Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25TEMMUZ1994 PAZARTESİ
4 DIZIYAZI
DİN, TİCARETVE Sİ YASET ERBİLTUŞALP
îslamikapitülasyonaonayayınna, Osmanlı'nın Avrupalı
K
güçlere sağladığı 'kapirulasyonlar-
la' eşdeğerdi. Kapitülasyonlar Os-
manİı şirketlerini kendi ülkelerin-
de nasıl ikinci sınıf şirketler duru-
muna geürmişse; Turgut Özal im-
zaladığı ilk karamamelerle de Su-
udiler karşısında Tûrk rakiplerini
ikinci sınıf kuruluşlar durumuna
getirecekti. Bir Suudi-Amerikan ortakhğı olan
Aramco'dan Rabıta'ya; 55 tslam bankasının üst
örgütü Dar al-Maal al-İslam'dan Faisal Fi-
nans'a; oradan da ünlü AI Baraka'ya uzanan
serrnaye zincirinde tkaret-tarikat-siyaset' ilişki-
lerinin kötü örnekleriyle ülke, bu kez 'seriatm
krysına' getirilecekti. İ986'ya kadar süren hızlı
yayılma döneminde Türkiye'deki Suudi-Arap
şirketlerinin sayısmda yüzde 4500, tran şirketle-
rinin sayısında ise yüzde 2100 artış gözlenecekti.
Bu Urmanışını "trân'ın devrim ihracma" ayırdığı
kaynağı vurgulayarak anlatmak daha kolay. El
Mecelle dergısı 'İslam adına kendi ideoiojisini
bölge ülkelerine ihraç etmeyi sürdüren İran yöne-
timinin, 1980-92 yılları arasında 14 milyar dolar
(yaklaşık 500 trilyon) harcadığını' öne sürüyor.
İran İslam Cumhunyetı'nın kıt parasal ola-
naklanyla. Suudilerin hesabı tutulamayan pet-
ro-dolarlan karşılaştınldığmda. Suudi sermaye-
sinin şeriat yanhlan için önemi kendiliğinden or-
taya çıkıyor. Sermaye ve yaünm açısından Nak-
şi-Nurcu kapışmasının perde arkasında Turgut
Ozal'ın kardeşi Korkut özal'ın önienemcyen
yükselişi yaüyordu.
| ANAP-m hımluıası
Parti kurmaya karar verdikten sonra ilk yurt-
dışı seyahatini Suudi Arabistan'a yapan Turgut
özal; islam Kalkınma Bankası. islam Konfe-
ransı Sekretaryası ve Dünya İslam Birliği yöne-
ticileriyle görüştükten sonra Cidde'den New
York'a uçuyordu. Yurda dönüşü ile partisi
ANAP'ı iktidar yapması arasında geçen süreyi
boş geçirmeyen kardeşi Korkut Özal. daha son-
ra ANAP İl Başkanı olacak Eymen Topbaş'ın
Hak Yatınm'ına sadece 'yüzde bir' payla ortak
oluyor ve köşeyi döneceği günleri bekliyordu.
Ayru yıl Topbaş ailesiyle Akabe İnşaat kurula-
caktı. Bu inşaat şirketi daha sonralan adı çok
duyulacak Al Baraka grubunundu
Al Baraka, Türkiye'de özel finansman kurulu
olmanın yollannı anyordu. Grubun başkanı,
Başbakan Bülend Ulusu ile temasa geçmiş ancak
basanlı olamamıştı. Al Baraka. sonuçta Hak
Yatınm'a 'bu işûı biriikte kotarılmasuıı' önere-
cekti. Korkut Özal-Eymen Topbaş ikilisinin Suu-
di sermayesiyle kaynaşmasını sağlayan Al Bara-
ka Türk AŞ'nin kuruluşu 16 Araük 1983'e, yani
Turgut Özal iktidannın işbaşına gelmesinden iki
gûn sonraya rastlayacaktı. Al Baraka Türk'ün
ikinci başkanlığına M. Latif Topbaş, yönetim
kurulu başkankğına ıse Korkut Özal'ın sağ kolu
Talat Içöz geürilıyordu. Al Baraka'run Arap or-
taklan ise Ilahi' bir raştlantıyia, Korkut Özal'ın
müşavirliğini yapüğı İslam Kalkınma Bankası
ile Katar İslam Bankası, Bahreyn İslam Ban-
kası, Bahreyn İslam Yatırım Bankası ve Ürdün
İslam Bankası olacaktı.
Bankacılık ve inşaat sektöriinün temposun-
dan sıkılan Korkut Özal Bahattin Bayraktar'la
petrol taşımaalığına atılıyor ve birbiri ardına
Ozba Petrol ve Kimya Sanayii AŞ, Petrotrans
Nakliyat AŞ, Özbatrans AŞ şirketlerinin sahibi
oluyordu. Aköz Ticaret Müşavirlik, Özya Sana-
yi ve Ticaret, Öztek Elektrik-Elektronik şirketle-
riyle Türkiye'nin 'yürüyen ya kullan" arasında
önemli yer edinen Korkut Özal, en sonunda oğ-
lunu Feniş Holding'e damat vererek muradma
eriyordu.
1986'ya kadar süren hızlı yayılma döneminde
Türkiye'deki Suudi-Arap şirketlerinin sayısında
yüzde 4500, İran şirketlerinin sayısında ise yüzde
2100 artış gözlenecekti.
El Mecelle dergisi 'İslam adına kendi ideoiojisini bölge ülkelerine ihraç etmeyi sürdüren İran
yönetiminin, 1980-92 yılları arasında 14 milyar dolar (500 trilyon) hareadığını' öne sürüyor.
Korkut Özal, Eymen Topbaş ailelerinin bir
sermaye grubu olarak örgütlenmeleri, ANAP'a
ekonomik destek sağlamakla sınırh kalmaya-
caktı. Oluşturduklan vakıflarla dini ideolojiyi
yayma görevini de üstleneceklerdi. Önce Kor-
kut Özal'ın Aköz Vakfi, daha sonra Bayrak-
tar'larla biriikte Özba Vakfı, en son olarak da
Bereket Vakfı kurulacaktı. Her üç vakıf da ku-
ruluş amaçlannı 'mescit, cami ve Kuran kursu
açmak; dini ve milli gün ve gecelerde dini top-
lanrılar yapmak; ilmi. dini ve milli araştırmalar
yapılmasını teşvik ederek din eğitimini özendir-
mek \e elbette vakıfları adına ticari alaniarda fa-
aliyet göstermek' olarak apkhy orlardı.
I Bir toplantının tutanağı
Nakşilerin önlenemeyen yükselişi Nurculan
harekete geçıriyor, onlan da 'şeriat amaçlan
için harcayabiiecekleri paranın peşine' takı-
yordu. Kimı Altın Nesil, Akyazıh, Ensar gibi
vakıflar aracthğıyla Amerika'da, Avnıpa'da,
Orta Asya Türk cumhuriyetleri ve Türkiye'de
dolaşıp maddi kaynaklar yaratıyor, kimi
kârsız, faizsiz İslam ticaret sJsteminT esas alan
kooperatif örgütlenmelerine gidiyordu. 1988
değerlerine göre 5 milyar sermayeli, 25'e yakın
şirketi kontrolünde bulunduran, iki bin üyeli
Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi'-
nin uyguladığı ilgjnç yöntemler, aslında
Türkiye'de şeriat düzenin işlediğinin kanıtıydı.
Ama bu durum 'bazı devlet ve siyaset adam-
lannı, iiniversite bocalarını, valileri, yargıçlan'
hiç mi hiç ilgilendinniyordu. Ana sözleşmeye
göre ortaklar arasında çıkacak her tür anlaş-
mazlığın bağımsız yargı organlannda değil
'Şer'i heyetlerde' çözümienmesinı öngören koo-
peratif, üyelerine tapu da vermiyor. Ortaklara
verilen *arsa hisse senetleri' ile konutlar üzerin-
deki tasaıruf hakkı kooperatif yönetiminde
kalıyor. Üyelikten atılamn malı da otomatik-
man kooperatifın oluyor.
Bir üyenin 'İslami ticaret sisteminin laikliğe
aykın olduğu' savıyla İzmir DGM'de açtığı da-
va, hukuk ve iktisat alanının seçkin bilirkişile-
rince 'sistemin İslam hukukuna özgü bir sistem
obnadığı' gerekcesiyle, takipsizlikle sonuçlanı-
yordu. Oysa, kooperatif yoluyla 'İslami cemaat
kurmanm' amaçlandığı; para yerine Iıisse demir,
çimento' kullanıldığı: 'hakim' yerine tıakeme'
başvurulduğu; kooperatifin Menzil Şeyhi Rasit
Erol'dan, Tahran Universitesi imamına kadar
'din otoritelerinden aiınan fetvalarla yönetildiğf
kanıtlanyla bıliniyordu.
Üyeleri arasında 'devlet-i âli İslamiye'den Meh-
met Kececiler, Ekrem Pakdemirli, Abdülkadir
Aksu, Vecdi Gönül. Atilla Koç'un; 'Faisal Fi-
nans'tan Gündüz Sevilgen, Nafiz ve Mehmet
Gürdoğan'ın, 'Dar-ül Fünun'dan Süleyman Ak-
demir, Selahattin Zaim, Şerafettin Gölcüklü,
Turhan Tufan Yüce gibi isimlenn bulunduğu
ünlü kooperatifin bir toplantı tutanağı 'bazı şey-
leri' acıklamaya yetiyordu. Sanayi ve Ticaret
Bakanhğı temsilcisi Haluk Köse '72 ortaktan
33'ünün hazır olduğunu saptıyor' ve toplantı, yö-
netim kurulu başkanı Süleyman KaragülJe ta-
rafından açılıyordu:
"Raporlarla jlgili olarak açılan müzakerede
söz alan Galip Öztürk. şubelerin hukuki dunım-
larının açıkJanmasuıı, başkanın görevini ölene ka-
dar sürdüıme eğiliminde olma sonınunun genel
kurulda çözümlenmesini talep etti. Yeni aiınan 52
ortak konusunu gündeme getirip, bunun yönetim
kurulunun yeni arsa sattığının kanıtı olduğunu,
yönetim kurulundan karar alınmadan arsa satışı
yaparak Kooperatifler Yasası'nın çiğnendiğini
söyledi. Akevler ortaklarına kura cekiıni yapıl-
maksızın daire tahsisi yapdması yetkisinin hiç
kimseye verilmediğini belirttL
İFehmi Kora'ya daipe
Kooperatif denetçilerinden Süleyman Koru'-
nun, Sulevman Karagülle'nin dünürii olduğunu,
seçilme engeli bulunduğunu ifade etti. Kaynak
Yayınları ile ilgili olarak yönetim kurulu başkanı-
nın damadı olan Fehmı Koru'ya daire tahsis edil-
miş olduğunu, aynca sitede çalışması için kendisi-
ne bir oda ayrıldığını, yönetimin bu konudaki yet-
kisinin nereden kaynaklandığının açıklanmasını
Lstedi. Yönetim kurulu adına söz alan Süleyman
Karagülle, Galip Öztürk'ün açıklamalanmn düş-
manca olduğunu söyledi. Fehmi Konı'mın ayrı bir
ortaklık kurduğunu ve kooperatifin bu ortakhğa
kcfil olduğunu belirtti. Fehmi Koru'nun şahsen or-
tak olduğunu ancak işi bıraktığını, çıkmak Lste-
yenlerin çıkabileceğini söyledi. Süleyman Kara-
gülle, kent mimarisinde yüksek lisans çalışması
olarak kızı tarafından yapılan projenin. koopera-
tif arsası üzerine uygulandığını ve bu iş için ücret
verilmediğini söyledi."
I Din tacipüği ve şapiat
Kendilerini eleştirenleri ya 'döverek' ya da
haklannda 'yazarak' ticaret ve siyaset alarunda
başandan başanya koşuyorlardı. Kültür Ba-
kanbğı'nın 'il kütüpbaneleri için' yayınevlerin-
den aldığı kitaplara köşesinde 'yazarları nezdin-
de, milyaıiık iftiralar' atıyor; sözde dürüstlük
taslıyordu. Ama, eşi ve kendinin ticari' şirketi
Kaynak Yayınlan'na, binlerce ortağın birikım-
leriyle oluşan bir 'kooperatifin malvarlığını kefil
göstermede' hiçbir 'ahlaki sakınca' görmüyordu.
Ya da bir lisans çalışması olarak üretilen projeyı
babasının başkanı olduğu kooperatifte uygula-
ma olanağı bulmasına ses cıkarmıyor ve 'bu uy-
gulamadan doğan rantı' içine sindirip hiçbir 'etik
kural' gözetmeden. görmezden gelebiliyordu.
Kooperatiflerini büyütüyor. vakıflannı geliştiri-
yor, şirketlerini zenginleştiriyorlar; din tacirli-
ğinden kazandıklanyla şeriat özlemi üretiyor-
lardı.
BİZBİZE
ERDAL ATABEK
Içinden Çürûyen Ağaç...
Ağaç içinden çürümeye baştadığı zaman dışından gö-
rünen hiçbir değişiklik yoktur. Dallar yerindedir, yaprak-
lar yeşildir, ağacın gölgesi de serin tutmaktadır. Ama
içeriden çürüme sürdükçe dökülen yaprakların yerine
yenileri gelmeyecektir, dallar parlaklığını yitirecektir,
ağaçta yavaş bir gerileme başlayacaktır. Bir süre sonra
belki yıllar süren bir süre sonra ağaç kuruyacak, canlılı-
ğı bitmiş bir odun kitlesi olarak yıkılıncaya kadar güç
bela orada duracaktır.
insanları içindençürütende "güvenduygusu"nuny\\\-
midir. O zamana kadar güvendiği, kendisine güç veren,
can suyu veren duygular, düşünceler, umutlar, insanlar,
organizmalar, ilkeler, yaşama ortamı, artık bu güveni
veremez duruma geldiği zaman insan da "içinden çürü-
meye başlar." Bu aşama artık insanın çürümesi değil
"toplumun çürümesi" aşamasıdır. Bütün bunları "alış-
tıkları, bekledikleri şeyleri bulamamış insanların yeni
durumlara uyum sağlayamamasınm sonuçları" olarak
görenler fena halde yanılmaktadırlar. Bugün bireylerin
de değişik toplum kesimlerinin de bütünüyle toplumun
da "guvenyıkımı"nauğradığı birdönemiyaşıyoruz. "Gü-
ven yıkımı"öylesine ağır bir çöküntüdür ki sonunda sos-
yal depresyon kaçınılmaz olur. Şimdi bu aşamaya giril-
miştir, sonuçları da -ne yazık ki- görülecektir. Görü-
lecektir, çünkü bu çöküntüyü yaşayanlar tam olarak algı-
lamamakta, çözüm yetkisinde olanlar da görememekte-
dir. Bu "güven yıkımı"n\n temel nedeni ise emek-ser-
maye çelişkisinin artık "kabul edilemez" bir noktaya
gelmiş olmasıdır. Bu olgu sadece emek kesimi için de-
ğil, sermaye kesimi için de büyük bir tehlikedir. Serma-
ye kesimini temsil eden örgütlerin, bu tehlikeyi önceden
görmesi kendi gelecekleri için de çok önemlidir. Emek
kesiminin örgütleri olan sendikalar, sosyal analiz yeter-
sizliğinin sıkmtılarını taşıdığı için kitlelerin gerisinde kal-
maktadır. Siyasal partiler-inanılmaz biçimde-temel po-
litikaların dışında kalarak etkisizleşmişlerdir. Bu nok-
tada en acıklı durumda olanlar solda olma savındaki
-sosyal demokrat gibi demokratik sol gibi- partilerdir. Bu
partiler -birleşsinler ya da birleşmesinler- toplumun po-
litik gündemini yitirmişlerdir. "Emeğin değeri, emek
üretkenliği, insancıl değerlerin korunması, insan hakla-
rı, bireyi geliştirecek eğitim, toplumu modernleştirme,
insan sağlığına toplumsalçözümler bulma vb" konular-
da yeni analizleri, kolektif çalışmaları başaramayan,
toplumun ezilen kesimlerini (emekçiler, emekliler, işsiz-
ler, gençler, kadınlar gibi) temsil edemeyen sol etiketli
partiler işlevlerini (elbette oylarını da) yitirmişlerdir. Bu
gidişle daha büyük kayıplara uğramafarı da kaçınılmaz-
dır. Sağ partiler ise yandaşlarını kollamak, yakınlarına
servetler sağlamak, kapitalizmin parlak vitrininin arka-
sındaki çöküntüye payanda olmak kusurlarıyla sakat-
lanmışlardır. Yıllarca politik alanda kullandıkları din
silahı asıl sahiplerinin eline geçmiştir. Refah Partisi'nin
artık onlara da yıllardır kullandıkları devlet desteğine de
sağladıkları paraya da ihtiyaçları kalmamıştır. Refah
Partisi, sağ partılerin sağladığı her şeyi sağlamakta, sol
partilerin birtürlü kitleye ıletemedikleri mesajları ise-ki-
mini bu dünyada, kimini öbür dünyada vaat ederek- ilet-
tiği kitleleri kendine çekme şansını arttırmaktadır. Bu
gidişte görünen odur ki politik iktidar geniş kitlelerin so-
runlarına çözüm önerme gücünü yitirmektedir. Bundan
da Refah Partisi ve din ideolojisi avantaj sağlayacaktır.
Güven yıkımı'mn sosyal dönüşümlerinden birisi ola-
rak Başbakan Tansu Çiller in malvarlığı çok önemli bir
sosyal psikoloji ölçütü olarak önem taşımaktadır. Bu ör-
nekte, mal ve para birikimi ile politik güç arasındaki iliş-
kiler somutlaşmakta, öteki liderlerin servetlerinin araş-
tırılması da bu ilişkinin önemini güçlendirmektedir. Sag-
daki politikalar servet sahipleri arasında oynanan bir
oyun niteliğini kazanmakta, sol etiketli liderler de bu
oyunun önemi azalmış oyun arkadaşları rolünü oyna-
maktadır Böylece zengınler ve zenginleşenlerkulübü'
ile onların payandası olanların arasında oynanan politik
iktidar oyunu emeğiyle yaşamak zorunda olanları tam
bir güven yıkımı'na uğratmaktadır. Emeğe dayanarak
beklenebilecek hiçbir şey kalmamakta, emekçiler de ya
sosyal depresyonu paylaşmakta ya da Allah'ın adaleti-
ne sığınmak durumunda kalmaktadırlar. Emek-serma-
ye çelişkisinin kabul edilemez sınırları' aşılmaya baş-
lanmıştır. Emekçilerin sokağa dökülmelerinin arkasın-
+ Arkasıl9.Sayfada
Yargı çarkmınişleyişihızlandınlıyor!..-4-
H
akkın zamanında elde edilmesi, yalnızca
vargı örgütlenmesine ilişkin alınacak ön-
iemlerle gercekleştirilemez. Aynı zaman-
da, yarguun isleyişinin de. hakkın kolavlı-
kla elde edilebilmesini olânaklı kılacak bir nitelıkte
olması gerekmektedir.
Yargmın işleyişi, yargılama usulü yasalanyla sağ-
lanmaktadır. Hakkın gecikmeksizin ve adaletli ola-
rak elde edilebilmesi, ancak iyi düzenlenmiş yargı-
lama usulü yasalanyla gerçekleştirilebilir.
Avnıpa Konseyi Bakanlar Kurulu'nun tavsiye ka-
rarlannda da, yargının hızlandınlmasında usul ya-
saiarmın önemi, özel olarak belirtilmiştir.
Yargmın Hızlandınlması Paketi kapsamındaki
yasa tasanlannın bazılan, yargılama usulü yasa-
lanna ilişkin düzenlemeler içermektedir.
I Hnkuk nuhkemelepi yargılama usilâ
Hukuk Usulü Muhakemefcri Kanunu, cumhuri-
yetin ilk yıllannda gerçekleştirilen hukuk devrimi
çerçevesinde yürürlüğe girmişti. 1928 yılından, en
son 1985 yılına kadar çıkanlan yasalarla, günün ge-
reksinimlerini karşılayabilmesi amaayla 23 kez de-
ğişiklik yapıldı.
Parça parça ve sınırh ölçülerde yapılan bu deği-
şiklikler, zamanla yasanın iç uyumunun ve bütün-
selliğinin de bozulmasına yol açü.
Yargmın Halandırılması Paketi kapsamındaki
Hukuk Yargılama Usulü Kamınu Tasansı bu temel
yasayı bütünüyle yürürlükten kaldırarak yeni bir
yargılama usulü yasasmı getirmektedir.
Yargılama hukukunun temel kurum ve kuruluş-
lan;
bu tasanda da yer almaktadır kuşkusuz.
Öte yandan. tasan, adliye mahkeTnelerinin kuru-
luşuna ilişkin getirilen yeni düzenlemelerin gereği
olan konulan da içermektedir. Örneğin, adliye
mahkemelen yasa tasansında öngörülen "üst mab-
keme" sistemiyle ilgili usuli düzenlemeler, bunlar-
dan biridir. Yapılan değişıklıkler çerçevesinde,
yargımn hızlandınlmasına ilişkin düzenlemeler,
özel bir önem taşımaktadır. Hakkın zamanında
elde edılmesini olânaklı kılacak bu tür temel deği-
şikliklere kısaca değinebm:
• Yürürlükteki yasada ciddi bir sorun oluşturan
yargılama usullerinin çokluğu (yazılı, sözlü şer'i ve
diğerleri), tasanda teke indirilmiştir (md. 143-162)2
,
• Yapılan usuli işlemlerin geriye doğru düzeltilme-
si (ıslah) uygulaması sınırlandınlmıştır (md. 78-82),
• Adli ara verme süresi kısalülmıştır (md. 139),
• Duruşmalann ardı ardma sürüp gitmesini engel-
lemek için, tüm hazırhklann önceden tamamlan-
masını sağlayan "ön inceleme" sistemini getirmiştir
(md. 160-161),
• Bilirkişi ve keşif uygulamalanndaki yinelemeleri
engelleyici düzenlemeler yapılmıştır (md. 208-212).
Yargının Hızlandınbnası Paketi kapsamındaki
yasa tasanlanndan bin de, Ceza Muhakemeleri
Usulü Kanunu'nda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'dır.
Tasan, her şeyden önce, ceza yargılamasınm, bi-
rinci derece adliye mahkemeleri ile Yargıtay arası-
nda oluşturulan üst mahkemelerin işleyişini sağla-
mayı amaçlamaktadır.
Bunun yanı sıra, yargının hızlandınlmasına iliş-
kin belli düzenlemeleri de öngönnektedir.
Yargının hızlandınlmasına ilişkin tasanda yer
alan kimi temel düzenlemeler şunlardır:
• Yargılamanın tek bir celsede bitiriiebiimesi için
her türlü önlemin ahnması, mahkeme başkanının
sorumluluğu çerçevesinde belirtilmiştir (md. 18),
• Mahkemelerin kişiler ve kuruluşlarla doğrudan
yazışma yapma olanağı sağlanmışür (md. 7.19),
• Yargıca, gerekli koşullann oluşması durumun-
da, derhal beraat karan verme yetkisi tanınmıştır
(md. 18),
• Mahkemeye, yeterli kanıta dayanmayan iddi-
anamenin reddi sorumluluğu getirilrniştir (md. 18).
Tüm bunlann yanı sıra, kişi güvenliğini ve savun-
ma hakkını güvence altına alan düzenlemelere de
yer verilmiştir. Bu bağlamda, gözaltı süresi, yolda
geçecek süre hariç. 24 saat olarak belirlenmiştir
(md. 13); yasaya uygun olarak toplanmamış delille-
re dayalı iddianamenin reddi kurumu benimsen-
miştir (md. 16).
|fş mahkefflelepfnde yargılama usulû
Türkiye'de modern anlamda ilk iş yasası, 1936
yılında 3008 sayılı İş Kanunu'dur: bu yasa, çalışma
yaşamını ulusal düzeyde ele ahyor ve düzenliyordu.
Otuz yıla yakın bir süre yürürlükte kaldı.
Daha sonra, 1961 Anayasası'nın demokratik
haklannın izlerini taşıyan 12 Ağustos 1961 yılında
çıkanlan 931 sayılı İş Kanunu, ardından 25 Ağustos
1971 yılında 1475 sayılı İş Kanunu benimsendi.
854 sayılı Deıûz Iş Kanunu ve basın işkolunda
çalışanlarla ilgili 5953 sayılı Basın İş Yasası, çalı-
şma yaşamını düzenleyen yasalar arasında yer al-
maktadır.
Yarguun Hızlandınlması Paketi kapsamındaki İş
Mahkemeierinin Kuruluşu, Görevleri ve Yargılama
Usulü Hakkında Kanun Tasarısı, 1475 sayılı yasayı
tümüyle yürürlükten kaldırarak yeni bir düzenleme
getirmektedir.
Tasan, yargının hızlandınlmasına ilişkin bir dizi
kural içermektedir.
Bu kurallardan bazılan şunlardır:
• İş mahkemelerindeki davalar acele işlerden sayı-
Imaktadır (md. 8'2),
• Yargıcın duruşma açmadan önce tüm kanıtlan
toplaması ve değerlendirmesi için "ön inceleme"
kurumu benimsenmiştir (md. 12); böylece bu yetki-
ye dayanarak duruşma hazırlığı yapacak olan
yargıç, ban hallerde duruşma açmadan da karar
verebilecektir (md. 13), ön inceleme ile karar verile-
mediğı hallerde, yargılamanın ilk oturumunda ke-
sin karar verilebilmesi amaçlanmaktadır (md. 14,
17),
# Davaaya işyerinin bulunduğu yerde dava açma
hakkı sağlanmaktadır (md. 4),
# İş sözleşmesinin, işveren tarafından feshi halin-
de. feshin haklı nedenlere dayandığmın ispat yükü
işvereneyüklenmiştir(md. 16),
• Çeşitli işlemlerin bellı sürelerdeyapılması zorun-
luluğu getirilmektedir (md. 12/3,19/3).
Halen yürürlükte bulunan 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanunu, 6 Ocak 1982 yılında ka-
bul edilmiştir; yasanın Resmi Gazete'de yayımla-
narak yürürlüğe girmesi ise. 20 Ocak 1982 günü
gerçekleşmiştir.
Reel olarak uygulanabilmesi ise. bölge idare, ida-
re ve vergi idare mahkemeierinin fıilen faaliyete
başladıklan 20 temmuz 1982 günü olânaklı olabil-
mistir.
Idari Yargılama Usuiü Kanunu'nda, aksayan
yönlerin giderilmesi ve uygulamada çıkan boşluk-
lann doldurulması ve yargılamanın hızlandınlması
amacı ile, 5 Nisan 1990 tarihinde kabul edilen 3622
sayılı yasa ile bazı değişiklikler yapılmıştır.
Yargının Htzlandırılması Paketi içinde yer alan
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Bazı Maddeleri-
nin Değiştüiünesi Hakkında Kanun Tasansı, İdari
Yargılama Usulü Yasası'nda yeni bazı değişiklikle-
rin yapılmasını öngönnektedir. Bu çerçevede,
yargının hızlandınlmasına ilişkin belli düzenleme-
leri de içermektedir.
Tasan 10 Haziran 1994 günü kabul edilerek 4001
sayılı yasa ile yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Böylece, Yargmın Hızlandınlması Paketi kapsamı-
ndaki yasa tasanlanndan biri, yasallaşarak yürür-
lüğe girmiştir.3
4001 sayılı yasa, yargının hızlandınlması amacı-
na yönelik kimi düzenlemeleri içermektedir.
Bu yöndeki düzenlemelerin bazılan şunlardır:
• Davalara ilişkin işlem dosyalannın aslı veya
onaylı örneğinin idarenin savunması ile biriikte
idari yargı merciine gönderilmesi zorunluluğu geti-
rilmiştir (md. 16/5); böylece davalann kısa sürede
sonuçlandınlması, gereksiz yere ara verilmesinin
önlenmesi sağlanmaya çalışılmışür.
• İdari davalann işlemi yapan idari mercinin
bulunduğu yerdeki mahkemede açılacağı kuralının
istisnalan arttınlmıştır (md. 34). Bu düzenleme ile
Ankara'daki idare \e vergi mahkemelerindeki
yığılma giderilmek istenilmiş ve hakkın zamanında
elde edilebilmesinin gerçekleşmesi amaçlanmıştır.
# İdare mahkemeierinin kararlannın en kısa sü-
rede uygulanması sağlanmışür (md. 28).
•icra ve iflas usulû
İcra ve İflas Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Deği-
şiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, İcra ve
İflas Yasasf ndakı kimi aksamalan ve uygulamada
ortaya çıkan boşluklan gidermeyi amaçlamak-
tadır.
İcra ve iflas dairelerindeki iş yükünün giderek
yoğunlaşması, asıl olarak ülke ekonomisinin ve iş
yaşammın yaşadığı sıkıntının derecesiyle doğrudan
ilgılıdir kuşkusuz. İcra ve İflas Yasası, prosedürün
hızlı işleyişine olanak verecek bir niteliktedir; bu
çerçevede çok büyük eksiklikler olduğu söylene-
mez.
Tasan. icra dairelerinin yapısal değişikliklerinin
yanı sıra. usulün hızlandınlması noktasında ciddi
değişiklikleri ya da düzenlemeleri içermemektedir.
Işlemleri hızlandırmak ve suiistimalleri önlemek
amacıyla, alacaklılara banka araalığı ile ödeme
yapılması biçiminde yeni bir düzenleme getirilmiş-
tir (md. 3).
SÜRECEK
(I) Genıf bilgı u,m bkz. Öztek, ugm, Hukuk Aroşlırmaları
Dergısı.S 14-15 1986, s. 9-20. avrıcabk:.. Tavsive Karan R.
(861 12
/2) Tasanda, tek yargıçh birhukuk mahkemesiruk uygula-
nacak tek bir yargılama usulû. genel yargılama usulü olarak
benimsenmiştir. Ancak ıvedi görûlrnesi gereken davalarda ba-
sit yargılama usulû aeğisıırilerek ve düzeltUerek konmmustur
(md. 360); aynca ortaklığın giderilmesi davalarında izlenecek
fözel) yargılama usulüne de ver verilmiştir (md. SS6).
(3) Resmi Gazeıe, 18 Haziran 19941. ve 21964 S.