Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31TEMMUZ1994PAZAR
12 KULTUR
Martha Bayles, 'Ruhumuzdaki Delik' adlı kitabında popüler kültürün yönlendirmelerineyer verdi
Güzelliğinve anlamın kayboluşuKültûr Servisi - Modera pop müzikte ku-
surlu bir taraf var mı yok mu? ölüm
sancısının sinyallerini veren, Snoop Doggy
Dogg'un yeterince olgunlaşamamış müsteh-
cenliği mi yoksa Kurt Cobain'm toy ve tec-
rübesiz hiçlik felsefesi mi? Tum bu sorular
uzayıp giderken, onlan ortaçağın başladığını
gösteren delillermiş görüp başımızdan def
ediyor ya da sık sık, bıkkın ve usanmıs bir
omuz silkişle geri dönerek yûrûyüp gjdiyo-
ruz. Duyariı, duyarh olduğu için de sorunlu
bir kuşak olarak tanımlanan Generation X'i
anlamaya çahşmak bir yana, hayret duygu-
muz dahi, kendimizi onlara göre çok daha
yaşh hissetmemize neden oluyor. Martha
Bayle'in son derece kışkırtıcı olarak kabul
edilen yeni kitabı "Hote iıt our Soul - Ruhu-
muzdaki Detik"in Amerika'da yayımlan-
masıyla birlikte, eski boş vermeler ortadan
kalkacağa benziyor. Bayles, çahşması için
ikinci bir başlık düşünmüş ki bu, kitabm bü-
tûnûnû özetliyor.
Pazar ve bireysel yaratıcıhk
"Amerikan popükr müziğinde güzelliğin ve
anlamın kayboluşu". Kjtap, MTV ve "gangs-
ta-rap" çağında, popüler kültürün yönlenme
açılannı heyecanlı ve ateşli bir tarzda tartı-
şma ortamına getiriyor, adeta münakaşa
ederek kışkırtıyor.
Kendisinin belirtmeye çalıştığı şekilde
Bayle'nin amaa, "müsteacentik, vahsttik ve
sese karşı yapüan suiistjmal"in kaynağını bu-
lup araştırmak. îjuphesız bu batağa gjrebilme
cesaretini gösteren ilk sanatçı değü Bayle.
Ancak yaptığı analizlere güç veren bir yanı
var ki o da Ailan Bloom tarunda nutuk çeker
gibi, yûksek sanat mürtecisi gibi abartılı ko-
nuşmaması. O, blues. rock, caz ve country
ustalanrun yıllardır yapmaya çalıştığı şeylere
hayran olan bir insan. WaB Street Joumalda
uzun yıllar televizyon ve sanat eleştirmenliği
yapan Bayle, aynca Fat ve Domino plak-
lannın güniük hayatlannda adeta bir fılmin
tema müziğı gibi her an çaldığını söylüyor.
Bayle, araştırmasının bir başka temel prensi-
bı olarak, daha önce liberalîerin ve muhafa-
zakarlann yapmış olduklan, "Kısıtlayıcı bağ-
lardan kurrulmuş, bağunsız reklamcvlık tüm
kötulükkrin sebebidir" şekkndeki ve buna
benzer tarüşmalardan kaçınması. Kendisi
bizlere, yûzyıhmızın en iyi popüler müzik ör-
neklerinden çoğunun, pazar yeri ve bireysel
yaratıcüığın kesiştiği noktada ortaya
çıktığını anımsatıyor.
Muddy Waters(üstte), Rolling Stones(yanda).
itapta, Rolling Stones'un ortaya çıkışı ve yükselişi, yaşam dolu,
parlak bir örnekolarakkarşımıza çıkıyor. Grup, Muddy Waters gibi,
şehirli bir 'bluescu'nun karmaşasmı ve erotik özelliklerini
taşıyordu. Bir anda blues yapan zencileri, şehvete düşkün ve bohem
yaşayan isyankarlara ya da genç bir insan karikatürüne dönüştürdüler.
Bayle kitabında, RoDing Stones'a da geniş
bir yer ayırmış. Ona göre Rolling Stones'un
ortaya çıkışı ve yükselişi, hayat dolu, parlak
bir ömek olarak karşımıza çıkıyor. Grup,
Muddy Waters gibi, şehirli bir 'bluescu'nun
karmaşasını ve erotik özelliklerini taşıyordu.
öyle ki ortaya çıküklannda bir anda blues
yapan zencileri, şehvete düşkün ve bohem
hayatı yaşayan isyankarlara ya da yeni büyü-
mekte olan genç bir insan karikatürüne dö-
nüştürdüler. 60'lann kanşık kültürü kendisi-
ni, ahlakı hor gören ve şok sanat dediklen bir
ortama düşürdüğünde, Stone'lann hem çalıp
hem de ahkam kesmeleri. hard-rock'ın
aşınlılıklan, kasten ortalığı velveleye veren
punkçılar ve ırkçı, kendinden nefret eden,
kavgacı rap ile karşılaştınldığında zararsız
kalıyordu.
Bayle 'in diğer müzik türleri için söyledik-
lerine katılmayabiliriz. Özellikle bazı eleştir-
menler onun, sanattaki modemizm akımının
gelişmesini çok basite indirgeyip. grunge mü-
ziğinin sözlerinde belh bir anlam ve yaşama
stili bulan hayran kitlesinin, kendi arasında
ahlakı hor görmesinin sebeplerine de değe-
rinin altında paha biçtigjni düşünüyorlar.
Ancak Bayle'ın üzerinde durduğu birçok
nokta gerçekten de akılhca ve ancak çok
okumayla elde edilen bir bilgelikle düzenlen-
miş. Bayle geçen ay VVashington'da. Muha-
fazakar ahlakiyat ve toplum politikası adı alıı-
ndaki bir derneğin serrunerine katüarak dergi
yöneticileri, öğretîm üyeleri ve gazetecilerden
oluşan bir topluluğa çalışmasmın içeriğini
anlattı. Ancak sanatçıya bir kesim okuyucu
tarafından tepki de geldi. 60'lann "kendi ken-
dini itiraf etmeye" uğraşan bir yetişkini ola-
rak gençlikçağının anılan içinde sarhoşoldu-
ğunu ve 90'lann daha bilenmiş müziğine
karşı antipati beslediğj ve kendinden emin ol-
madığı söylendi. Ancak sanatçı bu tip suçla-
malara karşı çıkarak rock kültürü ıle büyü-
meyip. caz ve blues'un çocukluğunda duydu-
ğu yegane müzik olduğunu belirtiyor.
İspanya'dan sinemavemüzikdünyasmayenibirisim: Miguel Bose
KolaybaşanyısevmiyorKültûr Servisi- Ispanyollar sinema ve
müzik dünyasına Miguel Bose admda yep-
yeni bir yetenek armağan ettiler. Miguel
Bose'nin kendisini tanımak için öncelikle
aile seceresine bir göz atmak gerekiyor.
Babast Dominguin Bose yüksek sosyete-
ye dahil, çok ünlü bir matadordu, annesi
ise Milano doğumlu ünlü Italyan oyuncu
Lucia Bose idi. Miguel, son derece gösteriş-
H ve entelektüel yetişme tarzı içinde, aile
dostu Pablo Picasso'dan yağhboya resim
ve heykelüraşhk dersleri aldı.
Çocukluk oyunlanru, ilk kez babasının
boğa güreşlerine alışürdığı Ernest Hemjng-
way ile oynadı. Sanat çevresinden dostluk-
lan oldukça geniş olan Base'lerin evi sü-
reklı olarak Jean Cocteau ve Ava Gardner
gibi ünlü kişilerle dolup taşıyordu. Miguel,
her ne kadar sanat çevresi bu denli gelişmiş
bir eyde yetişmiş olursa olsun, asla yaratıcı
bir insan olmaya teşvik edilmedi. Hatta
kau bir gelenekçi olan babası, oğlu üzerin-
: de ciddi bir disiplin sağlamak amaayla,
i onu çok genç bir yaşta, oldukça sıkı kural-
| lan olan bir yaülı okula gönderdi.
7
'Yûksek ökçeler'de travesti
ı Hem şarkıcı, hem de sinema oyuncusu
olan Miguel Bose, vataru İspanya'da Ge-
orge Midıael ve Bryan Ferry arasında bir
köprü olarak görülüyor. Bu belki de fvzik-
sel ve kişisel bünyesinde İspanyol, İtalyan
ve îngilizlere mahsus özelükleri bir arada
, toplayabildiği içindir. Miguel Bose, en son
jL albümü 'D signo de.cain' de dahil olmak
CL üzere, hiçbir zaman İngiliz müzik market-
lerinde yükselemedi. Ancak Avrupa
karşıü İngiliz müzik dergileri onu 'yıMız'
kategorisine kadar çıkardı.
Başlarda birçok kişi onun adını duydu-
ğunda 'kim' ya da 'Aa o Phfladelphia fil-
minde oynayan İspanyol erkek değil miydi"
diye soruyordu. Gerçekte o Antonio Ban-
deres idi. Ama Antonio Banderas gibi Mi-
guel Bose de birçok fılmde hayli önemli
roller oynadı.
İngiüz sinemaseverler onu Pedro Almo-
dovar'm Highg Heeb-Yüksek ökçeler fil-
mindeki travesti hakim rolü ile tanıdı.
Bunu 'Femrne Fetale'de oynadığı sıkıa bir
sanatçı rolü takip etti. En son başrolünü
paylaşüğı fılm La reine Margot-Kraliçe
Margot da ise IsabeUa Adjani'nin sevgilisi-
nı canlandınyor. Ancak bir sanatçı olarak
onu en fazla etkileyen fılm 'Yüksek Ökçe-
ler'deki travesti rolü olmuş, "Bir erkek için
bir kaduı gibi giyinmek ne kadar zordur tah-
min edemezsiniz" diyerek konuşuyor Bose.
"Oynadığnn rolü adi, bayağı bir karikatür
nplemesine dönûştörmek istemedim. Onu
daha duygusal, gizemli ve zarif göstermeye
çahştnn''.
Hollywood'a olumlu bakmıyor
Bose'nin Almodovar'a duyduğu hay-
ranhk hemen gözlenebüiyor. Onunla çalı-
| şmayı müthiş bir tecrübe olarak niteleyen
^ sanatçı, Almodovar'm sectiği sanatçüara
aşın kaba davranma taktiğini, onlan 'sera-
* mik çamuru gibi alıp yoğurmak istemea'ne
bağhyor.
t
Sanatçı 'Yüksek Ökçeler'de rol alma hi-
| kayesini şöyle özetîiyor:
'. "Pedro'yu 16 yaşımdan beri tanıyorum.
1
Bu yüzden de beni 'duygusal şantaj'a getir-
di. Eğer oynamazsam filmi iptal edeceğim,
her şeyin bana bağlı olduğunu anlattı. Aynı
rol için yirmiadayın dahaolduğunuöğrendi-
Arayışiçbideki
gelenekçiWynton
P
edro Almodovar'a büyük hayranlık
duyan Bose, son olarak 'Kraliçe
Margot'fılminde rol aldı. Farklı rollerde
oynayarak kişiliğini dengelediğini
belirtensanatçı, ticariamaçla yapılmış
fılmlerden hoşlanmıyor.
ğim zaman da secme şansım kalmamıştı".
Oynadığı travesti rolü sayesinde kişili-
ğuıdeki İspanyol maçoluğundan da bir öl-
çüde sıynlabilmiş sanatçı.
Babası da dahil olmak üzere genelde
çevresindeki erkeklerin dünyasını maço
olarak değerlendiren Bose, Yüksek Ökçe-
ler fılmindeki rolünden sonra hemen daha
farklı bir role bu kez de Abril'üı Rebecca'-
sını baştan çıkaran capkm bir adam rolüne
gecrniş.
Tüm bu çalışmalan sayesinde kişiliğini
dengelediğini söylüyor.
En son filmi olan Kraliçe Margot'un ol-
dukça modern bir hikaye olduğunu kayde-
den sanatçı"Esas başan yönermen Cbere-
au'dur. Bence o yeni Visconti'dir" diyor.
Psikolojik açıdan sürükleyen rolleri tercih
ettiğjni ancak bu tercihinden ötürü hiçbir
zaman normal bir insanı canlandırama-
maktan korktuğunu anlatan Bose, The
Sacred Night adlı fılminde de siyah lensler
takarak kör bir adamı canlandırmış. Bu
rolü içinde Fransızcayı Arap aksanıyla ko-
nuşabilmek için aylar süren dersler almış.
Hollywood'dan gelen fılm tekliflerine hiç
de olumlu bakmayan Miguel Bose, ticari
amaçla yapılmış ve insanı bir günde şöhret
yapan ofiîmlerdeoynamaktan nefret etti-
ğini belirtiyor.
Bu kadar kolay başanlann peşinde koş-
mayacağını ifade ederken kariyeri adına
tuttuğu yolun doğruluğundan şüphe et-
mediğini de göstermiş oluyor.
Kültûr Servisi - Amerikalı trompetçi
Wynton MarsaUs hakkında bilinen gerçek-
ler, onun ne denli has bir caz ustası olduğu-
nu pekiştirrnekten başka bir işe yaramıyor.
Cazın beşiği olarak kabul edilen New Orle-
ans'ta doğan Marsalis, saygıdeğer bir caz
piyanistinin oğluydu. Marsalis ve kardeş-
İeri Branford ile Eİelfeayo, anne sütüiçtikle-
ri günden beri müzikle iç içeler. Bu yüzden
her üçü de 'doğal' müzisyenler olarak ka-
bul ediliyorlar ve yeteneklerinden ötürü
hemen ilk gençlik çağlanrun sonlanna
doğru, yirmili yaşlannın başlannda ta-
nınmaya başladılar. Özellikle Wynston,
'caz geleneği'ne sıkı sıkıya bağlı olması ne-
deniyle fazlasıyla 'ciddi' unvanını aldı. Bu
oldukça basit, uydurulmuş bir hikaye, an-
cak bir açıdan doğru : 'VVynton Marsalis
196l'de New Orleans'ta doğdu. Kalan esa-
tirleri kendisi, geçenlerde The Times'a
Londra L lusal fılm Tiyatrosu'nda birer bi-
rer patlatıverdi.
Marsalis'in babası, gerçekten de bir caz
müzisyeni olmasma rağmen. genç çocuk-
lan tarafından yalnızca başlangıçta saygı
gördü. Marsalis, bunun 'Bir şehite karşı
duyulan saygı' gibi olduğunu belirtiyor.
Marsalis'in yeüşüği çevre de yine New Or-
leans'Ur. O yıllar, rock ve funk akımlannın
başlangıcına rastlar. Ancak sanatçı, açık
yüreklilikle "Miles Davis'i dinlemiş hiç
kimseyi tanımıyorduk" diyor.
Marsalis ve dostlan James Brown kon-
serlerine gidip akranlan gibi Steve Wonder
dinlerler.
Eterken Wynton ve Brandford, bir funk
grubunda çalmaya başlayarak o günlerde
babalanndan bile daha fazla para kazan-
maya başlarlar. Ancak babalannm ciddi-
yeti onlan da etkileyince caza yönelirler.
Ashnda caz müziginin kendisinden çok o
dünyailgileriniçekmektedir.Marsalis."Ba-
bamızm bizlerden daha kaliteli olduğunu an-
lamtştık" diyor.
Edindikleri ciddiyeti artık tüm yaşam-
lan boyunca sürdüreceklerdir. Marsalis,
birçok konuda tutku derecesinde istekli
göriinür. Cazın özü ve yaratıhşındaki
saygıdeğerlilik, caz geleneğini hayatta tu-t
tabilmek için başvurulan taktikler. bize
miras olarak kalan, müziğin demokratik
doğası ve cazın rap, funk ve soul müzik ile
sulandınlmış tarifindeki yanlış yöne sev-
ketme. Popüler hayal gücünün haşin ve
hoşgörüsüz olmayan sanatçısı, son dere-
ce sıcak ve esprili bir kişi. Yüz ifadeleri ve
vücut dilini onlara, adeta komedyenler
olarak gördüğü funk müzisyenlerini tak-
lit etmemeleri için, klasik müziği çok se-
viyormuş gjbi davranan ve çocuklanna
da aşılamaya çalışan annesinden
kaptığını söylüyor. Sanatçı, bu arada
yalnızca kendisi ustası oiduğu için değil,
ama caz enstrümanlan içinde trompeti
enstrümanlann kralı olarak gördüğünü
ve onsuzbir caz müziği düşünemeyeceği-
ni belirtiyor. Marsalis konserlerinde, dö-
nemindeki diğer müzisyenlerden belki de
çok daha derinlemesine incelediği, eski
caz geleneğinden gelen klasik caz usta-
lannın bestelerini iki saat boyunca hem
de hiç zorlanmadan, rahat bir tavırla ça-
labilen ender sanatçılardan bir tanesi.
Son albümünde
Afrika-Amerikan dinsel
tören müziklerinin
kompozisyonlanna yer
veren Marsalis, aynca
blues ve gospeltarzına
da yöneiiyor. Bu da
diğerlerinden ayn bir
konuma sokuyor
sanatçıyı.
En son albümü "In this House, on this
Moming"'de Afrika - Amerikan dinsel
tören müziklerinin kompozisyonlarına
yer veriyor. Albümde aynca 'blues'a ve
gospel müzik tarana bir yönlenme göz-
leniyor. Böylesine secip toplanmış bir al-
büm, ondaki meraktan ileri geliyor. Böy-
lesine hızla yükselen bir kalite ve duygu-
lardaki açıklık, diğerlerinden ayn bir
klasmana sokuyor gelenekçi Wynton'ı.
Baştan beri kendisine ilham kaynağı
olan Duke EUington ve Charles Mingus'-
unsa grubundaki görünmez, ancak ger-
çek enstrümanlan olduğunu itiraf et-
mekten de kaçvnmıyor.
WüliamTurner'ın
MtablosuçalındıKültûr Servisi - Frankfurt'taki bir galeri-
den 19. yüzyıldan kalma 3 değerli resmin
calmdığı, bu yapıtlardan ikisinin İngiliz
ressam VVUliam Tumer'a ait oiduğu ve
Londra'da bulunan Tate Galerisi'nden
ödünç abndığı bildirildi.
Turner'ın 'Shade and Darkness - Gölge
ve Karanlık' ve 'Light and Colour - Işık ve
Renk' adını taşıyan tablolannın her biri 12
milyon sterlin değerinde.
Tate Galerisinin direktörü Nicholas Se-
rota, bu hırsızlığın 'Avrupa resmi açsından
çok böyük bir yitime' neden olduğunu kay-
detti. Serota, Turner'ın çahnan resimleri-
nin, hem sanatçmın en önemli yapıtlan
hem de Avrupa romantizminin başya-
pıüan olduğunu söyledi. 1851 yılında
ölen Turner'dan geriye 300 yağhboya,
binlerce de suluboya resim kaldı.
Çahnan üçüncü yapıt ise Aknan res-
sam Caspar David Friedrich'e ait bir pey-
zaj. Bu resim de Hamburg Galerisi'nden
ödünç ahnımştı.
Resimlerin üçünün, toplam 70 milyon
marka sigortalandığı bildirildi. Resirnler
Frankfurt'un merkezinde, kentin ku-
ruluşunun 1200. yıldönümü nedeniyle
Schirn Kunsthalle Galerisi'nde gerçek-
leştirilen geçici serginin parçalanydı.
Hırsızlann resimleri satmalannın ola-
naksız oiduğu ve geri vermek için fıdye
isteyebilecekleri belirtiliyor.
UluslararasrAziya
Davisi' Şarkı Yarışması
• Kültûr Servisi - Bu yıl 5.'si düzenlenen
Uluslararası 'Aziya Davisi' (Asya'nın
Sesi) Şarkı Yarışması, 2-7 ağustos
tarihleri arasında Kazakistan'ın
başkenti Almatı'da yapılacak. Yanşma
komitesi tarafından yapılan açıklamaya
göre, ülkelerin kültürel motiflerini
tarutmak, kültürel yakınlaşmayı
sağlamak ve toplumlar arasmdaki
dostluğu pekişürmek amaayla
düzenlenen şarkı yarışmasına, bu yıl 25
ülkeden ses sanatçılan, besteciler ve
folklor topluluklan katılacak.
Yanşmada, büyük ödülün yanı sıra
birinilik, ikincilik, üçüncülük ödülleri ile
en iyi besteci, en iyi yorumcu ödülleri de
verilecek. 1992'dedüzenlenerr3'üncü
Uluslararası Aziya Davisi Şarkı
Yanşması'nda büyük ödülü, Türkiye
adına yanşmaya katılan Şehnaz alrnıştı.
Yanşmada bu yıl Türkiye'yi Suavi
temsıl edecek.
PieterLastman'ın
tabloları çalındı
• Kültür Servisi - Hollanda'nın
Amsterdam kenünde, Remrandt
House'da bulunan ve Rembrandt van
Rijn'in öğretmenlerinden Pieter
Lastman'a ait olan iki tablo çalındı.
İsa'nın çarmıha gerilişini ve Habil'in yas
tutuşunu konu eden 17. yüzyıldan
kalma tablolann sanat tarihı açısından
değerli oiduğu, ancak pek para etmediği
beürüüyor. Remrandı'ın
uzmanlanndan Ernst van de Wetering
çahnan tablolara 270 bin dolarla 560 bin
dolar arasında fıyat biçtı. Böyle ünlü
yapıtlan elden çıkarmanın mümkün
olamayacagını kaydeden uzman, bu
rursızlık olayına bir anlam
veremediklerini açıkladı.
Rembrandt'ın 1639-1668 yıllan
arasında evi olan Rembrandt House,
bugün müze olarak kullanılıyor.
Antikdünyanın ilk
karayollam haritası
• ANTALY A (AA) - Antalya'nın Kaş
ilçesi yakınlanndaki Patara antik
kentinde. arkeoloji tarihinde benzeri
görülmeyen bir antik 'yol kılavuz anıtı'
ortaya çıkanldı. Akdeniz Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji
Bölümü ve Patara Kazısı Başkanı Prof.
Dr. Fahri Işık "Likya eyaleti yol kılavuz
anıtı (Itınerararium), antik dünya
karayollannın ilk arkelojik belgesidir"
dedi. İ.ö. 45-46 yıllannda. imparator
Claudius adına dikilmiş anıt, 160 metre
eninde ve kare şeklinde bir yapı. Kentin
merkezine dikilmiş anıün dört bir yarunı
kaplayan 40 adet taş levha üzerinde,
Patara ve diğer Likya kenüerinin
birbirlerine olan uzakhklannı gösteren
yazılar bulunuyor. Anıün tepesinde ise
muhtemelen imparator Claudius'un
büstü yer abyor.
EnkaVakfıyaz
etkinlikleri
• Kültûr Srvisi - Enka Vakfı'nın
düzenlediği 1994 Yaz Dönemi Kültür
Etkinlikleri, Enka Vakfı Sadi Gülçehk
Spor Sitesi'nde süriiyor. Etkinükler
kapsamında sah günü 21.15'de Ali
Poyrazoğlu Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu,
Yücel Ziko, Feride Çiçekoğlu, Ahmet
Önel, Levent Tülek ve Atilla Atalay'ın
yazdığı kukla tasanmmı Geofrey Felix,
MilosJanos.KarelBrozekveMertkal -
Kanıbelli'nin gerçekleştrdiği "Ali
Harikalar Diyannda" adh oyunu
sahneleyecek. 5 ağustos cuma günü saaı
21.15'te ise İstanbul Belediyesi Şehir
Tiyatrosu Hakan Altıner'in yönettiği,
Melisa Gürpınar'm yazdığı
"İstanbul'un Gözleri Mahmur" adh
oyunu sunacak. Oyunda; Hümeyra,
Ayla Algan. Toron Karacaoğlu, Serra
YıUnaz, Berrin Koper, Mehmet
Gürhan. Metin Çoban, Zeynep Irgat,
Derya Kurtuluş, AzizSavran ve
Burteçin Zoga rol alıyor.
Ressam Sabri Berkel
anılacak
• Kültür Servisi- ÇağdaşTürk resim
sanatının en önemli temsilcilerinden biri
olan ressam Sabri Berkel ölümünün
birinciyıh olan 4 ağustos günü saat
11.00'de Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki
kabri başında sanatçı dostlan tarafından
anılacak. 1907'deÜsküp'de doğan ve
1927'de Belgrad Güzel Sanatlar
Akademisi'negirenve 1929-35yıllan
arasında Felice Carena'run atelyesinde
çahşan Berkel, 1951 yılında "Kubbeler
1,2" ve "Kedi" adh yapıtlanyla soyut
resme geçmiş ve D Grubu üyesi olarak
birçok sergiye eserleriyle kaulmıştı.
Berkel, yurt içi etkinliklerinin yanısıra
1956.1958,1962Venedik, 195J-63Sao
Paulo ve 1. Uluslararası Gravür Bienali
(Tokyo) gibi uluslararası etkinliklere de
eser vermişti. 1977 yılında Akademi'den
profesör olarak emekli olan Berkel, ayru
yıl, kısa bir dönem için Resim ve Heykel
Müzesi'nde müdürlük görevinde
bulunmuştu. Sabri Berkel ileilgili en son
etkinlik. 1989 yılında İstanbul Atatürk
Kültür Merkezi'nde açılan retrospektif
sergisiydi.