Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 AĞUSTOS1994 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Sinemalardan veekranlardanseçmeler
Göz Zevki, Kıskanç Babam, Makinadaki Hayalet ve Providence'la Bir Yaz Gecesi Seks Komedisine dair...
YEDIRENK
UĞUR KÖKDEN
SUNGUÇAPAN
Ağustosun eyyam-ı buhur de-
nilen, nemden yapış yapış ve
ıpıslak hale dönüştüğümüz o
sunsıcak yaz günleri yine sökün
ediverince kuşkusuz her cephede
zorlaştı hayatunız. Ve taşlardan,
binalardan çıkan buhann anında
havaya kanştığı, sıcaktan için
için kaynayan Beyoğlu'nun yolu-
nu tutmakta epeyi zorlandık. Da-
hası, bir sinemaya bile gidemedik
bu hafta. Zaten görev gereği de
olsa, kesinkes görmek gereken
nitelikte, gösteriroe çıkanlmış
yeni bir fılm de yoktu Beyoğlu
sinemalannda doğrusu.
Göz Zevki - Röntgeoci
Yaz mevsimiyle birlikte salon-
lan işgal eden erotik filmler ker-
vanının, popo-meme dûşkünü
kervancıbaşısı da diyebileceği-
miz, halen et teşhirinin ve ba-
yağıbğın pacalanndan aktığı
"Paprika"sı gösterilen, "Skan-
daterotika'mn Maestro'sT Tinto
Brass'ın ''•Göz Zevki" adıyla sine-
malarda ara endam eden son fıl-
mine gjtmek hiç içımden gelmedi
ömeğin. *Soft Porno' üstadı
Brass'ın vazgeçemediğİ yazan Al-
berto Moravia'nın "L1/omo Che
Guarda - Bakan Adam" adü ese-
rinden özgürce uyarladıgı, Ingi-
lizce - Fransızca kırması, ticari
adıyla "The Voyeur- Göz Zevki"-
nde (niye "Röntgeod" değil?) her
zamanki cinsel takıntılannı, aca-
ba bu kez nasıl ve neresinden,
tekrarlayacağını da hiç merak
etmiyordum zaten.
Tanıüm yaalanndan ve fotoğ-
raflanndan anladığımıza göre,
bu kez kafayı röntgenciliğe
takmış, aynca dışilerin cinsel or-
ganlan üstünde çahşan (!) sorun-
lu, genç bir profesörle bir tûrlü
tatmin edemediği cinsel
azgmlığını her sahnede sergile-
yen, seksi kansının (bu rolde yö-
netmenin son keşfı Katarina Va-
sflissa adü, cambazhaneden bu-
lunmuş, yeni bir hatun varmış)
erotik serüvenleri bekliyor me-
raklısını "Göz ZevkPnde. Haf-
tanın gösterime çıkanlan öteki
yeni filmiyse yine benim için ne
ufak bir çekicılik içermeyen, hat-
ta tam tersine oldukça itici sa-
yabileceğim bir yeniden çevrim-
di: "My Father the Hero -
Kıskanç Babam."
Kıskanç Babam
Gecen yıl seyrettiğimiz "Kah-
raman BabanTı Gerard Depar-
dieu hayranlan anımsayacak-
lardır hemen. Yeniyetme döne-
mindeki, gittikçe serpilen ve
kaçınılmaz biçımde aşkın çekim
alaruna girerek karşı ansi keşfe-
den bir genç kızın 'kahraman' ba-
basıydı Gerard Depardieu o
Fransız filmınde. Son dönemde,
eski Fransız fılmJerini yağmala-
ma ve yeniden ısıtıp ısıup önümü-
•ze sürme alışkanlığı fena halde
nüksetmiş görünen Hollywood'-
da kotanlmış "Kahraman Ba-
bam"ın yeni Amenkan versiyo-
nu, herhalde sadece Fransız
yapurunı görmemiş sinemasever-
lere bir şeyler ifade edebilir! Steve
Miner'in yönetmenüğini üstlen-
dıği, Gerard Depardıeu'nün de
bir kez daha (herhalde maddi ne-
denlerle) aynı rolü yüklenerek
tüm tutucu Amerikahlardan,
çocuğu yaşındaki genç kıza sar-
kan, sapık Fransız muamelesi
gördüğu, eskisiyle kanştınlma-
ması için de bizde "Kıskanç Ba-
bam" adıyla gösterime sunulan
bu 1993 Amenkan yapımı, her-
halde eskisinden bu kadar kısa
süre sonra, aynı konu ve hemen
hemen aynı kadroyla re-make'i
çevrilen biricik fılm olarak sine-
ma tarihine geçecektir sanırız.
Babasını çevresine sevgılisi gibi
takdim eden zamane genç kızının
(bu role Katherine Heigl adında
yepyeni bir taze fisük buluamuş
anında) onca işvesine-cüvesine ve
fettanük numaralanna bizim gibi
kaşarlanmışlann kamı tok şu
sıcak yaz günlerinde.
Makinadaki Hayalet
îki haftadır gösterümesine
karşın bir tûrlü yolumuzu dü-
şüremediğimiz dijital efektleri ve
teknolojik cilasıyla çekici kı-
lınrruş, talgi çağının korkunç ka-
buslannı ete aİan'. modern dehşet
seriivenı çeşıtlemesı nıteliğındeki
"Gbost in the Machine • Makina-
daki Hayalefi bu hafta da ıska-
ladıkyine.
' 1980'lerin ûnlü FJm Sokağı
Kabusu Freddy Krueger'in seri-
ye dönûştürülmûş dehşetengiz
serûvenlerini noktalayan son
bölümün (Freddy'nin ölümü)
kadın yönetmenı RacheJ Tala-
lay'ın imzasını taşıyan ve seri ci-
nayetler işleyen bir caninin, çok
gelişkin bir bilgjsayarı da kötü
ruhunun etkisi altına alıp tüm şe-
hir elektrik devresinin ucsuz bu-
caksız kablolannda dolaşma öz-
gürlüğüne de kavuşarak devam
ettirdiği kötülükleri hikaye eden,
gözabcı bir süper teknolojik gös-
teri izienimi uyandıran "Makina-
daki Hayafct", özellikle bu tûrün
meraklısınca pek de burun kıv-
nlamayacak cinsten, beylık ge-
rilim kJiseleriyle donaülmış, gös-
terişli, etkileyici bir bilgisayar
oyunu ya da mantığın iplenmedi-
ği, çocuksu, şamataİı bir eglencel-
ik sayılabilir bir kaç kez seyretti-
ğimiz fragmanlanna bakıürsa.
Görsel ve özel efektlerle des-
tekli, "dehşetini stektrik prizferin-
den sacan" bu modern bilimkur-
ıskanç Babam", eskisinden bu
kadar kısa süre sonra, aynı konu
ve hemen hemen aynı kadroyla
re-make'i çevrilen biricik film olarak sinema
tarihine geçecektir sanırız (üstte).
Bu gece Star kanalında gösterilecek olan,
eskice Woody Allen yapıtı "Bir Yaz Gecesi
Komedisi" ilginç ve hoş bir fılmi, çok
önemsenmese de (yanda).
gusaJ geriüm fantezisi, bilgisayar
tutkunlanna da cazip gelebilir
aynca.
Providence
Sıcaktan ve dişe dokunur fılm-
sizlikten bu hafta sinemaya gide-
meyince, biz de ister istemez
küçük ekrandaki filmlere gözü-
müzû dıktik, mecburen, mecbu-
riyetten. Sayısı bizim sayabüdiği-
miz kadanyla 15'in ûstüne çıkan,
resmi ya da özel, irili-ufaku tele-
vizyon kanallanmız günde yak-
laşık, biz diyelim 35, siz deyin 45
dolaymda, yerli (yersiz) ve ya-
bana (daha doğrusu Amenkan
-Anglosakson-) film yiyip tüke-
ten bir canavara dönüştü bilindi-
ği gjbi, uzunca bir süredir. Genel-
de, çoğu program dolsun kabiün-
den yayımlanıp sık sık tekrarla-
nan fılmlerle sürdürülen tekviz-
yonculuğumuz, ekranda fılm sey-
retmenin de alkını çıkardı, çı-
kanyorgiderek.
Ne var ki abur cubur tüketime
dayanan bu film enflasyonunda,
ender de olsa kimi zaman ilginç,
hatta çarpKi filmlere de rast-
lanmıyor değil televizyonda. Ni-
tekim salı günü öğlen sulannda,
İMOM' Alain Resnais'nin 1977-
den kalma başyapıtı "Providoı-
ceia karşılaşmaz mıyım tesadü-
fen InterStar'ı açtığımda? Genel-
likle, azgın bezirganca rutumuyla
filmlere her seferinde yeni yeni,
çekici isimler bulup yakışü-
rmasıyla öteden beri sinemase-
verlerin tepkisini toplayan bu ka-
nalın "Kaderin Sesi" adıyla gös-
terdiği "Pro«dence" a deginme-
den yapamadım tabii ki.
Sinemamn bizim için en büyûk
ustalanndan Alain Resnais'nin,
tngiliz yazar David Mercer'in se-
naryosundan çektığı "Pro>ideıı-
ce-Kaderin Sesi", mület öğlen a-
cağında dısarda buhar olurken,
kendimize ait bir odanın püfür
pûfür estiren kuytuluğundâ, bir
kez daha keyifli seyirler sundu
bize Star ekranında. Filmde,
tanınmış yazar CL've Langham
(her zamanki gibi döktûren bir
'Sir' John Gielgud), 78 yaşırun eşi-
ğindekı gece, oturup tüm haya-
tmı, ailesini, anılannı ele alıp sa-
natla hayatın çaJaştığı ve çatıştığı
noktalan irdeleyeceği son ro-
manına girişıyor. özellikle,
kansıyla arası bozuk, nerdeyse
annesi yaşmdaki metresiyle dü-
şüp kalkan, babasını 'bakûnevine
kapatmak isteyen, sivri dilli, fazla
incelmiş bir aydın (bu rolü de tam
fonnundaki, harika bir Dirk Bo-
garde üstlenmiş) olan oğluyla sü-
rekli çatışan yaşb yazar, adeta
'Aldous Huxley ile Graham Gree-
ne'in kanşunı' bir entelektüeldi.
Kendi kendine bile itiraf edeme-
diği bazı gerçekierie yüz yüze ka-
lan, tüm aile bireylerini yargı-
layıp suçlarken, sonunda santk
sandalyesine oturtulan bir ba-
banın ve aynı zamanda feteğın
çemberinden geçmiş, artık hayat-
la ölüm arasmda salınırken iyice
hayallerine teslim olmuş, yaşlı bir
yazann iç dûnyasını sunuyordu
"Provideııce" özetle.
Kır evinde olup bitenler
Providence adlı, yan terkedıl-
miş bir kır evine gömülmüş, ger-
çeklerle hayal dünyası arasmda
gıdip gelen bu yaşlı yazann inti-
har etmiş olan kansı, öz ve üvey
çocuklan ve oğlunun kansıyla
(EBen Burstyn) süregelen ilişkileri
üstüne kurulu film, birbınnden
değışık planlarda gelişerek bir
dizi temayı acıp yayıyordu önü-
müze: Yaşlanmayla birlikte be-
denin çökmesıne karşın diriliğini
koruyan zıhnin, amacı ve an-
lamının araştınlmasıyla, yazann
sancılı yaratış sürecinin açıklanıp
irdelenmesi çabası, geçmişin
kurcalanıp anılann deşilmesı, vb
gibi. "ProvMence"da görülenler,
sadece bu ahı gıtmiş vahı kalmış
kır evinde olup bitenler değil,
aynı zamanda yazann tüm geç-
mışinden çıkagelen sayısız ya-
şanmış anın da yansımalanydı.
"Hiroşima Sevgflim"le, Yeni Dal-
ga'nın patladığı 1959'da, Fransız
sınemasına bomba gibi düşen
Alain Resnais'nin 1970'Li yıllar-
daki yeniden doğuşunu örnekle-
yen bu fılmin, değerine yakışır bir
saatte. yeterince duyurularak bir
kez daha yayımlanmasını dileye-
lim sinemaseverler adına. Görün-
tü-cercevelemeden görsel-işitsel
uyumuna, zaman-mekan-bellek
ağırlıklı. karmaşık, incelikli ko-
nulanndan usta işi, özgün üslu-
buna kadar, en azmdan"Hiroşi-
ma", "Geçen Yü Marienbad'da",
"Muriel" ya da "Sa\aş Bitti" gibi
filmleriyle çoktan modern sine-
mamn öncüsü ve ustası sayılan,
Sinemalarda gösterilen Tinto Brass'uı son fılmi Göz Zevki'ni doğrusu hiç merak etmedik.
az sayıdaki yaratıa yönetmenler-
den Alain Resnais'nin, "Acaba
oMuğumuzu zannetiğüniz kişi mi-
yiz, voksa başkalannın bize ilişkin
değeriendinnelerindeki kişi mi?"
sorusunu da ıçeren "Providence'-
'ı, kuşkusuz salı günümü zengin-
leştirdi, John Gielgud, Dirk Bo-
garde, David VVarner'ın o namlı
Ingıliz aktörlen geleneğini sürdü-
ren birinci sınıf oyunculuklan,
Miklos Rosza'nın müziğı ve Ri-
cardo Aronovitdı'in görüntüleri
eşliğinde.
Bir Yaz Gecesi Seks
Komedisi
Bu gece de Woody Ailen'in
Shakespeare, Jean Renoir ve Ing-
mar Bergman'a adadığı "A Mid-
summer Night's Sex Coroedy"-
sini, "Bir Yaz Gecesi Komedisi"
adıyla seyredeceğim bir kez daha,
yine Star ekranında. Bu 1982
yaptmı, eskice Woody Allen
yapıtı, tstanbul festivali ve son-
rasında, son çalışmalannı da sey-
retmek fırsatını bulduğumuz Ai-
len'in, öncelikle görmemiş olan
sinemaseverlere saük verebilece-
ğimiz, ilginç ve hoş bir fılmi, çok
önemsenmese de. 'Gözteri dı-
şarda, üc aydın' erkekle,
hüyalannuı melekleri" olan üç
kadını birarayagetiren veşairene
adıyla Ugi çeken "Bir Yaz Gecesi
Seks Komedisi", seksüel hayal
kjnklıklanna mısra düzüyor.
Manhattan-Yahudi mizahının
ağır bastığı, psikanilizli, yogun
bunalımb Woody Allen yapı-
tlanndan değil de, Ailen'in
Shakespeare'e. "Bir Yaz Gecesi
Gûlümseme4eri"ain yönetmeni
Bergman'a, "Kırda Kahvaltı"nın
yaratıcısı Renoir'a yöneldığı, Çe-
hov etkileri de içeren empresyo-
nist bir fılm. Yüzyıl başlannda,
kırlık mekanlarda geçen (Gor-
don Wilbs'in u
empresyonist"len
çağnştıran görüntülerine dikkat)
ve Avrupalı ustalara yapılan gön-
dermelerle doluşturulan "Bir Yaz
Gecesi Seks Komedisi", ruhsal bir
huzur ve mutluluk arayışımn,
köylük, kırlık yerde dahi şehirli-
bklerini unutamayan aydın kent-
lilerin ve cinseUik takıntılannın
fllmı. Piknik ya da ağaçlar arasın-
da yürüyüşler yapmak, temiz or-
man havasını solumak, doğanın
huzuruna erişmek vb. gibisinden
beklentilerle, haftasonu tatilini
geçirmek üzere New York dışına
çıkıp sevimli bir çiftük evine yol-
lanan üç çiftin öykılsünü anlatı-
yor üstat bu kez.
Dört dördük oyunctı kadrosu
Ev sahıbi çıft, boş zamanlannı
buluşlara ayıran, mucıthğınden
arta kalan vaktındeyse "soğuk-
ça" kansını yatağa atmaya uğra-
şan, borsaa Woody Allen'le. tatlı
ve utangaç kansı Mary Steenbur-
gen. Konuk çiftler de, kendinı be-
ğenmiş bibm adamı Jose Ferrer'-
le ruşanlısı Mia Farrow ve doktor
Tony Robertsia kafayı sekse
takmış hemşiresi JuMe Hagerry.
Zaman, 20. yüzyılm başlan.
Birbirlerinin seks hayatı hak-
kında umutsuzca mutsuz bu kah-
ramanlanmız, her zamanki gibi
iğneleyici zekasım. yergici
alayabğını, taşlama ve dokun-
durma yeteneklerini fora eden
yazar-yönetmen-oyuncu Allen'-
den kaynaklanan nice cinsel esp-
rinin. kimi zaman nesnesi, kimi
zaman da bızzat öznesi oluyor.
Steenburgen'in kuzeni, bencil en-
telektüel Ferrer, evleneceği. 'nenv
fomaniığa aday nişanlısı Far-
rovv'u bırakıp hemşire Hagerty'le
işi pişirirken, borsacı AUen'in en
iyidostuolan Roertsde. "müstak-
bd geiin" Farrow'a takılacakür...
Kısa planlarla, izlenimci çe-
• kimlerle pekiştirilnuş filmde,
Allen'e özgü bir entelektüel tav-
nnın hoşluk ve incebkleri de be-
lirgin. Oyuncu kadrosu da dört
dörtlük. Ekranda gecenin filmi
kuşkusuz "Bir Yaz Gecesi Seks
Komedisr.
YENİ BilŞfcâYANLAR:
Ünlü baskettmlcu ShaquiUe O'Neal
Kûltûr Seryisi - Yönetmenüğini VVilli-
am Friedkin'in yaptığı, başrollerini ünlü
basketbolcu Shaquük O'Neal, Nkk Nol-
te ve Mary McDonneö'ın paylaştığı
"Mavi Nokta" adlı fılm bugün Beyoğlu
Fitaş, Kadıköy Moda, AJtunizade Capi-
tol ve Etiler Parbament Club'de gösteri-
me girdi.
Filmde Nick Nolte'nin canlandırdığı
Pete Bell bir kolej basketbol takımının
antrenörü. Bell, Western University
Dolpbins'i iki kez şampiyon yapmıştır
ancak son yülarda Lakırru düşüşe geçmiş-
tir. Pete"nin kariyeri tehlikeye düşer; ta-
raftarlar, okul rnüdürü hep aleyhinde-
dir.
Antrenörlük yeteneklerine inancmı yi-
ürmeyen tek kişi kansıdır. Pete bir kumar
oynayarak içinde bulunduğu kötü du-
rumdan sıynlmaya karar verir. Magk
Johnson ya da Michael Jordon gibi yıldız
olma potansiyeli gördüğü yeteneldi ama-
törleri takıma alacaktır.
Pete, yeni oyuncu bulma amacıyla Ka-
b'forniya'dan Indiana ve New Orleaans'a
kadar bir yolculuk yapar. Keşfetü'ği spor-
cular, üniversiteye milyonlarca dolar ka-
zandıracak nitebktedir ama onlara para
teklıf etmek, okulun kurallanna göre bü-
yük bir suçtur. Yolculuğu beklenmedik
ikilemlerle sonuçlanan Pete. kesin ka-
zandıracak bütün yollann kurallara
aykın olduğu bir yanşta mücadele eder-
ken bulur kendini.
Yönetmen VVilliam Friedkin'i bu fılmi
yapmaya iten neden, basketbol sevgisi ve
en iyi oyunculara sahip olmak için büyük
okullar arasındaki çılgın yanşın farkında
olması: "Bu film, bir ajıtrenörün kazana-
bihnek için ne gibi fedakaıiıklar ve uz-
laşmalar yapması gerektiği konusuoda...
Baskılar, bugün on yıl öncekinden çok
daha fazla olduğu için sporcular için yapt-
lan mücadele daha da sert. Amatör spor
bugün öylesine yiiksek seviyelerde yapdı-
yor ki artık ticaret haline gefaniş."
Nick Nolte, film üzenne şunlan söylü-
yor: "Pete'in problemi kurallar dahiiinde
en iyi oyuncuları nasıl alacağı. Bu para >e
ikilemler labirentinde kisiliğini bozmadan
nasıl ilerleyeceği; oyuncularla arasındaki
gmeni nasıl konıyacağı. Ellerini para için
açmış bekkyen ailelerle nasd iüşki kura-
cağı... Bu film \alni7ca kazanmak ve kay-
betmekle değil, başan talepleri ve baskılar
karştsındaki çabayla da Ugili."
Çok sayıda basketbol yıldızı ve kolej
basketbol oyunculannın yer aldığı fılmin
en büyük kozlanndan biri de 2 roetre 13
santim boyundaki Shaquflle O'Neal kuş-
kusuz. Daha gecen yıl baskerbola baslayan
ve "Rookie Of The Year" (Y<lm Genç
Oyuncusu" seçilen O'Neal fılmdeki genç
yetenek rolü için oldukça uygun bir seçim
olmuş. Albüm olarak da yayınlanan fUmin
'soundrrack" müziğinde jimi Hendrix'ten
"AB Along The W atchover". John Lee
Hookerdan "Money", Creedence Oe-
arwater Revival'dan "Lookin Out My
Blackdoor", I Greenden "Let's Staay To-
gether" ve John MeUencamp'dan "Baby
Ptease Don't Go" yer alıyor.
Kolej basketbol takımının antrenörü rolünde Nick Nolte ve Mary McDonneD.
Halide Edip'in Mektuplan
Halide Edip Adıvar'ın Türkiye'de yayımlanmak ama-
cıyla yurtdışından gönderdiği yazı-mektupların ilk tarihi,
Nisan 1936 sonuna denk düşüyor. Güney Fransa'da, Sa-
int-Remy'den postalanmış. O sırada, romancımız bölge-
de tatilini geçirmekte. Yazıların yollandığı Yedigün der-
gisi, 167. sayıdan başlayarak, "HalideEdip'in Yedigün'-
ün yazı ailesi içine girdiğini" açıkhyor. Üst başlık olarak
"Saint-Remy'den Yedigün'e Mektuplar" seçilmiş. Ger-
çi, daha sonraki haftalarda, romancının başka yerlerden
de mektuplar gönderdiğinetanıkoluyoruz. Ama, ilkbağ-
lantı, beş-altı sayı süren bu mektupla gerçekleşmiş. Ta-
rih 20 mayıs.
Böylece, Adıvar ailesinden hiç olmazsa bir kişinin on
yıllık gönüllü suskunluğu bir noktada delinmiş oluyor.
Bu arada dergi, okurları için, "H. Edip'in devamlı yar-
dımını temin etmiş olmakla kendini bahtiyar saydığını"
açıklayan bir not yayımlıyor. Görünüşe bakılırsa, bu yar-
dımın kapsamı geniş. Mektup, gezi notları, söyle^i, öykü
ya da roman biçiminde olabileceği açıklamada yer alı-
yor.
Gerçekten, 1936 yılının Haziranı'nda başlayarak Yol-
palas Cinayeti'nin yayımlanacağjnı öğreniyoruz. Dergi,
Avrupa'da yazıldığını bildirdiği bu romanı "Türk edebi-
yatı için bir merhale" sayıyor. Birkaç sayı geçince, ayn
bir ek not: "Resam Münif Fehim, Yolpalas Cinayeti'nin
resimleri içinbütün benliğini verdi ve nefis tablolarmey-
dana getirdi."
İlk mektubunda, Halide Edip, Mlstral den (1904 Nobel
Edebiyat Ödüllü Fransız şairi) söz eder; Provence Böl-
gesi'nden derlediği gezı izlenim ve gözlemlerini aktarır.
Avignon'u, Tarascon'u anlatır. Baux Kalesi yıkıntılarını
gezerken, dinlenme saatlerinde nasıl Taranta Babu-
dan dizeler okuduğunu dile getirir. Nazım Hikmet'ı Rab-
lals'ye, onu da A. Daudetlnin çizdiği "Fransız Don Ki-
şof'u "Tarasconlu Tartarin'e bağlar. Değişik fırsatları
kullanarak sürekli kendi ülkesine göndermelerde bulun-
mayı, böylece yazısını zenginleştirmeyi dener. Yurtdışı
kopukluğurıu hafifletmeyi amaçlar.
Adıvar'ın bu mektubunun en önemli yanı, kuşkusuz,
yaklaşan Mayıs 1936 seçimleri öncesinde gezdiği böl-
gedeki Fransız seçmeninin nabzını tutması ve gerçeği
Türkiye'ye aktarması. Halide Edip konuştuğu işçilerin
düşünce ve eğilimlerini aktardıktan sonra, yazısını "Laf
bitti, haydi artık iş başına!" diyerek bitirir. Gerçekten, o
36 seçimleri kı, Fransa'da ilk kez, radikallar, sosyalistler
ve komünistlerden oluşan ünlü 'Halk Cephesi'ni iktidara
getirmişti.
Halide Edip, ikinci uzun mektubunu Ingiltere'den,
Stratford-on-Avon'dan yollamış. Shakespeare'in yur-
dundan. "Otuz beş yıldır bu adamı okuyorum" diye bir
not eklemiş mektubuna. Daha sonrakj mektubu Galler
ülkesinden (Aberangle). Ingiltere'nin en büyük kadın ce-
zaevinde gördüklerini yansıtıyor bu kez. Dört sayı sürü-
yor, Gal mektubu.
Bir yıl sonra, Mart 1937de, yine Yedigün'de, "Müsa-
habe" başlığı altında tek yapraklık düzenli ve birbirin-
den bağımsız yazılar yazmaya başlıyor. Kültürel etkin-
liklerle ilgili değerlendirmeler. Değişik düşüncelerden
yola çıkan değinme ve anlatılar.
Bu arada, "Müsahabe"\er "Arka Sokak'tan Görüş"e
dönüşüyor. Bu ikinci üst başlığın isim babası Sedat Si-
mavi. Ancak romancımız, yazdığı ön notta, kendisini Di-
vanyolu (servet ve kudret sahiplerini simgelemekte) ve
Orta Sokak'ta (burjuvazi ya da orta sınıfın temsilcisi) otu-
ranlardan dikkatle, bilinçle ayırıyor. Arka Sokak'ın dü-
şünce yapısını da "kendi hesabına muhakeme edip ka-
rar veren, bağımsız görüş sahibi olmak" biçiminde
tanımlıyor. Bir çeşit, B. Necatigil in EskiSokak şiiri gibi.
"Arka Pencere" yazıları 1937 ve 1938 yılları boyunca,
zaman zaman aralık bırakarak, ama çoğu kez düzenli
hep yayımlanıyor. Dahası, 1939 yılında bile, tefrika edi-
len "Tatarcık" romanıyla birlikte bu yazılar da dergide
yer almayı sürdürüyor.
Şimdi, zamanın ve kitaplıkların tozları altında kalmış
bu yazıların bir araya getirilerek kitaplaşmasını bekle-
mek, acaba aşırı bir istek sayılır mi? Çünkü, böylece
hem yakın tarihe ışık tutulmuş olacgk; hem de o buna-
lımlı çağın koşulları içinde değerli yazarımızın gerçek
yerini öğrenebileceğiz. O halde, Halide Edip'in yayımcı-
ları eliyle bu çabanın gerçekleşmesini isteme hakkımız
-birer okur kimliğiyle- olmalı. Sanırım, olacak da.
Çalıkuşu'nun bîletleri satışa
sunuldu
• Kültür Servisi - İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrolan'ran yaz
oyunu Çahkuşu müzdkali 19 ağustostan itibaren Harbiye
AçıkhavaTiyarosu'nda seyirciyle buluşacak. Reşat Nuri
Güntekin'in yazdığı, Necati Cumalı'run tiyatroya uyarladıgı
Çaükuşu'nu Hakan Alüner sahneye koyuyor. Müziklerini
Esin Engin'in yaptığı mûzikalde, yüze yakın sanatçı rol alıyor.
Tilbe Saran. Hazım Körmükçü, Rozet Hubeş, Nedret
Güvenç, Toron Karacaoğlu, Hikmet Körmükçü, Suna
Pekuysal, Feridun Karakaya. Zihni Göktay, Kamran Usluer,
Gül Akelli, Yalçın Boratap, Benıa Laçin, Serra Yılmaz,
Tomris İncer, Berrin Koper, KeremYılmazer,belli başlı rolleri
paylaşıyor. 19 ağustos cuma günü saat 21 .OO'de başlayıp,
ağustos sonuna kadar oynanacak olan Çabkuşu'nun biletleri
Şehir Tiyatrolan'mn tüm sahnelerinin gişelerinde ve Taksim
Vakkorama'da satıhyor.
Balet Volkan Ersoy'un başarısı
•ANKARA(AA)-TürkBaletVolkanErsoy,Bulgaristan'ın
Varna şehrinde yapılan "16. Uluslararası Varna 94 Bale
Yanşmasf'nda, dördüncülüğü elde etti. 15-30 temmuz tarihJeri
arasmda Bulgaristan'ın Varna şehrinde gerçekleştirilen
yanşmada. Türkiye'yi Hacettepe Üniversitesi Devlet
Konservatuvan Bale Anasanat Dalı öğrencisi Volkan Ersoy
temsiletti. 12ülkeden 175 sanatçının kaüldığı yanşmada
Ersoy, dördüncülüğü elde etti. Birincilik ve ikincüik ödülünün
verilmediği yanşmada, Ersoy'un başansı bale çevrelerince ilgi
uyandırdı. 17yaşındaki Volkan Ersoy, bu başansınm ardından
Japon sanatsever Masako Ohya'nın kendi adına düzenlediği ve
dünyaca ünlüjüri üyelerinin katılımıyla 25 Aralık 1994 ve 3
Ocak 1995 tarihJeri arasında gerçekleştirilecek olan "7.
Masako Ohya Japon Bale Yanşması"na davet edildi.
Amsterdam Bale Company'den, sanat hayatımn Hollanda'da
sürdürmesi için teklif aldığını belirten Volkan Ersoy, daha önce
de birçok ülkeden teklif aldığını kaydederek şimdilik
çahşmalanm Türkiye'de sürdüreceğini ifade etti. Ersoy, 1993
yılında Fransa'da yapılan bale yanşmasında da Türkiye'yi
temsil etmiş ve 200 dansçı arasında ilk beşe girmişti.
XI. Yunus Emre Resim Yapışması'na
pekor düzeyde katılım
• Kültür Servisi - Bu yıl katılma koşullan ile seçici kurul
oluşumunda değjşıklikler yapılarak XI.si düzenlenen Esbank
Yunus Emre Resım Yanşması, yurtiçi ve yurtdışından rekor
düzeyde katılımla gerçekleşti. Seçici kurul 1 Ağustos 1994
Pazartesi günü toplanarak 614 sanatçıya ait toplam 1836 eseri
titiz ve araüksız bir çalışmayla değerlendirdi. On elemede
seçilen eserlerin orijinalleri son değerlendirme için
sahiplerinden istenecek ve 75 milyon TL'lik 5 başan ödülü ile
sergilenmeye değer eserler belirlenecek. Başanlı olan eserler
öncelikle İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde olmak üzere
ülke capında bir dizi sergi ile sanatseverlerin beğenisine
sunuiacaktır.