Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyetİmtiyaz sahibi: Berin Nadi
Genel Yayın Koordinatörii: Hikmet Çetinkaya
• Genel Yayın Danışmaru: Orhan Erinç •
Yazıişleri Müdürleri: tbrahim Yddız (Sorumlu),
Dinç Tayanç • Haber Merkezi Müdürü: Hakan
Kara • Görsel Yönetmen: FikretEser
Dış Haberler: Ergun Balcı • Ekonomi: Bülent
Kızanlık • İstihbarat: YaJçın Çakır • Yurt
Haberleri: Mehmet Saraç • MakaieJer. Sami
Karaören • Spor: Âbdülkadir Yücebnan
• Düzeltme: Abdullah YazKi
Ankara Temsilcisi. Mustafa Balbay #Haber Müdürü: Doğan Akuı AtatürkBul-
vanNo:125, Kat: 4. Bakanlıklar-Ankara Tel. 4195020 (7 Hat). Telex: 42344. Fax:
(4)4195027 •İzmirTemsücısi. Serdar Kıak, H.Zıya Blv. 1352S.2 3 Tel:4411220
Telex: 52359, Fax: 4419117 «Adana Temsilcisi: Çetin Yiğenoğlu Inönü Cd. 119
S. No: 1 Kat, 1. Tel- 3522550-3522601-3522492, Telex: 62155, Fax: 3522570
Müessese Müdurir Erol Erkut •Koordına-
tör Afamet Koruisan • Muhasebe Bülent Ye-
ner •Idare: Hüseyin Gürer •Işletme önder
Çetik «Bıigı-lşlem Nail tnal • Bılgısa;. ar Sıs-
tem: Mürûvel ÇUer • Reklam Reha Işıtjnan
Yarnriayu n Bmou Yenı G ü n Haber Ajansı. Basın ve Yayıncıiık A.Ş
TûrkocaSı Cad 39 41 Caialoflu 34334 Ist PK 246 lstanbulTel:TO212)S1205O5(2Ohat)Tclex. 22246. Fa* (0 212) 513 85 95
29AĞUSTOS1994 Imsak:4 48 Güneş: 6.20 Öğle: 13.10 Ikindi: 16.52 Aksam: 19.49 Yatsı: 21.15
Beymen'ın kış
defilesi
• İstanbul Haber Servısi -
Beymen Ekspozisyon
Günleri. "Beymen Kadın
Sonbahar KJŞ Koleksiyonu"
defilesi ilesonaerdi.
Maslak'taki Beymen
kampusunda gerçekleştinlen
defılede yalın moda çizgileri
dikkatçekti. Hafif. yumuşak
ve dökümlü kumaşlardan
hazırlanan sonbahar-kış
kadın koleksiyonu: siyah,
beyaz, gri,jean görüntülü
mavi tonlan, haki ve zengin
kahve tonlanndan oluşuyor.
Aksesuvarlarda da gümüş ve
altın renkleri göze çarpıyor.
Defileyi, Merve İldeniz.
Denız Pulaş. Arzum Onan,
Sibel Tan ve Aylin Arasıl'ın
da aralannda bulundufu 18
ünlü manken sundu.
'Trolle avcılık
önlensin'
• İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu)- Deniz
kaplumbağalannın üreme
alanı olan Finike-Mavikent
sahillerindeyasadışı trolle
avcılığm önüne geçilmesi
istendi. Doğal Hayau
Koruma Demeğı (DHKD)
Genel Başkanı Nergis
Yazgan. konuyla ilgili olara'
Finike Sahil Güvenlik
Komutanlığı; Finike,
Kumluca kaymakamlıklan;
Finike, Kumluca ve
Mavikentbelediye
başkanlıklanna gerekli
başvurulann yapıldığjnı
belirterek, "Zaman
geçirmeden önlem alınmasını
istiyoruz"dedi.
Böcek îlacı
kısıplaştıpıyor
• Çeviri Scrvisi- Böcek
ilaçlannın üreme
hormonlannj etkileyerek
insan ve hayvanlarda
kısırlığa yol açüğınj belirten
araştırmacılar. 45 sentetik
kimyasal maddenin.
hormonlan olumsuz yönde
etkilediğini ortaya çıkardılar.
1980 yılında Florida'nın
Apopka gölüne dökülen
böcek ilacının erkek
timsahlarda sperm üretimini
durdurduğusaptandı. 1978
ve 1979'da Tayvan'da
kızartma yağına kanşan
kimyasal maddeden
etkilenen kadınlann erkek
çocuklannın üreme
sistemlerinde aksaklıklar
görüldü.
Dünya nûfusu için
acil eylem planı
• ANKARA (ANKA)-
Birieşmiş Milletler
tarafından her 10 yılda bir
düzenlenen Dünya Nüfus ve
Kajkınma Konferansf nın
üçüncüsü bu yıl 5-13 eyül
tarihleri arasında Kahıre'de
yapılacak. Konferansta, 20
yıllık acil nüfus eylem planı
haarlanacak. Dünyada her
saniye 3. günde ise yaklaşık
255 bin yeni çocuğun
dünyaya gelmesi, hızlı nüfus
artışı nedeniyle insan sağlığı
ve ülke ekonomilerinin en
büyük sorununu
oluşturayor.
Turizmde
hareketlilik
• tZMİR(AA)-Turizm
sektöründe iki ay öncesine
kadar oldukça durgun geçen
günlerin ardından başlayan
hareketliliğin, eylül ayında
da devam etmesi bekleniyor.
İzmir Turizm İl Müdürü
Ayla Karamete, temmuz ve
ağustos aylannda kenti
ziyaret eden turist sayısında,
geçen yılın aynı dönemine
oranla yüzde 85.13 oranında
artış olduğunu söyledi.
Karamete, bu yılın 8 aylık
döneminde İzmir'e, geçen
yılın aynı dönemine oranla
yüzde 2.53 artışla, toplam
236 bin 106 turistin geldiğini
bildirerek şöyle dedi: "Bu
süre içinde ilimizi ziyaret
eden turistlerin yüzde
93.93'ünüoluşturan 221 bin
784'ü havayolunu, 14 bin
322'si de denizyolunu tercih
etti."
Yangın alanlanzaman yitirilnıeden 'millipark' konumunadönüştürülmeü
Istaıdnıl'u Vağma' yakıyor
OKTAY EKtNCİ
Poyrazköy, Sanyer, Burga-
zada, Polonezköy...
İstanbul'un eîde kalan son
doğal güzelliklerini banndıran
bu "yeşil" semtlerin bir başka
ortak özelliği de artık "yanmak-
ta" ya da "yakdmakta" oluşla-
n. Son orman yangınlan, aym
anda "SİT alanı" olarak koru-
ma altına alınan bu bölgelerde
"henüz yağmacılann giremedik-
leri" heİctarlarca ormanı kül et-
ti. Gecekondulaşma ve kaçak
yapılaşmanın pençesi altmda
giderek çirkinleşen istanbul, bu
kez belki de kente son nefesleri-
ni sağlayacak "yaşam kaynak-
lannı" da yitirmeye başladı...
Son orman yangmlannın yi-
ne son zamanlarda azgınlaşan
kentsel yağmaya karşı "dire-
nen" bölgelerde ve üstelik "ardı
ardma" çıkmış olması, acaba
bir rastlantı mı?..
Hemen herkesin akhna gelen,
ancak "yeterli kanıt" bulu-
namadığı için açıkça dile getiri-
lemeyen bu sorunun yanıüru
bulabilmek, öncelikle yangın
bölgelerinin "imar yağması"
açısından konumlannı irdele-
mekten geciyor.
Örneğin Poyrazköy, İstan-
bul'un son yıllarda yaşadığı ka-
çak inşaat işgalinden en çok za-
rar gören Bogaaçi'nin bu tür
yasadışı imar salgınına karşı en
"korunaklı" kesimleri olan "ku-
zeydeki bölgelerde" yer alıyor.
Bu bölgelerden Anadolu ya-
kasındaki Poyrazköy, özellikie
çevresindeki "askeri alanlar"
yüzünden ve aynca ulaşım zor-
luğu nedeniyle örneğin Beykoz
bölgesindeki gibi bir yağmayı
henüz yaşamıyor.
Poyrazköy'ün ormanük
alanlan, BoğazJçTnin kuzey
bölgelerindeki hızlı kaçak yapı-
laşmanın coğrafya olarak sanki
• Son orman yangınlannın, yine son zamanlarda azgınlaşan
kentsel yağmaya karşı k
direnen' bölgelerde ve üstelik 'ardı ardına'
çıkmış olması, acaba bir rastlantı mı?...
"gelişroe interiandını" oluşturu-
yor. Özellikie Beykoz-Anado-
lukavağı yolunda ilerlerken Bo-
ğaz'ın geri görünüm bölgelenn-
de yer alan ormanlann >ine ka-
çak ınşaatlarla nasıl da hızla
"kemirildikJerini" görmek, bu
gözlem için yeterince bulgu>u
açıkça ortaya seriyor.
Kaçak kentleşmenin göz
koyduğu yöre
Denebilir ki Poyrazköy'deki
son orman yangını. İstanbul"da
kendine "gelişme bölgesi" ara-
maya başlayan kaçak kentleş-
menin açıkça "göz koyduğu"
bir yöreyi kapsıyor. Bu bölge-
nin imar talanından korunabil-
mesi için asıl sıkı önlemlerin.
işte şimdi alınması gerekiyor.
Benzer şekilde Sanyer bölge-
sindeki ormanlar da salt yangı-
na karşı değil, "yağmaya karşı
hassas" yöreler arasında.
Bu ilçemizdeki Zekeriyaköy,
Demirciköy ve özellikie Maden
bölgelerinde yer alan ormanlık
alanlar 1980'li yıllarda nazım
plan rafa kaldınldıktan sonra
parça parça imara açıldılar. Öte
yandan kaçak yapılaşma ve "vil-
İa kooperatifleri" de yine San-
yer"dekı tanm ve orman alan-
lannı bir "yağma ve rant cenne-
tine"çevirdıler.
Bölgedeki son orman yangını
da bu talanın henüz el atamadı-
ğı güzellıkleri yok etmeye niyet-
lenmış gibi sanki. Bu alanlara
"kesin imar yasağı getiren" yeni
nazım planın Bü>ükşehir Bele-
diyesi'nde avlardır "bekletilmek-
te" olması da orman yağmacı-
lanna "umutlu günler" yaşatı-
yor. Örneğin Orman Yasası'-
ndaki yüzde 6 imar olanağını
yeterli görmeyen kımı yatınm-
cılar da daha yüksek yoğunluk-
larda inşaat haklan eîde edebil-
mek için Sanyer ormanlann-
dan "nazım planda yer kapma-
ya" uğraşıyorlar.
SİT alanlan yanıyor
Son vangınlardan paylannı
alan Burgazada, Polonezköy gi-
bi yerleşmelere bakıldığında da
özellikie bu iki alanın SİT kap-
samında ve "imar ktsıtlaması"
bulunan "özgûr yöreler" olduk-
lan hemen dikkati çekiyor.
AdaJar da salt yangına karşı
değil. aynı anda yağmaya karşı
öylesine hassas bir bölge ki anı-
msanacağı üzere bir "imar çatı-
şması" yüzünden bu güzel ilçe-
nın belediye başkanı bile vu-
rularak öldürülebilmişti.
Aynı şekilde Polonezköy de
daha geçen aylarda "Tabiat
Parkı" ilan edilen bir SİT alanı.
Yıllardır buradaki doğal alan-
lardan "avTicalıklı imar hakia-
n" elde eden yağmacılar, tabiat
parkı karanyla trilyonluk rant
beklentilenni "askıya" aldılar.
Tam böyle bir aşamada Polo-
nezköy'ü de tehdit eden "yan-
gın furyası" ise neyse ki şimdilik
bu beklentilere "arazi yarata-
cak" bir düzeye ulaşamadı.
Özel koruma statıisü
Bütün bu gözlemlerden orta-
ya çıkan "genel sonuç" şunu
gösteriyor: Istanbul'daki son
orman yangınlan, kentin özel-
likie "kaçak yapılaşma basknu-
na" karşı hala kendisini koru-
yabilen ve yine imar talanına
"komşu" konumdaki bölgele-
rinde patlak verdi. Üstelik yine
bu yangın alanlan, SÎT kapsa-
mında korumaya alınmış. an-
cak tıpkı komşu SİT alanlan
gibi kent yağmasına karşı "cid-
di önlemleri bulunmaya.ı" yöre-
len kapsıyor.
Bu nedenle başta yine son
yangın yerleri olmak üzere İs-
tanbul'un henüz yağmalanma-
mış tüm ormanlık ve koruluk
alanlannı "çok özel bir starüde"
koruma altına almak gereki-
yor. "Kaçak yapılaşma özgürlü-
ğü" ve talana dayalı "imar bek-
lentileri" böylesine sürep gider-
se orman yangınlannı önlemek
daha da olanaksız bir hale gele-
cek.
Sporbanşınamedyadantopatia•Televizyonlardaki
açık oturumlarda
bundan sonra da en çok
küfreden, sataşan baş
köşeye oturtulacak.
Futbol gazeteleri
başlıklannda, kimin
kime nasıl "geçirdiğine"
yer verecek. En fazla
küfreden futbol gazetesi
daha çok satacak,
televizyon daha yüksek
"rating" tutturacak.
BEHZATŞAHİN
Konuşmalar genellikle top-
lam 100-150 sözcükle şekılleni-
yordu. Altı çizilebilecek "Şeref-
sizler", "Terbiyesiz", "Yalan-
cı", "An canıum" gibi sözcükler
sık sık havada uçuşuyor. kişi-
liklere yapılan sözlü saldınlann
fıziki saldınya dönüşmesine ra-
mak kalıyordu. Tartışanlar fut-
bol yorumculan (spor yazan da
deniliyor), tartışmanın yapıldı-
ğı yer ise televizyon stüdyolan.
Hem de canlı; anında milyon-
larca kişiye ulaşan bir platform-
da. Konu da futbol.
Yer bir futbol sahasının tri-
bünlen. BinJerce taraftar hep
bir ağızdan bağınyor:
"Sahaya ineriz, ananızı "
"İ... hakem"
"Şerefsizler!"
"Satılnuş i...ler"
Ya da anlı-şanlı futbol gaze-
telerinden kimi başbklar:
"O çocuğu"
"Şerefsizler!"
"Kansızlar!"
"Milyarlık eşekler"
Yine bir gazete, manşetten,
"Anamzın damına kadar yolu-
nuz var" başlığını kendince "in-
celterek" kullanabildi.
Bu gazetelerin televizyon
reklamlannda bitirim. yaşamı-
nın önemli bir alanını futbol
takımı taraftarlığına ayırmış,
bu yola baş koymuş. kanı. takı-
tnının renginde akan taraftar
tiplemesi çiziliyor. Reklam
metnindeyse "harbi taraftar"
gibi tammlamalardan. "geçir-
Doğan Koloğlu (solda), Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin sorumsuzlukları denetlemesi
gerektiğini söyierken Ali Sirmen (sağda), "Bu ülke, içinde bulunduğu duruma layıktır, bu
da onun göstergesidir"
1
yonımunu yapıyor. (Fotoğraf: Mustafa Ersoy)
mek" gibi "erkek söylenu"ne
koşut tavırlara kadar Türkiye'-
dekı "futbol kultürüne" uygun
kompozisyonlar kullanılıyor.
Düşüncelerini açıkladıklan
için yargılanan yazarlar. bili-
madamlan, gazeteciler toplu-
mun duyarsızlığı, tepkisizliği
arasında başlan dik cezaevine
konulurken "yûz kızarbcı suç"
kapsamındaki kaçakçılıktan
yargılanarak hüküm giyen fut-
bolcu Tanju Çolak, kaçtığı Üs-
küp'ten Türkiye"ye salya-
sümük getirildiğjnde "duyarlı
ve tepkili" kalabalığın desteğini
alabildi. Ülkenın yönetidleri de
bu koroya katılmakta hiçbirsa-
kınca görmeden. işi neredeyse
Tanju'dan özür dilemeye kadar
vardırabiliyordu. Bu da futbol
basınının (>a da daha genel bir
tanımlamayla medyanın) ka-
muoyu yaratmadaki gücünün
önemü bir göstergesi.
Diktatör Franco"nun halkı
yönetmek için kullandığı 3F
formülünün ilki olan futbol,
Arjantin diktatörü Peron'a "İ>ı
ki futbol var. Memleketi rahat
yönetebiliyorum" dediniyordu.
Çok bü>ük bir kitleyi kendin-
den gecirircesine etkileyebilen
futbolun taraftarlan. kendileri-
ni ait hissettikleri takım için her
şeyi japabiliyorlardı. Bunda da
en etkili model, daha çok tanı-
dıklan, sevdikleri yazarlar.
Futboldan konuşan iki kişinin
konuşmalannda. kendi düşün-
cesi gibi söylediklerinde. aslın-
da sürekli izledikleri yazarlann
yorumlannı, söylemini yakala-
mak olası. A\nı düzevi de...
Televizyonlar izlenme oran-
lannı >ükseltmek için saldırgan
konuşmalanyla bilinen futbol
yazarlannı açık oturumlara ko-
nuk edip taraftarlar arasındaki
kutuplaşmayı "kaşımakta" hiç-
bir sakınca görmüyor. Fener-
bahçeli Ömer Çavuşoğlu. saldı-
rgan tavırlan nedeniyle "renk-
li" bir kişi olarak bu program-
larda baş köşeye oturtulabili-
yor.
Deneyimli spor yazan Doğan
Koloğlu. taraftarlardaki kutup-
laşmanın doğal olduğunu söy-
lü\ or. Zaten Türk-Kürt, AJevi-
KURULUŞUNUN 150. YILI
'Heybeliada Ruhban
Okulu açılmalı'
İSTANBUL (AA> Milli Eği-
tim Bakanbğı tarafından, özel
yüksekokullann devletleştirilme-
sini öngören kanun uyannca
1971 yıhnda kapaulan "Heybe-
liada Ruhban Okuhı"nun kuriılu-
şunun 150. yıh dolayısıyla Fener
Rum Patrikanesi tarafından dü-
zenlenen iki günlük kutlamalar
dün başladı.
Ayinle başlayan törene. Fener
Rum Patriği Bartnokmıeos, İs-
kenderiye Patriği Parthenios.
Romanya Patriği Teoktistos. Ar-
navutluk Başpiskoposu Anasta-
aos, Dünya Kiliseler Birhği
Genel Sekreteri Yorgi Çecis, Va-
tikan'ın Ankara Büyükelçısi Ser-
gio Sebasn'an. Rus, Çek ve Gürcü
Ortodoks kiliseleri temsilcileri.
Ortodoks din ve işadamlan ile
okulun eski mezunlan katıldılar.
Ayinden sonra düzenlenen ba-
sm toplantısında konuşan Tarab-
ya Metropoliti ve okulun eski
öğretmeni Prof. Coostantin Hari-
siadis, özel yüksekokullann dev-
letleştirilmesini öngören kanun
uyannca 23 yıl önce kapanan
Ruhban Okulu'nun yeniden açıl-
ması için çeşitli girişimlerde bu-
lunduklannı anlatn. 150 yıl önce
kurulan ve 1948'den 1971 yılına
kadar da ruhban yetiştiren oku-
lun kapatılmasını eleştiren Hari-
siadis, şunlan söyledi:
"Milli Eğitim Bakanlığı tara-
fından Ruhban Okulu'nun 1971'-
de özel okullar kapsamında oldu-
ğu gerekçesiyle kapanması bir
haksızlıktı. Çünkü, özel okullar
kapsamına girmivordu, ayn bir
statûsü vardı. Ruhban Okulu, lise
üzerine en az bir yıllık mesleki tah-
sil veren okul derccesindeydi.
Bizira o zamandan bu yana oku-
lun tekrar açılması için çeşitli mü-
racaatlarımız oldu. \akuida baş-
bakan ile bir görüşroemiz oiacak.
Amacımız, meramımızı anlatarak
tekrar Ruhban Okulu'nun tedrisa-
ta başlamasına izin verilmesidir."
Harisıadıs, gazetecilenn, "oku-
lun öğretûne açıbnası konusunda
Türkiye'ye dış ülkelerden baskı
yapdıp yapılmadığı" şeklindeki
sorulannı. "Türkiye bir hukuk
devletidir. İnsan haklanna saygılı-
du-. Bu okul, Yunanistan devlet
ounadan önce de vardı" diy.e ya-
nıtladı. -
Dünyaya 'merhaba' diyen 3 yaramaz
Colchester Hay> anat Bahçesi'nde sekiz haffa önce yaramaz,
ama sevimli mi sevimli üç leopar yavrusu dünyaya geidj. Anne
Şan ve baba \ inci'den dünyaya gelen bu yaramaz yavrulara
daha henüz isim bulunamadı. Vahşj hayvanlan koruma
çerçevesinde kurulan bu hayvanat bahçesinde çalışan bakıcı üç
yavruyu zaptetmekte zorluk çekiyor. (Fotoğraf: REUTER)
Sünni gibi siyasi kutuplaşmala-
nn da yaşandığı Türkiye'de, ta-
raftann da bundan soyutja-
namayacağını belirtiyor. "Üs-
telik" dıyor Koloğlu, "bunlann
tribündeki göriintüsü dışarıdaki
kutuplaşmalardan daha yumu-
şak." Ancak göstergelerin, ta-
raftarlann da aynı bağnazlığa
sürüklendıği yolunda olduğu-
nu ekliyor. Futbol medyasının
etkisi? "Hepimizin toplumsal
kabahati var. Kendi içimize gi-
ren insanları hiç değerlendirme-
den kabul ediyoruz. Müflis
adamlar da spor yazarı olabili-
yor. Ekonomide verdiği so/ü ye-
rine getimıeven adanı ekonomik
reşit değildir. Ama bunlar, bizde
hakem de olu.vor spor yazan
da... Buna izin verilmesi, Türk
gençliğinin ahlakından klmsenin
sorumluluk duymadığuun işare-
ti." Koloğlu, Türkive Spor Ya-
zarlan Derneği'nin bir kontrol
mekanizması oluşturması ve
sorumsuzluklan denetlemesi
gerektiğini söylüyor.
Futbol basınındaki
düzeysizlik
Futbol yorumlanyla da bili-
nen gazeteci-yazar Ali Sirmen
ise futbol basınındaki düzeysiz-
liğin ülkenin diğer alanlannda-
kı düzeysizlikten ayn tutulama-
yacağını belirtiyor. "Bu ülke,
içinde bulunduğu duruma layık-
tır, bu da onun göstergesidir"
yorumunu yapıyor.
Adli Tıp Kurumu Psikiyatri
Kurul Başkanı Doç. Dr. Kriton
Dinçmen,"Ananızui damına ka-
dar yolunuz var" düzeyindeki
söylemi, kendi adına "insanıçü-
dırtan, ayıbından yerin dibine
geçiren, spor kavramının saygın-
lığıyla ilgisi olmayan, küstah,
aşağüık ifadeler" olarak nite-
lendiriyor. Dinçmen. "Böyle bir
yazıyı kabul edip kendi okuyu-
cusuna aktaran basın, futbol se-
yircisini. sporu katledip kişinin
içindeki tüm pisliğin ortaya çık-
masına da neden oluyor. Şaşıyo-
rum, neden bunlara yetkUİler
müdahale etmiyor" diyor. Fut-
bolda taraftariığın sporu sev-
mekten uzaklaşarak şovenizme
dönüştüğüne dikkat çeken
Dinçmen. şöylediyor: "Reklam-
lardaki tipler, sanki sporla ilgile-
nen adam külhanbeymiş gibi se-
çiliyor."
Tanju ömeği
Sporculann sade vatandaşın
özdeşleşeceği önemli kişiler ol-
duğunu da belirten Dinçmen,
"Sporcu it olamaz. İtliği varsa
desteklenmemesi lazım. Tanju
ömeğini ele alırsak. spiker tele-
fonla bağlantı kurduğu beyefen-
diyle dostçasına, sanki haksızlı-
ğa uğramış gibi konuşuyor. İleri
gelenlerimiz 'Sen, benim toplu-
mumun yüzkarasısın-' diyeceği-
ne, özür dilercesine 'Ne yazık ki
kanun müsait değil. Yoksa seni
affederdim' diyor. Bunlann tü-
mü göz önüne alındığında, bizim
memlekette spor çıgnndan çıka-
rılmış, külhanbeyliği besleyen
bir olaylar zinciri haline gelmiş-
tir. Basın da buna çanak tutu-
yor" diyor.
Televizyonlardaki açık otu-
rumlarda bundan sonra da en
çok küfreden, sataşan baş köşe-
ye oturtulacak. Düzeyli yazıla-
nyla bilinen, banşı öğütleyen
yazarlann adı bile anılmaya-
cak. Futbol takımı taraftarlan
birbirlerine biraz daha bilene-
cek. En fazla küfreden futbol
gazetesi daha çok satacak, tele-
vizyon daha yüksek "rating"
tutturacak.