04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 AĞUSTOS1994 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Sinemalardan veekranlardanseçmeler Göz Zevki, Kıskanç Babam, Makinadaki Hayalet ve Providence'la Bir Yaz Gecesi Seks Komedisine dair... YEDIRENK UĞUR KÖKDEN SUNGUÇAPAN Ağustosun eyyam-ı buhur de- nilen, nemden yapış yapış ve ıpıslak hale dönüştüğümüz o sunsıcak yaz günleri yine sökün ediverince kuşkusuz her cephede zorlaştı hayatunız. Ve taşlardan, binalardan çıkan buhann anında havaya kanştığı, sıcaktan için için kaynayan Beyoğlu'nun yolu- nu tutmakta epeyi zorlandık. Da- hası, bir sinemaya bile gidemedik bu hafta. Zaten görev gereği de olsa, kesinkes görmek gereken nitelikte, gösteriroe çıkanlmış yeni bir fılm de yoktu Beyoğlu sinemalannda doğrusu. Göz Zevki - Röntgeoci Yaz mevsimiyle birlikte salon- lan işgal eden erotik filmler ker- vanının, popo-meme dûşkünü kervancıbaşısı da diyebileceği- miz, halen et teşhirinin ve ba- yağıbğın pacalanndan aktığı "Paprika"sı gösterilen, "Skan- daterotika'mn Maestro'sT Tinto Brass'ın ''•Göz Zevki" adıyla sine- malarda ara endam eden son fıl- mine gjtmek hiç içımden gelmedi ömeğin. *Soft Porno' üstadı Brass'ın vazgeçemediğİ yazan Al- berto Moravia'nın "L1/omo Che Guarda - Bakan Adam" adü ese- rinden özgürce uyarladıgı, Ingi- lizce - Fransızca kırması, ticari adıyla "The Voyeur- Göz Zevki"- nde (niye "Röntgeod" değil?) her zamanki cinsel takıntılannı, aca- ba bu kez nasıl ve neresinden, tekrarlayacağını da hiç merak etmiyordum zaten. Tanıüm yaalanndan ve fotoğ- raflanndan anladığımıza göre, bu kez kafayı röntgenciliğe takmış, aynca dışilerin cinsel or- ganlan üstünde çahşan (!) sorun- lu, genç bir profesörle bir tûrlü tatmin edemediği cinsel azgmlığını her sahnede sergile- yen, seksi kansının (bu rolde yö- netmenin son keşfı Katarina Va- sflissa adü, cambazhaneden bu- lunmuş, yeni bir hatun varmış) erotik serüvenleri bekliyor me- raklısını "Göz ZevkPnde. Haf- tanın gösterime çıkanlan öteki yeni filmiyse yine benim için ne ufak bir çekicılik içermeyen, hat- ta tam tersine oldukça itici sa- yabileceğim bir yeniden çevrim- di: "My Father the Hero - Kıskanç Babam." Kıskanç Babam Gecen yıl seyrettiğimiz "Kah- raman BabanTı Gerard Depar- dieu hayranlan anımsayacak- lardır hemen. Yeniyetme döne- mindeki, gittikçe serpilen ve kaçınılmaz biçımde aşkın çekim alaruna girerek karşı ansi keşfe- den bir genç kızın 'kahraman' ba- basıydı Gerard Depardieu o Fransız filmınde. Son dönemde, eski Fransız fılmJerini yağmala- ma ve yeniden ısıtıp ısıup önümü- •ze sürme alışkanlığı fena halde nüksetmiş görünen Hollywood'- da kotanlmış "Kahraman Ba- bam"ın yeni Amenkan versiyo- nu, herhalde sadece Fransız yapurunı görmemiş sinemasever- lere bir şeyler ifade edebilir! Steve Miner'in yönetmenüğini üstlen- dıği, Gerard Depardıeu'nün de bir kez daha (herhalde maddi ne- denlerle) aynı rolü yüklenerek tüm tutucu Amerikahlardan, çocuğu yaşındaki genç kıza sar- kan, sapık Fransız muamelesi gördüğu, eskisiyle kanştınlma- ması için de bizde "Kıskanç Ba- bam" adıyla gösterime sunulan bu 1993 Amenkan yapımı, her- halde eskisinden bu kadar kısa süre sonra, aynı konu ve hemen hemen aynı kadroyla re-make'i çevrilen biricik fılm olarak sine- ma tarihine geçecektir sanırız. Babasını çevresine sevgılisi gibi takdim eden zamane genç kızının (bu role Katherine Heigl adında yepyeni bir taze fisük buluamuş anında) onca işvesine-cüvesine ve fettanük numaralanna bizim gibi kaşarlanmışlann kamı tok şu sıcak yaz günlerinde. Makinadaki Hayalet îki haftadır gösterümesine karşın bir tûrlü yolumuzu dü- şüremediğimiz dijital efektleri ve teknolojik cilasıyla çekici kı- lınrruş, talgi çağının korkunç ka- buslannı ete aİan'. modern dehşet seriivenı çeşıtlemesı nıteliğındeki "Gbost in the Machine • Makina- daki Hayalefi bu hafta da ıska- ladıkyine. ' 1980'lerin ûnlü FJm Sokağı Kabusu Freddy Krueger'in seri- ye dönûştürülmûş dehşetengiz serûvenlerini noktalayan son bölümün (Freddy'nin ölümü) kadın yönetmenı RacheJ Tala- lay'ın imzasını taşıyan ve seri ci- nayetler işleyen bir caninin, çok gelişkin bir bilgjsayarı da kötü ruhunun etkisi altına alıp tüm şe- hir elektrik devresinin ucsuz bu- caksız kablolannda dolaşma öz- gürlüğüne de kavuşarak devam ettirdiği kötülükleri hikaye eden, gözabcı bir süper teknolojik gös- teri izienimi uyandıran "Makina- daki Hayafct", özellikle bu tûrün meraklısınca pek de burun kıv- nlamayacak cinsten, beylık ge- rilim kJiseleriyle donaülmış, gös- terişli, etkileyici bir bilgisayar oyunu ya da mantığın iplenmedi- ği, çocuksu, şamataİı bir eglencel- ik sayılabilir bir kaç kez seyretti- ğimiz fragmanlanna bakıürsa. Görsel ve özel efektlerle des- tekli, "dehşetini stektrik prizferin- den sacan" bu modern bilimkur- ıskanç Babam", eskisinden bu kadar kısa süre sonra, aynı konu ve hemen hemen aynı kadroyla re-make'i çevrilen biricik film olarak sinema tarihine geçecektir sanırız (üstte). Bu gece Star kanalında gösterilecek olan, eskice Woody Allen yapıtı "Bir Yaz Gecesi Komedisi" ilginç ve hoş bir fılmi, çok önemsenmese de (yanda). gusaJ geriüm fantezisi, bilgisayar tutkunlanna da cazip gelebilir aynca. Providence Sıcaktan ve dişe dokunur fılm- sizlikten bu hafta sinemaya gide- meyince, biz de ister istemez küçük ekrandaki filmlere gözü- müzû dıktik, mecburen, mecbu- riyetten. Sayısı bizim sayabüdiği- miz kadanyla 15'in ûstüne çıkan, resmi ya da özel, irili-ufaku tele- vizyon kanallanmız günde yak- laşık, biz diyelim 35, siz deyin 45 dolaymda, yerli (yersiz) ve ya- bana (daha doğrusu Amenkan -Anglosakson-) film yiyip tüke- ten bir canavara dönüştü bilindi- ği gjbi, uzunca bir süredir. Genel- de, çoğu program dolsun kabiün- den yayımlanıp sık sık tekrarla- nan fılmlerle sürdürülen tekviz- yonculuğumuz, ekranda fılm sey- retmenin de alkını çıkardı, çı- kanyorgiderek. Ne var ki abur cubur tüketime dayanan bu film enflasyonunda, ender de olsa kimi zaman ilginç, hatta çarpKi filmlere de rast- lanmıyor değil televizyonda. Ni- tekim salı günü öğlen sulannda, İMOM' Alain Resnais'nin 1977- den kalma başyapıtı "Providoı- ceia karşılaşmaz mıyım tesadü- fen InterStar'ı açtığımda? Genel- likle, azgın bezirganca rutumuyla filmlere her seferinde yeni yeni, çekici isimler bulup yakışü- rmasıyla öteden beri sinemase- verlerin tepkisini toplayan bu ka- nalın "Kaderin Sesi" adıyla gös- terdiği "Pro«dence" a deginme- den yapamadım tabii ki. Sinemamn bizim için en büyûk ustalanndan Alain Resnais'nin, tngiliz yazar David Mercer'in se- naryosundan çektığı "Pro>ideıı- ce-Kaderin Sesi", mület öğlen a- cağında dısarda buhar olurken, kendimize ait bir odanın püfür pûfür estiren kuytuluğundâ, bir kez daha keyifli seyirler sundu bize Star ekranında. Filmde, tanınmış yazar CL've Langham (her zamanki gibi döktûren bir 'Sir' John Gielgud), 78 yaşırun eşi- ğindekı gece, oturup tüm haya- tmı, ailesini, anılannı ele alıp sa- natla hayatın çaJaştığı ve çatıştığı noktalan irdeleyeceği son ro- manına girişıyor. özellikle, kansıyla arası bozuk, nerdeyse annesi yaşmdaki metresiyle dü- şüp kalkan, babasını 'bakûnevine kapatmak isteyen, sivri dilli, fazla incelmiş bir aydın (bu rolü de tam fonnundaki, harika bir Dirk Bo- garde üstlenmiş) olan oğluyla sü- rekli çatışan yaşb yazar, adeta 'Aldous Huxley ile Graham Gree- ne'in kanşunı' bir entelektüeldi. Kendi kendine bile itiraf edeme- diği bazı gerçekierie yüz yüze ka- lan, tüm aile bireylerini yargı- layıp suçlarken, sonunda santk sandalyesine oturtulan bir ba- banın ve aynı zamanda feteğın çemberinden geçmiş, artık hayat- la ölüm arasmda salınırken iyice hayallerine teslim olmuş, yaşlı bir yazann iç dûnyasını sunuyordu "Provideııce" özetle. Kır evinde olup bitenler Providence adlı, yan terkedıl- miş bir kır evine gömülmüş, ger- çeklerle hayal dünyası arasmda gıdip gelen bu yaşlı yazann inti- har etmiş olan kansı, öz ve üvey çocuklan ve oğlunun kansıyla (EBen Burstyn) süregelen ilişkileri üstüne kurulu film, birbınnden değışık planlarda gelişerek bir dizi temayı acıp yayıyordu önü- müze: Yaşlanmayla birlikte be- denin çökmesıne karşın diriliğini koruyan zıhnin, amacı ve an- lamının araştınlmasıyla, yazann sancılı yaratış sürecinin açıklanıp irdelenmesi çabası, geçmişin kurcalanıp anılann deşilmesı, vb gibi. "ProvMence"da görülenler, sadece bu ahı gıtmiş vahı kalmış kır evinde olup bitenler değil, aynı zamanda yazann tüm geç- mışinden çıkagelen sayısız ya- şanmış anın da yansımalanydı. "Hiroşima Sevgflim"le, Yeni Dal- ga'nın patladığı 1959'da, Fransız sınemasına bomba gibi düşen Alain Resnais'nin 1970'Li yıllar- daki yeniden doğuşunu örnekle- yen bu fılmin, değerine yakışır bir saatte. yeterince duyurularak bir kez daha yayımlanmasını dileye- lim sinemaseverler adına. Görün- tü-cercevelemeden görsel-işitsel uyumuna, zaman-mekan-bellek ağırlıklı. karmaşık, incelikli ko- nulanndan usta işi, özgün üslu- buna kadar, en azmdan"Hiroşi- ma", "Geçen Yü Marienbad'da", "Muriel" ya da "Sa\aş Bitti" gibi filmleriyle çoktan modern sine- mamn öncüsü ve ustası sayılan, Sinemalarda gösterilen Tinto Brass'uı son fılmi Göz Zevki'ni doğrusu hiç merak etmedik. az sayıdaki yaratıa yönetmenler- den Alain Resnais'nin, "Acaba oMuğumuzu zannetiğüniz kişi mi- yiz, voksa başkalannın bize ilişkin değeriendinnelerindeki kişi mi?" sorusunu da ıçeren "Providence'- 'ı, kuşkusuz salı günümü zengin- leştirdi, John Gielgud, Dirk Bo- garde, David VVarner'ın o namlı Ingıliz aktörlen geleneğini sürdü- ren birinci sınıf oyunculuklan, Miklos Rosza'nın müziğı ve Ri- cardo Aronovitdı'in görüntüleri eşliğinde. Bir Yaz Gecesi Seks Komedisi Bu gece de Woody Ailen'in Shakespeare, Jean Renoir ve Ing- mar Bergman'a adadığı "A Mid- summer Night's Sex Coroedy"- sini, "Bir Yaz Gecesi Komedisi" adıyla seyredeceğim bir kez daha, yine Star ekranında. Bu 1982 yaptmı, eskice Woody Allen yapıtı, tstanbul festivali ve son- rasında, son çalışmalannı da sey- retmek fırsatını bulduğumuz Ai- len'in, öncelikle görmemiş olan sinemaseverlere saük verebilece- ğimiz, ilginç ve hoş bir fılmi, çok önemsenmese de. 'Gözteri dı- şarda, üc aydın' erkekle, hüyalannuı melekleri" olan üç kadını birarayagetiren veşairene adıyla Ugi çeken "Bir Yaz Gecesi Seks Komedisi", seksüel hayal kjnklıklanna mısra düzüyor. Manhattan-Yahudi mizahının ağır bastığı, psikanilizli, yogun bunalımb Woody Allen yapı- tlanndan değil de, Ailen'in Shakespeare'e. "Bir Yaz Gecesi Gûlümseme4eri"ain yönetmeni Bergman'a, "Kırda Kahvaltı"nın yaratıcısı Renoir'a yöneldığı, Çe- hov etkileri de içeren empresyo- nist bir fılm. Yüzyıl başlannda, kırlık mekanlarda geçen (Gor- don Wilbs'in u empresyonist"len çağnştıran görüntülerine dikkat) ve Avrupalı ustalara yapılan gön- dermelerle doluşturulan "Bir Yaz Gecesi Seks Komedisi", ruhsal bir huzur ve mutluluk arayışımn, köylük, kırlık yerde dahi şehirli- bklerini unutamayan aydın kent- lilerin ve cinseUik takıntılannın fllmı. Piknik ya da ağaçlar arasın- da yürüyüşler yapmak, temiz or- man havasını solumak, doğanın huzuruna erişmek vb. gibisinden beklentilerle, haftasonu tatilini geçirmek üzere New York dışına çıkıp sevimli bir çiftük evine yol- lanan üç çiftin öykılsünü anlatı- yor üstat bu kez. Dört dördük oyunctı kadrosu Ev sahıbi çıft, boş zamanlannı buluşlara ayıran, mucıthğınden arta kalan vaktındeyse "soğuk- ça" kansını yatağa atmaya uğra- şan, borsaa Woody Allen'le. tatlı ve utangaç kansı Mary Steenbur- gen. Konuk çiftler de, kendinı be- ğenmiş bibm adamı Jose Ferrer'- le ruşanlısı Mia Farrow ve doktor Tony Robertsia kafayı sekse takmış hemşiresi JuMe Hagerry. Zaman, 20. yüzyılm başlan. Birbirlerinin seks hayatı hak- kında umutsuzca mutsuz bu kah- ramanlanmız, her zamanki gibi iğneleyici zekasım. yergici alayabğını, taşlama ve dokun- durma yeteneklerini fora eden yazar-yönetmen-oyuncu Allen'- den kaynaklanan nice cinsel esp- rinin. kimi zaman nesnesi, kimi zaman da bızzat öznesi oluyor. Steenburgen'in kuzeni, bencil en- telektüel Ferrer, evleneceği. 'nenv fomaniığa aday nişanlısı Far- rovv'u bırakıp hemşire Hagerty'le işi pişirirken, borsacı AUen'in en iyidostuolan Roertsde. "müstak- bd geiin" Farrow'a takılacakür... Kısa planlarla, izlenimci çe- • kimlerle pekiştirilnuş filmde, Allen'e özgü bir entelektüel tav- nnın hoşluk ve incebkleri de be- lirgin. Oyuncu kadrosu da dört dörtlük. Ekranda gecenin filmi kuşkusuz "Bir Yaz Gecesi Seks Komedisr. YENİ BilŞfcâYANLAR: Ünlü baskettmlcu ShaquiUe O'Neal Kûltûr Seryisi - Yönetmenüğini VVilli- am Friedkin'in yaptığı, başrollerini ünlü basketbolcu Shaquük O'Neal, Nkk Nol- te ve Mary McDonneö'ın paylaştığı "Mavi Nokta" adlı fılm bugün Beyoğlu Fitaş, Kadıköy Moda, AJtunizade Capi- tol ve Etiler Parbament Club'de gösteri- me girdi. Filmde Nick Nolte'nin canlandırdığı Pete Bell bir kolej basketbol takımının antrenörü. Bell, Western University Dolpbins'i iki kez şampiyon yapmıştır ancak son yülarda Lakırru düşüşe geçmiş- tir. Pete"nin kariyeri tehlikeye düşer; ta- raftarlar, okul rnüdürü hep aleyhinde- dir. Antrenörlük yeteneklerine inancmı yi- ürmeyen tek kişi kansıdır. Pete bir kumar oynayarak içinde bulunduğu kötü du- rumdan sıynlmaya karar verir. Magk Johnson ya da Michael Jordon gibi yıldız olma potansiyeli gördüğü yeteneldi ama- törleri takıma alacaktır. Pete, yeni oyuncu bulma amacıyla Ka- b'forniya'dan Indiana ve New Orleaans'a kadar bir yolculuk yapar. Keşfetü'ği spor- cular, üniversiteye milyonlarca dolar ka- zandıracak nitebktedir ama onlara para teklıf etmek, okulun kurallanna göre bü- yük bir suçtur. Yolculuğu beklenmedik ikilemlerle sonuçlanan Pete. kesin ka- zandıracak bütün yollann kurallara aykın olduğu bir yanşta mücadele eder- ken bulur kendini. Yönetmen VVilliam Friedkin'i bu fılmi yapmaya iten neden, basketbol sevgisi ve en iyi oyunculara sahip olmak için büyük okullar arasındaki çılgın yanşın farkında olması: "Bu film, bir ajıtrenörün kazana- bihnek için ne gibi fedakaıiıklar ve uz- laşmalar yapması gerektiği konusuoda... Baskılar, bugün on yıl öncekinden çok daha fazla olduğu için sporcular için yapt- lan mücadele daha da sert. Amatör spor bugün öylesine yiiksek seviyelerde yapdı- yor ki artık ticaret haline gefaniş." Nick Nolte, film üzenne şunlan söylü- yor: "Pete'in problemi kurallar dahiiinde en iyi oyuncuları nasıl alacağı. Bu para >e ikilemler labirentinde kisiliğini bozmadan nasıl ilerleyeceği; oyuncularla arasındaki gmeni nasıl konıyacağı. Ellerini para için açmış bekkyen ailelerle nasd iüşki kura- cağı... Bu film \alni7ca kazanmak ve kay- betmekle değil, başan talepleri ve baskılar karştsındaki çabayla da Ugili." Çok sayıda basketbol yıldızı ve kolej basketbol oyunculannın yer aldığı fılmin en büyük kozlanndan biri de 2 roetre 13 santim boyundaki Shaquflle O'Neal kuş- kusuz. Daha gecen yıl baskerbola baslayan ve "Rookie Of The Year" (Y<lm Genç Oyuncusu" seçilen O'Neal fılmdeki genç yetenek rolü için oldukça uygun bir seçim olmuş. Albüm olarak da yayınlanan fUmin 'soundrrack" müziğinde jimi Hendrix'ten "AB Along The W atchover". John Lee Hookerdan "Money", Creedence Oe- arwater Revival'dan "Lookin Out My Blackdoor", I Greenden "Let's Staay To- gether" ve John MeUencamp'dan "Baby Ptease Don't Go" yer alıyor. Kolej basketbol takımının antrenörü rolünde Nick Nolte ve Mary McDonneD. Halide Edip'in Mektuplan Halide Edip Adıvar'ın Türkiye'de yayımlanmak ama- cıyla yurtdışından gönderdiği yazı-mektupların ilk tarihi, Nisan 1936 sonuna denk düşüyor. Güney Fransa'da, Sa- int-Remy'den postalanmış. O sırada, romancımız bölge- de tatilini geçirmekte. Yazıların yollandığı Yedigün der- gisi, 167. sayıdan başlayarak, "HalideEdip'in Yedigün'- ün yazı ailesi içine girdiğini" açıkhyor. Üst başlık olarak "Saint-Remy'den Yedigün'e Mektuplar" seçilmiş. Ger- çi, daha sonraki haftalarda, romancının başka yerlerden de mektuplar gönderdiğinetanıkoluyoruz. Ama, ilkbağ- lantı, beş-altı sayı süren bu mektupla gerçekleşmiş. Ta- rih 20 mayıs. Böylece, Adıvar ailesinden hiç olmazsa bir kişinin on yıllık gönüllü suskunluğu bir noktada delinmiş oluyor. Bu arada dergi, okurları için, "H. Edip'in devamlı yar- dımını temin etmiş olmakla kendini bahtiyar saydığını" açıklayan bir not yayımlıyor. Görünüşe bakılırsa, bu yar- dımın kapsamı geniş. Mektup, gezi notları, söyle^i, öykü ya da roman biçiminde olabileceği açıklamada yer alı- yor. Gerçekten, 1936 yılının Haziranı'nda başlayarak Yol- palas Cinayeti'nin yayımlanacağjnı öğreniyoruz. Dergi, Avrupa'da yazıldığını bildirdiği bu romanı "Türk edebi- yatı için bir merhale" sayıyor. Birkaç sayı geçince, ayn bir ek not: "Resam Münif Fehim, Yolpalas Cinayeti'nin resimleri içinbütün benliğini verdi ve nefis tablolarmey- dana getirdi." İlk mektubunda, Halide Edip, Mlstral den (1904 Nobel Edebiyat Ödüllü Fransız şairi) söz eder; Provence Böl- gesi'nden derlediği gezı izlenim ve gözlemlerini aktarır. Avignon'u, Tarascon'u anlatır. Baux Kalesi yıkıntılarını gezerken, dinlenme saatlerinde nasıl Taranta Babu- dan dizeler okuduğunu dile getirir. Nazım Hikmet'ı Rab- lals'ye, onu da A. Daudetlnin çizdiği "Fransız Don Ki- şof'u "Tarasconlu Tartarin'e bağlar. Değişik fırsatları kullanarak sürekli kendi ülkesine göndermelerde bulun- mayı, böylece yazısını zenginleştirmeyi dener. Yurtdışı kopukluğurıu hafifletmeyi amaçlar. Adıvar'ın bu mektubunun en önemli yanı, kuşkusuz, yaklaşan Mayıs 1936 seçimleri öncesinde gezdiği böl- gedeki Fransız seçmeninin nabzını tutması ve gerçeği Türkiye'ye aktarması. Halide Edip konuştuğu işçilerin düşünce ve eğilimlerini aktardıktan sonra, yazısını "Laf bitti, haydi artık iş başına!" diyerek bitirir. Gerçekten, o 36 seçimleri kı, Fransa'da ilk kez, radikallar, sosyalistler ve komünistlerden oluşan ünlü 'Halk Cephesi'ni iktidara getirmişti. Halide Edip, ikinci uzun mektubunu Ingiltere'den, Stratford-on-Avon'dan yollamış. Shakespeare'in yur- dundan. "Otuz beş yıldır bu adamı okuyorum" diye bir not eklemiş mektubuna. Daha sonrakj mektubu Galler ülkesinden (Aberangle). Ingiltere'nin en büyük kadın ce- zaevinde gördüklerini yansıtıyor bu kez. Dört sayı sürü- yor, Gal mektubu. Bir yıl sonra, Mart 1937de, yine Yedigün'de, "Müsa- habe" başlığı altında tek yapraklık düzenli ve birbirin- den bağımsız yazılar yazmaya başlıyor. Kültürel etkin- liklerle ilgili değerlendirmeler. Değişik düşüncelerden yola çıkan değinme ve anlatılar. Bu arada, "Müsahabe"\er "Arka Sokak'tan Görüş"e dönüşüyor. Bu ikinci üst başlığın isim babası Sedat Si- mavi. Ancak romancımız, yazdığı ön notta, kendisini Di- vanyolu (servet ve kudret sahiplerini simgelemekte) ve Orta Sokak'ta (burjuvazi ya da orta sınıfın temsilcisi) otu- ranlardan dikkatle, bilinçle ayırıyor. Arka Sokak'ın dü- şünce yapısını da "kendi hesabına muhakeme edip ka- rar veren, bağımsız görüş sahibi olmak" biçiminde tanımlıyor. Bir çeşit, B. Necatigil in EskiSokak şiiri gibi. "Arka Pencere" yazıları 1937 ve 1938 yılları boyunca, zaman zaman aralık bırakarak, ama çoğu kez düzenli hep yayımlanıyor. Dahası, 1939 yılında bile, tefrika edi- len "Tatarcık" romanıyla birlikte bu yazılar da dergide yer almayı sürdürüyor. Şimdi, zamanın ve kitaplıkların tozları altında kalmış bu yazıların bir araya getirilerek kitaplaşmasını bekle- mek, acaba aşırı bir istek sayılır mi? Çünkü, böylece hem yakın tarihe ışık tutulmuş olacgk; hem de o buna- lımlı çağın koşulları içinde değerli yazarımızın gerçek yerini öğrenebileceğiz. O halde, Halide Edip'in yayımcı- ları eliyle bu çabanın gerçekleşmesini isteme hakkımız -birer okur kimliğiyle- olmalı. Sanırım, olacak da. Çalıkuşu'nun bîletleri satışa sunuldu • Kültür Servisi - İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'ran yaz oyunu Çahkuşu müzdkali 19 ağustostan itibaren Harbiye AçıkhavaTiyarosu'nda seyirciyle buluşacak. Reşat Nuri Güntekin'in yazdığı, Necati Cumalı'run tiyatroya uyarladıgı Çaükuşu'nu Hakan Alüner sahneye koyuyor. Müziklerini Esin Engin'in yaptığı mûzikalde, yüze yakın sanatçı rol alıyor. Tilbe Saran. Hazım Körmükçü, Rozet Hubeş, Nedret Güvenç, Toron Karacaoğlu, Hikmet Körmükçü, Suna Pekuysal, Feridun Karakaya. Zihni Göktay, Kamran Usluer, Gül Akelli, Yalçın Boratap, Benıa Laçin, Serra Yılmaz, Tomris İncer, Berrin Koper, KeremYılmazer,belli başlı rolleri paylaşıyor. 19 ağustos cuma günü saat 21 .OO'de başlayıp, ağustos sonuna kadar oynanacak olan Çabkuşu'nun biletleri Şehir Tiyatrolan'mn tüm sahnelerinin gişelerinde ve Taksim Vakkorama'da satıhyor. Balet Volkan Ersoy'un başarısı •ANKARA(AA)-TürkBaletVolkanErsoy,Bulgaristan'ın Varna şehrinde yapılan "16. Uluslararası Varna 94 Bale Yanşmasf'nda, dördüncülüğü elde etti. 15-30 temmuz tarihJeri arasmda Bulgaristan'ın Varna şehrinde gerçekleştirilen yanşmada. Türkiye'yi Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvan Bale Anasanat Dalı öğrencisi Volkan Ersoy temsiletti. 12ülkeden 175 sanatçının kaüldığı yanşmada Ersoy, dördüncülüğü elde etti. Birincilik ve ikincüik ödülünün verilmediği yanşmada, Ersoy'un başansı bale çevrelerince ilgi uyandırdı. 17yaşındaki Volkan Ersoy, bu başansınm ardından Japon sanatsever Masako Ohya'nın kendi adına düzenlediği ve dünyaca ünlüjüri üyelerinin katılımıyla 25 Aralık 1994 ve 3 Ocak 1995 tarihJeri arasında gerçekleştirilecek olan "7. Masako Ohya Japon Bale Yanşması"na davet edildi. Amsterdam Bale Company'den, sanat hayatımn Hollanda'da sürdürmesi için teklif aldığını belirten Volkan Ersoy, daha önce de birçok ülkeden teklif aldığını kaydederek şimdilik çahşmalanm Türkiye'de sürdüreceğini ifade etti. Ersoy, 1993 yılında Fransa'da yapılan bale yanşmasında da Türkiye'yi temsil etmiş ve 200 dansçı arasında ilk beşe girmişti. XI. Yunus Emre Resim Yapışması'na pekor düzeyde katılım • Kültür Servisi - Bu yıl katılma koşullan ile seçici kurul oluşumunda değjşıklikler yapılarak XI.si düzenlenen Esbank Yunus Emre Resım Yanşması, yurtiçi ve yurtdışından rekor düzeyde katılımla gerçekleşti. Seçici kurul 1 Ağustos 1994 Pazartesi günü toplanarak 614 sanatçıya ait toplam 1836 eseri titiz ve araüksız bir çalışmayla değerlendirdi. On elemede seçilen eserlerin orijinalleri son değerlendirme için sahiplerinden istenecek ve 75 milyon TL'lik 5 başan ödülü ile sergilenmeye değer eserler belirlenecek. Başanlı olan eserler öncelikle İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde olmak üzere ülke capında bir dizi sergi ile sanatseverlerin beğenisine sunuiacaktır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle