03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4AYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1 AĞUSTOS1994 PAZARTESİ Türkiye Bilimler Akademisi "Bilim kavramr günümüz Türk eğitim sisteminde yeterince işletilmemektedir. Bu konunun ilk öğretimden başlayarak ele alınması ve genç beyinlerde, 'bilimsel düşünce' ve yaklaşımın yerleşmesini sağlama zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir. Frof. Dr. AYHAN O.ÇJ&DÂR Akademi Başkanı # # Ike ve uluslann gönenç, U mutluluk ve hatta ulusal savunmalan, bilimde ve teknolojide gerçekleş- tirdiği atılımlara bağlı- dır. Buatılımlann teme- linde ise kuşkusuz 'bi- •nud araşbnnalar' bulunur. Bilimsel araştırmalarda temel öğe, özel nitelik- lere sahip 'bilim adamı'dır. Bilim adam- hğı, özellikle Türkiye'de, özverili, uzun ve zahmetli yollardan geçerek gerçek- leşen, sabırlı ve sürekli çalışmaya yö- oelik bir yaşam biçimidir. Ülkemizde son on iki yılda yaşanan ve bilim çev- relerini de olumsuz etkileyen olaylar dikkate ahnırsa, 'Tûrkiye Bilimler Aka- dembi'nın geç de olsa Türk bilim ya- şamına kazandınlmış olması, bilim adamlan için sevındirici ve umutlandı- ncı olmuştur. Tûrkiye Bilimler Akademisi, kısa adıyla 'TÜBA', 13 Ağustos 1993 tarih ve 497 sayıh kanun hükmünde kararna- mcyle ve başbakana baglı olarak kuru- lan tûzel kişiliği almış bilimsel, yönet- sel ve mali özerkliğe sahip bir kuruluş- tur. Akademinin temel görevleri ve amaçlan kısaca şöyle özetlenebilir: - Türkiye'de tüm bilim alanlannda bilim adamlığını ve araştırmayı özen- dirmek, - Bilimde emeğe geçenleri onurian- dırmak, - Gençleri bilim ve araştırma alanla- nna yöneltmek, - Araştırmacılann toplumsal statüle- rinin yükseltilmesi ve korunmasına ça- lışmak, - Bilim ve araştırma ölçütlerini ulus- lararası düzeye çıkartmakta yardımcı olmak, - Bilimsel konularda öncelikleri sap- tamak ve tüm bilim alanlannda ülke yöneticilerine önerilerde bulunmak, - Bilimin öneminin ülke kamuoyun- ca benimsenme ve kabulünü sağlamak; bilim adamlığını özendirmek için ödül- ler vermek. Akademilerin çoğu dünyada yüzyıl- lar öncesinde kurulmuş, genellikle, 'bi- lim' ya da 'bilim ve sanat akademile- ri'ya da özel konulu, örneğin 'eği- tim'(Education) ve 'mühendislik' (En- gineerling) ya da 'bölgesel' akademiler biçiminde adlandınlmışlardır. Yeni ye- ni, tıp alanında özel hastalıklann da akademileri kurulmaktadır. Hemenbü- tün ülkelerde 'danışmanlıkgörevi' aka- demilerin en önemlı işlevidir. Böylesi- ne 'danışmanhk' görevinin gerçekleş- mesi, akademilerin belli yapısal özel- liklere kavuşturulmasıyla olanak kaza- nır. Kısaca özetlenirse: - Akademilerin yararlanılabilen bil- gi ve deneyim birikımine sahip olması, - Akademi üyelerinin tarafsızlığını her koşulda koruyabilmesi, görevleri- nin yerine getirilmesinde siyasal, eko- nomik ve mesleksel çıkar gruplannın etkisinden uzak tutulması, - Akademi üyelerinin, çalışmalann- da yalnızca 'bflimseUiği' temel almala- n gibi özellikler önem taşımaktadır. Kuruluş aşaması: Türkiye Bilimler Akademisi, TÜBİTAK tarafından öne- rilen ve Başbakanlık tarafından atanan on kurucu üye ile kuruluş çahşmalan- na başlamış, ilk on kurucu üye, yasa hükümleri gereğince, ikinci on asli aka- demi üyesini seçmiştir. Söz konusu 20 üye, akademinin genel kurulunu oluş- turmuş, bu genel kurul, bir yönetim ya da yürütme kunılu gibi görev yapacak olan 'akademi konseyi'üyelerini ve 'akademi başkanını' seçmiştir. Akade- mi konseyinin 7 Ocak 1994 günü yap- tığı ilk toplantı ile akademi, fiilen ça- lışmalanna başlamıştır. TÜBA'nın kısa dönem etkinlikleri: Akademi konseyi, çalışmalannın önemli bir bölümünü akademiye yeni üyeler kazandırmaya ayırmıştır. Son derece titiz ölçütler temel alınarak, uzun süreli ve sıkhkla yapılan toplan- tılar sonucunda, ilk 20 üyeye ek olarak akademi konseyinin önerisi ve akade- mi genel kurulunun karan ile toplam 86 üye daha seçilmiştir. Akademi üyeleri- nin, 9'u şeref üyesi, 31 *i asli üye ve 16'sı asosiye üyedir. Toplam asli üye sayısı, yasada belirlendiği gibi T.C. uy- ruklu kadrolu profesör sayısının %2'si kadar olabilmekte ve halen üye seçimi devam etmektedir. Türkiye Bilimler Akademisi, 21-23 Mart 1994'te Paris'te yapılan 'Tüm Av- rupa Ülkeleri Akademileri' (ALLEA) toplantısına çağnlmış, başkan ve baş- kan yardımcısı düzeyinde katılınmış- tır. Anılan toplantıda, Fransız Bilimler Akademisi'nin önerisiyle, Fransız ve Türk Akademileri arasında, doktora üs- tü düzeyde ve tüm bilimsel alanlan kap- sayan bilimsel işbirliği protokolü imza- lanmıştır. Aynca dünyadaki değişik akademi- lerle yazışma ve etkileşim başlatılrruş- tır. Yeni olarak Bulgaristan Bilimler Akademisi'nin 125. kuruluş yıldönü- müne davet edilmiş ve bilimsel bir bil- diri ile katılma karan almıştır. tlk bilimsel etJdnlik: TÜBA'nın ilk bilimsel etkınlıği, "Dünyada ve Türki- ye'de Bilim, Etik ve Ctüversite" konu- sunda olmuştur. Bilim ve etik ilişkisi as- lında dünya bilim çevrelerinin günde- minde olan önemli bir konudur. Ülke- mizde bilimsel çalışmalann büyük ço- ğunluğu, üniversitelerde yapıldığı için, böyle bir toplantıda 'bilim ve üniversi- te' ilişkisini de gündeme getirmek ka- çınılmazdı. Öte yandan ülkemizde, bilim adamı- nın etik ve toplumsal sorumluluğu ye- terince işlenmemiş bir konudur. Araş- tırmalannın konusu isterdoğa-canlı, is- terse sosyal sistemler olsun, bilim ada- mı, çalışmalan süresince, özel eleştiri- den kaçınmamalı, yansız kalabilmeli ve sorumluluğu çalışma alanının ya da laboratuvannın kapısında son bulma- malıdır. Araştıncı, bilimsel çalışmala- nnın ahlaki (moral) ve sosyal boyutla- nnın tartışılmasına etkin olarak katıla- bilmeli, bilimsel üriinlerin kötüye kul- lanılmasında da sorumluluk alabilme- lidir. Akademinin düzenlediği bu ilk toplantıda, Türk bilim dünyasımn bazı seçkin mensuplannın katılımı ile 'Bi- tim, etik ve üniversite'konusunda üst dü- zeyde bir tartışma gerçekleştirilmiştir. Kanımızca, akademilerin temel işlevle- rinden birisi de böyle forumlarda, bi- limsel nitelikli, değişik konulann işlen- mesi ve topluma yayılmasıdır. Üzülerek belirtmek gerekir ki, halen Türk toplumunun gündeminde, bilim, öncelikli bir konumda değildir. Günde- mi sürekli olarak siyasal, sportif ve tra- jik olaylar doldurmaktadır. Burada top- lumun eğitim düzeyi kadar, medyanın sorumluluğu ya da deyim yerindeyse, 'jorumsuzluğu' söz konusudur. Oysa. 2000'li yıllarda ülke ve insanlann ya- şamında, bilimsel düşünce ve etkinlik- lerin bugünkünden daha fazla belirle- yici olacağı açıktır. Aynca 'bilim kavramı' günümüz Türk eğitim sisteminde yeterince işle- tilmemektedir. Bu konunun ilk öğre- timden başlayarak ele alınması ve genç beyinlerde, 'bilimsel düşünce' ve yak- laşımın yerieşmesini sağlama zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir. Kaldı ki, üniversitelerimizde bile, bi- limsel araştırmanın önemi ve yöntem- leri yeterince tartışılmamakta ve toplu- mumuza, son yıllarda alt-üst olan değer yargılan nedeniyle gençlerin önüne 'bt- lim,çahşkanlık,erdemlilik'gibi idealler konulamamaktadır. Dolayısıyla eğitim sistemimizde hem de çok ivedi olarak, bilimsel düşünceyi ve nesnelliği (ob- jektiviteyi) esas alacak değişiklikleri gerçekleştirmek zorunluluğu vardır. Bu konuda, TÜBA, Milli Eğitim Bakan- hğı (MEB) ve TÜBÎTAK ile üniver- sitelerin sıkı bir işbirliği yapması ve eş- güdüm içinde bulunmalan gereksinimi de açıktır Nitekim akademinin düzen- leyeceği ikinci bilimsel toplantının konusu, akademi konseyince 'bilim- eğitim' olarak saptanmış olup, son- bahardagerçekleştirilecektir. TÛBAve TÜBİTAK başkanlan bu konuda önerilerini MEB'ye yakm geçmişte sunmuşlardır. Bilim ve teknolojideki baş dön- dürücü ilerlemeler, geniş ölçüde top- lumlan da etkilemekte ve ülkeler yakın zamana kadar, 'azgelişmiş' ya da 'geliş- mekte' ve 'gelişmiş' diye sınıflandınhr- ken, bugün 'bilgi toplumıma' ulaşmış ya da ulaşamamış gibi iki temel grup içinde düşünülmektedir. Akademi, bilimi ön planda tutarak daha üst düzeylere götürmede katkısı olabilecek toplantı ve başka etkinlik- lere (aktivitelere) devam edecektir. Atatürk'ün çok iyi bilinen ve giderek daha anlam kazanan özdeyişini çalış- malannın temel yol göstericisi olarak alacaktır: "Dünyada her şey için, medeniyet k-in, hayat için, başan için, en hakiki müşrit Uimdir, fendir. tlim ve fenin dışında yol gösterici aramak gaf- lettir, cahilliktir, dalalettir. Ancak, bilim ve fennin vaşadığımu her dakikadaki aşamalanm, gelişmelerini anlamak ve ilerleyişini zaman içinde izlemek gereldr." ARADABIR Av. TURGUT İNAL İHD Onur Kurulu Bşk. Telsiz Dipçikli Demokrasi! Demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkede, Türkiye'deki kadar, hukuk ve siyaset alanında toplumsal çarpıklıkla- nn olmadığı kesindir. öylesine ki, hukukçarpıklıklarımı- zı bilgisayarlara programlasak, bunları bilgisayarların almayacağına, ekranlarının çatlayacağına inanıyorum. Böyle düşünceler içerisinde, bu yazıma başlamaktan hiç de mutlu değilim. ^ÜfKemiz bugün iki ana sorunla karşı karşıyadır: llkini ekonomik sorunlar oluştururken, ikincisi, aynı oranda ülke gündeminde bulunan demokratikleşme paketidir. Meclis'e sevkedilen 62 yasa tasarısı bir yasalaşırsa, de- mokrasimizin birçok rahatsızlıklarından kurtulacağı kuşkusuzdur. Bu tasarıların birçoğu, yargının süratlen- dirilmesinde, basitleştirilmesinde, güvencesinde, ihti- lafların çözümünde çağdaş hükümler getirmektedir. Yargı yükünü hafifletmekte, yargıyı hantallıktan ve iş yı- ğınından kurtarmaktadır. "Demokratikleşme ve yeniden yapılanma"y\ içeren yasatasanlarının her biri demokrasimizi, rejimimizi bo- zan, hakları ve özgürlükleri kısıtlayan yasaları kaldır- maktadır. Mevcut yasalar, 12 Eylül paşalarının yasaları- dır. Geçen aylarda Sayın Cumhurbaşkanı, "anayasal va- tandaşlık"diyebirtabiri piyasayasürmüştür. Hukuklite- ratüründe "anayasal vatandaşlık" diye bir tabire ilk kez rastlıyorum. Her ülkenin vatandaşı, kendi devletinin adıyla anılır. Anayasal vatandaşlık yeni sorunlar ve aç- mazlar yaratacağı gibi, ülke bütünlüğünü, yurttaş birliği- ni ağır tehlikelerle karşı karşıya getirir. Şunu iyice belle- yelim: Devtet, yurttaş ile uğraşmaktadır. Ülkede görülen davaların, ihtilafların, düşmanlıkların baş nedeni devlet- tir. Ülkemizde aslolan yurttaş değil, devlet olmuştur da ondan! Her şey devlet ekseni üzerine oturtulmuştur. Ül- kemizi sorunlar yumağına çeviren, devlettir. Devlet, yurttaşıyla karşı karşıyadır adeta; sanki yurtta- şın karşısında hasımdır. Sanki, yurttaşın boşluğunu bek- liyormuş gibi, tetikte durur. Yurttaş gözünde ise devlet tekin yer değildir. Çok basit bir örnek vereyim: Ahçılar ve Lokantacılar Odası, komşu Midilli Adası'ndan bir ahçı çağırarak, Yunan mezelerinin nasıl yapıldığını, Türkiye'- nin herhangi bir şehrinde konferans vererek anlatması- nı istese, bunun için üç bakanın bir araya gelerek izin vermesi gerekecektir. Bu ülkenin halkına bu kadar güvensizlik olmaz! Bırakın Türk halkına karşı devletin takındığı tavrı; bu ülkede, Büyük Millet Meclisi'nin bir temsilcisi, Ankara'- nın göbeğinde polislerce yumruk, cop, telsiz dipçiği ile dövülmüş, bunun karşısında ne Meclis ne hükümet aya- ğa kalkmıştır. Böyle olaylarda o ilin emniyet müdürü, valisi, sorumlu bakanlığın müsteşarı açığa alınsa, içiş, leri Bakanı istifa ettirilse böylesine demokrasi ayıpları Türkiye'de sürüp gidemez. MArkası 17. Sayfada TARTIŞMA 'Sol elim, acemi elim, zavallı elim!..' T> üngece sarhoş I oldum da/ Yineseni andım/Sol elim, acemi elim, zavallı elim/ Orhan Veli bu dizeleri yazalı kırk yıl oldu. Bu günleri, daha o zamandan gördü de mi yazdı acaba? Türkiye'de sol bu kadar acınası ve zavallı duruma hiç düşmediçünkü. Eskiden olsaydı sol liderler (eskiden bu kadar liderlik hastalığı da yoktu) Türk solunun bu durumundan kendilerini sonımlu tutarlar, utançlanndan sokağa bile çıkamazlardı. Bugün ise şeriatçı parünin zaferle çıktığı seçımlerde, cumhunyetin kurucusu, Atatürk'ün partisi CHP'nin ov\mu vüzde 4"e düşürenler. hiç mı hiç üzülmedikleri gibi bunu bir başan gibi gösteriyor. bundan onur bile duyduklanru söyleyebiliyorlar. Bozuhnanın ve çürümenin derecesini düşünebiliyor nrusunuz? Pişkinlik bu kadar olur. 'Refah'ın kazandığı başan az bile. bunlan görüpyaşadıkça!.. Türkiye, ortaçağ karanhğına doğru yokuş aşağı yuvarlanırken Ecevit'tekı gamsızhğa bakm! Sanki daha on tane Türkiye varmış gibi parmağını bile oynatmıyor. En az bir şeriatçı kadar kendi inancının tutsağı olmuş, ülkesinin kendisine en çok ihtıyacı olduğu günlerde bile. her türlü ışbirliğinin 'görüşülmesi'nı dahi kabul etmı>or. O>uncağını başkalanyla paylaşma>an çocuk gibi, 'Kimse karışmasın, Türkiye 1 yi ben tek başıma kurtarırım' diyor. 