Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 HAZİRAN1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOM •7
Oleyis'ten
çağrı
•ADANA (Cumhuriyet
Güney Dleri Bürosu) - Oleyis
_ DoğuAkdenizBölge Şubesi,
' işten atılmalara, yüksek faizli
bono satışına, dış
borçlanmaya, KITlerin
satılmasına karşı çıkma
çağnsı yaptı. Şubeyönetim
kurulu veişçileradına
yayımlanan açıkiamada,
piyasaya çıkanlan ve işveren
çevrelerince kapışılan 15
trilyon liralık Hazine
bonosunun, KİT'leri satın
alabilmeleri için sermaye
kesimine sermaye aktanmı
anlamına geldiği belirtildi.
Krizden
çalışan
sopumlu degil
• BURSA(AA)-DİSK'e
bağlıTekstiIİşçileri
Sendikası Genel Başkanı
Rıdvan Budak, "Memleketi
zöra sokan kararlaralınırken
işçi sendikasına, memur
sendikasına, ziraat
odalanna, çiftçi
demeklerine, esnaf odalarina
sorulmadı. Bu krizden, Türk
çalışanı kesinlikle sorumlu
değildir" dedi. Tekstil İşçileri
Sendikası Bursa Şubesi
Genel Kurulu'nda konuşan
Budak. yılbaşından bu yana
yaşanan ekonomik
gelişmelerin; dolar, faiz ve
borsa aracılığı ile belli
kesimlere büyük miktarlarda
para akışı sağladığıru. buna
karşıhk işçi ve memur
kesiminin gelirlerinin yanya
indiğini savundu.
ABD 1i işadamlan
geliyor
• İZ\1İR(AA)-İzmir'de
düzenlenecek "'High Tech
Internationa! Show"a.
ABD'denkalabahkbir
işadamı grubunun katılacağı
bildirildi.ABDTicaret
Müste^arlığı İzmır
Ofisi'ndenyapılan
açıklamavagöre, lOOkadar
Amerikafı işadamı. 8-9
haziranda düzenlenecek
"High Tech International
Şhoyv'a katılmak üzere
İzmir'egelecek.
Bulgarîstan'da
özelleştirme
• SOFYA(AA)-
Parlamentodan eylül ayına
kadar güvenoyu alan
Bulgaristan hükümeti. hızlı
bir özelleştirme programı
uygulamaya başladı. Tatil
günlerinde de çalışan
hükümet üyeleri. son
yapuklan toplantıda, 9 kamu
bankasının özelleştirmesine
karar verdiler. ilk etapta 1994
yılı sonuna kadar 3 büyük
kamu bankası özel sektöre
satılacak.
VTELETAS
Teletaş'ın son Türk genel müdürü Yücel, stratejik
kuruluşlann satışında sadece para düşünülmemesi
gerektiğini vurgulayarak 'Hata ettik' diyor
Geleceğimiz
'tehlikede'Yıl 1964. MilliGüvenlik Ku-
rulu. Türkiye'de haberleşme
sanayiinin kurulmasının ulusal
çıkar ve güvenlik açısından ge-
rekli olduğuna inanarak bu ko-
nuda bir araştırma yapılmasını
ister. Elektronik mühendisi
Fikret Yücel ve bir grup arka-
daşı. PTT Araştırma Labara-
tuvan (PTT-ARLA) bünyesin-
de hazırladıkları raporu, 1967
yılında MGK'ye sunarlar.
Rapor. ulusal güvenlik ne-
denleriyle tefekomünikasyon
sektörünün montaj sanayii ola-
rak değil. ulusal teknoloji üre-
tebilecek şekilde yapılandın-
lmasını önermektedir. Öneri
kabul edilir ve sonradan Tele-
taş'a dönüşecek olan ARLA
hem lasanm hem de üretimde.
ulusal yetenekleri yaratmak
üzere çaîışmaya başlar.
Fikret Yücel'in 1964'te AR-
LA da başlayan macerası. 30
\ıl sonra. 1994"ün Mart ayı-
nda, Teletaş Genel Müdürlüğü
ve Yönetim Kurulu Baş-
kanlığı'ndan a\nlmasıyla son
bulur. 1993'ün Ağustos ayı-
nda. Teletaş'ın kontrolü. blok
satış yoluyla Fransız teleko-
münikasyon fırması Alcatel'in
elinegeçmiştir.
İki ayda iflas etti
Yücel'in görevi devretmesin-
den yaklaşık iki ay sonra. Tele-
taş iflas eder. Firmanın kon-
kordato istemi. PTTnin gerek-
li ödemeleri yapmaması nede-
niyle Türk alacaklı bankalan-
na olan borçlann ödenmemesi-
ne bağlanmaktadır.
Bir başka sava göre. önemli
teknoloji birikimine sahip olan
Teletaş'ın, uluslararası pazar-
larda, Alcatel'in diğer alt
fırmalannın pazarlanna girme-
Fikret Yücel endişeli
• Fransızların eline
geçtikten sonra, kasten
iflas ettirildiği öne
sürülen Teletaş'ın, son
Türk genel müdürü
Fikret Yücel, "Hatalı
olan biziz. Aynı şey,
PTT'nin
özelleştirilmesinde
yapılırsa Türkiye'nin
geleceği yok olur " dedi.
ye çalışarak "avaklanna
bastığı" için. Alcatel tarafından
kasten konkordatoya itildiği-
dir.Yücel. bu sava doğrudan
yanıt vermiyor. çünkü "onu
kimse bilemez. Alcatel'in kendi-
si dışında". Ama Yüccl'in
önemli mesajlan ve uyanlan
var. Türkiyenin en önemli sa-
nayi dallanndan birinin kurul-
masına öncülük etmiş olan Yü-
cel'in çağnsı, Teletaş'ın kasten
mi yoksa zorunluluk nedeniyle
mi iflas etmc yolunda olduğun-
dan daha önemli. Çünkü "geç-
mişte, özelleştirmelere yapılan
hatalara devam edip geleceği-
miz yabancüann iki dudağı
Türk-İş araştırmasına göre, yaşanan tıkanıklığın nedeni işverenler
SSK'nin alacağı 60trilyon lira
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Türk-İş tarafından yapı-
fan araştırmada. SSK'nin ala-
caklannın toplamının. nisan ayı
sonunda 60 trilyon lirayı aştığı
belirtilerek. "Kurumun bu haJe
gelmesindcn sigortalılar sorum-
luymuş gibi, sigortalıların yasa-
larla tanınmış hakİarını
ksıtlayıcı düzenlemeler gün-
deme getiriliyor'"' denildi.
Türk-İş sosyal güvenlik uz-
manı Avni Yazıcı tarafından
hazırlanan ve Türk-İş dergisi-
nin son sayısında yayımlanan
araştırmada. SSK'nin. işveren-
lerden yapılan tahsilatının 1992
yılında yüzde 75.37 iken 1993
yılında bu oranın yüzde 74.42'-
yedüştüğüanımsatılarak."Tah-
silat oranındaki düşüklük, kamu
kurum >e kuruluşiarı ile bazı be-
ledij elerin, işcilerinin üeretlerin-
den kestikleri primleri dahi kuru-
ma yatırmamalarından ileri gel-
mektedir" denildi. Araştırma-
da. SSK'nin 1993 yılı itibanyla
alacaklannın 33 trilyon 549 mil-
yar lira olduğu, bunun 5 trilyon
990 milyar liralık bölümünün
tahsil edilebilmesi için yasal iş-
lemlerin başlatıldığı belirtilerek.
• Türk-İş'e göre, kurumun bu hale gelmesinden
sigortalıiar sorumluymuş gibi, sigortalıların
yasalarla tanınmış haklannı kısıtlayıcı
düzenlemeler gündeme getiriliyor. Oysa kamu
kuruluşlan ve belediyeler de topladıkları primleri
yatırmıyor.
12 trilyon 803 milyar 609 mil-
von liralık prim alacağı ile ilgili
olarak da yasal
takibin henüz
başlatılmadığı
kaydedildi. Ra-
porda, şu görüş-
lere yer verildi:
"İcraya inti-
kal ettirilen prim
alacakiannın icra safhasına ka-
dar olan gecikme zammı tutan 3
trilyon 324 milyar liradır. Henüz
icraya intikal ettirilmemiş olan
12 trilj on 803 milyar 609 milyon
liranın 31 Aralık 1993 tarihine
kadarki gecikme zamları dikka-
te alındığında, kurumun gecikme
zammından ileri gelen ve bilan-
çoda göriinmeyen en az 10 tril-
yon daha alacağının olduğu an-
İaşılacaktır. Yani, kurumun
1993 vılı itibarıvla alacakları
toplamının 45 trilyona yaklaştığı
kendiliğinden anlaşılacaktır.
Ocak, şubat, mart
1994 aylarına ait
olup da. henüz
tahsil edilemeyen
kurum alacakİarı
ile bu 3 ayda öde-
nen sosyal \ardım
zamrauıdan ileri
gelen alacaklar da dikkate
alındığında, 11 Mayıs 1994 gü-
nündeki kurum alacaklannın
toplam 60 trilyonun üzerinde ol-
duğu gönilecektir."
Türk-İş'in sosyal güvenliğin
devlet politikası haline getiril-
mesi. siyasi tercihlerden ileri ge-
len kurum zararlannın Hazine'-
ce karşılanması. sosyal güvenli-
ğe devlet katkısının gerçekleşti-
rilmesi. SSK'nin karşılığında
primini almadığı risklerden so-
rumlu tutulması gibi konulara
önem verdiği vurgulanan
araştırmada. şu yorum yapıldı:
"Nedense kurumun bu hale
gelmesinden sigortalılar sonım-
luvnıuş gibi, sigortalıların yasa-
larla tanınmış olan hak ve men-
faatlerini kısıtlayıcı düzenleme-
ler gündeme getirilmiş bulun-
maktadır. Sosyal güvenlikle il-
gili düzenlemelerin kazamlmış
hakları kısıtlayıcı ve geriye gö-
türücü değil, ülkemiz ve dünya-
daki sosyal, kültürel ve ekono-
mik gelişmelere paralel. yani
güne uygun ve çağdaş hükümle-
ri içermesi sosyal de>let olma-
nın gereğidir. Kurum \önetimi
ise tersi bir uygulamayla fatu-
rayı yine işçilere ve işçi emekli-
lerine çıkarmak istemektedir."
Araştırmada, belediyelerin
kuruma borçlanna. karşıhk
Hazine'den devlet lahvili
alındığı anımsatılarak. "İşçile-
rin sosyal güvenlik kunıluşuna
devletçe bir yardım yapılmadığı
halde. bu düzenlemelerle kuru-
mun aktüeryal durumunun bo-
zulmasına kim neden oluyor?
Bilinmesinde yarar vardır" de-
nildi.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
'D-Day* kuflamalan ve Avrupa Partamentosu secimlerinin gösterdikleri
endisine atfedilen an-
lamın tam tersine işaret
ederek gerçekleşen bir
olaya çok sık rastlanmaz
ırihte. Bu hafta iki tanesi-
ne birden şahit oluyoruz: Normandi-
ya Çıkarması'nın yıldönümü, "D-
Day" kutlamaları ve Avrupa Parla-
mentosu seçimleri. "D-Day", II. Dün-
ya Savaşı'nın sonunu hazırlayan ve
böylece de sembolik olarak Avrupa
devletleriarasındabirbarışdönemini
başlatan tarih. Bu yeni dönemde Av-
rupa ülkeleri, bir daha böyle bir savaş
yaşamamak, Doğu Blokunun genış-
lemesini durdurmak ve Almanya'nın
da tekrar yayılmacı ve saldırgan bir
devlet durumuna yükselmesini en-
gellemek için aralarında ekonomik ve
politik bir birlik oluşturmaya giriştiler.
Avrupa Parlamentosu ise bu ekono-
mik ve politik birlik süreci tamam-
landığında ortaya çıkacak siyasi-eko-
nomık birimi yönetmesi beklenen ya-
sama organı. Ancak hem "D-Day"
kutlamalarının hazırlık sürecinde or-
taya çıkan gerginlikler hem de Avru-
pa Parlamentosu seçimlerinde, seç-
menlerin ruh hali, Avrupa Birliği
sürecinin çoktan karaya oturduğunu
gösterdı.
Denge politikalan geri geliyor
Normandiya Çıkarması'nın yıldö-
nümünü kutlama törenlerinde, sade-
ce iki Avrupalı ülke var: Fransa ve
İngiltere. Normandiya Çıkarması'nm,
sadece Avrupa'yı değil, Alman
halkını da Hitler'den kurtardığı var-
sayılmasına rağmen, kutlamalarda,
Almanya, elçilik düzeyinde bile tem-
sil edilmiyor. Politik birlik süreci ya-
şadıklarını iddia edenler, belli ki eski
düşmanlıkları aşamamışlar. Üstelik
Almanya, Fransa ve İngiltere arası-
ndaki ilişkilerin de ortak bir politika,
güvenlik sistemi vb. geliştirmekten zi-
yade, giderek 19. yüzyılın ikili ilişkile-
re dayanan denge ve nüfuz politika-
larına doğru evrilmeye başladığı gö-
rülüyor. Fransa, 1989'dan beri, Al-
manya'nın giderek daha fazla tek
başına davranmasına tepki olarak,
1980'lerde geçerli olan Fransız-
Alman ekseni politikalarını yavaş ya-
vaş terk ediyor. Buna uygun olarak da
Fransa ve ingiltere, yeniden, geçmiş-
te olduğu gibi, Almanya'nın yüksel-
mesini durdurmak üzere yakınlaşı-
yorlar. Almanya da Avrupa para sis-
temi krizinde, GATT Anlaşması gö-
rüşmelerinde, Bosna-Hersek soru-
nunda olduğu gibi, giderek Fransa-
dan bağımsız davranıyor. Hatta za-
man zaman başka ülkelerde, örneğin
ABD ile Avrupa Birlıği'nin genel çı-
karlarına uygunluğu kuşkulu ticari
anlaşmalar yapabiliyor. Bu sürecın
bir parçası olarak Almanya ile Rus-
ya'nın arasında, giderek bir "özelıliş-
kinin" de gelişmekte olduğu görülü-
yor: Berlin-Moskova otoyol planı,
Rusya'nın 7'ler grubuna alınması için
Almanya'nın çaba göstereceğıni vaat
etmesı... Normandiya, bir ışgalın
başlamasını kutlarken Almanya,
karşısında, ortak para biriminin oluş-
masından, mültecilik yasalarına ka-
dar birçok sorun var. Avrupa Parla-
mentosu da bu sorunlart önümüzdeki
yıllarda çözmeye çalışacak olan poli-
tik kurum.
Avrupa'nın ortak sorunlarıyla
ilgilenen pek yok
Ancak Avrupalı seçmenin, Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde, Avru-
pa'nın ortak sorunları temelinde değil
de işsizlik, enflasyon, gelir dağılımı
gibi ulusal temelli sorunlarda oy ver-
meye hazırlandığı gözleniyor (The
Economıst 4 hazıran). Seçmen, Avru-
pa Parlamentosu seçimlerini, eğer
yazın Berlin'i işgal eden müttefik or-
duların işgalinin bitmesini kutlamaya
hazırlanıyor. Burada da Almanya ile
Rusya arasındaki özel ılişki dikkati
çektı. Almanya sadece Rusya'ya as-
keri tören yapma izni verdi.
Kısacası, Avrupalı ülkelerin ortak
hafızasında, aslında ulusal rekabet
ve karşılıklı denge politikalarmdan
başka pek bir şeyin olma(Jığı ve "so-
ğuk savaşın" bitmesi ile 19. yüzyılın
ikili ilişkileredayanan, karışıkveistik-
rarsız, diplomasisinin gelmekte oldu-
ğu görülüyor. Bu anlamda "D-Day"
törenleri, bir savaşın bitişini kutlar-
ken belki de II. Dünya Savaşı sonrası-
ndaki politik istikrar döneminin, "so-
ğuk savaş'ın ertesinde, artık kesin
olarak bittiğini de sembolik bir şekil-
de gösterıyor.Avrupalı seçmenin
katılıp da oy verırse kendi ülkesinde-
ki, muhalefet-iktıdar partilerinin ilişki-
leri bağlammda kullanmaya hazı-
rlanıyor. Evvelki hafta aktardığım
"The European "gazetesinin anketın-
den sonra, 1 haziranda Financial Ti-
mes'ta yayımlanan, tüm Avrupa'yı
kapsayan kamuoyu yoklaması da Av-
rupalı seçmenin, Avrupa'nın ortak so-
runlarına olan bu ilgisizlığini oldukça
iyi belgeledı. Kamuoyu yoklamasına
göre, 12 ülkede parlamentoyu etkısız
bulanların oranı ortalama yüzde 42.
Bu rakam, Batı Almanya'da yüzde
52ye ve Fransa'da yüzde 61 e ulaşı-
yor. "Daha fazla bütünleşmiş bir Av-
rupa ister misiniz" sorusunao\umsuz
cevap verenlerin oranının, Avrupa
çapında yüzde 40 ıken, Batı Alman-
ya'da yuzde 58, Doğu Almanya'da
yüzde62, İngilteredeyüzde61 veDa-
nimarka'da yüzde 61 olduğu görülü-
yor. ' '2000 yılına kadar, en az üç A vru-
pa ülkesini kapsayan bir ortak para
birimi oluşabilir mi" sorusuna ise ve-
rilen cevap, tüm Avrupa çapında yüz-
de 46 olumsuz. Tek para birimıne
ulaşılacağına inanmayanların oranı;
Almanya'da yüzde 61, Danimarka da
yüzde 55, ispanya'da yüzde 55, Hol-
landa'da yüzde 52. italya'da yüzde 50,
Fransa'da yüzde 43. Olası bir ortak
para biriminin ılk önce bu ülkeler
arasında gerçekleşmesinm beklendi-
ğini düşününce, bu rakamlarm an-
larnı biraz daha iyi anlaşrtabilir: 2000
yılına kadar ortak para bırımine geç-
mek, olacak bir iş değil. Ve nihayet,
seçimlerle ilişkili soruya verilen ce-
vaplar, kamuoyu yoklaması seçme-
nin yüzde 12'sinin seçimlerde oy ver-
meye pek heyesli olmadığını göster-
dı. Bu oran, İngiltere'de yüzde 30'a
kadar çıkabiliyor. İran'da yüzde 20,
Portekiz ve İspanya'da yüzde 18,
Fransa'da yüzde 21, Almanya'da ise
yüzde 12-15. Kamuoyu yoklaması,
Ispanya ve İngiltere'de seçimlerm
hükümeti protesto etmek için kullanı-
lacağını gösterirken birçok ülkede
seçmenlerin yüzde 30-35'inin Avrupa
Parlamentosu seçimlerinde tartışılan
konuları kavrayamadıkları için oy
vermeyeceklerini ortaya koydu. Go-
rülen o ki, Avrupa Parlamentosu se-
cimlerinin gerçekleşeceği ortamın
özellikleri, Avrupa'nın ortak sorun-
larını değil, yerel, ulusal sorunların
öne çıkarak Avrupa Bırlığı sürecinin
bu önemli momentınin içinın büyük
ölçüde boşaidığına işaret etti.
Avrupa Birliği süreci. artık bir rüya
haline geldıyse Avrupalı seçmen. Av-
rupa'nın ortak sorunlarına giderek il-
gisizleşiyor ve Avrupa Parlamentosu
seçimlerinde bıle kendi ulusal sorun-
larını öne çıkarıyorsa Avrupa ülkeleri.
ortak bir siyasi birım oluşturmaktan
uzaklaşarak daha çok ikili ilişkilere,
denge ve nüfuz politikalanna gerı dö-
nüyorlarsa... "Onümüzde, uluslara-
rası istikrarsızlıkların artacağı bir dö-
nem var" demek, abartılı bir tespit ol-
mayacaktır. Bu sürecin ilk işaretlerını
Bosna-Hersek'te gördük; yakında bir
olasılıkla Makedonya, Cezayir ve
Kırım'da başka örneklerıni görmeye
kendimizi hazırlamamızda yarar var
sanırım.
arasına bırakılmaya devam edi-
lirse Türkive'nin geleceği tehli-
kededir". Hata nerede yapıldı?
Yücel. hatalann başında. özel-
leştirme konusunda izlenen
"stratejisizlik ve politikasızlığı"
sayıyor ve şö> le konuşuyor:
Sadecepara
düşünülmemeli
"Teletaş gibi stratejik özelliği
olan, veni teknolojiler üreten ve
kullanan, Türkiye'nin geleceği-
nin temellerini atmaya aday
olan bir müesseseyi özelleştirir-
ken para almaktan başka se\ ler
düşünmek lazutı. Türkiye
Cumhuriyeti devleti, 20-21 mil-
yon dolar gibi bir para için, Te-
letaş'ı, hiçbirkontrolü olmaya-
cak şekilde elinden çıkarma-
malıydı. Hatayı >apan biziz. İlle
de başkalannı suçlamak gerek-
mez. Alcatel'in yerinde ben ol-
sam, o ne yapıvorsa benzer şey-
ler yaparım. Kendi menfaafleri-
mi korurum. Yanlış oian, politi-
kalarımızın, stratejimizin ve
taktiklerunizin olmamasıdır.
Bunu \ apmadığımız sürece göz-
yaşları dökeriz, ama sonuç bu
işte. Asıl vermek istediğim me-
saj budur."Yücel, ulusal niteliği
olan bir telekomünikasyon sa-
nayii oluşturulması sevdası-
ndan vazgeçmiş değil. Dünya
ekonomisinde, iletişim ve bilgi
sanayiinin kazanmakta olduğu
stratejik konuma dikkat çeke-
rek bir an önce harekete geçil-
mesi çağnsında bulunuyor.
Ancak bu işin gerçeklcşmesi
için. PTT'nin özcileşlirilmcsin-
de. geçmişteki hatalann tekrar-
lanmamasına dikkat çekiyor.
Yücel. tehlikeyi şöyle anlatı-
yor:"Yabancı sermayenin, bir
memlekete, o ülkenin insan-
larını sevdiği için gelmeyeceğini
bilmemiz lazım. Türkiye'de te-
lekomünikasyon, enformatik
teknolojilerinin en önemli bölü-
müdiir. işin esasıdır. Onu kimse-
ye bırakamayız. Yabancıların,
iki dudağı arasına sıkıştıra-
mayız. Teslim olamav ız. Türki-
ye'nin kendisinin buna sahip ol-
ması icap eder. Bunun sanaviini
kastedivorunı. teknoloji üretil-
mesini, araştırma-geliştirmesini
kastediyorum, bilgisayar
yazdımım kastediyorum. Bu-
gün. Türki.ve'deki manzara\a
bir bakın. Bu sanayi, tamamen
>abancı de\ şirketlerin elinde-
dir. Türkiye'de bunlara bir al-
tematif getirmek, milli bir ha-
reketin başlamasını temin et-
mek gerekmektedir. Böyle bir
şe> olmadıkça Türkive tehlike-
deidir. Bu kadar iddialı konuşa-
bilirim. PTT'nin özelleştirilme-
sinde. hatalar tekrarlanmasın.
PTT olmazsa sanavi de olmaz."
(YAMUPf.PTT.ABD
ambargosunu nasıl deldi?)
ANKARAPAZABI
YAKUP KEPENEK
Akılsız Beklentiler
Ekonomik ışleyişin tümüyle serbest piyasa koşullarına bı-
rakıımasını savunanlar, bu yaklaşımlarını, akılcı beklentiler
kuramına dayandırır.
Akılcı beklentı, ekonominin gidişini ve geleceği doğru ota-
rak öngörme ve ona uygun davranma becerisi anlamına ge-
lir.
özellikle 1980'lerde giderek egemen olan akılcı beklentiler
kuramı çok önemli bir varsayımdan kaynaklanıyor. Kuramın
dayandığı varsayıma göre, ekonomide tüm özel karar verici-
ler, tüketicıler, ahm-satımcılar ve yatırımcılar ekonomik bilgi-
lerı edınme ve kullanma ışlerini etkin bir biçimde yaparlar.
Doğru kararlar, doğru bilgilerle verilebtlir.
Doğru bılgı alınabilmesı, her şeyden önce sözüne güveni-
lir, demokrat ve kararlı bir hükümet ile olanaklıdır.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisi, tam bir zavallı-
lık içindedir. Her gun bir yenisı yaşanan zavallılığın geçen
hattakı başlıca göstergelerı, faız oranları ve petrol fiyatlanydı.
Anımsanacağı gıbı hükümet 5 Nisan Kararlan'nı iç borç
anapara ve faiz ödemelerinın toplam vergi gelirlerinin üzeri-
ne çıkmış olmasına, daha doğrusu kamu kesiminin borca
batıklığına dayandırıyordu. Aynı hükümet, son günlerde yüz-
de 406 faizle, önce 20, sonra da 20 trilyon liralık borçlanmaya
giderek, borca batıklığı çok daha pekiştiriyor; dayandığı dalı
kesıyor.
Ekonomide yüksek faiz ateşi, gerçekte bir fiyat karmaşası-
na dönüşmektedir. Çünkü faız sermayenin fiyatıdır ve bu ne-
denle önemli bir malıyet oğesı olarak öbür fiyatlar için de bir
göstergedir. Göstergenin çok tıtrediğı pusulalarla yol buluna-
maz. Akılcı beklentiler çıkanlamaz.
Geçen günlerin borçlanma süreci, toplumsal yönüyie de
bir yıkımdır. Çağdaş devlet anlayışıyla bağdaşmayacak yön-
temlerle, satış gününü değiştirerek sessizce ya da dolambaç-
lı yollarla, el altından bankalara ve onlara yakın kimı çok var-
lıklı sermaye ve sıyaset kesimlerıne açıktan trilyonluk ka-
zançlar aktarıldı. Demokratik devlet böyle "el altından"
yonetılmez.
"Sosyal devlet" kavramının kırıntısı olsa, bu uygulama baş-
ka türlu olurdu.
Bonoların 5-10 milyonluk birimler olarak, birkaç bin kişı ye-
rıne birkaç milyon kişıye satılmaları yoluna gidilebilirdi. Son-
ra satımlara bir ust sınır getırılebilır, beş-on mılyarlık toptan
satışlara olanak sağlanmazdı. Ayrıca bonoların ücretli, ma-
aşlı, emeklı olanlara sat/lması, böfgelere dağıtımı yöntemleri
uygulanabilırdı. Bunaiım nedeniyle işsız kalan ve sayıları 350
bıne ulaşanlara satış öncelığı verilebilirdi.
Bunlar yapılmadı, hep yapıldığı gibi emekçıler tümüyle
unutuldu. Hükümet, borçlanmasıyla da zenginı daha zengin
etmeyi sürdürüyor. Bu doğal karşılanıyor; akıl almaz çıkar
yağması karşısında toplumsal duyarsızlık akıl almaz boyutla-
ra ulaşıyor.
•••
Hükümetin 5 Nisan Kararları na tümüyle ters bir uygulama-
sı da petrolden alınan "AkaryakıtİstikrarFonu"r\a ilişkindir.
5 Nisan Kararlan'nın en önemli ek gelır arttırıcı öğesi, pet-
role dayalı vergı ve fonlardı. Nıtekim hükümet nisan-haziran
dönemınde elde edebıleceği gelırlerın 16.3 trilyon lira artaca-
ğını öngörmekteydı. Bu 16.3 trilyonluk toplam gelır artışının
4.3 tnlyonu, yani toplamın yüzde 26dan fazlası, Akaryakıt Fi-
yat İstikrar Fonu'nun yüzde 10dan yüzde 25 e çıkarılmasıyla
karşılanacaktı.
Özel petrol ortaklıklarının baskısı üzerıne hükümet bu gelir-
den vazgeçiyor. Alınan bilgiye göre vazgeçilen gelır 4.3 trıl-
yonda kalmayacak, bunun yaklaşık dört katı olacaktır. Çünkü
kesıntı oranı 5 Nisan öncesındekı yuzde 10'a değil, bunun da
yarısına, yani yüzde 5'e indirilecek, kimi ürünlerde de tümüy-
le kaldırılacaktır.
Bu vergıyi benzin kullananlar, yani halk, yine ödeyecek,
ancak para hazine yerine petrol satıcılarına gidecektir. Hükü-
met, ya yeniden yüksek faizle borçlanarak ya da para basa-
rak bu gelır kaybını karşılayacak, yükü yine toplumun sırtına
yükleyecektır. Dünyada petrolden en yüksek oranda vergi
alan ülkelerden bıri olan Türkiye, bu gelırını petrol satıcılarına
bırakıyor.
Ekonomik önlemler, uygulamanın daha ikinci ayında delik
deşıktir. Ekonomik akılsızlık, toplumsal duyarsızlıkla birlikte
gitmektedır.
Varlıklı kesimlere, bankalara ve kimi siyasetçilere yüksek
faız gelirı pompalayarak ve emekçileri daha da yoksullaştıra-
rak hangi istikrar sağlanabilır? En büyük gelir kaynağı baskı
ile petrolcülere bırakılarak mı kararlı görünülecektir? Bu uy-
gulamalarla mı ekonomik karar alıcılara güven verilecektir?
Ekonomi polıtikasında toplumsal ve akılcı olmayan, yalnız-
ca vurguncu olur ya da yalnızca vurguncuların işine yarar;
bunalıma çözüm olmaz.
•••
ODTÜ Mezunları Derneği istanbul Şubesi nin düzenlediğı
"Bir Bilim Adamına Saygı - Cahit Arf" toplantısı karanlıklar
içınde bir kıvılcım gibiydı.
Yoğun başvurular nedeniyle Köy Enstitüsü ve Çağdaş Eği-
tım Vakfı ile ilgili banka hesap numaralarım yineliyorum:Zira-
at Bankası Yenişehır/Ankara Şubesi, 26 810 ve Pamukbank
Ankara Merkez Şubesi 09216 330.
Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi'nden
TASARRUF SAHİPLERİ İÇİN DUYURU
Sermayemiz, 62.500.000.000.- lirası nakit karşHtğı, 187.500.000.000.- lirosı k kay-
noklardan karşılanmak surefiyle, 125.000.000.000.- liradon 375.000.000.000.- liraya
artırılmoktadır.
Artırılan sermayeyi tetnsil eden hisse senetleri, Sermaye Piyososı Korulu'nca
29.4.1994 tarih ve 62/423 sayı ile kayda alınmışfır. Ancak kayda olıama
ortaklığımızın ve hisse senetlerinin kurul veya kamuco tekeffili aniamına gelmez.
Ortokhgımız ile ilgili oyrınfılı bılgıleri içeren izohnnme, 2.5.1994 forihinde istonbul Ticoref Sicili'ne fescii,
4.5.1994 tarih ve 3525 sayılı TTSG'de ilon edilmiş olup, oynco, boşvuru yerlerinde incelemeye oçık
tuîulmaktodır.
Ortaklarımızın pay almo haklorını kullanmosından sonra kalan 299.010.500.- TL tutorındoki paytor
8.6.1994 ile 22.6.1994 torihleri arasında 15 günsüreyle, aşağıda belirfilen başvuru yerlerinde, halka arz
yoluyla sonlacoktır.
Bir payın nominol değeri 1.000- TL olup, hisseler nominal bedelin alnnda olmomak özere İstonbul
Menkul Kıymefleı Borscsı'nda belirlenecek fiyat üzerinden sofışa arz edilecekrir.
Başvuru Şekli:
Sermaye arfınmından pay almak suretiyle ortak olmok isteyen tasorruf sahiplerinin, yukorıda belirfilen
satış süresi içinde, istonbul Menkul Kıymetler Borsusfnda işlem yopmoya yetkili bonkolor ve arna
kurumlordon oluşan Borso üyelerinden birine başvurrnalan gerekmektedif.
Hisse Senetlerinin Teslim Şekli:
Hisse senetleri, sermaye artırımının fescilinden ıtıboren en geç 90 gün içinde geçici mokbuz karşılığındo
teslim edilecektir. Hisse senedi dogıfımı, ayrıca yapılacak ilanlo orraklarımıza duyurulacoktır.
ANADOLU
SİGORTA