08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyetİmtiyaz sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Koordinatörii: Hikmet Çetinkaya • Genel Yayın Danışmaru: Orhan Erinç • Yazıişleri Müdürleri: tbrahim Yddız (Sorumlu), Dinç Tayanç • Haber Merkezi Müdürü: Hakan Kara • Görsel Yönetmen: FikretEser Dış Haberler: Ergun Balcı • Ekonomi: Bülent Kızanlık • İstihbarat: YaJçın Çakır • Yurt Haberleri: Mehmet Saraç • MakaieJer. Sami Karaören • Spor: Âbdülkadir Yücebnan • Düzeltme: Abdullah YazKi Ankara Temsilcisi. Mustafa Balbay #Haber Müdürü: Doğan Akuı AtatürkBul- vanNo:125, Kat: 4. Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020 (7 Hat). Telex: 42344. Fax: (4)4195027 •İzmirTemsücısi. Serdar Kıak, H.Zıya Blv. 1352S.2 3 Tel:4411220 Telex: 52359, Fax: 4419117 «Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu Inönü Cd. 119 S. No: 1 Kat, 1. Tel- 3522550-3522601-3522492, Telex: 62155, Fax: 3522570 Müessese Müdurir Erol Erkut •Koordına- tör Afamet Koruisan • Muhasebe Bülent Ye- ner •Idare: Hüseyin Gürer •Işletme önder Çetik «Bıigı-lşlem Nail tnal • Bılgısa;. ar Sıs- tem: Mürûvel ÇUer • Reklam Reha Işıtjnan Yarnriayu n Bmou Yenı G ü n Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıiık A.Ş TûrkocaSı Cad 39 41 Caialoflu 34334 Ist PK 246 lstanbulTel:TO212)S1205O5(2Ohat)Tclex. 22246. Fa* (0 212) 513 85 95 29AĞUSTOS1994 Imsak:4 48 Güneş: 6.20 Öğle: 13.10 Ikindi: 16.52 Aksam: 19.49 Yatsı: 21.15 Beymen'ın kış defilesi • İstanbul Haber Servısi - Beymen Ekspozisyon Günleri. "Beymen Kadın Sonbahar KJŞ Koleksiyonu" defilesi ilesonaerdi. Maslak'taki Beymen kampusunda gerçekleştinlen defılede yalın moda çizgileri dikkatçekti. Hafif. yumuşak ve dökümlü kumaşlardan hazırlanan sonbahar-kış kadın koleksiyonu: siyah, beyaz, gri,jean görüntülü mavi tonlan, haki ve zengin kahve tonlanndan oluşuyor. Aksesuvarlarda da gümüş ve altın renkleri göze çarpıyor. Defileyi, Merve İldeniz. Denız Pulaş. Arzum Onan, Sibel Tan ve Aylin Arasıl'ın da aralannda bulundufu 18 ünlü manken sundu. 'Trolle avcılık önlensin' • İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu)- Deniz kaplumbağalannın üreme alanı olan Finike-Mavikent sahillerindeyasadışı trolle avcılığm önüne geçilmesi istendi. Doğal Hayau Koruma Demeğı (DHKD) Genel Başkanı Nergis Yazgan. konuyla ilgili olara' Finike Sahil Güvenlik Komutanlığı; Finike, Kumluca kaymakamlıklan; Finike, Kumluca ve Mavikentbelediye başkanlıklanna gerekli başvurulann yapıldığjnı belirterek, "Zaman geçirmeden önlem alınmasını istiyoruz"dedi. Böcek îlacı kısıplaştıpıyor • Çeviri Scrvisi- Böcek ilaçlannın üreme hormonlannj etkileyerek insan ve hayvanlarda kısırlığa yol açüğınj belirten araştırmacılar. 45 sentetik kimyasal maddenin. hormonlan olumsuz yönde etkilediğini ortaya çıkardılar. 1980 yılında Florida'nın Apopka gölüne dökülen böcek ilacının erkek timsahlarda sperm üretimini durdurduğusaptandı. 1978 ve 1979'da Tayvan'da kızartma yağına kanşan kimyasal maddeden etkilenen kadınlann erkek çocuklannın üreme sistemlerinde aksaklıklar görüldü. Dünya nûfusu için acil eylem planı • ANKARA (ANKA)- Birieşmiş Milletler tarafından her 10 yılda bir düzenlenen Dünya Nüfus ve Kajkınma Konferansf nın üçüncüsü bu yıl 5-13 eyül tarihleri arasında Kahıre'de yapılacak. Konferansta, 20 yıllık acil nüfus eylem planı haarlanacak. Dünyada her saniye 3. günde ise yaklaşık 255 bin yeni çocuğun dünyaya gelmesi, hızlı nüfus artışı nedeniyle insan sağlığı ve ülke ekonomilerinin en büyük sorununu oluşturayor. Turizmde hareketlilik • tZMİR(AA)-Turizm sektöründe iki ay öncesine kadar oldukça durgun geçen günlerin ardından başlayan hareketliliğin, eylül ayında da devam etmesi bekleniyor. İzmir Turizm İl Müdürü Ayla Karamete, temmuz ve ağustos aylannda kenti ziyaret eden turist sayısında, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 85.13 oranında artış olduğunu söyledi. Karamete, bu yılın 8 aylık döneminde İzmir'e, geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 2.53 artışla, toplam 236 bin 106 turistin geldiğini bildirerek şöyle dedi: "Bu süre içinde ilimizi ziyaret eden turistlerin yüzde 93.93'ünüoluşturan 221 bin 784'ü havayolunu, 14 bin 322'si de denizyolunu tercih etti." Yangın alanlanzaman yitirilnıeden 'millipark' konumunadönüştürülmeü Istaıdnıl'u Vağma' yakıyor OKTAY EKtNCİ Poyrazköy, Sanyer, Burga- zada, Polonezköy... İstanbul'un eîde kalan son doğal güzelliklerini banndıran bu "yeşil" semtlerin bir başka ortak özelliği de artık "yanmak- ta" ya da "yakdmakta" oluşla- n. Son orman yangınlan, aym anda "SİT alanı" olarak koru- ma altına alınan bu bölgelerde "henüz yağmacılann giremedik- leri" heİctarlarca ormanı kül et- ti. Gecekondulaşma ve kaçak yapılaşmanın pençesi altmda giderek çirkinleşen istanbul, bu kez belki de kente son nefesleri- ni sağlayacak "yaşam kaynak- lannı" da yitirmeye başladı... Son orman yangmlannın yi- ne son zamanlarda azgınlaşan kentsel yağmaya karşı "dire- nen" bölgelerde ve üstelik "ardı ardma" çıkmış olması, acaba bir rastlantı mı?.. Hemen herkesin akhna gelen, ancak "yeterli kanıt" bulu- namadığı için açıkça dile getiri- lemeyen bu sorunun yanıüru bulabilmek, öncelikle yangın bölgelerinin "imar yağması" açısından konumlannı irdele- mekten geciyor. Örneğin Poyrazköy, İstan- bul'un son yıllarda yaşadığı ka- çak inşaat işgalinden en çok za- rar gören Bogaaçi'nin bu tür yasadışı imar salgınına karşı en "korunaklı" kesimleri olan "ku- zeydeki bölgelerde" yer alıyor. Bu bölgelerden Anadolu ya- kasındaki Poyrazköy, özellikie çevresindeki "askeri alanlar" yüzünden ve aynca ulaşım zor- luğu nedeniyle örneğin Beykoz bölgesindeki gibi bir yağmayı henüz yaşamıyor. Poyrazköy'ün ormanük alanlan, BoğazJçTnin kuzey bölgelerindeki hızlı kaçak yapı- laşmanın coğrafya olarak sanki • Son orman yangınlannın, yine son zamanlarda azgınlaşan kentsel yağmaya karşı k direnen' bölgelerde ve üstelik 'ardı ardına' çıkmış olması, acaba bir rastlantı mı?... "gelişroe interiandını" oluşturu- yor. Özellikie Beykoz-Anado- lukavağı yolunda ilerlerken Bo- ğaz'ın geri görünüm bölgelenn- de yer alan ormanlann >ine ka- çak ınşaatlarla nasıl da hızla "kemirildikJerini" görmek, bu gözlem için yeterince bulgu>u açıkça ortaya seriyor. Kaçak kentleşmenin göz koyduğu yöre Denebilir ki Poyrazköy'deki son orman yangını. İstanbul"da kendine "gelişme bölgesi" ara- maya başlayan kaçak kentleş- menin açıkça "göz koyduğu" bir yöreyi kapsıyor. Bu bölge- nin imar talanından korunabil- mesi için asıl sıkı önlemlerin. işte şimdi alınması gerekiyor. Benzer şekilde Sanyer bölge- sindeki ormanlar da salt yangı- na karşı değil, "yağmaya karşı hassas" yöreler arasında. Bu ilçemizdeki Zekeriyaköy, Demirciköy ve özellikie Maden bölgelerinde yer alan ormanlık alanlar 1980'li yıllarda nazım plan rafa kaldınldıktan sonra parça parça imara açıldılar. Öte yandan kaçak yapılaşma ve "vil- İa kooperatifleri" de yine San- yer"dekı tanm ve orman alan- lannı bir "yağma ve rant cenne- tine"çevirdıler. Bölgedeki son orman yangını da bu talanın henüz el atamadı- ğı güzellıkleri yok etmeye niyet- lenmış gibi sanki. Bu alanlara "kesin imar yasağı getiren" yeni nazım planın Bü>ükşehir Bele- diyesi'nde avlardır "bekletilmek- te" olması da orman yağmacı- lanna "umutlu günler" yaşatı- yor. Örneğin Orman Yasası'- ndaki yüzde 6 imar olanağını yeterli görmeyen kımı yatınm- cılar da daha yüksek yoğunluk- larda inşaat haklan eîde edebil- mek için Sanyer ormanlann- dan "nazım planda yer kapma- ya" uğraşıyorlar. SİT alanlan yanıyor Son vangınlardan paylannı alan Burgazada, Polonezköy gi- bi yerleşmelere bakıldığında da özellikie bu iki alanın SİT kap- samında ve "imar ktsıtlaması" bulunan "özgûr yöreler" olduk- lan hemen dikkati çekiyor. AdaJar da salt yangına karşı değil. aynı anda yağmaya karşı öylesine hassas bir bölge ki anı- msanacağı üzere bir "imar çatı- şması" yüzünden bu güzel ilçe- nın belediye başkanı bile vu- rularak öldürülebilmişti. Aynı şekilde Polonezköy de daha geçen aylarda "Tabiat Parkı" ilan edilen bir SİT alanı. Yıllardır buradaki doğal alan- lardan "avTicalıklı imar hakia- n" elde eden yağmacılar, tabiat parkı karanyla trilyonluk rant beklentilenni "askıya" aldılar. Tam böyle bir aşamada Polo- nezköy'ü de tehdit eden "yan- gın furyası" ise neyse ki şimdilik bu beklentilere "arazi yarata- cak" bir düzeye ulaşamadı. Özel koruma statıisü Bütün bu gözlemlerden orta- ya çıkan "genel sonuç" şunu gösteriyor: Istanbul'daki son orman yangınlan, kentin özel- likie "kaçak yapılaşma basknu- na" karşı hala kendisini koru- yabilen ve yine imar talanına "komşu" konumdaki bölgele- rinde patlak verdi. Üstelik yine bu yangın alanlan, SÎT kapsa- mında korumaya alınmış. an- cak tıpkı komşu SİT alanlan gibi kent yağmasına karşı "cid- di önlemleri bulunmaya.ı" yöre- len kapsıyor. Bu nedenle başta yine son yangın yerleri olmak üzere İs- tanbul'un henüz yağmalanma- mış tüm ormanlık ve koruluk alanlannı "çok özel bir starüde" koruma altına almak gereki- yor. "Kaçak yapılaşma özgürlü- ğü" ve talana dayalı "imar bek- lentileri" böylesine sürep gider- se orman yangınlannı önlemek daha da olanaksız bir hale gele- cek. Sporbanşınamedyadantopatia•Televizyonlardaki açık oturumlarda bundan sonra da en çok küfreden, sataşan baş köşeye oturtulacak. Futbol gazeteleri başlıklannda, kimin kime nasıl "geçirdiğine" yer verecek. En fazla küfreden futbol gazetesi daha çok satacak, televizyon daha yüksek "rating" tutturacak. BEHZATŞAHİN Konuşmalar genellikle top- lam 100-150 sözcükle şekılleni- yordu. Altı çizilebilecek "Şeref- sizler", "Terbiyesiz", "Yalan- cı", "An canıum" gibi sözcükler sık sık havada uçuşuyor. kişi- liklere yapılan sözlü saldınlann fıziki saldınya dönüşmesine ra- mak kalıyordu. Tartışanlar fut- bol yorumculan (spor yazan da deniliyor), tartışmanın yapıldı- ğı yer ise televizyon stüdyolan. Hem de canlı; anında milyon- larca kişiye ulaşan bir platform- da. Konu da futbol. Yer bir futbol sahasının tri- bünlen. BinJerce taraftar hep bir ağızdan bağınyor: "Sahaya ineriz, ananızı " "İ... hakem" "Şerefsizler!" "Satılnuş i...ler" Ya da anlı-şanlı futbol gaze- telerinden kimi başbklar: "O çocuğu" "Şerefsizler!" "Kansızlar!" "Milyarlık eşekler" Yine bir gazete, manşetten, "Anamzın damına kadar yolu- nuz var" başlığını kendince "in- celterek" kullanabildi. Bu gazetelerin televizyon reklamlannda bitirim. yaşamı- nın önemli bir alanını futbol takımı taraftarlığına ayırmış, bu yola baş koymuş. kanı. takı- tnının renginde akan taraftar tiplemesi çiziliyor. Reklam metnindeyse "harbi taraftar" gibi tammlamalardan. "geçir- Doğan Koloğlu (solda), Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin sorumsuzlukları denetlemesi gerektiğini söyierken Ali Sirmen (sağda), "Bu ülke, içinde bulunduğu duruma layıktır, bu da onun göstergesidir" 1 yonımunu yapıyor. (Fotoğraf: Mustafa Ersoy) mek" gibi "erkek söylenu"ne koşut tavırlara kadar Türkiye'- dekı "futbol kultürüne" uygun kompozisyonlar kullanılıyor. Düşüncelerini açıkladıklan için yargılanan yazarlar. bili- madamlan, gazeteciler toplu- mun duyarsızlığı, tepkisizliği arasında başlan dik cezaevine konulurken "yûz kızarbcı suç" kapsamındaki kaçakçılıktan yargılanarak hüküm giyen fut- bolcu Tanju Çolak, kaçtığı Üs- küp'ten Türkiye"ye salya- sümük getirildiğjnde "duyarlı ve tepkili" kalabalığın desteğini alabildi. Ülkenın yönetidleri de bu koroya katılmakta hiçbirsa- kınca görmeden. işi neredeyse Tanju'dan özür dilemeye kadar vardırabiliyordu. Bu da futbol basınının (>a da daha genel bir tanımlamayla medyanın) ka- muoyu yaratmadaki gücünün önemü bir göstergesi. Diktatör Franco"nun halkı yönetmek için kullandığı 3F formülünün ilki olan futbol, Arjantin diktatörü Peron'a "İ>ı ki futbol var. Memleketi rahat yönetebiliyorum" dediniyordu. Çok bü>ük bir kitleyi kendin- den gecirircesine etkileyebilen futbolun taraftarlan. kendileri- ni ait hissettikleri takım için her şeyi japabiliyorlardı. Bunda da en etkili model, daha çok tanı- dıklan, sevdikleri yazarlar. Futboldan konuşan iki kişinin konuşmalannda. kendi düşün- cesi gibi söylediklerinde. aslın- da sürekli izledikleri yazarlann yorumlannı, söylemini yakala- mak olası. A\nı düzevi de... Televizyonlar izlenme oran- lannı >ükseltmek için saldırgan konuşmalanyla bilinen futbol yazarlannı açık oturumlara ko- nuk edip taraftarlar arasındaki kutuplaşmayı "kaşımakta" hiç- bir sakınca görmüyor. Fener- bahçeli Ömer Çavuşoğlu. saldı- rgan tavırlan nedeniyle "renk- li" bir kişi olarak bu program- larda baş köşeye oturtulabili- yor. Deneyimli spor yazan Doğan Koloğlu. taraftarlardaki kutup- laşmanın doğal olduğunu söy- lü\ or. Zaten Türk-Kürt, AJevi- KURULUŞUNUN 150. YILI 'Heybeliada Ruhban Okulu açılmalı' İSTANBUL (AA> Milli Eği- tim Bakanbğı tarafından, özel yüksekokullann devletleştirilme- sini öngören kanun uyannca 1971 yıhnda kapaulan "Heybe- liada Ruhban Okuhı"nun kuriılu- şunun 150. yıh dolayısıyla Fener Rum Patrikanesi tarafından dü- zenlenen iki günlük kutlamalar dün başladı. Ayinle başlayan törene. Fener Rum Patriği Bartnokmıeos, İs- kenderiye Patriği Parthenios. Romanya Patriği Teoktistos. Ar- navutluk Başpiskoposu Anasta- aos, Dünya Kiliseler Birhği Genel Sekreteri Yorgi Çecis, Va- tikan'ın Ankara Büyükelçısi Ser- gio Sebasn'an. Rus, Çek ve Gürcü Ortodoks kiliseleri temsilcileri. Ortodoks din ve işadamlan ile okulun eski mezunlan katıldılar. Ayinden sonra düzenlenen ba- sm toplantısında konuşan Tarab- ya Metropoliti ve okulun eski öğretmeni Prof. Coostantin Hari- siadis, özel yüksekokullann dev- letleştirilmesini öngören kanun uyannca 23 yıl önce kapanan Ruhban Okulu'nun yeniden açıl- ması için çeşitli girişimlerde bu- lunduklannı anlatn. 150 yıl önce kurulan ve 1948'den 1971 yılına kadar da ruhban yetiştiren oku- lun kapatılmasını eleştiren Hari- siadis, şunlan söyledi: "Milli Eğitim Bakanlığı tara- fından Ruhban Okulu'nun 1971'- de özel okullar kapsamında oldu- ğu gerekçesiyle kapanması bir haksızlıktı. Çünkü, özel okullar kapsamına girmivordu, ayn bir statûsü vardı. Ruhban Okulu, lise üzerine en az bir yıllık mesleki tah- sil veren okul derccesindeydi. Bizira o zamandan bu yana oku- lun tekrar açılması için çeşitli mü- racaatlarımız oldu. \akuida baş- bakan ile bir görüşroemiz oiacak. Amacımız, meramımızı anlatarak tekrar Ruhban Okulu'nun tedrisa- ta başlamasına izin verilmesidir." Harisıadıs, gazetecilenn, "oku- lun öğretûne açıbnası konusunda Türkiye'ye dış ülkelerden baskı yapdıp yapılmadığı" şeklindeki sorulannı. "Türkiye bir hukuk devletidir. İnsan haklanna saygılı- du-. Bu okul, Yunanistan devlet ounadan önce de vardı" diy.e ya- nıtladı. - Dünyaya 'merhaba' diyen 3 yaramaz Colchester Hay> anat Bahçesi'nde sekiz haffa önce yaramaz, ama sevimli mi sevimli üç leopar yavrusu dünyaya geidj. Anne Şan ve baba \ inci'den dünyaya gelen bu yaramaz yavrulara daha henüz isim bulunamadı. Vahşj hayvanlan koruma çerçevesinde kurulan bu hayvanat bahçesinde çalışan bakıcı üç yavruyu zaptetmekte zorluk çekiyor. (Fotoğraf: REUTER) Sünni gibi siyasi kutuplaşmala- nn da yaşandığı Türkiye'de, ta- raftann da bundan soyutja- namayacağını belirtiyor. "Üs- telik" dıyor Koloğlu, "bunlann tribündeki göriintüsü dışarıdaki kutuplaşmalardan daha yumu- şak." Ancak göstergelerin, ta- raftarlann da aynı bağnazlığa sürüklendıği yolunda olduğu- nu ekliyor. Futbol medyasının etkisi? "Hepimizin toplumsal kabahati var. Kendi içimize gi- ren insanları hiç değerlendirme- den kabul ediyoruz. Müflis adamlar da spor yazarı olabili- yor. Ekonomide verdiği so/ü ye- rine getimıeven adanı ekonomik reşit değildir. Ama bunlar, bizde hakem de olu.vor spor yazan da... Buna izin verilmesi, Türk gençliğinin ahlakından klmsenin sorumluluk duymadığuun işare- ti." Koloğlu, Türkive Spor Ya- zarlan Derneği'nin bir kontrol mekanizması oluşturması ve sorumsuzluklan denetlemesi gerektiğini söylüyor. Futbol basınındaki düzeysizlik Futbol yorumlanyla da bili- nen gazeteci-yazar Ali Sirmen ise futbol basınındaki düzeysiz- liğin ülkenin diğer alanlannda- kı düzeysizlikten ayn tutulama- yacağını belirtiyor. "Bu ülke, içinde bulunduğu duruma layık- tır, bu da onun göstergesidir" yorumunu yapıyor. Adli Tıp Kurumu Psikiyatri Kurul Başkanı Doç. Dr. Kriton Dinçmen,"Ananızui damına ka- dar yolunuz var" düzeyindeki söylemi, kendi adına "insanıçü- dırtan, ayıbından yerin dibine geçiren, spor kavramının saygın- lığıyla ilgisi olmayan, küstah, aşağüık ifadeler" olarak nite- lendiriyor. Dinçmen. "Böyle bir yazıyı kabul edip kendi okuyu- cusuna aktaran basın, futbol se- yircisini. sporu katledip kişinin içindeki tüm pisliğin ortaya çık- masına da neden oluyor. Şaşıyo- rum, neden bunlara yetkUİler müdahale etmiyor" diyor. Fut- bolda taraftariığın sporu sev- mekten uzaklaşarak şovenizme dönüştüğüne dikkat çeken Dinçmen. şöylediyor: "Reklam- lardaki tipler, sanki sporla ilgile- nen adam külhanbeymiş gibi se- çiliyor." Tanju ömeği Sporculann sade vatandaşın özdeşleşeceği önemli kişiler ol- duğunu da belirten Dinçmen, "Sporcu it olamaz. İtliği varsa desteklenmemesi lazım. Tanju ömeğini ele alırsak. spiker tele- fonla bağlantı kurduğu beyefen- diyle dostçasına, sanki haksızlı- ğa uğramış gibi konuşuyor. İleri gelenlerimiz 'Sen, benim toplu- mumun yüzkarasısın-' diyeceği- ne, özür dilercesine 'Ne yazık ki kanun müsait değil. Yoksa seni affederdim' diyor. Bunlann tü- mü göz önüne alındığında, bizim memlekette spor çıgnndan çıka- rılmış, külhanbeyliği besleyen bir olaylar zinciri haline gelmiş- tir. Basın da buna çanak tutu- yor" diyor. Televizyonlardaki açık otu- rumlarda bundan sonra da en çok küfreden, sataşan baş köşe- ye oturtulacak. Düzeyli yazıla- nyla bilinen, banşı öğütleyen yazarlann adı bile anılmaya- cak. Futbol takımı taraftarlan birbirlerine biraz daha bilene- cek. En fazla küfreden futbol gazetesi daha çok satacak, tele- vizyon daha yüksek "rating" tutturacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle