dolaşamıyor artık.
Refah toplumunun sosyal devletle uyumlaştı-
nlması, Avrupa işçi sınıfına ve emekçileri ve ge-
nel olarak halk kitlelerine büyük olanaklar sağ-
ladı. Burada sosyal demokratlann rolü büyük,
hatta beh'rieyiciydi.
Geniş halk kitlelerinin refahtan aldıklan 'pay'
2. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda arttıysa -İci
arttı- bunu siyasal planda gerçekleştırme onuru
sosyal demokratlanndır.
Ancak refahtan pay almanın pratik anlamı,
işgücünün fiyatının pahalılaşmasıdır. Oysa bu-
gün dünyada amansız bir pazar payı İcavgası
var. Tekeller arası pazar savaşında pahalı ışgücü
(yüksek ücret), ekonomiyi zorlayan bir etken.
Ozelbkle Uzakdoğu'nun bitmek tükenmek bil-
meze benzeyen ucuz işgücü kaynaklan, Avrupa
ekonomılerinin rekabet edebilirliklerini zora so-
kuyor.
Sağ ve merkez sağ partiler için sorun yok. On-
lar sosyal devlet kavramırun ıçerdiği kaza-
nımlan budayarak bunabmı aşmaya girişebili-
yorlar. Oysa sosyal demokratlar, bıyık-sakal ikı-
leminde bocabyorlar. Kendilerini inkar etmek
ya da ekonomiyi çıkmaza sokmak gibi bir ikile-
mın içine hapsediyorlar kendilerini. Henüz bir
çıkış ve çonim üretmiş değıller.
Sanayıae işgücünün fıyatı ve rekabet sorunu-
nun yanı sıra Batı Avrupa toplumlannda çevre
bılıncının geb'şmesi de, sosyal demokratlann Ba-
tı Avrupa'dakı açmazlanndan biri. Toplumda
daha düne kadar 'zıpır hippiler' olarak küçümse-
nen yeşilci-çevreci güçlerin siyasal arenaya dam-
galannı vurmalan, en çok sosyal demokratlan
de okuyabilirsiniz) yarattığıru
görüyorlar, parti içi demokrasi-
nin ve katılımcıhğın sadece
tüzük ve programlarda
kaldığını gözlüyorlar ve siyaset, sosyal demok-
rat tabanda da
4
ont' oluyor. Geriye sajim
başladı, Avrupa tek bir Avrupa devletine gidi-
yor: Avrupa Birleşik Devletleri'ne. Kısaltarak
söylenirse ikinci bir 'ABD' var ufukta. 1960
Roma Anlaşması'yla başlayan süreç, önceleri
bir ekonomik işbirbği örgütlenmesiydi. Ortak
Pazar terimi de bunu anlatıyordu. Oysa şimdi,
son noktanın konacağı günler geliyor. Süreç, bir
siyasal birlikle taçlanacak. 1994 başında Avrupa
ülkeleri arasında sınırlar kalkü.
Avrupahlar. Avrupa'da pasaport kullanmı-
yor artık. Maastricht Anlaşması düşe kalka da
olsa, kör topal da olsa yürüyor. Frankfurt'ta
Avrupa Merkez Bankası binasının inşaatına
başlandı bile. Strasbourg, Brüksel ve Luxembo-
urg dönüşümlü birer Avrupa başkenti olmaya
hazırlanıyorlar.
Lahey Adalet Divanı, bır danışma organı
olmaktan, bır 'en üst mahkeme' konumuna
sıçnyor. İnsanlar yavaş yavaş mark, frank, bret,
peseta, escudo, pound, sterbn, gulden yerine tek
bir para birimini telafTuz etmeye' alışıyorlar:
Ecu. Avrupa birleşik devletleri artık bir düş de-
ğil, tersine kapıyı uklatan bir gerçek!
Ve bu 'gerçek' Baü Avrupa sosyal demokrası-
sinin belkı de en önemli ve aşılması en zor soru-
nunu oluşturuyor. O kadar kı Fransız ve Abnan
sosyal demokratlan, bu sorun aşılamazsa sosyal
demokrat hareketin bitebileceğini söylüyor, Av-
rupa Birlıği'ne girmeye hazırlanan Avusturya'-
nın sosyal demokratlan, tek Avrupa devletinde-
ki sosyal demokrat örgütlenmenüı perpeküflerini'
göremediklerinden yakınarak Avrupa Birliği'ne
ginşte temkinli' davranmayı savunuyorlar.
YARIM:YeaiABOr
yMl
GUISDUZ GOZUYLE
MELİH CEVPET ANDAY
Dilin Konınması
Fransa Kültür Bakanı, Fransız dilini yabancı sözcük-
lerden, özellikle ingilizce sözcüklerden arındırmak için
bir yasa tasarısı hazırlamış, şimdi orada bu tasarı tartışı-
lıyormuş.
Bu tartışma Fransa'da yeni değildir, yıllar önce bu
amacı gerçekleştirmeye yönelik bir dergi çıkarırlardı
Fransızlar. Bu dergınin bir iki sayısını görmüştüm: Ingi-
lizceden gelmiş sözcüklerin Fransızca karşılıklarını ve-
rirdi.
Şunu da duymuştum; Fransa Kültür Bakanlığı, bizim
Türk Dili Derneği'ne mektupla başvurarak, dilin arınma-
sına ilişkin savaşımı nasıl yürüttüğümüzü sormuştu.
Gerçekte, burada yapılmış olanla, orada yapılmak is-
tenen iş arasında pek benzerlik yoktur.
Konuya girmeden önce, geçende yitirdiğimiz, sevgili
dostum Nermin Menemencioğlu'nun bir sözü üzerinde
durayım.
Dilimizdeki her yabancı sözcüğü atmanın gereksiz ol-
duğuna inanan dostum, bir gün bana şöyle demişti:
- Aç bir ingilizce ansiklopedik sözlüğü, göreceksin ki,
yabancı dilden gelme sözcüklerin yanında, parantez
içinde, hangi dilden alınmış olduğu yazılıdır, o kadar.
Kimse o sözcüğü atmaya kalkmaz, kaynağını bilmekye-
terli görülür.
Nermin şurada yanılıyordu: Fransızca ve ingilizce ay-
nı dil ailesirtdendir. Bu dil ailesine Hint-Avrupa dil ailesi
denir. Dahası Fransızca ve İngilizce, eski Yunan-Latin
kökenli olmakla da akrabadırlar. Hint-Avrupa dil ailesin-
den olmayıp da Ingilizceye ya da Fransızcaya sızmış
yabancı sözcük çok azdır. Bu durumda, dilin arınması
söz konusu edilemez elbet. Hangı dilde yabancı sözcük
yoktur ki!
Şimdi gelelim Türkçeyi arındırma gereksemesinin
hangi nedenlerden doğduğuna...
Türkçemizi din yolundan Arapca, şiir yolundan da
Farsca baskına uğratmıştır. Oysa o dillerle bizim dilimiz
arasında hiçbır akrabalık yoktur; Arapca semıtik diller
aılesindendir, Farsça ise Hint-Avrupa dil ailesinden.
özellikle Arapçanın Osmanlıcadaki yeri, "yabancı
sözcük" sorunundan çok daha başka, çok daha önemli
bir nitelik taşır; Arapca sözcük, dilimize tek tek değil, aile
olarak girmiştir: Cami, cemi, cemaat, cemiyet, içtima,
müçtemi... örneğinde olduğu gibi ve bundan ötürü de
Arapca grameri öğrenmek durumu ortaya çıkmıştır. Os-
manlı medresesinde Türkçe değil, Arapca öğretilirdi.
Bunu Avrupa okullarında Latince, Yunanca okutulma-
sı olayı ile benzeştirmek yanlış olur, çünkü Avrupa dille-
ri Yunanca, Latince kökenlidir, demek bir Avrupalı için
budilleribilmekhemzorunlu, hemdeyararlıdır.
"Osmanlıca " dediğimiz dil yapay bir dildir, konuştu-
ğumuz dilden kaynaklanmaz Bizim ansiklopedik söz-
lüklerimizde parantez açıp "Arapca" ya da "Farsça"
demeye kalksaydık, bütün sözlük parantez içinde kalır-
dı.
Ben gene de Fransızların, ingilizce salgını karşısında-
ki duyarlılıklarını doğru buluyorum.
15 ağustosta tartışılacak
SHP,
6
erken seçim'i
gündemine aldı
• SHP MYK, 15 ağustosta toplanarak ara ve genel erken
secim konulannı tartışacak. SHP Genel Sekreteri Sağlar,
TBMM Başkanı Cindoruk'a RP'den Ankara Belediye
Başkanı seçilmesine karşın milletvekilhği devam eden
Gökçek'in durumunu netleştirmesi çağnsında bulundu.
ANKARA (Cumhurivet Bü-
rosu) - Başbakan Tansu ÇiUer,
19% yıüna kadar ikudarda kal-
ma hesaplan yaparken, koabs-
yon ortağı SHP. "erken seçimi"
gündemine aldı. SHP Merkez
Yürütme Kurulu (MYK), bu
hafta sonu gerçekleştirilecek
küçük kunıltayın ardından. 15
ağustos pazartesi günü Haa-
bektaş'ta toplanarak ara seçim-
ler ile erken genel secim konula-
nnı tartışmayı kararlaşürdı.
SHP Genel Sekreteri ve Devlet
Bakanı Fikri Sağlar. Meclis arit-
metiğinin ara secim gerektırebı-
lecek duruma geldığıni belirte-
rek TBMM Başkanı Hüsamet-
tin Cindonık'a, RP'den Ankara
Anakent Belediye Başkanı seçil-
mesine karşın milletvekilliği de-
vam eden Metttı Gökçek'in du-
rumunu netleştirmesi çağnsı-
nda bulundu.
SHP Merkez Yürütme Ku-
rulu (MYK). dün toplandı
Toplantıda TBMM açılmadan
önce Ankara Anakent Belediye
Başkanı Gökçek'in durumunun
netleştirilmesi için TBMM Baş-
kanı Cindoruk'a cağn ya-
pılması kararlaştınldı. Genel
Sekreter Sağlar, ara seçim ve er-
ken genel secim konusunu Ha-
abektaş'ta yapılacak MYK
toplanusında ele alacaklannı
vurgulayarak "Meclis aritmetiği
ara seçim gerektirebilecek bir
komıma geldi. TBMM Baş-
kanı'na çağnda bulunuyoruz,
Meiih Gökçek millervekili'midir.
değil midir? Sayın Cindoruk,
Türkive'nin giderek yüz karası
otan bu sorununu çözmelidir. E>-
lülde bu sorun çözülmelidir. Bu
sorun parlamenter >aşama ciddi
bir gölge diişürecektir" dedi.
Küçük kurultay haftası
SHP'nin 12-13 ağustos gün-
lerinde toplanacak küçük ku-
rultayı için haarbklar sürdürü-
lüyor. Küçük kurultaya, tüzük
gereği. Parti Mecbsi (PM), Mer-
kez Yürütme Kurulu (MYK),
Merkez Disiplin Kurulu üyelen
ile miUetvekılleri. hakanlar, ıl
başkanlan ve il temsitcileri, par-
tiü il belediye başkanlan, eski
genel başkanlar, genel başkan
yardımcılan ve genel sekreterler
katılabıliyor.
Küçük kurultay öncesinde
Genel Sekreler Fikri Sağlar ile
partib bakanlar, çeşitli illere gi-
derek çalışma yaptılar Yapılan
konuşmalarda "Biz hükümetten
gidersek Milleyetçj Cepbe gelir"
görüşü ışlendi. Genel Başkan
Murat Karayalçın'ın küçük ku-
rultaydan güçlenerek çıkması,
örgütün "Kunıitaylar partisi ot-
duk. Olağanüstü kurultaya ge-
rek yok. Eylül ayındaki getişme-
leri beklemeiiviz" eğilimini dile
getirmesı bekleniyor.
Parti içi muhalefet temsilcile-
n. küçük kurultaydan fazla bir
beklentileri obnadığından aktif
bir çalışma yapmak yenne, da-
ha çok "örgütün sesûıi dinkme,
pek konuşmama" göruşünde ol-
duklannı söylediler. Muhalifler
küçük kurultaya katılanlann
hükûmetin sürmesinden sağla-
nan çıkarlar nedeniyle "koalis-
yondan çekilelim" çağnsı yap-
mayacaklannı, bazı örgüt yöne-
ticilerinin de "vurusarak çekil-
me, yeni bakanlara şans tanıma"
eğiliminde olduğunu bildirdiler.
Strateji beiirleyecekler
Parti içi muhalefet temsilcilen
yann TBMM'de biraraya ge-
lerek küçük kurultay stratejisi
beiirleyecekler. Bu toplantıdan,
"Biz örgütü dinlevetim. koouş-
mavaüm. Örgünîn eğilimine gö-
re davranınz" karannın çıkması
bekleniyor. Grup Başkanı
Aydın Güven Gürkan. tek tek
milletvekıllen ve parti yöneüci-
lenyle görüşerek gelişmeleri de-
ğerlendınyor. Gürkan, küçük
kurultaydan "bir şey çıkmaya-
cağmı" söyledı.
Grup Başkanvekib Ercan Ka-
rakaş da nabız yokluyor. Kara-
kaş. Cumhuriyet'in sorulannı
yanıtlarken, küçük kurultaydan
bir beklenüleri olmadığını söy-
ledi Karakaş. "örgütierden ge-
lenleri dinleyeceğiz. Demokra-
tikleşme paketinin gerçekleşmesi
için koalisyonun devam etmesi
yönünde bir eğüim var. Örgüt,
eylül ayından itibaren bu konuda
yapılacaklan gönnek istiyor"
dedi. Karakaş, kendilerinin acil
olarak bir oiağanüstü kurultay
toplanması istemleri olmadığını
vurguladı.
Parti içi muhalefetin bazı
temsilcilen ise küçük kurultay-
dan çıkacak sonucun belli oldu-
ğunu vurgulayarak kurultaya
katılmayı bile düşünmediklerini
bıldirdiler. "Ulusala sol" çiz-
gıde olduğunu söyleyen ve bu-
nahmdan çıkışı DSP lideri Bü-
lent Ecevit'in önderliğinde gö-
ren İstanbul Milletvekili Nami
Çağan'ın, küçük kurultaya katı-
lmaması bekleniyor. Çağan'ın,
"kunıitaylar yaparak hiçbir yere
varılamayacağr' görüşünde ol-
duğu. SHP içindeki olaylann
"dışuıda'' kalarak eylül ayını
bekleyeceği ve partiden kopabi-
leceği belirtiliyor.