Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Strugaşiir
akşamlan
•ANKARA (AA)-
Makedonya'run Struga
kentinde 33 yıldan bu yana
düzenlenen uluslararası
Struga Şiir Akşamlan
Festivali başladı.
İLESAM'dan yapılan
açıklamada, festivalde
ülkemia bu yıl Ahmet Tevfık
Ozan ve Suat Engüllü'nün
temsil ettiğf bildirildi. Struga
Şiir Akşamlan'na şimdiye
kadar 70 ci vannda Türk şairi
kaülmış ve Fazıl Hûsnü
Dağlarca da festivalin 'Alün
Çelenk' ödülünü kazanmışu.
Struga Şiir Akşamlan
•Festivali, 29 ağustosa kadar
'sürecek.
detaylar
S8PQİSİ
•ANKARA(AA)-Finli
sanatçılann eserlerinden
oluşan 'Finlandiya'dan
Detaylar Sergisi' 1 eylülde
Ankara Devlet Resim ve
'Heykel Müzesi'nde açılacak.
Ann Sandholm, Jouni
Kujansuu, Göran Torkulla,
Kimmo Ojaniemi, Mikko
Paakkola, Marjatta Oja ve
Finlandiya'da yaşayan Türk
ressam Hasan Fuat San'nın
eserlerinden oluşan sergi,
genç ve orta kuşağın
yapmış olduğu çağdaş
çabşmalanndan bır kesit
vermeyi amaçlıyor. Sergi, üç
değişik şehirden (Tampere,
Turku, Helsinki) yedi
sanatçının mobil, heykel,
resim, video düzenJeme,
fotoğraf düzenleme, heykel ve
malzeme ûzerine estetik
dûzenlemelerinden oluşuyor.
Finlandiya Millı Eğitim
Bakanlığı. Helsinki Fin-Türk
Kültür Derneğı ve Turku
Belediyesi'nin maddi
katkılanyla ve Kültür
Bakanlığı Güzel Sanatlar
Genel Müdürlüğü'nün
desteği ile gercekleştirilecek.
Ayasofyalçin
ışaıragj
•ATİNA(AA)-Aüna
Teknik Üniversitesi Rektörü
Nikos Markatos, Ayasofya
Mûzesi'nde çeşitlı etkenlerle
meydana gelen tahribat ve
aşınmanın boyutlantu tespit
çahşmalan için Türkiye,
Yunanistan ve ABD'den üç
üniversitenin iştiraki ile ortak
bir uzmanlar heyeti
kurulmasından büyük sevinç
duyduğunu belirtti. Rektör
Niİcos Markatos yapuğı
açıklamada "Bu derece tarihi
önemi haiz büyük bireser için
Türk, Yunan ve Amerikan
üniversiteleri arasında vanlan
işbirliğinden büyük sevinç
duyuyorum" dedi. Uzmanlar
heyetinin Yunan Grup
Başkanı Markatos,
Ayasofya'nın yalnız
Türkiye'yi değil, bütün
dünyayı ilgilendiren eşsiz bir
sanat eseri olduğunu
vurgulayarak, bu eserin
ayakta kalmasını sağlamak
amacıyla, biri üç üniversitenin
iştirak ettiği, diğeri de
UNESCO çerçevesinde ve
daha çok yapının sismolojik
direncini ilgilendiren iki ayn
proje bulunduğunu söyledi.
Markatos, hevette, Boğaziçi
Üniversiteşi ve Amerika'daki
Princeton Üniversitesi'ni
temsilen öğretim üyesi Prof.
Ahmet Çakmak'ın ve
yardımcılannın da yer
aldığını belirtti.
AdanaDT'de
'sanata evef
sezonu
•ADANA(AA)-Adana
Devlet Tiyatrosu (DT),
Bursa'da yapılan müdürler
toplantısında somutlaşan
"sanata evet" anlayışı
doğrultusunda, bu sezon
"Tiyatroyu vazgeçilmez
kılmayı" amaçhyor. Adana
DT Müdürü Mustafa Kurt,
yaptığı yazılı açıklamada,
1994-1995 sezonunun, ekim
ayının ilk haftasında, Lale
Oraloğlu'nun yazdıgı, Volkan
Soyulmaz'ın yönettiği, çocuk
oyunu "Keloğlan'ın Eşeği" ile
başlayacağını belirtti. Sezonu,
ilk kez bir çocuk oyunuyla
başlatacaklannı, bunun
küçük izkyicilere verilen
önemden kaynaklandığmı
vurgulayan Kurt, Adana
DT'ninresmisezon açılışının
ise ekim ayının ikinci
yansında, Yaşar Kemal'in
aynı adlı eserinden Ali
Taygun'un yönetimiyle
sahneye uyarlanan " Agn
Dağı Efsanesi" ile
gerçekleşeceğini ifade etti.
Daria Fao'nun yazdıgı, Semih
Çelenk'in Türkçeye çevirdiği
"Yüzsüz", Ferdi Merter'in
"Bir Kadın Bir Erkek Vardı"
ve Turgut Özakman'ın
"Fehim Paşa Konağı" ile
sezonun süreceğini ifade eden
Kurt, "Amacımız, tiyatroyu
geniş kitlelere yaymak ve
insan için vazgeçilmez
kılmakür. Bunun için hep
birlikte sanata evet" dedi.
UYGARLIKLARINIZINDE... OKTAY EKİNCİ
Iznik dağlannınkültür yuvalanİznik Gölü çevresindeki "uygarlıklann izinde" gezerken uğradığımız üç köy kültürel değerle-
rimizin salt kent merkezlerinde değil, Anadolu'daki birçok "alçakgönüllü" kırsal yerleşme
merkezinde de ne denli zengin örneklerle hâlâ yaşayabildiğini gösteriyor.
Tarih boyunca 40'tan fazla
uygarlığa beşiklik eden Anado-
hi, bu görkemli geçmişini hiç
kuşkusuz "yaşam kaynaklan-
itt" borçlu. Doğal güzellikleri,
bereketli topraklan, zümriit
yeşili yaylalan, efsanevi orman-
lan, zengin su kaynaklan,
kryılan, akarsulan ve gölleri,
yine tarih boyunca insanlann
bu topraklarda eşsiz kültürler
yaratmalanna, yani "yaşanıur
bir dünya" kurmalanna neden
olmuş. Denebihr ki tarih ve do-
ğanın binlerce yıllık kucaklaş-
maa, Anadolu uygarlıklannın
da binlerce yıllık "varolıış nede-
nini" oluşturmuş...
Böylesine duygulu bir süre-
cin hemen tüm zaman dilimleri-
ne ait değerlerini "*ir arada"
gözleyebilmek, doğanın sundu-
ğu güzelliklere sanlan bir tari-
hin yine tüm kültürel birikimi-
ne "aynı anda" tanık olabil-
mek, Anadolu'nun günümüz
insanına armağan ettiği bir baş-
ka özel "ayncalık" olsa gerek.
Bu ayncalığı yaşayabilmenin
eşsiz olanaklannı sağlayan yö-
reler arasında ise tznik Gölü ve
çevresindeki kültür zenginliği-
nin yeri bir başka değere sa-
hip...
Bütün kültürler îznik'te
Tarihi Görele Köyü, Anadolu'daki ahşap yapı kültürünün yaşayan bir müzesi gibi sanki. (Fotoğraflar) OKTAY EKİNCİ)
Iznik yöresinde tarihin yüre-
ği elbette ki kent merkezinde
atıyor. M.ö. 300'lerde "Antigo-
neia" adıyla kurulduğu biünen
tzruk, daha o cağlarda "Diony-
sos'un şehri" olarak nam salı-
yor. llerleyen yıllarda İmpara-
toriçe Nikua'run adıyla anı-
lmaya başlavan bu "güzeUikfcr
kenti", M.Ö. 70'lerdeki Roma
egemenliğinden sonra bugüne
dek ayakta durabilen görkemli
surlanna kavuşuyor. Hadria-
nus ve II. Claudius'un armağan-
lan olan bu surlann kente dört
yönden girilen kapılan da hiç
değilse üç tanesiyle, bugün de
yabancılan aynı yönlerden gu-
rurla karşılamayı sürdürüyor.
Bizans çağını da bir "konsül
şehri" olarak yaşayan tznik,
özellikJe "erken Osmanlı döne-
mine" ait değerlenyle birlikte
Anadolu'daki son 650 yünı çok
cak açmış.
3
emlik ,
arsak'
^ • . • Ğeınic. '.
. Gurle
İznik Gölü'nün güneyindeki yüksek
Gaa'nm yanıaçlara sığınan Gürle, Gemiç ve Karsakcak açmış. Orhan Gazinin .. . ,_._ .
1331'dekentiBizanslılardanal- KOylen, 6 0 0 yilllk Dir yerleŞÎTie k u l t U m n u n Korsak'ın 63 yaşındaki bekçisi Sabri Nurkaya, ba-
masından sonra Osmanlı Dev kımlıatı vekararlıkişiliğiyletarihi kövünkülrürûmidemasından sonra Osmanlı Dev-
leti'nin bir "uygarlık merkezi"
haline gelmesi. yine Osmanlı
uygarlığını yaratan zengin kültür mo-
zaiğinin İznik Gölü çevresinde eşsiz gü-
zellikteki yeni yerleşmeler yaratmalan-
na neden olmuş. Dinsel ve resmi kimlik-
li anıtsal yapılann yani sıra "SİYİİ mimari
geleneğinin" üstün örneklerinin ortaya
çıktığı bu "farklı kişUikli" yerleşmeler,
bugünlere dek ulaşan özgür yapılan ve
dokulanyla, tznik yöresme bir "mi-
marlık tarihi laboratuvarı" olma niteli-
ğini de kazandınyor.
Aynı yerleşmelerdeki yakın yıllara
dek sürdürülen "yöresel yapı sanatı" alı-
şkanlıklan da yine günümüzün "beton
kent kültürüne" karşı, çağdaş secenekle-
rin, tarihten gelen birikimle ge-
liştirilmesine kaynak olabılecek
örnekler sergiliyorlar...
ı 1
UygaHlk
kımlı atı ve kararlı kişüiğiyle tarihi köyün kültüriinü de
koruyor.
odayı da aşarak toprağa kavuşması ise
her iki anıtın da yaşayabilmek için ne
denli güçlü bır dayanışma ıçensinde ol-
duklannı gösteriyor.
Gürle'deki anlatılması zor mimari
güzellikler taşıyan geleneksel evlerin
arasından daha da yukanlara çıktığı-
mızda, yine erken Osmanlı dönemlerin-
den kaldığı anlaşılan "çatılı" bir ahşap
caminin, deyim yerindeyse "harabesiy-
le" karşılaşıyoruz. Anadolu'da artık en-
der rastlanan böylesine önemli bir
anıtın restore edilebılmesi için Gürle'nm
elbette ki gücü yetmiyor.
Kurtuluş Savaşı yıllannda Orhangazi
görkemlı evler sanki "terk edilmiş" gibi-
ler. Köy kahvesinde bize çay ikram eden
GemiçÛler, halkın son yıllarda Bursa'ya
göçtüğünü. çoğu ailenin sadece yazın
zeytinlen için geldiklerinde o eski evle-
rinde kaldığmı söylüyorlar.
700 yaşında olduğu belirtilen koca bir
çınann etrafındaki köy meydanında,
üzennde 1883 tarihi yaalı olan bir evi de
özellikle görmemız isteniyor. Köylüle-
rin "Bu evi antika saydılar" şekündekı
açıklamalanndan. binanın eski eser ola-
rak tescıl edıldığını öğrenip seviniyonız.
Ne var ki Gemiç'ın de tıpkı Gürle gibi
"bötünüyle" bır "kentsel SİT" kapsamı-
reden" aldığını da belirten muhtara,
bunu yapmaması gerektiğini hatırlatı-
yoruz, ama "Burayı meydan vapa-
cağım" diyerek, kararlı olduğunu vur-
guluyor.
Yemyeşil bir vadi içiden şelaleler ya-
ratarak akan Karsak Çayı'nın kcna-
nnda, tipik bir yamaç yerleşmesi niteliği
taşıyan Karsak, 1920'lere dek Emteni
nüfusun da yoğun olduğu bir yerleşme.
Köy kahvesinde yanımıza oturan 72
yaşındaki Mustafa Kara'nın söylediğine
göre Karsak"ın yukan mahallelerindeki
gösterişli evler Ermenı ustalannın ma-
hareti Onlar gittikten sonra köye gelen
Tarihin köy-kentleri
Iznik yöresindeki tarihin
özellikle "halk kûltürüne" ilış-
kin tanıği olan bu küçük yerleş-
meler, daha çok gölün güney
kesimindeki yüksek dağlann
yamaçlanna kurulmuş birer
"eski kent modeii" gibiler. öz-
gün evleri, sokak düzenleri,
mahalle oluşumlan, canlı mey-
danlan, komşuluk ilişkileri ve
dokusal özellikleriyle, adlan
"köy" bile olsa birkaç yüzyıllık
"kent kültürünün" hemen tüm
özelliklerini mımarileri ve şehir
kimlikleriyle yaşaöyorlar.
Bir anlamda yakın tarihin
"köy-kentieri" diyebileceğimiz
bu özgün yerleşmeler arasında
özellikle Gürfc, Gcnıiç ve Kar-
sak, birbirlerine "yakm komşu-
lar" olarak yarattıklan "kültür
kuşağı" nedeniyleözgün bir"uy-
gartıklar zindri" oluşturuyor-
lar. Her üçü de Katırb Dağiân'-
nın kendi adlanyla anılan tepe-
lerine yaslanarak Iznik Gölü'ne
"yukardan bakmayı" yeğlemiş-
ler. Yine her üçü de tznik-Gem-
Hk karayolundan birkaç km
'hızağa çekDerek", günümüz-
deki yol kenan yerleşmelerinin kimlik-
siz ve çirkin yapılaşmasından kurtul-
mayı başarmışlar.
Gfirle 600 yaşında
tznik Gölü'nü güneyden çevreleyen
yoldan aynlıp, kısa bir süre sonra Gür-
k'ye ulaştığimızda, köy meydanında ilgi
ve dostlukla karşılaruyoruz. Gürleli mi-
mar dostumuz Sinan Kayı, bizi önce ta-
rihi bir hamam kalıntısına götürüyor.
Köyün yukan kesimindeki bir mey-
danağin kenannda bulunan hamamın
Orhan Gazi döneminden kaldığı söyle-
niyor. Yani Gürle köyü, yöredeki en
eski Osmanh yerleşmelerinden birisi ol-
duğunu anlatmak istiyor. Hamamın
üzennde gehşen yıllanmış bir çınar
ağacının köklerinin, kubbenin altındaki
Kentlerde yitirdiğimiz tarihsel kimliği İznik'in köylerinde hâlâ bulabilirsiniz...
kasabası vanarkcn bir süre yörenin ılçe
merkezi olma onıırunu da taşıvan Gür-
le, Türkiye'dekj _ tarihin korunmasına
duyarlı kesimlerin ilgisini bekliyor.
Özellikle mimarlık fakültelennın kent-
sel koruma ve restorasyon bölümleri
için. yine Gürle e^ı bulunmaz bır eğitim
ortamı yaratabılecek değerlerı ıçenyor.
Dağlann yamaçlanna sığınan kültürler-
de ikinci durağımız, Gürle'nın hemen
batısındakı Genüçköyü oluyor. Köy sa-
kinlerinin anlattığına göre tanh boyun-
ca Gemlik'teki tersanelere kereste ve
usta sağladıği ıçın, bu küçük \ e sevımli
uygarlık merkezinin adı da "gemici" nı-
yetine Gcnıiç olmuş.
Ekonomisi tanma ve özellikle de zey-
tinciliğe dayanan Gemiç'te, yöresel mi-
mari kültürü tüm aynntılanyla yaşatan
na alınması gerekiyor. Çünkü daha çok
son yıllarda "Almanya'dan dönenlerin"
yaptırdıklan >eni binalar. bu özgün yer-
îeşmenin kültür zenginliğini hızla "ara-
beske" doğm çeviriyor.
Karsak'm genç süvarisi
Üçüncü ve son "köy-kent" molamızı
da sırtını yörenin en yüksek tepesine
yaslayan Karsak'ta veriyoruz.
Köyün "atlı bekçisi" olarak yıllardır
elindeki kamçıyla kuş uçurtmayan Sab-
ri Nurkaya, 63 yaşına rağmen eğerin
üzennde dimdık durup Karsak'ın tarihi
sokağinda bır aşağı, bir yukan dolaşı-
yor. Muhtar Numan Oğuz, köyün üst
kesimdeki "Papazın evi" olarak anılan
görkemli konağı bugünlerde "yıka-
cağını" söylüyor. Yıkım iznini "özel ida-
.Arnavut, Gürcü ve Selanikli göçmenler
de aynı yapı geleneğıni sürdürmüşler.
Anlaşılan bu sayede Karsak yine kendi-
ne has kültür kimhğıyle yaşamış ve
farklı kültürlerden oluşan bir toplumsal
mozaik. bu köyün de Iznik yöresindeki
uygarlık merkezleri arasında kaimasına
yoj açmış...
İznik Gölü çevresindeki "uygarlık-
larm izinde" gezerken uğradığımız bu üç
köy. kültürel değerlerimizin salt kent
merkezlennde değil. Anadolu'daki bir-
çok "alçakgönüllü" kırsal yerleşme mer-
kezinde de ne denlı zengin örnekJerle
hâlâ yaşabildiğını gösteriyor.
Gürce. Gemıç ve Karsak. "Bizler de
birer kültür mirasıyız" diyerek bu top-
raklann eyrensel değerlerine karşı so-
rumlu kişi ve kuruluşlardan ılgi bekli-
vor...
DÜŞÜNCE1E SAYGI
MEMET FUAT
Nâzım Hikmenn Kitapları
Nâzım Hikmefin kalıtçıları kimler? Yapıtlarının yayın
hakları kimde?
"Nokta" dergisi 14-20 ağustc« sayısında bu konuyu
ele almış. Arada beni de i!gilenJ'
r
en sözler var.
En önemlisi, Bulgaristan'da vapılan basımlar nttele-
nirken "sansürsüz" denmesı...
Amaönceşunusöyleyeyim:Ada
mYa
y
|nlarının
Nâzım
Hikmet dizisini korsan yayımC
|
a
r o f s e t
tekniğiyle ç o
ğaltıp el altından sattıklarında fazla üzülmemiştim. Bu
bir hırsızhk konusuydu... Kovuşturulur, ne olursa olur!..
Şiirler gene en iyi biçimıyle korunuyor...
Ama Bulgaristan'da yayımlanan Nâzım Hikmet kitap-
larının piyasaya sürülmesi bambaşka bir durum... Bun-
lar yanlışlarla dolu, karmakarışıK, çok kötu derlemeler...
Ekber Babayef, gerçi şairin arKadaşı, ama, ne yazık ki
son derece dikkatsiz bir eleştirrnen... Yeterince araştır-
ma da yapmamış...
Biliyorsunuz, bizde de Bulgaristan'dan getirilen bu
basımlar bır süre kaynak olarak kullanıldı...
Oysa hiç güvenmeden, eleştirel bir yaklaşımla ele alın-
maları gerekirdi...
Neyse ki o günler önce Ce
m
Yayınevi'nin, sonra
Adam Yayınları'nın bütün yapıtlan dizileriyle çok geri-
lerde kaldı... Diyorduk ki, işte, gene karşımıza Bulgaris-
tan basımları çıktı!..
Yıllarca emek verip şiirleri yanlışlardan arındırıyor,
bir düzene sokuyorsunuz.
Artık tek sorun, yayımlayamad'ğmız şiirlerin, dizele-
rin, sözcüklerin yayımlanması... Söz özgürlüğünü en-
gelleyen yasaların kaldırılmasını bekliyorsunuz...
Derken birileri çıkıp yeniden o özensiz basımları piya-
saya sürüyor.
2013 yılına bir ulaşsak da herkes birbirine düşmeden
Nâzım Hikmefin şiirlerini, yaptığımız eleştirel basımlar-
daki son biçimleriyle serbestçe yayımlayabilse, diye dü-
şünüyorum...
Neyse, "sansürlü I sansürsüz" sözü nerden çıkıyor,
onu açıkiayayım.
önce ben, sonra bana uyarak Asım Bezird, yayımla-
diğımız Nâzım Hikmet kitaplarınm toplanmaması için
büyük özen gösterdik.
De Yayınevi'nin yöneticisi olarak bu konuda oldukça
deneyimliydim: Saat21 - 22 Şiirleri'ni yayımladım, dava
açıldı; Dört Hapisanederii yayımladım, gene dava açıl-
dı. İki dava da ikinci bilirkişi kurullarında yer alan yazın
adamlarının anlayışlı yaklaşımlarıyla aîlatıldı.
Toplanan kitaplar aklanınca gerçi gerı veriliyor, ama
yasak kitap listelerinden çıkarılmaları öylesine kolay
değil... Bilmem nerede, bilmem hangi polis, elinde liste,
gidip alıyor kitapları...
Ondan sonra uğraş dur...
Daha baştan o listelere girmemenin yolunu aramak
gerektiğini çok iyi biliyordum.
Memleketimden İnsan Manzaraları tam anlamıyla bir
başyapıttı Herhangi bir kavga kitabı filan değildi. Bir tür
kültür tarihi... Kesinlikle toplatılamaması gerekirdi.
Ünlü bir ceza hukuku uzmanına başvurdum. "Önyar-
gılı bir bilirkişi katılığıyla'' dava konusu olabılecek satır-
ların üstünü çizmesini istedim.
Basıma hazırladığım müsveddelerden 80-90 satıra
yakın çıkarma yapıldı Bu çıkarılan satırların yerlerini
boş bıraktım.
Böylece Türk yazınının en büyük kitaplarından biri,
sanat yapıtlarına nasıl bakılacağını bilmeyen savcıların,
bilirkişilerin anlayışsızlığına kurban edilmekten kurtarıl-
mış oldu...
Sonra bir gün yakın bir arkadaşım yayınevine gelip
Ekber Babayef'e göndermek üzere benden bir takım
Memleketimden İnsan Manzaraları istedi. "Titiz bir
araştırmacı... Herhalde kendi elindeki müsveddelerle
karşılaştıracak" diye düşündüm...
Ama Bulgaristan basımı gelince gördük ki, Ekber Ba-
bayef Türkiye'den gönderdiğimiz kitapları, "Derleyen
ve basıma hazırlayan" diye kendi adını koyup olduğu gi-
bi yayımlamış.
Inanılacak şey değil, ama gerçek...
Böylece Memleketimden İnsan Manzaraları, Bulga-
ristan'da, Türk ceza hukuku uzmanmın yaptığı ayıkla-
malarla yayımlanmış oldu.
Bir süre sonra, Asım Bezirci, benim "işlediğim" met-
ni, Cem Yayınevi'ndeki toplu yapıtlar dizisinde, olduğu
gibi, kullanmak istediğini söyledi. Yapıtı alıp bulduğu
başka bir kopyayla karşılaştırdı. Bir yere 3 sayfa, bir ye-
re 11 sayfa, bir yere 2 sayfa, bir yere 10 sayfa, toplam 26
sayfa kadar ekleme yapma olanağı doğdu.
Adam Yayınları'ndaki basımı yeniden denetlerken
ise, Türk ceza hukuku uzmanmın 1960'larda "önyargılı
bir bilirkişi katılığıyla" üstlerini çizdiği dizeleri "akfı 6a-
şında bir bilirkişiyumuşaklığıyla" yeniden gözden geçi-
rerek ellıden fazlasmı yerlerine koyduk.
Kısacası, Bulgaristan basımı Memleketimden insan
Manzaraları Ekber Babayef'ten (daha doğrusu De Yayı-
nevi'nden) sonra işlenmediyse mutlaka yeniden ele
alınmalıdır.
öbür kitaplardaki şiirlerin de Adam Yayınları basımla-
rı na göre düzeltilmeleri gerekir...
Mine Arasan'dan 'Gülümse'
• Kültür Senisi - Gra\ ür sanatçısı-ressam Mine Arasan'ın
'Gülümse' adlı resim sergisi 4. İstanbul Sanat Fuan
çerçevesinde, 13-18 eylül tarihleri arasında TÜYAP"ta
izlenebilecek. 1972 yılında (D.T.G.S.Y.O.) Marmara
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesı Grafik bölümü Gravür
Atölyesı"ni biüren sanatçı. Prof. Mustafa Asber, Prof Mustafa
Plevneli, aynca Prof. Bedri Rahmi Eyuboğlu Atölyesi'nde
model çahşmalanna devam etti. 1985 yılında Bilimsel Eserler
ve Isviçre'nin Rotavizyon Yaym Evleri Jllüstrasyon Resim
Yanşması"nda Ozel Jüri Odülü aldı. Sanatçının istanbul
illüslrasyon çalışması. 1986 yılında Türk Diş Hekimleri
Derneği 'Kadınlar Kolu' Fravengruppe des Vereins
Turkischer Zahnarzteın der BRD tarafmdan Kimsesiz
Çocuklar Vakfı yaranna tebrik kartı olarak basıldı. 1988
yılında İstanbul AKM'de Kadın Haklannı Koruma
Derneği'nin 'Kadın Gözüyle Dünya' sergisine katkısından
dolayı hizmet madalyası alan sanatçı 25 kişisel sergi açtı.
Yurtiçinde ve yurtdışında ceşitli yanşmalı sergilere katılan
Arasan'ın yapıtlan yurtiçi ve yurtdışı koleksiyonlarda yer
alıyor.
'Bir Sonbahar Hikayesi' fHmi
uUıslanarası festivallerde yanşacak
• İSTANBUL (AA) - Yönetmen Ya\ uz Özkan'm "Bir
Sonbahar Hikayesi" adlı fılmi, bu ay Mısır'da ve önümüzdeki
a> Hollanda'da vapılacak olan iki fılm festivalinde yanşacak.
Sorunlu. çatışmalar yaşanan bır evlilik veçıftlerin başkalanyla
ilişkilerinı anlatan fılm, gecen yıl çekilmiş ve 3.5 milyar liraya
mal olmuştu. Başrolleri Zuhal Olcay. Can Togay, Sinem
Üretmen, Mcltem Cumbul ve Kaan Gırgin'in oynadıği fılm,
bu yıl İstanbul Fılm Festivalf nde "En İyi Fılm" Ankara Film
Festivali'nde de "En İyi Film. Yönetmen. Senaryo, Çevre
Düzeni, Kadın O>"uncu, Erkek Oyuncu, Yardımcı Erkek
Oyuncu \e En İyi Seslendirme"'ödüllerini kazanmışu. "Bir
Sonbahar Hikayesi" adlı fılm. 21-28 ağustos tarihlen arasında
Mısır'da düzenlenen Alexandria 10. As Intenıational Film
Festivali'nde yanşmaya katıldı. Film ay nca Hollanda'da 21-30
eylül tarihleri arasında yapılacak olanve Avrupa fılmlerinin
yanşacağı festivale katılacak.