Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 TEMMUZ 1994 PAZAR
10 DİZİYAZI
Ingiliz tiyatro yazan Arnold Wesker geleceğe ilişkin beklentilerini Cumhuriyel 'e yazdı
Dünya, masumlan korumalı"Bu düşlerin bdki de en eskisi ve saplannhs,
tûmüyle adil, mutiu ve akıkı olan olgun toplum-
ta ilgiü olanıdır. tnsankğın tüm sorunlannuı çö-
zûmü eüe tutulabilecek kadar yakın, fakat o bü-
yük ideaJ ~.sınıf savaşı, materyalizm veya Baö
teknok>jisininyıkıcıyönleri;devletyadaldlisegi-
bi kurumlann ya da yanlış doktrinlerin ve kötü
hareketterin uğursuz sonuçlan~~.. gibi engelle-
rin herhangj biri nedeniyle gerçekleştirileme-
mektedir.
Yapılması gereken tek şey insanbğın yolunda-
Id bu engeli kakbrmak olduğundan, hedefe ulaş-
mak için her tûrtü özveride bulunulabilir. Başka
hiçbir inaıuş bu kadar şiddete, baskrya ve acıya
neden ounamışbr. Gerçekolan şimdild nmamn,
gerçekkştirilebilir ideal bir gelecek için kurfoan
edilmesi gerektiğini söyleyen çığhk, bu istem bû-
yük zalimlikierin vasaHaşüntması için kuüanıl-
nuşür-" Bu satırlar Sir Isaiah Beıün'in 1979 yı-
lında aldığı "Kudüs ödülü" törenınde yaptığı
konuşmastndan alıntıdır.
Benim, zayıf bir yetenek
duygu ve çatırdayan inançlar
ve dili tutulmuş öfkelerle
dolu olarak yaşlılığa doğru
ilerlemem gibi dünyamız da
katma değer oluşturan
dahileri, katil diktatörleri,
çok çalışan ücretlileri ve
girişimci katilleri ile birlikte
umutlar ve korkular içinde
Üçüncü Binyıl'a doğru
ilerlemektedir.
Portre
Tann hepimizi büyük zalimlikierin yasallaş-
tınlması için kullanılan inanışlardan korusun:
Romalılar Hıristiyanlan aslanlara parçalattırdı-
lar; Hıristiyanlar Yahudileri dinsel farklıhklar
nedeniyle yaktılar; Sovyetleraydınlan dûşün ay-
nlıklan nedeniyle öldürdüler; Kızıl muhafizlar
akademisyenlere eşitlik için kıydılar; Naziler 40
milyon insanı "ûstün ırla" yaratabilmek için yok
ettiler; Katolikler Protestanlan havaya uçurdu;
ProtestanlarKatolikleri kurşuna dizdi; Muham-
med'in yaşamının kutsal olduğu savıyla Salman
Rüşdü'nûn yaşamı hakkuıda fetva verildi; be-
yazlann üstünJüğü adına ırk aynmcılığı; "etnik
temizlik" ve Saraybosna'daki masum Müslü-
manlann Sırp ulusçuluğu adına öldürûlmesi; So-
mali'nin, Tann bilir hangi nedenle yok edilme-
si!
Bu tür inanışlar nasıl oluyor da canlı kalabili-
yor?
Benim, zayıfbir yetenek duygu ve çatırdayan
inançlar ve dili tutulmuş öfkelerle dolu olarak
yaşlılığa doğru ilerlemem gibi dünyamız da kat-
ma değer oluşturan dahileri, katil diktatörlen,
çok çalışan ücretlileri ve müteşebbis katilleri ile
birlikte umutlar ve korkular içinde Üçüncü Bin-
yıl'a doğru ilerlemektedir.
Mizacım gereği zekaya ve yaratılış ile gelen
iyiliğe içgüdüsel bir güven duyuyorum. Hala
özgürlük, eğitim, sanat ve hoşgörü gibi kavram-
lann medeni ve medenileştirici etkilerine ve ki-
şisel gelişim ve refahın oluşabilmesi için en faz-
la olanaklann sağlanması gerektiğine inanıyo-
rum.
Üçüncü Binyıl'a açılan
kapının cephesine
'masumlan koruyun'
yazılmalı ve altına da şunlar
eklenmeli: Demokratik
yollarla seçilmeyen hiçbir
devlet, egemen
sayılmayacaktır. Konu insan
haklan olduğunda, ulusal
egemenlik diye bir şey söz
konusu değildir.
Vatandaşlannın insan
haklannı çiğneyen her
devlete kanşacağız.
Fakat, zamanı zehirleyen katı ve dizginsiz bir
yasasızlıktan duyduğum korkudan dolayı, dik-
kate almması gereken başka bir şey_ ortaya çık-
maktadır: Masumlann korunması. Üçüncü Bin-
yıl'a açılan kapının cephesine yazılması gereken
sözcükler bunlardır:
İMasumlan
koruyun
Irlandalı şair W.B. Yeats'in "tkinci GeKş"
(*)adlı şiiri günümüzde Ingilizce konuşulan ül-
kelerde en çok ahntı yapılan şürlerden biridir:
Döne döne büyûyen anaforda
Şahin duymuyor şahincisini;
Her şey yılalryor, bel vermiş ortadirek;
Kargaşalık sahnmış yeryüzüne,
Yükseüyor kana bulanmış sular ve heryerde
Sulara gömülüyor suçsuzhığun töreni;
tyüer her türlü inançtan yoksun,
tiyatrosuııım eşsiz yabancısı
Amold Wesker, FRSL, onursal
yazın doktoru, 1932'de
Londra'da doğdu. VVesker 34
sahne oyumı yazdı, kısa
öykülerini üç, makalelerini ise
iki kitapta topladı. Bir de genç
insaslar için yazdığı öykü kitabı
vardır. Oyunlan arasında The
Khchen (1957), The VVesker
Trilogy (1958-] 960) arasında
yazdığı Chicken Soup vvith
Barley, Roots, I'm Talking
about Jerusalem'den oluşan üç
oyunu içine alan bu kitap
Penguin Yayınlan'nda 400.000
adet sattı, Chıps vvith
Everything (1964), The Four *
Seasons (1%5), Love Letters on
BîuePaper(1976),Shylock **"
(1976), Annie Wobbler (1982), When God
Wanted a Son (1986), Caritas (1988)
bulunmaktadır. Televizyon, radyo ve sinema
fılmi için senaıyoiar da yazmış olan Wesker'in
eserleri Türkce de dahil 15 dile çevrildi ve
yayımlandı. Wesker Havana. Stockholm, Münih,
Aarhus, Londra, Oslo, Madison ve Roma'da
kendı oyunlannın yönetmenlığını de yapa.
Penguin Yayınevi, Wesker'in bütün oyunlannı
altı ciltte topladı, aynca öykülerini de bir kitapta
toplu olarak yayımladı. Altı yeni oyununu içine
alan yedinci cilt ise yayımlanmak ûzere.
Oyunlan fngiltere'de ve dışında ödüller almış
olan Amold VVesker'e, 1989'da East Anglia
Üniversitesi'nce onursal yazın doktoru unvanı
verildi. 1991'de Arnold Wesker'in iki yapıtının
dünya galası yapıldı: Huddersfield Çağdas
Müzık Festivali için Caritas oyununu Robert
Saxton, Opera olarak besteledi. Librettosunu da
yazann yazdığı opera. festivalde sahnelendi.
Bundan başka tek kişilik kadın ovunlanndan
beşincisi olan The Mistress
Roma'da sahneye çıkn. 1992'de
Chicago'da Three Women
Talking, Seul 'de kadın
oyunlanndan Letter To a
Daughter sahnelendi ve bu oyun
Norveç Televizyonu'nca TV'ye
uyarlandı. Aynı oyunu îtafya'da
tanınmış sanatçı Ornella Vanoni
yakında sahnelemeye
başlayacak. BBC Televizyonu,
1992'de, VVesker'in 60. dogum
yüını kutlamak amacıyla, Roots
oyununu yeniden sahneleyerek
28 kasımda yayunladı. Wesker'in
The Kitchen oyunu müzikal
olarak hazırlanıyor. Müzik
Barringtofl Pheİoung, şarkı
sözleri Nigd Forde tarafından
yazıhyor. Wesker iki yeni oyun yazdı: Blood
Libel (1991) isünli oyun 1993 sonlannda
Norvvich'te yeni bir tiyatronun açıhşuu kutlamak
üzere ısmarlandı. Oyunda 1144 yılında
Yahudilerin dinsel törenleri gereği çocuk kurban
etmekle ilk kez itham edildikleri yer olan
Nonvich'te geçen olaylar anlatılıyor.
öteki oyun Wild Spring ise Wesker'in, sanatçı
Brenda Broce için yazdığı üç kişilik bir oyun.
Bir sanatçmın yaşammdan 15 yıllık birbölümü
canlandıran oyunda öteki roller iki kara derili ya
da etnik azmhğa mensup erkek oyuncu için
yazıldı. Londra'da bir kuruluş, aralannda When
God VVanted a Son, Lady Othello, Three VVomen
Talking, Wild Spring oyunlan da bulunan bir
Wesker mevsimi hazırtamakta. VVesker halen
Cennıry Publishers'in siparişi üzerine özyaşam
öyküsünü yazıyor. Kitabın 1994 sonbaharında
basılması bekleniyor.
* RonaM Bryden, Thdr Vfery Own aad Goiden
Gty oyununun eleştirisinden
Arnold VVesker
\Vesker şöyie diyorUluslararasj bir koruma gücü yalnızca Müshımanlan Suplardan, siyahlan
beyazlardan, inaıunayanlan inananlardan değil, masumlan, insan doğasının flkgünden beri var
olan bu zalim ve çirkin bozulduğuna karşı konryabilmek için kunıtanahdır.
Oysa yoğun bir tutkuyla esrik kötfiler.
însanlığın çektigi sefaletin en büyük nedeni
çıkar çatışmalandır. Bu kaçınamayacagımız bir
gözlemdir. Çatışmalar, insan doğasının kalıcı bir
hastalığıdır ve görünüşe göre dört ana başlık al-
tmda toplanmaktadır: Sevgi, yaşamda kalma ar-
zusu, açgözlülük ve güç. Bazı çatışmalar kaçı-
nılmazdır:
Aynı kaduıı seven iki erkek, kardeşinin doğu-
muyla gördüğü sevgiyi yitirmekten korkan ilk
çocuk, aynı su kaynağına gereksinim duyan iki
toplum. Bununla birlikte, açgözlülük vegüç mo-
tifli çatışmalar, kalıcı nitelikte kusurlar olmak-
la beraber, bazı kişiler daha onurlu olabilse ka-
çınılabilir cinstendir.
Maalesef, o bazı kişiler "daha onurlu" değil-
ler ve onursuz insanlar, yaşamın birlikte yaşa-
mamız gereken ve masumlan bunJardan İcoru-
mamız gereken gerçeklerindendir.
Üçüncü Binyıl'a girerken benim söyleyece-
ğim söz budur: Masumlan koruyun. Birkaç gün
önce Bosna'daki savaştan yeni bir haber geldi:
Saraybosna'yı çevreleyen tepelerden birinde bu-
lunan bir Sırp mevziinden geçici bir okula atı-
lan top mermileri, üç çocuk ve bir öğretmeni öl-
dürdü.
Neyı başarmak için? Hangi hakJı amaç adına?
Bu nasıl bir düşüncenin işi? Bunu yapanlann
düşünce sürecini anlayamıyorum. Anlamak da
istemiyorum. Istesem de, buna zaman yok. On-
lan ve yaptıklannı anlamaya ve onlan eğitmeye
çahşırken, onlar daha çok masuma ateş ediyor-
lar. Ve atılan top mermileri, Bosnalı Müslüman
milislerin Hırvat ve Sırp masum avına çıkması-
na neden olmaktadır. Kim ortaya çıkıp, "Tann
beianızı versHi" diye bağıracak.
Içgüdülerim ve inançlanmın aksine, aynı dili
konuşan ve uluslararası bir makama karşı so-
rumlu olan, yan tutmayan ve "gerçek olan şün-
düd zamanın,gerçekkştirilebilir ideal bir gelecek
için kurban edilmesi gerektiğini söyteyen" çatış-
ma yanlannın ateşi altında kalmış masumlan
koruyacak çokuluslu askeri bir banş gücünün
varlığının gerekliliğine inanmaya başladım. Sa-
raybosna'daki Müslüman okulunu bombalayan-
lar, susturulacaktır. Zaptedilen bir Hırvat kentin-
deki masumlan öldüren Müslüman askerler ya-
kalanarak yargılanacak ve cezalandınlacaktır.
Dünyanın hiçbir yerinde, zalimlerin, masumla-
ra zulmedemeyeceği bilinmelidir.
ftiraz eden sesler yükselecektir: Bir ülkenin
egemenliğini çiğneyemezsiniz. Üçüncü Binyıl'a
açılan kapının cephesine yazılan "masumlan
koruyun" yazısının altına, birde egemenliğın şu
yeni tanımını ekleyin:
"Demokratikyollarla seçilmeyen hjçbir deviet,
egemen sayılmayacaktır" Aynca bir deviet ada-
mının da şu bildirimi okumasını istiyorum:
Ilnsan yaşam
kutsaMr
Konu insan haklan olduğunda, ulusal egemen-
lik diye bir şey söz konusu değildir. Vatandaşla-
nnın insan haklannı çiğneyen her devlete kan-
şacağız. Her insanın yalnız ve yalnız tek bir ya-
şamı vardır. Bu yaşam kutsaldır ve yalnız bir
dünyada, var olan tek dünyada, var olmaktadır.
Vatandaşlannın insan haklannı hiçe sayan bir
deviet, egemen olma hakkını yitirmiştir.
Egemenlik kavramı, ülkenin sınırlan içinde
ikamet eden bir halkın yaşama biçimine karşı
saygıyı da içeriyorsa, o zaman bu insanlar, ken-
dilerine belirli bir yaşam biçimi benimsetilme-
den bu konuda özgür bir iradeye sahip olabilme-
lıdir. Kendi vatandaşlannca çiğneme söz konu-
su olsa dahi, bir ulusun egemenliği çiğnenmiş
kabul edilebilir.
Aynı kadını seven
iki erkek, kardeşinin
doğumuyla gördüğü
sevgiyi yitirmekten korkan
ilk çocuk, aynı su kaynağına
gereksinim duyan iki
toplum. Bununla birlikte,
açgözlülük ve güç motifli
çatışmalar, kalıcı nitelikte
kusurlar olmakla beraber,
bazı kişiler daha onurlu ola-
bilse kaçınılabilir cinstendir.
Masumlann korunması için bir gücün oluştu-
rulması lehine ileri sürülebilecek en ikna edici
tez aslında olayın tarihsel boyutunda saklıdır.
Tüm çatışmalann özünde farklı düşünceler ya da
tek gerçek Tann'nın kendilerininki olduğunu
ileri süren dınler, arazi tartışmalan ya da bu ça-
tışmalara yol açan sahte fakat güçlü istemler ara-
sında geçmemektedir. Çatışmalar özde insanla-
nn Adem ile başlayan aptallıklannm ve zalim-
HkJerinin bir sonucudur.
Bu aptallık ve zalimlik ne geçmişte ne de şim-
di yahıız Romalılara, Hıristiyanlara, Müslüman-
lara, beyaz ırka, Sırplara, Ruslara ya da Çinlile-
re özgü olmuştur. Dinsel ya da siyasal ideoloji
ise bu aptallığı ve zalimliği ortaya çıkaran anah-
tardır.
I Zairnttğinstyssal ya da
I dhtsel siMian yoktup
Uluslararası bir koruma gücü yamızca Müs-
lümanlan Sırplardan, yazarlan Müslümanlar-
dan, siyahlan beyazlardan, inanmayanlan ina-
nanlardan değil, masumlan, insan doğasının ilk
günden beri var olan bu zalim ve çirkin bozuk-
luğuna karşı koruyabilmek için kurulmalıdır.
Daha çok Isaiah Berlin'in sözlerindeki "ot-
gun toplum saplantm" biçiminde olmak üzere.
bu zalimlik birçok biçimde ortaya çıkmaktadır.
Zalimliğin, bölgesel, toplumsal, siyasal ya da
dinsel smırlan yoktur. Zalimlik, tüm insanlara
ilişkin bir özelliktir.
tnsanlığın kan damarlannda sonsuza değin
dolaşacak bir virüs gibidir. Bu hastalığı iyileşti-
rebilecek bir ilacın bulunabileceğine inanmıyo-
rum.
Uluslararası insani yardım gibi ağn kesiciler,
eğitim, küresel olarak uygulanan tıp, teknoloji
aktanmı gibi yayılmasını yavaşlatabilecek yol-
lar vardır. Fakat, insan kişiliğinin açgözlülük,
kin, intikam, güç hırsı, yabancı dûşmanlığı gibi
bozukluklan. hesap venne gününe değin'
sürecektir. Masumlann bunlardan korunduğunu
görmek istiyorum.
(•) (Çağdaş tngiliz Edebiyan Antolojisi, Cevat
Çapan)
Yarın: Radyo France eski
başkanı Jean-Noel Jeanneney
Y A Y I N H A K K I E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKCİ
Gûzel Huzursuzluk...
12 Mart döneminde, Prof. Mümtaz Soysal yargılanmış, ye-
di yılı aşkın hapısle, Kuşadası nda ıki yıl sürgün cezasına
çarptırılmıştı. Sıkıyönetım Askeri Mahkemesi, bu cezaları
vermekle birlikte, tutuklu kaldığı süreleri yeterli saymış, salı-
verilmesini de kararlaştırmıştı. Ancak, Mümtaz Soysal'ın eşi,
yazar Sevgi Soysal, AHan öymen'le yemek yedıği sırada,
bir astsubayın ıhbarı üzerine, orduyu küçük düşürücü sözler
söylediği gerekçesiyle tutuklanmış, cezaevine, Yıldırım böl-
ge kadınlar koğuşuna konulmuştu.
Prof. Sadun Aren de, o sıralar salıverılmişti. Kızılay'da
karşılaşınca dertlendım:
- Sadun Bey, ne olacak böyle? Bak, Mümtaz'/ mahkûm etti-
ler. Sevgi'yi de içeri attılar! Sadun Aren:
- Mutlak adaiet dedikleri bu galiba! dedi, kansını hapse atı-
yorlar, kocasını da Kuşadası 'na sürgüne gönderiyorlar! fla-
zen mutlak adaleti gerçekleştiriyorlar!..
Yazgının cilvesıne bakın, Prof. Mümtaz Soysal, Sıkıyöne-
tim'de yargılanırken, Askeri Savcı Yüzbaşı Baki Tuğ, şimdi
hükümetin büyük ortağı DYP'de, Milli Savunma Yarkurulu
(Komisyonu) Başkanı. Baki Tuğ, Mümtaz Soysal'ın bakanlıgı
söz konusu olunca, DYP grubunda ateş püskürüyor:
- Böyle şey olmaz. Bugüne kadar uyumsuzluk çıkarıyor
denmesin diye sabrettim. Artık susamam! diye bağırıyor,
yazdığı "Türkiye Gerçekleri ve Soysal Davası" adlı kalın ki-
tap müsveddesini arkadaşlanna göstererek, "Işte Mümtaz
Soysal'ın kim olduğu, ne yaptığı burada yazıyor. Vatan haini
kim, vatansever kim, burada 6e///. 2.5 yıldır bu kitabı bekleti-
yordum, ama şimdibaskıya vereceğim"6er.
Ankara Bürosundan Hakkı Erdem'ın verdiği haber ilginç.
Yüzbaşı Baki Tuğ, 22 yıl öncekı kınini nasıl dökmüş ortaya,
kitabı çıksın da görelim!
Mümtaz Soysal'ın "Anayasaya Giriş" kitabı ile ilgili dava-
sının, ilk duruşmasındaydı sanıyorum, sorgusu yapılıyordu.
Bir köşede duruşmayı ızlıyordum. Ahmet Tahtakılıç ile Uğur
Alacakaptan, Mümtaz Soysal ın savunmanlanydılar. Tahta-
kılıç ile Alacakaptan'ın, duruşmalar boyunca süreklı Mümtaz
Soysal'a saldıran Yüzbaşı Baki Tuğ'u yok saymaya karar
verdiklerini, çok sonralan öğrenecektim. ilk duruşmada il-
ginç bir şey oldu. Ayağa kalkmış, yargıcın sorularını yanıtia-
yan Mümtaz Soysal, aynca:
- Efendim, bir istekte bulunabilir miyim? dedi.
- Buyurun!
- Efendim, ben böyle ayakta durarak konuşamıyorum. Yü-
rüyerek konuşmama izin verir misiniz?
Yargıç, Savcı Yüzbaşı Baki Tuğ'a, sonra üyelere sordu:
- Hayır, karşılığını verdi. Böyle konuşacaksınız!
Ders verirken, yürüyerek konuşma alışkanlığında olan
Mümtaz Soysal'a, duruşmada bu olanak tanınmamıştı.
Çağdaş Gazeteciler Derneğı'nın 25 temmuz pazartesi gu-
nü, Deviet Konukevı'nde düzenledığı "Yılın Gazetecileri
Ödül Dad/nm("toplantısını açarken değinmiştim:
- Bir yerde oturamayan Mümtaz Soysal, tam yerini buldu!
Şu ülke senin, bu ülke benim dolaşabitir.. demiştim.
Sevgi Soysal, bir gün şöyle demiştı:
- Mümtaz'a en büyük ceza, bir yerde oturtmaktır. Devrim
olunca, onu Devrim Konseyi özel kalem müdürü yapmalı, te-
lefonlara filan baksm diye. Dünyada oturamaz...
Mümtaz Soysal'ı, Meclıs kulislerınde bir yerde otururken
gören var mı bilmiyorum.
Mümtaz Soysal'ın çok kimsenin bilmediği, bir davası daha
vardı, "Güzel Huzursuzluk" başlıklı bir yazısından dolayı
açılmış. Bu dava da, o içerdeyken, yargılanırken açıldı. 26
Nisan 1971 "de, haftalık "Ortam" dergisinde çıkmıştı yazı.
Soysal, bu davadan da aklanıpçıktı sonunda. Soysal, yazının
bir yerinde şöyle dıyordu:
"... Önce şunu kafalara sokmak gerek: Boykot, işgal, mi-
tirtg ve ideolojik kavga, artık olağan ve evrensel hale gelmiş
bir eylem ve ifade biçimi. Gençlık olaylan' denen olaylann
büyük bir kısmı, kuşaklar arasındaki ezeli kavganın bıraz da-
ha yaygınlaşmış, biraz daha sertleşmiş görüntülerinden iba-
ret. Bir tek bombaylayüzbinlerin öldürülebildiği bir 'uygarlık'
düzeyinde, 'şiddet eylemlen' denen şeyler de olsa olsa birer
çatapat eğlencesi sayılabilir. Ne yapsanız bunlar olacak, olu-
yor. Yeni bir üslup, yeni bir tutum bu. Dıştan bakıldığı zaman
bütün eğitim sorunlannı çözmüş görünen toplumlarda da
bunlar olağanlaşıyor.
Türkiye'de bunları 'huzursuzluk' saymak ve şiddet tedbir-
leriyle ya da üniversite reformuyla hepsinin ortadan kalkaca-
ğını sanmak büyük yanılma olur. Eğitim alanındakı asıl
huzursuzluk, toplumun çok huzurlu, çok durgun göründüğü
yıllarda vardı. Ama sessiz, duyulmayan bir huzursuzluktu
bu: Okuyamamış, kendi kendini oluşturamamış, bir kapkaç
toplumda çiğnenmemek için gerekli kafa silahlanyla donatıl-
mamış milyonlarca insanın ezik ve çığlıklaşmamış huzur-
suzluğu. Kimse bunu huzursuzluk saymazdı; hatta Türkiye'-
nin 'eğitim sefaletin/ ortadan kaldıracak birtakım adımlar
atılmaya. örneğin Köy Enstitüleri kurulmaya başlandığı za-
man, 'Anadolu'nun huzuru bozuldu' diyenler bileçıktı.
... Reformya da 'eğitim devrimı' elbette toplumda çalkantı-
lar yaratacak, bazı çevreler de bunun adını 'huzursuzluk'
koyacaklardır. Işte o anlamda huzur'/a reform bağdaşmaz,
bağdaşmamalı. Bazılarının huzursuzluğu, sessiz milyonla-
rın huzura kavuşturulması için ödenmesi gereken zorunlu
fiyat. Türkiye 'de de bu fiyat herhalde bir gün ödenmeli."
Ne var bu tümcelerde? 12 Mart kafası, "Huzursuzluğun
güzeli olur mu!" diye açmış olmalı davayı.
Son SHP'li bakanlann atanmalannda da bir "huzursuzluk"
yaşanır gibi oldu. Kimi yazarlar büyüttükçe büyüttü. Hiç gir-
medim, okurlar biliyor. "Köy Enstitüleri Va/rf/"nı yazıp sür-
dürmeyi yeğledim.
Okurlar sordukları için yineliyorum: "Köy Enstitüleri
VaW/"na katkıda bulunacaklar, katkılarını; Ankara'da TC Zi-
raat Bankası Yenışehir Şubesi'nde 26810 no'lu hesapla,
Pamukbank Ankara Merkez Şubesi'nde 09216330 no'lu he-
saba yatırabilirler Yatırırken, henüz vakıf bulunmadığı için,
Talip Apaydın, Mahmut Mafcal, Prof Yakup Kepenek adla-
rından bırinin belirtilmesı yararlı olur..
BULMACA
SOLDANSAĞA: 1 2 3
1/ Karasevda. 2/ "Kame- ..
tine — diyen gör ne uzun
hayâl eder / Her kim ki 2
diler visâlini arzu-yi mu- o
hâl eder" (Nesimi)... Dü-
şüncesizce her işe atılan. 4
3/ Limonluk... Işsiz, ay- c
lak. 4/ İlaç... Toprak, °
kum ve saman elemeye 6
yarayan iri delikli kalbur. j
5/ Keman yapımı ile ünlü
bir İtalyan ailesi. 6/ Me- 8
tal yaprak... Asker. 7/ g
Ortaçağda Avrupa'daki
ticari birliklere ve şirketlere verilen
ad... îyi bakun ve ilaç tedavisi. 8/
Kalabalık... Kristof Kolomb'un
Amerika seferi su^sında yönettiği
üç gemiden biri. 9/ Yapılan yıldı-
nmdan koruyan aygıt.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Örnek alınacak söz... Argoda
bir içimlik afyona verilen ad. 2/
Acı, üzüntü... Bir yere çaprazlama
konulan yassı kiriş ya dâ kereste.
3/ Kaynağı mitolojik çağlara da-
yanan kirişli bir çalgı... "Türk Beşleri" diye adlandınlan toplu-
luğun üyesi olan ünlü bir bestecimizin soyadı. 4/ Bagışlama...
Bir iümiz. 5/ Manila keneviri adlı elyafı veren muz türü. 6/ Sert
ve fazla kızarmayan bir domates türü... Japon lirik dramı. 7/
Denizayısı da denilen bir fok türü... "Yaşadığımız dünyayı sevi-
yorum / — tutmak benim harcım değil" (Necati Cumalı). 8/
Antalya'nın bir ilçesi... Ekinlere zararlı bir böcek. 9/ ABD
Cumhurbaşkanı Eisenhower'ın takma adı... Güney Amerika
yerlilerinin oklanna sürdükleri çok güçlü bitkisel zehir.