Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS 1994 PAZARTESİ
DIZIYAZI
23DonkişotişbaşındaDonkişot, bir kahramandır.
Çürüyen, ülkülerini yitirmiş, de-
ğerleri aşınmış bir lspanya'da cı-
lız atının üstünde dimdik duran
bu cılız adam, dûnyayı kötülük-
lerden anndırmaya ant içmiştir.
Canavarlara saldınr. Yanılmıştır.
Yeldeğirmenidir onlar. Olsun.
Insan yanılır. Kahramanlar in-
sandır.
Donkişot dûriisttür ve tutkulu.
Evet, epey beceriksizdir. Örne-
ğin köşeyi dönemez. Repo kuy-
ruklannda sarsak bir budala gi-
bidir. Parasının hesabını bilmez.
Mark alıp dolar satmayı, borsa-
da oynamayı beceremez. Hisse
senetlerinin ne işe yaradığını
duymamıştır bile.
O tutkuludur. Dünyayı kötü-
lüklerden antma ülküsüne tut-
kuyla bağlanmıştır. Daha iyi, da-
ha yaşanılası bir dünya için ca-
navarlara saldırmaktan ne kor-
kar, ne geri kalır, ne ayak sürûr...
1129 gün
BİR MEYDAN
QKV|y
OYKUSU?
AYDIN ENGIN
teşli tartışmalar oldu. Her biri kendi
dalında uzman, her biri Berlin, Dresden,
Zürich, New York, Detroit üniversitelerinde
parlak derecelerle eğitimlerini tamamlayıp
devlet memuru maaşına talim etmeyi
yeğlemiş teknisyen Donkişotlar
kılı kırk yardılar. Bilgilerini daha yaratıcı bir
alanda kullanmanın tadını yaşadılar,
Amerika'yı yeniden keşfetmenin 'tuhaf'
coşkusunu duydular.
tlk toplantıdan üç gün sonra.
19 Haziran 1961 günü
TCDD'nin Eskişehir Cer Atöl-
yesi'nde, toplu iğne ithal eden
Türkiye'nin 23 mühendisi bir
araya geldi. Motoru dahil tûmüy-
le yerli bir otomobil yapacaklar-
dı. Otomobili olanlardan, gelir-
ken arabalannı da yanlannda ge-
tirmeleri istenmişti. Çoğunun
yoktu, Trenle geldiler. Otomobil
yapmaya gelen ekipte, bir araba-
nın direksiyonuna oturmamış
mühendisler vardı, hatta çoğun-
luktaydı.
Üretim için Eskişehir Cer
Atölyesi'nde bir hangar hazır-
landı. Kullanım dışı kalmış dö-
kümhane hangan önce badana
edildi. Sonra zemini,kullanılma-
yan lokomotiv saclanyla kaplan-
dı. Bir gezer vinç, tezgah niyeti-
ne birkaç uzun masa, bir de top-
lantı masası yerleştirildi. Toplan-
tı masasının bitişiğine de bir çay
ocağı kondunıldu.
Hangann dış duvanna, kapı-
nın hemen üstûne kocaman bir
tabela çakılmıştı: 129 gün kakü.
Devrim otomobili 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramrna yetişti-
rilecekti.
Eskişehir Cer Atölyesi'nin
yoksul hangannda uzun masa-
nın çevresinde toplanmış, tek
lûkslerinin, tavşan kanı çayın ta-
dını çıkaran mühendisler ilkin iş-
bölümü yaptılar. Yönetici grubu
TCDD Genel Müdür Yardımcı-
sı Emin Bozoğlu başkanlığında,
TCDD Fabrikalar Dairesi Baş-
kanı Orhan Alp, Cer Dairesi
Başkanı Hakla Tomsu, Cer Da-
iresi Başkan Yardımcısı Nurettin
Erguvanh, Eskişehir DDY Fab-
rikası Müdürü Mustafa Ersoy,
Adapazan DDY Fabrikası Mü-
dürü CeUl Taner, Ankara DDY
Fabrikası Müdürü Mehmet Nö-
ker oluşturdular. Sonra alt grup-
lar belirlendi. Styling (stil ver-
me, biçimlendirme) grubunda
Nurettin Erguvanh, Ozcan Türer
ve yüksek mimar Kemal Elagöz
vardı.
Motor-şanzıman grubunda
Mehmet Nöker,Gültekin Sabun-
cuoğlu.Salih Kaya Sağm, Rıfat
Serdaroğlu,Şecaattin Sevgen,
Kemalettin Vardar yer aldılar.
Elektrik donammının sorumlu-
ğunu Hasan Dinçer üstlendi.
Karoseri grubu kalabalıktı. Bu
grup Ceial Taner, Faruk Akyol,
Sarnim Özgür, Hamdi Tahıllıoğ-
lu ve Salih Kaya Sağuı'dan oluş-
tu. Süspansiyon ve fren gnıbun-
da Hamh Işeri, Ismet Özkan,
Mustafa Seyrek görev aldılar.
Döküm ışlennı metalurjist İsma-
fl SıdaL satın alma ve maliyet iş-
lerini de Yavuz Yücel yüklendi-
ler.
IBfPOtomoU
dojpıyor
İlkin otomobilin temel özel-
likleri saptandı. Ateşli tartışma-
lar oldu. Her biri kendi dalında
uzman, her biri Berlin, Dresden,
Zürich, New York, Detroit üni-
versitelerinde parlak derecelerle
eğitimlerini tamamlayıp devlet
memuru maaşına talim etmeyi
yeğlemiş teknisyen Donkişotlar
kılı kırk yardılar. Bilgilerini da-
ha yaratıcı bir alanda kullanma-
nın tadını yaşadılar, Amerika'yı
yeniden keşfetmenin "tuhaf"
coşkusunu duydular.
Motoru dahil her şeyiyle yerli
ilk otomobilin, Devrim'in temel
nitelikleri belli olmaya başladı:
Motor 1000 - 1100 kilo ağırlık-
ta, dört zamanlı, dört silindırli ve
50-60 beygir gücünde olacaktı.
Ön takımlann süspansiyonunda "Mc
Phearson" sistemi kullanılacak; debri-
yaj diskli, frenler hidrolik yapılacaktı.
50 beygir gücündeki motorun dakika-
da 3600 devir yapması öngörülmüş; 3
ileri, bir geri olmak üzere direksiyon-
dan komuta edilen bir vites düzeni yeğ-
lenmişti.
İlk gün böyle geçti. Cer Atölyesi mi-
safirhanesindeki yataklanna çekilme-
den önce hangann kapısınm üstündeki
tabelayı değiştirdiler: 128 gün kaldı.
Aynnülara dalsak bu dizi bitmez. Bir
örnek yeterli. Otomobilin tavanı, motor
Önce tasarlanan otomobilin bire on ölçeginde alçı maketi yapıkta. Düzeitmeler bitince bu kez bire
bir oraıunda bir alçı maket yapıldı. (Nurettin Erguvanlf nın özel arşivinden). tlkel koşullarda ve
olanaksızlıklarda bir yerli otomobil üretmeye çabalayan Donkişotiann başı Yüksek Makine
Mühendisi Emin Bozoghı'ydu. Bozoğlu, olağanüstü enerjisi, şaşüası örgütieme yetisiyle ekibi
ateşliyordu. Bozoğlu artık yaşamıyor. Eskişehir Cer AtöryesTnin bahçesine Devrim otomobinnin
beton kahbı döküldü. Üstüne konan sac, krikolarla aşağı çeküerek "bombeJendi". Karoseri sorunu
çözülmüştü. (Dr. Mete Tan'ın özel arşivinden)
Bir motor üretmenin coşkusu
Ilk motor bitmiş,
marşa basılma anı
gelmişti.
Basıldı.
İlk Türk motoru
saat gibi çalışmaya
başladı. Bu yazı
dizisi için
ulaşabildiğimiz tüm
mühendislere
sorduk. Hiçbiri
ağladığmı
söylemedi.
Hepsi "Arkadaşlar
ağladı" dediler.
Mantıksal sonuç:
Eskişehir Cer
Atölyesi'nde tüm
ekip ağlamıştı.
Sevinçten...
İlk motor bittL Herkes heyecanh. Herkes soruyor: "Acaba işleyecek mi?" Marşa basüdı. Ük Türk
motoru"saat gibi" işlemeye başladı. (Nurettin Erguvanlı'nın özel arşivinden)
Motor, otomobilin kalbidir;
otomotiv sanayiinin de kilidi.
Mercedes'in bir sürü parçası
yan sanayiye yaptınlır, ama mo-
toru mutlaka Daimler-Benz im-
paratorluğunda üretilir. Seat,
Skoda büyük otomotiv kuruluş-
landır. Ama ürettikleri araba-
larda koşan Volkswagen moto-
rudur. Nissan, tekleyen ABD
otomotiv sanayiine motoruyla
sızdı.
Bunlar, meslekten olmayan
bizcileyin kişilerin bile bildiği
gerçekler. Ama motorun bir
teknik adam, bir makine mü-
hendisi için anlamı çok farklı.
Devrim otomobilleri için üç ay-
n tipte motor yapıldı. Sonra iç-
lerinden birinde karar kılındı.
Bugün de o günleri anarken,
"İlk Türk motonTdiyorlar,
u
tlk Türk motoru saat gibi ça-
lışmaya başladığı zaman_"
îlk motor bitmişti. Orada tez-
gahm üstünde duruyordu ve
marşa basılma anı gelmişti.
Motor ekibinden Rifat Serda-
roğlu sakinliği ve çelebiliğiyle
ünlü. Birde tedbirliliğiyle. Mar-
şa basmadan önce motorun çev-
resine çelik bir kafes geçirdi.
İlk kez üretilen, bir başka ör-
neği olmayan ve ilk sınavını ve-
recek olan motor patlayabilirdi
ve bu, binlerce çelik parçası fır-
latan bir şarapnelden daha teh-
likeliydi. Çelik kafes yerleşti-
rildi. tyi anımsamıyorlar, ama
ya Şecaattin Sevgen ya da Rifat
Serdaroğlu marşa bastı. tlk
Türk motoru saat gibi çalışma-
ya başladı.
Bu yazı dizisi için ulaşabildi-
ğimiz tüm mühendislere sor-
duk. Hiç biri kendisinin ağladı-
ğını söylemedi. Hepsi "Arka-
daşlar ağladı" dediler. Mantık-
sal sonuç: Eskişehir Cer Atölye-
si'nde ilk Türk motorunun mar-
şına basıldığmda tüm ekip ağ-
lamıştı. Sevinçten...
kapağı (kaput), kapılar, çamurluklar,
bagaj kapağı... bütün bu bölümler sac-
tan üretiliyor. Ama dümdüz değil, her-
biri dışbükey, otomotivcilerin deyişiy-
le "bombeli".
Bunun içinse özel kalıplar ve uygun
preslergerek. Karoseri ekibi zaten "So-
nın çıksa da çözsek" dercesine hırslı.
Önce otomobilin bire on ölçeğinde bir
maketi yapıldı.
Bunun aynntılan üstünde çahşıldı.
Yüksek Makine Mühendisi Nurettin
Erguvanlı anlatıyor:
- Daha çizimler sırasında sorun çıkı-
yordu. Çiziyoruz, bir biçim veriyoruz.
Bir bakıyoruz, Aaaa, bu Ford'un bil-
mem ne modeline benzemiş". Atryo-
ruz çizimi bir yana. Bir tane daha üre-
riyoruz. "Olmadı, bu da Opel'i andır-
dı". Haydi o da çöpe. Sonunda tümüy-
le bizim olan bir biçim üretmeyi başar-
dık.
Böylece arabanın biçiminde (design)
mutabık kalındı. Bu kez de bire bir al-
çı kalıbı yapıldı. Bundan sonrasını
Yüksek Makine Mühendisi Rifat Ser-
daroğlu anlatıyor:
- O zamanlar ne o kapasitede büyük
preslerimiz vardı ne de pres kahplarun
üretecek zaman. Kahplan betondan
döktük. Oraya, Eskişehir fabrikasuun
bahçesine. Kalıplann altma, yere hidro-
lik krikolar yerleştirdik. Otomobilin ta-
van sacını beton kalıbın üstüne koyup
uçlanndan yere bağladık. Sonra da kri-
kolarla yukan doğnı iterek bombeli ta-
vanı ekle ettik.
Bu ilkel koşullarda ve olanaksızlık-
larda bir yerli otomobil üretmeye çaba-
layan Donkişotiann başı Yüksek Maki-
ne Mühendisi Emin Bozoğlu'ydu. Bo-
zoğlu, olağanüstü enerjisi, şaşilası ör-
gütieme yetisiyle ekibi ateşliyor-
du. Bozoğlu artık yaşamıyor
Çok yakın akrabası, sağlık eski
bakanlanndan Mete Tan anlatı-
yor:
- Bozoğlu bir tuhaf, bir güzel,
bir deli adamdı. Genelkurmay
Genel Sekretertiği'nekadaryük-
selmiş bir subaydı. Ama askeriik
galiba onun en son akla gelen
mesleğrvdL Makine yüksek mü-
hendisiydi. Kimyagerdi. Sosyo-
logdu. farihciydL Bffime tutkun,
teknolojiye vurgundu. Onun
üıancı olmasaydı Devrim otomo-
bflinin ne motoru çahşırdı ne te-
keri dönerdi
Devrim otomobilinin salt üre-
timinde değil, ona yönelen saldı-
nlann göğüslenmesinde de bun-
ca yıl bıkmadan savaşan Yüksek
Mühendis Salih Kaya Sağm an-
latıyor:
- Emin Bozoğlu, yönetim gru-
bunun başı olarak bütün bürok-
ratik engeUeri cesaretie aşarak;
görevin çok yanlınğı ve rvedUiği
nedeniyle büyük gerUûn altında
çalışan >irmi>i aşkın mühendi-
sin kişisel sorurüannı bile çözüp
gönül rahatlığı Ue çalışmalannı
sağlayarak Devrim projesinin ba-
şarümasında birinciderecede rol
oynadı. Arkadaşlan arasında adı
neredeyse efsaneleşmiş Emin
Bozoğlu'nu bu kez de Rifat Ser-
daroğhı'ndan dinliyoruz:
- Bence bugün Türkiye'de oto-
motiv sektöriinün babâsı Cemal
(Gürsel)Paşa iseamcası da Emin
Bozoğlu'dur. Bizi şevkle çauştır-
masını bilen bir yöneticiydi. O
kadar ki onun saçbğı coşku Ue
otomobili Cumhuriyet Bayra-
mı'na yetiştirebUmek için son
haftalarda günde 3-4 saat uyku
ile yetinir okhık. Geceleri yatak
yüzü görmedik, Ne işçfler ne us-
talar ne biz mühendisler- Han-
gardaki uzun masalann üstüne
kıvnlır birkaç saat uyurduk. Rü-
yamızda da ya çalışan bir motor
ya yürüyen bir otomobil görür-
"dük.
Yüksek Makine Mühendisi
Şecaattin Sevgen, motor-şanzı-
man grubundan bir başka Don-
kişot. Ekim ayı gelmiş çatmış,
gün değil saat sayılır hale gelin-
miştir. Sevgen, uykusuzluktan
kızarmış gözleriyle "zaman"la
savaşmaktadır. Ötesini kendi an-
latıyor:
- O gün de vakit gece yansuu
hayü geçmişti. DiferansiyeB bağ-
layacağız. Tekerlegin vanına
uzanmışun. Kanaldaki arkada-
şımın işini bitirmesini bekliyor-
dum. O bmrince ben de aksı ta-
kacağım. Gülüşmelerie uyan-
dım. GUn ağarmıştL Bir daha o
kadar derin, o kadar deüksiz
uyuduğumu hatniamryonun.
Salt mühendisler değil, bir mo-
tor ve bir otomobil üretmek dü-
şü Eskişehir Cer Atölyesi'nin
B
Demiryofcular"ını tutkuyla sar-
rruştır. Salih Kaya Sağm bitmez
tükenmeze benzeyen 129 günlük
anı hazinesinden bir tane daha
çekip çıkanyor:
- Devrim için bir yağ nitresine
ihtiyaamız vardı. EBmizdedemir
kabptan döküunüş bir fıltre var-
dL Bizim projede görevli bir tşçi
arkadaşa parçayı verdik ve " Bu-
nun aynını yann sabaha kadar
yapabilir misin?" dedik. Bizbu-
nu söylerken sac parçalanndan
presleyerek bir benzerini \apma-
sını kastetmiştik. O işçi arkadaş
bütün gece u> umamış. Sabahle-
yin ftttreji getirdi. Kusursuz bir
parçaydı. Bir demir parçasını
kendi eueriyle sabaha kadar işle-
yip fihre üretmişti
IArabalar vagonlara
yüMenfyer
Konuştugumuz mühendisler,
hangann duvanna asılı tabelaya
"1 gün kaldı" yazılıp yazılmadı-
ğından pek söz etmediler. Ama
28 Ekim akşamını hepsi iyi
anımsıyor. Şecaattin Sevgen an-
latıyor:
-Bej arabayv bayrama bir haf-
ta kala güç bela yol tecrübesine
hazuiayabflmiştik. Kısa bir par-
kurda gidip döndük. \'ağ boru-
sunda sızınn, >ag pompasının ge-
ri dönüş valf ayannda aksama
var. Önemli değil. Üstesinden ge-
liriz. Sonra ikinci araba da ta-
mamlandı. Onu si>aha boyadık.
Daha resmi görünsün diye. Ama
onu yol tecrübesine almamıza
olanak kalmadL Zaman dounuş-
tu. 28 Ekim gün batımmda, çare-
siz, işi bıraktık. Geç vakit araba-
lar vagonlara yüklendi. Biz de
günlerden beri îlk kez sabaha ka-
dar uyumak üzere trene büıdik.
Ankara'ya gidiyoruz.-
Salih Kaya Sağuıaynı günleri,
saate karşı yanşılan o amansız
günleri anlatıyor
- Siyah renkteki 2 Numarah Devrim
otomobinnin son kat boyası ancak 28
Ekim akşamı vurulabikli. Pasta ve cila-
sı ise Ankara'ya sevkedihnek üzere yük-
lendiği trende, gece yol ahrken yapıkh.
Buharlı lokomotiflerie çekilen trende
bacadan sıçraması olası kmlcımLardan
örürii benzin depolannın boşaltılması
istendi. Boşalttık. Biz de trene bindik.
Ankara'ya gidiyoruz.
YARIN: Biten benzin mi,
umutmu?
POIITIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Cuk Oturur Dizeter"Rakıyı susuz içeriml Çaya bir şeker atarım" diyor
Oya Uysal... Böylece içkilerdeki ilkelerini sıralıyor, kar-
şıtlarını da. "Ne sigara içersin ne rakı"diye kınıyor.
"... bir vapuryanaşsa bizim evin önüne
çabucak insem merdivenleri-binsem
biraz dolaştırsa beni emirgan'a doğru
biri kağıthelva ısmarlasa emirgan'da
ağzıma burnuma bulaşsa
elime yapışsa
uzaklardan dönmüş olsa sevdiğim
koynuna girsem sonra..."
Edebiyat tarihçilerimizden çoğu, ilk kadın şairimiz
olarak Nigar Hanım'ı (1856-1918) gösterirler. Ruşen Eş-
ref (Onaydın) da "Diyorlar ki" de geniş yer verir. Aslı
Macar olan Nigar Hanım, sonradan Osmanlı devleti hiz-
metine giren ve Müslüman olan Sandor Paşa'nın kızı-
dır. özel dersler alarak kendini yetiştirdi. Efsus, Niran,
Aksi Sada adında üç şiir kitabı vardır. Şiirleri dönemine
uygun olarak gazel biçimindedir. Çoğu bestelenmiştir
de... Buraya (yok) redifli gazelinden birkaç dize alayım.
Feryad ki feryadıma imdad edecek yok
Efsus ki gamdan beni azad edecek yok
Te'sir-i muhabbetle yıkılmış güzel amma
Virane dili bir daha abad edecek yok
Kes varsa alakan bana ey tali-i dunum
Sen var iken alemde beni yad edecek yok
Nigar Hanım, Ruşen Eşref'e şiir üstüne olandüşünce-
lerini şöyle özetliyor:
"Sevdiğim ve anladığım edebiyat Fuzuii'den Fikret'e
kadar olandır. Bugünkü edebiyatı ben tadamıyorum.
Ben şiiri yalnız aruzla anlarım. Hece vezniyle olduktan
sonra nesrin ne suçu var. Yüksek tabakayı halk tabaka-
sına indirmesinler, halkı yüksek tabakanın seviyesine
çıkarsınlar."
Yıllardan beri şairler, halkı yüksek tabakanın düzeyi-
ne çıkarmak isterler, bir türlü çıkaramazlar. Nigar Ha-
nım'dan bu yana bu böyle imiş.
Şüküfe Nlhal ve şair arkadaşlan Kadıköy, Göztepe,
Çamlıca, benzer şairane semtlerde buluşur, günü gün
ederlermiş. Nazım Hikmet'le Şüküfe Nihal arasında ya-
kın bir ilişki olduğunu Halide Nusret Zorlutuna söyler.
Nazım'ın bu yönde birkaç dizelik şiirleri de vardır. Bun-
lardan biri şöyle:
Teveccühünüz
Mavi panltılı bir mücevherdi
Başımızdan düşürdük onu
Kaybettik,
Gelemedik aybettik.
Şüküfe Nihal, o dönemin hem güzellikte, hem şairlikte
önde gelenidir (Halide Nusret söylüyor), en talihsiz ola-
nıdır da... Başından türlü aşklar ve evlilikler geçiyor.
O dönemin şairleri erkek olsun, kadın olsun giderken
şiirlerini de birlikte götürdüler.
Yalnız yaşamaktansa Nihal'imden uzakta
Kalsam diyorum dar-u diyarımdan uzakta
Oya Uysal, kadınsı şiirin yöntemini bulan, kullanandır.
Kaç kitap çıkarmışsa bir kadın elinden çıktığı bellidir.
bölüşüyoruz babasız-kocasız
ekmeği ve döşeği
Şair bir kadın olmasa ekmeği ve döşeği birisiyle bölü-
şür mü? Birden aklına pazarlık gelir. Döşenir yeni dize-
leri alt alta, olmazsa yan yana... Sonra şu dizeler gelir:
yoo olmaz önce pazarlık edeceğiz
koy yastık altma binlikleri koyarcasına
içtenliği
orospunum ya cebimde cilvenin binbeşyuzü
peri padişahının kızı mı olayım
lüks bir evde sarı yosman mı
Nigar Hanım'dan bu yana şairler de açıldılar, cuk otur-
tuyorlar dizeleri... Şiirin zor ve çetin yolculuğunu geçi-
yorlar.
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Osmanlı donanmasın- ..
da kullanılmış yelkenli
bir savaş gemisi. 2/ Clke, 2
yun... Bezekçilikte kulla- «
nılan yeşil ve pembe dal-
galı bir çeşit sedef. 3/ 4
îskoç erkeklerinin giydi- c
ği, dize kadar inen etek...
Dokumacılıkta mekikle 6
enine atılan iplik. 4/ Ka- -j
dınsı davranışlan olan
erkek. 5/ "Çok önemli ki- 8
şi" anlamında uluslarara- g
sı kısaltma... Eski Mısır'-
da güneş tannsı. 6/ Bilyeli teker-
lekler ve küçük bir sandıktan
oluşan basit taşıma aracı... Bizmut
elemenünin simgesi. 7/ Eskrimde
bir karşılaşma türü... Yaylı bir çal-
gı. 8/ Çabuk kuruyan sentetik bir
boya. 9/ Toprağın nemi... Kazak
başkanlanna verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Arap harfleriyle yazılan bir yazı
türü. 2/ "Kametine — diyen gör
ne uzun hayâl eder Her kim ki dil-
ler visâlini arzu-yı muhâl eder" (Nesimi)... Silis grubundan de-
ğerli birmineral. 3/ Eti lezzetli bir bahk. 4/ Doyum... Arjantin'-
in plaka işareti. 5/ İridyum elemenünin simgesi... Kokulu.-
hardala benzeyen zehirli bir savaş gazı. 6/ Çin'in para birimi...
Kumaşla astar arasma konularak giysinin dık durmasını sağla-
yan kolalı bez. 7/ Suyla tepkimeye girdiğinde alkol ve asitler,
veren organik bileşiklerin ortak adı... Eski dilde korku. 8/ İla-'
ve... Manila keteni denilen dokuma maddesinin elde edildiği
muz ağaa. 9/ Faruk Nafiz ÇamliDel'in üç perdelik manzurri
oyunu... Kalın bükülmüş sicim.
KİAİR.İA Kll
ASA M U M
L İAİTİAİİO
i pkMÂ^Lr
OPİAİDİAP
RO2MA
rleklÂiMİi
z
A
A
A
E
s
"[
H
C
k
1
T.C.
GÖNEN ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DUYURU
1993 84
Davacı SSK. Genel Müdürlüğü vekili Av. Esin Başaran tarafın-
dan davah Filiz Doğan aleyhine açılan alacak davasının mahkeme-
mizde yapılan açık yargılamasında:
Davaa vekili 17.3.1993 tarihli dava dilekçesiyle Istanbul Kadıköy
sigortalılanndan iken 24.7.1988 tarihinde Gönen yakınlannda geçir-
dig trafik kazast neücesinde yaralanan 13622287 sigorta sicil numa-
rah Çetin Özkul'a 340.767.-TL geçici işgörmezük ödeneği ile 769.394.
-TL ledavi masrafı yapıldığını. davah sevk ve idaresindeki VNX-U-
506 plakalı otoyu aşınsüratli yedikkatsiz bir şekilde kullanarak kaza
yapmasına ve sigortalı Çetin Özkufun yaralanmasına sebebiyet ver-
diğıni ve asli derecede kusurlu olduğunu belirterek toplam 1.110.161.
-TL kurum zaran ve dava tarihine kadar hesap edilmiş 1 322.535.-TL
faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine karar
verilmesini istemiştir.
Davalı Filiz Dogan adına cıkartılan davetiye tebliğ edilememiş ve
zabıiaca yapılan araştırmadan ve adresi tespit edilemediğinden mah-
kememizce ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştır.
Davah Fihz Doğan'ın 4.11.1994 günü saat O9.O5"te Gönen Hukuk
Mahkemeleri duruşma salonunda bizzat hazır bulunmalan veya ken-
dilerinı bir vekil ile temsil ettirmeleri, aksi takdirde duruşmanın yok-
luğunda yürütülüp sonuçlandınlacağı hjsusu dava dilekçesi yerine
kaim olmak ûzere ilanen duyurulur.
' Basın: 50609