23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ HABERLER Konur Ertop Halktaninsanlannsavaşıurtuluş hareketinin öncüsü, iki gence edebiyatla ilgili olarak şu öğüdü verdi:"- Bazı gençler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli şiirler yazınız." Nazım Hikmet'in bütün yapıtlan gibi "Kuva-yı Milliye" ya da "Kurtuluş Savaşı Destanı" da böyle "gayeli" biryapıttır. Nâzım Hikmet ile arkadaşı Vala Narettin Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya geç- tikten sonra Ankara'da Mustafa Kemal Paşa'ya tanıtıldılar. O gö- rüşmede. Kurtuluş hareketinin öncüsü, iki gence edebiyatla ilgili olarak şu öğüdü verdi: "- Bazı gençler modern olsun diye mevzusuz şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size taviye ederim, ga- yeli şiirler yazınız." Nâam Hikmet'in bütün yapıt- lan gibi "Kuva-yı Miliye" ya da "Kurtuluş Savaşı Destanı" da böyle "gayeli" bir yapıttır. Kurtu- luş Savaşfnı halktan insanlann hareketi olarak yorumlar. Sa- vaşın tam bağımsızlıkçı yanını vurgular. Kahramanlannı, ülke- nin zaferden sonraki gelişmeleri içinde izler. Destanın baa bölümleri sonra- dan "Memleketimden tnsan Man- zaralarTnın l. ve 2. bölümleri içi- neyerleştirilmiştir. "Manzaralar"- da destan kahramanlannın savaş- tan sonraki yaşamlanndan izler de karşımıza çıkar. Anadolu Sü- rat Katan'nda görevli garson Mustafa, bir dinlece sırasında iş arkadaşlan aşçıbaşı Mahmut Aşer ile Metrdotel'e destandan parçalar okur. Bu yapıtı hapisteki bir ozanın kaleme aldığını anlatır. Tibkyazmtnda KurtuluşSavaşı Destan, halk edebiyatınm birûrünüdür. Geçmişteki önemliolaylar, utusal kahramanların serüvenleri çevresindedestanlar oluşmuştur. Ancak destan, tarihin kendisi değildir; halktn gönlündeki, düşüncesindeki, hayalindeki yansımasuhr. Halk ozanlaruım dilden dile dolaşan sözlü destanları bazen yaratıa bir edebiyat adammın, bir ozanm ya da bir araştırmaanm kalemiyk yazıya geçiribniş, böylece ulusaldestanlar günûmüze ulaşmtstır. Ulusaldestanlar, ulusal bilincin uyandığı dönemde edebiyatı, sanatı, kültürü besleyen önemii bir kaynak olmuştur. Yertıedebiyat yaratışlarında daiçerik ve biçimyönûyle destanlardan yararlanan ozanlar vardır. Ulusalyaşamı derinden etküeyen olaylar çevresinde çağdaş destanlar kaleme almmıştır. Yüzyûımızm başlannda Türklük bilinciyle temelknen, halk sanatından beslenen Milli Edebiyat akmu dikkatini Türk destanıntngünûmüze ulasan ambur Kerim, Bursa Cezaevi revirinde hastabakıcı olarak çalışıyordu. Telgraf memurluğu yaparken hasta bir dostuna vermek üzere 180 lira devlet parasını kendi üstüne geçirdiği için ceza yemişti. Destanda canlandınlanlar halktan insanlardır. Ozana göre onlar toprakta kannca, suda bahk, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, bilge veçocukturlar. Adı hiç geçmeyen kahramanın portresi ise destanı taçlandınr. Ma- nastırlı Hamdi ile ilgili bölünde makine başındaki telgrafçının mu- hatabından "Ankara'daki" diye söz edilmektedir. Telgraf metninde ise"Paşa Hazretleri" denilmekte- dir. "Saatler" bölümünde şayak kalpaklı adam "onu" yanıbaşında görür, paşalar "onun" arkası- ndadır, " o " saati sorar!.. Sanşın bir kurda benzeyen, mavi gözleri çak- mak olan, uçurumun başına kadar yürüyüp bıraksalar karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Koca- tepe'den Afyon ovasına uçacak olan ve adı anılmayan kahramanla ilgili pasaj bütün destan edebi- yatımızın en etkileyici sayfasmı ve Atatürk için yazılmış en güzel şiiri oluşturur. parçalarma çevirdi, fakat bunlarmgûçlü bir ozanm kalemiyle işlenip birleştirilmesimümkün olmadı. Cumhuriyet döneminde iseyakm tarihin önemlibir olayı bir destan konusu olarak işlendi. Bu olayyeni Türkiye 'yi hazırlayan Kurtuluş Savaşı 'ydı. Yeniedebiyatımızm Naztm Hikmet 'ten Fazd Hüsnü Dağlarca'ya, Cahit Kükbi'den Ceyhut Atıt/Kansu 'ya uzanan büyük ozanlan Kurtuluş Savaşı destanlarmı imzaladı. Böylece yakın tarihimizin bir sayfasıfarklı anlayışlarta değerlendirildi. Destan geleneğibuyapıtlartfarklı yönlerden besledi. 26 ağustostan 30 ağustosa uzanan zaman dilimi Kurtuluş Savaşı nın somınu ve zaferinigetirirken yeni Türkiye'ninkurtuluş vegelişmeyohmudahazırladı. Bu tarihinydaonümünae bugünümüzü sağlayan Kurtuluş Savaşı kahramanlarına ve onların destanlarmı kaleme alanlarayazı dizimt bir minnet vesaygı gülleri demeti olsun... estanda canlandınlanlar halktan insanlardır. Ozana göre onlar toprakta kannca, suda bahk, havada kuş kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, bilge ve çocukturlar. Kahreden de yaratan da onlardır. Destanda yalnız onlann serüvenleri vardır. "Kuva-yı Milliye", 1939-1941 yıllannda İstanbul tevkifeviyle Çankın ve Bursa cezaevlerinde yazıldı. Canlandıracağı kişlerden baalannı ozan bu çevrede tanıdı. Örneğin Kambur Kerim, Bursa Cezaevi revirinde hastabakıcı ola- rak çalışıyordu. Telgraf memur- luğu yaparken hasta bir dostuna vermek üzere 180 lira devlet pa- rasını kendi üstüne geçirdiği için ceza yemişti. Destandaki şoför Ahmed'in serüvenini de ozanın işaret ettiği gibi Ahmed'in cezae- vindeki Ankaralı meslektaşından dinkdiği düşünülebilir. Destanda canlandınlanlar halktan insanlardır. Ozana göre onlar toprak- ta kannca, suda balık, havada kuş ka- dar çokturlar; korkak, cesur, cahil, bilge ve çocukturlar. Kahreden de ya- ratan da onlardır. Destanda yalnız onlann serüvenleri vardır. (Zaman zaman bu çok bilinen ahntıda ve daha sonraki benzerlerinde görüleceği üze- re ozanın dizelerini aynca işaret etme- den aktardım.-K.) Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Veyüdızlar öyle ışıltılı, öyleferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu vegülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağmda onu gördü. Paşalar onun arkasmdaydüar. O, saatı sordu. Paşalar: "Üç",dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacaklan üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe 'den Afyon ovasına atlayacaktı. Mütareke dönemini anlatarak 1918 Ekimi'nde başlayan destan art- süremli olarak 9 Eylül 1922'de ordu- nun Izmir'e girişine kadar uzanan olaylardan kesitler verir. 914'ten 18'e kadar süren savaşta İstanbul acılar yaşamıştır. Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin cephele- ri, vagon ticareti, tifüs ve Ispanyol nezlesi ile İttihatçılar ve Almanlar na- muslu, çalışkan, yoksul kenti yiyip bi- tirmiştir. Şeker mücevher gibi uzak ve erişilmez bir şey olmuştur, gazyağı erimiş altın pahasındadır. İstanbullu- lar lambalannda sidiklerini yakmış, mısır koçanı, arpa ve süpürge tohumu Portreler arasında bir düşman savaşçısı da gözeçarpar. Savaş alanında can vermiş olan Teselyalı çoban Mihail için yedek subay Nurettin Eşfak "Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü" diye mınldanır. yemişlerdir. Çocuklann boynu çöp gjbi kalmıştır. Savaş vurgunculan ise Tarabya'da, Pötişan'da, Ada'da zevk etmişlerdir. Ülkeyi Alaman'a satanlar can kay- gusuna düşerek başlannı halkın ga- zabından kurtarmak için basıp gitmiş- lerdir. Yarab. yorgun, yoksul ulus iki kat köle olmamak, iki kat soyulma- mak için en azılı devletlerle dövüşmek- tedir. Ağalar, eşraf, ayan ve ileri gelen- lerin çoğu düşmanla birlik olmuştur. Düşmana karşı koymak için dağlarda çeteler çığ gibi çoğalmış, kara donlu köylülerden paşalar görülmüştür. Tu- nuslu ve Hintli kölelerden bizim tarafa lencelerini aktardığını anlatır. Destan kahramanlan doğayı çok yakından gözler, doğadan ders alırlar. Kahra- manlann taşıdığı adlar onlann eylem- lerine dayanır, Antepli ırgat Karayı- lan'ın. önceleri hiçbir ayncalık taşı- madığı, bir tarla sıçanı gibi yaşadığı ve bir tarla sıçanı kadar korkak olduğu anlatılır. Düşünmeye alıştınlmadığı içuı Antep kıyamete dek düşmana ve- rilse umursamayacaktır. Düşman ge- lince hemşerileri onun altma bir at çe- kip eline bir mavzer verirler. Bir carpı- şmada korku içinde gizlenmeye çalışı- rken atılan bir kurşunun bir taşın altı- ndan çıkan kara bir yılanın kafasını nastniı Hamdi, destanın kahramanlan arasındadır. Yapıtın birçok yerinde olduğu gibi "Nutuk"tan alıntıİara yer verilerek İstanbul'un işgali ve Şehza- debaşı karakolundaki askerlerin şehit edilmesi anlatılır. Bir işbirlikçiyi öl- dürmesi istenen Kartallı Kazmı verilen görevi başarmıştır. Bu ürpertici işi yıllar sonra bile anımsayınca üzüntü çekmemesi için insanın ya yüreği taş- tan ohnabdır ya da insan Kartallı Kazım gibi "defaşetli namuslu" ol- mabdır! 1. Ordu 2. Naküye Taburu'ndan İstanbullu Şoför Ahmet 3 numaralı kamyonetiyle Afyon-Ahırdağlan'na dapazarh şehit çocuğu Kerim Eskişehir'de Hintli askerlerin ambanndan zeybeklere gönderilecek silahlan çalar. Kocaeli Grubu için haber taşırken kaza geçirerek kambur kalır. tstanbul'dan deniz yoluyla silah kaçıran Arhavili İsmail azgın denize karşı savaşım verirken yitip gider."Nutuk"ta yurtseverliği ve gözüpekliği dile getirilen telgrafçı Manastırlı Hamdi, destanın kahramanlan arasındadır. geçenler olmuştur. Destanda canlandınlan kahraman- lar sıradan insanlardır. Geleneksel destanlarda ise kahramanlann olağa- nüstü güçleri anlatılır. Olağanüstü iş- ler yapar, olağanüstü zaferler kazanı- rlar. Yapıtın eski destanlan uzaktan uza- ğa andıran yanlan da yok değildir. Ör- neğin hafif makineli tüfeğiyle dağlarda bir başına dolaşan Türkistanlı Hacı Ahmet bizimkiler ne zaman sıkışsa -hızır gibi- ortaya çıkıp düşmanı dağı- tmakta, yine dağlarda kaybolmak- tadır. Ozan, anlattıklannın bazı yerle- rini halktan duyup işittiğini, halk söy- kopardığını görür. "Ak taş ardında kara yüanı bulan ölûm, demir saodıkta saklansan seni de bulur" diye düşünür. Böylece gözü pek bir savaşçı olur, "Ka- rayılan" diye anılır, adına türkü yakılır. Adapazarh şehit çocuğu Kerim Es- kişehir'de Hintli askerlerin amban- ndan zeybeklere gönderilecek silahlan çalar. Kocaeli Grubu için haber taşı- rken kaza geçirerek kambur kalır. İstanbul'dan deniz yoluyla silah kaçı- ran Arhavili İsmail azgın denize karşı savaşım verirken yitip gider. "Nutuk"ta yurtseverliği ve gözü- pekliği dile getirilen telgrafçı Ma- doğru ilerlerken iç lastik boydan boya yırtılır. Bıçkın SüJeymaniyeli ceket, külot, pantol, gömlek, kalpak, kırmızı kuşak üzerinde ne varsa çıkanp dış lastiğin alüna yerleştirir. araanı ana- dan doğma sürer... Destanda çizilen çok çarpıcı bir portre, kağnılanyla Akşehir üstünden Afyon'a doğru silah ve mermi taşıyan kadınlara aittir. On- lar bizim kadınlanmızdır: Sanki hiç yaşamamış gibi ölürler, soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelir, dağlara kaçınp uğrunda hapis yatanz; ekinde, tütünde. odunda ve pazarda çabşır, karasapana koşulur, ağıllarda oy- naülırlar... Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başıgibi uzanan bu memleket bizim. Bileklerkan içinde. dişlerkenetli. ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansm elkapıları, bir da/ıa açılmasm, yok edin insanın insana kulluğunu, budavet bizim... Yaşamak bir ağaçgibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine, buhasret bizim... Portreler arasında bir düşman savaşçısı da göze çarpar. Savaş alanında can vermiş olan Teselyalı çoban Mihail için yedek subay Nu- rettin Eşfak "Seni biz değil, buraya gönderenler öldürdü" diye mınldanır. "Manzaralar" kitabı- nda destanı dınleyen aşçıbaşı. "Tu- haf bir destan yazmış bu mahpus adam. Bir şe> ler kanştınr" diye ko- nuşuyor. Bu sözler yapıtın siyasal ve toplumsal içeriğini vurgulamak- tadır. Destanda Erzurum ve Sıvas kongrelerinde mazlum milletler, emperyalizme karşı savaş, millet iradesine dayanan milli şura gibi konulann ele alındığına dikkat çe- kilir. Amerikan mandasıyla ilgili tartışmalara yer verilir. Yer yer sa- yaş sonrasına göndermeler vardır. Örneğin çok namuslu bir insan olan Kanm'ın pir aşkına dövüştü- ğünü, kavga bittiği zaman ne çiftlik ne apartman sahibi olduğunu. sa- vaştan önceki gibi Kartal'da bahçı- van olarak kaldığını anlatan dize- ler, savaştan çıkar sağlayanlara yö- neltilmiş bir eleştiridir. İzmir yo- lunda Ali Onbaşı'nın kulaklannda çınlayan türkü de savaştan sonra gerçekleşmesi beklenen yepyeni dünyanın bazı niteliklerini sıralar: El kapılan kapansın, bir daha açı- lmasm, insanın insana kulluğunu yok edin, bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine yaşa- yalım!.. Memet Fuat'a bir mektubunda ozan. "...elimde imkan yok... mesela fnönü Meydan Muharebesi'nin cereyan ettiği tabiat parçasını bile gidipgöremedimr 'diyeyakınır. Ancak yapıtında insan portreleri kadar ta- rihsel olaylan. cephelerdeki hareket- leri ve coğrafyayı da titizlikle incele- diğı anlaşılmaktadır. Şayak kalpaklı nöbetçinin hayalinde sulann yaptığı yolculuk pasajı yurt coğrafyasını sev- giyle aydınlatan bir parçadır. Destanın anlatımında yer yer halk kitaplanndan, türkülerden yarar- lanılmıştır. Ozan destanın birkaç ye- rinde meslektaşlannın yapıtlannı konu edinmiş, şiir tarihimize bazı de- ğerlendirmeler yöneltmiştir. İstan- bul'u aşağılayan "Sis" ozanı. kentin bir taşına bütün Acem mülkünü feda eden divan ozanı, şiirinde Türk köy- lüsünü öte dünyaya dair değil bu dünyaya dair kaygılanyla dile getiren Yunus Emre destanda anılan ozanlar- dandır. Öğretmenlikten aynlıp cep- heye giden yedek subay Nurettin Eş- fak da bir ozandır. "Türk Köylüsü" şiirini kaleme almış olan bu destan kahramanı, İstiklal Marşı ozanını "Akif inanmış adam, fakat ben, onun inandıklarınm bepsine inanmıvorum" diye eleştirir. Gözlenni Hakkın vaat ettiği günlere değil. zaferden sonra in- sanlann kendilerinin gerçekleştiriceği güzel günlere çevirmiş görünür. Nâzım Hikmet, eski halk kitaplan gibi "bab"lardan oluşan kitabının bölümleri arasında örneğin "Hika- ye-i Mustafa Suphi ve Arkadaşlan"na da yer verecekti. Bu bölümü ve daha başkalannı tamamlaması mümkün olmamıştır. Belki bu yüzden bitirir- ken alçakgönüllülükle "Bih'yoruz ki layığınca olmadı bu kitap, / Türk halkı bağışlasın bizi" der. O öyle dese de "Kuva-yı Milliye" çağdaş destan- lanmızın ve Kurtuluş Savaşı'nı konu edinen yapıtlann en önemlisidir. SÜRECEK Anadolu Hareketi Samsun'da Soldabirliğin hedefi üç partîyi teke iııdjjıııek CEMİL CİĞERİM SAMSUN-Anadolu Hareketi'nin Ankara oluşumu tarafından Samsun'da düzenlenen bölge toplantısında konuşan eski SHPGenelSekreter Yardımcısı Güneş Gürseler, amaçlannın üçsol partinm bire indirilmesi olduğunu belirterek "Sosyal demokrasiye sahip çıkmanızı, "biz de vanz" demenizi Lstiyonım" dedi. Toplantıya başkanlık eden eski ŞHP Sinop Milletvekili Özer Gürbüz de aynlıklar sonucu Karadeniz bölgesinin milletvekilsiz kaldığını, bütün kaleleri el birliği ile teker teker düşürdüklerini ifade ederek "19 Mayıslarda da elden ele teslim edilen bayrağımız gibi solda birlik bayrağını Türkiye Kunıltayı'na taşımaya geldik" diyekonuştu. Samsun Büyükşehir Belediyesi Nikah Salonu'nda yaklaşık 400 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen Anadolu Hareketi toplantısına başkanlık eden Özer Gürbüz yaptığı açış konuşmasında, birlik için volaçıktıklannı belirterek şöyle konuştu: "Birlik gücünü, mayınlarda elden ele teslim edilen bayrağımız gibi solda birlik bayrağını Türkiye kurultayma taşımaya geldik. Düşüncemizin iktidar olması tüm dargınlıkların sona ermesine bağlı. Burada olduğu gibi ayrı partilerden de olsak bir ara>a gelebilivoruz. Bir geminin içindeyiz. AyTilıklar sonucu Karadeni/'dt solu temsil eden millervekilini Meclis'e gönderemedik. Bütün kalelerimi/i teker teker diişiirdük. Bu nedenle solda birlik hareketini Samsun'dan başlatalım, yüriitelim, büyütelim." Eski SHP Genel Sekreter Yardımcısı Güneş Gürseler de yaptığı konuşmada son yerel seçimlerde alınan yenilgide, üç sosyal demokratve demokratik sol partinin en sade üyesinden genel başkanına kadar herkesin payı olduğunu ileri sürerek "Hatta bu partilereüve olmamış, si\ asete doğrudan katılmay ıp uzaktan bakmavı yeğlemiş sosyal demokratların da payı var. İşte bu gerçeğin kabulü gerekir"dedi. Üçü teke indirmek Anadolu Hareketi'nin İzmit ve Giresun toplantılan sonuçlan hakkında da bilgiler veren Güneş Gürseler, "Birliğe Çağrı isimli bildirgemizle ortav a çıkıp, bugünkü sosyal demokrat-demokratik sol üç partiye eşit mesafede olduğumuz \e dördüncü partiyi oluşturmadan üçü teke indirmevi hedeflediğimizi söylcdikten sonra bugünkü bu üj partiyi de hastauklı buianlar, " Cç hastabklı yapının birleşmesinden bir sağlıklı yapıya ulaşılamayacağını. fiziksel bırleşmenin önemii olmadığınf belirterek eleştirilerde bulundular. Bu eleştiri haklı, fakat yanlış anlaşıldığunız bir nokta var. Bizim hedefi miz üç ayrı oluşumu sadece \ anyana getirmek değil, onları bir birleştirmek, onlan bir bütün yapmak."SHP,CHP,DSP başkan ve yöneticileri ile belediye başkanlannında izlediği toplanuda, Gürseler, çağdaş parti anlayışı ile yola çıktıklannı. üçü bir yaparken de nasıl bir partiyi gerçekleştireceklerine tabanın karar vereccğini kaydetti. "Ben seçmen olarak buradayım" dıvesözebaşla> an Ankara Ünıversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Cyesi Nurkut İnan " Vmacını solda birliği sağlamak. Anadolu Hareketi bir partinin nüvesi değil. Kendi kendini tabanla paylaşmak istey en bir oluşum, bir grup Anadolu Hareketi. Bu üç partinin üst düzeyde birleşmesi mümkün değil. Buna taban karar verecek. Bu partiler birleşmez, taban gücünü göstermeli. t'ç partinin birbirirtden farkı yoktur. görüş ayrılığı y oktur. Görüş ayrıhğı liderler arasında > ardır ama partiler arasında >oktur" dedi. Uluslararası İnsan Hakları Birliği 'Demiral, Nesin'den özürdilesin' • DGM Başsavcısî Nusret Demiral'a protesto mektubu gönderen Uluslararası İnsan Haklan Birliği, Sıvas katliamından Aziz Nesin'in de sorumlu tutulması ve idam istenmesini. akıJ almaz bir durum olarak nitelendirdi. İstanbul Haber Senisi- Uluslararası İnsan Haklan Birliği. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısî Nusret Demiral'a gönderdiği mektupta. yazar Aziz Nesin'hakkında, Sı\ as katliamından sorumlu olduğu gerekçesiyle idam cezası istemiyle dava açılmasıru "akd almaz bir durum" olarak nitelendirdi ve protesto etti. Mektupta aynca. Nesin'e. 1993 insan Haklan Günü'nde, birlik tarafından insan haklan adına. "Carl von Ossietkzy Madaly ası" verildiği anımsatıldı. Uluslararası insan Haklan Birliği Başkanı Alisa Fuss imzasını taşıyan söz konusu mektupta. "Sayın Demiral. Uluslararası İnsan Haklan Birliği, beyanlarınız üzerine çok kaygılı ve kararınız karşısında hay ret \e şaşkınlık içindedir. Bütün yaşamı boyunca. bir yazarın kullanabileceği araçlarla. yani konuşmalan ve y ayınları ile düşünce ve konuşma özgürlüğü, medeni ve demokratik bir toplum uğnına savaşmış olan bir insan için ölüm cezası istemeniz açıkça anlamsızdır" denildi. Mektupta aynca, şu görüşlere yer verildi: "İnsan haklan tarihte hiçbir zaman yurttaşlara verilmemiş; tersine bu haklar için daima savasılmak zorunda kalınnuştır. 12 Aralık 1993'te, .\ziz Nesin'e vermiş olduğumuz, Carl \on Ossietzky Madaly ası da bunu sembolize etmektedir. Aslında Türk devletinin, Aziz Nesin gibi bir insanı aleyhine da\ a açmakla tehdit edeceğine, onunla gurur duyması gerekir." Mektubun son bölümünde ise. "Sıvas'ta gerici halk kitlelerince kurban olarak seçilen .\ziz Nesin'in, şimdi sizin ifadeleriniz yoluyla caniy ane olayın suçlusu haline getirilmesi. bizim için akıl almaz birolavdır. Bunu kabul edemeyiz. etmeyeceğiz >e saygı duyduğumuz insan hakları savunucusu, yazar ve boyun eğmez demokratı savunacagız. Sizi protesto ediyor ve durumu yalnızca Türk değil, tüm düny a kamuoyu öminde düzeltmenizi istiyoruz" çağnsmda bulunuldu. Ta$cıoğlu'ndan $ıvgın'a tepki Kumarbâzsuçlamasına ANAP'tanpsikopat vaıııtı İstanbul Haber Servisi - ANAP İstanbul İl Başkanı Mükerrem Taşçıoğlu, haftalık bir dergide yer alan bağımsız milletvekib Halil Şıvgm'ın Genel Başkan Mesut Yıbnaz hakkındaki "kumarbâz" savlanna sert tepki göstererek Şıvgın'ın "psikopat" olduğunu öne sürdü. Taşçıoğlu, genel başkanlan hakkındaki iddialann görüşleri ile ilgili değil de doğrudan kendisine yöneldiğini, bunun da Türkiye'deki siyasal yaşamın giderek seviyesinin düşürüldüğünün göstergesi olduğunu belirtti. Bu çirkin saldınyı yapan kişinin, zamanında ANAP'ın kurucusu olmaktan kuvvet aldığını kaydeden Taşçıoğlu, "Ben de ANAP'ın kurucularından birivim ama kurucu olmak, hele hele artık bu partinin üvesi bile değilseniz, o partinin genel başkanına böylesine çirkin bir üslup içerisinde saldınnak haklunı kimseve vermez" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle