Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ
HABERLER
Konur Ertop
Halktaninsanlannsavaşıurtuluş hareketinin öncüsü, iki gence edebiyatla ilgili olarak
şu öğüdü verdi:"- Bazı gençler modern olsun diye mevzusuz
şiir yazmak yoluna sapıyorlar. Size tavsiye ederim, gayeli
şiirler yazınız." Nazım Hikmet'in bütün yapıtlan gibi
"Kuva-yı Milliye" ya da "Kurtuluş Savaşı Destanı" da böyle
"gayeli" biryapıttır.
Nâzım Hikmet ile arkadaşı
Vala Narettin Kurtuluş Savaşı'na
katılmak üzere Anadolu'ya geç-
tikten sonra Ankara'da Mustafa
Kemal Paşa'ya tanıtıldılar. O gö-
rüşmede. Kurtuluş hareketinin
öncüsü, iki gence edebiyatla ilgili
olarak şu öğüdü verdi:
"- Bazı gençler modern olsun
diye mevzusuz şiir yazmak yoluna
sapıyorlar. Size taviye ederim, ga-
yeli şiirler yazınız."
Nâam Hikmet'in bütün yapıt-
lan gibi "Kuva-yı Miliye" ya da
"Kurtuluş Savaşı Destanı" da
böyle "gayeli" bir yapıttır. Kurtu-
luş Savaşfnı halktan insanlann
hareketi olarak yorumlar. Sa-
vaşın tam bağımsızlıkçı yanını
vurgular. Kahramanlannı, ülke-
nin zaferden sonraki gelişmeleri
içinde izler.
Destanın baa bölümleri sonra-
dan "Memleketimden tnsan Man-
zaralarTnın l. ve 2. bölümleri içi-
neyerleştirilmiştir. "Manzaralar"-
da destan kahramanlannın savaş-
tan sonraki yaşamlanndan izler
de karşımıza çıkar. Anadolu Sü-
rat Katan'nda görevli garson
Mustafa, bir dinlece sırasında iş
arkadaşlan aşçıbaşı Mahmut
Aşer ile Metrdotel'e destandan
parçalar okur. Bu yapıtı hapisteki
bir ozanın kaleme aldığını anlatır.
Tibkyazmtnda KurtuluşSavaşı
Destan, halk edebiyatınm birûrünüdür. Geçmişteki
önemliolaylar, utusal kahramanların serüvenleri
çevresindedestanlar oluşmuştur. Ancak destan,
tarihin kendisi değildir; halktn gönlündeki,
düşüncesindeki, hayalindeki yansımasuhr. Halk
ozanlaruım dilden dile dolaşan sözlü destanları bazen
yaratıa bir edebiyat adammın, bir ozanm ya da bir
araştırmaanm kalemiyk yazıya geçiribniş, böylece
ulusaldestanlar günûmüze ulaşmtstır.
Ulusaldestanlar, ulusal bilincin uyandığı dönemde
edebiyatı, sanatı, kültürü besleyen önemii bir kaynak
olmuştur. Yertıedebiyat yaratışlarında daiçerik ve
biçimyönûyle destanlardan yararlanan ozanlar vardır.
Ulusalyaşamı derinden etküeyen olaylar çevresinde
çağdaş destanlar kaleme almmıştır.
Yüzyûımızm başlannda Türklük bilinciyle temelknen,
halk sanatından beslenen Milli Edebiyat akmu
dikkatini Türk destanıntngünûmüze ulasan
ambur Kerim, Bursa Cezaevi revirinde hastabakıcı olarak
çalışıyordu. Telgraf memurluğu yaparken hasta bir dostuna
vermek üzere 180 lira devlet parasını kendi üstüne geçirdiği için
ceza yemişti. Destanda canlandınlanlar halktan insanlardır.
Ozana göre onlar toprakta kannca, suda bahk, havada kuş
kadar çokturlar; korkak, cesur, cahil, bilge veçocukturlar.
Adı hiç geçmeyen kahramanın
portresi ise destanı taçlandınr. Ma-
nastırlı Hamdi ile ilgili bölünde
makine başındaki telgrafçının mu-
hatabından "Ankara'daki" diye
söz edilmektedir. Telgraf metninde
ise"Paşa Hazretleri" denilmekte-
dir. "Saatler" bölümünde şayak
kalpaklı adam "onu" yanıbaşında
görür, paşalar "onun" arkası-
ndadır, " o " saati sorar!.. Sanşın bir
kurda benzeyen, mavi gözleri çak-
mak olan, uçurumun başına kadar
yürüyüp bıraksalar karanlıkta
akan bir yıldız gibi kayarak Koca-
tepe'den Afyon ovasına uçacak
olan ve adı anılmayan kahramanla
ilgili pasaj bütün destan edebi-
yatımızın en etkileyici sayfasmı ve
Atatürk için yazılmış en güzel şiiri
oluşturur.
parçalarma çevirdi, fakat bunlarmgûçlü bir ozanm
kalemiyle işlenip birleştirilmesimümkün olmadı.
Cumhuriyet döneminde iseyakm tarihin önemlibir olayı
bir destan konusu olarak işlendi. Bu olayyeni Türkiye 'yi
hazırlayan Kurtuluş Savaşı 'ydı. Yeniedebiyatımızm
Naztm Hikmet 'ten Fazd Hüsnü Dağlarca'ya, Cahit
Kükbi'den Ceyhut Atıt/Kansu 'ya uzanan büyük
ozanlan Kurtuluş Savaşı destanlarmı imzaladı. Böylece
yakın tarihimizin bir sayfasıfarklı anlayışlarta
değerlendirildi. Destan geleneğibuyapıtlartfarklı
yönlerden besledi.
26 ağustostan 30 ağustosa uzanan zaman dilimi
Kurtuluş Savaşı nın somınu ve zaferinigetirirken yeni
Türkiye'ninkurtuluş vegelişmeyohmudahazırladı. Bu
tarihinydaonümünae bugünümüzü sağlayan Kurtuluş
Savaşı kahramanlarına ve onların destanlarmı kaleme
alanlarayazı dizimt bir minnet vesaygı gülleri demeti
olsun...
estanda
canlandınlanlar
halktan insanlardır.
Ozana göre onlar
toprakta kannca, suda
bahk, havada kuş
kadar çokturlar;
korkak, cesur, cahil,
bilge ve çocukturlar.
Kahreden de yaratan
da onlardır. Destanda
yalnız onlann
serüvenleri vardır.
"Kuva-yı Milliye", 1939-1941
yıllannda İstanbul tevkifeviyle
Çankın ve Bursa cezaevlerinde
yazıldı. Canlandıracağı kişlerden
baalannı ozan bu çevrede tanıdı.
Örneğin Kambur Kerim, Bursa
Cezaevi revirinde hastabakıcı ola-
rak çalışıyordu. Telgraf memur-
luğu yaparken hasta bir dostuna
vermek üzere 180 lira devlet pa-
rasını kendi üstüne geçirdiği için
ceza yemişti. Destandaki şoför
Ahmed'in serüvenini de ozanın
işaret ettiği gibi Ahmed'in cezae-
vindeki Ankaralı meslektaşından
dinkdiği düşünülebilir.
Destanda canlandınlanlar halktan
insanlardır. Ozana göre onlar toprak-
ta kannca, suda balık, havada kuş ka-
dar çokturlar; korkak, cesur, cahil,
bilge ve çocukturlar. Kahreden de ya-
ratan da onlardır. Destanda yalnız
onlann serüvenleri vardır. (Zaman
zaman bu çok bilinen ahntıda ve daha
sonraki benzerlerinde görüleceği üze-
re ozanın dizelerini aynca işaret etme-
den aktardım.-K.)
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
Veyüdızlar öyle ışıltılı, öyleferahtılar
ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
vegülen bıyıklarıyla duruyordu ki
mavzerinin
yanında,
birdenbire beş adım sağmda onu gördü.
Paşalar onun arkasmdaydüar.
O, saatı sordu.
Paşalar: "Üç",dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacaklan üstünde
yaylanarak ve
karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe 'den Afyon ovasına
atlayacaktı.
Mütareke dönemini anlatarak
1918 Ekimi'nde başlayan destan art-
süremli olarak 9 Eylül 1922'de ordu-
nun Izmir'e girişine kadar uzanan
olaylardan kesitler verir.
914'ten 18'e kadar süren savaşta
İstanbul acılar yaşamıştır. Kafkas,
Galiçya, Çanakkale, Filistin cephele-
ri, vagon ticareti, tifüs ve Ispanyol
nezlesi ile İttihatçılar ve Almanlar na-
muslu, çalışkan, yoksul kenti yiyip bi-
tirmiştir. Şeker mücevher gibi uzak ve
erişilmez bir şey olmuştur, gazyağı
erimiş altın pahasındadır. İstanbullu-
lar lambalannda sidiklerini yakmış,
mısır koçanı, arpa ve süpürge tohumu
Portreler arasında bir
düşman savaşçısı da
gözeçarpar. Savaş
alanında can vermiş
olan Teselyalı çoban
Mihail için yedek subay
Nurettin Eşfak "Seni
biz değil, buraya
gönderenler öldürdü"
diye mınldanır.
yemişlerdir. Çocuklann boynu çöp
gjbi kalmıştır. Savaş vurgunculan ise
Tarabya'da, Pötişan'da, Ada'da zevk
etmişlerdir.
Ülkeyi Alaman'a satanlar can kay-
gusuna düşerek başlannı halkın ga-
zabından kurtarmak için basıp gitmiş-
lerdir. Yarab. yorgun, yoksul ulus iki
kat köle olmamak, iki kat soyulma-
mak için en azılı devletlerle dövüşmek-
tedir. Ağalar, eşraf, ayan ve ileri gelen-
lerin çoğu düşmanla birlik olmuştur.
Düşmana karşı koymak için dağlarda
çeteler çığ gibi çoğalmış, kara donlu
köylülerden paşalar görülmüştür. Tu-
nuslu ve Hintli kölelerden bizim tarafa
lencelerini aktardığını anlatır. Destan
kahramanlan doğayı çok yakından
gözler, doğadan ders alırlar. Kahra-
manlann taşıdığı adlar onlann eylem-
lerine dayanır, Antepli ırgat Karayı-
lan'ın. önceleri hiçbir ayncalık taşı-
madığı, bir tarla sıçanı gibi yaşadığı ve
bir tarla sıçanı kadar korkak olduğu
anlatılır. Düşünmeye alıştınlmadığı
içuı Antep kıyamete dek düşmana ve-
rilse umursamayacaktır. Düşman ge-
lince hemşerileri onun altma bir at çe-
kip eline bir mavzer verirler. Bir carpı-
şmada korku içinde gizlenmeye çalışı-
rken atılan bir kurşunun bir taşın altı-
ndan çıkan kara bir yılanın kafasını
nastniı Hamdi, destanın kahramanlan
arasındadır. Yapıtın birçok yerinde
olduğu gibi "Nutuk"tan alıntıİara yer
verilerek İstanbul'un işgali ve Şehza-
debaşı karakolundaki askerlerin şehit
edilmesi anlatılır. Bir işbirlikçiyi öl-
dürmesi istenen Kartallı Kazmı verilen
görevi başarmıştır. Bu ürpertici işi
yıllar sonra bile anımsayınca üzüntü
çekmemesi için insanın ya yüreği taş-
tan ohnabdır ya da insan Kartallı
Kazım gibi "defaşetli namuslu" ol-
mabdır!
1. Ordu 2. Naküye Taburu'ndan
İstanbullu Şoför Ahmet 3 numaralı
kamyonetiyle Afyon-Ahırdağlan'na
dapazarh şehit çocuğu Kerim Eskişehir'de Hintli
askerlerin ambanndan zeybeklere gönderilecek
silahlan çalar. Kocaeli Grubu için haber taşırken
kaza geçirerek kambur kalır. tstanbul'dan deniz
yoluyla silah kaçıran Arhavili İsmail azgın denize karşı
savaşım verirken yitip gider."Nutuk"ta yurtseverliği ve
gözüpekliği dile getirilen telgrafçı Manastırlı Hamdi, destanın
kahramanlan arasındadır.
geçenler olmuştur.
Destanda canlandınlan kahraman-
lar sıradan insanlardır. Geleneksel
destanlarda ise kahramanlann olağa-
nüstü güçleri anlatılır. Olağanüstü iş-
ler yapar, olağanüstü zaferler kazanı-
rlar.
Yapıtın eski destanlan uzaktan uza-
ğa andıran yanlan da yok değildir. Ör-
neğin hafif makineli tüfeğiyle dağlarda
bir başına dolaşan Türkistanlı Hacı
Ahmet bizimkiler ne zaman sıkışsa
-hızır gibi- ortaya çıkıp düşmanı dağı-
tmakta, yine dağlarda kaybolmak-
tadır. Ozan, anlattıklannın bazı yerle-
rini halktan duyup işittiğini, halk söy-
kopardığını görür. "Ak taş ardında
kara yüanı bulan ölûm, demir saodıkta
saklansan seni de bulur" diye düşünür.
Böylece gözü pek bir savaşçı olur, "Ka-
rayılan" diye anılır, adına türkü
yakılır.
Adapazarh şehit çocuğu Kerim Es-
kişehir'de Hintli askerlerin amban-
ndan zeybeklere gönderilecek silahlan
çalar. Kocaeli Grubu için haber taşı-
rken kaza geçirerek kambur kalır.
İstanbul'dan deniz yoluyla silah kaçı-
ran Arhavili İsmail azgın denize karşı
savaşım verirken yitip gider.
"Nutuk"ta yurtseverliği ve gözü-
pekliği dile getirilen telgrafçı Ma-
doğru ilerlerken iç lastik boydan boya
yırtılır. Bıçkın SüJeymaniyeli ceket,
külot, pantol, gömlek, kalpak, kırmızı
kuşak üzerinde ne varsa çıkanp dış
lastiğin alüna yerleştirir. araanı ana-
dan doğma sürer... Destanda çizilen
çok çarpıcı bir portre, kağnılanyla
Akşehir üstünden Afyon'a doğru silah
ve mermi taşıyan kadınlara aittir. On-
lar bizim kadınlanmızdır: Sanki hiç
yaşamamış gibi ölürler, soframızdaki
yeri öküzümüzden sonra gelir, dağlara
kaçınp uğrunda hapis yatanz; ekinde,
tütünde. odunda ve pazarda çabşır,
karasapana koşulur, ağıllarda oy-
naülırlar...
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başıgibi
uzanan
bu memleket bizim.
Bileklerkan içinde. dişlerkenetli.
ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansm elkapıları, bir da/ıa
açılmasm,
yok edin insanın insana kulluğunu,
budavet bizim...
Yaşamak bir ağaçgibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
buhasret bizim...
Portreler arasında bir düşman
savaşçısı da göze çarpar. Savaş
alanında can vermiş olan Teselyalı
çoban Mihail için yedek subay Nu-
rettin Eşfak "Seni biz değil, buraya
gönderenler öldürdü" diye
mınldanır. "Manzaralar" kitabı-
nda destanı dınleyen aşçıbaşı. "Tu-
haf bir destan yazmış bu mahpus
adam. Bir şe> ler kanştınr" diye ko-
nuşuyor. Bu sözler yapıtın siyasal
ve toplumsal içeriğini vurgulamak-
tadır. Destanda Erzurum ve Sıvas
kongrelerinde mazlum milletler,
emperyalizme karşı savaş, millet
iradesine dayanan milli şura gibi
konulann ele alındığına dikkat çe-
kilir. Amerikan mandasıyla ilgili
tartışmalara yer verilir. Yer yer sa-
yaş sonrasına göndermeler vardır.
Örneğin çok namuslu bir insan
olan Kanm'ın pir aşkına dövüştü-
ğünü, kavga bittiği zaman ne çiftlik
ne apartman sahibi olduğunu. sa-
vaştan önceki gibi Kartal'da bahçı-
van olarak kaldığını anlatan dize-
ler, savaştan çıkar sağlayanlara yö-
neltilmiş bir eleştiridir. İzmir yo-
lunda Ali Onbaşı'nın kulaklannda
çınlayan türkü de savaştan sonra
gerçekleşmesi beklenen yepyeni
dünyanın bazı niteliklerini sıralar:
El kapılan kapansın, bir daha açı-
lmasm, insanın insana kulluğunu
yok edin, bir ağaç gibi tek ve hür,
bir orman gibi kardeşçesine yaşa-
yalım!..
Memet Fuat'a bir mektubunda
ozan. "...elimde imkan yok... mesela
fnönü Meydan Muharebesi'nin
cereyan ettiği tabiat parçasını bile
gidipgöremedimr
'diyeyakınır. Ancak
yapıtında insan portreleri kadar ta-
rihsel olaylan. cephelerdeki hareket-
leri ve coğrafyayı da titizlikle incele-
diğı anlaşılmaktadır. Şayak kalpaklı
nöbetçinin hayalinde sulann yaptığı
yolculuk pasajı yurt coğrafyasını sev-
giyle aydınlatan bir parçadır.
Destanın anlatımında yer yer halk
kitaplanndan, türkülerden yarar-
lanılmıştır. Ozan destanın birkaç ye-
rinde meslektaşlannın yapıtlannı
konu edinmiş, şiir tarihimize bazı de-
ğerlendirmeler yöneltmiştir. İstan-
bul'u aşağılayan "Sis" ozanı. kentin
bir taşına bütün Acem mülkünü feda
eden divan ozanı, şiirinde Türk köy-
lüsünü öte dünyaya dair değil bu
dünyaya dair kaygılanyla dile getiren
Yunus Emre destanda anılan ozanlar-
dandır. Öğretmenlikten aynlıp cep-
heye giden yedek subay Nurettin Eş-
fak da bir ozandır. "Türk Köylüsü"
şiirini kaleme almış olan bu destan
kahramanı, İstiklal Marşı ozanını
"Akif inanmış adam, fakat ben, onun
inandıklarınm bepsine inanmıvorum"
diye eleştirir. Gözlenni Hakkın vaat
ettiği günlere değil. zaferden sonra in-
sanlann kendilerinin gerçekleştiriceği
güzel günlere çevirmiş görünür.
Nâzım Hikmet, eski halk kitaplan
gibi "bab"lardan oluşan kitabının
bölümleri arasında örneğin "Hika-
ye-i Mustafa Suphi ve Arkadaşlan"na
da yer verecekti. Bu bölümü ve daha
başkalannı tamamlaması mümkün
olmamıştır. Belki bu yüzden bitirir-
ken alçakgönüllülükle "Bih'yoruz ki
layığınca olmadı bu kitap, / Türk halkı
bağışlasın bizi" der. O öyle dese de
"Kuva-yı Milliye" çağdaş destan-
lanmızın ve Kurtuluş Savaşı'nı konu
edinen yapıtlann en önemlisidir.
SÜRECEK
Anadolu Hareketi Samsun'da
Soldabirliğin
hedefi üç partîyi
teke iııdjjıııek
CEMİL CİĞERİM
SAMSUN-Anadolu
Hareketi'nin Ankara oluşumu
tarafından Samsun'da
düzenlenen bölge
toplantısında konuşan eski
SHPGenelSekreter
Yardımcısı Güneş Gürseler,
amaçlannın üçsol partinm
bire indirilmesi olduğunu
belirterek "Sosyal
demokrasiye sahip çıkmanızı,
"biz de vanz" demenizi
Lstiyonım" dedi. Toplantıya
başkanlık eden eski ŞHP
Sinop Milletvekili Özer
Gürbüz de aynlıklar sonucu
Karadeniz bölgesinin
milletvekilsiz kaldığını, bütün
kaleleri el birliği ile teker teker
düşürdüklerini ifade ederek
"19 Mayıslarda da elden ele
teslim edilen bayrağımız gibi
solda birlik bayrağını Türkiye
Kunıltayı'na taşımaya geldik"
diyekonuştu.
Samsun Büyükşehir Belediyesi
Nikah Salonu'nda yaklaşık
400 kişinin katılımıyla
gerçekleştirilen Anadolu
Hareketi toplantısına
başkanlık eden Özer Gürbüz
yaptığı açış konuşmasında,
birlik için volaçıktıklannı
belirterek şöyle konuştu:
"Birlik gücünü, mayınlarda
elden ele teslim edilen
bayrağımız gibi solda birlik
bayrağını Türkiye kurultayma
taşımaya geldik.
Düşüncemizin iktidar olması
tüm dargınlıkların sona
ermesine bağlı. Burada olduğu
gibi ayrı partilerden de olsak
bir ara>a gelebilivoruz. Bir
geminin içindeyiz. AyTilıklar
sonucu Karadeni/'dt solu
temsil eden millervekilini
Meclis'e gönderemedik. Bütün
kalelerimi/i teker teker
diişiirdük. Bu nedenle solda
birlik hareketini Samsun'dan
başlatalım, yüriitelim,
büyütelim." Eski SHP Genel
Sekreter Yardımcısı Güneş
Gürseler de yaptığı
konuşmada son yerel
seçimlerde alınan yenilgide, üç
sosyal demokratve
demokratik sol partinin en
sade üyesinden genel
başkanına kadar herkesin payı
olduğunu ileri sürerek "Hatta
bu partilereüve olmamış,
si\ asete doğrudan katılmay ıp
uzaktan bakmavı yeğlemiş
sosyal demokratların da payı
var. İşte bu gerçeğin kabulü
gerekir"dedi.
Üçü teke indirmek
Anadolu Hareketi'nin İzmit ve
Giresun toplantılan sonuçlan
hakkında da bilgiler veren
Güneş Gürseler, "Birliğe
Çağrı isimli bildirgemizle
ortav a çıkıp, bugünkü sosyal
demokrat-demokratik sol üç
partiye eşit mesafede
olduğumuz \e dördüncü partiyi
oluşturmadan üçü teke
indirmevi hedeflediğimizi
söylcdikten sonra bugünkü bu
üj partiyi de hastauklı buianlar,
" Cç hastabklı yapının
birleşmesinden bir sağlıklı
yapıya ulaşılamayacağını.
fiziksel bırleşmenin önemii
olmadığınf belirterek
eleştirilerde bulundular. Bu
eleştiri haklı, fakat yanlış
anlaşıldığunız bir nokta var.
Bizim hedefi miz üç ayrı
oluşumu sadece \ anyana
getirmek değil, onları bir
birleştirmek, onlan bir bütün
yapmak."SHP,CHP,DSP
başkan ve yöneticileri ile
belediye başkanlannında
izlediği toplanuda, Gürseler,
çağdaş parti anlayışı ile yola
çıktıklannı. üçü bir yaparken
de nasıl bir partiyi
gerçekleştireceklerine tabanın
karar vereccğini kaydetti.
"Ben seçmen olarak buradayım"
dıvesözebaşla> an Ankara
Ünıversitesi Hukuk Fakültesi
Öğretim Cyesi Nurkut İnan
" Vmacını solda birliği
sağlamak. Anadolu Hareketi
bir partinin nüvesi değil. Kendi
kendini tabanla paylaşmak
istey en bir oluşum, bir grup
Anadolu Hareketi. Bu üç
partinin üst düzeyde birleşmesi
mümkün değil. Buna taban
karar verecek. Bu partiler
birleşmez, taban gücünü
göstermeli. t'ç partinin
birbirirtden farkı yoktur. görüş
ayrılığı y oktur. Görüş ayrıhğı
liderler arasında > ardır ama
partiler arasında >oktur" dedi.
Uluslararası İnsan Hakları Birliği
'Demiral, Nesin'den
özürdilesin'
• DGM Başsavcısî Nusret Demiral'a protesto mektubu
gönderen Uluslararası İnsan Haklan Birliği, Sıvas
katliamından Aziz Nesin'in de sorumlu tutulması ve idam
istenmesini. akıJ almaz bir durum olarak nitelendirdi.
İstanbul Haber Senisi-
Uluslararası İnsan Haklan
Birliği. Ankara Devlet
Güvenlik Mahkemesi
Başsavcısî Nusret Demiral'a
gönderdiği mektupta. yazar
Aziz Nesin'hakkında, Sı\ as
katliamından sorumlu olduğu
gerekçesiyle idam cezası
istemiyle dava açılmasıru "akd
almaz bir durum" olarak
nitelendirdi ve protesto etti.
Mektupta aynca. Nesin'e.
1993 insan Haklan
Günü'nde, birlik tarafından
insan haklan adına. "Carl von
Ossietkzy Madaly ası"
verildiği anımsatıldı.
Uluslararası insan Haklan
Birliği Başkanı Alisa Fuss
imzasını taşıyan söz konusu
mektupta. "Sayın Demiral.
Uluslararası İnsan Haklan
Birliği, beyanlarınız üzerine
çok kaygılı ve kararınız
karşısında hay ret \e şaşkınlık
içindedir. Bütün yaşamı
boyunca. bir yazarın
kullanabileceği araçlarla. yani
konuşmalan ve y ayınları ile
düşünce ve konuşma
özgürlüğü, medeni ve
demokratik bir toplum uğnına
savaşmış olan bir insan için
ölüm cezası istemeniz açıkça
anlamsızdır" denildi.
Mektupta aynca, şu görüşlere
yer verildi:
"İnsan haklan tarihte hiçbir
zaman yurttaşlara verilmemiş;
tersine bu haklar için daima
savasılmak zorunda
kalınnuştır. 12 Aralık 1993'te,
.\ziz Nesin'e vermiş
olduğumuz, Carl \on Ossietzky
Madaly ası da bunu sembolize
etmektedir. Aslında Türk
devletinin, Aziz Nesin gibi bir
insanı aleyhine da\ a açmakla
tehdit edeceğine, onunla gurur
duyması gerekir."
Mektubun son bölümünde
ise. "Sıvas'ta gerici halk
kitlelerince kurban olarak
seçilen .\ziz Nesin'in, şimdi
sizin ifadeleriniz yoluyla
caniy ane olayın suçlusu haline
getirilmesi. bizim için akıl
almaz birolavdır. Bunu kabul
edemeyiz. etmeyeceğiz >e saygı
duyduğumuz insan hakları
savunucusu, yazar ve boyun
eğmez demokratı savunacagız.
Sizi protesto ediyor ve durumu
yalnızca Türk değil, tüm düny a
kamuoyu öminde düzeltmenizi
istiyoruz" çağnsmda
bulunuldu.
Ta$cıoğlu'ndan $ıvgın'a tepki
Kumarbâzsuçlamasına
ANAP'tanpsikopat vaıııtı
İstanbul Haber Servisi - ANAP
İstanbul İl Başkanı Mükerrem
Taşçıoğlu, haftalık bir dergide
yer alan bağımsız milletvekib
Halil Şıvgm'ın Genel Başkan
Mesut Yıbnaz hakkındaki
"kumarbâz" savlanna sert
tepki göstererek Şıvgın'ın
"psikopat" olduğunu öne
sürdü. Taşçıoğlu, genel
başkanlan hakkındaki
iddialann görüşleri ile ilgili
değil de doğrudan kendisine
yöneldiğini, bunun da
Türkiye'deki siyasal yaşamın
giderek seviyesinin
düşürüldüğünün göstergesi
olduğunu belirtti. Bu çirkin
saldınyı yapan kişinin,
zamanında ANAP'ın
kurucusu olmaktan kuvvet
aldığını kaydeden Taşçıoğlu,
"Ben de ANAP'ın
kurucularından birivim ama
kurucu olmak, hele hele artık
bu partinin üvesi bile değilseniz,
o partinin genel başkanına
böylesine çirkin bir üslup
içerisinde saldınnak haklunı
kimseve vermez" dedi.