25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
/ • SAYFA CUMHURİYET 9AĞUSTOS1994SAU 10 DIZIYAZI Dünya Bankası eski başkan yardımcısı Prof. Anne Krueger Cumhurİyel için yazdı Ekonomıksiyasa saydamlaşmalı T oplumlar ve ekonomiler her geçen gün daha karmaşık duruma geldi- ğinden, demokratik bir ortamda uygun ekonomi siyasalan oluştur- ma mücadelesi ûrkütücü boyutlara ulaşmıştır. Kimi çıkargruplan için ' ekonomik kararlan etkileme açısından elverişli ' ortamlar hızla çoğalmış, "kamu yaran" ile özel ' çıkarlannı kollayan lobici siyasilerin baskılan ara- \ sındaki çatışma da giderek yoğunlaşmıştır. t " Bir yüzyıl önce, ulaşım maliyetlerinin yüksek- \ liği, iletişimin daha yavaş olması ve daha başka â etmenlerden ötürü ekonomik etkinlik yalnızca j,'ürerim alanına yakın olan tüketiciye yönelikti. < Birden çok köy ya da kasabayı içine alan ekono- j mik etkinliğin oranı son kerte küçüktû. Bu neden- ; le, ekonomik yaşamın büyük bir bölümü ulusal | ekonomi siyasalanndan uzak kalıyordu. Yalnızca -küçük bir bolüm devlet işleriyle yakından ilgili\ - di ve ekonomi siyasalannın oluşturulması da ço- r gunlukla seçkin bir kesime bırakılmıştı. Sıradan } vatandaşlar da bu siyasalardan etkilendikleri hal- J^ de bunun ayırdına bife varamıyorlar, herhangi bir olayda iyi bir biçimde temsil edilmiyorlardı. 0 günden beri ulaşım ve iletişim maliyetleri düştüğünden, giderek ekonomik bütûnlük sağlan- dı. Ekonomik etkinlikler de, farklı ülkeler ve ül- ke içindeki farklı bölgelerdeki şirketler ve mes- lekler arası bağımlılığın artmasıyla giderek daha karmaşık duruma geldi. Dahası, temsilci hükü- metlerin egemen olması, eğitim ve bireyin bilinç düzeyinin yükselmesiyle siyasiler üzerindeki bas- kı da giderek arttı. Sonuç olarak, ekonomik ka- i rarlar üzerindeki siyasal baskılar her zamankin- i-den çok daha fazla oldu. 'l Önümüzdeki binyıla doğru ilerlerken, özel çıkar gruplannın istekleriyle töplumun çıkarlan arasında bir denge kurmaya çalışılmahdır. Bu alanda atılacak ilk adım, siyasalara 'saydamlık' kazandırmanın yollannı araştırmak olacaktır. Böylece, oy kullananlar belli siyasalardan kimlerin zararlı kimlerin kazançlı çıkacağını daha iyi 'r kestirebilir. | Fransız toplumbilimci Mkhel Crozier'nin an- • lattığı öykfi bu değişimi çarpıcı bir biçimde göz- ler önüne sermektedir. Crozier, 1890'larda Paris Belediye Encümeni'nin bir aylık biı düşünme ve inceleme süresinden sonra metro yapımına karar verdiğini bildirir. 1950'lerde ise, tam tersine, met- ronun birkaç kilometre uzatılması ile ilgili öneri bile yoğun baskıyla karşılanır. Metronun uzatıl- ması ve yeni yolboyu ile ilgili karar, bireylerin, farklılığın doğuracağı sonuçlann ayırdında olma- lan nedeniyle, ancak yıllar süren tartışma ve in- celemeler sonucu alınır. Crozier, karar alma süre- cinin, bilgi ve eğitim düzeyinin çok daha yûksek olmasına karşın 50'li yıllarda 1890'lara kıyasla daha güçlükle yürüdüğünü dile getirir. 6O'lı yıl- larda bile rastlanan bu olguyu "Ban demokrasisi- nin bunahmı" olarak adlandınr. Crozier'in sözünü ettiği türde baskılar giderek artmakta, uluslararası ticaret, sanayi dûzeni, sos- yal sigorta ve daha nice konuda etkisini göster- mektedir. Seçmenler, (altyapının korunması ve yatınm amaçlanndan çok, aktanm için) devlet harcamalannın arttınlmasını, vergilerin düşürül- mesini istemekte, enflasyon konusunda baskı yap- maktadır. Lobiler, temsil ettikieri gruplar için özel isteklerde bulunmaktadır. Sonuç olarak yapılan her harcama bundan yararlanan gruba çıkar sağ- lamakta, ancak genelde (enflasyonu düşürecek ve büyük olasılıkla daha verimli birekonominin ger- çekleştirilmesine neden olacak) seçenek bir eko- nomi siyasasının insanlar üzerinde yapacagı ha- sardan çok daha fazla zarar vermektedir. Reform önerileri yapıldığında, çok sayıda kişinin yarar sağlayacağını bile bile, bunlardan zarar göreceği- ne inanan bir kitle öneriye derhal karşı çıkmakta, ya da yeterince desteklememektedir. Bu tür sorunlara sanayileşmiş ülkelerde çokça rastlanmaktadır. Fransız çiftçiler devletin kendi- lerine verdiği büyük miktardaki para yardımının, dünya GSMH 'sinde 200 milyar dolarlık (yaklaşık 6 katrilyon) bir artış sağlaması beklenen ticaret an- laşmalannın Uruguay bölümünde kullanılmak üzere az miktarda bir kesinti yapılmasına bile kar- şı çıkmışlardı. Amerikalı şeker üreticileri, Clin- ton yönetimi araya girmemiş olsaydı başansız- lıkla sonuçlanacak olan NAFTA Sözleşmesi'ne karşı koymuşlardı. 80'li yıllann başında Ameri- kan otomotiv sanayiinde yüksek gürnrük uygula- Knıeger özel çıkar gruplannın, ekonomik kararlar üzerindeki çıkarcı etkilerini anlaürken, Fransız toplum bilimci Michel Crozier'in Paris Metrosu'yia ilgili bir aktanmına yer veriyor. 1890'larda Paris Belediyesi bir ayhk düşünme ve incelemeden sonra metro yapımına karar verir. 1950'lerdie ise metronun birkaç kOometre uzatılması karan ancak yıllar süren tarnşmalardan sonra ahnabilir. Çünkü devreye çıkarlar girmistir. Portre Dgi alanı gelişmekte olan ülkeler Yaşlan 55'Ierin üzerindeki Türk ekonomistleri, Merkez Bankacılan ve Devlet Planla- macılan Anne O. Krueger'i çok iyi tanırlar. (*) Oberlin Koleji'nden mezun olduktan sonra 1958ye Wis- consin Oniversitesi 'nde dokto- rasmı tamamlayan Krueger, Minnesota Üniversitesi'nde uzunca bir süre ekonomi pro- fesörü olarak çalıştı. Öğreticiliğinin yanı sıra ABD'nin AID adlı yardım ör- gütü, ABD Hazinesi, Harvard Universitesi Uluslararası Kal- kınma ve Ulusal Bilim Vakfi gibi kuruluşlardan başka pek çok özel ve kamu kurumuna danışmanJık yaptı. 1982 yılında Dünya Banka- sı'nda Ekonomi ve Araştırma Bölümü Başkan Yardımcılığını 1987'ye kadar sürdürdü. Daha sonra Duke Üniversitesi'nde ekonomi profesör- lüğü yaptı, Temmuz 1993'te Stanford Universi- tesi Ekonomi Bölümü'ne geçti. Şu anda çeşitli Amerikan kuruluşlanna danış- manlık da yapmakta olan Prof. Anne O. Krueger 1984'te Ulusal Bilim Akademisi'nin Robertson, 1990 Kiel Enstitüsü Dünya Ekonomisi Bem- hard-Harms, aynı yıl Kuzey Carolina Üniversi- tesi'nin Kenan Vakfi, 1993 Seidman ödüllerini aldı. Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi'nin Ekonometri VaJcfi'nın kıdemli üyesi oldu. Aynca Hacettepe Oniversitesi ile Washing- ton'dakı Georgetovvn üniversi- teleri kendisine onursal doktor unvanını verdiler. Prof. Krueger, kalkınmakta olan ülkelerdeki reformlan ir- deleyen çeşitli ekonomi kitap- İan yazdı. Buniardan biri olan ve Okan H. Aktan ile biriikte yazdığı 'Swimming Against the rıde: Turkfah Trade Re- form in the 1980's - Gdgtte Karşı Yüzmek: 1980'tenk Türk Dış TicaretRcformu' ad- lı kitabı 1992 'debasıldı. Türkiye'den başka Kore, Hindistan, Meksika, Brezilya, Papua Yeni Ginesi'nde ulusla- rarası ticaret ve ekonomik kal- kınrna sorunlan üzerinde ça- lışmalar yaptı. Avustrajya, Stockholm, Paris. Bo- gaziçi, Nortwestern üUniversiteleri ile Massac- husetts Teknoloji Enstitüsü'nün 'Konuk Profe- sörü'dür. Prof. Krueger, şu günlerde daha çok kalkın- makta olan ülkelerde siyasal reformlar, siyasal ekonomi ve siyasabiçimlendirmesi ile ABD'nin kalkınmakta olan ülkelere yönelik ekonomi si- yasası üzerine araştırmaiar yapmaktadır. (*) Sabah-24 Mart 1994 Ali Rıza Kanüfûn 'Dohnn gerçekfiyatı 20.800 lira' ve Cumhuriyet- 4 Ekim 1969 tarihli Özgen Acar'ın 'Para Nereye Gidiyor? 'başlıklıyazılanndan bazı bölünüeraşa- ğtya çıkarnlmıştır. Prof. Anne O. Krueger ması ile tasarruf edilen miktann (bu sanayideki yaklaşık 30.000 dolarlık -yaklaşık 900 milyon TL- ücrete kıyasla) yılda 180.000 dolar (yaklaşık 5.4 milyar TL) oldugu saptandı. Çoğurtufc oy kulamrfcen ç*arn on pfanda tutuyor Çoğunluk oyunu kullanırken ilk anda kendi çı- kariannı ön plana almakta ve "kendileri için bir şeyfcr yapan" siyasileri tutmaktadır. Fiyatlann dengede tutulması, töplumun kaldıracağı bir eko- nomik gelişmenin sağlanması ve üretim artışt tü- ründe sorunlar bu kişiler için pek de önemli sa- yılmadığı gibi iyice kavrandıgı da söylenemez. Dahası, özel çıkarlan etkileyen (ve kamu çıkarla- nna ters düşen) siyasalann birçoğu son kerte kar- maşık olup, bunlann çıkar çevrelerini ve toplum refahını nasıl etkilediğini anlamak bile belli bir güç gerektirir. Yeniden seçilme derdine düşen si- yasiler, daha çok, sosyal sigorta ödemelerinin yükseltilmesi, vergi oranlannın düşürülmesi gibi kendilerine oy sağlayacak konulara eğilirler ve lobilerin beklentilerine yanıt vermeye çalışırlar. Özel çıkarlara hizmet eden, gümrük tarifeleri, kimi sanayi dallanna devlet yardımı gibi siyasa- lann giderek daha yaygınlaşması ve devlet harca- malannın altyapı ve topluma yönelik yatınmlar yerine aktanmlara akıtılması yaşam standartlan- nın düşmesine ve büyüme hızının azalmasına yol açmaktadır. Ancak, "Özel çıkar siyasalan"nın or- taya çıkışının etkileri başta gözle görülmeyecek denli azdır. Hava koşullanndaki farklılıklar, ev- rensel koşullardaki dalgalanmalar bu siyasalann etkisini anlaşılması güç bir duruma getirir. Sosyal sigorta, işsizlik sigortası, çocuk yardı- mı, gümrük tarifeleri belirlenir belirlenmez, daha Günümüzde demokratik bir ortamda uygun ekonomi siyasalan oluşturma mücadelesi ürkütücü boyutlara ulaşmıştır. Kimi çıkar gruplan için ekonomi kararlan etkileme açısından elverişli ortamlar hızla çoğalmış, 'kamu yaran' ile özel çıkarlannı kollayan lobici siyasi baskılan arasındaki çatışma da giderek yoğunlaşmıştır. çok çıkar sağlamak için baskılar yogunlaşır. Si- yasiler bu baskıya tepki gösterdikçe, ekonominin "çekişi" azalır ve zamanla büyüme hızı giderek düşer. Siyasilerin bu eğilimi tersine çevirme güçleri kısıtlı olsa bile, kimi Batı demokrasileri bu siya- salann dallanıp budaklanmasına karşı tepki gös- teriyor. Başkan Reagan döneminde Amerika'da kimi düzenleyici siyasa kararlan bozulmakla bir- iikte, aktanmlann devlet gelirlerinden çok daha hızlı artış göstermesi hala ülkenin en önemli so- runu olarak gündemde. 80'li yıllarda Yeni Zelan- dalılar, sanayileşmiş ülkeler arasında en fazla ayarlamanın yapıldığı, temel düzeltimler yoluna en çok gidilen ekonominin kendi ekonomileri ol- duğunu anladı. Şimdi ise, daha önceki siyasalar- dan "anmp" daha yüksek bir büyüme hızına ulaş- maya çalışıyorlar. Batı demokrasileri için yaşam ölçütleri zaten yüksek oldugundan bir miktann "boşaginnesi m si- neye çekilebilir. Merkezi planlamadan demokra- tik sürece geçmekte olan ekonomilerde ise hazır çıkar elde etme yolunda istekler çoğalır (bu ara- da özellikle değişime karşı direnme görülür) ve geçiş döneminin sağlıksız bir biçimde uzamasına neden olur. Gelişmekte olan ülkelerde, hızlı bü- yümeye yönelik siyasalann benimsenmesi yolun- da verilen mücadele son derece büyüktür. Önümüzdeki binyıla dogru ilerlerken, özel çı- kargruplannın istekleriyle töplumun çıkarlan ara- sında bir denge kurmaya çalışılmalıdır. Bu alan- da atılacak ilk adım, siyasalara "sa>damnk''ka- zandırmanın yollannı araştırmak olacaktır. Böy- lece, oy kullananlar belli siyasalardan kimlerin zararlı kimlerin kazançlı çıkacağını daha iyi kes- tirebilir. Özel çıkarlar lehine devlet müdahalesinin uy- gun düzeyde olmasını sağlamak için çoğunluğun görüş birliği aranmalı, ekonomi siyasalannın be- delinin seçmenlerce iyice kavranabilmesi için ye- ni yöntemler bulunmalıdır. Yarın: Çin Uluslararası Çalışmalar Enstitüsü Başkanı Yang Chengxu Dolarm gerçek fiyatı 20,800 Lira ALİ RIZA KARDÜZ Dolar dün 25 bin 300 liradan satıhyordu... Hal- kımız da fıyatını ucuz bulup kapışıyordu. Çok ki- şi de dolar fiyatının daha da artması gerekecegini söylüyordu... Aslına bakarsamz dünkü fiyat 25.300 dolar fiyatı pahalı bir fiyat idi. Dolann şu günler- de normal fiyatı olarak 20.800 liradan daha fazla bir fıyatla satılmaması gerekiyordu. Bu 20.800 ra- kamı nereden çıktı. Dolarneden bu fiyatla satılma- lı? Ben bugün size bunlan anlatacağım. Türkiye'de döviz fiyatlan sabitken, döviz fiyat- lannı uzun aralarla devlet belirlerken, "AcabaTürk Lirası'nın gerçek fiyatı nedn-?"diye merak eden ik- tisatçılar kendilerine göre hesaplamalarla bunu iz- lemeye çalışırdı. TÜSlAD Araştırma Grubu için araştırma yapan merhum hocamız Prof. Dr. Demir Demirgil ve onun çömezi Dr. Güngör Uras, 1970 yılından 1980 yılına kadar, "Tûridve'de gerçek dö- viz kunı"nu hesaplayıp TÜSİAD yayınlannda neş- rettiler. Amerikalı hanım Profesör Anne Krueger bu basit modeli ilmi hale getırdi. Dünya Bankası adına Türkiye üzerine çalışma yapan Prof. B. Ba- laşsa bu hesaplan dünyaya duyurdu. Demirgil ve Uras çok basit bir hesaplama ile Türkiye'de belli bir dönemde ABD Dolan'nın teorik olarak kaca sa- tılması gerektiğini açıkhyorlardı. Hesabın esası şöyle idi: Belli bir.tarihte, ABD Dolan'nın Türk Lirası karşıhğının dengede ve gerçek olduğunu ka- bul ediyorlardı. O tarihten sonra, Türkiye'deki fı- yat artış oranını belirliyorlardı. Türkiye'deki fiyat artış oranından, ABD'deki fi- yat artış oranını düşüyorlardı. Türk Lirası'nın de- ğerini, o belli dönem için, en az o oranda düşür- düklerinde 'Gerçek Döviz Kuru' dedikleri teorik kur rakamını buluyorlardı. Boğazıçi Üniversitesi'nde Prof. Dr. Demir De- mirgfl ile aynı kürsüde çalışan Tansu Çiller, bu sö- züneettiğimçalışmalantopladı, "DünyadaveTür- Idye'de Kur Politikalan ve Sorunlan" başlığı altın- da, Istanbul Sanayi Odası için bir araştııma haline getirdi. Bu araştırmayı da Istanbul Sanayi Odası 1983 yılında bastırdı. (Araştırma Dairesi Yayın Sayısı 13,138 sayfa). Bunlan neden anlatıyorum? Tansu Hanım bir zamanlar 'gerçekçi kur'un ne ol- duğunu okumuş, ya7mıştı... Herhalde geçen zamanda okuduklannı yazdıklannı unutmuş (...) 24 Mart 1994. SABAH Para nereye gidiyor? ÖZGEN ACAR Anne Krueger, Amerikalı bir bayandır. Bu Amerikalı bayanın öteki soydaşlanndan far- kı bir iktisat profesörü oluşudur. Kendisi Minnesota Universitesi 'nde iktisat ders- leri verir. Bayan Krueger kısa bir süre önce Tür- kiye'de idi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın bir odasında hanl hanl çalışmakta ve bir rapor hazır- lamaktaydı. Raporunun ya da araştırmasının konu- su Türk Lirası'nın değeri ile ilgiliydi. Bayan Pro- fesör Türk ekonomisini yakından tanımaktaydı. 1958 devalüasyon karan sırasmda da Türkiye'dey- di ve yine aynı nitelikte bir araştırma yapmıştı. Kendisinin çalışmalannı bağlı bulunduğu üni- versıte ile Amerikan Yardım Teşkilatı (AID) fi- nanse ediyorlardı. Amerikalı Profesör, araştıraıalannı yakın bir geçmişte tamamlayarak raporunu hazırladı. Ra- pordâ 10 sanayi projesi ele ahnıyordu. Bu projelerin üretim maliyetleri ile aynı madde- lerin ithal fiyatlan kıyaslanıyordu. Dolan 9 lira olarak kabul eden bayan Krueger'e göre lOyerli sanayi projesinin üretimi hiçbir şekilde karlı olmuyor- du. Çünkü, aynı üretim maddelerinin Türkiye'ye ithali daha ucuza mal oluyordu. Amerikalı profesör bir an için dolann değerini 13.50 lira olarak farz etti ve aynı hesabı bir de bu rakama göre yaptı. Bu 10 projeden ancak dördü kendilerini kurtarabiliyor, geri kalanlar ise ithala- tın ucuzlugu dolayısıyla zararlı çıkıyorlardı. Bayan Profesör bu kez dolann değerini 15 lira olarak düşündü, karlı duruma geçen, yerli sanayi- nin sayısı 13'eçıkıyorlardı. Demek ki 'dolann değeri 15 lira ya da 15 lira- nın az üstünde olursa' yerli sanayi 'kar' edebile- cekti. Amerikalı bayan profesör Anne Krueger'in gizlenen çalışmasının sonucu özetle böyleydi. Bu çalışma, Türk Lirası'nın değerini korumakla gö- revli Türk yetkilileriyle biriikte AID gibi yabancı kuruluşlara da veriliyordu. Bayan Krueger gibi daha birkaç yabancı profesör ve iktisatçının aynı konu üzerinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasf nın Ulus'taki büyük binasında çalıştıklan da biiinmekteydi... (....) 4 Ekim 1969, CUMHURİYET Y A Y I N H A K K I C u m h u r i y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇÎ Gömütlükte Gâvur Eziyeti... Çocukken, kurtla kuzu masalı anlatmayı çok severmişim. Ma- salımda kurt, kuzuyu hiçbir zaman yiyemezmış. - Bitir artık şu masalı! deseler de ı-ıh.. Kurt, kuzuya "Suyumu bulandırıyorsun!" mu ne demtş, ye- mek için üstüne yürümüş ya, kuzuyla kurdun kovalamacası da, işte o zaman başlamış. Kurt kovalıyor, kuzu hemen kayanın ar- kasına saklanıveriyor. Kurt, dili bir karış uzamış. kayanın arka- sındaki kuzuyu yakalamak için sessızce yaklaşıyor, ama o ne? Kuzu, pıt pıt pıt, bir başka kayanın arkasına saklanıveriyor. Ma- salımı anlatırken, kimi gülüyor, Emin Amcam tamsını koyuyor: - Belki ben görmem, bu çocuk yazar olacak! Evde konuşulanlara kulak kesilır, kaçırmamaya çalışırdım. Babamın anlattıkları, bugün gibi kulağımdadır. Anlatırdı: "Adamın biri lağım işçisiymiş. Işini bitirip evine giderken, kendi kendine: 'Seni boktan boka sokarım!' diye söylenirmiş. Yanından geçen biri, bu sözleri duymuş: - Niye öyle konuşuyorsun? Zaten şimdi lağımdan çıkmadın mı? diye sormuş. - Hıh, diye karşılık vermiş adam, o bir şey mi? Ben şimdi evi- me gider, bir güzel yıkanır, temızlenirim. Demem o değil; ciğeri beş para etmez bir adam gelir, olmadık bir laf eder, asıl boktan boka girmek odur!" Her şey usuma gelirdi de, gömütlükte "gâvur eziyeti" gelmez- di. 27 Mart seçimlerihde, şapşal solcuların oyları bölmelerı so- nucu işbaşına gelen Ankara Belediye Başkanı, eskı MHP'lı, şim- di RP'li M.G., 27 Mart seçimlen öncesınde Karşıyaka gömütlü- ğünde (mezarlık) çalışan sol eğilimli kişilen Cebecı gömütlüğü- ne sürdü. Eski MHP'Iİ, şimdi RP'li M.G., 27 Mart seçimleri öncesinde Karşıyaka Gömütlüğü'ne yakın Mermerciler Sitesi'- nde yaptığı bir konuşmada: - Alnı secdeye gelmeyen insanlan ben, Mezarlıklar Şube Mü- dürluğu'nde tutmayacağım! mı ne demişti? Diyelim, Karşıyaka gömutlüğünde çalışan ışçilerin, kamu görevlilerinin kimi Alevi, solcu kişiler. Bunlar yıllardan ben düşüncelerini, eğilimlerini saklamamış, söyleyegelmtşler. 27 Mart seçimlerinde, yapılmayan kalmamış gibi miydi? Kol- tuk altlarında çok hacılann "Haç"ı çıktığı gibi, kimi çarşaflı da oy hırsızlığı yapmış mıydı? Neden olmasın? Kim çarşafını açıp ba- kabildi onun? SHP'liler de sandıklarına sahıp çıkmadılar, gerıci- lerin bir güzel oyunlarına geldiler. Neyse, yaranın o yanını deşmeyelim. Şimdi, DSP, CHP'den adaylık koyup, sola seçimle- ri yitirttikten sonra bir şey olmamış gibi gezinmelerine şaşıyo- rum. Ben olsam, utanırdım! Yerel seçimlerden sonra, Ankara Beledıyesi'nde de kıyımlar başladı. Üst düzeylerde kim varsa, görevlerinden alındı, demok- rat nitelikli insanlann tümünü zor ışlere dağıtmaya başladılar. Kimisinede "Çalışmıyorsun!"diye, "Suyumu bulandırıyorsun!" gibisinden saçma sapan soruşturmalar başlatıldı. Efendim, gö- mütlükte verilen iş/er yapılmıyordu. Gömütlükte işler ne mi ola- bilir? Süpürge, çapa, gömütlükteki otları dışan götürme, oranın temızliğı... Karşıyaka gömütluğü 990 dönümlük bir yerken, sonradan Ive- dik Köyü'ne doğru eklenen bölümle biriikte 2200 donume çık- mıştı. Buranın 8-10 kışıyletemizlenmesiolanaksızdı. Daha önce, aynı yerde masada çalışanları "temızlik isçisi" yaptılar. Buroda çalısanlar, ellerınde süpurge, çapa, kürek, gömütluğü temizle- meye, süpürmeye başladılar. Bu kurek cezası gıbı bir ceza mıy- dı? M.G. bir sabah saat 06.00'da gelıyor: - Niye buralarpis? Başbuğ'un eski adamı ya, cart curt etmeyi sever mi ne bıle- yim? Ikide bir demeç verir: - Yirmi, yırmı beş kişiyı mezarlıktan atacağım! fşçiler, görevlerinden alınıp temızlik ışçısi yapılanlar bekleşi- yorlar: - Acaba bjzi ne zaman işten atacak?diye. Soruşturmalar onun için "Suyu bulandırdın!" soruşturmaları. "Sokaklann süpürül- mediği, mezarlığın bakımsız olduğu anlaşılmıştır. Sokaklann neden temız olmadığı konusunda savunmanızı..." Gömütlüklerin desokakları varmış, yeni öğrendim. Oysa, sürülenlerin ne yetkileri olabılır? Onların başında yöne- ticileri, şefleri, çavuşları yok mu? Neden onlara sorulmuyor? 27 Mart seçimlerinden önce böyle değıldı. ışyerlerınde bir denge vardı. Gömutlüklerde de, sağcısı, solcusu, Alevisi, Sünnisi, Kür- dü, Lazı bir arada çalışırlardı. M.G. geldikten sonra başladı kamplaştırma. Cebeci gömütlüğündeki sağ görünümlüler Karşı- yaka'ya verildiler. Alevıler, sol eğılimlıler de Cebeci'ye. Karşı- yaka'ya gidenler MHPye, RP'ye. ANAP'a oy vermiş olanlar. Çaycıya dek gıtti mi? Bunlar yenı ışe gırmış olanlar. Sol görüşlü- leri de oradan alıp Cebeci gömütlüğüne.. Hem de "Çalışmıyor- sunuz" diye kulplar takarak. Cebeci'ye sürülenler, Genel-iş Sendıkası'na uye ışçıler. Ge- nel-iş, DİSK'e bağlı. Sendika henüz yetkiyi almadı, 17 Ağustos'ta yetkilı olup olmadığı belli olacak. işçiler ise, ne olacaklarının ta- sasında. Çoluk çocukları var. M.G. bunları da işlerinden atıp, MHP eğilimleri mi işe almak ıstıyor? Ocutup (rahatsız edip) isti- faya mı zorluyor? Belediye'de çalışan MHP'lı militanlar, parklar- da, bahçelerde kebap yapıyorlar! Gömütlükte, zulüm yapılıyor insanlara, "gavureziyeti"yapıh- yor. Düşüncelerine, inançlarına göre ayrılıyor insanlar. Buna M.G.'nin gücü yeter mi? Yetmez. insanlara. düşünceleri ayn ol- sa da, "Sen şu yana, sen şu yana " denmemeli. Onlar, bir saygı bir sevgiyle birbirlerine yaklaşabilmeli. "Gavur eziyeti"ne bir örnek: örneğin, Cebeci gömutlüğünde temizlik yapılıyor. Rüzgar bi r yandan esıyor, isçiler rüzgarı arka- larına alarak süpürmeye başlasalar, toz yutmayacaklar. Başla- rındakini uyarıyorlar: - Sokağın karşısından başlasak toz yutmayız! - Hayır, buradan başlanacak. Rüzgara karşı süpüreceksiniz. Ben öyle emiraldım! Çapa yapılıyor. Öğleden önce şurası, öğleden sonra burası çapalanırsa, güneşte kalmmayacak. Ağaçlann gölgesinden ya- rarlanılabilecek.. - Hayır, diyor çavuşlar; belli, kasıtlı bir eziyetçabası var. Yirmi-otuz yıldır çalısanlar, böyle eziyet görmemişler. (Not Yazıda geçen Gâvur eziyeti" deyımıyle "Hırıstıyanlığın" bir il- gisi yok, burada "acımasız"anlamına kullanıldı.) * • * Gûl llbay'a: Ali Yüco, size istediğiniz kitapları bıraktı, Cumhu- riyet bürosundan alabilirsiniz. M.E. BULMACA SOLDANSAĞA: 1/ Japonlann ulusal dini. 2/ Yaşam... Peygamber- leri Hud'u dinlemedikleri için Tann tarafından yok edilen kavim. 3/ Baryum elementinin simgesi... Burun boşluğu ile orta kulağj birleştiren boru bi- çimindeki yol. 4/ Süzgeç, 6 kevgir. 5/Yapamayacağı 7 bir işe girişmek. 6/ Hz. Muhammed'i övmek ve 8 ondan şefaat dilemek o amacıyla yazılan kaside. 1 2 3 4 7/ Türkiye'nin plaka işareti... Af- rika'da yaşayan bir antilop... Bir soru eki. 8/ Doğu Karadeniz dağ- lannın yüksek kesimlerinde yay- gın geçici kırsal yerleşme... İzmir yakınlanndaki ünlü antik kent. 9/ Vücuttaki AIDS virüsünü sapta- makta kullanılan test... Maksün Gorki'nin bir romaru. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür hamur tatlısı. 2/ Aruz öl- çüsünde kısa okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için uzatma... Yapmaakh davra- nış. 3/ Çıplak vücut resmi... Başlangıçta yer alan... Olumsuzluk belirten bir önek. 4/ Tekelci kapitalizme özgü şirketler birliği... Bir kümes hayvam. 5/ Çabuk yazmaya elverişli bir yazı sistemi. 6/ Davanın görüldüğü mahkemeye gönderilmek için başka bir yerde bulunan tanığın oradaki mahkemece ifadesinin abnması. 7/ Birdevleti ya da kuruluşu simgeleyen resim, şekil ya da harf... Bir nota. 8/ Bir mastareki... Faktör. 9/ Bulgur ya da pirinç döv- mek için kullanılan dibek... Bir peygamber.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle