27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9AĞUSTOS1994SAU HABERLER NYADAYI RKIYE'DE ÇIKMAZDAMI, DARBOGAZDA Değişim firtınasında...-3- j-*w eğişim sözcüğü Türkiye'de pek çabuk ğ I yıprandı, neredeyse cıvık bir içerik ka- i -J zandı. Tansu Çüler'in önce DYP'nin sonra da hükûmetin başına gelişi 'de- $şnı rüzgarian esiyor' diye nitelenince; Kara- yaJçm'ın SHP'ye lider seçiliverrnesi, sosyal de- mokrat tabarun 'değişinı' isteği ile açıklanınca olacağı buydu. 'Değişiın'in daha ciddi ve zengin bir içeriğı olmah. Var da... Çok değil, şu son on yılı şöyle bir gözünüzün önünden geçirin. Yıkılmaz, sendeler ama yıkıl- maz sanılan Sovyetler Biriiği çöktü. Seçkin, sı- nanmış profesyonel devrimcilerin çelik çe- kirdeğıru oluşturduğu 'Lenintst parti modeli' önce çürüdü, sonra bitti. Ardından dünya sos- yalist sistemini oluşturan ülkeler, zincirleme reaksiyon örneği çözüldüler. "Gerçi geri dönüş mümkûn değil. Ama çok ciddi bunalımlar yaşa- yacaktır" dıyen en yemirüi anükomünıstler bile yanıldılar. Bir zamanlar sosyabzm kuru- culuğunda son aşamalara gebndiği ilan edilen Sovyetler Birliği topraklan üzerinde. Çekosla- vakya'da, Polonya'da, Macaristan'da. Bulga- ristan'da, Romanya'da, Arnavutluk'ta bugün Sosyaüzmden kapitatizme geçiş' sancılan ya- şanıyor Dileyenler son cümledeki 'geçiş' söz- cüğünü 'dönüş' ile değişürebihrler. Ama bu, gerçeği degiştirmez. | ÇtcuklapımniR oyuncaklan Değişim salt siyasal planda, salt coğrafya öl- çegınde değil. Düne kadar üniversitelenn kocaman odalanna sığmayan büyüklükteki bilgjsayarlann onlarca (yoksa yüzlerce, bınler- ce mi?) kat güçlüleri, hızlılan bugün masa- lanmızın üstünde PC (personel computer) adı altında başköşeye kuruldular; hatta çocuk- lanmızm oyuncaklan arasında yer aldılar. İlet- ken ve yaniletkenler üstüne yapılan buluşlar, bilgisayar teknolojisinin yanı sıra telekomüni- kasyon alanmda devrim niteUğinde değişıkbk- ler getirdi. Uzay araştınmalan için gebştırilen araçlar ve maddeler, günlük yaşama girdi. Isı- ya dayanıklı metal ya da kaplamalar artık sa- dece uzay mekiğinin değil, mutfak eşyalannm yüzeyini de örtüyor (Mutfağınızda teflon tava var mı?). Biyoloji, kimya, elektronik bilim dallan arasındaki sınırlar silikleşti. Bibmleri tanunlamak için kul- landığımız klasik tenmler, anlamca yetersiz kahyor artık. Gen teknoloji, kurgu filmlerinin ilginç bir motifı olmaktan çıktı. Ambalaj ko- laybğı sağlar diye dört köşeb yumurta üretimi üstüne çalışıbyor şimdilerde ve boy- lan 23, çaplan 3,5 santim ol- mayan hıyarlar pazar bul- makta zorlanmaya başladı- lar. | Mkor blucln, kola AJmanya'da (örneğin) Mercedes fabrikalannda, ftalya'da Fiat imparatorlu- ğunun dev hangarlannda, Detroit'te Ford tezgahlan- nda, Osaka'da Toyota akar- bantlannda onlarca robot- kol, binkrce işçinin bir günde yaptığını bir saatte ve daha hassas, daha hatasız gerçek- leştiriyor. Fabrikalar insansı- zlaşıyor. Ayağında Nike, ba- caklannda blucin, sırtlannda tişört, önlerinde kola kutusu ve bilgisayar tuşlannda dans edercesine dolaşan parmak- lan ile gencecik debkanblar, işcılerden anndınlmış koca fabrikalan ükır ükır işleti- yorlar. Demir-çeb'k, kömür üreti- mi, gemi yapımı gibi gelenek- eriye sayım başladı, Avrupa tek bir Avrupa devletine gidiyor: Avrupa Birleşik Devletleri'ne. Kısaltarak söylenirse ikinci bir ABD var ufukta. Daha şimdiden Avrupa ülkeleri arasmda sınırlar kalktı. Avrupahlar, Avrupa'da pasaport kullanmıyor artık. etkiliyor. Geleneksel sanayilerin (kimya, demir- çelik, kömüre dayaü enerji) çevreyi kirletmesi kaçmılmaz. Bugün yeryüzünün en kirli ırmakla- n, Baü Avrupa'da (Elbe, Weser, Po, Ebro, tsere, Arc, Rhein, hatta Mosel). Oysa halk, refahtan aldığı payı temiz bir çevrede yaşayarak kullan- mak istiyor. İşte size yeni bir sakal-bıyık ikilemi daha. | Bir başka kirtenme Sağ ve merkez sağ partilerdeki politikacılann yolsuzluğa bulaşmalan kamu vicdamnda 'anla- şılabitir' bir olgu. Kapitalizmın ahlakında 'kâr' tek belirleyici hedef ve kazanç sağlama en belir- leyicı değer. Yolsuzluk da çoğu kez bu kavram- lann içinde kendine bir yer bulabiliyor. Ama emekçilerin çıkanru korumak, hatta (ar- tık unutulmuş, terkedilmiş bile olsa) demokratik sosyalizmi kurmak gibi soylu misyonlar üstlen- miş bir siyasal harekette yolsuzluğa bulaşmarun hoşgöriilür, bağışlanjr yanı yok. Ama sosyal demokrat politikacılann da şu ya da bu biçımde, şu ya da bu oranda yolsuzluğa bulaşmaktan uzak durduklan yok. İtalyan sos- yal demokratlannın lideri Craxi, rüşvet almak- tan ve mafya ilişkilerinden mahkum oldu. Al- man SPD'nin başkaru Engbolm, siyasal raki- binin telefonlanmn dinlenmesı gibi bir siyasal skandala bulaştı ve çekilmek zorunda kaldı. Bir başka sosyal demokrat lider, Oscar Lafontain, mafya metotlan ile çalışan bir 'bodyguard'ı ko- rumak ve kollamakla ve onu bazı işlerinde kul- lanmakla suçlanıyor. Belçika Sosyalist Partisi'- nin lideri Phillippe Busquin, parti üyelerinin kanştığı bir yolsuzluktan doiayı istifaetti. İngiliz İşçi Partisi'nin eski lideri sendika paralannı iç et- mekten suçlandı, paçayı istifa ederek kurtardı. İsveç sosya) demokratlan Volvo'dan ve bir silah tekelindcn 'avanta almak'la suçlanıyorlar. Onca soylu idealler savunmalanna karşıbk sosyal demokratlann da iktidar kirlenmesi'- nden kendilerinı koruyamamalan, toplumda 'yok birbirlerinden farklan' yargısına haklı ola- rak ebelik ediyor. | Siyaset'our Batı Avrupa'da halkın siyasete ilgjsizliği artık tarüşılmazlık kazaıtmış bir olguya dönüştü. Yir- mi yıl önce sosyal demokratlar seçimi kazanınca Paris'in altını üstüne getiren, kırk gün kırk gece düğün dernek kuran Fransı- zlar, seçim sandığı yerine bist- rolarda şarap ıçmeyı yeğbyor- lar. Alman Frankfurter Rundschau gazetesinin Fran- sa'daki yerel seçimleri ele alan bir haberinde, Paris'in banliyö- lennde, belediye başkan aday- lannı saptamak üzere yapılan toplantılara kaülan Fransız Sosyalist Partisi üyelerinin yaş ortalamasının 54 olduğunu yazdı. Kimi banliyölerde aday- lar 12-13 üyenin katıldığı top- lantılarda saptandı. 1994 Temmuzu'nda yapılan Avrupa Parlamentosu seçimle- rinde Almanya ve Hollanda'da seçimlere katılım oranı, kimi bölgelerde yüzde 32'nin altı- ndaydı. | B u ABD başka ABD Halktaki siyasete ilgısizlik, sosyal demokratlan daha olumsuz etkiliyor. Yapısı gere- ği parti içi demokrasiye daha ağırbk veren (en azmdan ver- mesi gereken) sosyal demokrat- lar, şimdi düzenü üye toplantı- lan yapamamaktan yakınıyor- lar. Batı Avrupa halkının refa- ha alışıp zevk-ü sefaya daldığını söylemek, doğrusu pek ucuz bir açıklama olur. Üye olduklan, oy verdikleri sosyal demokrat partilerden aradıklannı bulamamak, temsili demokrasinin sonunda bir profesyonel politikacılarmı, gemi yapımı gıoıgeıeneK- ^ " v ı l m t ı a c ı n r i a v o c n n ı ı n r l a Yüzyılın başında üretim basit vemekanik aletlerde işçinin kolgücünevemesle- bır profesyonel politikaalar sçl sanayıler bırer ıkışer yok X UZJ11II1 UdŞIIIUd VC MJI1UI1U4 y h ü n e r i n e davannordu. Oysa bugün otomobil fabrikalarının akarbantlan- ehü (siz bunu çetesi 'klanı' diye OİUyOr. Kirk yuini KOmUr mlg nnlgtn mhn^Jınl hınlorre ıcr-inin hir oiinHp vonhöını Kir raıtt» w» Haha haccac H<ıh>ı halacr; crKrrvLİpetinınr FahriL .ılaı-in. de okuvabilirsiniz) Varattlâiniç y ocaJuannoa, çe j y g " ^ o n l a r c a r o b <rt- k o 1 ' binlerce işçinin bir günde yaptığını bir saatte ve daha hassas, daha hatasız gerçekleştiriyor. Fabrikalar in- sanselaşıyor. Ayaklaruıda Nike, bacaklarmda blucin, sırtlarında tişört, önlerinde kola kutusu ve bilgisayar tuşlannda dans edercc- s i n e dola 9 aa pa™ıaklan ile gencecik deükanlılar, işçüerden anndırılnuş koca fabrikalan ükır işletiyorlar. işçiye gereksinim duyan sanayi dallannda işe yaramayacak kadar hünersiz. Kırk yılbk de- ney ve bilgj ve hüner birikimi birkaç yıl içinde anlamsızlaşıvermiş. Bu değişimdir. Bir süredir esintisini duy- dugumuz 'değişinı rûzgarlan' bugün fırtınaya dönüştü. Bu değişim toplumsal ve siyasal yaşamı da altüst ediyor, tüm değerler yeniden sorgulanı- yor. örneğin ahşılagelmiş sol-sağ aynmlan ge- çersiz değilse bile yeniden tanımlanmayı bekler hale geldıler. Örneğin yıllar yıb temsib demok- rasi (seçmenJer parlamenterîeri seçer. onlar da ülkeyi yönetir) biçiminde yürüyen siyaset sah- nesi, daha farkb kaubmlan tartışıyor. Taban demokrasisi, yerel yönetimlerin özerkliği, dev- letin toplum yaşamı üzerindeki etkisinin azalü- lması (minimahze edilmesi) gibi kavramlar öne çıkıyor. Ve sosyal demokrasi, bu değişim rüzgar- lannda (bugün fırunalannda) zorlanıyor. Emekçilerin hakJanı savunmak istiyor, ama emekçilerin kompozisyonunda değişikbkler var. Demokrasiyi savunacak, ama demokrasi kavramı yeni içerikler kazanmakta. Üreümin sosyabzasyonunu gebştirmeyi amaçbyor, ama üretim tekniklerindekii değişildikler nitel bo- yutta. Değişen dünyaya sosyal demokratça yanı- tlar üretemedikçe çareyi lider değişiküklerinde anyor sosyal demokrasi. Sosyal demokrat ha- reketin oturduğu, kurumsallaştığı ülkelere bakın. Abnanya'da son beş yılda çorapdeğişti- rir gibi lider değiştirdiler: Johannes Rau, Oscar Lafontain, Björn Engbolm, Rudolf Scharping. tngiltere'nin son beş yıldakı İşçi Parüsı baş- kanlannı sayabilir misiniz ? Fransız Sosyab'st Partisi'nin bugünkü lideri kim ? O zaman -Nec- det Calp'ı geçsek bile- Erdal İnönü, Aydın Güven Gürkan, Deniz Baykal, Murat Karayalçın trafı- ğinde şaşılacak ne var? Bau Avrupa'da sosyal demokrat partilerin tabanı (salt oy tabanı değil, kadrolannın çıktığı, örgüt yöneticilerinin kaynaklandığı taban) kay- nıyor. Federal Almanya'da sosyal demokrasi- nin kalesi Ruhr bölgesi ve kuzey denizi kıyılan. Buralarda geleneksel sanayiler var. Demır-çebk üretimi, kömür çıkanmı (istihraç), gemi yapımı (tersaneler vb.). Belçika'da sosyal demokratlar; Ardenler bölgesindeki kömür, demir yataklan ve bu ürünleri işleyen sanayi dallannda çabşan işçilere yaslanıyor(du). Oysa bu bölgede, bir za- manlar Van Gogh'un tablolanna, EmOe Zola'- nın romanlanna konu olmuş işçi köyleri bugün kovboy fllmlerinin hayalet kasabalanna dönüş- tü. Fransa'da Lyon, Le Havre kentlerinde ve çevresinde; Ingiltere'de Liverpool, Manchester bölgelerinde, Galler'de; Almanya, Belçika ve Hollanda'nın kuzey denizi kıyılanndaki uçsuz bucaksız gemi yapım bölgelerinde işsizlik oranı yüzde 20 sınınnda dolaşıyor. 1 0 oski altın günler Sosyal demokrasi bir siyasal akım olarak alün çağını yaşarken Avrupa da sanayirun mer- keziydi ve gehşmişliğin ölçütü olarak alıruyor- du. Oysa 2. Dünya Savaşı öncesinin görece içi- ne kapanık ABD ve Kanadası; çooook uzakta- ki Japonya'sı, telekomünikasyonla. ulaşım sektöründeki teknolojik sıçramalarla, bilgisa- yarlarla küçülen, her noktasına erişilebilir hale gelen dünyasında artık çok yakındalar. Kapının önündeler. Avrupanm göbeğindeler. Üstelik teknolojik gebşme ve değişmeye ayak uydurmayı beceren Güney Kore, Singapur. hat- ta Tayvan da eklendi onlara. Avrupa köpeksiz köyde değneksiz dolaşamıyor artık. Refah toplumunun sosyal devletle uyumlaştı- nlması, Avrupa işçi sınıfına ve emekçileri ve ge- nel olarak halk kitlelerine büyük olanaklar sağ- ladı. Burada sosyal demokratlann rolü büyük, hatta beh'rieyiciydi. Geniş halk kitlelerinin refahtan aldıklan 'pay' 2. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda arttıysa -İci arttı- bunu siyasal planda gerçekleştırme onuru sosyal demokratlanndır. Ancak refahtan pay almanın pratik anlamı, işgücünün fiyatının pahalılaşmasıdır. Oysa bu- gün dünyada amansız bir pazar payı İcavgası var. Tekeller arası pazar savaşında pahalı ışgücü (yüksek ücret), ekonomiyi zorlayan bir etken. Ozelbkle Uzakdoğu'nun bitmek tükenmek bil- meze benzeyen ucuz işgücü kaynaklan, Avrupa ekonomılerinin rekabet edebilirliklerini zora so- kuyor. Sağ ve merkez sağ partiler için sorun yok. On- lar sosyal devlet kavramırun ıçerdiği kaza- nımlan budayarak bunabmı aşmaya girişebili- yorlar. Oysa sosyal demokratlar, bıyık-sakal ikı- leminde bocabyorlar. Kendilerini inkar etmek ya da ekonomiyi çıkmaza sokmak gibi bir ikile- mın içine hapsediyorlar kendilerini. Henüz bir çıkış ve çonim üretmiş değıller. Sanayıae işgücünün fıyatı ve rekabet sorunu- nun yanı sıra Batı Avrupa toplumlannda çevre bılıncının geb'şmesi de, sosyal demokratlann Ba- tı Avrupa'dakı açmazlanndan biri. Toplumda daha düne kadar 'zıpır hippiler' olarak küçümse- nen yeşilci-çevreci güçlerin siyasal arenaya dam- galannı vurmalan, en çok sosyal demokratlan de okuyabilirsiniz) yarattığıru görüyorlar, parti içi demokrasi- nin ve katılımcıhğın sadece tüzük ve programlarda kaldığını gözlüyorlar ve siyaset, sosyal demok- rat tabanda da 4 ont' oluyor. Geriye sajim başladı, Avrupa tek bir Avrupa devletine gidi- yor: Avrupa Birleşik Devletleri'ne. Kısaltarak söylenirse ikinci bir 'ABD' var ufukta. 1960 Roma Anlaşması'yla başlayan süreç, önceleri bir ekonomik işbirbği örgütlenmesiydi. Ortak Pazar terimi de bunu anlatıyordu. Oysa şimdi, son noktanın konacağı günler geliyor. Süreç, bir siyasal birlikle taçlanacak. 1994 başında Avrupa ülkeleri arasında sınırlar kalkü. Avrupahlar. Avrupa'da pasaport kullanmı- yor artık. Maastricht Anlaşması düşe kalka da olsa, kör topal da olsa yürüyor. Frankfurt'ta Avrupa Merkez Bankası binasının inşaatına başlandı bile. Strasbourg, Brüksel ve Luxembo- urg dönüşümlü birer Avrupa başkenti olmaya hazırlanıyorlar. Lahey Adalet Divanı, bır danışma organı olmaktan, bır 'en üst mahkeme' konumuna sıçnyor. İnsanlar yavaş yavaş mark, frank, bret, peseta, escudo, pound, sterbn, gulden yerine tek bir para birimini telafTuz etmeye' alışıyorlar: Ecu. Avrupa birleşik devletleri artık bir düş de- ğil, tersine kapıyı uklatan bir gerçek! Ve bu 'gerçek' Baü Avrupa sosyal demokrası- sinin belkı de en önemli ve aşılması en zor soru- nunu oluşturuyor. O kadar kı Fransız ve Abnan sosyal demokratlan, bu sorun aşılamazsa sosyal demokrat hareketin bitebileceğini söylüyor, Av- rupa Birlıği'ne girmeye hazırlanan Avusturya'- nın sosyal demokratlan, tek Avrupa devletinde- ki sosyal demokrat örgütlenmenüı perpeküflerini' göremediklerinden yakınarak Avrupa Birliği'ne ginşte temkinli' davranmayı savunuyorlar. YARIM:YeaiABOr yMl GUISDUZ GOZUYLE MELİH CEVPET ANDAY Dilin Konınması Fransa Kültür Bakanı, Fransız dilini yabancı sözcük- lerden, özellikle ingilizce sözcüklerden arındırmak için bir yasa tasarısı hazırlamış, şimdi orada bu tasarı tartışı- lıyormuş. Bu tartışma Fransa'da yeni değildir, yıllar önce bu amacı gerçekleştirmeye yönelik bir dergi çıkarırlardı Fransızlar. Bu dergınin bir iki sayısını görmüştüm: Ingi- lizceden gelmiş sözcüklerin Fransızca karşılıklarını ve- rirdi. Şunu da duymuştum; Fransa Kültür Bakanlığı, bizim Türk Dili Derneği'ne mektupla başvurarak, dilin arınma- sına ilişkin savaşımı nasıl yürüttüğümüzü sormuştu. Gerçekte, burada yapılmış olanla, orada yapılmak is- tenen iş arasında pek benzerlik yoktur. Konuya girmeden önce, geçende yitirdiğimiz, sevgili dostum Nermin Menemencioğlu'nun bir sözü üzerinde durayım. Dilimizdeki her yabancı sözcüğü atmanın gereksiz ol- duğuna inanan dostum, bir gün bana şöyle demişti: - Aç bir ingilizce ansiklopedik sözlüğü, göreceksin ki, yabancı dilden gelme sözcüklerin yanında, parantez içinde, hangi dilden alınmış olduğu yazılıdır, o kadar. Kimse o sözcüğü atmaya kalkmaz, kaynağını bilmekye- terli görülür. Nermin şurada yanılıyordu: Fransızca ve ingilizce ay- nı dil ailesirtdendir. Bu dil ailesine Hint-Avrupa dil ailesi denir. Dahası Fransızca ve İngilizce, eski Yunan-Latin kökenli olmakla da akrabadırlar. Hint-Avrupa dil ailesin- den olmayıp da Ingilizceye ya da Fransızcaya sızmış yabancı sözcük çok azdır. Bu durumda, dilin arınması söz konusu edilemez elbet. Hangı dilde yabancı sözcük yoktur ki! Şimdi gelelim Türkçeyi arındırma gereksemesinin hangi nedenlerden doğduğuna... Türkçemizi din yolundan Arapca, şiir yolundan da Farsca baskına uğratmıştır. Oysa o dillerle bizim dilimiz arasında hiçbır akrabalık yoktur; Arapca semıtik diller aılesindendir, Farsça ise Hint-Avrupa dil ailesinden. özellikle Arapçanın Osmanlıcadaki yeri, "yabancı sözcük" sorunundan çok daha başka, çok daha önemli bir nitelik taşır; Arapca sözcük, dilimize tek tek değil, aile olarak girmiştir: Cami, cemi, cemaat, cemiyet, içtima, müçtemi... örneğinde olduğu gibi ve bundan ötürü de Arapca grameri öğrenmek durumu ortaya çıkmıştır. Os- manlı medresesinde Türkçe değil, Arapca öğretilirdi. Bunu Avrupa okullarında Latince, Yunanca okutulma- sı olayı ile benzeştirmek yanlış olur, çünkü Avrupa dille- ri Yunanca, Latince kökenlidir, demek bir Avrupalı için budilleribilmekhemzorunlu, hemdeyararlıdır. "Osmanlıca " dediğimiz dil yapay bir dildir, konuştu- ğumuz dilden kaynaklanmaz Bizim ansiklopedik söz- lüklerimizde parantez açıp "Arapca" ya da "Farsça" demeye kalksaydık, bütün sözlük parantez içinde kalır- dı. Ben gene de Fransızların, ingilizce salgını karşısında- ki duyarlılıklarını doğru buluyorum. 15 ağustosta tartışılacak SHP, 6 erken seçim'i gündemine aldı • SHP MYK, 15 ağustosta toplanarak ara ve genel erken secim konulannı tartışacak. SHP Genel Sekreteri Sağlar, TBMM Başkanı Cindoruk'a RP'den Ankara Belediye Başkanı seçilmesine karşın milletvekilhği devam eden Gökçek'in durumunu netleştirmesi çağnsında bulundu. ANKARA (Cumhurivet Bü- rosu) - Başbakan Tansu ÇiUer, 19% yıüna kadar ikudarda kal- ma hesaplan yaparken, koabs- yon ortağı SHP. "erken seçimi" gündemine aldı. SHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), bu hafta sonu gerçekleştirilecek küçük kunıltayın ardından. 15 ağustos pazartesi günü Haa- bektaş'ta toplanarak ara seçim- ler ile erken genel secim konula- nnı tartışmayı kararlaşürdı. SHP Genel Sekreteri ve Devlet Bakanı Fikri Sağlar. Meclis arit- metiğinin ara secim gerektırebı- lecek duruma geldığıni belirte- rek TBMM Başkanı Hüsamet- tin Cindonık'a, RP'den Ankara Anakent Belediye Başkanı seçil- mesine karşın milletvekilliği de- vam eden Metttı Gökçek'in du- rumunu netleştirmesi çağnsı- nda bulundu. SHP Merkez Yürütme Ku- rulu (MYK). dün toplandı Toplantıda TBMM açılmadan önce Ankara Anakent Belediye Başkanı Gökçek'in durumunun netleştirilmesi için TBMM Baş- kanı Cindoruk'a cağn ya- pılması kararlaştınldı. Genel Sekreter Sağlar, ara seçim ve er- ken genel secim konusunu Ha- abektaş'ta yapılacak MYK toplanusında ele alacaklannı vurgulayarak "Meclis aritmetiği ara seçim gerektirebilecek bir komıma geldi. TBMM Baş- kanı'na çağnda bulunuyoruz, Meiih Gökçek millervekili'midir. değil midir? Sayın Cindoruk, Türkive'nin giderek yüz karası otan bu sorununu çözmelidir. E>- lülde bu sorun çözülmelidir. Bu sorun parlamenter >aşama ciddi bir gölge diişürecektir" dedi. Küçük kurultay haftası SHP'nin 12-13 ağustos gün- lerinde toplanacak küçük ku- rultayı için haarbklar sürdürü- lüyor. Küçük kurultaya, tüzük gereği. Parti Mecbsi (PM), Mer- kez Yürütme Kurulu (MYK), Merkez Disiplin Kurulu üyelen ile miUetvekılleri. hakanlar, ıl başkanlan ve il temsitcileri, par- tiü il belediye başkanlan, eski genel başkanlar, genel başkan yardımcılan ve genel sekreterler katılabıliyor. Küçük kurultay öncesinde Genel Sekreler Fikri Sağlar ile partib bakanlar, çeşitli illere gi- derek çalışma yaptılar Yapılan konuşmalarda "Biz hükümetten gidersek Milleyetçj Cepbe gelir" görüşü ışlendi. Genel Başkan Murat Karayalçın'ın küçük ku- rultaydan güçlenerek çıkması, örgütün "Kunıitaylar partisi ot- duk. Olağanüstü kurultaya ge- rek yok. Eylül ayındaki getişme- leri beklemeiiviz" eğilimini dile getirmesı bekleniyor. Parti içi muhalefet temsilcile- n. küçük kurultaydan fazla bir beklentileri obnadığından aktif bir çalışma yapmak yenne, da- ha çok "örgütün sesûıi dinkme, pek konuşmama" göruşünde ol- duklannı söylediler. Muhalifler küçük kurultaya katılanlann hükûmetin sürmesinden sağla- nan çıkarlar nedeniyle "koalis- yondan çekilelim" çağnsı yap- mayacaklannı, bazı örgüt yöne- ticilerinin de "vurusarak çekil- me, yeni bakanlara şans tanıma" eğiliminde olduğunu bildirdiler. Strateji beiirleyecekler Parti içi muhalefet temsilcilen yann TBMM'de biraraya ge- lerek küçük kurultay stratejisi beiirleyecekler. Bu toplantıdan, "Biz örgütü dinlevetim. koouş- mavaüm. Örgünîn eğilimine gö- re davranınz" karannın çıkması bekleniyor. Grup Başkanı Aydın Güven Gürkan. tek tek milletvekıllen ve parti yöneüci- lenyle görüşerek gelişmeleri de- ğerlendınyor. Gürkan, küçük kurultaydan "bir şey çıkmaya- cağmı" söyledı. Grup Başkanvekib Ercan Ka- rakaş da nabız yokluyor. Kara- kaş. Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlarken, küçük kurultaydan bir beklenüleri olmadığını söy- ledi Karakaş. "örgütierden ge- lenleri dinleyeceğiz. Demokra- tikleşme paketinin gerçekleşmesi için koalisyonun devam etmesi yönünde bir eğüim var. Örgüt, eylül ayından itibaren bu konuda yapılacaklan gönnek istiyor" dedi. Karakaş, kendilerinin acil olarak bir oiağanüstü kurultay toplanması istemleri olmadığını vurguladı. Parti içi muhalefetin bazı temsilcilen ise küçük kurultay- dan çıkacak sonucun belli oldu- ğunu vurgulayarak kurultaya katılmayı bile düşünmediklerini bıldirdiler. "Ulusala sol" çiz- gıde olduğunu söyleyen ve bu- nahmdan çıkışı DSP lideri Bü- lent Ecevit'in önderliğinde gö- ren İstanbul Milletvekili Nami Çağan'ın, küçük kurultaya katı- lmaması bekleniyor. Çağan'ın, "kunıitaylar yaparak hiçbir yere varılamayacağr' görüşünde ol- duğu. SHP içindeki olaylann "dışuıda'' kalarak eylül ayını bekleyeceği ve partiden kopabi- leceği belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle