Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 29 AĞUSTOS1994 PAZARTESİ
HABERLER
Konur Ertop
I
'94 Türkiyesi'nde yaşananlar
destanıbugün güncelleştiriyor
Cahit Külebi'nin "Atatûrk Kurtu-
luş Savaşı'nda" adlı yapıtının kay-
nağı, "Rüzgar" kitabındaki "Ata-
türk'e Ağrt" şiiridir. "Atatürk'e, birti-
kte savaşanlara ve çocuklarına"
adadığı "Atatürk Kurtuluş Savaşı'-
nda". bir yurt güzellemesiyle başlar:
Edirne'den Ardahan'a kadar uza-
nan topraklar üzerindeki doğa güze-
Uikleri ve yaşam, hareketli bir biçi-
mde canlandınhr. Kop DağVnda se-
rçe parmak kalınlığındaki suyu gece
gündüz akan çeşme, güneyde yaz ge-
lıp güneş vurunca dallanndan bal
akan mis kokulu ağaç. uçuşan boz
kanatlı üveyikler, Samsun Limanı'-
ndaki çaparlar. takalar. mavnalar,
Savaştepe Köprüsü'nden geçen tre-
nler görüntünün öğeleri arasındadır.
Yurt güzellikleri canlandınlırken asıl
dile getirilen yurt sevgisidir.
Bu toprak bizim yurdumuzdur.
Deli gönül yücesine çıkar, bir üveyik
olup uçar gider. Ardahan'dan Edi-
rne'ye, Edirne'den Ardahan'a ka-
dar...
Bu bölümün ilk ve son dizesini
oluşturan
"Edirne'den Ardahan'a kadar"
deyimini ozan ilk kendisinin kul-
landığına dikkati çeker.
Destan'ın II numarah parçası,
Söylev'in ilk saürlannda olduğu gibi
"vaziyet ve manzara-i umunıiye"yi
dile getirir. Atatürk bunu bir konu-
şmasında. "uçunımun kenannda
yıkık bir ûlke" dıye özetlemiştir. Kü-
lebi, olup bitenlerin insanımız üzeri-
ndeki etkisini, "Milletin yüreği kan
ağlıyordu" diye özetler: Güneyden
yayhlar geliyordu, örtük kara perde-
leri sallanıyordu, Anadolu'dan gelip
geçenler utanıyordu, milletin yüreği
kan ağlıyordu... Güneyden yarah,
hasta, yorgun askerler geliyordu.
akşam olmuştu, sağ kalan yiğiıler bi-
rer birer yurtta toplanıyordu... Ta-
rlalar kadar, ırmaklar kadar durgun
analar güneyden haber soruyordu...
İşgal edilmiş yurt topraklannın
görünümü canlandınlırken bütün
anlaülanlar sanki bir köylü ozanın
gördüklerine ve duyarlığına dayanır:
"Mavi değilartık denizlerimiz!
Tarlalar süriilme: oldu!
Sütü kesildi davarların!
Öksüz kaldı bebelerüniz!"
"Kuzumu: var, yaylalarda meleşir,
Çeşmemiz var, gece gündüz söyle-
Şir.
Yazımız var, pehlivanlar güreşir,
Bu toprağa kimse girememiştir."
Yenilmiş, acılar çeken, yoksunluk-
lar içindeki halk, yoksul bir millet ol-
duğumuzu, gözlerimizde solgun ışık-
lar yandığını söyler. Yüce umutlan
umut etmişiz kendimize. Gerdeğe
gjrmedik kızlar, tüy gibi çocuklar, yi-
ğitler, ihtiyarlar bu toprak için yaşı-
yoruz.
Gökleri bürüyen kara bulutlan
dağıtmak için millet padişahlara ha-
ber salar, ne bulutlar gider, ne padi-
şahlardan bir haber gelir. Bu kez Ke-
mal Paşa'ya haber salınır. cevabı-
ndan önce kendi gelir: Atatürk'ün
Samsun'a çıkışını, Erzurum ve Sıvas
kongreleri izler. Analar bacılar yola
dökülüp cephane taşır. Irmaklar su-
yundan. ağaçlar daldasından fayda-
landınr Kurtuluş savaşcılannı. "İnö-
nü'de iki kıbç gibiydik düşmanla biz"
Atatürk Kurtuluş
Savaşı'nda
"Atatürk 'e Ağıt "adıyla uzun bir şiir yazdım. Daha
sonra Nevit Kodath ile anlaşmamız üzerine sözlümüzik
metni olacağını da göz önünde bulundurarak on üç
şiirdenoluşan "Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda"adlı
yapıtımı oluşturdum. Bu yapıtın kimi yerlerinde müzik
biçem zonmluluğunu düşünerek özveride bulunduğum
birgerçek. Ne var kihaklı-haksız en çok eleştirüen
yapıtım bu oldu. Oysa buyapıtta çağcilbir davranışı
vitirmeden Türkdestan "esprisine", Doğu Anadolu
diyalektiğine başvurmuş ve bir eylem şüriyazmak ve
Atatürk 'ü özgürlükçü bir eylem içinde göstermek
istemiştim. Bach'tan sonra dinselkonu dışmda oratoryo
yazılmadığıhalde bunu denemek benim için bir yüreklilik
olmuşlur. Övünme sayılsa da, bağışlanmamı dileyerek
belirteyim ki, yapıtın ilk dizesi olan "Edirne'den
Ardahan'a kadar"deyimibugün herkesçe kullanılıyor.
Ben bile acaba daha önce böyle bir deyim var mıydı diye
düşünüyorum.
Külebi, özetler:
Güneyden
yayhlar
geliyordu,
örtük kara
perdeleri
sallanıyordu,
Anadolu'dan
gelip geçenler
utanıyordu,
milletin yüreği
kan
ağlıyordu...
Inönudeikikılıç
gibiydik düşmanla biz
İnönü 'deikikılıç karşı karşıya
Aşkolsun birinciye su veren kıhççıya!
İnönü 'de iki kılıç karşı karşıya
Aşkolsun birincinin yapıldığı çarşıya
Birinci kılıca su veren usta
Hakkı, yiğitliği, sevgiyi
Bu kılıcm kabzasma işlemiş tek nakışta.
Birincikılıçla döğüşen viğit vurki!
Anandan emdiğin süt helal ola!
Birinci kılıçla döğüşen viğit vurki!
Gelinler, çocuklar ağlamaya!
. • Birinci kılıçla döğüşen viğit vur ki!
Önü al önlüklü vüzü peçeli
Hanım kızlar nişanlısız kalmava!
Vur ki anam babam, vur ki kardaşım!
Havın düşman yurdumuzu almaya!
başhğını taşıyan bölüm, topyekûn sa-
vaşın cephe gerisindeki hazırlığını an-
latır. Bu bir saldın savaşı değil savun-
ma savaşıdır. Kılıca su veren kılıççı
kabzasına "hakkı, yiğitliği, sevgiyi"
işlemiştir.
Halk anlaümından büyük ölçüde
yararlanan destancı bu parçada us-
talığını karutlar. Savaş aracı olan
"kılıç" ve kıhcın "şakırtı"sı ses ola-
rak dizelerde yankılanır. 16 dizelik
parçada bu sözcüklerin dayandığı
seslerden k 29 kez, ç 10 kez, ş 15 kez
yinelenir ve Eskişehir çarşısındaki
demircilerin çekiç sesleri şiirde sürüp
gider.
Destan daha sonra cephelerde çar-
pışanlann övgüsünü dile getirir ve
Sakarya'dan Lzmir'in alınışına kadar
geçen olaylann kısa bir öyküsünü
verir.
Savaşçılan anlatan bölüm bir ko-
çaklamadır. Bizim süvarilerimiz ata
binince ayağı yere değer. başı göğe
değer. Piyadelerimiz yola yeğin gi-
der, bastığında toprağı ezer. Topçu-
muzun narası gülleden beterdir. De-
stancı onlara sağdıçlanm diye sesle-
nir ve onlar gjbi yiğjtleri oldukça bu
milletin yaşıyacağını hatırlatır.
Cephede ana baba günleri yaşan-
mıştır:
Kemal Paşa'nın ordusu düşmanı
uğruna kattı, anasından doğduğuna
pişman etti.
Sakarya bir yandan çevirdi, sü-
variler bir yandan.
Topçu bir yandan veryansın etti,
piyadeler bir yandan. Kemal Paşa'-
nın ordusu sürdü gitti. yetiştikçe vu-
rdu düşmana. Hayın düşman sarhoş
gibi sallana sallana on beş günde
Izmir'i dar buldu, ölen kurtuldu, sağ
kalan teslim oldu. Gemiler kaçarken
alru sargılı, kolu sargılı, boynu sargıh
Ahmet'ler, Bekir'ler, Ali'ler, Mah-
mut'lar, Kazım'lar, İsmail'ler peşle-
rinden yettiler, diz çöküp Kordo-
nboyu'na ta yürekten çekip tetiği ge-
milere yaylım ateş ettiler...
Bütün bunlar halkın savaşını halk
insanının gördüğü ve anlattığı biçi-
mde dile getiren dizelerdir.
"Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan sürüp gittin
yeni yeni savaşlann peşinde"
başlığını taşıyan bölüm, zaferden so-
nraki kalkınma hareketini. gerçekle-
ştirilen devrimi özetler:
Hareketin temelleri "bUgi, inanç,
coşkunluk" diye özetlenir. Cumhuri-
yetı kuran önderin hizmetleri sıra-
lanır, eyleminin ve düşüncesinin ilke-
leri gösterilir: Sana borçluyuz ta deri-
nden! Çünkü yurdumuzu sen ku-
rtardın, hasta, yorgun düşmüştük,
yaralanmızı iyice sardın. Yiğittin,
inanç doluydun, yapıcıydın,
sanatkârdın. Kurmakiçinyenidenbi-
lgiyle, inançla, coşkunlukla sava-
şmalı dedin. Dilimizi, ulusallığımızı
öğrettin bize. Hürriyeti içimize
yaydın. Halkın içinden geldin,
halkçıyız dedin. Inançta hür yetiştir-
din bizi. Devrimlerle yüceltti, çok yü-
celtti, bu milleti temiz ellerin.
Son bölüm. zaferi ve devrimi ger-
çekleştiren kahramana saygı ve
bağlıhğı dile getirerek destanı nokta-
lar.
Atatürk'ü özgürlükçü ve uy-
garlıkcı bir eylem içinde göseren de-
stan, "Atatürk'e, biıükte savaşanlara
ve çocuklanna" sunulmuştu.
O çocuklara 1994 Türkiyesi'nde
Atatürk dönemine, devrimlere
haksız, saygısız sataşmalar almış yü-
rümüşken Külebi'nin yapıtının hatı-
rlattığı, düşündürdüğü şeyler vardır.
SÜRECEK
Faili Meçhul Cinayetleri Araşürma Komisyonu'na bilgi verilmemesi için yazı yazdığını kabul etti:
Demiral, koıııisyoııa bilgi yasağuu sayundu
ANKARA (ANKA) - Ankara Devlet Güven-
lik Mahkemesi (DGM) Cumhuriyet Başsavcısı
Nusret Demirai, TBMM Faili Meçhul Cinayet-
leri Araşürma Komisyonu'na bilgi verme ya-
sağını savundu. Meclis içtüzüğüne göre Komis-
yon'un yargı konusunda, ilgili kişilerden bilgi
alma yetkisi bulunmadığını belirten Başsava
Demirai, bu amaçla çok önceleri Ankara Emni-
yet Müdürlüğü'ne yazı yazdığını doğruladı. De-
mirai, komisyona bilgi verilmemesi amacıyla
Türkiye'deki tüm DGM Cumhuriyet başsavcıb-
klanna yaa yazmasının ise söz konusu ol-
madığını belirttikten sonra da "Ben nasıl diğer
başsavcılıklara talimat veririm. Öyle şey ohnaz.
Her savcı kendine göre değerlendirir" dedi.
• Komisyon'a bilgi yasağını savunan Ankara DGM
BaşsavcısıNusret Demirai, Meclis içtüzüğüne göre komisyonun
yargıdan bilgi alma hakkı bulunmadığını, içtüzüğün 103'üncü
maddesinin buna olanak tanımadığını bildirdi.
Başsava Demirai, TBMM Faili Meçhul Ci-
nayetleri Araştırma Komisyonu çalışmalannın
resmi yetkililerce engellendiğine ilişkın açıkla-
malar ve haberlerle ilgili olarak ANKA'ya
yaptığı açıklamada, TBMM içtüzüğünün 103"-
üncü maddesinin, komisyonun yargı kuruluş-
lanndan bilgi alma ve buralarda incelemeler
yapmasına olanak tanımadığını bildirdi.
Demirai. "Türkiye'deki tüm DGM Cumhuri-
yet Başsavcılıklan'na yazı yazarak, komlsyon
üyelerine faili meçhul cinayetİerle ilgili bilgi veril-
mesini istediniz mi" sorusuna karşıhk şö\le dedi:
"O eski canım. Yok öyle birşey. Yanlç. Daha
önce bir şey olmuştu. Biz Meclis içtüzüğünün
103'üncü maddesi içinde bir konum itibanvla öyle
dedik. BLzden yargıya intikal eden şeylerde soruş-
İnsan Haklan Komisyonu'na dava açan Kaplan, 'hukuki ahlaksızlık'la suçlanıyor
KapaülanDEP'tesavunmatartışması
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Kapaülan
DEP'te savunma tartışması sürerken, DEP'in
eski yöneücileri, bilgileri dışmda elindeki
vekaletnameleri kullanarak, Avrupa İnsan
Haklan Komisyonu'na da\ a açan avukat
Hasip Kaplan'ı. "hukuki ahlaksızhk" yapmakla
suçladılar. DEP davasından çekilen avukat
Hasip Kaplan', Anayasa Mahkemesi'nce
kapaülan DEP'li milletvekilleri adma Avrupa
İnsan Haklan Komisyonu'na başvurduğunu
açıklarken, "Bu davaların açümasına neden olan
DGM Cumhuriyet Başsavcısı Nusret Demiral'a,
beni ve müvekillerimi zenginleştireceği için
teşekkür borcluvum" demesi, eski DEP
yöneticikrini kızdırdı. DEP eski yöneücileri,
Murat Bozlak, Osman Özcelik, Bahattin Günel,
Ismail Arslan, Şeyhmus Çağro, Nevzat Özbay,
Kemal Bilget. dün yapüklan ortak açıklamada,
bilgileri dışında elindeki vekaletnameleri
kullanarak, Avrupa İnsan Haklan
Komisyonu'na dava açan avukat Kaplan'ı,
"hukuki ahlaksızlık" yapmakla suçladılar.
Demokrasi Partisi'nin tüm üye ve
yöneticilerinin, yaşamlan pahasına özgürlük.
demokrasi ve insan haklan mücadelesi
verdikleri vurgulanan açıklamada, şöyle
denildi: "Bu uğurda 84 arkadaşımızı şehit
verdik. Milyarlar, trilvonlar şehit
arkadaşlanmızın bir damla kannıın dahi bedeli
değildir. Arkadaşlarımız, haddini bilmez
birilerinin servet sahibi olmalan için yaşamlarını
ortaya koymamışlardır." Kaplan'a dava açması
için vekaletname verilmediği de anımsatılan
açıklamada. "DEP Genel Başkam'mn verdiği
vekaletname Anayasa Mahkemesi'ndeki
kapatılma davasına ilişkindir. Bir avukata değil,
birden fazla avukata vekaletname verilmiştir.
Mevcut eldeki vekaletnamenin kullandmış
olması hukuki ahlaksızlıktır" denildi.
turma evrakı gizlidir, verihnez. Çünkü, 103'üncü
maddede yargıyla ilgili bir şey yok. Tüm Türki-
ye'deki savcılıklara yazı göndermiş falan da deği-
liz. Her savcı kendine göre değerlendirir onu.
Savcılıklara niçin ben talimat göndereceğim. Ne
biçim iş, nereden çıkıyor bunlar."
Ankara DGM Başsavcısı Nusret Demirai,
"Ancak daha önce Emniyet Genel Müdürlüğü'yle
Ankara Emniyet Mödürlüğü'ne bu volda yazı
yazdığınız biliniyor" sorusuna karşılik "O çok
önce nerdeyse iki sene oldu yahu" demekle yetin-
di. Gazeteci-yazar Uğur Mucmu suikastiyle ilgili
soruştrmada başta katil zanlısı olarak aranan
Şefik Polat'ın Ankara'da kimliği tespit edildik-
ten sonra serbest bırakılması olmak üzere bir
dizi ihmalin varlığı gündeme gelmişti. TBMM
Faili Meçhul Cinayetleri Araşürma Komisyonu
üyelerinden RP'li Hüsamertin Korkutata da
yaptığı açıklamada, çalışmalannın en başta res-
mi yetkililer tarafından engellendiğini, Ankara
DGM BaşsavcılığYnın bilgi yasağnı istediği
yaasını tüm savcılıklara gönderdiği sonucuna
ulaştıklannı dile getinnişti.
DGM Başsavcısı Demiral'ın Komisyon'a bil-
gi yasağında dayanak aldığını açıkladığı Meclis
içtüzüğünün 103'üncü maddesi şu düzenlemeyi
getiriyor:
"Komisyon, bakanlıklarla genel katma bütçeli
dairelerden. mahalli idarelerden, muhtarlıklar-
dan, universitelerden, TRT'den, KİTIerden, özel
kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş
banka ve kuruluşlardan. kamu kurumu niteliğin-
deki mesiek kunıluşlarından ve kamu yararuıa
çaltşan derneklerden bilgi istemek ve buralarda
inceleme yapmak, ilgililerini çağuıp bilgi almak
yetkisine sahiptir. Komisyon gerek gördüğünde
uygun bulacağı uzmanlann bUgilerine başvurabi-
ür."
BIZBIZE
ERDAL ATABEK
Sorumluluğudur...
"Hayata saygı duymak, sosyal sorumluluğa sahip ol-
mak, dünya ölçeğinde duyarlılık taşımak, kendi payına
düşeni yapmaktan kaçınmamak". Belki de çok kullandı-
öımız "onurlu olmak" kavramını böyle tanımlayabiliriz.
ınsanlık tarihi de "savaş galibi kahramanlar"\n zafer
taçlarını alkışlamaya sayfalar ayırmış, yenilenlerin son-
raki yaşamlan ise mürekkep israfına değer bulanma-
mıştır. Savaşın ve barışın geleceğini inceleyen AMn ve
Hekli Toffler artık bu görüntünün değiştiğini, daha da
değişeceğini yeni kitaplarmda anlatıyorlar. Bu iki "gele
cekbilimci"s\ yazara göre bütün savaşlar "üç uygarlık
dalgası"nin arasındaki çelişkilerin sonucudur. Birinci
dalga olan "tarım toplumu", ikinci dalga olan "endüstri
toplumu", üçüncü dalga olan "bilgi toplumu" kendine
özgü üretim biçimleri, ekonomileri, kültürleri, servet
edinme biçimleri ile birbirlerinden çok farklıdırlar. Bu
uygarlıklar arasındaki savaşlar da silahlı güçlerin orga-
nizasyonu, yapıları, eleman nitelikleri, koordinasyonla-
rı.strateji vetaktikleri ile birbirinden çok farklıdırlar. Bü-
tün bunların yanında "savaş" nasıl önemli bir öğreti ise
"banş"\n da daha önemli bir öğreti olması zorunludur.
Çünkü "Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz. Ama sa-
vaş sizinle ilgilenmektedir''.
Troçki nin bu sözlerinin Amerika başkanlarına danı-
şmanlık da yapan bir Amerikalı'nın kitabının ön ve son-
sözleri olmasını yadırgayanlar olabilir, ama dünya artık
pek çok önyargıyı önemsizleştirecek kadar küçülmüş-
tür. Bunu göremeyenlerse dünyayı kendi yarıçapları-
ndanibaretsayanküçükcanlılar olarak yaşamakzorun-
da olanlardır. Hastalıklı bir şişinme ile sağlıklı bir büyü-
meyi ayırmaktan yoksun beyinler ise üçüncü dalga uy-
garlığına emanet olarak devredilmiş bir birinci dalga
kalıntısı olduklarının bile ayırdına varmadan yaşayıp
öleceklerdir. Onlardan ne savaşa doğru bir bakış bekle-
nebilir, ne de barışın değerini anlama akıllılığı. "Onur"
kolalı bir yakanın katı duruşundan çok daha başka bir
şeydir.
•••
Linus Carl Pauling, geçen hatta 93 yaşında öldü. Dün-
ya çapında ün kazanmış bu büyük kimya bilimcisi 1954
yılında kimya dalında Nobel Ödülü almıştı. Kaliforniya
Teknoloji Enstitü'sünde asistan olarak çalışmalarına
başlayan, sonra doktorasını verip kimya dalında derin-
leşen araştırmalarıyla moleküler bağlantıları bularak bi-
lim dünyasına büyük katkılar yapan Pauling. bunlarla
yetinmedi. Nükleer savaşın büyük tehlikelerini görerek
11.021 bilim insanının imzasını toplayarak hazırlanan
"nükleer denemelere son verilsin" dilekçesini 1958 yı-
lında Birleşmiş Milletler'e gönderdi.
Gene 1958 yılında "No More War "(Artık Savaş Ol-
masın) adında bir kitap yayımladı. Hayret edilecek bir
şey olarak Linus Pauling, enstitüdeki işinden atılmadı.
Tutuklanarak devlet politikasına aykırı davranmak su-
çundan hapse atılmadı. Amerika Başkanı hakkında nu-
tuklar atıp vatan haini olduğunu ilan etmedi. Yaptıklarını
paylaşmayan universitedeki meslektaşları ihbarüstüne
ihbar yağdırıp paçalarını kurtarma gayretlerine düşme-
diler. Bütün bunlar olmadı ama başka bir şey oldu. Linus
C. Pauling 1962 yılında Nobel Barış Ödülü'nü aldı. 1963
yılında kendi isteğiyle Kaliforniya Teknoloji Enstitü'sün-
den emekli oldu. 41 yıllık parlak bilim çalışmasından
sonra kendini "barış bilımi çalışmaları"na adadı. Santa
Barbara'daki "Demokratik Kurumları İnceleme Merke-
zi"ne üye oldu, ölünceye kadar çalışmalarını burada
sürdürdü. Linus C. Pauling geçen hafta öldü. Onuruyla
yaşamak da onuruyla ölmek de ışte budur. "Onur", in-
sanlara başkalarının verdiği bir paye değildir. insanlar
onu kendi hayatlarında yaptıklarıyla kazanırlar ya da
hiçbir zaman kazanamazlar.
•••
Mahmut Oikerdem, Türkiye'nin yetiştirdiği özel nite-
likli insanlardan birisiydi. Dışişlerinde büyükelçilik ko-
numuna kadar gelmiş, devleti birçok ülkeler yanında
başarıyla temsil etmiş, seçkin kültürlü, sağduyulu, me-
safelerini iyi koyan gerçek bir ekselanstı. Tek kusuru
Amerikan hayranı ve yandaşı olmamak, sosyalist ülke-
leri de düşman bellememekti. Türkiye Barış Derneği
başkanı olduktan sonraki yıllarda başına gelmeyen kal-
madı. Tutuklandı, hapse atıldı, yıllarca yükselmesi için
hizmet verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni bu dernek yoluyla
yıkmaya çalışmaktan suçlandığı iddianameleri dinle-
menin acısına katlandı. Derneği de kendini dedüşünce-
lerini de hayatını da başı dimdik savundu. Hapishanede
ortaya çıkan prostat kanserini bile kendi durumunu iyi-
leştirmek için kullanmaya gerek görmeden yaşadı.
Onun hapisteki tutumu bile barış öğretisi için bir derstir.
O da onuruyla yaşadı, onuruyla öldü. Onur, budur.
•••
Alvin ve Hidi Toffler'lerin yapıtı şu sözlerle bitiyor: "21.
yüzyılın şafağında hayatta kalmak için içgüdüden daha
fazlası gerekecektir. Sivil ve askerler olarak hepimiz
için bilgi, servet ve savaş arasındaki devrimci yeni bağı,
derinliğine anlamamız gerekecektir. Biz, eğer dünün
entelektüel silahlannı kullanmaya devam ettiğimiz tak-
dirde, 21. yüzyıl vaadinın hızla uçup gideceğine inanıyo-
ruz. Leon Troçki'nin bu kitabın başında yer alan o uyan-
dırıcı sözlerini bir an bile unutursak bu çok daha hızlı
olacaktır. " Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz ama
savaş sizinle ilgilenmektedir.
RP-MHP kavgasına HADEP yorumu:
Refah Partisi'nin tek
hedefi Kürt oyları
ANKARA (ANKA) - HADEP
Genel Başkan Yardımcısı
Bahattin Günel, RP'nin
Güneydoğu raporunda
M HP'yi suçlamasıyla iki parti
arasında başlayan kavgayı
"RP, bizim sokulmayacağımız
bir seçime oynuyor" şeklinde
değerlendirdi. RP'nin
MHP'yevurarak Kürtlerden
oy almak istediğini savunan
Günel, "Özel tim
uygulamalarında RP de MHP
kadar sorumludur. Ravga, oy
kavgasıdır sanıimi değildir"
dedi. Bahattin Günel.
ANKA'ya yaptığı
açıklamada. RP ile MHP
arasında yaşanan kavganın
çıkış nedeninin bir ara seçim
ve erken genel seçim
olasılığının y ükselmesi
olduğunu söyledi. RP'nin
MHP'ye yönelik suçlamalan
da içeren halka k-ötü
davranıldığına ilişkin
raporunun yeni bir boyuı
taşımadığını, bilinen olaylar .
olduğunu kaydeden Günel,
"RP önümüzdeki olası bir
seçime HADEP'in
sokulmamasımn hesabını
yapıyor. HADEP'in boşluğuna
oynuyor. MHP'ye vurarak
Kürtlerin oylannı almaya
çalışıyor" dedi. RP'nin
raporunda yer verdiği özel tim
uygulamalan. faili meçhul
cinayetler. köy yakma ve
boşaltmalann yıllardır
sürdüğünü savunan Günel
şunlan söyledi: "Bütün
ola> ların ve özel timin halka
baskısının tek sorumlusu MHP
değildir. Bütün partilerdir. Bu
uygulamalar Meclis'ten destek
bîılurken RP'nin de grubu vardı
ve seyirci kaldı. 27 Mart'ta
DEP'in olmadığı bir seçimde
aldığı Kürt oylarmı konımak
için şimdi ırkçı, faşist MHP'ye
saldırmak RP'ye bir şey
kazandırmayacaktır. Bu oy
kavgasıdır, samimi değildir."