Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2AÛUST0S1994SAU CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Orkestraşefî bir tür maneviJiderdir
Almanya'da cumhurbaşkanlığına adaygösterilen KurtMasur,ikiorkestranınyazgısuıı elindetutuyor
ALEVTILAR
TAHSEV YÜCEL
Kfiltür Seryisi - Leipzig'deki St. Nic-
holas Kilisesi'nde 1989 sonbahan bo-
yunca toplanan binlerce kişi, banş için
dua etmişti. Bu, komünist yetkililere
'Biz halkız' sloganlanyla kafa tutulan
biûyük gösteriterin başlangıç nok-
tasıydı.
Kanlı çatışmalann kaçınılmaz bir
hale gelmeye başladjğı sırada Leipzig
neden inmiş, görkemü orkestra da
Bernstein'ın renkli ve coşkulu uvertü-
rünü şefsiz çalmışü.
Masur'la birlikte New York Filar-
moni de, yaylı çalgılann eski Phila-
delphia Orkestrası'nı anımsatan bir
düzeye gelmcsiyle bir canlanma gözle-
niyor. Masur da New York'ta yaşa-
maya başladığından beri daha coşku-
Gevvandhaus Orkestrası'nın şefî Kurt lu ve heyecanlı. Daha rahat ve her an
Masur,halkı sakin olmasıiçin uyardı. gülümsemeyehazır. Ancak zamanza-
Şiddete başvurulmaması yolundaki man sertleştiği de oluyor. Özellikle de
çağnlannın yanı sıra vatandaşlann so- konser sırasında gırtlağını temizleyen-
runlannı Doğu AJmanya hükümetine lere karşı kulağı son derece duyarlı.
ileteceğıne dair söz verdi. Aynca her Kısa bir süre önce New York'ta bir
kesimden LeipzigFyi Gewandhaus'ta konser sırasında orkestrayı birdenbire
yapılacak demokratikleşme konulu susturup izJeyicilere döndii ve "Dik-
forumJara katıimaya
davet etti. Bunun da
şıddet olaylannın ön-
lenmesinde roiü oldu.
Masur, o günlerden
söz ederken, "1989 yılı-
ndaki oiaylar, biri Ge-
nandhaus'ta halkmuzla
daha da yakınlaştırdı.
Bu deneyim beni güç-
iendirdi. Bana korkumu
yenmevi öğretti" diyor.
Kjsa bir süre önce,
Kurt Masur adı gazete
manşetlerine çıktı. Al-
manya'mn batısındaki
bazı örgütlerce de des-
teklenen kimi direniş
gruplan, Masur'u
cumhurbaşkanlığı için
çok değerü bir aday
olarak göstererek onu
Almanya'nın eski Cumhurbaşkanı
Rkhard von Weizsaker'in haJefi ola-
rak görmek istediklerini açıkladılar.
İngiiiz The Independent gazetesi, ko-
nuyla ilgili haberinde Masur'u erdemli
ve itibarlı bir kişi olarak niteleyerek
"Bu yıJ Almanya'dan daha güzel bir ha-
ber gelmedi. Masur cumhurbaşkanı
oiursa Almanya'nın kazancı, müziğin
kaybından daha büyük olur" yorumu-
nu yapu.
Gewandhaus Orkestrası'nin şefî
olan Masur, aynı zamanda Nevv York
Filarmoni Orkestrası'nın müzik direk-
törû. Nevv York Filarmoni'nin kon-
serlerinden birinin bitiminde izleyicile-
re dönen Masur "Leonard Berostein'ı
hiç unutmayacağız, onun Candide uver-
türünü dinlemenizi istiyoruz. Lenny'mn
yerini kimse alamaz" diyerek sah-
"Bir orkestra
şefinin rolü,
bir tür
manevi
liderlik
olmalıdır. Her
birparçanın
nasıl olmasını
istediğini
müzisyerüerin
anlamasını
sağlamalıdır"
kati yoğuniaştırmak,
insanı sağlıklı kılar. Siz
de dikkatinLri müziği-
miz üzerinde yoğunlaş-
tırırsanız, öksürüğujMİ-
zü unutursumız" dedı.
Müzik dünyasında
bir orkestra şefinin iki
orkestranın yazgısını
elinde tutması. duyui-
mamış bir olay değiJ.
66 yaşmdaki Kurt
Masur'un da Ge-
vvandhaus Orkest-
rası'nda 1970yılından
beri yürüttüğü görevi-
ni bırakmaya hiç niye-
ti yok. İlk konserini
250 yıl önce veren Ge-
vvandbaus. dünyarun
en eski orkestrası.
Yeni Gewandhaus
binasının önünde Mendelssohn'un
bronz bir heykeli bulunu>or. Heykel.
Mendelssohn'un saygıyla anılması dü-
şüncesini iğreoç' bulan Nazilerce tah-
rip edilen bir başka heykelin yerini
aldı. Bestednin aleyhinde hareket
edenierin yalnızca Naziler olmadığınj
belirten Masur "Mendelssohn her za-
man Uunal edildi, artık onu yemden
gundetne getirroenin zamanı gddi" di-
yor. Nevv York Filarmoni'nin kuruluş
yılı olan 1842'de Leipzig'deki Musik-
hochschuie'e başlayan Mendelssohn.
bu okulda eğitim gören en iyi öğrenci-
lerin Gevvandhaus Orkestrası'nda gö-
rev almasını önermişti. Bu öneri kabuJ
edildi ve bu uygulama bugün hala sü-
rüyor. Masur da dahil olmak üzere
Gevvandhaus üyelerinin yüzde 85'i, bu
okuldan mezun. Masur, orkestranjn
66 yaşmdaki Kurt Masur, Genandhaus ve New York FiJarmoni'yi yöneriyor.
ulaştı|ı homojenüğin sağlanmasında
bunun büyûk rolü olduğunu belirti-
yor.
Masur, Nevv York Filarmoni ile
Gevvandhaus arasındaki aynmlara
değiniyor. Nevv York Filarmoni'yi,
'Her şeyi çok yüksek birstandartta, an-
lamı ve biçemi bütünüyie aktararak
çalabileo bir nrtüöz orkestrası' olarak
niteliyor. Sanatçı, Gevvandhaus Or-
kestrası'nın ise daha uzun provalara
gereksinimi olduğunu, ancak etkile-
yicilik açısından bu orkestrarun önüne
geçilemeyeceğini ifade ediyor: "Şef
olarak Gettandhaus'taki bütün mûzis-
yenlere güvenebilirsiniz. Herkes sizi iz-
ler. Ender rastlanan bir şey. Bunu Men-
delssohn'a borçiuyuz."
Nevv York Filarmoni'nin kuruluş
yıldönümü için, çok sayıda yeni müzik
parçası ısmarlandı. Masur. şanslanra
deneyen insanlan seviyor. Şansını
deneyenlerden biri de. bir yapıtı or-
kestranın Avrupa tumesi repertuvan-
na alınan, 1955 Şanghay doğumlu
Bright Sheng.
Repertuvarı scvdirmede başanlı
Orkestranın baa elemanlan, Ma-
sur'un. belirli şeflerin çok alışılmış bi-
çimdeyaklaştıklan geleneksel repertu-
van kendilerine sevdirmede çok ba-
şanlı olduğunu düşünüyorlar. Nevv
York Filarmoni'nin müzisyenlerinin
teknik açıdan kusursuzluğuna deği-
nen Masur. "Bu orkestranın esneküği,
şefin oe istediğini çok çabuk anlamasmı
sağlıyor. Ancak bir orkestra esnefcse,
ne yazık ki kdtü de çalabihr." Nevv
York Filarmoni'ye temel biçem Öğe-
lerini aşılamayj amaçladığını kayde-
den Masur, "Bir orkestra şefinin rolü,
bir tür manevi liderlik olmalıdır. Her bir
parçanın nasıl olmasını istediğini mü-
zisvenJerin anlaınasinı sağlamalıdır"
diyor.
Japon kemancı eşiyie mutlu
Masur, New York Filarmoni'yeyö-
nelttiği övgülerinde son derece cö-
mert. Bu orkestranın, şef olarak ken-
dısinin bütün düşlerini gerçekleştirme
yeteneğine sahip olduğunu belirtiyor.
Son zamanlarda orkestrayı kentin in-
sanlanna yakınlaştıracak yeni uygula-
malaryapıldı. Masur, St. John Kated-
rali'nde Benjanıin Britten'ın
4
War Re-
guiem'ıru yönetti. Akşamlan 6.30'da
başlayan bir saatlik konserler dizisi
başlatıldı. Aynca, bu yıl 4 temmuzda
Masur, 'bütiüıüyle Amerikan' bir kon-
ser veren orkestrayı Central Park'ta
yönetti.
Eski Doğu Almanya'da ayncalıklı
bir yaşam süren Masur, özgürce yol-
culuk yapabiliyor ve seçkinlerin ya-
şam taranın keyfini çıkarabiliyordu.
Leipzig Musikhochschule'den mezun
olduktan sonra Berlin Komische
Oper'de orkestra şefi olarak görev
yaptı. 1967yıhndada Dresden Staats-
kapelle'de baş orkestra şefi oldu.
Ilk eşini Berlin-Leipzig arasında bir
trafik kazasmda yitiren Masur, ikinci
eşi Japon kemancı Tomoko Sakurai ile
mutlu bir evlilik sürdürüyor. Tanıştı-
klannda Sakurai, Rio de Janeiro Or-
kestrası'nda görev yapıyormuş. Ken-
disinden 23 yaş büyük bir adamia evle-
nerek Doğu Almanya'ya yerleşme ka-
rannı pek kolay vermemiş. Ancak be-
raberlikleri yolunda gitmiş. Çifü'n bu-
gün anne ve babasıyla birlikte oda mü-
ziği çalan 16 yaşmda bir oğullan var.
Masur ailesi, yılın 5 ayını Manhattan'-
ın kuzeyindeki evlerinde geçiriyor.
Kurt Masur, şimdi artık yüreğmin se-
sine kulak verdiğinde kendini Nevv
YorkJu hissediyor.
Asilzade, 'köpekleşen'
kachnatutulunca...
MEHMETBASUTÇU
AV1GNON- Günümüz Ispanyol yazınının en büyük
kalemlerinden biri olan Francisco Nieva, gözleri şeytanca
parlayan, düş gücü olağanüstü zengin biryazar. Oda yaman bir
kışkırtıa, hınzjr bir sanatçı; ancak Edward Bond'dan çok farklı
birdüzeydekalem oynatıyor...Gerçeklerle, insanlığın karanlık
yüzüyle dddi ciddi uğraşacağma, insanoğlunun çılgınlıklanyla.
fantezileriyle içli dışlı olmayı tercih edjyor. Fransa'da sahnelenen
ilk oyunu "Le Retable Des Damnes
M
(Lanetlilerin Mihrabı) aşk
üzerinefantastik birerdeneme olan üç bölümden oluşuyor...
Cinsel istekJeri aJevlenen, tabulara veyasaklara karşı çıkan
insanlan sahneye koyan, alabildiğine şen şakrak, pınl pınl,
sevimli bir oda tiyatrosu izliyoruz. "KırmızıŞapkalı Kızın
Bakışlan Çakmak Çakmak" başlığını taşıyan ilk bölümde,
sevgilisi tarafından yenilip yutulan etlı sütlü bir bayanın aa/ tatlı
tutkusuna ortaİc oluyonız...Sonra, yalnızlıklannı, açığa
vuramadıklan sıkıntılannı ve iç dürtülerini vahşi kurtlarla
dostluk kurarak gidermeye çalışan hüzünlü gençprensesle,
birbirlerini çekemeyen iki yeğenin traji-komik maceralannı
alkışhyoruz... Üçüncü bölüm, "Köpek Tutkusu": Bir sabah
ujandığında, bacaklan arasjnda bol tüylü upuzun birköpek
kuyruğu cıktığını gören sokak kadınının köpekleşmesi üzerine
çılgın birfantezi.. .Işin ilgjnçyanı. gündüzleri aristokrat yaşamı
süren, geceleri de kadın pazarlayan asilzadenin, o kuyruk
nedeniyle köpek-kadına daha da yoğunlaşan bir istekle
tutulması!... Bu oyunlann damıtüğı mizaha kahkahalarla sanlan,
toplumsal kurallara ve yasaklara karşı çıkan özü benimseyen
Agathe AlevLs, "Lanediler Mihrabı"nı büyük birmutluluk
içinde sahneye koymuş. Avignon Festivali'nde sahneienen Francisco Nieva'nin 'Le Retable Des Damnes'(Lanefülerin Mihrabı) adlı oyunundan.
'AnadohskonserkriylegörevinİTİtamandayacağız'
ECE TEMELKURAN
ANKARA -Kamer Yaylı Çalgılar
Dörtlüsü, önümüzdeki günlerde Ça-
nakkale'de düzenJenecek olan Ulusla-
rarası Troya Festivali'nde 4konser ve-
recek. Programdaki tek Türk grup
olan Kamer Dörtlüsü. C. M. von We-
ber, L. W. Beethoven ve UIvi Cemal
Erkin ın yapıtlannı seslendirecek.
Kamer Yaylı Çalgılar DörtJüsü,
kadın kadına bir oda müziği grubu.
Kadın kadına olmaktan çok, yapüğı
müzikle Ankara'da dikkatleri çeken
grup, verdiği açıkhava konserleri ve
okullarda gerçekleştirdiği eğitici kon-
serlerle tanınıyor. 1. kemanda Derya
Karakeüe, 2. kemanda ÖzJem Haz-
nedaroğlu. viyolada Bediz Koçak. çel-
loda Ayşegül Duran'dan oluşan grup.
oda müziğinin "kent külrüriinûn" bir
parçası olduğunu belirtiyor.
Devlet kurumJarının tekeli
Ankara gibi bir kentte en az 20 yaylı
çalgılar dörtlüsü olmadıkça, klasik
müziğin, kültürün bir parçası haline
gelemeyeceğini söyleyen grup üyeleri,
klasik müziğin devlet kurumJannın te-
kelinden çıkanlarak, insanlann ayağı-
na götürülmesi taraftan.
1. kemandaki Derya Karakelle, geç-
tiğimiz aylarda Türkiye'ye yerleşen
Vktor Pikaizenle birlikte master
programına devam ediyor. 2;-
keman-
daki Haznedaroğlu, Bilkent Üniversi-
tesi Güzel Sanatlar Bölümü'nde Suna
Kan'b birlikte çalışıyor. Bediz Koçak,
Gazi Üniversitesi Müzik bölümünde
öğretim üyeliği yaparken, Ayşegül
Duran. Devlet Opera ve Balesi'nde
kadrolu orkestra elemaru olarak
çalışıyor Kamer Yaylı Çalgıiar Dört-
lüsü'ne, VVeber'in yapıtmı seslendirir-
ken klarnetiyle eşlik eden Gülriz Ger-
men ise, Anadolu Üniversitesi'nde öğ-
retim üyeliği görevinde. Kamer Dört-
lüsü üyeleri, Türkiye'de klasik müzik
ve kadın ol-
mak üzerine
şu görüşleri
dile getirdi-
ler:
- Dörtlû-
nûn kadı-
nlardan
oiusması
çaJışına-
larmızı nasıl
etkiüyor?
KAMER
- Kadın ol-
mak üzerin-
de fazlaca
durmak istemiyoruz. Bizi, gerek diğer
gruplardan ayıran, gerekse yaptığımız
müziği niteleyen olgu bu değil, olma-
malı. Ancak, uyumumuzda önemli bir
etken olduğu ortada. Henüz çok yeni
bir grup olmamıza karşm. ufak tefek
sözcüklerle anlaşabümemizin köke-
ninde belki de kadın olmak yatıyor.
Bunun yanısıra titizliğimiz konusun-
daki uzlaşmayı sağlayan önemli bir et-
ken olabilir kadınlık.
Ancak kadın olmanın yaptığınuz
müziğe yansıyan ya da onda ayınc
özellik olarak beliren başka bir etkisi
olduğunu sanmıyoruz. Bunun
dışmda. başka bir etkisi olduğunu dü-
şünmenin ve bu özelliğimizi çok fazia
öne çıkarmanın da bir ayınmcılık
olduğunu düşünüyoruz.
-Festivalde seslendireceğiniz yapı-
tlardan biri de, L'Uî Cemal Erkin'e ait.
Bu secimin özel bir nedeni var mı?
Eski çağlarda yazılmış yapıtlann he-
'"Kamer", kadın kadına bir yaylı çalgılar dörtlüsü.
Kadınlardan kurulu olmasından çok, yaptıklan müzikle
dikkatleri çeken dörtlü, Ankara'da verdiği
açıkhava konserleriyle tanınıyor. Derya Karakelle,
Özlem Haznedaroğlu, Bediz Koçak ve Ayşegül
Duran'dan oluşan grup, oda müziğinin 'kent
kültürünün' bir parçası olduğu görüşünde.
Uluslararası TroyaFestivali'ndeTürkiye'yi
4 konserle temsil edecek.
men hepsi, seslendirilmiş durumda.
Böyle bir ortamda Türk bestecilerinin
ürünlerini seslendirmenin, ayn bir tat
yaratacağını düşündük. Aynı zaman-
da, yaşayan bestecilerin yapıtlannın,
onJar henüz yaşıyorken seslendirilme-
si gerektiğini de düşünüyoruz. Böyle
bir yaklaşımı, Türkiye'de yapılan
klasik müziğin geleceği adma, be-
nimsemek gerektiğini de düşünü-
yoruz. Hatta bu düşünceyle yola çıka-
rak, "Tûrk Besteciler Gecesi" düzenle-
meyi planlıyoruz. Eğer bizim gibi dü-
şünen başka gruplarya da orkestralar
da bize katılırsa, "Törk Besteciler Haf-
tası" yapmak da yarariı ve güzel olabi-
lir.
-Oda müziği, dörtlülerin yapüğı mü-
zik, kJasik müziğin temeUerinden say di-
yor. İzleyici saytsı bu niteUklerie ör-
tüşüyor mu, konuya ilişkin izienimleri-
niz nelerdir?
Gerek Ankara'da park konserlerin-
de, gerekse Ordu.
Samsun, Antalya'-
da verdiğimiz kon-
serlerde. hiç de
sanıldığı gibi Türk
insanırun bu mü-
zikten uzak oldu-
ğu izlenimini edin-
medik. Bunun, bir
önyargj olduğunu
da düşünüyoruz.
Çünkü, insan-
lann kapılarda bi-
riktiğini gördük.
Ankara Anıtpark
konserinde birkaç
kere bise (yoğun istek üzerine sahneye
tekrar çıkılması) çıkük. İnsanlar bu
müziği dinlemek istiyorlar. Ancak
büyük orkestralann oluşmasında bü-
yük altyapı gereksinimJeri olduğu için,
bu müziğin insanlara ulaşmasında
güçlükler yaşanıyor. Bununla birlikte
bizim gibi dörtlüler klasik müziği kit-
lelere daha kolay ulaştırabiliyorlar ve
doğrudan ve doğru izJenimi ancak
böyle edinebiliyoruz. Bizim gördüğü-
müz kadanyla, Türk insanı bu müziğe
aç.
- Türkiye'de oda müziği yapan
gnıplann durumu nedir?
Türkiye'de 3 profesyonel oda müzi-
ği grubu var. Ancak, bu müziği yapa-
rak geçim sağlamak olanaksız olduğu
için. büyük birözveri gerekiyor. Örne-
ğin, bizim konserlerimizin çoğu Anka-
ra'daki kültür derneklerinin özverile-
riyle gerçekleşti. Anadolu turnelerine
giderken, yol paralanmızı ve diğer
masraflanmızı kendimiz karşıladık.
'ÇaJışsak ne olur ki"
Bununla birlikte biz, bütün bu zor-
luklara haanz. Bunun için yeterli
enerii ve isteğimiz var. Bundan sonra
da Anadolu konserlerini sürdürmeyi
düşünüyoruz. Avrupa'da kurulan or-
kestralar, önce kendi ülkelerinde kon-
serler veriyorlar. Biz bu ülkenin ço-
cuklan olduğumuz için, yaygınlaşan
beyin göçiine kaulıp yurtdışına
çıkmadık. Önce burada, bize düşen
görevi tamamlamak istiyoruz. İnsan-
lar, Türkiye kompleksini yaşıyor. Biz,
"Çalıssak ne olur ki" yaklaşımını de-
ğiştirmeye çalışıyoruz.
Kamer. 5. Troya Uluslararası Festi-
val'inin birincigünündeÇanakkale'de
birkonser verdi. Kamer'in 12ağustos-
ta Assos, 13 ağustosta Bozcaada, 14
ağustosta Alexandria Troias'da süre-
cek olan konserlerinde, VVeber'den
Yaylı Çalgılar Dörtlüsü için Tema ve
Çeşitlemeler, Beethoven'dan opus 18
no:4 ye Erkin'in Yaylı Çalgılar dörtlü-
sü için yazılmış bir yapıtı seslendiri-
lecek.
Besörmen
7 Temmuz 1994 tarihli CumhuıtyetKitapta, eleştiride
kırk yıl dofayısıyla Feihi Nad'yle yapıfan konuşmayı
okudum okuyalı, ikide bir sevgili Ferhan Şensoy'un bir
sözü takılıyor usuma: "Neyi başaramadınız da eleştir-
men oldunuz?" Değerli oyuncumuz, kendisiyle yapılan
bir söyleşide, ne zaman bir eleştirmenle karşılaşsa,
içinden bu soruyu sormak geldiğini söylüyordu ya yanıtı
çoktan bulduğu belliydi; kişi ancak bir bsşarısızlık so-
nunda eleştirmenliği seçebilir, başarısırlıkla eleştir-
menlik arasındaki evre de olsa olsa kıskançlık bunalım-
larıyla dolu olabilirdi. Cumhuriyet Kitap'taki eleştiriyi
okumuşsa, haklı cıktığını düşünmüştür. öyle ya Fethi
Naci birbaşarısızlık öyküsüyle başlıyoryanıtlarına, "Üni-
versiteye iktisat fakültesi asistanı olarak girecek ve ikti-
satçı olacaktım, bilim adamı olacaktım. O yıllarda eko-
nomiyi de en az edebiyatkadar seviyordum. iktisatçı ol-
mak bende bir tutku halindeydi. Uğraştım, ama Beya-
zıt'a gidemedim, Sultanahmet'te hapishaneye gittim"
diyor.
Işte kırk yıllık eleştirmenlik serüvenini açıklayan bir
başarısızlık öyküsü. Ama küçük bir ayrım var arada: Fet-
hi Naci'nin başarısızlığı kendisinden değil, başkaları-
ndan kaynaklanan bir başarısızlık; asistanlık sınavını
kazanmış, ama atanması engellenmiş. Bir ayrım daha:
Fethi Naci'y' kin ya da kıskançlık türünden tutkular değil,
tükenmez bir yazın sevgisi getirmiş eleştiriye. Yazını
böylesine seviyormuş da neden ozan, öykücü ya da ro-
mancı olmamış mı diyorsunuz? Fethi Naci, bu sorunun
yanıtını da veriyor söz konusu konuşmada:
"Yazdıklanmm o özlediğim hikaye ve şiire beni gö'tü-
receğine inanmamaya başladım. Şiirin iyisini bilen biri-
nin orta halli bir şey yazması mümkün değildir." Görül-
diiğü gibi, kin yok, kıskançlık yok bu yanıtta; buna karşı-
lık, sevgi var, saygı var, güven var, alçakgönüllülük var;
biraz da, Fethi Naci kusura bakmasın, önyargı var.
Fethi Naci'nin yazarlık ve ozanlığa ilişkin gözlemleri
genelleştirilebilir, örneğin bilimsel bir arayış olarak ikti-
satın iyisini bilenlerin orta halli iktisat yapmaktan geri
durdukları, buna karşılık, orta halli, hatta ortanın altında
iktisat yapanların iyi iktisatın ne olduğunu bilmedikleri
için ülkemizi bu durumlara düşürdükleri ileri sürülebilir.
Ne var ki, Fethi Naci'ye kapatılan kapıdan ellerini kolları-
nı sallayarak geçen nice kişinin, bütün orta halliliklerine
karşın, başanlı iktisatçı sayılıp el üstünde tutulduklan gi-
bi, Fethi Naci de isteseydi ünlü ozanlarımız, başarılı öy-
kücülerimiz arasında yer alabilirdi. Üstelik, orta halli-
liği' kendisi çıkarıyor. Bu gençlik izlenimini bu denli
önemsemeyerek yazma cabasını sürdiirmüş olması du-
rumunda çabalarınm başarısızlıkla sonuçlanmış olaca-
ğını kim kesinleyebilir? Olmadıysa ya da olamadıysa ne
olmuş aynca? Şiir, öykü ya da romanın eleştiriden daha
üstün tutulmasını gerektiren birdoğa yasası mı var?Ha-
yır. Eleştiri de adına yaraşır bir yazın türü.
Bana öyle geliyor ki, sorun her şeyden önce bir iç çağ-
rı sorunu. Fethi Naci gençlik yıllarında giriştiği şiir ve
öykü denemelerini yetersiz bulmuş olabilir, ama aynı
dönemde yazdığı eleştirileri de çok yeterli bulduğunu
sanmam. Sonuçta eleştiride karar k/ldıysa ve kırk koca
yıl süresince, tüm olumsuz koşullara karşm, çabalarını
sürdürdüyse, bu tür 'kenditürü'olduğu, ondan vazgeçe-
mediği içindir. Tutucu güçler yolunu kesmese de ger-
çekten başanlı bir iktisat profesörü olsaydı, gene iyi bir
yazın eleştirmeni olurdu belki.
Bütün bunlar göz önüne alınınca, "Neyi başaramadı-
nız da eleştirmen oldunuz?" türünden soru ve gözlem-
ler karşısında baş kaldırmamak zor. Herkes iyi de, bir
eleştirmen mi kötü? Nice özveriler pahasına bu ülkede
eleştiri yazarakyazınımıza, tiyatromuza, resmimize kat-
kıda bulunanlara yukarıdan bakacağımıza, biraz gözle-
rimizi açsak da köşe başlarını tutmuş kişilere baksak ol-
maz mı? Baksak da soruyu tersinden sorsak: "Neyi ba-
şardımz da geldiniz buraya?Hangi dolandırtcılığı, hangi
kaçakçılığı, hangiyardakçılığı?"
'Eleştirmen'in kırkıncı yılı kutlu olsun!
'Medya Menajerliği' birimi
oluşturuldu
KültürServisi - TEHA (TelifHaJdan Ajansı) tarafından, eser
sahiplerinin haklannı korumak amacıyla ""Medya
Menajerb'ği" birimi oluşturuidu. Bundan böyle. Radyo - TV
ya da periyodik yayıniarda göriişü alınan eser sahipleri, bu
görüşleri karşılığında ücret talepedebilecekler. Medya
menajerliği sistemi, esersahiplerinin haklannı korumanınyanı
sıra. bu alanda birciddiyet sağlanması veesersahiplerinin
fikirlerinin tam vedoğru bir biçimde okurlanna sunulması
konusunda denetim hakkına sahip olacak. Sistem. eser
sahiplerinin Türkiye içindeki ve dışındaki haklannı
koruyacak. Projenin başkanlığını TEHA Genel Müdürü Ayşe
Tuba Albayrak yapıyor. Medya menajerliği sisteminin
eylül-ekim aylannda işletilmeye başlanması bekleniyor.
İkiztepe kazıları
KültürSenisi - Samsun'un Bafra ilçesi İkiztepeören yerinde
yapılan arkeolojik kazılarda, 4 bin 300yıJIık bir tapmak ortaya
çıkanldı. 1974yılında başlatılan İkiztepe kaalan Istanbul
Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Önder Bilgin ve ekibi
tarafından yürütülüyor. Son yapılan kazılarda bulunan
tapınak, TunçÇağ'na ait ahşap olarak inşa edilmiş. Kazı
başkanı Prof. Dr. Onder Bilgin. tapınağın orta bölümünde
kilden yapılmış kadınfigürlerininbulunduğunu belirterek,
"Sunaİc etrafında birdeçöp kuyusu bulundu. Bu da. 4 bin 300
yıl önce insanlann çevre temizliğine ne kadarönem verdiğini
gösteriyor. İkiztepe'de I974yılından buyana yaptığımız
kazılarda. Tunç ÇağYna ait 7 bin dolayında tarihi eser bulduk.
Ancak, son bulunan tapınakta eşi benzeri bulunmayan
eserlere sahip olduk. Bu eserler Samsun"daki müzede
sergilenecek. Kazı çalışmalannuzın bu yılki bölümü eylül
ayına kadar sürecek." dedi.
Halk eğitim seminerleni
KültürServisi -Çağdaş İstanbul Platformu ve Beşiktaş
Belediyesi'nin ortaklaşa düzenlediği ücretsiz "Halk Eğitim
Seminerleri" Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nde süriiyor.
Seminerlerkapsamında bugün saat 18.00'de Ayla AJgan
"Müzik ve Kadın" konulu birseminer verecek. Çarşamba
günüise saat 17.30'da Ferruh Doğan'ın "Karikatür" konulu
semineri izlenebilir. Çarşamba günü saat 19.00*da ise Mustafa
Sülkü "Çevre veSağik" konulu bir seminer verecek.
Seminerler ücretsiz olarak izlenebilir.
TimurçinSavaş'tan yurtdışına
kaçırılan esenlere ilgi
KUŞADASI(AA) - KültürBakanı Timuçin Savaş,
yurtdışına kaçınlmış tarihi eserlerin sürekh peşinde
olacaklannı bildirdi. Alun Güvercin Müzik Yanşması'nı
izlemek için Aydın'm Kuşadası ilçesinde bulunan Savaş,
bakanlığa gelir geimez, ilk iş olarak biryetkiliyi ABD'ye
gönderdiğini ve orada konuyla ilgili araşürmalar yaptırdığını
biJdirdi. Savaş, "Aynca, Efes'ten Avusturya'ya kaçınlan çok
sayıda tarihi eserin de Türkiye'ye getirilmesi konusunda
girişimlerde bulunmak için hazırlıklanmızı sürdürüyonız. Bu
arada yeni eserlerin yurtdışına kaçınlmaması için de önlem
alacağız" dedi. Kültür Bakanı, Efes Müzesi'nde restorasyonu
4 ayönce tamamlanan salonun da en kısa sürede hizmete
açılacağmı belirtti.