25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Strugaşiir akşamlan •ANKARA (AA)- Makedonya'run Struga kentinde 33 yıldan bu yana düzenlenen uluslararası Struga Şiir Akşamlan Festivali başladı. İLESAM'dan yapılan açıklamada, festivalde ülkemia bu yıl Ahmet Tevfık Ozan ve Suat Engüllü'nün temsil ettiğf bildirildi. Struga Şiir Akşamlan'na şimdiye kadar 70 ci vannda Türk şairi kaülmış ve Fazıl Hûsnü Dağlarca da festivalin 'Alün Çelenk' ödülünü kazanmışu. Struga Şiir Akşamlan •Festivali, 29 ağustosa kadar 'sürecek. detaylar S8PQİSİ •ANKARA(AA)-Finli sanatçılann eserlerinden oluşan 'Finlandiya'dan Detaylar Sergisi' 1 eylülde Ankara Devlet Resim ve 'Heykel Müzesi'nde açılacak. Ann Sandholm, Jouni Kujansuu, Göran Torkulla, Kimmo Ojaniemi, Mikko Paakkola, Marjatta Oja ve Finlandiya'da yaşayan Türk ressam Hasan Fuat San'nın eserlerinden oluşan sergi, genç ve orta kuşağın yapmış olduğu çağdaş çabşmalanndan bır kesit vermeyi amaçlıyor. Sergi, üç değişik şehirden (Tampere, Turku, Helsinki) yedi sanatçının mobil, heykel, resim, video düzenJeme, fotoğraf düzenleme, heykel ve malzeme ûzerine estetik dûzenlemelerinden oluşuyor. Finlandiya Millı Eğitim Bakanlığı. Helsinki Fin-Türk Kültür Derneğı ve Turku Belediyesi'nin maddi katkılanyla ve Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün desteği ile gercekleştirilecek. Ayasofyalçin ışaıragj •ATİNA(AA)-Aüna Teknik Üniversitesi Rektörü Nikos Markatos, Ayasofya Mûzesi'nde çeşitlı etkenlerle meydana gelen tahribat ve aşınmanın boyutlantu tespit çahşmalan için Türkiye, Yunanistan ve ABD'den üç üniversitenin iştiraki ile ortak bir uzmanlar heyeti kurulmasından büyük sevinç duyduğunu belirtti. Rektör Niİcos Markatos yapuğı açıklamada "Bu derece tarihi önemi haiz büyük bireser için Türk, Yunan ve Amerikan üniversiteleri arasında vanlan işbirliğinden büyük sevinç duyuyorum" dedi. Uzmanlar heyetinin Yunan Grup Başkanı Markatos, Ayasofya'nın yalnız Türkiye'yi değil, bütün dünyayı ilgilendiren eşsiz bir sanat eseri olduğunu vurgulayarak, bu eserin ayakta kalmasını sağlamak amacıyla, biri üç üniversitenin iştirak ettiği, diğeri de UNESCO çerçevesinde ve daha çok yapının sismolojik direncini ilgilendiren iki ayn proje bulunduğunu söyledi. Markatos, hevette, Boğaziçi Üniversiteşi ve Amerika'daki Princeton Üniversitesi'ni temsilen öğretim üyesi Prof. Ahmet Çakmak'ın ve yardımcılannın da yer aldığını belirtti. AdanaDT'de 'sanata evef sezonu •ADANA(AA)-Adana Devlet Tiyatrosu (DT), Bursa'da yapılan müdürler toplantısında somutlaşan "sanata evet" anlayışı doğrultusunda, bu sezon "Tiyatroyu vazgeçilmez kılmayı" amaçhyor. Adana DT Müdürü Mustafa Kurt, yaptığı yazılı açıklamada, 1994-1995 sezonunun, ekim ayının ilk haftasında, Lale Oraloğlu'nun yazdıgı, Volkan Soyulmaz'ın yönettiği, çocuk oyunu "Keloğlan'ın Eşeği" ile başlayacağını belirtti. Sezonu, ilk kez bir çocuk oyunuyla başlatacaklannı, bunun küçük izkyicilere verilen önemden kaynaklandığmı vurgulayan Kurt, Adana DT'ninresmisezon açılışının ise ekim ayının ikinci yansında, Yaşar Kemal'in aynı adlı eserinden Ali Taygun'un yönetimiyle sahneye uyarlanan " Agn Dağı Efsanesi" ile gerçekleşeceğini ifade etti. Daria Fao'nun yazdıgı, Semih Çelenk'in Türkçeye çevirdiği "Yüzsüz", Ferdi Merter'in "Bir Kadın Bir Erkek Vardı" ve Turgut Özakman'ın "Fehim Paşa Konağı" ile sezonun süreceğini ifade eden Kurt, "Amacımız, tiyatroyu geniş kitlelere yaymak ve insan için vazgeçilmez kılmakür. Bunun için hep birlikte sanata evet" dedi. UYGARLIKLARINIZINDE... OKTAY EKİNCİ Iznik dağlannınkültür yuvalanİznik Gölü çevresindeki "uygarlıklann izinde" gezerken uğradığımız üç köy kültürel değerle- rimizin salt kent merkezlerinde değil, Anadolu'daki birçok "alçakgönüllü" kırsal yerleşme merkezinde de ne denli zengin örneklerle hâlâ yaşayabildiğini gösteriyor. Tarih boyunca 40'tan fazla uygarlığa beşiklik eden Anado- hi, bu görkemli geçmişini hiç kuşkusuz "yaşam kaynaklan- itt" borçlu. Doğal güzellikleri, bereketli topraklan, zümriit yeşili yaylalan, efsanevi orman- lan, zengin su kaynaklan, kryılan, akarsulan ve gölleri, yine tarih boyunca insanlann bu topraklarda eşsiz kültürler yaratmalanna, yani "yaşanıur bir dünya" kurmalanna neden olmuş. Denebihr ki tarih ve do- ğanın binlerce yıllık kucaklaş- maa, Anadolu uygarlıklannın da binlerce yıllık "varolıış nede- nini" oluşturmuş... Böylesine duygulu bir süre- cin hemen tüm zaman dilimleri- ne ait değerlerini "*ir arada" gözleyebilmek, doğanın sundu- ğu güzelliklere sanlan bir tari- hin yine tüm kültürel birikimi- ne "aynı anda" tanık olabil- mek, Anadolu'nun günümüz insanına armağan ettiği bir baş- ka özel "ayncalık" olsa gerek. Bu ayncalığı yaşayabilmenin eşsiz olanaklannı sağlayan yö- reler arasında ise tznik Gölü ve çevresindeki kültür zenginliği- nin yeri bir başka değere sa- hip... Bütün kültürler îznik'te Tarihi Görele Köyü, Anadolu'daki ahşap yapı kültürünün yaşayan bir müzesi gibi sanki. (Fotoğraflar) OKTAY EKİNCİ) Iznik yöresinde tarihin yüre- ği elbette ki kent merkezinde atıyor. M.ö. 300'lerde "Antigo- neia" adıyla kurulduğu biünen tzruk, daha o cağlarda "Diony- sos'un şehri" olarak nam salı- yor. llerleyen yıllarda İmpara- toriçe Nikua'run adıyla anı- lmaya başlavan bu "güzeUikfcr kenti", M.Ö. 70'lerdeki Roma egemenliğinden sonra bugüne dek ayakta durabilen görkemli surlanna kavuşuyor. Hadria- nus ve II. Claudius'un armağan- lan olan bu surlann kente dört yönden girilen kapılan da hiç değilse üç tanesiyle, bugün de yabancılan aynı yönlerden gu- rurla karşılamayı sürdürüyor. Bizans çağını da bir "konsül şehri" olarak yaşayan tznik, özellikJe "erken Osmanlı döne- mine" ait değerlenyle birlikte Anadolu'daki son 650 yünı çok cak açmış. 3 emlik , arsak' ^ • . • Ğeınic. '. . Gurle İznik Gölü'nün güneyindeki yüksek Gaa'nm yanıaçlara sığınan Gürle, Gemiç ve Karsakcak açmış. Orhan Gazinin .. . ,_._ . 1331'dekentiBizanslılardanal- KOylen, 6 0 0 yilllk Dir yerleŞÎTie k u l t U m n u n Korsak'ın 63 yaşındaki bekçisi Sabri Nurkaya, ba- masından sonra Osmanlı Dev kımlıatı vekararlıkişiliğiyletarihi kövünkülrürûmidemasından sonra Osmanlı Dev- leti'nin bir "uygarlık merkezi" haline gelmesi. yine Osmanlı uygarlığını yaratan zengin kültür mo- zaiğinin İznik Gölü çevresinde eşsiz gü- zellikteki yeni yerleşmeler yaratmalan- na neden olmuş. Dinsel ve resmi kimlik- li anıtsal yapılann yani sıra "SİYİİ mimari geleneğinin" üstün örneklerinin ortaya çıktığı bu "farklı kişUikli" yerleşmeler, bugünlere dek ulaşan özgür yapılan ve dokulanyla, tznik yöresme bir "mi- marlık tarihi laboratuvarı" olma niteli- ğini de kazandınyor. Aynı yerleşmelerdeki yakın yıllara dek sürdürülen "yöresel yapı sanatı" alı- şkanlıklan da yine günümüzün "beton kent kültürüne" karşı, çağdaş secenekle- rin, tarihten gelen birikimle ge- liştirilmesine kaynak olabılecek örnekler sergiliyorlar... ı 1 UygaHlk kımlı atı ve kararlı kişüiğiyle tarihi köyün kültüriinü de koruyor. odayı da aşarak toprağa kavuşması ise her iki anıtın da yaşayabilmek için ne denli güçlü bır dayanışma ıçensinde ol- duklannı gösteriyor. Gürle'deki anlatılması zor mimari güzellikler taşıyan geleneksel evlerin arasından daha da yukanlara çıktığı- mızda, yine erken Osmanlı dönemlerin- den kaldığı anlaşılan "çatılı" bir ahşap caminin, deyim yerindeyse "harabesiy- le" karşılaşıyoruz. Anadolu'da artık en- der rastlanan böylesine önemli bir anıtın restore edilebılmesi için Gürle'nm elbette ki gücü yetmiyor. Kurtuluş Savaşı yıllannda Orhangazi görkemlı evler sanki "terk edilmiş" gibi- ler. Köy kahvesinde bize çay ikram eden GemiçÛler, halkın son yıllarda Bursa'ya göçtüğünü. çoğu ailenin sadece yazın zeytinlen için geldiklerinde o eski evle- rinde kaldığmı söylüyorlar. 700 yaşında olduğu belirtilen koca bir çınann etrafındaki köy meydanında, üzennde 1883 tarihi yaalı olan bir evi de özellikle görmemız isteniyor. Köylüle- rin "Bu evi antika saydılar" şekündekı açıklamalanndan. binanın eski eser ola- rak tescıl edıldığını öğrenip seviniyonız. Ne var ki Gemiç'ın de tıpkı Gürle gibi "bötünüyle" bır "kentsel SİT" kapsamı- reden" aldığını da belirten muhtara, bunu yapmaması gerektiğini hatırlatı- yoruz, ama "Burayı meydan vapa- cağım" diyerek, kararlı olduğunu vur- guluyor. Yemyeşil bir vadi içiden şelaleler ya- ratarak akan Karsak Çayı'nın kcna- nnda, tipik bir yamaç yerleşmesi niteliği taşıyan Karsak, 1920'lere dek Emteni nüfusun da yoğun olduğu bir yerleşme. Köy kahvesinde yanımıza oturan 72 yaşındaki Mustafa Kara'nın söylediğine göre Karsak"ın yukan mahallelerindeki gösterişli evler Ermenı ustalannın ma- hareti Onlar gittikten sonra köye gelen Tarihin köy-kentleri Iznik yöresindeki tarihin özellikle "halk kûltürüne" ilış- kin tanıği olan bu küçük yerleş- meler, daha çok gölün güney kesimindeki yüksek dağlann yamaçlanna kurulmuş birer "eski kent modeii" gibiler. öz- gün evleri, sokak düzenleri, mahalle oluşumlan, canlı mey- danlan, komşuluk ilişkileri ve dokusal özellikleriyle, adlan "köy" bile olsa birkaç yüzyıllık "kent kültürünün" hemen tüm özelliklerini mımarileri ve şehir kimlikleriyle yaşaöyorlar. Bir anlamda yakın tarihin "köy-kentieri" diyebileceğimiz bu özgün yerleşmeler arasında özellikle Gürfc, Gcnıiç ve Kar- sak, birbirlerine "yakm komşu- lar" olarak yarattıklan "kültür kuşağı" nedeniyleözgün bir"uy- gartıklar zindri" oluşturuyor- lar. Her üçü de Katırb Dağiân'- nın kendi adlanyla anılan tepe- lerine yaslanarak Iznik Gölü'ne "yukardan bakmayı" yeğlemiş- ler. Yine her üçü de tznik-Gem- Hk karayolundan birkaç km 'hızağa çekDerek", günümüz- deki yol kenan yerleşmelerinin kimlik- siz ve çirkin yapılaşmasından kurtul- mayı başarmışlar. Gfirle 600 yaşında tznik Gölü'nü güneyden çevreleyen yoldan aynlıp, kısa bir süre sonra Gür- k'ye ulaştığimızda, köy meydanında ilgi ve dostlukla karşılaruyoruz. Gürleli mi- mar dostumuz Sinan Kayı, bizi önce ta- rihi bir hamam kalıntısına götürüyor. Köyün yukan kesimindeki bir mey- danağin kenannda bulunan hamamın Orhan Gazi döneminden kaldığı söyle- niyor. Yani Gürle köyü, yöredeki en eski Osmanh yerleşmelerinden birisi ol- duğunu anlatmak istiyor. Hamamın üzennde gehşen yıllanmış bir çınar ağacının köklerinin, kubbenin altındaki Kentlerde yitirdiğimiz tarihsel kimliği İznik'in köylerinde hâlâ bulabilirsiniz... kasabası vanarkcn bir süre yörenin ılçe merkezi olma onıırunu da taşıvan Gür- le, Türkiye'dekj _ tarihin korunmasına duyarlı kesimlerin ilgisini bekliyor. Özellikle mimarlık fakültelennın kent- sel koruma ve restorasyon bölümleri için. yine Gürle e^ı bulunmaz bır eğitim ortamı yaratabılecek değerlerı ıçenyor. Dağlann yamaçlanna sığınan kültürler- de ikinci durağımız, Gürle'nın hemen batısındakı Genüçköyü oluyor. Köy sa- kinlerinin anlattığına göre tanh boyun- ca Gemlik'teki tersanelere kereste ve usta sağladıği ıçın, bu küçük \ e sevımli uygarlık merkezinin adı da "gemici" nı- yetine Gcnıiç olmuş. Ekonomisi tanma ve özellikle de zey- tinciliğe dayanan Gemiç'te, yöresel mi- mari kültürü tüm aynntılanyla yaşatan na alınması gerekiyor. Çünkü daha çok son yıllarda "Almanya'dan dönenlerin" yaptırdıklan >eni binalar. bu özgün yer- îeşmenin kültür zenginliğini hızla "ara- beske" doğm çeviriyor. Karsak'm genç süvarisi Üçüncü ve son "köy-kent" molamızı da sırtını yörenin en yüksek tepesine yaslayan Karsak'ta veriyoruz. Köyün "atlı bekçisi" olarak yıllardır elindeki kamçıyla kuş uçurtmayan Sab- ri Nurkaya, 63 yaşına rağmen eğerin üzennde dimdık durup Karsak'ın tarihi sokağinda bır aşağı, bir yukan dolaşı- yor. Muhtar Numan Oğuz, köyün üst kesimdeki "Papazın evi" olarak anılan görkemli konağı bugünlerde "yıka- cağını" söylüyor. Yıkım iznini "özel ida- .Arnavut, Gürcü ve Selanikli göçmenler de aynı yapı geleneğıni sürdürmüşler. Anlaşılan bu sayede Karsak yine kendi- ne has kültür kimhğıyle yaşamış ve farklı kültürlerden oluşan bir toplumsal mozaik. bu köyün de Iznik yöresindeki uygarlık merkezleri arasında kaimasına yoj açmış... İznik Gölü çevresindeki "uygarlık- larm izinde" gezerken uğradığımız bu üç köy. kültürel değerlerimizin salt kent merkezlennde değil. Anadolu'daki bir- çok "alçakgönüllü" kırsal yerleşme mer- kezinde de ne denlı zengin örnekJerle hâlâ yaşabildiğını gösteriyor. Gürce. Gemıç ve Karsak. "Bizler de birer kültür mirasıyız" diyerek bu top- raklann eyrensel değerlerine karşı so- rumlu kişi ve kuruluşlardan ılgi bekli- vor... DÜŞÜNCE1E SAYGI MEMET FUAT Nâzım Hikmenn Kitapları Nâzım Hikmefin kalıtçıları kimler? Yapıtlarının yayın hakları kimde? "Nokta" dergisi 14-20 ağustc« sayısında bu konuyu ele almış. Arada beni de i!gilenJ' r en sözler var. En önemlisi, Bulgaristan'da vapılan basımlar nttele- nirken "sansürsüz" denmesı... Amaönceşunusöyleyeyim:Ada mYa y |nlarının Nâzım Hikmet dizisini korsan yayımC | a r o f s e t tekniğiyle ç o ğaltıp el altından sattıklarında fazla üzülmemiştim. Bu bir hırsızhk konusuydu... Kovuşturulur, ne olursa olur!.. Şiirler gene en iyi biçimıyle korunuyor... Ama Bulgaristan'da yayımlanan Nâzım Hikmet kitap- larının piyasaya sürülmesi bambaşka bir durum... Bun- lar yanlışlarla dolu, karmakarışıK, çok kötu derlemeler... Ekber Babayef, gerçi şairin arKadaşı, ama, ne yazık ki son derece dikkatsiz bir eleştirrnen... Yeterince araştır- ma da yapmamış... Biliyorsunuz, bizde de Bulgaristan'dan getirilen bu basımlar bır süre kaynak olarak kullanıldı... Oysa hiç güvenmeden, eleştirel bir yaklaşımla ele alın- maları gerekirdi... Neyse ki o günler önce Ce m Yayınevi'nin, sonra Adam Yayınları'nın bütün yapıtlan dizileriyle çok geri- lerde kaldı... Diyorduk ki, işte, gene karşımıza Bulgaris- tan basımları çıktı!.. Yıllarca emek verip şiirleri yanlışlardan arındırıyor, bir düzene sokuyorsunuz. Artık tek sorun, yayımlayamad'ğmız şiirlerin, dizele- rin, sözcüklerin yayımlanması... Söz özgürlüğünü en- gelleyen yasaların kaldırılmasını bekliyorsunuz... Derken birileri çıkıp yeniden o özensiz basımları piya- saya sürüyor. 2013 yılına bir ulaşsak da herkes birbirine düşmeden Nâzım Hikmefin şiirlerini, yaptığımız eleştirel basımlar- daki son biçimleriyle serbestçe yayımlayabilse, diye dü- şünüyorum... Neyse, "sansürlü I sansürsüz" sözü nerden çıkıyor, onu açıkiayayım. önce ben, sonra bana uyarak Asım Bezird, yayımla- diğımız Nâzım Hikmet kitaplarınm toplanmaması için büyük özen gösterdik. De Yayınevi'nin yöneticisi olarak bu konuda oldukça deneyimliydim: Saat21 - 22 Şiirleri'ni yayımladım, dava açıldı; Dört Hapisanederii yayımladım, gene dava açıl- dı. İki dava da ikinci bilirkişi kurullarında yer alan yazın adamlarının anlayışlı yaklaşımlarıyla aîlatıldı. Toplanan kitaplar aklanınca gerçi gerı veriliyor, ama yasak kitap listelerinden çıkarılmaları öylesine kolay değil... Bilmem nerede, bilmem hangi polis, elinde liste, gidip alıyor kitapları... Ondan sonra uğraş dur... Daha baştan o listelere girmemenin yolunu aramak gerektiğini çok iyi biliyordum. Memleketimden İnsan Manzaraları tam anlamıyla bir başyapıttı Herhangi bir kavga kitabı filan değildi. Bir tür kültür tarihi... Kesinlikle toplatılamaması gerekirdi. Ünlü bir ceza hukuku uzmanına başvurdum. "Önyar- gılı bir bilirkişi katılığıyla'' dava konusu olabılecek satır- ların üstünü çizmesini istedim. Basıma hazırladığım müsveddelerden 80-90 satıra yakın çıkarma yapıldı Bu çıkarılan satırların yerlerini boş bıraktım. Böylece Türk yazınının en büyük kitaplarından biri, sanat yapıtlarına nasıl bakılacağını bilmeyen savcıların, bilirkişilerin anlayışsızlığına kurban edilmekten kurtarıl- mış oldu... Sonra bir gün yakın bir arkadaşım yayınevine gelip Ekber Babayef'e göndermek üzere benden bir takım Memleketimden İnsan Manzaraları istedi. "Titiz bir araştırmacı... Herhalde kendi elindeki müsveddelerle karşılaştıracak" diye düşündüm... Ama Bulgaristan basımı gelince gördük ki, Ekber Ba- bayef Türkiye'den gönderdiğimiz kitapları, "Derleyen ve basıma hazırlayan" diye kendi adını koyup olduğu gi- bi yayımlamış. Inanılacak şey değil, ama gerçek... Böylece Memleketimden İnsan Manzaraları, Bulga- ristan'da, Türk ceza hukuku uzmanmın yaptığı ayıkla- malarla yayımlanmış oldu. Bir süre sonra, Asım Bezirci, benim "işlediğim" met- ni, Cem Yayınevi'ndeki toplu yapıtlar dizisinde, olduğu gibi, kullanmak istediğini söyledi. Yapıtı alıp bulduğu başka bir kopyayla karşılaştırdı. Bir yere 3 sayfa, bir ye- re 11 sayfa, bir yere 2 sayfa, bir yere 10 sayfa, toplam 26 sayfa kadar ekleme yapma olanağı doğdu. Adam Yayınları'ndaki basımı yeniden denetlerken ise, Türk ceza hukuku uzmanmın 1960'larda "önyargılı bir bilirkişi katılığıyla" üstlerini çizdiği dizeleri "akfı 6a- şında bir bilirkişiyumuşaklığıyla" yeniden gözden geçi- rerek ellıden fazlasmı yerlerine koyduk. Kısacası, Bulgaristan basımı Memleketimden insan Manzaraları Ekber Babayef'ten (daha doğrusu De Yayı- nevi'nden) sonra işlenmediyse mutlaka yeniden ele alınmalıdır. öbür kitaplardaki şiirlerin de Adam Yayınları basımla- rı na göre düzeltilmeleri gerekir... Mine Arasan'dan 'Gülümse' • Kültür Senisi - Gra\ ür sanatçısı-ressam Mine Arasan'ın 'Gülümse' adlı resim sergisi 4. İstanbul Sanat Fuan çerçevesinde, 13-18 eylül tarihleri arasında TÜYAP"ta izlenebilecek. 1972 yılında (D.T.G.S.Y.O.) Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı Grafik bölümü Gravür Atölyesı"ni biüren sanatçı. Prof. Mustafa Asber, Prof Mustafa Plevneli, aynca Prof. Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi'nde model çahşmalanna devam etti. 1985 yılında Bilimsel Eserler ve Isviçre'nin Rotavizyon Yaym Evleri Jllüstrasyon Resim Yanşması"nda Ozel Jüri Odülü aldı. Sanatçının istanbul illüslrasyon çalışması. 1986 yılında Türk Diş Hekimleri Derneği 'Kadınlar Kolu' Fravengruppe des Vereins Turkischer Zahnarzteın der BRD tarafmdan Kimsesiz Çocuklar Vakfı yaranna tebrik kartı olarak basıldı. 1988 yılında İstanbul AKM'de Kadın Haklannı Koruma Derneği'nin 'Kadın Gözüyle Dünya' sergisine katkısından dolayı hizmet madalyası alan sanatçı 25 kişisel sergi açtı. Yurtiçinde ve yurtdışında ceşitli yanşmalı sergilere katılan Arasan'ın yapıtlan yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlarda yer alıyor. 'Bir Sonbahar Hikayesi' fHmi uUıslanarası festivallerde yanşacak • İSTANBUL (AA) - Yönetmen Ya\ uz Özkan'm "Bir Sonbahar Hikayesi" adlı fılmi, bu ay Mısır'da ve önümüzdeki a> Hollanda'da vapılacak olan iki fılm festivalinde yanşacak. Sorunlu. çatışmalar yaşanan bır evlilik veçıftlerin başkalanyla ilişkilerinı anlatan fılm, gecen yıl çekilmiş ve 3.5 milyar liraya mal olmuştu. Başrolleri Zuhal Olcay. Can Togay, Sinem Üretmen, Mcltem Cumbul ve Kaan Gırgin'in oynadıği fılm, bu yıl İstanbul Fılm Festivalf nde "En İyi Fılm" Ankara Film Festivali'nde de "En İyi Film. Yönetmen. Senaryo, Çevre Düzeni, Kadın O>"uncu, Erkek Oyuncu, Yardımcı Erkek Oyuncu \e En İyi Seslendirme"'ödüllerini kazanmışu. "Bir Sonbahar Hikayesi" adlı fılm. 21-28 ağustos tarihlen arasında Mısır'da düzenlenen Alexandria 10. As Intenıational Film Festivali'nde yanşmaya katıldı. Film ay nca Hollanda'da 21-30 eylül tarihleri arasında yapılacak olanve Avrupa fılmlerinin yanşacağı festivale katılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle