06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 AĞUSTOS1994 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Yüzyıllardır baskılara direnen Alevi deyişleri, son dönemde insanlan bir araya getiren bir öğe oldu Müzik, öıgütlenrnede itici güç-12- Yüzyıilann imbiğinden süzü- lüp gûnûmüze ulaşan Alevi-Bek- taşi edebiyatı ve mûziği sözlü kültüre dayanmasına karşın onca baskı altında bile varlığuu sürdü- rebilmişse bunda en büyük pay hiç kuşkusuz Alevi ozan ve dede- lerinmdır. El yazması cönkler dı- şında yazılı kaynaklan bulunma- yan Aleviler, yıllarca elinde sa- zıyla köy köy dolaşan ozanlan ve dedeleri sayesinde, şiirlerini, de- yişlerini, nefeslerini, duaz-imam- lan ve semahlannı koruyabildi- ler. Anadolu'da Alevi yerleşim bölgeleri, ozanın harman olduğu yerlerdir. Yaşamın ve mücadele- nin türkülenişi, dûnyayı değiştir- me ruhuyla birlikte kültürün ve sanatın mayası olmuştur. Düşün- me ve düşündüğünü ıfade etme özgürlüğünü sınırsızca kullanan Aleviler, yaşayan Türkçeyi kul- lanmalan nedeniyle olsa gerek, şiir ve kendıne özgü müziİderini bugüne getirebildiler. Alevi toplumun aynası olan de- yişler ve semahlar bu toplumun inançlannı, isyanlanm, kavgala- nnı, sevgilerini konu olarak mü- zıklerinde ışlemişlerdir. 13. yüz- yıldakı Yunus Emre'yi, '7- yûz- yıldakı Pır Sultan'ı, Kul Hüse- yin'ı, Kul Himmet'ı, Noksani'yı, Hu-abi'yı bugünün insanı da ay- nı hazzı duyarak okuyabiliyorsa, an Türkçe'nin yüzü suyu hümıe- tinedir S E R CEMAL JENER / MİYASgfİK yilevi-Bektaşi müziğini geniş halk yığınlarına duyuran en önemli isim Ruhi Su olmuştur. Yakın geçmişte 'Muhabbet' kasetleri ve diğer sanatçılar Alevi müziğine yeni bir ivme kazandırdı. Vıktığı günden beri 'Muhabbet' öyle bir tuttu ki artık tümüyle bu alanda kaset üretip pazarlayan bir sektör oluştu. 'Muhabbet' , kasetleri ve konserleri insanlan tanıştırarak i ı örgütlenmeye de zemin hazırladı. IRuN Su'nun Kattatan Bu Alevi halk ozanlan- nın şiirlerini müzikleriyle yoğu- ran Alevi saz ozanlannı kitle ile- tişim araçlanndan dinleyebilmek mümkün olamadığından, yakjn zamana kadar bu işlevi; cem ayin- len, sohbet toplantılan, Alevile- rin yoğun olduğu bölgelerde bin- bir güçlükle düzenlenen konser- ler ve 198O'lı yıllara kadar üreti- mi yapılan 45'lik plaklar yerine getınyordu. Cumhunyet döneminde ılk olarak Alevi-Bektaşi müziğini genış halk yığmlanna duyuran, halkla semahlann, nefeslerin ku- caklaşmasını sağlayan Ruhi Su olmuştur. 1943 ıle 1945 yıllan arasında Vedat Nedim Tör'ün ge- nel müdürlûk yaptığı radyoda Alevi deyişleri okuyan Ruhi Su'ya daha fazla tahammül edi- lemez ve program yapması ya- saklanır. Suçu, Alevi türkülen söyleyerek halkı ısyana teşvık et- mek, bölücülük ve komünizm propagandası yapmaktır. Ancak radyodaki sesi kısılan Ruhi Su, 1943 ile 1945 yılları arasında radyoda Alevi deyişleri okuyan Ruhi Su'ya lasa sürede yasak geür. Suçu, halkı isvana teşvik etmektir. Ancak radyodaki sesi kısılan Ruhi Su, doldurduğu plak ve kasederle birçok Alevi ozanın deyişlerini halka ulaşarmayı başanr. doldurduğu plak ve kasetlerde yı- ne Pir Sultan'dan, Kul Musta- fa'ya, Yunus Emre'den Yusuf De- de'ye kadar büyük Alevi ozanla- nnın deyışlerinı halka ulaştırma- yı başardı. Anadolu'da yüzyıllardan beri süren aşıklık geleneğı çerçevesin- de icra edilen Alevi-Bektaşı mü- zıgi; FeyzuDah Çınar, Davut Su- lari, Aşik Daimi, Aşık Mahzuni, Nesimi Çimen ve Rıza Aslando- ğangibı ozanlann ezgilerinde ha- yat buluyordu. Alevi ozanlardan AşıkVeysel 11e AK İzzetÖzkan ise ezgı olarak Alevi-Bektaşi motif- lerini yoğun bir şekilde kullanır- ken söz olarak daha evrensel bir çızgi izledi. Bir nesil bu ozanla- nn deyişlerini dinleyerek büyü- dü. Dınlerken coştu, ağladı, Nur- hak Dağlan'nda Kalender Çele- bı'yle, Kazova'da Baba Zün- nun'la. Serez Çarşısı'nda Şeyh Bedrettin'le, Yıldız Dağı'nda Pir Sultan'la buluştu. Kazdağı'nda turnalara kanşıp semah döndü. Ruhi Su'dan sonra Muzaffer Sansözen ve Ferruh Arsunar'ın Alevi ozanlanndan derledıği de- yişler, radyoda "Yurttan Ses- ler"de okutulmaya başlandı. Pir Sultan'ın, Kul Himmet'ın ve da- ha nice büyük ozanın deyişlere hayat veren şıırlen değıştınlerek tahnf edıliyor; "Ali", "Şah", "Şaln Merdan", "Pir", "On Üd tmam", "Hıar", "Haa Bektaş", "Kerbela" sözcükleri makaslanı- yor; bunlann yenne "yar", "dost", "sevgüi" ya da herhangi bir mekan ismi monte ediliyordu. Kurulu düzene muhalefet eden Alevi ozanlann deyişleri ise rad- yonun kapısından dahi içeri so- kulmuyordu. Alevi deyişlerinin, geniş kitlelere yansımasında emeği geçmış ustalardan eski radyo sanatçısı YavuzTop, bu ko- nu ile ilgıli olarak, "Bu karann resmi bir dayanağı yokru. Deyiş- lerimize sansürü, bazı işgüzartar kendi kafasından uyguluyordu. Oysa radyoda bize yasak olan söz- cükler 'tasavvuf musıkısı' prog- ramlannda bol bol yer alıyordu. SIDIKA SU, EŞININ ÇALIŞMALARINI ANLATIYOR: 'Aleviler Ruhi Su'yu unutmadı'Türkiye radyolanndan Alevi-Bektaşi türkülerini ilk defa söyleyerek geniş halk yığınlanna duyuran Ruhi Su, kentlı aydın- lara da Pir Sultan'ı, Ali tzzet'ı ve Muhyi'yı tanıtan kişidir. Sıdıka Su ile Alevi türkü- len ile Ruhi Su'nun yakınlığını konuştuk. - Ruhi Su Alevi türkülerine neden ügi duydu? SU -1943-1970 yıllan arasında devrim- ci hareketin içinde bulunanlar, Aleviliğin Türkiye'de sosyalist hareketin gelişmesin- de nasıl bir rol oynadığını iyi bilirler. Ru- hi Su, 1943-1945 yıllan arasında, Türki- ye radyolannda ilk kez Alevi ozanlannın türkülerini söylemiştir. Pir Sultan Ab- dal'dan "GeiuıCanlarBirOlahm",Aliİz- zet'ten "Bir ADah'ıTarır}Tihm",Munyi'den "Zahh Bizi Tan Ejteme" gıbi... Bir süre sonra Alevi türküleri söylediği ve solculuk propagandası yaptığı için radyodan uzak- laştınlmıştır Ruhi Su. Çünkü Aleviler, ta- rih boyunca ezilmişler; ezilmişlerin yanın- da yer almışlardır. Halkın direnme duygu- lannı türküleriyle, müzikleriyle dile getir- mişlerdir. Ruhi Su, türkü repertuvannın çoğunlu- ğunu Alevi türküleriyle oluşturmuştu. Ne yazık ki gazetenizde bugüne değin çıkan yazı dizilerinde bu konuya değinilmedi. Oysa Ruhi Su'nun bu alanda yaptığı önemli çalışmalan dile getirmek, hem ona hem Alevilere karşı en azından bir kadir- bilirlik borcuydu. Alevi müziğinin yay- gınlaşmasında, en az Alevi ozanlan kadar Ruhi Su'nun da emeği geçmiştir. Bunu Alevi halkı çok iyi biliyor ve ona sahip çı- kıyor. Ruhi Su'yu Aleviler hıç unutmadı. Bunu görmek beni mutlu ediyor. Hala ge- celerinde Ruhi Su'yu anıyorlar. Birçoğu- na beni davet edıyorlar. - Ruhi Su, Alevi türkülerini nasıl derier- di? Nasıl bir çalışma yöntemi izlerdi? SU - Ruhi Su'nun herhangi bir bölgeye derleme amacıyla da olsa gezi yaprmsı, devleti tedirgin ediyordu. Hemen arkası- na bir cip takıyorlardı. O da bu durumdan rahatsız olduğu için çok istediği araştırma gezilerini, düşündüğü gıbi gerçekleştire- miyordu. Ruhi Su'nun bir turist kadar bi- le Türkiye 'yi gezme hakkı yoktu. Çoğun- lukla kentteki dost olduğu Alevilerin evi- ne gidip sohbet toplantılan yapardı. O sı- rada türküler derlerdi. Sohbet toplantısı amacıyla da olsa Alevilerle toplanmak ko- lay olmuyordu. Büyük bir baskı vardı. Hem Ruhi hem Aleviler üzerinde. Ben Sı- vaslıyım, o baskılan çok iyi bilirim. Ale- vilerin yaşadığı baskılara yakından tanık oldum. Özellikle gecekondu bölgelerin- deki Alevi potansiyel onun için zengin bir türkü kaynağıydı. Eğer deviet onu biraz rahat bıraksaydı daha güzel eserler derle- yebilecekti. - Neden Alevi türküleri, neden Pir Sul- tan? SU - Çünkü Alevi halkın tarih boyu dü- zenle arası hoş olmarmş. Baş kaldırmış. Başkaldın geleneğinin türküleri bunlar. Yüzyıllar boyunca eziliyor; ama boyun da eğmiyor, mücadele ediyor. Ruhi Su da ik- tidarlara karşı baş kaldıran, mücadele eden bir komünıst. O nedenle Alevi türküleriy- Sıdıka Su, Alevilerin tarih boyu eriMigini, ancak direndiklerini beürterek bu olgununve bunun müzekkrineyansunasmınRuhi Su'yu etkilediğini düe getiriyor. le Ruhi özdeşleşmişti. - Türküleri yüzünden radyodaki prog- ramiannm kesiüşiııi anlattı nu size? SU - Evet. Ruhi konservaruvarda iken o yıllarda Markowich gibi, Karl Lindenberg gibi büyük ustalar hoca olar¥k geliyordu. Markowich, Ruhi Su'nun türkülerini çok beğeniyor ve neden radyoda okumadığını söylüyor. O yıllarda Radyo Müdürii Vedat Nedim Tör. Markovvich onunla konuşarak Ruhi Su'nun radyodan türkü okumasını sağlıyor. Ancak bir süre sonra Ruhi Su'nun okuduğu Alevi türkülerinden radyo yönetimi rahatsız oluyor. Bir gün Mesırt Cemil, Ruhi Su'yu çağırarak "Sen opera söyle. Bu türkülerle sesin harcan- masın*'dıyor. Ruhi de "Bırakın hareansın- benböyk istiyorum" dıyor. Ama sonradan Alevi türkülenyle bölücülük ve solculuk yaptığı ıddiasıyla programlannı kestiler. Alevilikle ilgili yayınlarda patlama Alevi halkına yönelik yayın yapan gazete, dergi ve yayınevleri, tarihinde olmadığı kadar çoğaldı. Geçmişte AJevilik konusunda kitap denilince; 'Kumru, Buyruk, Hüsniye' gibi el altından satılan klasik kitaplardan söz edihrdı. Ama son yıllarda AJevilik konusunda onlarca kitap yayımlandı. Içlerinde 20. baskıyı yapan kitaplar olduğu gibi, pazarlamacılar, kitap setleri arasına 20'lik, 25'lik 'Alevi Kftaptan Setieri'ni de ilave ettiler. Ankara'da Bektaş Ayyıküz'ın sahibi olduğu Ayyıldız Yayınlan 4O'ı aşkın çeşitte Alevi kitabı yayımladı. Bunu Istanbul'da Adil Ali Atalay'ın sahibi olduğu Can Yayınlan izliyor. Bu yayuıevi de 30 civannda, konu ile ilgili kitap yayımlamış. Ant Yayınlan'nın da yayımladığı kitaplann %90'ı, yaklaşık 25 Kervan dergisi Rıza Yürükoğlu çizgisinde tsmail Yıldınm tarafindan çıkanlıyor. Bunlar dışında; Hasan Cendere'nin kurucusu olduğu GönüUerin Sesi, yayımını şu anda Karaca Ahmet Dergahı'nda sürdürüyor. Kamber Özrivan'ın çıkardığı Yurtta Büiik adlı aylık yayın ise gazete boyutunda bir dergi. Aynca Ankara Pir Sultan Abdal Derneği'nin 'Kr Sultan Abdal'adlı 2-3 ayda bir çıkan yayınından da söz etmek gerekiyor. Yurtdışındaki yayınlara gelince; tsmail Ekaoğhı'nun çıkardığı Ehlibeyt, en eski yayın sayılır. Onu Gerçek fiim dergisi izledi. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu'nun çıkardığı Mürşit'in yerini Alevilerin Sesi aldı. Bunlar dışında Berlin Alevi Kültür Merkezi'nin yayımladığı Al-Gül, 3 sayıdır yayımlanıyor Yeni yayınevleri de var. yapıyor; dergi, 10 sayıdır yayımlanıyor. Kitaplan, dergiler izledi. Istanbul'da aylık olarak Istanbul'da 39 sayıdır çıkan Cem dergisi Abidin yayımlanan Nefes'in sabipliğini Hüseyin Erdogan Özgünay tarafindan çıkanlıyor. Türkiye 'deki yayın sayısının neredeyse üç katı. Almanya'da farkJı çizgilerde tam beş adet dergi yayın hayatını sürdürüyor. Ortak bir karar ahnnuş değiklL 'Nasılsasansüredıhr'diyebizde içinde bu tür sözlerin yer aldığı nefeslerimizi, semahlarımızı der- leyip radyo repertuvanna soka- madık" diyor. Alevi-Bektaşi müziği, en azın- dan ezgileriyle geniş halk yığın- lanna ulaşırken büyük usta Ruhi Su sayesinde de aydınlanmızla tanıştı. 1968 kuşağı, "6.FUo'ya Hayır" yürüyüşünde arkadaşlan- nın cenazelen ardınca marş ola- rak "GeiinCanlar Bir Olalım" ya da "Dönen Dönsün Ben Dönme- zem Volumdan" gıbi deyışlen söylerken sahıbınden ve anlam yüklü ıçeriğınden bıhaberdi.. Ruhi Su, konserlennde *Be- nim Kabem İnsandu-" ya da "Yü- rü Bre HızırPaşa"yı okurken bin- lerce ınsan da kendısine eşlık et- tı. Yunus Emre'yı, Pır Sultan'ı, Karacaoğlan'ı, semahlan Ruhi Su'dan dinlemek bir ayncalıktı. Alevi toplumu Ruhi Su'ya çok şey borçludur. Büyük usta onlar- ca deyişi, semahı derleyerek yitip gitmekten kurtardı. Alevilerin ya- şadığı gecekondu bölgelerini mesken edindı. Malatya-Hekim- han'da Seyfi Oktay'tn köyü Bal- lıkaya'da (Mezirme) haftalarca kalarak Yusuf Dedeve oğlu Mus- tafa Dede'den birbınden güzel se- mahlar derledı. En güzel Tahtacı semahlannı Antalya'nın Akça- ıniş ve Tekke köylerinden derle- yerek o muhteşem yorumuyla bizlere dinlettı ve sevdirdi. Os- manlı, Alevinın sazını, şiırinı na- sıl yasakladıysa cumhuriyetin •kadı'lan, 'Hızır Paşa'lan da Ru- hi Su'ya yasaklar koydu. Ama onun sesinı kısamadılar, deyişle- ri halka ulaştırmasına engel ola- madılar. IMuhabbet kasetleri yeni bir çığr açtı Alevı-Bektaşı kültürüne yoğun bir muhabbet, sohbet geleneğı egemendir. Saz ve dem eşliğinde yapılan muhabbetler, 1980 sonra- sında Aleviler arasında başka çağnşımlaryapmayabaşladı. Ar- tık "muhabbet" denmce, Alevile- rin, en seçme duazlan, semahla- n, nefeslen, tevhıtlen ve mersıye- lennın yer aldığı "Muhabbet" ka- setlen akla gelıyor. İlk çıktığı günden beri "Muhabbet" öyle bir tuttu kı artık tümüyle bu alanda kaset üretip pazarlayan bir sektör oluştu. Özellikle kentlı Aleviler, cem ayinlerine de uzak kaldıkla- n için radyo ve televizyondan da dinleyemedikleri deyişlenne olan açlıklannı bu kasetler sayesinde giderdıler. Arif Sağ, Yavuz Top, Musa Eroğlu ve Muhlis Akarsu çıkardıklan "Muhabbet" sensi kasetler dışında sahnede de bera- ber oldular. "Muhabbet" adında bir kaset- te dört sanatçınm bir araya gelip deyiş okumalan ilk olarak Muh- lis Akarsu'nun aklına geliyor. 2 Temmuz Sıvas Katliamfnda eşiyle birlikte yaşamını yitiren Muhlis Akarsu; Arif Sağ ve Mu- sa Eroğlu ile tstanbul'daki bir stüdyoda çalışma arasında birlik- te çalıp söylerken tonmayster, ra- kı eşliğinde yapılan bu muhabbe- ti olduğu gıbi kaydediyor. Daha sonra Akarsu'nun bunu, bir plak şirketine önermesiyle "Muhab- bet" kasetleri doğmuş oldu. Üçüncü "Muhabbet" kasetinden itibaren kadroya Yavuz Top da katıldı. Bunlann dışında "Mu- habbet" benzeri onlarca kaset başka sanatçılar tarafindan piya- saya sürüldü. j Yenibip I sektör oluştu Bu arada Zülfii Livaneü, Rah- mi Sahuk, Sadık Cürbüz, Hasret Gültekin, Abuzer Karakoç baş- kaldırma geleneğınden kaynak- lanan Alevi deyişlenni özgün bir şekilde okuyorlardı. Plakçılar çarşısı ve müzik piyasası yeni bir kaynak keşfetmişti. Peynir ekmek gibi satan deyiş pazannda kimi buldulursa plak, kaset yaptılar. Bu dönem Alevilerin örgütlen- meye başlamalanndan önceye rastlar. Henüz Alevi dernekleri- nin birçoğu kurulmamış, var olan dergah ve dernekler de bugünkü gibi faal değil. Ancak Arif Sağ, Yavuz Top ve Musa Eroğlu'nun konserlerinde izdiham yaşanıyor- da Aleviler bu konserlere gide- rek bir anlamda deşarj oluyor ve kentteki diğer Alevilerle tanışıp kaynaşıyordu. Denilebilır ki "Muhabbet" kasetleri ve konser- leri örgütlenme çalışmalanna önemli ölçüde zemin hazırlamış ve itici güç olmuştur. Bu arada Alevi dernekleri arka arkaya kurulmuş ve gelir getir- mek amacıyla neredeyse haftada bir bu sanatçılann katıldığı gece- ler yapılmaya başlanmıştı. Yavuz Top'un deyimiyle, demekler"bi- rer konser bürosu gibi çahşıyor- du". Oysa Alevi derneklerinin Anadolu'da kendi kültürlerini ko- rumaya almak gibi bir görevi ol- malıydı. Her geçen gün birini kaybettiğimiz nice dedeler ve ozanlan bulup dağarcıklannda- kini derleyip arşıvlemek yerine, gece yapıp biraz para toplamak ve demekîerinin masraflannı çı- karmak yolunu seçiyorlardı. Bel- ki farkında değiller ama, bir Ta- cün Dede, bir Mehmet Mustafa Dede, bir Yusuf Dedeartık gelme- yecek. 1 İ T T İ POLTTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Ümidjni Kesme... istanbul'un deniz kıyısında, orman içinde ne kadar gü- zel deviet okulu varsa özelleştirmek istiyorlar, yani sata- caklar. Nerede arsa (gayrimenkul) varsa, oraya uzanan bir el var. Devletin nerede fabrikası varsa arsa fiyatına gidiyor. Tarih yineleniyor mu ne gene böyle satmalara kalk- mışlar. Nejat ölçen'in kitabından özdemir Kaptan ak- tarmış, ben de oradan aktarıyorum. Gün gelmiş Ittihak ve Terakki'nin önde gelenlerinden Maliye Nazırı Cavtt Bey, Taksim Kışlası'nı veTalimhane'yi yabancılara sat- mak istemiş. Konu Meclis'i Mebusan'a gelir. Mebuslar arasında sert bir tartışmadır başlar. ilk tepki istanbul Mebusu Kozmodi Efendi'den gelir. "Inceleme sonucunda bir yanlışlık olduğu ortaya çıkar da Maliye Nazırı CavitBeysorumlu tutulursa ben tasala- nırım. (Arsaların) Galatasaray'da arşını 200 liraya yer alınırsa, Taksim'in ilerisindeolanyerleracabakaça sa- tılır dersiniz? Burada 20 liradan eksik yeryoktur. Maliye Bakanı'ndan rica ediyorum, 400 bin liraya vermek iste- dikleri yerlerin 2 milyon lira değerinde olduğu bilinmeli- dir. Liranın değeri varsa arsanın da değeri vardır. Bu arsanın değeri bilinmeli, takdir edilmelidir." Masulayni Efendi: "Burası fabrikahanedeğil..." Kozmodi Efendi: "Patrik'e getirmek istemeyiz. Ondan söz etmek istemem. Devletin yararından söz edece- ğim." Tartışmalar, gürültü, patırtı arasında geçen görüşme- ler sonunda Taksim Kışlası ve Talimhane kurtulur. Ama hâlâ burada (otel yaptırmak için) gözü olanlar vardır. Satalım, parababalarınıncebinesokalım, başka yer kal- mamış gibi buraları da otel yapalım. Park Oteli'in mina- re gibi yükselmesinin önü zor alınmadı mı? Tophane, Kabataş, Beşiktaş, Ortaköy'deki padişahın bıraktığı feraye saraylarına göz dikmediler mi? Buralar okul olmuştu. Şimdi buokullara göz kodular otel yapma- ya çabalıyorlar. Osmanlı'nın okul diye bağışladığını bunlar kumarhane yapmaya niyetleniyorlar. Deviet fabrikaları üstündeki çıkar da talana dönüşü- yor. Bir deviet fabrikasının arsası, fabrikanın birkaç katı. Şimdi allem edip, kallem edip alacaklar, arsasından edi- len kâr fabrikayı yuttuktan sonra kimlerin cebine gire- cek. Paşabahçe'deki şişe cam fabrikası için söylûyorlar, Boğaz'ın sırtlarına dayanmış arsalar kaç tane fabrika edermiş. "Aman ha, dikkat!.." "Kim dikkat edecek?" Deviet okullarını, ormanlarını üstlerine geçirirken tak- ma ad kullanıyorlar, sanki takma adla şiir yazıyorlarmış gibi... önce birilerinin adına geçiriyorlar, sonra kendi gerçek adiarını kullanıyorlarmış... Bu da yetmiyormuş gibi böylesi yerleri SİT alanı yapıyorlar sonra arsaya dönüştürüyorlarmış... Kıyı yağmasının bir de böylesini bulmuşlar. Ormanlar cayır cayır yanarken içimiz kan ağlamıyor mu? Bu yangınların bir mafya becerisi olduğunu söyle- yenler var. Bilmem doğru, bilmem eğri arsa mafyası ormanlara el atmış, önce yakacak, sonra arsaya dönüş- türecek, daha sonra bilmem kaç trilyonluk rantı oluştu- racakmış... Yaparlar mı? Ucunu başıboş bıraktın mı arsa mafyası bu, kimsenin gözünün yaşına bakmaz altından girer, üstünden çıkar... Bu beceriyi gösterenlerin mafya ile birlikte devletin yüce katlarında oturanlar olduğu söy- leniyor. Ormana bakanın ormanı olursa, suyu getirenin gölü olursa siz kimi, kime emanet ediyorsunuz? Bir zamanlar toprağı ekene, suyu kullanana diyerek kandırılmamış mıydık? Cayır cayır yanan ormanlara da bir ad koyarız! Yangın, kuraklık, hastalık sırtı sırtına geli- yor. Sana senden gelir bir işte dad lazımsa Ümidin kes zaferden gayriden imdad lazımsa Şairtepesi attığında böyle söylemiş... BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Dalıcı bir ördek cinsi. 2/ Orta Anadolu'da bir göl... Açıklama. 3/ Müs- tahkem yer... Sert ve fazla kızarmayan bir domates tûrü. 4/ Yer çatlağı... Af- yon'un bir ilçesi. 5/ El ve yüz hareketleriyle göster- me... Bir nota. 6/ Dar bir elbise üzerine giyilen, ince kumaştan üstlük. 7/ llkel benlik... Büyük zoka. 8/ Baklagillerden bir bitki... Tavlada bir sayı. 9/ Optik kaydırma... Kağıtlan bir arada tutmaya yarar madeni çengel. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Astımın önlenmesi ve tedavisin- de, aynca koroner damar genişle- tici ve idrar söktürücü olarak kul- lanılan alkaloit. 2/ Deseni, rengj ve atkısı bozuk halı... Bir ilacın bir kezde ya da bir günde ahnması ge- reken miktan. 3/ Renyum elemen- tinin simgesi... Kalkan ve zırh gjbi korunma araa... Derviş selamı. 4/ Küçük su kanah... Vergiler. 5/ Lenf düğümleri yangası. 6/ Bir yüzü havh, pamuklu ya da yünlü kumaş. 7/ Anlama yeteneği... Hindistan'da halkın aynlmış olduğu birbirine karşı kapah sınıf- lann adı. 8/ Eğik olarak kesilrniş kenar... Güney Amerika'da yaşayan, devekuşuna benzer bir kuş türû. 9/ Büyük tencere. ZEYTÎNBURNU SULH HUKUK MAHKEMESİ HÜKÜMÖZETİ EsasNo: 1994/33 Vasi KararNo: 1994/45 Vasi Hâkim: Kadri Murat Onar, 21866 Kâtip: Aybüke Güneş Davacı Lütfi Tüysüz tarafindan kardeşi Mustafa Tüysüz'e vasi ta- yin edilmesini istemiş, mahkememizce yapılan yargılamalar sonunda Mustafa Tüysüz yaş küçüklüğü sebebı ıle vesayet altına alınarak ken- dısine ağabeysi Lütfı Tüysüz, mahkememizin 1994,33 vasi esas 1994/45 vasi karar sayüı ve 29.6.1994 tarihli ılamla vasi tayin edilmiş- tir. Bu husus üan olunur. 1.7.1994 Basın: 9488 tLAN BOZCAADA SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo:1994J6 Davaa Hatice Gülten Talay vekili av. Ahmet Erdal tarafindan davalılar Nuriye ve Hayriye aleyhine mahkememizde açılan ortaklı- ğın giderilmesi davasjrun yapılan açık yargılamasmda verilen ara karar gereğince: Davalılann adresleri adresı belli olmadığmdan dava dilekçesinin ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmekle dunışma günü 7.9.1994 tarihinde davalılann mahkememizde haar bulunmalan ve- ya kendılenni vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde yargılamaya yokluklannda devam olunarak karar veriJeceği dava dilekcesi ve du- nışma günü tebliğı yerine gecerli ohnak üzere üan olunur. Basın: 50570
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle