Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
— * - -v - "•*• a
SAYFA CUMHURİYET 23 TEMMUZ1994 CUMARTESİ
DIZIYAZI
DIN, TICARET VE Sl YASET ERBİLTUŞALP
Araştırdı ve yazdı
BağnazIslamakarşııknlıIslam
R
AND Corporation raporunda, her
ne kadar Türkiye'de İsJamı hareke-
tın Iran ve Mısır'daki gıbi güç ve sta-
tü sahibi kışilenn önderliğınden yok-
sun olduğu söyleniyorsa da onlar
için anlamlı bir profil çiziliyordu.
"Türkiye'de önde gelen Islamcılar
^ ^ ^ ^ ^ laik mesleklerde çaltşıy orlar. Bunlar
•••••• arasında bürokratlar, poütikacdar,
hukukçular, mühendisler, gazetedler, doktoriar ve
öğretmenler bulunuyor. Bu kişUer öğrenimleri ve
sosyal dunımları bakunından, geçmişte Türk laikle-
ri tarafından "Kaba gorünüşlu, Batılı havat tarzına
ahşkın olmayan ve genelbkle dünya meselelerin-
den habersiz' olarak tanımlanan 'genci' klişe tipter-
den esas itibanyla farklıdır. Bugün önde gelen
tslamcılar, kentli öğrenimli sınıfa mensupturiar.
Çoğu ûniversite mezunudur; bazılannın Avrupa ve
Amerika'daki yüksek öğrenim kunımlanndan yük-
sek lisans dereceleri vardır. Dindarhkları ve İslamcı
dünya görüşlerine ek olarak İslamcı ey lemciler, sos-
yal kökleri bakunından da laik sınıftan ayrılırlar.
Laik sınıf genellikle kentlerdeki orta ya da yüksek
tabaka aileierden gelir. Bunun tersine. önde gelen
İslamcı yazarlar, işadamları ve poütikacılar küçük
kentkrden gelmekte olup mütevazı ailelere mensup-
turiar. Bunların çoğu Anadolu'nun muhafazakar
kasaba ve köyleriıideki küitür çevrelerinde yetişmiş-
ierdir. Daha sonra aileleri y a da kendileri ürmersite-
de okumak için büyük kentlere göç edince kentli ol-
muşlardır. Haklarında biraz biyografik bilgd edine-
bilmiş ünJü Islamcılaruı aksine, islamcı harekete
katıian kitle mensuplarının sosval profıli ancak
yarnn yamalak tespit edilebilmiştir. Bu konuda elde
edilebflen tek bilgj 1986'da yapılan bir araştırmadır.
Araştırma, Türkiye'de şeriat yönetiminin kurul-
masına yönelik eğüimleri incelemek için düzenlen-
mişti. Ankete katdanların %7'sini oluşturan şeriat
yanlılannın sosval özeilikieri genç (29'lann bası-
nda), yüksek öğrenimli (ûniversite ve lise mezumı) ve
çesitli mesleklere sahip (çoğunluğu devlet memıuu,
daha sonra öğrenci ve işçi) şeklinde özetlenebüir."
Amerikan Merkezı Haberalma Örgütü; 1978'-
lerde İran'da olduğu gıbı, 1990'larda Türkıye'de
de önemlı gelişmelerin üstünü örtüyordu. Şeriat
yanlılan ıçın anketler düzenlenıyor. İslamalann
biyografileri toplanıyor. örgütlülüklennin gücü ve
yaygınlığı araştınhyordu.
'Soğuk Savaş'ın sona ermesi, ABD'nin strateji uzmanlarına yeni bir iş alanı açmtştı. Herkesin gözii kulağı din ve etnik çatışmalara çevrilmişti. Ortadoğu
ve Orta Asya'daki tslamcı hareketler ise bu ilgjnin odağını oİuşturuyordu.
thmlıve İsJamla temas
Sovyetler Bırliği'nin dağılmasından sonra ortaya
aülan tezlenn tümünde. 'güçler dengesi içinde
Müslüman toplumlann geleceği' ağırlıklı olarak yer
alacaktı.
20 yılhk bir aradan sonra Türkiye'ye yaptığı n-
yareti değerlendiren CIA emeklisı Graham Fuller
baklayı ağzından kaçınyordu:
- Türkiye tslamla banşmak zorundaydı.
- ABD Türkıye'dekı laik modelı desteklerken,
Islami güçlerle açık çaüşmaya girmekten kaçın-
mah; olumlu Islamcılarla gayri resmi temas kur-
malıydı.
- Türkiye'de halkın çoğunluğu için İslamın birey-
sei ve toplumsal kimliğin tek kaynağı olmay a devam
ettiği unutulmamalıydı.
- Türkıye artık ulusal kimhğini, yörüngesinı,
dünyadakı rolûnü, İslamın günlük yaşamdaki ye-
rinı yeniden düsünere k saptamabydı.
- Hiç kimse fran gibi olun demiyordu ama, İsla-
mın Türkiye'nin kültürel ve entelektüel mirasının
önemli bir parçası olduğu; bastırdması gerekmediği,
katdaşmayı önlemek için kendisini ifade etmesine
olanak sağlamamn kaçınılmazlığı unutulma-
malıydı.
- Geçmişteki laiklik polıtikalan döneminde İs-
lamın yaşamdan nasıl dışlanacağı adeta bir fıkn
sabit halıne gelmiştı; bugün böyle bir reaksıyona
hiç gerek yoktu.
- Insanlar; İslam dininin ve kültüriinün gerekle-
rinin daha çok gö/etilmesini, İslaıni eğitimin yay-
gınlaştırılmasını daha çok istiyorlarsa, bu otomatik
bir tehdit olarak kabul edilmemeliydi.
- Dunyada hıçbir lıder. ne George Washington,
ne Nehru, ne Lenin ne de Gandi sonsuza kadar
vaşayabilecek bir ürün vermedi. O>sa İncil ve Ku-
ran venyordu. Lıderler ölüyor. önce bedenlen,
sonra da zaman içinde düşünceleri silinıyordu
Oysa Kuran ve İncil yaşıyordu. Mustafa Kemal'in
başına gelen de her tanh yazmış lidenn başına ge-
lenden farklı değil."
'Soğuk Savaş'ın sona ermesi, ABD'nin strateji
uzmanlanna yeni bir iş alanı acmıştı. Herkesin
gözü kulağı dın ve etnik çatışmalara çevnlmıştı.
Ortadoğu ve Orta Asya'daki İslamcı hareketler ise
bu ılginin odağını oİuşturuyordu. Washington'-
dakı Uluslararası Stratejik Etütler Merkezi, önem-
li birsaptamada buhınuyor ve "ABD'nin Türkiye'-
ye bakışında İslamın yükselen sesini, komünizme
karşı basit bir kalkan olmaktan daha kapsamlı bir
çerçevede düşünülmesini" onen>ordu. Merkezın
önemlı ısımlennden Brad Roberts'e göre "kalkı-
mnakta olan ülkeler, düny adaki son gelişmelerin ge-
risinde kalmamak için, bünyelerindeki 'eskı sorun-
lara' yeni çözümler aramak zorundaydılar."
Uluslararası Stratejik Etütler Merkezi'run yayın
organı VVashıngton Quarterly'dekı makalesınde
Barrv Rubin çok daha kolay anlaşılabılecek bir
yöntem ızlıyordu Ona göre. Üçüncü Dunya'da
Marksıst kadrolann yaratılması uzun bır zaman
almıştı Oysa İsiamı kadrolann. kentli entelektüel
soıstıkas) ondan bağımsız olarak yeşerebibr ve bu
da 'modemizme' hizmet edebilirdi.
"Dindar kitlelerin, siyasete, iş yaşamına, devlet
bürokrasisine, subaylık mesleğine, öğretmenliğe
doğru çekilmesi modernizasyon süreci için önemh'
bir adım olabiür. Ama bu durumun din sektörüne ek
bir güç vermesi de kaçınılmazdır." Rubin, Batı'yı
'üımlı İslamdan' korkmamaya çağınrken "IİBnlı
İslamın bağnaz ve devrimci İslama karşı bir numa-
ralı panzehir oluşturduğunu; hatta Sünni İslamda
ruhban sıtııfının devrimci İslama direnç gösterdiğini;
bu nedenle ABD'nin devrimci İslama direnen İslam
sektöriinü desteklemesi gerektiğini" söyleyecektı.
İran"da Rıza Pehlevi'yı. Nıkaragua'da Somoza'-
yi, Fılıpınler'de Marcos'u destekleyen CIA'nin.
bunca deneyden sonra, Türkiye'de artık yanlış ata
oynamaması gerekiyordu. Nakşibendilerin
çıkardığı İslam dergisinde 'şeriat yanlılarmın ABD
ile Uişkiİeri' anlatılırken dolambaçlı bır yol izleni-
\ ordu. "Kampanya, irtica denilen 'mevhum' bir teh-
likenüı 'dış çevreler'ce tezgahlandığını" göstenyor-
du: "ardından da bunlarla eşgüdüm halinde çalışan
iç çevreler bunu alabildince kışkırtıyorlardı." Der-
gının 'dış güçlerin kimler olduğu' sorusuna verdığı
yanıt ise 'sadece İsiamı yaşamak istediklerini' söy-
leyen. 'modern görünümlü şeriat mimarlarının' ger-
çek yüzünü orta>a kovacak boyutta savlar ıçeri-
>ordu: Carter dönemınin Ulusal Savunma Konse-
yi Türkiye Masası Uzmanı Paul Henze, kasım ayı
sonlanna doğru ülkemıze vaptığı esrarengiz zi-
yaretle tüm dikkatlen üzenne çekmışti. Bu eski
CIA görevlisı, bır toplantıda "Türk basınının aşın
dinci akımlara karşı yürüttüğü mücadele VVashing-
ton'da takdirle karşılanıyor ve teşvik ediüyor" diye-
rek, aslında o günlerde Türkiye'de yürütülmeİcte
olan 'irtica kampanyalarına' karşı ABD'nin, CIA'-
nin. ırtıcaya karşı tavnnı da -yetkısi gereği- behrt-
mış oluyordu. Dünyadakı büyük değişimlere
karşın, emperyalizmin Türkiye'ye karşı saldınsı
araliksız sürüyordu
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Richard Per-
le "Türk basını irticaya karşı ateş püskürmeli" der-
ken, Fransa Dışışlen Bakanı Claude Chesson
'İslam ülkelerinde yumuşak bir dini idarenin, katı
bir laik yönetimden daha gerçekçi olduğunu' söylü-
yordu Ilımb İslam. kendıne yol açmak için irtıcai
e>lemlerde başroller almayı sürdürüyor; karşıtlan
olan radıkal İslamın suçlanmasını sağlıyorlardı.
Nasıl olsa "Türkiye'deki İslami hareketin son yı-
Ilarda kazandığı seviveden övgüyle söz eden"
RAND Corporation'un son raporuna.sırtlannı
dayamışlardı. Dindar Evren'den, dına Özal'dan,
elhamdüLllah Müslüman Çıiler'den aîdıklan des-
tekle, ıstedıkleri gibı at koşturabiliyorlardı.
Desteklerine Japon Fukuyama'dan, Amenkalı
Hunüngton'dan vaptıklan ahntılarla entelektüel
boyutlar kauyorlardı. Bir RAND Corporation
uzmanı olan Fukuyama'ya göre, dünya bir baştan
bır başa kapıtalızmın zaferleriyle taçlanmıştı.
Ama bu zafer bazı ülkeler ıçın tarihin sonu' an-
lamına gelıyordu. Kapıtalıst sıstemın dışında kala-
caklar ıçın, tanhın sona ermesi kaçınılmazdı. Eskı
düşmanlar yok olmuştu, ama onlar dört elle kapi-
talizme sanlıyorlardı
Bir zamanlann 'Leninist parti modeli hayram'
'Harvard'lı profesör Samuel Luntington'u da çok
sevdiler 'L'ygariıklann Çatışnıası" makalesınden
'güç ve ilham' aldılar Huntıngton'a göre uygarb-
klar birbirlerinden tarih, dil, küitür, gelenek ve en
önemlisi din olgusu açısından' aynlıyorlardı:
Dunya ölçeğınde gorulen ekonomik modernleş-
me ve toplumsal değışım süreçleri insanlan uzun
süredır bütünleştiklen kimb'klerinden uzaklaştın-
yor, onlan bır boşluğa atıyordu Dünyanın pek
çok yerinde. 'din çoklukla köktenci olarak nitelen-
dirilen hareketlere dönüşerek' bu boşluğu doldur-
maya çalışıvordu Ve pek çok ülkede 'köktenci ha-
reketlerde aktif olan insanlar, genç, eğitimli, orta
sınıf teknisyenler, memurlar ve esnaftan' oluşuyor-
du. Bu gelişmeler 'dinin intikamı'ydı.
SÖRECEK
o mm
Yargıdarefoım kaçınjJmaz bir zorunluluk
dir,
* -2-
Ikemizde yargj yavaş yürümektedir.
Yargının ağır işleyişinın göstergeleri deh-
şet verici boyutlara ulaşmıştır.
Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın verdiği
rakamlara1
göre:
1950'to yıllardan beri süren dava sayısı 12.267'-
u• 20-30 yıl öncesinden kalan dava sayısı 1.228'-
dir,
• 10-20 yıl öncesinden kalan ve halen süren dava
sayısı ise 10.614'tür.
Neredeyse bir insan ömrünûn yansı kadar süre
içerisinde sonuçlandınlamayan, sürüncemede
kalrmş davalardır bunlar.
1991 yılından 1992 yılına devredilen işlerin dökü-
müise;
• Cumhunyet savabklannda 690.772 dosya
• Ceza mahkemelerinde 541.157 dosya,
• Hukuk mahkemelerinde 837.157 dosya,
• İcra müdürlüklerinde 2.802.527 dosya,
• İdare mahkemelerinde 100.980 dosya.
Bu tablonun anlamı açıktır. 1992 yıbnın daha Uk
gûnünde, yargı ış yükü toplam 4.972.721 dosyadır;
1992 yıbnda eklenecek olan iş yükü ise bu yoğunlu-
ğa yeni bir boyut katmaktadır.
Yargının ağır işleyişı. yıldan yıla devredilen iş yü-
künü arttırmakta, artan iş yükü ise hakkın elde
edilmesindeki gecıkmeyi daha çok dennleştirmek-
tedir.
Hakkın elde edilmesindeki gecikme, örneğin ki-
şilerin haksız yere ve uzun süre suçatımı altında tu-
tulmasına neden olmaktadır. Yargı sistemımiz, hak
arama özgürlüğünün açık ihlab anlamına gelen bu
tür uygulamalann sayısız örneklerini üretmektedir.
İşte somut bir örnek:
• 1991 yıh içinde yalnızca asbye ceza mahke-
melerinde görülen 632.840 davanın 101.402'si bera-
atle sonuçîanmıştır; yani onbinlerce kişı uzun süre
ve haksız olarak suçatımı altında yaşamak zorunda
bırakılmıştır.
Bu rakamlar, yargı sistemimiz içdn bir alarm ni-
teliğindedir.
Yargı sistemimizde bir reform gereksinimi, artık
kacınılmaz hale gelmiştir. Hak arama özgürlüğü-
nün tüm güvence sistemlerini içeren bir yasal dü-
zenlemenin sağlanması, ülkemizin gündemindedir.
Türk yargı sisteminde
hak arama özgürlüğü
Pek çok uluslararası anlaşmayı ve insan hakJan
sözleşmelerini imzalayan Türkiye, bu çerçevede
üyesi bulunduğu Avrupa Konseyi'nin temel insan
Mahkemelerdeki aşın işytiküniin azaltılmasına ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi'nin 16 Eylül 1986 tarih ve R (86) 12 Sayılı Tavsiye Kararı (Sonuç Bölümü)
y Y yedevletkrinhükûmeüerini, yargı
M I organlarmasayısı artanyargı işlerive
\^J yargı dtşı işlemlerk etkin birşekildebaşa
çikmalan içingerekltaraçları tahsis
etmenin yanmda, aşağıdakı hedeflerdenbiriniya da
dahafazlastnı adalet politikaiarınm bir parçası
olarak izlemek tavsiyestnı dikkate almaya davet
eder:
I. Uyuşmazltklarmgerekyargtsistemidışında,
gerekseyargdamaöncesinde veyayargılama
sırasmda mûmkün oiduğunca sulh yoluyla
çözümtenmesini özendırmek.
Bu sonucu sağlamak içinaşağıdaki önkmkr
dikkate altnabılir:
a. Uygun teşvikler ile, uyuşmazltklarm çözüm-
iermKsiiçinyargıiama öncesinde, olmazsa yargı
prosedürü dışında uzlaşma usullerini otuşturmak;
b. Yargüamamnbaşlangtandave uygun olan her
aşamasmda, elverişlıher konuda uyuşmazlığın sulh
yoluyla çözümlenmesıne çaba harcamak
sorumluluğunu, temelgörevlerindenbüi olarak
yargıca yüklemek;
c. Yargıyoluna başvurmadan önce veya
yargüamanın uygtm olan her aşamasmda diğer
tarafile ıclaşma için çabaharcamayı hukukçunun
ahlakibirgörevihalinegetirmekveyetkilimercileri
de hı&ukçular gibibuna uymaya davet etmek.
II. Yargtçlara verilenyargı dışı işlerin artırdmayıp
bu işlerinbaska kişi veyamakamlara devrı ile
tedricen azalulması.
(••)
III. Küçük suçlar vehukukun bazı özel alanlarmda
ortaya çıkan uyuşmadıklarm, tarafların arrusuna
tabiolarak,yargı örgütüdışındakikuruiuşlarca
çözümlenntesini sağlamak.
IV. Tahkimi, mahkemelerinyerinekaim olacak
uygun bir kurum haline getırmek için, uygun
önlemlerle ve elverişliotaylarda daha kolayca
haşvurulabilir vedaha etkin hale getirmekyohmda
adım atmak.
V. Henüz gerçekleşmedi ise, konumtn müsait
olduğu bütündununlarda, Uk derece
mahkemelerini tek hakimli hale getirmevi
genelleştirmek.
VI. İşyükünim dengelibır şekilde dağılımmı
sağlamak için çeşittı mahkemeler arasmdakigörev
dağılımmı davantn nıtelik vemûddeabihin değerine
göredüzenliaralıklarlagözdengeçirmek.
VII. Mahkeme önüne gelen davalarm saytsmut
artmasında hukuki sigortanın etkisiolabileceğı
ihtimalini değerlendirerek uygun önlemleriahnak.
haklan sözleşmesini de 10 Mart 1954'te 6366 sayıb
yasa ile onaylamış bulunmaktadır.2
insan Haklannı ve Temel Özgürlükkri Korumaya
Dair Sözfcşme'nin 6. maddesının düzenledığı hak
arama özgürlüğü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'-
nca da güvence altına ahnmıştır. Anayasarun 'Hak
arama hürriyeti' başbğını taşıyan 36. maddesi bu
konuya ilişkındir.
Öngörülen düzenlemeye göre;
"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya
bakmaktan kaçınamaz."
Görüldüğü gibı anayasa, hakkın elde edilmesini,
Avrupa Konseyi temel insan haklan sözleşmesinde-
ki gibi 'makul süre' koşuluna bağlamış değıldir.
Yargıiama hukuku kapsamındaki yasalarda da bu
yolda özel bir düzenleme ya da kural yer almamak-
tadır.
Kuşkusuz bu durum, hak arama özgürlüğü için
son derece önemb bir özelbğin. hukuk sistemimizde
yer almaması anlamında ciddi bir eksiküği ifade et-
mektedır.
Öte yandan, hukuk sistemimizde, hak arama öz-
gürlüğünün kullanımını zorlaştıran; hatta kimi du-
rumlarda, bu özgürlüğü bütünüyle ortadan kaldı-
ran düzenlemeler de yer almaktadır. Ceza yargıla-
ması bakımından memurlara ve kolluk görevlileri-
ne tanınan 'güvence' sistemleri, bu tür uygulama-
lann en tıpık örneğıdır.
3
Yıne bu çerçevede. 12 Ey-
lül yöneticilenne tanınan anayasal koruma (geçici
md. 15,1), hak arama özgürlüğünü bütünüyle orta-
dan kaldıncı bir niteb'k taşımaktadır.
Aynca. savunma hakkını sınırlandına nıtelikte-
ki düzenlemeleri de bu bağlamda ele almak gerek-
mektedir. 'Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kunı-
luş ve Yargıiama Usulleri Hakkındaki Kanun' bu
anlamda tipik bır örnektir
Tüm bu ve benzeri düzenlemeler, hukuk sistemi-
mizde hak arama özgüriüğüne venlen önemi gös-
termektedir. Toplumumuzun içinde bulunduğu de-
mokratik gebşme düzeyi göz önüne abndığında,
hak arama özgürlüğü alanında yaşanan bu sorun-
lar anlaşıbr obnaktadır.
İşte tam bu noktada bebrtmek gerekıvor. Bugün
ülkemizde yaşanan hakkın elde edilmesinin gecikme-
si sorunu, yalnızca toplumsal nedenlerden kaynak-
lanmamaktadır; insan hakları bilincinin, ülkemizde
nenüz yeterince gelişmemiş olmasının. bu sorunun
oluşmasındaki payı çok büyüktür.
Ve önemli bir adım
Yargı sistemirnızdeki tıkanıkJığın aşılması ve hak
arama özgürlüğünün güvence sistemlerinin oluştu-
rubnası çerçevesinde yapılan çabşmalann önemli
bir kesimi sonuçlanmış bulunmaktadır.
Geçen yasama yıb içinde TBMM'ye venlmış olan
Yargının Hızlandırılması Paketi, bu anlamda bir
çabşmadır. Tasannın ıçerdığı yenılıkler şu noktalar-
da somutlanmaktadır:
• Yargı örgütlenmesı yeniden yapılandınbruşür;
birina derece adbye mahkemeleri arasındaki sulh-
asbye aynmı kaldınbnıştır. Aynca. yerel mah-
kemeler ile Yargıtay arasında üst mahkeme örgüt-
lenmesi sistemi getirilmiştir.
• Yargının işleyişini hızlandına niteb'kte usuli
düzenlemeler yapılmıştır,
• Yarşnın aşın iş yükünü azaltmaya yönebk al-
ternatif yöntemleri öngören yeni düzenlemelere yer
venlmiştir.
Tüm bu düzenlemeler için, yargıiama usulü yasa-
lannda yer alan beş yüze yakm yasa kuralı ayıklan-
mış ve yeniden yapılandınlmıştır.
Paket ıçındekı düzenlemelenn bazılan, hukuk
çevrelerinde eleştirilmektedir.4
Kuşkusuz, bu eleştı-
rilerin haklı olduğu yönler bulunmaktadır: en aa-
ndan tartışılmaya değerdir. Ancak hakkını vererek
bebrtelim ki, Yargının Hızlandınlması Pakeü,
Türk yargı sistemi için köklü bir reform Öngörmek-
tedir: uluslararası hukukun çağdaş standartlanna
uygun bir yargı sistemi yolunda atılmış önemli bir
adımdır.
Adalet Bakanhğı, Yargının Hızlandınlması Pake-
ti kapsamındaki yasa önerilerini hazırlarken "Ame-
rika'yı yeniden keşfetme" gibi anlamsız bir tutum
ıçine girmemıştir; paketın hazırbk çalışmalan, ön-
cekı deneyimlerin ve bılım çevrelerinın değerlendır-
mesı temeünde oluşmuş ve gelışmıştır. Kuşkusuz,
olumlu ve takdire değer bir tutumdur bu.
Gözetilen ilkeler
Paket kapsamındaki yasa tasanlannm ince-
lenmesinden, Adalet Bakanlığı'ndaki çabşmalar sı-
rasında, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tav-
siye kararianndaki ilkeierin gözetiuniş olduğu gö-
rülmektedır.
Yargının Hızlandınlması Paketi içindeki yasa
tasanlannda öngörülen düzenlemelerin. Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi'nin yalnızca R (86) 12
Say üı Tavsiye Karan'nın ılkelenyle karşılaştınbnab
bır anabzi bıle bu gerçeğı göstermektedır.
İşte bırkaç örnek:
•Tavsiye Karan'nın Uk derece mahkemelerinin
tek hakimli hale getirmeyi geneUeştirme ilkesi (N.5);
pakette yer alan Adliye Mahkemeleri ile Üst Mah-
kemelerin Kuruluşu Hakkında Kanun Tasansı'nda
(md.l) aynen benimsenmıştir Sulh ve asliye ayınmı
kaldınlarak, tek yargıçlı 'hukuk mahkemesf, ilk de-
rece mahkemesı olarak genelleştınlmıştir.
• Tavsiye Karan'nın yargının işleyişini hı-
zlandırmaya yönebk (elbette aynı zamanda iş yü-
künü azaltma amacını ıçennektedır) uyuşmazlı-
klarm yargıiama strasuıda sulh yoluyla çözümlenme-
si ilkesi (Nl); pakette yer alan İş Mahkemelerinin
Kuruluşu, Görev ve Yetkilerine Dair Kanun Ta-
sansı'nda (md.15) yargıca da sorumluluk vermek
biçimiyle benimsenmıştir.
• Tavsiye Karan'nın; y argıclara verilen yargı dçı
işlerin başka makamlara devri ilkesi (N.2) ve küçük
suçlar ve hukukun bazı özel alanlanndaki uyuş-
mazlıklann yargı örgütü dışındaki kuruiuşlarca çö-
zümü ilkesi (N.3), paketteki çeşıtlı yasa önenienyle
aynen benimsenmıştir Uzlaştırma Kunıllarımn Ku-
ruluş, Görev ve Yetkilerine Dair Kanun Tasarısı ile
Gayrimenkul Kiralan Hakkında Kanuna Bazı Vlad-
deler Eklenmesine İlişkin Kanun Tasarısı bu düzen-
lemelerden bazılandır.
!') yargı de ügıh tüm rakamlar ıçm bkz Oktay, Seyfi (Ada-
let Bakanı), Hızlı Yargna Doğru. Sosval Demokrası j SHP
Genel Merkezı nin aylık dergısı. Aralık 1993-Ocak 1994, sJl-
22, s.i-5. aynca Seyfi Oktay m 31 Aralık 1993 günlü basaı
büllenı, s 3-4
(') Resmı Gazete. 19 Mart 1954, sM62, ayncayazı dızisi-
nm 1 bölümünün (3) nolu dıpnoluna bkz.
I
3
) Anayasa md. 29.1609 ve2713 sayılı yasalar ile 'Memur
Muhakematı Kanımu'. bu konuda özel düzenlemeler ıçer-
mektedır.
(') Üstündağ.Prof.Dr.Saım, YargıdaReform Hazırlıkları.
Cumhurıvet, 18-19 Mart 1994, aynca bkz Erem, Prof.Dr.
Faruk, Üst Mahkemeler Yasa Tasarısı Üzerme, Cumhurıyet-
27-29 Mart 1994
SÖRECEK
v I _