'Süpermencilik* oynuyor. Toplumsal mücadelede süpermenlere yer olmadığını düşünemnor. 'Onu Ece\it \ apan'ın 'halkın birleşik gücü' olduğunu, inadından gÖremiyor. 'BencilÛk ve kişisel hırs'. eski Özelleştinneye kâhyalık 1 1 Mayıs 1994 günü yürürlüğe gjren (kısa adıyla) OzeUeştirme Yasası Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. Kamuya yansıyan bilgilere göre mahkeme. iptal nedeni olarak anayasa hükümleri karşısında, yasama organının bu genişlikte bir yetki devrine "mezun olmadığı" gerekçesine dayanıyor. Karardan hoşnut kalmayan çevrelerle onlann medyadaki şak şakçılan hemen homurdanmaya ve yüksek mahkemeye ve Sayın Soysal'a dil uzatmaya başladılar. Hazin ve ibret verici bir saldın: Oluk oluk para gelecekken, mahkeme, bu karanyla kaynağı ükayıvermiş ve böylece, bu yasa ile gerçekleşmesi öngörülen amaçlann gerçekleşmesine de engel olmuş! Kamuyu yanıltmak ve yönlendırmek için ileri sürülen bu savlann ne kadar çürük ve gülünç şeyler olduğunu anlamak için, iptal edilen yasanın "amaç maddesine" bakmak yeter sanınm. Maddedeki anlaüma göre yasanın uygulanmasıyla özetle, "rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi güçlenecek", yükseltilecek(!)" ve "sermaye piyasası geliştirilecek"miş. Bunlarla kamu mallannın özel ellere haraç-mezat devn arasında bırilişki kurabilmek için, herhalde dâhi olmak gerek. Her şey bir yana bizdeki özelleştirme sonınunu sosyalist bloktaki çözülmeden sonraki işlemlerle karşılaştıran akh evvellere şunu sormak lazım: Türkiye'de Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde özel kesim ve serbest piyasa yok mu idi? Yoktu da, Koçlar, Sabancılar, Eczacıbaşılar vb, birdenbire sosyalist ekonominin içine gökten zembille mi indiler? Var idi ise, özel kesim (ya da kendi taktıklan adla "hürr teşebbüs") şimdiye kadar niçin serbest piyasa ekonomisini güçlendirmeye, ekonomide verimliliği !) çalışmadı? Kendilerine devletten onca kredi, teş\ik sağlanmasına karşın, bu işleri yapmak için özelleştinneye geçilmesini mi beklediler? Yasada öngörüler başka bir hedef de "kamu kesiminin finansman ihtiy acının azaltılması" olarak tanımlanıyor. Bunun örtülü anlamı "hükümete geür sağlamak." Aslında işin özü de bu: Kamunun mallan ve büyük özverilerle ve yıllann birikimi ile oluşmuş kamu işletmeleri haraç-mezat ucuz fıyatla birtakım açıkgözlere devredilerek, gelen parayla bütçe açıklan kapatılacak. Bu işin başına soyunmuş "kâhya"lardan biri. Mahmutpaşaçığırtkanı gibi müstakbel ahcılara davet de çıkanyor: "Abcı olursanız size GENEL MÜDÜR SEKRETERİ • Ingilizce bilen (okur-yazar) • Yoğun iş temposuna ayak uydurabilecek • Prezantabl bayan sekreter Başvuruların 260 59 58 no'lu telefondan şahsen yapılması ricaoHjnur. solculan (ıstısnalar ne kadar az!) nasıl daçürütmüş. İnsanlar neredeyse solculuktan utanır duruma ğelıyor. 'Ecevit inadı' daha nice sol inatlarla birleşerek ülkemıze ve halkımıza 'ateşi ve ihaneti' yaşatıyor. 'Refah'ın zaferi diye bir şey > ok aslında. Solun intihan ve ülke gelecegı>le birlikte kendi geleceğını de yok eünesıdir gerçek olan. "Sol elim, acemi elim, zavallı elim' dıven ozanın dizelerine, yaşadığımız günler, acı gerçeğin taş gibi katı acımasızlığıyla bir sözcük daha ekliyor: '..aptal elim!' Ferhat Özen/ İstanbul yardımcı olmaya hazınz" diyor. (Ne demek ıstıyor: acaba "insider" hizmeti mi verecek 0 ) Sonra hızıru alamayıp yabana yatınmcılara da "yüzde yüz özelleştirme güvencesi 1 " veriyor. Adeta "Gelin alın baylar, topatan tüccar malı bunlar, garantilidir" diyor. Şimdi hiçbir sıyası sıfatı olmayan bu baya sormak gerek: Sen kim oluyorsun da Türkiye Cumhuriyeti adına böyle boyunu kat kat aşan garantiler vermeye cüret ediyorsun? Sana bu yetİciyi kim verdi? Devlet adına yapılan bu tür beyanlan, özel kesimde mal satmak için patronlannın icazetiyle aülan reklam şamatalan ile aynı şey mi sanıy orsun? Ve son bir hatırlatma: Bundan onbeş yirmi > ıl önce, İran Şahı Batı'daki gazete ve dergilere ilanlar koydurarak, İran'da yatınm yapacak yabancılara bu türden bol bol güvenceler verirdi. Şimdi yabanalar. kudretli Şah'mki bile sökmezken, sırf bu özelleştirme kâhyasının garantisine güvenip özelleştirilen KİT'leri kapmak için sıraya girecekler. öyle mı? Bu akla ne demeli bilmem ki? Aydın Aybay PENCERE Solun Hayat Memat 1978 yılında kurulan Ecevit hükümetinde, Sayın Şera- fettinElçldebakandı. Birgünaçıkladı: "Ben Kürdüm.." Kızılca kıyamet koptu; gazeteler Elçi'nin sözlerini manşet yaptılar; saldırılar başladı; ortam kaynaşıp dur- du; bu serüvende Elçi'ye mapusane yollan göründü. • O günden bu güne çok şey değişti. Değişim evrenin yasasıdır, istesek de istemesek de herşey değişecek... Bugün medya, dış politika açısından Hlkmet Çetln in Kürtlüğünü, Türkiye için olumlu sayıyor... Gerçi bu yaklaşım yanlıştır; bir insanın kökeniyle uğ- raşmak, az çok ilkelliği vurgular; Anadolu'nun etnik to- pografyası güzelim bir tarihsel mozaik oluşturduğun- dan, zaten kimin nereden geldiği ve birkaç kuşak geçmişte hangi soya bağlandığı da pek belli değildir; ama Elçi'den Çetin'e değin yaşanan toplumsal değişim bir gerçeği vurguluyor; dün bize ters gelen bir olgu, bu- gün olumlu sayılıyor; bugün içimize sindiremediğimiz nice gerçek, yarın doğal yaşamın bir parçası sayılacak... Değişim olmasa insan, uygarlığa yönelik yürüyüşünü gerçekleştirebilir miydi?.. • SHP, adı üstünde 'Sosyal Demokrat Halkçı Pa/t/'diye anılan birörgüt... Çokeleştirilir... Hele Neo Osmanlı, dönek liboş, Kürtçü ve şeriatçı takı- mıalıpalıp verirler... Nelersöylerler: ' Solculuğu altı ok sanan bu parti, Kemalizme bağlıdır; milliyetçilikle sosyal demokratlığı birbirine kanştınr, devletçidir, KİT'çidir; oysa bunlar dlnozorluktur; bu parti Atatürkçüdür; hiç Atatürkçü sosyal demokratolur mu?.." Çokgüzel... Peki, HEP'çi, DEP'çi, HADEP'çi ve bilmem neci Güney- doğulu milletvekillerini kanatları altına alarak Kürtçüleri parlamento çatısı altına sokan parti hangisi?.. SHP değil mi?.. KİT'leri haraç mezat satmak için yetki yasası çıkarıp karamamelerle bu işin uygulamasını yürütmek amacıy- la girişime geçen hükümetin ortağı kim?.. SHP değil mi?.. Gerçek şu: SHP ne yaparsa yapsın, 68 kurasından dö- nek takımına yaranamaz, holding yazarlarının gözüne giremez, yolunu yordamını şaşırır Yalnız SHP değil, DSP ile CHP de sabah akşam oturup kalkıp Atatürk'e sövseler, solun döneklerine yine az ge- lir. # Solun kimliği, sağda aranmaz. Solun ulusallığı, evrenselliğinin içeriğindeki kimliği- dir; solun Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişine bağlılığı, bir ağaç gibi köklerini tarihine dayamak gereğinden olu- şuyor; solun Atatürk'le özdeşleşmesi bir halkın varolu- şunu simgeliyor; solun devletçiliği, özel sermayeden yoksun bir tarım ülkesinde sanayileşmenin temellerini atmak zorunda kalmasından kaynaklanıyor; solun ser- maye karşısındaki bağımsızlığı, emek ağırlıklı örgütün bir başka biçimde yaşamasının olanaksızlığından geli- yor; solun laikliği, sosyalizmin de yeryüzünde Aydın- /anma'devriminden türemesine bağlanıyor. Ama Türkiye'de bütün bu çarpıcı hayat memat koşul- larının dışında bir sol oluşabilir mi?.. Oluşamıyor... Atatürk düşmanı Marksist döneklerin ideolojik kıla- vuzluğunda bir sol parti oluşamaz. DALYAN'da TATIL KÖYCEYİZ GÖLÜ-EGE DENİZİ-KAPLUMBAĞA PLAJI 12 KM TABİİ KANAL - TERMAL - KUŞ CENNETİ EKOLOJİK GÜZELLİKLER-TARİH HAVUZ-ÇOCUK OYUN PARKI-SPOR AKTIVITELERI KALORİFERLİ. KLİMALI, BALKONLU LÜKS ODALAR AÇIK BÜFE KAHVALTI VE AKŞAM YEMEĞİ DALYAN 252-2842136 İZMİR: 232-4223864 ÜŞÜYEN SICAK DÜŞLERİM AÜ F. BİLİR Düşle gerçeğin, doğayla insanın bütünleştiği şiirsel öyküler... Kitap satan bütün kitapçılarda ... e Yavuılan Klodfarer Cad. Heüşim Han No: 7 34400 Cigıloğlu - İSTANBUL Tel: 518 54 42 Fax*638 11 12 SATILIK Sahibinden Kadıköy'de 165 m 2 3+1 Süper Lüks Daire (0216)3461847 ALAADDIN HOTEL İncckum Alaaddın Hotcl. Türkıyc"nin \eşil lurizm beldesi Antalya"nın Alanya ilçesi Avsallar ka^ıbasında Akdeni/"in berrak kıyılannda hu/ur. spor. cğlcncc dolu bir orlama sahıplir. Anialya Ha\aalanf na 98 km. uzaklıkia olan İncckum Alaaddin Hotel 232 oda. 500 yautk kapasilclidir. Yılın 300gününün güncşli gcçtiği vcdcnizsczonıınun H ay sürdüğü Akdcnızın bu şırın yörcsındckı otclımı- zın odaları ile tüm kapalı alanlan mcrkczı ısıtma. soğutma vc havalandırma sistemi ile donatılmıştır. ö/je) banyolu odalarımız oiomatik tclctbn. 4 kanal müzik yayını. uydu yayın TV sıstcmi ile olelimiz tatılde c\ inızi aratmayacaktır. Incekum Alaaddin Hotel'de aynca açık \e kapalı barlar. sauna. kondisyon mcrkczi. dısco. 2yüzmchavuzu. ö/.el plaj alanı, iskelc. su sporlan merkczı. tcnıs kortu bulunmaktadır. Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran. alakart restoran. pasta salo- nu, televızyon salonu, oyun odası. alışveriş mağazalan, ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sun- maktadır. İncekum Alaaddin Hotel"ın mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemekleri- nin lezzetini sizlerc bir kez daha taUıracaktır. Rezervasyoniçın:(0242)5l7 14 91 (6 hat) İncekum-ALANYA ••*•
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle