29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 TEMMUZ1994 CUMARTESİ 12 KULTUR Gizem dolu radyonun içine bir 'bakış'olan 'Radyo'dergisi, radyo ile dinleyiciyi bir araya getirmeyi amaçhyordu Birzamanlar 'Radyo' dergisivardı ECETEMELKURAN ANKARA - 15 Birincikanun 1941de "Türk radyosu. kendi mecmuasuıa kavuş- muş bulunmaktadır." "Radyo" dergisi, ;941'in aralık ayında, şımdi sararmış kağı- tlannda. yepyeni çıkü. Bu öykü, her yeni şeyin hayret verici olduğu, marşlann söy - lendiği ve cumhuriyet çocuklannın serpil- meye başlandığı bir tarihte geçiyordu. Ya- şam, temiz bir ödev gibi özenle ve terruz pak ilerlerken kenanna da kırmızı bir çizgı gibi neşeyle "Radyo" dergisi çekiliyordu. "Başvekalet Matbuat Umunı Müdürlüğü Memleket Masası" adresi olmak suretiyle. 10 kuruş üzerinden ve abone usulüyle yayı- na başlayan Radyo dergisinin 1. sayısında "gaye" şöyle anlatılıyordu: "Mecmuanm gayesi, Türk radyo idaresi fle Türk radyo dinleyicisini bir araya getir- mektir." Böylelikle "cemiyet yaşamına" önemli bir adım atılıyordu. Sır dolu radyonun içi- ne bir bakışü Radyo dergisi. Bir yandan da 2. Dünya Savaşı'nın ve değişimlerin ya- rattığı yorgunluğa karşı moral değerlerini korumaya, devrimlerin iletilerini açıkla- maya çalışıyordu. Daha ilk sayıda Türk kadınının da "muassır medeniyet seviyesine ulaşmış garb devletlerindeki kadınJar ka- dar" yetenekli olduğuna dair iletiler vardı. Radyo Senfoni Orkestrası müjdesi 194O'lı yıllann müzik dünyasının popü- ler kardeşleri "Dorothy Sisters"ın birer kopyası olan Sevim ve Sevinç Tevs Sisters. Radyo dergisinin daha ilk sayısında boy gösteriyorlar. 1941 yılında, yalnız 4 saat ve 6 dilde yayın yapan Ankara Radyosu'nun 96 bin 155 abonesi vardı. Ankara Radyo- su, yabancı dillerde yayın yapmasına karşılık, diğer ülkelerdeİci Türkçe yayınla- ra şüphe ile bakıyordu. Radyo dergisi, "vatandaşlan uyarmak maksadiyle" daha ilk sayıdan bu "merak- lan" dile getirecekti: "Türkçe yayın yapan yabancı radyolar, Türk'ün nıhi temavüllerini. fakal bûndan önce de Türk'ün idrak mekanizmasını, ne miktarda doğru teşhis etnıiş bulunuyorlar? Türkiye'den ne istiyorlar?" Radyo dergisinin ilk sayısı Radyo Sen- foni Orkestrası'nın kuruluş müjdesini veri- yor. Senfoni orkestrasının fotoğraflanyla süslenen sayfanın hemen karşısında, dev- rimlerin sentezci yaklaşımına koşut olarak "Mehterler" anlatılıyor. İşin ilginç yanı, Radyo dergisinin bugünkü devamı sayıla- bilecek Radyo veTelevizyondergisindehâlâ Mehterier var. Ancak karşı sayfasında Radyo Senfoni Orkestrası, yok. Radyo Tiyatrosu'nda 'Kimgiller' Hepimizin bildiği müzik ve büyülü adam sesi: "Radyo Tiyatrosu!" "Radyofo- nik Piyesler" zamanın ailevi meşgalelen . Akşam saatlerinde herkes temiz ev gjysile- rini giydiğinde, çorbanın sıcak kokusu eve yayıhrken o bildik huzurlu ev tıkırtılan sü- rerken başlar "Kimgiller". Radyo dergisi, herkesin merak ettiği Kimgiller'i fotoğ- raflıyor ve altına da ekliyor: "Günden güne inkişaf etmekte olan rad- yofonik tiyatro, programlarda daha sık yer almaya başlayacak ve vazifesini aşkla ba- şarma yolunda daima ilerleyecektir" Me- raklan gidermek için büyülü kutudan bol bol fotoğraflar verirken radyo dergisi özel- likle "artJstleri" dinlenirken "pruvadan sonra" görüntülemeye özen gösteriyor. Radyo dergisi, her konuya el atmış oldu- favori tarzı dile getiriliyor: "Ucuz ve temiz giyinmek." Radyo dergisinin en son sayısma kadar vazgeçmediği iki köşe var. "Posta Kutusu" ve "Şundan Bundan." Posta Kutusu'nun en önemli işlevi, kayıp kişileri bulmak ve bununla da övü- nüyor: "Posta Kutusu'nun en hayırlı hizmeti, bir- birlerini kaybetmiş olan ana, baba, kardeş, dost ve akrabaları ilan etmesi ve onları ka- vuşturmasıdır. Şimdiye kadar Posta Kutu- su, 25 vatandaşı bulmuştur". Radyo, 1940'h yıllarda bir yandan in- sanlan kavuşturuyor, bir yandan da özle- me yeni anlamlar kaüyordu. Adını sak- Iayan bir muharrir şöyle yazıyor: "Radyo, insan sesleri buluşturuyor. Ama hasret haflfliyor mu dersiniz? Hayır, hayır... Radyo, zaman ve mesafe muşkilini bir yıldırım harbiyle kesip atarken bazı duygu- larımızı da sonu gelmez bir meydan savaşı ortasında bırakıp mukavemetimizi imtihan etmektedir." B Birinci sayısı ile birlikte 'cemiyet yaşamına' önemli bir adım atan 'Radyo' dergisi, moral değerieri de korumaya çalışıyordu. ğu için "kaynana meselesi"nı de atlamıyor. 8. sayısının en ilginç yazısı, "Aile Haya- tında Kaynanalara Düşen Vazifeier": "Sert, hırçın olmamalı, gençlere daima şefkatli olmalı, "evladım, kızım" gibi sami- mi bağlar kuran sözcükler kullanmalıdır. Onların iyi taraflarını görmenin, bunları takdir etmenin yolunu bilmelidir. Kederleri, acılan zaruret olmadığı halde tekrarla- mamaya ihtimam göstermelidir. Gençlere, tonınlara mümkün ise hediyeler vermek, mali yardımlarda bulunmak fırsatuiı kaçır- mamalıdır. Dini, milli günlerden faydalan- masını bilmelidir." Posta Kutusu kayıp kişileri buluyor Radyonun müzik kutusu olmadığı gün- lerde çıkan derginin başhklanna bir göz aüyoruz; Ahmet Muhip Dıranas'ın hanr- ladığı "Şiir Saati," Adnan Ötüken'in hazı- rladığı "Kitap Saati," Falih Rıfkı Atay'ın hazırladığı "GüzelTürkçeınizSaati". "Kah- ramanlar Saati", "Milli Şefin Konuşma- lan". Derken 1942'de yeni bir saat daha ekleniyor Ankara Radyosu'nun programı- na: "Tutum ve Bakım Saati." Bu saatte, "dinleyicilere, az masrafla ya- şamak \e daha tutumlu olmak için faideli öğütler" veriliyor. Aynı sayının yeni yeni görünmeye başlayan moda sayfasında da bir hükümet açıklaması ciddiyetinde yılın 'Radyo' dergisinin bir saytsından fotoğraf: 'Ankara Radyosu Çocuk Kulübü'nün iki küçük sanatkarı mikrofon başında.' üyülü kutudan görüntüler ve "Radyo" dergisi "Mecmua, bilhassa radyo teknik ve neşriyaündan bahseder." Buöykü, herkesin yeni bir ülkede kurmaya çalıştığı, her yeni şeyin hayret verici olduğu, marşlann söylendiği ve cumhuriyetin çocuklannın büyümeye başladığı bir tarihte geçer. Tam o sıralarda "Radyo" Dergisi ile "Türk radyosu. kendi mecmuasına kavuşmuş bulunmaktadır. Mecmuanın gayesi, Türk radyo idaresi ile Türk radyo dinleyicilerini bir araya getirmektir". "Şundan Bundan" köşesinde ise muhtelif konular mevcut: "Türk yemişleri, cinsli ya- şam terbiyesi, yoğurdun faydaları. radyo- fiizyon nedir, terbiye konuşmaları, Ameri- kan spikerler neler yapıyor?" Yıl 1945 ve Radyo" dergisi 20 kuruş. Artık Clark Gable, Rita Hayword haberleri çoğalı>or. "Clark Gable, Şimdi Tabiatın Peşinde" başlıkh bir haberde, Gable'ın. Carole Lambord'dan sonra nasıl inzivaya çekildiği anlatılırken sevimli bir kasabalı tavnyla en son filminde birlikte oynadığı Greer Garson"a yakıştınlıyor Gable: "Bir- biıierine ne kadar yakışıyorlar, değil mi?" Garson'la ilgili bir başka haber de şöyle di- yor: 'Radyoda son icat': Televizyon "Greer Garson, mükemmel bacaklannın güzel olmadığını iddia eden muharrirdcn, onu, bacaklannın bütün güzelliğini sergile- diği son fiiminin galasına çağırarak inrikam aldı." Derken 1947 yılında Radyo dergisinin ve karikatür dünyasının "Amcabey"i Ce- mal Nadir'i yitiriyoruz. Cemal YeşU. onun için radyo dergisinde şu şiiri yazıyor: "Hergün gülüşürdûk, neye herkes durgun Son perdesidir gecen, oyun aynı oyun / Bir doğrulabilsem de, çizip göstersem / Neymiş gülecek yerleri son yolculuğun" Radyo dergisinin bulunabilen son sayısının son sayfasında bir bulmaca artık neden radyo dergilerinin olmadığını, olsa bile okunmadığını. artık niye kimsenin radyo tiyatrosunun saatini beklemediğini anlatıyor: Soldan sağa. 10 harfli; "Radyo- da son icat". Televizyon! FİYAP, Başbakan Çiller'e faks çekti: Sinemasektörünün sorunkmna dııyavh ohtn Kültür Servisi - Film Yapımalan Derneği (FÎYAP), hükümetin uyguladığı tasarruf tedbirlerinin ülkemizin kültür ve sanat ya- şamını derinden etkilediği görüşünden yola çıkarak Başbakan Tansu Çiller'e bir faks çek- ti. FtYAP Genel Başkaru Kadri Yurdatap, FtYAP Başkan Yardımcısı Ydmaz Atadeniz, FTYAP üyelerinden Necip Sarıca ve FİYAP Genel Sekreteri Sabahattin Çetin. koalisyon hükümetinin "sinema ile ilgili politikalan"m eleştirmek amaayla düzenledikleri basın top- lantısında sinema sektörünün içinde bulun- duğu bunahma dikkati çektiler. Ciddi üriin üretilemiyor FtYAP. Başbakan Tansu Çiller'e çektiği faksta. sinema sektörünün ülkemizin dış tanıtımında en etkin ve ucuz taıutım araçlan- ndan biri oldueunu vurgulayarak sinema sektörünün bu yıl hiçbir ciddi ürün üreteme- diğini belirtiyor. 106 yapıma, 1160 sinema oyuncusu, 178filmyönetmeni, 685 set teknis- yeni, 48 görüntü yönetmeni, Batı standardı- nda 6 film stüdyosu ve yüzlerce işçisinin, yüz kadar yazar ve senaristin işsiz olarak bekledi- ğini vurguluyor. FtYAP, hükümetin uyguladığı "tasarruf tedbirlerP'nin toplumumuzun kültür ha- yatını daha fazla çoraklaştırmaması için hü- kümeti sinema sektörünün sorunlanna karşı duyarlı olmaya davet ediyor. Hükümetin ic- raatı olarak çıkanlan "Teşvik belgesiz fon kavnaklı kredi" uygulamasınm Hazine Genel Müdürlüğü'nün ödemeleri yapmaması nede- niyle durma noktasına geldıği, Hazine yetki- lilerin bu durumun başbakanın emirleri doğ- rultusunda oluştuğunu belirttiklerine dikkat çekiyor. 20filminyapımı için gerekli kredi tu- tannın 50 milyar olduğunu belirten FÎYAP, bu rakamın Türkiye'nin dış tanıtımı için har- canan paralann yanında çok önemsiz bir tu- tar olduğuna değiniyor. Tanıtımda ödüUü film etkili olur Üretilen filmlerden en az 5-6'sının ulusla- rarası film festivallerinde kazanacağı bir ödü- lün, Türkiye'nin tanıtımında çok etkin ola- cağına dikkat çeken FtYAP, bu kredilerin ödenmeye başlanması ile sinema için gerekli olan "kültürel emek"in iş bulacağını belirte- rek başbakanın konuya ilgisini çekmeye çalışıyor. FÎYAP, Avrupa Ekonomik Birliği ile tam entegrasyona girmeye hazırlanan hükümetin kültür politikasını şöyle eleştiriyor: "Bir top- lumun kültür, sanat ve fikir hay atı kendini ye- niden üretmekten mahrum bırakılırsa, açıİan boşluğu, toplumu kjşiliksiz kozmopolit bir or- tama sürükleyen bir başka 'kültür yapısf yer- leşir. Modem bir toplum yaratmak bevesinde olan Türkiye Cumhuriyeti önümüzdeki yıl Av- rupa Ekonomik Topluluğu ile tam entegrasyo- na girecekrir. Ama ne yazık ki doletin kültür politikası bütçesinin binde 5'idir. Bugün hükü- met bu binde 5'ten dahi tasarruf ederek kültür politikası izlemektedir." FİYAP, 20 filmin yapımı için gerekli kredi tutannın 50 milyar olduğunu belirterek, bu rakamın Türkiye'nin dış tanıtımı için harcanan paralann yanında çok önemsiz olduğunu vurguladı. Kendilerinden bütçenin binde birini dahi esirgeyen bir hükümetin yanında yer ala- mayacaklannı belirten Yurdatap, Israil'de düzenlenen Hayfa Festivali'ne katılacak "Zıkkımuı Kökü" ve "Yoku" adü fılmleri, kendi çabalanyla bu festivallere götürecekle- rini vurguladı. FtYAP üyesi Necip Sanca ise Türk sinemasında bir altyapının oluştuğunu, ancak bu bunalımın ardından kimi kurum- lann ve laboratuvarlann kapanabileceğini ifade etti. Sanca, Şafak Stüdyosu'nun yılda 750 milyon lira harcaması olduğunu ve bu şartlarda bu maliyetin altından kalkamaya- rak kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kala- bileceklerini belirtti. Tüm derneklerin bir arada hareket edip, tavtr koyarak ortak ilke- ler çerçevesinde birleşmeleriyle oluşturulacak bir platformun daha etkili olabıleceğine deği- nen Sabahattin Çetin, eylül ayının üçüncü haftasında bir araya gelecek olan 13-14 der- neğin neler yapılabileklerini taruşacağını sövledi. Ayinisonsuzkılanportreler ÖZGÜR UÇKAN 10-25 temmuz tarihleri arasmda, The Marmara Oteli'nin salonu, Levent öget'in "Caz Fotoğraflan" adlı sergisine mekan oldu. 34 siyah-beyaz caz müzisye- ni fotoğrafmdan oluşan sergi, bu yıl bi- rincisi yapılan Uluslararası Istanbul Caz Festivali bünyesinde gerçekleştirilen et- kinliklerden biriydi. Sergi, özellikle port- re tarzında çalışmalarda, caz ve fotoğraf arasındaki yoğun ilişkinin kristalize oldu- ğu bir görsel şölen. Canlı performans sırasındaki bir caz müzisyeninin yüzü, yaşayan müziğin nere- deyse tenlendiği bir ifade yorgunluğuyla aydınlanır. Özellikle doğaçlama anlannda doruğa çıkan anlatım çoğulluğunun port- resi, müziğin, müzisyenin içindeki yolculu- ğuyla aramızda bir pencere oluşturur nere- deyse. Öget'in portrelerindeki yüzler, o benzer- siz caz seriivenin etkisiyle, "sabitleştiril- VVavne Shorter John Zorn Sureti çıkanlan yüz, bir caz müzisyenine ait oldugunda, okuma eylemi büyülü bir ritüe- le katılım anlamını taşıyor. Cazyaşantısı canlı performans sıra- sında bir tür ayine dönüşüyor çünkü. Portre bu ayini sonsuz, uçsuz kılıyor. Steve Swallow miş" olmaktan çok uzaklar. Bu yüzler canlı, hissediyorlar, kendi içlerine bakıyor- lar, bizi yaşadıklan serüvene katılmaya çağınyorlan objektife yakalandıklan an içerisinde donmuyorlar, bildik zaman an- layışımızı tersine çevirerek o arun sonsuzlu- ğu içinde akıyorlar. "Caz hah'"nin oku- nulabileceği büyülü kitaplar bu yüzler. Öget'in oturduğu dinleyici koltuğundan, kendi öznel caz yaşantısının içinden yönelt- tığı objektifle yaptığı şey de bir tür okuma eylemi. Müziğin iç oluşumunun müzisye- nin yüzündeki şifreli yazılımını çözmek üzerine kurulu bir mistik deneyim bu. Müzik, içeriden. derinlerden bir yerden gelirken yüze vuruyor. orada bir ifade dal- galanması yaratıyor: bir arada bulunması neredeyse olanaksız anlatımlar, sevinç. ke- der. keyif, hüzün aynı anda birden ortaya çıkıveriyor, tıpkı müzikte olduğu gibi... Bütün bir yaşam yükünün caz halinde çe- kilmiş fıillerle anlatımı... Genelde portre. insan yüzünün suretinin çıkanlması ürkütücü bir deneyim olagel- miştir. Tek tannlı dinlerin koyduğu imaj ya- sağının. sözü edilen okuma eyleminin bü- yüsüyle bir bağı vardır. Portre. sınırlı bakış eyleminin kaçırdığı imkanlan sunuyor bize. Sanki portrenin ait olduğu yüzden farklı ayn bir hayatı varmış gibi. Doğa] duyu- lanmızla asla yapamayacağımız bir şeyi, insan yüzünün anlık bir haline sonsuzca bakmayı sürdürebiliriz. O yüz öldükten çok sonra bile portre yaşamayı sürdürür. Bir belge olarak değil. var olarak. Fotoğ- rafın belleği zamanla güçlenir. Zaman fo- toğrafa karşı değil. onun için çalışır. Za- man fotoğrafın estetik doğasını zenginleş- tirir. Zaman geçtikçe portre hayat kazanır. Onu algılayan bakışın çoğalttığı bir ha- yattır bu. Okuyan gözün hayat kazandırdığı bir kitap... Sureti çıkanlan yüz, bir caz müzisyenine ait oldugunda, okuma eylemi büyülü bir ri- tüele katılım anlamını taşıyor. Caz ya- şantısı canlı performans sırasında bir tür ayine dönüşüyor çünkü. Portre bu ayirri sonsuz, uçsuz kılıyor. Değirmendere Festivaü sona eviyor Kültür Servisi- Değirmendere Beledi- yesi 10. Fındık ve Kültür-Sanat Festivali yann sona eriyor. Değirmendere Beledi- ye Başkanı Ertuğrul Akalın "Bu yıl etkin- liklerimizin ana teması, kültür-sanat ve bi- lim ağırlıklıydı. Programımızı başta Mi- mar Sinan t niversitesi ile işbirliği içeri- sinde beürledik ve yüriitüyoruz" dedi. Fesıiva! kapsamında, fotoğraf. rölyef, seramik, resim. tekstil ve kitap sergileri- nin yanı sıra Değirmendereli Sanatçılar Karma sergisi yer alıyor. Festival kap- samında bugün Leman Sam saat 21.30 - da Belediye Önü"nde ücretsiz bir halk konseri verecek. Yann da 'İl Halk Kü- tüphanesi Oyunculan'nın saat 19.30'da Anfı-Tiyatro'da sunacağı ücretsiz çocuk oyunu, saat 20.30"da ise yine Anfi-Tiyat- ro"da amatör topluluklar müzik konseri izlenebilir. Festi\al çerçevesinde aynca yine yann akşam Değirmendere Şiir Akşamlan'nın altıncısı gcrçekleştirilecek. Etkinliğe An- kara'dan Ali Cengizkan, İstanbul'dan Muzaffer Özdemir v e Akgün Akova katı- lacak. Saat 17.00'de gerçekleştirilecek et- kinliği İhsan Topçu yönetecek. Şairlerin şiirlerini okuyacağı. şiir üzerine söyleşile- ceği etkinliğin sonunda sanatçılar okur- lara kitaplannı imzalayacaklar. Yaz okullarında çocuk tiyatnosu Kültür Servisi - Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği. Istanbul'daaçtığı 5 yaz okulunda çocuk tiyatrosu gösteriminearacıoluyor. 1989yılında7 gönüllü tiyatrocu tarafından kurulan Gülen Ağaç Çocuk Tiyatrosu. ağustos ayı içinde Çağdaş Yaşamı Destekleme DemeğTnin yaz okulu açüğı 3 ilkokul ve 2 yetiştirme yurdunda 'Çirkin Prenses' adlı çocuk oyununu sergileyecek. Halk Eğitim Seminenlepi'nde bugün Kültür Servisi - Çağdaş Istanbul Platformu'nun Beşıktaş Belediyesı ile birlikte yürüttüğü Halk Eğitim Seminerleri çerçevesinde bugün saat 16.00'da Gülsüm Karamustafa'nın katıldığı uygulamalı resım semineri, saat 16.30"da ise Tomur Atagök'ün katıldığı sanat tarihi seminen izlenebilir. 31 temmuz pazargünü saat 16.00"daEngin Ertan. Cengiz Karlıova ve Alberto Modiano'nun katıldığı "Fotoğraf Tarihi \e Fotoğrafçılık" konulu uygulamalı semıner ile saat 16.30"da Erim Bayn"nın katıldığı heykel konulu seminer var. Şirin Devrimin kitabı Londra'da yayımlandı LONDRA (AA) - Şinn Devrim'in. Şakir Paşa ailesınin Osmanlı İmparatorluğu"nun son dönemi ve Cumhuriy et dönemindekı yaşantısını anlatan otobiyografık yapıtı Ingiltere'de yayımlandı. Haffkarnas Babkası Cevat Şakir"inyeğeni olan ve Türk tiyatosunun yurtdışındaki en tanınmış temsilcilerinden sayılan Devrim'in kitabı "Turkish Tapestry ""(Türk Kanaviçesi) adını taşıyor. Şakir Paşa'nın kızı olan annesi Fahrinnisa ile İstanbuFdaki çocukluk yıllanndan Berlin ve Bağdat'taki öğrencilik yıllanna. İstanbul ve ABD"deki tiyatro çalışmalarına. Şakir Paşa"nın ağabeyi Sadrazam Cev at Paşa'nın anılanna kadar geniş bir tarih v e çev rey i kapsayan yapıtın Ingiltere'de geniş yankı uyandırması beklenıyor. Kitabm Londra'dakı tanıtım resepsiyonunda Dev rim. "Bu kitabı yazmam tam 15 yıl sürdü. Ancak çok zengin tecrübelerimi yazıya dökebildiğim için çok mutluyum" dedi. Kitap. Ingiltere'de yaklaşık900binliradansatışa - sunulacak. Asya, Yedikule Zindanları'nda Kültür Senisi - Pop müziğin gözde sanatçılanndan Asy a bu akşam Yedikule Zindanlan'nda bir konser verecek. Asya'nın ücretsiz olarak vereceği ve 8 Ağustos'ta TRT tarafından y ay ınlanacak konser ardarda gerçekleştinlecek 13 konserin ikincisi oluyor. POP-SAV Yedikule Zindanlan'nda düzenlenecek konserlerde sahney e çıkacak diğer sanatçılar şunlar: Leman Sam, İzel-Ercan. Burak Kut. Deniz Arcak, Seden Gürel. Cem Karacaye Moğollar. Fatih Kısaparmak, İlham İrem. Nazan Öncel, Çelik. Yeni Türkü. Melis Sökmen, Kenan Doğulu, YıldızTilbe, Harun Kolçak. Ben Deniz. Oğlak Yayınları'ndan iki kitap Kültür Senisi - Oğlak Yayınlan. temmuz ayının sonunda iki yapıtın yeni baskılannı^erçekleştirdi.Bunlardan ilki, İsmet Ozel'in Oğlak Yayınlan'ndan çıkan üçüncü kitabı olan "Cinayetler Kitabı". Ağustos ayında yayımlanacak "Celladıma Gülümserken" ile şairin bütün şiirleri tamamlanmış olacak. Bu dizinin son kitabı ise "Şiir Okuma Kılavuzu". Yeni baskısı gerçekleştirilen ikinci yapıt, Adalet Ağaoğlu'nun "Ruh Üşümesi" adlı kitabı. Oğlak Yayınlan, bu yıl Ağaoğlu'ndan yayımlanacağı üç kitaptan ilki olan "Ruh Üşümesi"nin ardından, ağustos ayında da yine. tükenmiş kıtaplardan "Fikrimin İnce Gülü"nü yayımlayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle