Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4AYFA CUMHURİYET
OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
1 AĞUSTOS1994 PAZARTESİ
Türkiye Bilimler Akademisi
"Bilim kavramr günümüz Türk eğitim sisteminde yeterince
işletilmemektedir. Bu konunun ilk öğretimden başlayarak ele
alınması ve genç beyinlerde, 'bilimsel düşünce' ve yaklaşımın
yerleşmesini sağlama zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir.
Frof. Dr. AYHAN O.ÇJ&DÂR Akademi Başkanı
# # Ike ve uluslann gönenç,
U
mutluluk ve hatta ulusal
savunmalan, bilimde ve
teknolojide gerçekleş-
tirdiği atılımlara bağlı-
dır. Buatılımlann teme-
linde ise kuşkusuz 'bi-
•nud araşbnnalar' bulunur. Bilimsel
araştırmalarda temel öğe, özel nitelik-
lere sahip 'bilim adamı'dır. Bilim adam-
hğı, özellikle Türkiye'de, özverili, uzun
ve zahmetli yollardan geçerek gerçek-
leşen, sabırlı ve sürekli çalışmaya yö-
oelik bir yaşam biçimidir. Ülkemizde
son on iki yılda yaşanan ve bilim çev-
relerini de olumsuz etkileyen olaylar
dikkate ahnırsa, 'Tûrkiye Bilimler Aka-
dembi'nın geç de olsa Türk bilim ya-
şamına kazandınlmış olması, bilim
adamlan için sevındirici ve umutlandı-
ncı olmuştur.
Tûrkiye Bilimler Akademisi, kısa
adıyla 'TÜBA', 13 Ağustos 1993 tarih
ve 497 sayıh kanun hükmünde kararna-
mcyle ve başbakana baglı olarak kuru-
lan tûzel kişiliği almış bilimsel, yönet-
sel ve mali özerkliğe sahip bir kuruluş-
tur. Akademinin temel görevleri ve
amaçlan kısaca şöyle özetlenebilir:
- Türkiye'de tüm bilim alanlannda
bilim adamlığını ve araştırmayı özen-
dirmek,
- Bilimde emeğe geçenleri onurian-
dırmak,
- Gençleri bilim ve araştırma alanla-
nna yöneltmek,
- Araştırmacılann toplumsal statüle-
rinin yükseltilmesi ve korunmasına ça-
lışmak,
- Bilim ve araştırma ölçütlerini ulus-
lararası düzeye çıkartmakta yardımcı
olmak,
- Bilimsel konularda öncelikleri sap-
tamak ve tüm bilim alanlannda ülke
yöneticilerine önerilerde bulunmak,
- Bilimin öneminin ülke kamuoyun-
ca benimsenme ve kabulünü sağlamak;
bilim adamlığını özendirmek için ödül-
ler vermek.
Akademilerin çoğu dünyada yüzyıl-
lar öncesinde kurulmuş, genellikle, 'bi-
lim' ya da 'bilim ve sanat akademile-
ri'ya da özel konulu, örneğin 'eği-
tim'(Education) ve 'mühendislik' (En-
gineerling) ya da 'bölgesel' akademiler
biçiminde adlandınlmışlardır. Yeni ye-
ni, tıp alanında özel hastalıklann da
akademileri kurulmaktadır. Hemenbü-
tün ülkelerde 'danışmanlıkgörevi' aka-
demilerin en önemlı işlevidir. Böylesi-
ne 'danışmanhk' görevinin gerçekleş-
mesi, akademilerin belli yapısal özel-
liklere kavuşturulmasıyla olanak kaza-
nır. Kısaca özetlenirse:
- Akademilerin yararlanılabilen bil-
gi ve deneyim birikımine sahip olması,
- Akademi üyelerinin tarafsızlığını
her koşulda koruyabilmesi, görevleri-
nin yerine getirilmesinde siyasal, eko-
nomik ve mesleksel çıkar gruplannın
etkisinden uzak tutulması,
- Akademi üyelerinin, çalışmalann-
da yalnızca 'bflimseUiği' temel almala-
n gibi özellikler önem taşımaktadır.
Kuruluş aşaması: Türkiye Bilimler
Akademisi, TÜBİTAK tarafından öne-
rilen ve Başbakanlık tarafından atanan
on kurucu üye ile kuruluş çahşmalan-
na başlamış, ilk on kurucu üye, yasa
hükümleri gereğince, ikinci on asli aka-
demi üyesini seçmiştir. Söz konusu 20
üye, akademinin genel kurulunu oluş-
turmuş, bu genel kurul, bir yönetim ya
da yürütme kunılu gibi görev yapacak
olan 'akademi konseyi'üyelerini ve
'akademi başkanını' seçmiştir. Akade-
mi konseyinin 7 Ocak 1994 günü yap-
tığı ilk toplantı ile akademi, fiilen ça-
lışmalanna başlamıştır.
TÜBA'nın kısa dönem etkinlikleri:
Akademi konseyi, çalışmalannın
önemli bir bölümünü akademiye yeni
üyeler kazandırmaya ayırmıştır. Son
derece titiz ölçütler temel alınarak,
uzun süreli ve sıkhkla yapılan toplan-
tılar sonucunda, ilk 20 üyeye ek olarak
akademi konseyinin önerisi ve akade-
mi genel kurulunun karan ile toplam 86
üye daha seçilmiştir. Akademi üyeleri-
nin, 9'u şeref üyesi, 31 *i asli üye ve
16'sı asosiye üyedir. Toplam asli üye
sayısı, yasada belirlendiği gibi T.C. uy-
ruklu kadrolu profesör sayısının %2'si
kadar olabilmekte ve halen üye seçimi
devam etmektedir.
Türkiye Bilimler Akademisi, 21-23
Mart 1994'te Paris'te yapılan 'Tüm Av-
rupa Ülkeleri Akademileri' (ALLEA)
toplantısına çağnlmış, başkan ve baş-
kan yardımcısı düzeyinde katılınmış-
tır. Anılan toplantıda, Fransız Bilimler
Akademisi'nin önerisiyle, Fransız ve
Türk Akademileri arasında, doktora üs-
tü düzeyde ve tüm bilimsel alanlan kap-
sayan bilimsel işbirliği protokolü imza-
lanmıştır.
Aynca dünyadaki değişik akademi-
lerle yazışma ve etkileşim başlatılrruş-
tır. Yeni olarak Bulgaristan Bilimler
Akademisi'nin 125. kuruluş yıldönü-
müne davet edilmiş ve bilimsel bir bil-
diri ile katılma karan almıştır.
tlk bilimsel etJdnlik: TÜBA'nın ilk
bilimsel etkınlıği, "Dünyada ve Türki-
ye'de Bilim, Etik ve Ctüversite" konu-
sunda olmuştur. Bilim ve etik ilişkisi as-
lında dünya bilim çevrelerinin günde-
minde olan önemli bir konudur. Ülke-
mizde bilimsel çalışmalann büyük ço-
ğunluğu, üniversitelerde yapıldığı için,
böyle bir toplantıda 'bilim ve üniversi-
te' ilişkisini de gündeme getirmek ka-
çınılmazdı.
Öte yandan ülkemizde, bilim adamı-
nın etik ve toplumsal sorumluluğu ye-
terince işlenmemiş bir konudur. Araş-
tırmalannın konusu isterdoğa-canlı, is-
terse sosyal sistemler olsun, bilim ada-
mı, çalışmalan süresince, özel eleştiri-
den kaçınmamalı, yansız kalabilmeli
ve sorumluluğu çalışma alanının ya da
laboratuvannın kapısında son bulma-
malıdır. Araştıncı, bilimsel çalışmala-
nnın ahlaki (moral) ve sosyal boyutla-
nnın tartışılmasına etkin olarak katıla-
bilmeli, bilimsel üriinlerin kötüye kul-
lanılmasında da sorumluluk alabilme-
lidir. Akademinin düzenlediği bu ilk
toplantıda, Türk bilim dünyasımn bazı
seçkin mensuplannın katılımı ile 'Bi-
tim, etik ve üniversite'konusunda üst dü-
zeyde bir tartışma gerçekleştirilmiştir.
Kanımızca, akademilerin temel işlevle-
rinden birisi de böyle forumlarda, bi-
limsel nitelikli, değişik konulann işlen-
mesi ve topluma yayılmasıdır.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, halen
Türk toplumunun gündeminde, bilim,
öncelikli bir konumda değildir. Günde-
mi sürekli olarak siyasal, sportif ve tra-
jik olaylar doldurmaktadır. Burada top-
lumun eğitim düzeyi kadar, medyanın
sorumluluğu ya da deyim yerindeyse,
'jorumsuzluğu' söz konusudur. Oysa.
2000'li yıllarda ülke ve insanlann ya-
şamında, bilimsel düşünce ve etkinlik-
lerin bugünkünden daha fazla belirle-
yici olacağı açıktır.
Aynca 'bilim kavramı' günümüz
Türk eğitim sisteminde yeterince işle-
tilmemektedir. Bu konunun ilk öğre-
timden başlayarak ele alınması ve genç
beyinlerde, 'bilimsel düşünce' ve yak-
laşımın yerieşmesini sağlama zamanı
gelmiş ve hatta geçmektedir.
Kaldı ki, üniversitelerimizde bile, bi-
limsel araştırmanın önemi ve yöntem-
leri yeterince tartışılmamakta ve toplu-
mumuza, son yıllarda alt-üst olan değer
yargılan nedeniyle gençlerin önüne 'bt-
lim,çahşkanlık,erdemlilik'gibi idealler
konulamamaktadır. Dolayısıyla eğitim
sistemimizde hem de çok ivedi olarak,
bilimsel düşünceyi ve nesnelliği (ob-
jektiviteyi) esas alacak değişiklikleri
gerçekleştirmek zorunluluğu vardır. Bu
konuda, TÜBA, Milli Eğitim Bakan-
hğı (MEB) ve TÜBÎTAK ile üniver-
sitelerin sıkı bir işbirliği yapması ve eş-
güdüm içinde bulunmalan gereksinimi
de açıktır Nitekim akademinin düzen-
leyeceği ikinci bilimsel toplantının
konusu, akademi konseyince 'bilim-
eğitim' olarak saptanmış olup, son-
bahardagerçekleştirilecektir. TÛBAve
TÜBİTAK başkanlan bu konuda
önerilerini MEB'ye yakm geçmişte
sunmuşlardır.
Bilim ve teknolojideki baş dön-
dürücü ilerlemeler, geniş ölçüde top-
lumlan da etkilemekte ve ülkeler yakın
zamana kadar, 'azgelişmiş' ya da 'geliş-
mekte' ve 'gelişmiş' diye sınıflandınhr-
ken, bugün 'bilgi toplumıma' ulaşmış
ya da ulaşamamış gibi iki temel grup
içinde düşünülmektedir.
Akademi, bilimi ön planda tutarak
daha üst düzeylere götürmede katkısı
olabilecek toplantı ve başka etkinlik-
lere (aktivitelere) devam edecektir.
Atatürk'ün çok iyi bilinen ve giderek
daha anlam kazanan özdeyişini çalış-
malannın temel yol göstericisi olarak
alacaktır: "Dünyada her şey için,
medeniyet k-in, hayat için, başan için, en
hakiki müşrit Uimdir, fendir. tlim ve
fenin dışında yol gösterici aramak gaf-
lettir, cahilliktir, dalalettir. Ancak, bilim
ve fennin vaşadığımu her dakikadaki
aşamalanm, gelişmelerini anlamak ve
ilerleyişini zaman içinde izlemek
gereldr."
ARADABIR
Av. TURGUT İNAL
İHD Onur Kurulu Bşk.
Telsiz Dipçikli Demokrasi!
Demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkede, Türkiye'deki
kadar, hukuk ve siyaset alanında toplumsal çarpıklıkla-
nn olmadığı kesindir. öylesine ki, hukukçarpıklıklarımı-
zı bilgisayarlara programlasak, bunları bilgisayarların
almayacağına, ekranlarının çatlayacağına inanıyorum.
Böyle düşünceler içerisinde, bu yazıma başlamaktan
hiç de mutlu değilim.
^ÜfKemiz bugün iki ana sorunla karşı karşıyadır: llkini
ekonomik sorunlar oluştururken, ikincisi, aynı oranda
ülke gündeminde bulunan demokratikleşme paketidir.
Meclis'e sevkedilen 62 yasa tasarısı bir yasalaşırsa, de-
mokrasimizin birçok rahatsızlıklarından kurtulacağı
kuşkusuzdur. Bu tasarıların birçoğu, yargının süratlen-
dirilmesinde, basitleştirilmesinde, güvencesinde, ihti-
lafların çözümünde çağdaş hükümler getirmektedir.
Yargı yükünü hafifletmekte, yargıyı hantallıktan ve iş yı-
ğınından kurtarmaktadır.
"Demokratikleşme ve yeniden yapılanma"y\ içeren
yasatasanlarının her biri demokrasimizi, rejimimizi bo-
zan, hakları ve özgürlükleri kısıtlayan yasaları kaldır-
maktadır. Mevcut yasalar, 12 Eylül paşalarının yasaları-
dır.
Geçen aylarda Sayın Cumhurbaşkanı, "anayasal va-
tandaşlık"diyebirtabiri piyasayasürmüştür. Hukuklite-
ratüründe "anayasal vatandaşlık" diye bir tabire ilk kez
rastlıyorum. Her ülkenin vatandaşı, kendi devletinin
adıyla anılır. Anayasal vatandaşlık yeni sorunlar ve aç-
mazlar yaratacağı gibi, ülke bütünlüğünü, yurttaş birliği-
ni ağır tehlikelerle karşı karşıya getirir. Şunu iyice belle-
yelim: Devtet, yurttaş ile uğraşmaktadır. Ülkede görülen
davaların, ihtilafların, düşmanlıkların baş nedeni devlet-
tir. Ülkemizde aslolan yurttaş değil, devlet olmuştur da
ondan! Her şey devlet ekseni üzerine oturtulmuştur. Ül-
kemizi sorunlar yumağına çeviren, devlettir.
Devlet, yurttaşıyla karşı karşıyadır adeta; sanki yurtta-
şın karşısında hasımdır. Sanki, yurttaşın boşluğunu bek-
liyormuş gibi, tetikte durur. Yurttaş gözünde ise devlet
tekin yer değildir. Çok basit bir örnek vereyim: Ahçılar
ve Lokantacılar Odası, komşu Midilli Adası'ndan bir ahçı
çağırarak, Yunan mezelerinin nasıl yapıldığını, Türkiye'-
nin herhangi bir şehrinde konferans vererek anlatması-
nı istese, bunun için üç bakanın bir araya gelerek izin
vermesi gerekecektir.
Bu ülkenin halkına bu kadar güvensizlik olmaz!
Bırakın Türk halkına karşı devletin takındığı tavrı; bu
ülkede, Büyük Millet Meclisi'nin bir temsilcisi, Ankara'-
nın göbeğinde polislerce yumruk, cop, telsiz dipçiği ile
dövülmüş, bunun karşısında ne Meclis ne hükümet aya-
ğa kalkmıştır. Böyle olaylarda o ilin emniyet müdürü,
valisi, sorumlu bakanlığın müsteşarı açığa alınsa, içiş,
leri Bakanı istifa ettirilse böylesine demokrasi ayıpları
Türkiye'de sürüp gidemez.
MArkası 17. Sayfada
TARTIŞMA
'Sol elim, acemi elim, zavallı elim!..'
T>
üngece
sarhoş
I oldum da/
Yineseni
andım/Sol
elim, acemi
elim, zavallı elim/
Orhan Veli bu dizeleri yazalı
kırk yıl oldu. Bu günleri, daha o
zamandan gördü de mi yazdı
acaba? Türkiye'de sol bu kadar
acınası ve zavallı duruma hiç
düşmediçünkü.
Eskiden olsaydı sol liderler
(eskiden bu kadar liderlik
hastalığı da yoktu) Türk
solunun bu durumundan
kendilerini sonımlu tutarlar,
utançlanndan sokağa bile
çıkamazlardı.
Bugün ise şeriatçı parünin
zaferle çıktığı seçımlerde,
cumhunyetin kurucusu,
Atatürk'ün partisi CHP'nin
ov\mu vüzde 4"e düşürenler. hiç mı
hiç üzülmedikleri gibi bunu bir
başan gibi gösteriyor. bundan
onur bile duyduklanru
söyleyebiliyorlar.
Bozuhnanın ve çürümenin
derecesini düşünebiliyor
nrusunuz?
Pişkinlik bu kadar olur.
'Refah'ın kazandığı başan az
bile. bunlan görüpyaşadıkça!..
Türkiye, ortaçağ karanhğına
doğru yokuş aşağı
yuvarlanırken Ecevit'tekı
gamsızhğa bakm! Sanki daha
on tane Türkiye varmış gibi
parmağını bile oynatmıyor. En
az bir şeriatçı kadar kendi
inancının tutsağı olmuş,
ülkesinin kendisine en çok
ihtıyacı olduğu günlerde bile.
her türlü ışbirliğinin
'görüşülmesi'nı dahi kabul
etmı>or. O>uncağını
başkalanyla paylaşma>an
çocuk gibi, 'Kimse karışmasın,
Türkiye
1
yi ben tek başıma
kurtarırım' diyor.
'Süpermencilik* oynuyor.
Toplumsal mücadelede
süpermenlere yer olmadığını
düşünemnor. 'Onu Ece\it
\ apan'ın 'halkın birleşik gücü'
olduğunu, inadından
gÖremiyor.
'BencilÛk ve kişisel hırs'. eski
Özelleştinneye kâhyalık
1
1 Mayıs 1994 günü
yürürlüğe gjren (kısa
adıyla) OzeUeştirme
Yasası Anayasa
Mahkemesi'nce iptal
edildi. Kamuya
yansıyan bilgilere göre
mahkeme. iptal nedeni olarak
anayasa hükümleri karşısında,
yasama organının bu genişlikte
bir yetki devrine "mezun
olmadığı" gerekçesine
dayanıyor. Karardan hoşnut
kalmayan çevrelerle onlann
medyadaki şak şakçılan hemen
homurdanmaya ve yüksek
mahkemeye ve Sayın Soysal'a
dil uzatmaya başladılar. Hazin
ve ibret verici bir saldın: Oluk
oluk para gelecekken,
mahkeme, bu karanyla
kaynağı ükayıvermiş ve
böylece, bu yasa ile
gerçekleşmesi öngörülen
amaçlann gerçekleşmesine de
engel olmuş! Kamuyu
yanıltmak ve yönlendırmek için
ileri sürülen bu savlann ne
kadar çürük ve gülünç şeyler
olduğunu anlamak için, iptal
edilen yasanın "amaç
maddesine" bakmak yeter
sanınm. Maddedeki anlaüma
göre yasanın uygulanmasıyla
özetle, "rekabete dayalı serbest
piyasa ekonomisi güçlenecek",
yükseltilecek(!)" ve "sermaye
piyasası geliştirilecek"miş.
Bunlarla kamu mallannın özel
ellere haraç-mezat devn
arasında bırilişki kurabilmek
için, herhalde dâhi olmak
gerek. Her şey bir yana bizdeki
özelleştirme sonınunu sosyalist
bloktaki çözülmeden sonraki
işlemlerle karşılaştıran akh
evvellere şunu sormak lazım:
Türkiye'de Osmanlı ve
Cumhuriyet dönemlerinde özel
kesim ve serbest piyasa yok mu
idi? Yoktu da, Koçlar,
Sabancılar, Eczacıbaşılar vb,
birdenbire sosyalist ekonominin
içine gökten zembille mi
indiler? Var idi ise, özel kesim
(ya da kendi taktıklan adla
"hürr teşebbüs") şimdiye kadar
niçin serbest piyasa
ekonomisini güçlendirmeye,
ekonomide verimliliği
!) çalışmadı?
Kendilerine devletten onca
kredi, teş\ik sağlanmasına
karşın, bu işleri yapmak için
özelleştinneye geçilmesini mi
beklediler?
Yasada öngörüler başka bir
hedef de "kamu kesiminin
finansman ihtiy acının
azaltılması" olarak
tanımlanıyor. Bunun örtülü
anlamı "hükümete geür
sağlamak." Aslında işin özü de
bu: Kamunun mallan ve büyük
özverilerle ve yıllann birikimi
ile oluşmuş kamu işletmeleri
haraç-mezat ucuz fıyatla
birtakım açıkgözlere
devredilerek, gelen parayla
bütçe açıklan kapatılacak. Bu
işin başına soyunmuş
"kâhya"lardan biri.
Mahmutpaşaçığırtkanı gibi
müstakbel ahcılara davet de
çıkanyor: "Abcı olursanız size
GENEL MÜDÜR SEKRETERİ
• Ingilizce bilen (okur-yazar)
• Yoğun iş temposuna ayak uydurabilecek
• Prezantabl bayan sekreter
Başvuruların 260 59 58 no'lu telefondan şahsen
yapılması ricaoHjnur.
solculan (ıstısnalar ne kadar
az!) nasıl daçürütmüş.
İnsanlar neredeyse solculuktan
utanır duruma ğelıyor.
'Ecevit inadı' daha nice sol
inatlarla birleşerek ülkemıze ve
halkımıza 'ateşi ve ihaneti'
yaşatıyor.
'Refah'ın zaferi diye bir şey > ok
aslında. Solun intihan ve ülke
gelecegı>le birlikte kendi
geleceğını de yok eünesıdir
gerçek olan.
"Sol elim, acemi elim, zavallı
elim' dıven ozanın dizelerine,
yaşadığımız günler, acı gerçeğin
taş gibi katı acımasızlığıyla bir
sözcük daha ekliyor: '..aptal
elim!'
Ferhat Özen/ İstanbul
yardımcı olmaya hazınz" diyor.
(Ne demek ıstıyor: acaba
"insider" hizmeti mi verecek
0
)
Sonra hızıru alamayıp yabana
yatınmcılara da "yüzde yüz
özelleştirme güvencesi
1
" veriyor.
Adeta "Gelin alın baylar,
topatan tüccar malı bunlar,
garantilidir" diyor. Şimdi hiçbir
sıyası sıfatı olmayan bu baya
sormak gerek: Sen kim
oluyorsun da Türkiye
Cumhuriyeti adına böyle
boyunu kat kat aşan garantiler
vermeye cüret ediyorsun? Sana
bu yetİciyi kim verdi? Devlet
adına yapılan bu tür beyanlan,
özel kesimde mal satmak için
patronlannın icazetiyle aülan
reklam şamatalan ile aynı şey
mi sanıy orsun? Ve son bir
hatırlatma: Bundan onbeş
yirmi > ıl önce, İran Şahı
Batı'daki gazete ve dergilere
ilanlar koydurarak, İran'da
yatınm yapacak yabancılara
bu türden bol bol güvenceler
verirdi. Şimdi yabanalar.
kudretli Şah'mki bile
sökmezken, sırf bu özelleştirme
kâhyasının garantisine güvenip
özelleştirilen KİT'leri kapmak
için sıraya girecekler. öyle mı?
Bu akla ne demeli bilmem ki?
Aydın Aybay
PENCERE
Solun Hayat Memat
1978 yılında kurulan Ecevit hükümetinde, Sayın Şera-
fettinElçldebakandı.
Birgünaçıkladı:
"Ben Kürdüm.."
Kızılca kıyamet koptu; gazeteler Elçi'nin sözlerini
manşet yaptılar; saldırılar başladı; ortam kaynaşıp dur-
du; bu serüvende Elçi'ye mapusane yollan göründü.
•
O günden bu güne çok şey değişti.
Değişim evrenin yasasıdır, istesek de istemesek de
herşey değişecek...
Bugün medya, dış politika açısından Hlkmet Çetln in
Kürtlüğünü, Türkiye için olumlu sayıyor...
Gerçi bu yaklaşım yanlıştır; bir insanın kökeniyle uğ-
raşmak, az çok ilkelliği vurgular; Anadolu'nun etnik to-
pografyası güzelim bir tarihsel mozaik oluşturduğun-
dan, zaten kimin nereden geldiği ve birkaç kuşak
geçmişte hangi soya bağlandığı da pek belli değildir;
ama Elçi'den Çetin'e değin yaşanan toplumsal değişim
bir gerçeği vurguluyor; dün bize ters gelen bir olgu, bu-
gün olumlu sayılıyor; bugün içimize sindiremediğimiz
nice gerçek, yarın doğal yaşamın bir parçası sayılacak...
Değişim olmasa insan, uygarlığa yönelik yürüyüşünü
gerçekleştirebilir miydi?..
•
SHP, adı üstünde 'Sosyal Demokrat Halkçı Pa/t/'diye
anılan birörgüt...
Çokeleştirilir...
Hele Neo Osmanlı, dönek liboş, Kürtçü ve şeriatçı takı-
mıalıpalıp verirler...
Nelersöylerler:
' Solculuğu altı ok sanan bu parti, Kemalizme bağlıdır;
milliyetçilikle sosyal demokratlığı birbirine kanştınr,
devletçidir, KİT'çidir; oysa bunlar dlnozorluktur; bu parti
Atatürkçüdür; hiç Atatürkçü sosyal demokratolur mu?.."
Çokgüzel...
Peki, HEP'çi, DEP'çi, HADEP'çi ve bilmem neci Güney-
doğulu milletvekillerini kanatları altına alarak Kürtçüleri
parlamento çatısı altına sokan parti hangisi?..
SHP değil mi?..
KİT'leri haraç mezat satmak için yetki yasası çıkarıp
karamamelerle bu işin uygulamasını yürütmek amacıy-
la girişime geçen hükümetin ortağı kim?..
SHP değil mi?..
Gerçek şu: SHP ne yaparsa yapsın, 68 kurasından dö-
nek takımına yaranamaz, holding yazarlarının gözüne
giremez, yolunu yordamını şaşırır
Yalnız SHP değil, DSP ile CHP de sabah akşam oturup
kalkıp Atatürk'e sövseler, solun döneklerine yine az ge-
lir. #
Solun kimliği, sağda aranmaz.
Solun ulusallığı, evrenselliğinin içeriğindeki kimliği-
dir; solun Türkiye Cumhuriyeti'nin geçmişine bağlılığı,
bir ağaç gibi köklerini tarihine dayamak gereğinden olu-
şuyor; solun Atatürk'le özdeşleşmesi bir halkın varolu-
şunu simgeliyor; solun devletçiliği, özel sermayeden
yoksun bir tarım ülkesinde sanayileşmenin temellerini
atmak zorunda kalmasından kaynaklanıyor; solun ser-
maye karşısındaki bağımsızlığı, emek ağırlıklı örgütün
bir başka biçimde yaşamasının olanaksızlığından geli-
yor; solun laikliği, sosyalizmin de yeryüzünde Aydın-
/anma'devriminden türemesine bağlanıyor.
Ama Türkiye'de bütün bu çarpıcı hayat memat koşul-
larının dışında bir sol oluşabilir mi?..
Oluşamıyor...
Atatürk düşmanı Marksist döneklerin ideolojik kıla-
vuzluğunda bir sol parti oluşamaz.
DALYAN'da TATIL
KÖYCEYİZ GÖLÜ-EGE DENİZİ-KAPLUMBAĞA PLAJI
12 KM TABİİ KANAL - TERMAL - KUŞ CENNETİ
EKOLOJİK GÜZELLİKLER-TARİH
HAVUZ-ÇOCUK OYUN PARKI-SPOR AKTIVITELERI
KALORİFERLİ. KLİMALI, BALKONLU LÜKS ODALAR
AÇIK BÜFE KAHVALTI VE AKŞAM YEMEĞİ
DALYAN 252-2842136 İZMİR: 232-4223864
ÜŞÜYEN SICAK DÜŞLERİM
AÜ F. BİLİR
Düşle gerçeğin, doğayla insanın bütünleştiği
şiirsel öyküler...
Kitap satan bütün kitapçılarda ...
e Yavuılan
Klodfarer Cad. Heüşim Han No: 7 34400 Cigıloğlu - İSTANBUL
Tel: 518 54 42 Fax*638 11 12
SATILIK
Sahibinden Kadıköy'de 165 m
2
3+1 Süper Lüks Daire
(0216)3461847
ALAADDIN HOTEL
İncckum Alaaddın Hotcl. Türkıyc"nin \eşil lurizm beldesi Antalya"nın Alanya ilçesi Avsallar ka^ıbasında
Akdeni/"in berrak kıyılannda hu/ur. spor. cğlcncc dolu bir orlama sahıplir.
Anialya Ha\aalanf na 98 km. uzaklıkia olan İncckum Alaaddin Hotel 232 oda. 500 yautk kapasilclidir.
Yılın 300gününün güncşli gcçtiği vcdcnizsczonıınun H ay sürdüğü Akdcnızın bu şırın yörcsındckı otclımı-
zın odaları ile tüm kapalı alanlan mcrkczı ısıtma. soğutma vc havalandırma sistemi ile donatılmıştır.
ö/je) banyolu odalarımız oiomatik tclctbn. 4 kanal müzik yayını. uydu yayın TV sıstcmi ile olelimiz tatılde
c\ inızi aratmayacaktır.
Incekum Alaaddin Hotel'de aynca açık \e kapalı barlar. sauna. kondisyon mcrkczi. dısco. 2yüzmchavuzu.
ö/.el plaj alanı, iskelc. su sporlan merkczı. tcnıs kortu bulunmaktadır.
Otelimiz 150 kişilik simültane çeviri sistemi toplantı salonu, 500 kişilik restoran. alakart restoran. pasta salo-
nu, televızyon salonu, oyun odası. alışveriş mağazalan, ve manzara teraslan ile unutamayacağınız bir tatil sun-
maktadır.
İncekum Alaaddin Hotel"ın mutfak ustalan da gece müziği eşliğinde zengin açık büfeleri ile Türk yemekleri-
nin lezzetini sizlerc bir kez daha taUıracaktır.
Rezervasyoniçın:(0242)5l7 14 91 (6 hat) İncekum-ALANYA
••*•