Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/ •
SAYFA CUMHURİYET 9AĞUSTOS1994SAU
10 DIZIYAZI
Dünya Bankası eski başkan yardımcısı Prof. Anne Krueger Cumhurİyel için yazdı
Ekonomıksiyasa saydamlaşmalı
T
oplumlar ve ekonomiler her geçen
gün daha karmaşık duruma geldi-
ğinden, demokratik bir ortamda
uygun ekonomi siyasalan oluştur-
ma mücadelesi ûrkütücü boyutlara
ulaşmıştır. Kimi çıkargruplan için
' ekonomik kararlan etkileme açısından elverişli
' ortamlar hızla çoğalmış, "kamu yaran" ile özel
' çıkarlannı kollayan lobici siyasilerin baskılan ara-
\ sındaki çatışma da giderek yoğunlaşmıştır.
t " Bir yüzyıl önce, ulaşım maliyetlerinin yüksek-
\ liği, iletişimin daha yavaş olması ve daha başka
â etmenlerden ötürü ekonomik etkinlik yalnızca
j,'ürerim alanına yakın olan tüketiciye yönelikti.
< Birden çok köy ya da kasabayı içine alan ekono-
j mik etkinliğin oranı son kerte küçüktû. Bu neden-
; le, ekonomik yaşamın büyük bir bölümü ulusal
| ekonomi siyasalanndan uzak kalıyordu. Yalnızca
-küçük bir bolüm devlet işleriyle yakından ilgili\ -
di ve ekonomi siyasalannın oluşturulması da ço-
r gunlukla seçkin bir kesime bırakılmıştı. Sıradan
} vatandaşlar da bu siyasalardan etkilendikleri hal-
J^ de bunun ayırdına bife varamıyorlar, herhangi bir
olayda iyi bir biçimde temsil edilmiyorlardı.
0 günden beri ulaşım ve iletişim maliyetleri
düştüğünden, giderek ekonomik bütûnlük sağlan-
dı. Ekonomik etkinlikler de, farklı ülkeler ve ül-
ke içindeki farklı bölgelerdeki şirketler ve mes-
lekler arası bağımlılığın artmasıyla giderek daha
karmaşık duruma geldi. Dahası, temsilci hükü-
metlerin egemen olması, eğitim ve bireyin bilinç
düzeyinin yükselmesiyle siyasiler üzerindeki bas-
kı da giderek arttı. Sonuç olarak, ekonomik ka-
i rarlar üzerindeki siyasal baskılar her zamankin-
i-den çok daha fazla oldu.
'l Önümüzdeki binyıla doğru
ilerlerken, özel çıkar gruplannın
istekleriyle töplumun çıkarlan
arasında bir denge kurmaya
çalışılmahdır. Bu alanda atılacak
ilk adım, siyasalara 'saydamlık'
kazandırmanın yollannı
araştırmak olacaktır. Böylece,
oy kullananlar belli siyasalardan
kimlerin zararlı kimlerin
kazançlı çıkacağını daha iyi
'r kestirebilir.
| Fransız toplumbilimci Mkhel Crozier'nin an-
• lattığı öykfi bu değişimi çarpıcı bir biçimde göz-
ler önüne sermektedir. Crozier, 1890'larda Paris
Belediye Encümeni'nin bir aylık biı düşünme ve
inceleme süresinden sonra metro yapımına karar
verdiğini bildirir. 1950'lerde ise, tam tersine, met-
ronun birkaç kilometre uzatılması ile ilgili öneri
bile yoğun baskıyla karşılanır. Metronun uzatıl-
ması ve yeni yolboyu ile ilgili karar, bireylerin,
farklılığın doğuracağı sonuçlann ayırdında olma-
lan nedeniyle, ancak yıllar süren tartışma ve in-
celemeler sonucu alınır. Crozier, karar alma süre-
cinin, bilgi ve eğitim düzeyinin çok daha yûksek
olmasına karşın 50'li yıllarda 1890'lara kıyasla
daha güçlükle yürüdüğünü dile getirir. 6O'lı yıl-
larda bile rastlanan bu olguyu "Ban demokrasisi-
nin bunahmı" olarak adlandınr.
Crozier'in sözünü ettiği türde baskılar giderek
artmakta, uluslararası ticaret, sanayi dûzeni, sos-
yal sigorta ve daha nice konuda etkisini göster-
mektedir. Seçmenler, (altyapının korunması ve
yatınm amaçlanndan çok, aktanm için) devlet
harcamalannın arttınlmasını, vergilerin düşürül-
mesini istemekte, enflasyon konusunda baskı yap-
maktadır. Lobiler, temsil ettikieri gruplar için özel
isteklerde bulunmaktadır. Sonuç olarak yapılan
her harcama bundan yararlanan gruba çıkar sağ-
lamakta, ancak genelde (enflasyonu düşürecek ve
büyük olasılıkla daha verimli birekonominin ger-
çekleştirilmesine neden olacak) seçenek bir eko-
nomi siyasasının insanlar üzerinde yapacagı ha-
sardan çok daha fazla zarar vermektedir. Reform
önerileri yapıldığında, çok sayıda kişinin yarar
sağlayacağını bile bile, bunlardan zarar göreceği-
ne inanan bir kitle öneriye derhal karşı çıkmakta,
ya da yeterince desteklememektedir.
Bu tür sorunlara sanayileşmiş ülkelerde çokça
rastlanmaktadır. Fransız çiftçiler devletin kendi-
lerine verdiği büyük miktardaki para yardımının,
dünya GSMH 'sinde 200 milyar dolarlık (yaklaşık
6 katrilyon) bir artış sağlaması beklenen ticaret an-
laşmalannın Uruguay bölümünde kullanılmak
üzere az miktarda bir kesinti yapılmasına bile kar-
şı çıkmışlardı. Amerikalı şeker üreticileri, Clin-
ton yönetimi araya girmemiş olsaydı başansız-
lıkla sonuçlanacak olan NAFTA Sözleşmesi'ne
karşı koymuşlardı. 80'li yıllann başında Ameri-
kan otomotiv sanayiinde yüksek gürnrük uygula-
Knıeger özel çıkar gruplannın, ekonomik kararlar üzerindeki çıkarcı etkilerini anlaürken, Fransız toplum bilimci Michel Crozier'in Paris
Metrosu'yia ilgili bir aktanmına yer veriyor. 1890'larda Paris Belediyesi bir ayhk düşünme ve incelemeden sonra metro yapımına karar verir.
1950'lerdie ise metronun birkaç kOometre uzatılması karan ancak yıllar süren tarnşmalardan sonra ahnabilir. Çünkü devreye çıkarlar girmistir.
Portre
Dgi alanı gelişmekte olan ülkeler
Yaşlan 55'Ierin üzerindeki
Türk ekonomistleri, Merkez
Bankacılan ve Devlet Planla-
macılan Anne O. Krueger'i
çok iyi tanırlar. (*)
Oberlin Koleji'nden mezun
olduktan sonra 1958ye Wis-
consin Oniversitesi 'nde dokto-
rasmı tamamlayan Krueger,
Minnesota Üniversitesi'nde
uzunca bir süre ekonomi pro-
fesörü olarak çalıştı.
Öğreticiliğinin yanı sıra
ABD'nin AID adlı yardım ör-
gütü, ABD Hazinesi, Harvard
Universitesi Uluslararası Kal-
kınma ve Ulusal Bilim Vakfi
gibi kuruluşlardan başka pek
çok özel ve kamu kurumuna
danışmanJık yaptı. 1982 yılında Dünya Banka-
sı'nda Ekonomi ve Araştırma Bölümü Başkan
Yardımcılığını 1987'ye kadar sürdürdü. Daha
sonra Duke Üniversitesi'nde ekonomi profesör-
lüğü yaptı, Temmuz 1993'te Stanford Universi-
tesi Ekonomi Bölümü'ne geçti.
Şu anda çeşitli Amerikan kuruluşlanna danış-
manlık da yapmakta olan Prof. Anne O. Krueger
1984'te Ulusal Bilim Akademisi'nin Robertson,
1990 Kiel Enstitüsü Dünya Ekonomisi Bem-
hard-Harms, aynı yıl Kuzey Carolina Üniversi-
tesi'nin Kenan Vakfi, 1993 Seidman ödüllerini
aldı. Amerikan Sanat ve Bilim Akademisi'nin
Ekonometri VaJcfi'nın kıdemli üyesi oldu.
Aynca Hacettepe Oniversitesi ile Washing-
ton'dakı Georgetovvn üniversi-
teleri kendisine onursal doktor
unvanını verdiler.
Prof. Krueger, kalkınmakta
olan ülkelerdeki reformlan ir-
deleyen çeşitli ekonomi kitap-
İan yazdı. Buniardan biri olan
ve Okan H. Aktan ile biriikte
yazdığı 'Swimming Against
the rıde: Turkfah Trade Re-
form in the 1980's - Gdgtte
Karşı Yüzmek: 1980'tenk
Türk Dış TicaretRcformu' ad-
lı kitabı 1992 'debasıldı.
Türkiye'den başka Kore,
Hindistan, Meksika, Brezilya,
Papua Yeni Ginesi'nde ulusla-
rarası ticaret ve ekonomik kal-
kınrna sorunlan üzerinde ça-
lışmalar yaptı. Avustrajya, Stockholm, Paris. Bo-
gaziçi, Nortwestern üUniversiteleri ile Massac-
husetts Teknoloji Enstitüsü'nün 'Konuk Profe-
sörü'dür.
Prof. Krueger, şu günlerde daha çok kalkın-
makta olan ülkelerde siyasal reformlar, siyasal
ekonomi ve siyasabiçimlendirmesi ile ABD'nin
kalkınmakta olan ülkelere yönelik ekonomi si-
yasası üzerine araştırmaiar yapmaktadır.
(*) Sabah-24 Mart 1994 Ali Rıza Kanüfûn
'Dohnn gerçekfiyatı 20.800 lira' ve Cumhuriyet-
4 Ekim 1969 tarihli Özgen Acar'ın 'Para Nereye
Gidiyor? 'başlıklıyazılanndan bazı bölünüeraşa-
ğtya çıkarnlmıştır.
Prof. Anne O. Krueger
ması ile tasarruf edilen miktann (bu sanayideki
yaklaşık 30.000 dolarlık -yaklaşık 900 milyon
TL- ücrete kıyasla) yılda 180.000 dolar (yaklaşık
5.4 milyar TL) oldugu saptandı.
Çoğurtufc oy kulamrfcen
ç*arn on pfanda tutuyor
Çoğunluk oyunu kullanırken ilk anda kendi çı-
kariannı ön plana almakta ve "kendileri için bir
şeyfcr yapan" siyasileri tutmaktadır. Fiyatlann
dengede tutulması, töplumun kaldıracağı bir eko-
nomik gelişmenin sağlanması ve üretim artışt tü-
ründe sorunlar bu kişiler için pek de önemli sa-
yılmadığı gibi iyice kavrandıgı da söylenemez.
Dahası, özel çıkarlan etkileyen (ve kamu çıkarla-
nna ters düşen) siyasalann birçoğu son kerte kar-
maşık olup, bunlann çıkar çevrelerini ve toplum
refahını nasıl etkilediğini anlamak bile belli bir
güç gerektirir. Yeniden seçilme derdine düşen si-
yasiler, daha çok, sosyal sigorta ödemelerinin
yükseltilmesi, vergi oranlannın düşürülmesi gibi
kendilerine oy sağlayacak konulara eğilirler ve
lobilerin beklentilerine yanıt vermeye çalışırlar.
Özel çıkarlara hizmet eden, gümrük tarifeleri,
kimi sanayi dallanna devlet yardımı gibi siyasa-
lann giderek daha yaygınlaşması ve devlet harca-
malannın altyapı ve topluma yönelik yatınmlar
yerine aktanmlara akıtılması yaşam standartlan-
nın düşmesine ve büyüme hızının azalmasına yol
açmaktadır. Ancak, "Özel çıkar siyasalan"nın or-
taya çıkışının etkileri başta gözle görülmeyecek
denli azdır. Hava koşullanndaki farklılıklar, ev-
rensel koşullardaki dalgalanmalar bu siyasalann
etkisini anlaşılması güç bir duruma getirir.
Sosyal sigorta, işsizlik sigortası, çocuk yardı-
mı, gümrük tarifeleri belirlenir belirlenmez, daha
Günümüzde demokratik bir
ortamda uygun ekonomi
siyasalan oluşturma mücadelesi
ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.
Kimi çıkar gruplan için
ekonomi kararlan etkileme
açısından elverişli ortamlar hızla
çoğalmış, 'kamu yaran' ile özel
çıkarlannı kollayan lobici siyasi
baskılan arasındaki çatışma da
giderek yoğunlaşmıştır.
çok çıkar sağlamak için baskılar yogunlaşır. Si-
yasiler bu baskıya tepki gösterdikçe, ekonominin
"çekişi" azalır ve zamanla büyüme hızı giderek
düşer.
Siyasilerin bu eğilimi tersine çevirme güçleri
kısıtlı olsa bile, kimi Batı demokrasileri bu siya-
salann dallanıp budaklanmasına karşı tepki gös-
teriyor. Başkan Reagan döneminde Amerika'da
kimi düzenleyici siyasa kararlan bozulmakla bir-
iikte, aktanmlann devlet gelirlerinden çok daha
hızlı artış göstermesi hala ülkenin en önemli so-
runu olarak gündemde. 80'li yıllarda Yeni Zelan-
dalılar, sanayileşmiş ülkeler arasında en fazla
ayarlamanın yapıldığı, temel düzeltimler yoluna
en çok gidilen ekonominin kendi ekonomileri ol-
duğunu anladı. Şimdi ise, daha önceki siyasalar-
dan "anmp" daha yüksek bir büyüme hızına ulaş-
maya çalışıyorlar.
Batı demokrasileri için yaşam ölçütleri zaten
yüksek oldugundan bir miktann "boşaginnesi
m
si-
neye çekilebilir. Merkezi planlamadan demokra-
tik sürece geçmekte olan ekonomilerde ise hazır
çıkar elde etme yolunda istekler çoğalır (bu ara-
da özellikle değişime karşı direnme görülür) ve
geçiş döneminin sağlıksız bir biçimde uzamasına
neden olur. Gelişmekte olan ülkelerde, hızlı bü-
yümeye yönelik siyasalann benimsenmesi yolun-
da verilen mücadele son derece büyüktür.
Önümüzdeki binyıla dogru ilerlerken, özel çı-
kargruplannın istekleriyle töplumun çıkarlan ara-
sında bir denge kurmaya çalışılmalıdır. Bu alan-
da atılacak ilk adım, siyasalara "sa>damnk''ka-
zandırmanın yollannı araştırmak olacaktır. Böy-
lece, oy kullananlar belli siyasalardan kimlerin
zararlı kimlerin kazançlı çıkacağını daha iyi kes-
tirebilir.
Özel çıkarlar lehine devlet müdahalesinin uy-
gun düzeyde olmasını sağlamak için çoğunluğun
görüş birliği aranmalı, ekonomi siyasalannın be-
delinin seçmenlerce iyice kavranabilmesi için ye-
ni yöntemler bulunmalıdır.
Yarın: Çin Uluslararası Çalışmalar
Enstitüsü Başkanı Yang Chengxu
Dolarm gerçek fiyatı 20,800 Lira
ALİ RIZA KARDÜZ
Dolar dün 25 bin 300 liradan satıhyordu... Hal-
kımız da fıyatını ucuz bulup kapışıyordu. Çok ki-
şi de dolar fiyatının daha da artması gerekecegini
söylüyordu... Aslına bakarsamz dünkü fiyat 25.300
dolar fiyatı pahalı bir fiyat idi. Dolann şu günler-
de normal fiyatı olarak 20.800 liradan daha fazla
bir fıyatla satılmaması gerekiyordu. Bu 20.800 ra-
kamı nereden çıktı. Dolarneden bu fiyatla satılma-
lı? Ben bugün size bunlan anlatacağım.
Türkiye'de döviz fiyatlan sabitken, döviz fiyat-
lannı uzun aralarla devlet belirlerken, "AcabaTürk
Lirası'nın gerçek fiyatı nedn-?"diye merak eden ik-
tisatçılar kendilerine göre hesaplamalarla bunu iz-
lemeye çalışırdı. TÜSlAD Araştırma Grubu için
araştırma yapan merhum hocamız Prof. Dr. Demir
Demirgil ve onun çömezi Dr. Güngör Uras, 1970
yılından 1980 yılına kadar, "Tûridve'de gerçek dö-
viz kunı"nu hesaplayıp TÜSİAD yayınlannda neş-
rettiler. Amerikalı hanım Profesör Anne Krueger
bu basit modeli ilmi hale getırdi. Dünya Bankası
adına Türkiye üzerine çalışma yapan Prof. B. Ba-
laşsa bu hesaplan dünyaya duyurdu. Demirgil ve
Uras çok basit bir hesaplama ile Türkiye'de belli
bir dönemde ABD Dolan'nın teorik olarak kaca sa-
tılması gerektiğini açıkhyorlardı. Hesabın esası
şöyle idi: Belli bir.tarihte, ABD Dolan'nın Türk
Lirası karşıhğının dengede ve gerçek olduğunu ka-
bul ediyorlardı. O tarihten sonra, Türkiye'deki fı-
yat artış oranını belirliyorlardı.
Türkiye'deki fiyat artış oranından, ABD'deki fi-
yat artış oranını düşüyorlardı. Türk Lirası'nın de-
ğerini, o belli dönem için, en az o oranda düşür-
düklerinde 'Gerçek Döviz Kuru' dedikleri teorik
kur rakamını buluyorlardı.
Boğazıçi Üniversitesi'nde Prof. Dr. Demir De-
mirgfl ile aynı kürsüde çalışan Tansu Çiller, bu sö-
züneettiğimçalışmalantopladı, "DünyadaveTür-
Idye'de Kur Politikalan ve Sorunlan" başlığı altın-
da, Istanbul Sanayi Odası için bir araştııma haline
getirdi. Bu araştırmayı da Istanbul Sanayi Odası
1983 yılında bastırdı. (Araştırma Dairesi Yayın
Sayısı 13,138 sayfa). Bunlan neden anlatıyorum?
Tansu Hanım bir zamanlar 'gerçekçi kur'un ne ol-
duğunu okumuş, ya7mıştı... Herhalde geçen
zamanda okuduklannı yazdıklannı unutmuş (...)
24 Mart 1994. SABAH
Para nereye gidiyor?
ÖZGEN ACAR
Anne Krueger, Amerikalı bir bayandır.
Bu Amerikalı bayanın öteki soydaşlanndan far-
kı bir iktisat profesörü oluşudur.
Kendisi Minnesota Universitesi 'nde iktisat ders-
leri verir. Bayan Krueger kısa bir süre önce Tür-
kiye'de idi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın bir
odasında hanl hanl çalışmakta ve bir rapor hazır-
lamaktaydı. Raporunun ya da araştırmasının konu-
su Türk Lirası'nın değeri ile ilgiliydi. Bayan Pro-
fesör Türk ekonomisini yakından tanımaktaydı.
1958 devalüasyon karan sırasmda da Türkiye'dey-
di ve yine aynı nitelikte bir araştırma yapmıştı.
Kendisinin çalışmalannı bağlı bulunduğu üni-
versıte ile Amerikan Yardım Teşkilatı (AID) fi-
nanse ediyorlardı.
Amerikalı Profesör, araştıraıalannı yakın bir
geçmişte tamamlayarak raporunu hazırladı. Ra-
pordâ 10 sanayi projesi ele ahnıyordu.
Bu projelerin üretim maliyetleri ile aynı madde-
lerin ithal fiyatlan kıyaslanıyordu.
Dolan 9 lira olarak kabul eden bayan Krueger'e
göre lOyerli sanayi
projesinin üretimi hiçbir şekilde karlı olmuyor-
du. Çünkü, aynı üretim maddelerinin Türkiye'ye
ithali daha ucuza mal oluyordu.
Amerikalı profesör bir an için dolann değerini
13.50 lira olarak farz etti ve aynı hesabı bir de bu
rakama göre yaptı. Bu 10 projeden ancak dördü
kendilerini kurtarabiliyor, geri kalanlar ise ithala-
tın ucuzlugu dolayısıyla zararlı çıkıyorlardı.
Bayan Profesör bu kez dolann değerini 15 lira
olarak düşündü, karlı duruma geçen, yerli sanayi-
nin sayısı 13'eçıkıyorlardı.
Demek ki 'dolann değeri 15 lira ya da 15 lira-
nın az üstünde olursa' yerli sanayi 'kar' edebile-
cekti. Amerikalı bayan profesör Anne Krueger'in
gizlenen çalışmasının sonucu özetle böyleydi. Bu
çalışma, Türk Lirası'nın değerini korumakla gö-
revli Türk yetkilileriyle biriikte AID gibi yabancı
kuruluşlara da veriliyordu.
Bayan Krueger gibi daha birkaç yabancı
profesör ve iktisatçının aynı konu üzerinde Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasf nın Ulus'taki büyük
binasında çalıştıklan da biiinmekteydi... (....)
4 Ekim 1969, CUMHURİYET
Y A Y I N H A K K I C u m h u r i y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇÎ
Gömütlükte Gâvur Eziyeti...
Çocukken, kurtla kuzu masalı anlatmayı çok severmişim. Ma-
salımda kurt, kuzuyu hiçbir zaman yiyemezmış.
- Bitir artık şu masalı! deseler de ı-ıh..
Kurt, kuzuya "Suyumu bulandırıyorsun!" mu ne demtş, ye-
mek için üstüne yürümüş ya, kuzuyla kurdun kovalamacası da,
işte o zaman başlamış. Kurt kovalıyor, kuzu hemen kayanın ar-
kasına saklanıveriyor. Kurt, dili bir karış uzamış. kayanın arka-
sındaki kuzuyu yakalamak için sessızce yaklaşıyor, ama o ne?
Kuzu, pıt pıt pıt, bir başka kayanın arkasına saklanıveriyor. Ma-
salımı anlatırken, kimi gülüyor, Emin Amcam tamsını koyuyor:
- Belki ben görmem, bu çocuk yazar olacak!
Evde konuşulanlara kulak kesilır, kaçırmamaya çalışırdım.
Babamın anlattıkları, bugün gibi kulağımdadır. Anlatırdı:
"Adamın biri lağım işçisiymiş. Işini bitirip evine giderken,
kendi kendine: 'Seni boktan boka sokarım!' diye söylenirmiş.
Yanından geçen biri, bu sözleri duymuş:
- Niye öyle konuşuyorsun? Zaten şimdi lağımdan çıkmadın
mı? diye sormuş.
- Hıh, diye karşılık vermiş adam, o bir şey mi? Ben şimdi evi-
me gider, bir güzel yıkanır, temızlenirim. Demem o değil; ciğeri
beş para etmez bir adam gelir, olmadık bir laf eder, asıl boktan
boka girmek odur!"
Her şey usuma gelirdi de, gömütlükte "gâvur eziyeti" gelmez-
di.
27 Mart seçimlerihde, şapşal solcuların oyları bölmelerı so-
nucu işbaşına gelen Ankara Belediye Başkanı, eskı MHP'lı, şim-
di RP'li M.G., 27 Mart seçimlen öncesınde Karşıyaka gömütlü-
ğünde (mezarlık) çalışan sol eğilimli kişilen Cebecı gömütlüğü-
ne sürdü. Eski MHP'Iİ, şimdi RP'li M.G., 27 Mart seçimleri
öncesinde Karşıyaka Gömütlüğü'ne yakın Mermerciler Sitesi'-
nde yaptığı bir konuşmada:
- Alnı secdeye gelmeyen insanlan ben, Mezarlıklar Şube Mü-
dürluğu'nde tutmayacağım! mı ne demişti? Diyelim, Karşıyaka
gömutlüğünde çalışan ışçilerin, kamu görevlilerinin kimi Alevi,
solcu kişiler. Bunlar yıllardan ben düşüncelerini, eğilimlerini
saklamamış, söyleyegelmtşler.
27 Mart seçimlerinde, yapılmayan kalmamış gibi miydi? Kol-
tuk altlarında çok hacılann "Haç"ı çıktığı gibi, kimi çarşaflı da oy
hırsızlığı yapmış mıydı? Neden olmasın? Kim çarşafını açıp ba-
kabildi onun? SHP'liler de sandıklarına sahıp çıkmadılar, gerıci-
lerin bir güzel oyunlarına geldiler. Neyse, yaranın o yanını
deşmeyelim. Şimdi, DSP, CHP'den adaylık koyup, sola seçimle-
ri yitirttikten sonra bir şey olmamış gibi gezinmelerine şaşıyo-
rum. Ben olsam, utanırdım!
Yerel seçimlerden sonra, Ankara Beledıyesi'nde de kıyımlar
başladı. Üst düzeylerde kim varsa, görevlerinden alındı, demok-
rat nitelikli insanlann tümünü zor ışlere dağıtmaya başladılar.
Kimisinede "Çalışmıyorsun!"diye, "Suyumu bulandırıyorsun!"
gibisinden saçma sapan soruşturmalar başlatıldı. Efendim, gö-
mütlükte verilen iş/er yapılmıyordu. Gömütlükte işler ne mi ola-
bilir? Süpürge, çapa, gömütlükteki otları dışan götürme, oranın
temızliğı...
Karşıyaka gömütluğü 990 dönümlük bir yerken, sonradan Ive-
dik Köyü'ne doğru eklenen bölümle biriikte 2200 donume çık-
mıştı. Buranın 8-10 kışıyletemizlenmesiolanaksızdı. Daha önce,
aynı yerde masada çalışanları "temızlik isçisi" yaptılar. Buroda
çalısanlar, ellerınde süpurge, çapa, kürek, gömütluğü temizle-
meye, süpürmeye başladılar. Bu kurek cezası gıbı bir ceza mıy-
dı? M.G. bir sabah saat 06.00'da gelıyor:
- Niye buralarpis?
Başbuğ'un eski adamı ya, cart curt etmeyi sever mi ne bıle-
yim? Ikide bir demeç verir:
- Yirmi, yırmı beş kişiyı mezarlıktan atacağım!
fşçiler, görevlerinden alınıp temızlik ışçısi yapılanlar bekleşi-
yorlar:
- Acaba bjzi ne zaman işten atacak?diye. Soruşturmalar onun
için "Suyu bulandırdın!" soruşturmaları. "Sokaklann süpürül-
mediği, mezarlığın bakımsız olduğu anlaşılmıştır. Sokaklann
neden temız olmadığı konusunda savunmanızı..."
Gömütlüklerin desokakları varmış, yeni öğrendim.
Oysa, sürülenlerin ne yetkileri olabılır? Onların başında yöne-
ticileri, şefleri, çavuşları yok mu? Neden onlara sorulmuyor? 27
Mart seçimlerinden önce böyle değıldı. ışyerlerınde bir denge
vardı. Gömutlüklerde de, sağcısı, solcusu, Alevisi, Sünnisi, Kür-
dü, Lazı bir arada çalışırlardı. M.G. geldikten sonra başladı
kamplaştırma. Cebeci gömütlüğündeki sağ görünümlüler Karşı-
yaka'ya verildiler. Alevıler, sol eğılimlıler de Cebeci'ye. Karşı-
yaka'ya gidenler MHPye, RP'ye. ANAP'a oy vermiş olanlar.
Çaycıya dek gıtti mi? Bunlar yenı ışe gırmış olanlar. Sol görüşlü-
leri de oradan alıp Cebeci gömütlüğüne.. Hem de "Çalışmıyor-
sunuz" diye kulplar takarak.
Cebeci'ye sürülenler, Genel-iş Sendıkası'na uye ışçıler. Ge-
nel-iş, DİSK'e bağlı. Sendika henüz yetkiyi almadı, 17 Ağustos'ta
yetkilı olup olmadığı belli olacak. işçiler ise, ne olacaklarının ta-
sasında. Çoluk çocukları var. M.G. bunları da işlerinden atıp,
MHP eğilimleri mi işe almak ıstıyor? Ocutup (rahatsız edip) isti-
faya mı zorluyor? Belediye'de çalışan MHP'lı militanlar, parklar-
da, bahçelerde kebap yapıyorlar!
Gömütlükte, zulüm yapılıyor insanlara, "gavureziyeti"yapıh-
yor. Düşüncelerine, inançlarına göre ayrılıyor insanlar. Buna
M.G.'nin gücü yeter mi? Yetmez. insanlara. düşünceleri ayn ol-
sa da, "Sen şu yana, sen şu yana " denmemeli. Onlar, bir saygı
bir sevgiyle birbirlerine yaklaşabilmeli.
"Gavur eziyeti"ne bir örnek: örneğin, Cebeci gömutlüğünde
temizlik yapılıyor. Rüzgar bi r yandan esıyor, isçiler rüzgarı arka-
larına alarak süpürmeye başlasalar, toz yutmayacaklar. Başla-
rındakini uyarıyorlar:
- Sokağın karşısından başlasak toz yutmayız!
- Hayır, buradan başlanacak. Rüzgara karşı süpüreceksiniz.
Ben öyle emiraldım!
Çapa yapılıyor. Öğleden önce şurası, öğleden sonra burası
çapalanırsa, güneşte kalmmayacak. Ağaçlann gölgesinden ya-
rarlanılabilecek..
- Hayır, diyor çavuşlar; belli, kasıtlı bir eziyetçabası var.
Yirmi-otuz yıldır çalısanlar, böyle eziyet görmemişler. (Not
Yazıda geçen Gâvur eziyeti" deyımıyle "Hırıstıyanlığın" bir il-
gisi yok, burada "acımasız"anlamına kullanıldı.)
* • *
Gûl llbay'a: Ali Yüco, size istediğiniz kitapları bıraktı, Cumhu-
riyet bürosundan alabilirsiniz. M.E.
BULMACA
SOLDANSAĞA:
1/ Japonlann ulusal dini.
2/ Yaşam... Peygamber-
leri Hud'u dinlemedikleri
için Tann tarafından yok
edilen kavim. 3/ Baryum
elementinin simgesi...
Burun boşluğu ile orta
kulağj birleştiren boru bi-
çimindeki yol. 4/ Süzgeç, 6
kevgir. 5/Yapamayacağı 7
bir işe girişmek. 6/ Hz.
Muhammed'i övmek ve 8
ondan şefaat dilemek o
amacıyla yazılan kaside.
1 2 3 4
7/ Türkiye'nin plaka işareti... Af-
rika'da yaşayan bir antilop... Bir
soru eki. 8/ Doğu Karadeniz dağ-
lannın yüksek kesimlerinde yay-
gın geçici kırsal yerleşme... İzmir
yakınlanndaki ünlü antik kent. 9/
Vücuttaki AIDS virüsünü sapta-
makta kullanılan test... Maksün
Gorki'nin bir romaru.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Bir tür hamur tatlısı. 2/ Aruz öl-
çüsünde kısa okunması gereken
bir heceyi kalıba uydurmak için uzatma... Yapmaakh davra-
nış. 3/ Çıplak vücut resmi... Başlangıçta yer alan... Olumsuzluk
belirten bir önek. 4/ Tekelci kapitalizme özgü şirketler birliği...
Bir kümes hayvam. 5/ Çabuk yazmaya elverişli bir yazı sistemi.
6/ Davanın görüldüğü mahkemeye gönderilmek için başka bir
yerde bulunan tanığın oradaki mahkemece ifadesinin abnması.
7/ Birdevleti ya da kuruluşu simgeleyen resim, şekil ya da harf...
Bir nota. 8/ Bir mastareki... Faktör. 9/ Bulgur ya da pirinç döv-
mek için kullanılan dibek... Bir peygamber.