27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 TEMMUZ 1994 CUMARTESt Yakın tarihimizde iki önemli gün Cumhuriyetin ilanından ve hatta Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın başlamasından çok önce, Mazhar Müfit'e not ettirilen düşünceler, Mustafa Kemal'in öngördüğü asıl amaçlan ve bunlan gerçekleştirmedeki kararlılığını göstermesi açısından çok önemlidir. ALE V COŞKUN Eski Parlameriter ve Turizm Bakanı Y akın siyasal tarihimiz, çagdaşlaşma ve aydın- lanma yolunda atılmış adımlar ve girişimlerle doludur. Yakın tarihi- miz, siyaset bilimcileri için adeta bir laboratuvar gibkiir. 23 temmuz (bugün) iki önemli ola- yın yıldönümüdür: 86 yıl önce 23 Tem- muz 1908'de Ikinci Meşrutiyet ilan edildi; Abdülhamit, Meşrutiyet Anaya- sası'nj (Kanun-i Esasi) yürürlüğe koy- mak zorunda kaldı. Ve 75 yıl önce 23 Temmuz 1919'da, Erzurum Kongresi toplandı. H. Meşrutiyet Anayasası ve önemi Genç Türkler, Birinci ve tkinci Meş- rutiyet'in hazırlanmasında çok önemli rol oynamışlardır. Bu ilerici aydınlar, Osmanlı Imparatorluğu'nda, çağın ge- reği olan değişikJikleri yapmak isteyen dcvrimcilerdi. tkinci Meşrutiyet'in ilanını zorlayan hareketler Rumeli 'de patladı. Abdülha- mit'in Meşrutiyet'in ilanını kabul et- mesinde en önemli etken, Meşrutiyet Anayasası uygulanmadığı takdirde Ru- meli'de veliahta biat edileceğine (Veli- ahtın padişah olarak tanınacağı) ve ca- milerde hutbenin onun adına okunaca- gına dair gelen ciddi haberlerdir. tkinci Meşrutiyet'in ilanı 33 yıllık koyu bir istibdat yönetimine karşı bir başkaldınyı simgeler. Anayasanın yü- rürlüğe girmesi, siyaset bılimi açısın- dan "tek bir kişinin istibdat ve muüak otoritesine karşı bir direnç" anlamına gelir. tkinci Meşrutiyet'in ilanı ile monar- şik sistemin niteliğinde bir değişiklik olmamakla beraber, "saltanat makamı- na gelmede ve bu makamdan uzaklaş- ûrnıada arûk toplumun da rol oynama- ya başladığı'' görülmüştür (1). Gerçek- ten, anayasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden henüz on ay geçmişti ki, 31 Mart 1909'da tstanbul'da müthiş bir ir- tka olayı oldu. Hareket ordusunun mü- dahalesi sonucu bastınlan bu gerici ayaklanmayı hazırlamakJa suçlanan Abdülhamit tahtan indirilmiştir. Bu hareketten sonra Osmanlı tmpa- ratorluğu'nda ilk kez Meclis'in yetki- Ieri genişletilmiş, kişi özgürlüklerinin garanti altına alınması, toplantı ve der- nek kurma haklan kabul edilmişti. tkinci Meşrutiyet, tam demokratik ve laik bir anayasal sistem getirememiş ol- makla beraber, siyaset bilimi açısından "Egemenlik, kayıtsız şartsc nuDetindir" ilkesine dayanan demokratik siyasal re- jime giden uzun yolda çok önemli bir kilometre taşıdır. Erzurum Kongresi 1918 Ekimi'nin sonunda Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmış ve Os- manlı lmparatorluğu. Birinci Dünya Savaşı 'ndân yenilgi ile çıkmıştı. Galip- ler, petrolün bulundugu bölgeleri (Mu- sul vs.) hemen işgal ettiler. Anadolu, tngiliz-Fransız-Italyan ve Yunan silah- lı kuvvetlerince parça parça işgal edilı- yordu. Bu ortamda Samsun'dan Anadolu'ya ayak basan MustafaKemai Amasya'ya geçti ve ünlü Amasya Genelgesi'ni ya- yımladı. Bu 'genelge'de "Yurdun bü- tünlüğü, ulusun bağunstzhğı tehlikede- dir" deniliyordu. Amasya'da, bu kararlar alınırken, Er- zurum'da da "Dogu VDa>ederi Müda- faa-i Hukuk Cemiyeti" bir kongre top- lanması için çalışmalarabaşlamıştı. Bu sırada saltanatın devamı için Mustafa Kemal'in tehlike oldugunu anlayan Sa- ray, onun tutukJanarak îstanbul'a gön- derilmesini istedi. Buna karşılık Mus- tafa Kemal de askerlik mesleginden is- tifa etti; "Milletir. bagnnda bir ferd-i mficahit oiarak" çalışacağını bildirdi. Türkleri tarih sahnesinden silmek is- teyen Ingiliz devlet adamı Ltoyd Gcor- ge'un yeğeni Yarbay Rawlinson, o sıra- da Erzurum'daydı. Erzurum Kongre- si'ni önlemek için de her türlü girişim- de bulunuyordu. Kongre, 23 Temmuz 1919'da toplan- dı. Kongreye Bitlis, Erzurum, Sıvas, Trabzon ve Van illerinden 54 delege ka- tıldı. Açılış konuşmasında Mustafa Kemal şunlan söyledi: "Tarih, bir milletin hakkını. varüğuıı hiçbir zaman inkâr edemez. Bundan ötûrü, vatanınuz ve miUetimiz aleyhine verilen hükümler, tnuhakkak ifiasa mahkûmdur." 14 gün çalışan kongre, 7 Ağustos 1919'da son buldu. Sadece doğu illeri- ni değil, tüm ulusu ilgılendiren karar- lar aldı. Bunlan tüm dünyaya ilan etti, bu kararlar aşağıdaki gibi özetlenebilir: " 1 - Milli sınırlar içindeki vatan bir bütündür. Onun çeşitli kısımlan birbi- rinden aynlmaz ve parçalanamaz. 2- Yabancı işgal ve müdahalesine karşı, millet hep birlikte savunma yapa- cak ve direnecektir. 3- Vatanın bağımsızlığını korumaya, tstanbul hükümetinin gücü yetmediği takdirde, amacın gerçekleşmesi için ge- çici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükü- met milli kongrece seçilecektir. 4- Kuvay-ı Milliye'yi amil ve irade- yi milliyeyi hakim kılmak esastır. 5- Hıristiyan unsurlara siyasal ege- menlik ve toplum dengemizi bozacak imtiyazlar (ayncalıklar) verilemez. 6- Yabancı devletlerin mandası (gü- dümü) ve himayesi (koruyuculuğu) ka- bul olunamaz. 7- Millet Meclisi'nin derhal toplan- ması ve hükümet işlerinin Meclis'in de- netiminde yürütülmesini sağlamak için çalışılacaktır." Onemi Dogu Anadolu'nun sorunlan için toplanmış olan Erzurum Kongresi al- dığı kararlarla 'ulusal bir kongre' nite- liğine büründü. Ünlü tarihçi Prof. Dr. Enver Ziya Karal'a göre "kongrenin verdigi kararlar vatanın bütününü ve ulusun tümünü ilgilendiren bir ihtilal programıidi*" (2). Vatanın ulusal sınırlan içinde parça- lanamaz bir bütün olduğu, bağımsızlık için hiçbir ayncalık ve ödün verileme- yeceği, herhangi bir devletin koruma ve güdümünün kabul edilemeyeceği açıldandı. Heyet-i Temsiliye adıyla bir kurul oluşturuldu. Bu kurulun başına Mustafa Kema! getirildi. Fiilen başla- yan Anadolu ihtilali artık hukuksal bel- gelerini de dünya kamuoyuna ilan edi- yordu. Erzurum Kongresi kararian, Anado- lu'da, tstanbul'da ve tüm dünyada bü- yük yankılar yaptı. Anadolu'daki tüm 'Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri' bu ka- rarlan coşkuyla karşılarken, lstanbul hükümeti tepkı göstenyordu: Anado- lu'da kargaşa çıktığını ileri sürerek "as- keri ve mülki" yetkililerin bu toplantı- lan önlemesini istiyordu. Mustafa Ke- mal, RaufOrbayve Refet Bele'yi tutuk- latıp îstanbul'a getirmek için emirler veriyordu. FakatTstanbul, ulusal diren- cin etkinliği karşısında bu emirleri uy- gulatacak bir makam bulamadı. Yabancı devletler ise Erzurum Kong- resi'ni Îstanbul'a karşı kısa ömürlü bir başkaldırma olarak değerlendiriyordu. Erzurum Kongresi ile ilgili iki ilginç olayı belirterek yazımıza son vermek istiyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın yazgısı- nı tümden etkileyecek husus, tstan- bul 'un Mustafa Kemal'in 30 Temmuz 1919'da tutuklanmasını isteme karan- dır. Padişah ve hükümeti, tam kongre- nin sürdüğü bir sırada Mustafa Kemal 'i turuklatarak kongreyi dağıtmak ve ulu- sal eylemi başsız bırakmak istiyordu. Ancak umduklan olmadı. Bu tutuk- lama karannı uygulayacak olan 15. Ko- lordu Komutanı Kazun Karabekir Pa- şa, lstanbul'un bu kesin emrine uyma- dı. Dahası, Mustafa Kemal'in yanına giderek "Ben ve kolordum enırinizde- yiz" dedi. Karabekir Paşa'nın bu dav- ranışı, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın kuşkusuz en önemli dönüm noktalann- dan birisidir. öbürolay, Mustafa Kemal'in öngör- düğü amaçlar yönünde kararlılığını gösterir. Kongrenin sona erdiği gece, Musta- fa Kemal, çok yakınında görev yapan Mazhar Müfıt (Kansu) Bey'i yanına çağırarak şunlan not ettirdi: "Zaferden sonra hükümetşekli cum- huriyet olacakür. Padişah ve hanedan hakkında zamaru gelince gereken yapı- lacaktır. Tesettür kalkacaktır. Fes kalka- cak, medeni milletler gibi şapka giyile- cektir. Latin harfleri kabul edilecektir" (3). Cumhuriyetin ilanından ve hatta Ulu- sal Kurtuluş Savaşı'nın başlamasından çok önce, Mazhar Müfit'e not ettirilen düşünceler, Mustafa Kemal'in öngör- düğü asıl amaçlan ve bunlan gerçekleş- tirmedeki kararlılığını göstermesi açı- sından çok önemlidir. Erzurum Kongresi kararian hakkın- da Inönü. "Tüm ulusal savaş boyunca,. hatta Lozan'da uygulanan ana ükeleri içeriyordu" demiştir. înönü'ye göre "Erzurum Kongresi, kendinden sonraki bütün mücadeie aşa- malannda hiçbir çelişkiye düşmeksizin devamlı bir gelişim öncüsü olmuştur" (4). (1) Okandan, R.G. Amme Hukuku- muzun Ana Hatlan, tstanbul 1977, S. 418. (2) Karal, E.Z. Türkiye Cumhuriye- tiTarihi,Ankara,TTK'ninl981,S.38. (3) Kansu, M. Müfît, Erzurum'dan CHümüne Kadar Atatürk'le Beraber, C. I. Ankara,S. 132. (4) tsmet tnönü, Erzurum Kongresi ve Atatürk, S. 7 ve Hamza Eroğlu, TürktnkılapTarihUAnkara. Savaş Yay. 1990, S. 128. AydınlıkJ^J HAFTALIK HABER YORUM OERGISI 9 Çiller parasını Bermuda'ya kaçırdı Devletin zırvesınde konuşulan haber Aydınlık'ta. Pentagon, Çıller'ı harcıyor Ankara'ya ulaştırılan şantaj fotoğraflan Demırel Çıllefe omür bıçtı: Sabır. Eylul'ü bekleym... Ordudakı terfı mücadelesınde son durum Çıller'ın Çetın'e sorusu Arnavutluk nerede 9 0 Aydınlık, 20 Temmuz'un bilançosunu çıkardı, emekçilerin politik gücünü analiz etti Devlet Bakanı Daçe. Hasan Yalçının ışçı hareketıyle ılgılı sorulannı yanıtladı ıP II Sekreten Huseyin Karanlık, sol gruplann eylemlerdekı tavnnı değerlendırdi # Şirketleri, mal varlığı, İlginç ortaklıklan... İşte Diyanet İmparatorluğu 0 Savaş Buldan'ın mallannı' taşıyan blnbaşı A. K.: Güneydoğu'da ceset yakmakla ünlü 0 1 Mayıs'm besteclsi Sarper Özsan'la pop patlaması 1 üzerine • İşte b*»n lefvıkKrı H*2inc M0lte;arlı4ı vontenyl» m«dyayı a mılyoniar* Deprem olas.lığı aft^yor Islanbui aa nelef oıaca* • Işçl Partlal'm u£« kaymakla eteştlren M Akku», tftrenle Hırlttlyan oldu • Ambaıgoya karş. Havana tooıaniısı uiusiararası Kubayiaaayanışma rnıtıngı Kasımda • Tokd'm d«0 kjubasında Turan Dursun'lu «ültür fmllvaü Tibet'le îlgili Gerçekler Demokratik refornılara geçmeden önoeTibet'te uzun süre hüküm süren feodal serflik rejimi, orta çağlarda Avrupa'da uygulanan serflik düzeninden daha karanlık ve vahşiydi. XU MEI Çin Halk Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği,Basm Ataşesi 6 Temmuz 1994 tarihli gazetenizin luş Ordusu, Tibet halkının desteğiyle Tibet"e "3. Binyıl'a Doğru"özel sayfasında gjrdi. Dolayısıyla Çin"in Tibet'ı işgal ettığı yo- Dalai Lama'nın bir yazısı yer aldı. lundakı sözler tarihi çarpıtmıştır Söz konusu yazıda, Tibet'in tarihi 2) Demokratik reformlara geçmeden önce ve bugünkü gerçeği hiçe sayılarak Tibet'te uzun süre hüküm süren feodal serflik Cin Halk Cumhuriveti'ne karsı rejimi, orta çağlarda Avrupa'da uvgulanan serflik düzeninden daha karanlık ve vahşiydi. 1951 yılında Tibet'in banşçı kurtuluşa kavuş- ması, Tibet halkının eşit özlük haklan için yaptığı mücadelelere umut getırdi. Ancak Ti- bet'in üst yöneü'm grubunda yer alan baa kişiler, serflik rejimini sürdürmek için re- BUGÜN VE HER CUMARTESI BAYILERDE Nüfus kağıdımı ve Yeşil kartımı kaybettim. Hükümsüzdür. BAYRAMKOÇ Nüfuscüzdanımı ve TDİ Işletme belgesını kaybettim. Hükümsüzdür. AHMETAKTAŞ öğretmenden Fransızca... Tel: (0212) 525 73 57 Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. MEHMETASLAN Temmuz 1994 tarihli gazetenizin "3. Binyıl'a Doğru" özel sayfasında Dalai Lama'nın bir yansı yer aldı. Söz konusu yazıda, Tibet'in tarihi ve bugünkü gerçeği hiçe sayılarak Çin Halk Cumhuriveti'ne karşı asılsız iftira ve suçlamalarda bulunuldu. Bu yazımızda Tibet'le ilgili gerçekleri yansıtma- ya çaüşacağız. 1) Güneybatı Çin'de yer alan Tibet'te yaşa- yan Tibetliİerin atalan, Çin"in iç kesimlerinde yaşayan Han milliyeti ile Mılattan önce ılişkı- ler kurmuştur. 13. yüzyıbn ortalannda Çin'in fonnlara inatla karşı çıktılar ve 1959 yılında Yuan Hanedanı'na resmen dahıl edilen Tı- Çin aleyhtan yabana güçlerin desteği altında bet, o tarihten itibaren devamlı olarak Çin'in isyan başlatülar. Clke dışına kaçan Dalai La- merkezi yönetimi altındadır. Şimdiki 14. Da- lai Lama da (yani söz konusu olan yazının sahibi), gelenekler uyannca ancak zamarun merkez hükümeti tarafmdan onaylandıktan sonra bu unvana sahip olabilmiştir. Bu tarih- sel gerçek, Tibet'in sözümona bağımsız bir devlet olmasmın hiç bir dayanağı olmadığını yeterince gösteriyor. Dünyada da hiç bir za- man ve hiç bir devlet Tibet'i bağımsız bir dev- let olarak tarumadı. 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra merkezi hükümetin ve anavatanı parçalamaya yöneük girişimlerde Dalai Lama tarafından atanan Tibet yerel bulunan siyasal bir sürgün oldugunu kanıtla- yönetiminin temsilcilerinin Mayıs 1951'de mıştır. imzaladıklan Tibet'in banşçı kurtuluşuna Bütün bunlara rağmen Dalai Lama'ya gö- rüşme kapısını açık tutan Çin hükümeti. Da- lai Lama'nın bölücü tutumundan vazgeçip Tibet'in, Çin'in aynlmaz bir parçası olduğu ma, bunu izleyen yıllarda, kendisinin daha önce beyan etmiş olduğu yurtsever tutumun- dan vazgeçip "Tibet'in bağımsız bir iilke ol- ması" propagandasını açıkça yapmak, sözü- mona "sürgün hükümet"i kurmak, isyana silahlı güçleri yeniden organize etmek, yalan ve iftira yaymak ve kargaşahk çıkartmak gibi anavatanı bölmeyi amaçlayan birtakım giri- şimlerde bulundu. Dalai Lama'nın söz ve hareketleri, kendisini tanımladığı gibi sadece bir dini lider değil, ülke dışında uzun süre ilişkin anteşma, Tibet'te yaşayan bütün milli- yetlerce benimsendi ve desteklendi. Dalai Lama, o zaman yaptığı açıklamada, söz ko- nusu anlaşmanın, başta Tibet milliyeti olmak üzere Çin'deki bütün milliyetlerin çıkarlanna nu kabul \e Dalai Lama'nın anavatana bir an evvel dönerek anavatanın bütünlüğü \e mıllı tamamen uygun geldiğini belirtmişti. Söz ko- dayanışma için aynı zamanda Tibet halkının nusu anlaşma çerçevesınde Çin Halk Kurtu- refah ve mutluluğu için yararlı işler yapması- nı içtenlikle beklemekte oldugunu defalarca açıkladı. 3) Eski Tibet'te uygulanan feodal serflik re- jimi, toplumsal üretimin gelişmesini ciddı bir şekilde engelleverek Tibet ekonomisinin son derece gen kalmış bir durumda uzun süre kal- masına neden olmuştur. Demokratik reform- lann başlamasından sonra Tibet'in ekonomı- sı hızlı gelişme kaydetti. Tibet'in 1991 yılı toplam tanm üretim değeri 1952 >ı!ınınkine göre 4.4 katı artarak 2 milvar 46 milyon yua- na ulaşarak 1959 yılındakine oranla 5.3 kat arttı. Tibet halkının yaşam düzeyi gözeçarpı- cı bir şekilde yükseldı. Ekonomiyi geliştirir- ken çeyre korumaya da büyük önem veren Tibet Özerk Bölgesi yönetimi, devletimizin çevre koruma ile ilgili temel polıtıkasını utiz- likle uygulayarak "Orman koruma yönetmeli- ği" ve "Su üriinlerini koruma> a ilişkin genel- ge" gibi çevre ve doğal kaynaklan korumaya >önelik birtakım yöresel yasa ve idari yönet- meliklen açıkladı. Bunlar arasında sadece yabani hayvanlan koruma ile ilgili yasa ve yönetmeliklerin sayısı 20"yi geçti. Ağaçlandırma çalışmalan kararlıhkla iürdü- rülen ve me\cut ormanlanııın yüzölçümü 6 mıl- yon 320 bın hektan bulan Tibet'te 7 doğa koru- ma bölgesi kurulmuş bulunmakta. öteki beşj de kurulmakta ya da tasarlanmaktadır. Söz konu- su koruma bolgelerinın toplam yüzölçümü. Ti- bet Özerk Bölgesı"nin toplam yüzölçümünün ° o 26.5'inı oluşturarak 325.300 kilometrekarevı kapsıyor? Bö> lece birçok değerli veender rastla- nan yabani havvanlar etkin koruma altına alın- mış bulunmaktadır. Yapılan tespıtlere göre şımdı Tibet'tekı çevre i>ı durumda, hava ve su genel olarak kirlenmemiş bulunmaktadır. Ti- befteki hava kalitesi devletin kovduğu stan- darttan çok daha ıyi, bölgedeki bütün akarsular ve göüerdeki su kalitesi deçok güzel. Çevredekı radvasvon oranı normal sınınn altında ve her- hangi bir yapa> nedenle radvasvon kırlenmesı- ne >ol açılması söz konusu değildır. Dalai Lama'nın yazısındakı, Çin'in Tibet'e nükleer atıklannı attığı yolundaki iddialar tamamen asılsızdır. Kültür • Sanat 293 89 78 (3 hat) Arizona Yön: EMIR KUSTURICA Jerry Lewis O Johnny Depp Û Faye Dunaway (Tel 251 32 40) 12 00-15.00-18 00 21 00 Kültür Sanat ılanlarınız ıçın: 293 89 78 (3 hat) BULUNMAZ TIYATRO İ S T A N B U L Pol'Tk TİYATRO d e S ,| Yaz veVjn H H.lni" Bulunmaz Oynayan Nuray Yavuz Cumartesi 20.00 IstiKIal Cad. No: 186/2 Beyoğlu Tel .-51374 31 -522 65 85 • 25160 90-63814 84 ALKAZAR'IN SEÇTIKLERI Tel: 245 73 83-245 75 38 BCIGCİrS ^CESAR ÖDÜLLÜ BİR ŞAHESER CERARD DEPARDIEU • ANNE BROCHET Yonetmen: ALAIN CORNEAU EUNYANIN TUlvl SAEAIILARI 12 00-14 15-16 30-18 45-21 00 İAYAZDA BİR YÜREK•UN COELR EN HIVER" Yön: Claude Sautet 12 15-14.30-16 45-19.00-21.15 YARIN. DUNYANIN TÜM SABAHLARI-KÖPBÜÛSTU AŞIKLAHI WAYNE'İN DÜNYASI 2 Vva^es «'lor'd- Aane n jL,r,ası Amefıkada 121 mıryon Amenka dtşınd; • 25 66 iıtVon dolaf Nasılat f ap f ı Fılmın mûzikîerı bır rKjmara o*du ve albûm . lûteiefinde x>t *aç hafîa kaldı * W^yne Worid 2'de rtV fiknde D W U ^ g-bt *ı taş karakien VVayne Carapt»*! ve * • ^ • Garth Algar Aurora da TV showfannı sudürmefctedırier Fılme transfer olan d ^ i > 1 ^ Oyuncuia/ ise Kım Basıngec Drew BafryTnore ve Q{ıv*a D Abo duf İ y ^aynes Wo*iö 2 fdntnde özef konuk uniu 'Aerosmıth rock gfuöu ^e M bü grubur >k oarçast carlı olafa^ yer alnaJ<îa A.'tca fıMtf 1 snjnd*ra:k ında rack <uı 1988den beri böyle bir protest müzik dinlemediniz! ekrem ataer MARE NOSTRÜM (Bizim "Deniz") Madımak'ta YananBenim •HeCanım • Senuh (Done Donel • Sardunyava Ağıt • Mayıs Aylann Guludur • Benını Kabem Insandır • Sol Kolum Yaralı! •Yuru Bre Hızır Paşa • Sıvas Ellennde Sazım Çalınır • Iscı Mars: MAJÖR PLAK (O 212) 527 61 28 SON KASETİYLE OLAY YARATAN DEV SANATÇI 23 Temmuz 1994 Bİ'UlüHllesi, Saat 21:30'da FLORYA ŞENÜKKÖY STADYUMU Bilerier: 100.000.-TL BİLET SATIŞ YERLERİ: ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ ve STADYUM GİŞELERİNDE Organizasyon: AHMET SAN Wk Prodüksiyon; HAMLE MÜZİK PENCERE Siyasette Sınıpsız Gûç Yoktup... Mustafa Ekmekçl nin perşembe günkü (21.7.1994) ya- zısı tarihsel bir belgeye ilişkindi. (Ozetleyerek aktarıyo- rum.) fsmet Paşa anlatıyor: "- Köy Enstitülerinin kapanmasından duyduğum acıyı tarif edemem. Bir babanın evladını kaybetmesinden duyduğum acı gibi acı duyanm, ama herkes zanneder ki Hasan Âli YücelV, Tonguç'u isteyerek değiştirdim; Köy Enstitülerinin kapanmasına neden oldum diye 6e- nim hakkımda kamuoyunda yanlış bir hüküm vardır; aslında o zaman bir sürü olaylar oldu. Kurultayda Ensti- tüler aleyhinde cereyan başladı. Ben bunların doğru olmadığını tespit ettim, ama bu o kadar yoğunlaştı ki grubu etkiledi. Grubun büyük çoğunluğu Köy Enstitüleri- nin aleyhine dönüştü. Bakanlar içinde Köy Enstitülerine vaziyet alanlar çoğaldı. O sırada ordudan, Fevzi Çak- mak'tan şikayetler gelmeye başladı. Mareşal 'Bu komü- nist yuvalarını ne zaman kapatacaksın' diye soruyor- du.'1 Inönü, Köy Enstitülerini harcıyor, onun mantığını da şöyle kuruyor: "Sen Köy Enstitüleri fikrine inanmışımdır. inanmış bir insan sonuna kadar bunu yürütür; idealizmde, felsefede böyledir; ama ben politikacıyım, uygulayıcıyım. Ben gü- cümün bittiği yerde yok olucu bir harekete yönelmem. Orada dururum. Zaman benim için çok önemli bir fak- tördür. Zaman içinde imkanlar gelir önüme, bir noktada bıraktığım fikri tekrar uygularım. Benim gücüm nereden geliyordu? Partiden, parti meclis grubundan. Gücümü ben buradan alıyordum. Bu konuda bütün organlarda gücümü kaybetmişim." • Ismet Paşa her şeye kadir bir insan mıydı? Hayır, dı- şardan bakan öyle sanabilir... Metin Tofcer'in "Ismet Paşa'nın Son Yıllan"adlı kitabı 1965-1973 yıllarını kapsıyor. Bu süreçte Inönü, partideki yerini korumak için özel bir çaba gösteriyor. Her secim yenilgisinden sonra örgüt kaynaşır, "Paşa'yla bu iş ol- maz" fikri güçlenir; Paşa da partisini elinde tutmak için ne gerekiyorsa onu yapar; oğlu yaşındaki politikacılarla uğraşır, örguf'teki, 'grup'taki gücünü korumaya çalışır. Çünkü partiye dayanmadan Ismet Inönü bir kişidir, ağırlığı ne olursa olsun, bir kişi... Solda bitmez tükenmez kavgaları değerlendirirken si- yaset yapanların içgüdüsel yaklaşımlarını anlamaya çalışmakta yarar var. EcevK, DSP'y* tam anlamında egemenliği altında tutmayı hayat memat sorunu sayı- yor; politika yapabilmek için bir araca gerek var, iktidar uzaktadır, ama DSP işte bu araçtır. Deniz BaykalCHP- de genel başkan olunca muradına erdi mi?. Sanmıyo- rum. SHP'de ise Murat Karayalçın kısa sürede bıçak sırtınageldi... • Soldaki politikacılar kuvvetdengelerini hesaplayarak birbirleriyle uzlaşma olgunluğuna erişemediler; liderli- ği sonsuz kudret sanıyorlar.. Vebölünüyorlar.. Solun bölünmüşlüğü seçim sandığında solu küçültü- yor, sol küçüldükçe sinirler geriliyor.. Neden?.. Çünkü çok partili rejimlerde siyaset ortamı bir kurala bağlıdır: -Partin kadar konuş!.. Eğer partin yüzde 10 seçim barajını aşamamışsa ya da yüzde 15'in altına düşmüşse, ülke yönetiminde ağırlı- ğın ne olabilir? Yapay körüklemelerle veya özverili uz- laşmalarla üretilecek politika uzun süremez. Bir partide kişi, dediğim dedik, öttürdüğüm düdük noktasına gelirse de o parti parti olmaktan çıkar. Yaşayan bir örgütte her zaman tartışma, kıpırdama, canlılık süregelecektir. An- cak liderlik kavgaları her şeyin üstüneçıktı mı, önce par- tileri, sonra da solu bölük pörçük etti mi, bu olumsuz gelişme halk kitlelerini soldan uzaklaştırır. Nitekim uzaklaştırdı. Murat Karayalçın, SHP'de kudretinin sonsuz olmadı- ğını ve liderliğin uzlaşmacılıkla bağdaşabileceğini anla- madan liderlik sınavını verebilir mi?.. 71. YILINDA LOZAN Sunuş: Prof. Dr. Türkan SAYLAN Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Açılış Konuşması: Hikmet ÇETİN Dışişleri Bakanı Yöneten: Osman OLCAY Emekli Büyükelçi Konuşmacılar: özden TOKER, Prof. Dr. Şerafettin TURAN, Prof. Dr. Zeki ARIKAN, Prof. Dr. Ergun AYBARS 24 Temmuz 1994/Pazar Saat: 15.00 E.U. Atatürk Kültür Merkezi Duzenleyen. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği İzmir Şubesi ve İrtönü Vakft BAŞSAĞLIĞI İstanbul Türbeler Müzesi Müdürü Arkeolog CENK ALPAK 12.7.1994 günüvefat etmiş, cenazesi 13.7.1994 günü İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilmiştir. Değerli dostumuz ve meslekdaşımızın kaybından dolayı büyük üzüntü duyuyor, Ailesine ve Müzeler camiasma başsağlığı diliyoruz. İSTANBUL ARKEOLO jl MÜZELERİ MÜDÜRLÜĞÜ PROFESYONEL FOTOĞRAFÇILAR Sahibinden çokaz kullanılmış satıhkMAMIYARB67TAKIM 18.00'ekadar2792900
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle