Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 16AĞUSTOS1994SAU
10 DİZİYAZI
SUNUŞHer yıl olduğu gibi bu yıl da 16 ağustosta
müyonlarca Anadolu Alevisi'nin kalbi
Hacı Bektaş Vefi için atacak. Ön binlerce
gönül ereni bu gönüller pirine sevgilerini,
saygılannı Uetmek için Hacıbektaş
kasabasına dolup taşacaklar.
Yaşadığı dönemde her tür tutuculuğa karşı
aydınlık düşünceleriyle insanlığa yoJ
gösteren Hacı Bektaş Veli'nin; "tbnıden
Gidilmeyen Yolun Sonu Karanhktır",
"Benim Kabem Insandır", "Her Ne Arar
Isen Kendinde Ara", "Okunacak En
Büyük Kitap Insandır" tümcelen bugün,
dünden daha az anlamh değildir...
Diziye; "Şeriat ve A]evüer"adını verdik.
Çünkü Anadolu'da Aleviler incelenmeye
başlandığında görûlecektir ki Alevflerin
tarihi bir anlamda "şeriafa karşı
mücadele tarihidir.
Tabii buradaki "şeriat," Alevilik'te de
geçen 4 kapıdan biri olan "şeriat kapısı"
değil. Sünni tslam kurallan ile yönetilmek
istenen dünya düzeninin adıdır.
Şeriat ile yönetilen Osmanh teokratik
düzeni incelendiğinde, bu olgu çok çarpıcı
bir biçirade görûlecektir. Sünni şeriat
düzenine karşı imkansızlıklar ıçinde
mücadele eden Aleviler, o yönetimi çok iyi
tanımışlardır.
Bugünkü şeriat özlemcilerine karşı
Alevilerin sağduyusu bu tarihsel mirastan
olsa gerektir.
Yazı dizisi; "Kırktar Mecüsi''nden
günümüze şeriata karşı Alevi
örgütlenmesini de vermeye çalışacak.
Dinsel örgütlemelerin yerini ne zaman
sosyal-siyasal örgütlemelere bıraktığına
değinecek.
Bu konuda Türkiye'de kurulmuş ilk Alevi
partisi olan Birlik P&rtisi 'ni sizlere
tanıtmaya çalışacak. Aynca bugünkü
örgütlenmeler konusunda, çeşitli örgüt
sözcülerinin mesajlanru sizlere iletmeye
çalışacağız.
Aleviliğin son yıllarda kamuoyunun
gündeminde neden sıkça yer aldığının
yanıtını bulmaya çalışacağız.
Saygılanmızla.
AnadoluIslamı;Alevilik
îslam tarihinde Hz. Muham-
met'İn vefatı, kendisinden sonra
cemaate kimin önderlik edece-
ğini yakıcı bir tarzda hissettir-
mişti. Her ne kadar Hz. Muham-
met sağlığında kendisinin yerine
Hz. Ali'yi uygun bulmuşsa da
olay kendisinin yokluğunda böy-
le gelişmedi.
Aii'yi hilafete uygun bulanlar
ile Ebubetdr'i bulanlar arasında
tslam tarihinde ilk, ama temel bir
aynm ortaya çıkü.
tşte Îslam tarihi boyunca Hz.
Muhammet'İn hilafetinin Hz.
Ali'ye geçmesini savunanlarla,
karşıtlan arasında bitıp tükenme-
yen savaşlar oldu.
Bu ihtilaf, lslamiyetin yayıl-
ması ile diğer lutaJara ve ulusla-
ra da yansıdı. Ali yanlılanna
tran'da Şiiler, Mısır'da Fatımıler,
Pakistan ve civannda tsmailiye
mezhebi dendi. tşte bu akım
Anadolu toprağı ile de tanışınca
kendine özgü, özgün bir oluşum
ortaya çıktı.
Bu oluşum, Anadolu halkının
tslamiyeti kabul tarzı olan 'Ale-
vilik'tı. lslamiyetin Anadolulaş-
ması onun içindeki arkaik öğeler
ile birlikte Anadolu Aleviliğini
oluşturdu.
E VIL/ MIYASE ILKNUR
slam tarihi boyunca Hz. Muhammet'İn
hilafetinin Hz. Ali'ye geçmesini
savunanlarla, karşıtlan arasında bir aynlık
yaşanmıştır. Bu lslamiyetin yayılması ile
diğer kıtalara ve uluslara da yansıdı.
Ali yanlılanna Iran'da Şiiler, Mısır'da
Fatımiler, Pakistan ve civannda Ismailiye
mezhebi dendi. Bu akım Anadolu toprağı
ile tanışınca kendine özgü, özgün bir
oluşum ortaya çıktı. Bu 'AJevilik'ti.
IveAJevtt
Dinler tarihi incelendiğinde
görûlecektir ki her dine, başlan-
gıçta olmayan bazı kurallar girer.
Dine sonradan kanşan bu kural-
lar zamanla kesinlik kazanır ve
dinın esaslan arasında yer alma-
yabaşlar.
Bu yeni kurallarla ortaya çı-
kan biçim, sonralan dinin baş-
langıçtaki gerçekbiçimiymiş gi-
bi kabul edilir.
Halbuki bu yeni kurallann di-
ne kabul edilip edilmemesi için
birçok mücadele verilmiştir.
Hatta çogu zaman güçlü olan ke-
simler kendi istediklerini zorla
kabul ettirmiştir.
tste diğer dinlerin olduğu gib ı.
Îslam dininin başına gelen de bu-
dur. Kuran-ı Kerim'in ve Pey-
gamber'in hadislerinin, daha
sonra başa gelen halifeler tara-
findan farklı yorumu, farklı din-
sel arayışlan ortaya çıkarmıştır.
Bunlann giderek kuramsallaş-
ması, kurallaşması da mezhep-
leri, tarikatlan oluşturmuştur.
lslamda Emevi ve Abbasi dö-
nemleri, tslamiyetin farklı bir
uygulamasıdır. Bu farklı uygula-
malara karşı cıkan Ehübeyt ise sûrekli
Islamın başlangıçtaki bozulmamış biçi-
mini uygulamaya çahşmıştır.
tslam dininin kısa sürede farklı ulus-
lara yayılması, farklı kültürlerle tanış-
ması ve Kuran ile hadislerin Hz. Mu-
Anadolu'da Aleviliğin yaydmasında en etkiB kişi Hacı Bektaş Veli'dir.Selçuklulann son döneminde Anadohı'ya gelen Haa Bektaş
Veli, eşjtiikçi, özgüriükçü, bölüşümcu ve her türlfi aynmcıhğa karşı çıkan düşünceleriyie, Anadolu'da derin izler bırakmışür.
hammet'in ölümünden çok sonra yazı-
ya geçirilmiş olması bu farklı yorum-
lar için gerekli zemini de hazırlamıştır.
Işte Kuran'ı ve hadisleri farklı yo-
rumlayan dini çevrelerin ortaya çıkma-
sı; mezhepleri, mezheplerin yorumlan-
nın yetersiz bulunup yeni yorumlara ta-
bi tutulmalan da tarikatlan ortaya çıkar-
mıştır.
Hz. Muhammet ve Hz. Ali dönemin-
de mezhep diye bir olgu yoktur. Hz.
Muhammet'İn mensup olduğu herhan-
gi bir mezhepten bahsetmek ise olası
değil.
Ama mezhepçilik o derece süc işlen-
miş ve hak mezhep, hak olmayan mez-
hep gibi aynmlaryapılmış ki adeta Hz.
Muhammet bir mezhep mensubuymuş
Aleviliği derinden etk ileyen söylence: Kırklar Meclisi
Birimiz kırk,kırkımızbirdir bizim...Söylenceye göre, Hz, Muhammet, atı
Burak ile birgece miraca çıkar. Cenab-
ı Hak ile 90 bin kelam konuşur. Bunun
otuz bıni 'srr-ı haldkat' olup Hz. AM'de
kalmıştır.
Miraçta Hz. Muhammet'e süt, bal ve
elma verildiği rivayet edilir. Bal aşka,
sütsevgiye,elma ise dostluğa işaret «ler.
Hz. Muhammet miraca çıkarken yo-
luna bir kükremiş aslan çıkar. Aslan,
yolunu keser. Gaipten bir ses (nida) ge-
lir. 'Parmağmdaki vüzüğü adanın ağ-
zmaatması' istenir. Hz. Muhammet öy-
le yapar. Aslan sakinleşir, yoluna de-
vameder.
Hz. Muhammet, Cenab-ı Hak ile gö-
rüştûkten sonra şehre döner, yolda bir
dergâha rastlar. Merak eder, girip kapı-
sını çalar.
Aramıza peygamber sığmaz
Içerideki ses; 'Künstaiz?' der. Hz.
Muhammet ise; 'Ben peygamberim,
iceri girmek istrvorum' der. Kapı açıl-
madan içeriden gelen ses; 'Peygâmber-
Uğiııi git ümmetine yap. Bizim aramıza
peygamber ağmaz' der. Hz. Muham-
met kapıdan aynlıp yûrümeye başla-
yınca gaipten gelen ses aynlmamasını,
kapıyı yine çalmasını, ama yanıtı fark-
lı vermesini söyler. Bu kez Muhammet
yine kapıyı çalar tçeriden yine; 'Kim-
ainiz' diye sorulur.
Bu kez Hz. Muhammet; 'Ben de siz-
den Mriytm.Bir insannn. Sizigörmek b-
tedim'der.
Bu yanıttan sonra kapı açılır. Hz. Mu-
hammet içeri almır. İçeriden 'Hoş gd-
din,safagetirdin,uğurgetirdüı'dıyerek
karşılarlar.
Hz. Muhammet içeride oluşmuş bir
meclis görûr. Hatta sayımını da içinden
yapar. Tam 39 kişi vardır. Üstelik bu
mecüs, kadın ve erkeklerden ohışmuş-
tur. Bunlann 22'si erkek, 17'si kadındır.
Hz. Muhammet'e yer gösterilir. O da
gösterilen yere oturur. Hz. AK de mec-
listedir. Hz. Muhammet tesadüfen Hz.
Ali'nin yanına oturur.
Ve Hz. Muhammet sorar:
'Sizekiınlerdenir?'der.
"Bize 'Kırklar' denir" diye yanıt alır.
'Ama burada 39 kişi saydım'der.
"Sehnam Pak Can, Parstadır" de-
nir.
'Peki sizin uhınuz, büyûğûnüz, küçü-
ğünüz Idm' diye sorar, Hz. Muhammet.
Gelen yanıt şöyle olur:
'Bizim küçuğumüz,bûyüğümuz yok-
tur. Küçüğümüzde uludur, büyüğümüz
de uludur. Birimiz kırkımız, kuiamız
birimizdir' denir.
Bunun ûzerine Hz. Muhammet mec-
listen bunu kendilerine kanıtlamalannı
söyler. O sırada Hz. Ali, kolunu uzatır
ve gömleğini sıyınr. tçlerinden biri
'Destur' diyerek bıçagın ucu ile kolu-
nu hafıf kanatır. Kolundan bir damla
kan akar. Bunu, her 'can'ın kolundan
birer damla kantn gelmesi izler. 40. ca-
nın bir damla kanı da pencereden içeri
gelir. Bu ise Seünaın Pak'ın kanıdır.
Sonra Hz. Ali kolunu bağlar, hepsinin
kanaması durur.
Selman-ı Pak, Pars'tan dönüşte bir
ûzûm tanesi getirir. Onu Hz. Muham-
met'e verir ve bölüştûrmesini ister. Hz.
Muhammet verilen kapta üzüm tanesi-
ni ezer; çıkan dem, meclisteki kadın-er-
kek 'can'lara dağıtılır. Kırklar ûzûm su-
yunu içerler. Hep birlikte mest olurlar.
'Ya Auah' deyip semah dönerler. Hz.
Muhammet de onlara katılır.
Büyük bir coşku ile vecd halinde se-
mah dönülürken Hz. Muhammet'İn ba-
şından sanğı (imamesi) düşer. Kırk par-
çayabölünür. Kırklar parçalan belleri-
ne bağlarlar, kemerbest yaparlar.
Hz. Muhammet, Kırklar MecBsi'ne
pirlerini sorar.
"PirimizAli'dfr''derler
Aslan'a verilen yüzük
Böylece, Hz. Muhammet, Hz.
Ali'nin de orada olduğunu öğrenmiş
olur. Hz. Ali, Hz. Muhammet'İn yanı-
na gelir. Hz. Muhammet ve Kırklar, Hz.
Ali'ye sevgi gösterirler, yeraçarlar. Bu
arada Hz. Muhammet, Hz. Ali'nin par-
mağında, miraca giderken 'aslana' ver-
diği yüzüğü (hatemi) göriir. Hz. Ali'ye
sanlır, onu bağnna basar.
Alevi inancında; kadın ve erkek can-
lardan oluşan Kırklar Meclisi'nin ve
Kırklar Cemi'nin tayin edici önemi var-
dır. Anadolu Aleviliğinin inanç temel-
lerinin, yaşam biçiminin, dünya görü-
şûnûn, felsefesinin kökleri bu söylen-
cede aranmalıdır.
Kadın ve erkek 'can'lardan oluşan
Kırklar Mecfisi, mitolojik anlamda da
olsa Alevilerin dinsel ve sosyal örgüt-
lenmelerinin tarihsel kaynağı kabul edi-
lebilir. Bu anlamda bu söylencede ge-
çen sembolik özellikler Alevilik açısın-
dan ayırt edici öneme sahiptir.
Kırklar Meclisi'nin kadın ve erkek-
lerden oluşması kadın ve erkek eşitli-
ginin önemini vurguluyor. Kırklar
Meclisi ile Hz. Muhammet arasındaki
diyalogdaki vurgulardan; 'Birimiz kırk,
kuiamız bir' olgusu eşitliği, insan ol-
mayı, tûrab' olmayı vurguluyor. Ger-
çeğin gökte değil yerde olduğu, mecli-
sin sembolik önemi ile vurgulanıyor.
Herkesin eşit ve ulu olması; vabdette
kesret, kesrette vahdet (varlıkta birlik,
birlikte varhk) ilişkisini ifade ediyor.
Söylencede; Alevi inancında Tan-
n'nın, Peygamber'in ve insanın yeri be-
lirtilmektedir. Aslan ve yüzük sembo-
lünde ise; insanın Tann'nın bir ifadesi,
O'nun bir yansıması, parçası olduğu,
Adem'in Hakkın halifesi olduğu anla-
yışını vurgulaması açısından önemini
görüyoruz.
Bu örnekte Alevi-Bektaşi ibadeti
olan 'cem'in ve 'semah'ın da kökleri
belirtilmiş oluyor.
Bu söylence; Anadolu'da yaklaşık
bin yıldır her tûr olumsuzluğa karşın
cem ve cemaatlerinde, sosyal hayatla-
nnda kadmı bir bütünün aynlmaz par-
çası gören, lokmasını yoksullarla kırka
bölerek paylaşmasını bilen, insana en
yüksek değeri veren Aleviliğin sağlam
mayasını da ele veriyor.
Bakalım Kırklar Mecösi'nın tarihsel
mirasından günümüzdeki Aleviliğe ne
taşınabilmiş.
gibi algılanmaya çalışılmıştır.
Aleviler, öncelikle mezheple-
re karşılar. Mezhep aynmından
yanâ değıller. Onlar kendilerini
Peygamber Hz. Muhammet'İn
mezhebinden kabul ederler.
Böyle bir mezhep de olmadığı-
na göre kendilerini mezhepler
üstü görürler.
Ama mezhep oluşumlannın
boy verdiği Abbasiler dönemin-
de ve daha sonralan, Islamı Eh-
libeyt soyunun temsil ettiğini ka-
bul ettikleri için, kendilerini, bü-
yük bilgin ve Ehübeyt soyunun
temsilcisi 6. tmam Cafer-i Sadık
ve onun adı verilen mezhepten
sayarlar.
Yani Aleviler; Allah'a, O'nun
son Peygamberi Hz. Muham-
met'e, kutsal kitabı Kuran'a ve
yolun yiğidi Hz. Ali ve Ehlibey-
ti'ne sonsuz sevgi ve saygı dıı-
yarlar.
Bu duygu ve düşünceleri ise
şu üçleme ile ifade etmişlerdir;
'Ya Allah, Ya Muhammet, Ya
AH.'
Türkler, tslamiyeti Emeviler
döneminde, IX.-X. yüzyılda ka-
bul ettiler. tslamiyet içinde Eme-
vilere karşı Hz. Muhammet, Hz.
Ali ve Ehlibeyti'ne aşın sevgi,
saygı ve bağlılık gösteren kesim
de, lslamiyetin yayıldığı yerlere
yayılıyordu.
I Haa Bettaş Vri
I Anadolu'da
Anadolu'da Aleviliğin serçeş-
mesi Hz. Ali'nin yolunun de-
vamcısı olan Hacı Bektaş Ve-
H'dir. Hacı Bektaş Veli, Anado-
lu'ya Anadolu Selçuklu Devle-
ti'nin son yıllannda gelir.
Hacı Bektaş Veli'yi Anado-
lu'ya, büyük Tûrk tasavvufû Ho-
ca Ahmet Yesevi'nin halifelerin-
den Lokman Parende'nin gön-
derdıği kabul edilir.
Hacı Bektaş Veli Anadolu'ya
geldiği yıllarda ortam çok kan-
şıktır. Anadolu Selçuklu Devle-
ti halka yabancılaşmış, Arap ve
Acem etkisinde Türklere düş-
manca davranan birdevlettir. tk-
tidar ve din kavgalan ortalığı sar-
mış ve halk yönetimden hoşnut-
suzdur.
Zaten Babai Isyam da bu se-
bepten çıkmış, isyanın önderi
Baba tshak ve binlerce Babai
katledilmiştir.
Hacı Bektaş Veli'nin, Suluca-
karahöyük'teki (bugünkü Hacı-
bektaş ilçesi) dergâhını oluştu-
rup halkı aydınlatma çahşmala-
nna başlamadan önce, Erdebil'i,
Horasan'ı, Mekke ve Medine'yi
ziyaret ettiği bilinir. •-,
Hacı Bektaş Veli; Anadolu Aleviliği
ve Bektaşilerinin en büyük piridir. O,
insan sevgisi ve insana saygıyı en bü-
yük ibadet kabul eden Anadolu halkı-
nın gönlünde taht kurmuş en büyük
derviştir. O, "Her ne ararsan kendinde
ara/Mekke'de, Kudüs'te, Hac'da değü-
dir" diyerek ibadetteki şekilciliği kır-
mıştır.
'Ehne, düine, beUne sahip oi'ilkesiy-
le erdemli bir toplum kurmanın yoluna
kılavuzluk etmiştir. 'Benim kıbİem in-
sandu*'düsturu ile ise 0, insana olan sı-
nırsız sevgi, saygı ve önemi göstermiş-
nr.
IOsmanrnn kıruhışunda
Jltovl etUtori
Hacı Bektaş Veli, Anadolu toprağı-
na; eşitlikçi, özgürlükçü, bölüşümcü ve
her tûrlü aynmcılığa karşı olmayı er-
dem edinmiş düşuncelerini ekerek in-
sanlığa eşsiz bir önderlik örneği sergi-
lemiştir. Işığı bugün de tüm insanlığın
yolunu aydınlatıyor.
Bu sırada başka bir tasavvuf piri Ahi
Evran Veli ise Kırşehirde yaşıyor. Bü-
tün Anadolu işçi ve esnafi ise Ahilerin
buyrugu altındadır. Ahilik ve Babailik
temelde birbirine yakın düşünceler ta-
şıyan ve Aleviliğin yaşam tarzını, inanç
ve düşüncesıni sürdüren akımlardır.
Osmanlı Imparatorluğu'nun kuruluş
yıllannda bu düşünceler; Şeyh Edeba-
H ile, Dursun Faldh ile GeyikB Baba ve
Abdal Musa Suhan gibi nice Anadolu
erenlerıyle varlıklannı göstermişlerdir.
Ancak süreç içinde Osmanlfnın
Aleviliğe bakışı degişmiştir. YavuzSul-
tan Selim ile Emevi halifeliğini ilan
eden Osmanlı Imparatorluğu'nda Ale-
viler için kara günler gelip çatrruştır.
Bu olumsuz gidiş Osmanlı'nın yıkılıp,
cumhuriyet yönetiminin kurulmasına
kadar devam etmiştir.
Yqnn: Anadolu 'da Aleviliğin
dinsel orgütienmesi
AJNKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇİ
Alma Mazlumun Ahını...Hürriyet'in Pazar ekinde, iki görüş yan yanaydı. Cebeci
gömütlüğünden, Alevi oldukları için görevlerinden alındıkla-
rını söyleyen işçiler, M.G.'nin "Alnı secdeye gelmeyen in-
sanları mezarlıklarda çalıştırmayacaklannı" söylediğini ileri
sürerek seçimi kazanınca da Alevileri Cebeci ye, Sünnileri
de Karşıyaka'ya verdiğini bildiriyorlar. Buna karşılık, M.G.
şu yanıtı veriyor:
- AleviSünni ayrımı gözetmek vatan hainliğidir, alçaklık-
tır. Böyle bir ayırım yapmam ve yaptırmam. Temizlik yapmı-
yorlardı orada. Birkaç kez uyardım. Idareyi zaafa uğrattılar.
Kimsenin buna hakkı yok..
M.G. kuraklık böyle sürerse, son çare olarak "yağmur
duasına çıkılabileceğini" de söylemiş!
M.G.'nin işleri bununla kalmıyor. Yine Hürriyet'in Cumar-
tesi ekinde de Hülya GüzeJ'in güzel bir haberi var. M.G.
Murat Karayalçın ın danışmanı eskı ASKİ Genel Müdürü
Şükrü Barutçu nun eşi, Arıtma Daire Başkanı Füsun Ba-
rutçu'yu görevinden almış. Neden olarak da "Şebekeye pis
su karıştırıldığına ilişkin duyumlar alındığını, ancak kanıtla-
yamadıklarını" söylemiş.
Gömütlükte, parklarda çaiışan işçilerle, Füsun Barutçu-
nun görevinden alınma gerekçeleri, birbirine nasıl da uyu-
yor. Birine gömütlük pis deniyor, öbürüne "şebekeye pis su
kanştırdıklannın duyulduğunu" söylüyor. Ne biçim mantık
bu? Anadolu'da bir söz vardır: "Usunu peynir ekmekle ye-
miş" derler. O hesap. Bir yerde, görevlerinden atılanların
tümü Alevi yurttaşlar olacak, "AleviSünni ayrımı gözetmek
alçaklıktır" deyip, zulmü örteceksıniz. Birbaşkasına "iftira"
da edeceksiniz, "Şebekeye pis su kanştırmışlar, duyduk,
ama kanıtlayamadık"diyeceksıniz. Bunlara kim inanır?
Sabahın erken saatinde, bir bayan aradı, parklardan atılan
işçilerdendi. işçiler, sendıkalarına gitmişler, "tazminatsız iş-
ten atıldıklannı" belirterek Genel-lş'in haklarını aramasını
istemişler. Bayan işçi ağlamaklıydı:
- Basın bizim sorunumuzun üzerinde neden durmuyor? O
zaman basın niye var? Biz, 17. maddeye göre atıldık işten,
işten atıldığımız kağıdı çantamda taşıyorum hâlâ. İşten attl-
ma gerekçesi olarak "Basına demeç vermek" deniyor. Bash
na, televizyona gitmeyip kime gideceğiz? Ayrıca, durmadan
bize hakaret ediyor. "Bunlar işe gelmiyor" diyor.
Bayan işçiye şunu söyledim:
- Kimse kimsenin hakkını aramıyor, kendiniz aramazsa-
nız. Bakın, basın büyük ölçüde uyuyor. Mahkemelere gidin,
hakkınızı arayın.
- Ben daha önce hukuk bürosunda çalışırdım. Oradan aldı,
parklarda çalıştırdı bizi, çöp topladık. Ben 1993 Aralık'ında
girdim. Çocuklanm biraz büyüsün, dedim. Ben orada karar-
ları işledim. Mahkemeye giden zarflarda adım var. Imzam
var. Ben işe gitmeden, maaş alsam, o imzayı kim atacak,
zarflan kim gönderecek? Bizi Kurtuluş Parkı'na gönderdi,
orada çalıştırdı, o gün Gençlik Parkı'na geliyor. Ben, Gençlik
Parkı 'nda çalışıyordum, biz Kurtuluş 'a gittik temizlik yapma-
ya. Dedik ki bu bizi tuzağa düşürüyor herhalde, çünkü biliyo-
ruz adamın yapacaklannı; "Biz orayı temizlerken..." dedik,
"Gitmeyelim Kurtuluş'a". Biz Kurtuluş Parkı'nı temizlerken
bu (M.G.) akşama doğru, Gençlik Parkı'na gidiyor. Orayı pis
buluyor, halkı topluyor, siz de izlemişsinizdir Flaş'tan, işte
"Bunlar çalışmıyor, şu pisliği görüyorsunuz. Bunları atayım
mı" diyor. Yani adam bize, sürekli komplo kuruyor. O denli
aşağılayıcı hareketler yaptılar ki bıze...
Bayanın sesi titriyordu, ağlamaklıydı. Belli kı böyle tuzak-
larla, böyle oyunlarla karşılaşmamıştı.
- Bana, gazeteye gelin dedim. Sizin sorunlarınızla sonuna
dek ilgileneceğim. Sizi yalnız bırakmayacağım!
Biraz rahatlamış, üzüntülerı azalmış gıbıydi!
Ankara Belediyesi'nde neler dönuyordu? Bir birimde, hu-
kuk bürosunda bulunanlar, yerlerınden alınarak barakalara
verilmişlerdi. Ellerini yıkayacak yerler başka yerlerdeydi.
Sabun yoktu. Tam bir rezillik!
Savunman olarak sıkmabaş bir bayan geldi. O sırada tar-
tışmalardabaşladı:
- Sıkmabaşlan "baro" kabul etmiyor. Sıkmabaş bayan du-
ruşmalara nasıl girecek?
- Duruşmaya girmek zorunlu değil ki; büroda oturur!
Bu yapılan açıkça, dinctleri kayırmak, yolsuzluk yapmaktı.
Ama kim dinler? Basının çoğu, ya bunları görmüyor ya da
görmezden geliyordu.
Haksızlığa uğrayan işçiler, basına, televizyona başvuru-
yorlar diye, onlar işlerinden atılamazlar. özgürlükten yana
olanlar, buna karşı çıkamazlar! Basın halkın sesiyse, başka
nereye gidecekler? Mollalara mı?
1980 öncesindeydi, bir akşam Cumhurıyet'te nöbetçıydim;
telefon çaldı, açtım:
- Sen, dedi, Altındağ Adliyesi'nden arıyorum. Yargıcım.
Can güvenliğim yok. Durumu size bildirmek istedim!
önce şaşırdım. Yargıç, basına sığınıyordu. Biz kime sığı-
nacaktık? Düşününce hak verdim. Yargıcın da başı sıkıştığın-
da başvurabılecegi tek sığmaktı basın! Onu teselli ettim,
başına gelebilecek herhangı bir olayda arayabileceğini bıl-
dirdım. Bu olayı da hıç unutmadım. Şimdi ah alanlar, bunla-
nn hesabını bir gün verirler.
Cebeci gömütlüğünde, M.G.'nin zulmüne uğrayıp işlerin-
den atılanlarla, parklarda işlerinden atılanları bir daha yazı-
yorum: Ali Durak, Nevzat Koçak, Hasan özdilli, Şener Cûce,
Muharrem Sarıdemir, Kemal Ulutaş, Hüseyin Acer, Cemal
Şefcer, Nesimi Açıkgöz, Haydar Çevik, Feyzullah Ceylan,
Nesimi Ankazan, Nevzat Gürbüz, Selami Demirer, ibrahim
Çavga, Yaşar Savuran, flyas Doruk, Murat Yılmaz, Muzaf-
fer Karataş, Gürsel Candemir, Bektaş Gebeş, Sevda Alıct,
Sevim Gül, Zehra Işıklar, Ayla Akın, Kibare Baydar, Nilgün
Coşkun, Hatice Aslan, Nevin Çelik, Selma Çetinkaya, Ulkü
Kahraman, Şimşir özkaya, Feride Ayata, Müşerref Akın,
Tatıgül Bakmaz, Fatma Yurdanur, Tülay Dağaşar, Fatma
Bo2kûrk, Rabiye Altntaş, Havva Eriaş.
• • •
Dün Nâzım'ın yurttaşlıktan çıkarılışının 43. yılıydı. Nâzım'ın
yurtsuzluğu sürüyor. Bunun utancı kimindir?
BULMACA
1 2 3 4 5 6 7 8SOLDAN SAĞA:
1/ Bir gazya da sıvı için-
deki moleküllerin. deri-
şikliğin fazla olduğu böl-
geden az olduğu bo'lgeye
doğru akması. 2/ Eskiden
lise derecesindeki okulla-
ra verilen ad... Erik, kayı-
sı, badem gibi ağaçlardan
sızan zamk. 3/ Geceleyin,
açık havada sevgi duyu-
lan biri için verilen küçük
konser. 4/ Sıcağa ve so-
ğuğa karşı dayaruklıhğı
kükürtle artınlmış kau-
çuk. 5/ Bağışlama... Çirkin, kusur-
lu bir kıa bir kimseyle evlendir-
mek, ona yamamak. 6/ İtalyan
Radyo-Televizyon Kurumu'nun
simgesi... Eski dilde taht. 7/ En
önemli sinema ödülü... Katışıksız.
8/ "Ehl-i hâle kailiz -- ehline al-
danmazuz" (ŞeyhüLslam Yah-
ya)... Köpek. 9/ Kaba ayakkabı...
Bir cetvel türü.
YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/
Tarlayı sürdükten sonra kabart-
mak ve yabancı otlardan temizlemek için kullanılan diskh' ür-
mık. 2/ Düşünce... Kundak çocuklannın beline, abının üzerin-
den sanlan geniş sargı. 3/ Kemirgen bir hayvan... Az sözle çok
şey anlatma. 4/ Edipler, yazarlar... Suyosunu. 5/ Cıva sülfür bi-
leşimli bir mineral. 6/ Bir kabilenin bölündüğü iki ya da daha
çok parçadan her birine sosyolojide verilen ad... Vilayet.7/
Iyimser. 8/ Çıplak vücut resmi... Karadeniz Bölgeşi'ne özgü kı-
yı teknesi. 9/ Kenar süsü... Çuvaldızla iş işleyenlerin, avuçlannı
korumak için ellerine geçirdikleri demirli kayış.