03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN1994 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOM •7 Oleyis'ten çağrı •ADANA (Cumhuriyet Güney Dleri Bürosu) - Oleyis _ DoğuAkdenizBölge Şubesi, ' işten atılmalara, yüksek faizli bono satışına, dış borçlanmaya, KITlerin satılmasına karşı çıkma çağnsı yaptı. Şubeyönetim kurulu veişçileradına yayımlanan açıkiamada, piyasaya çıkanlan ve işveren çevrelerince kapışılan 15 trilyon liralık Hazine bonosunun, KİT'leri satın alabilmeleri için sermaye kesimine sermaye aktanmı anlamına geldiği belirtildi. Krizden çalışan sopumlu degil • BURSA(AA)-DİSK'e bağlıTekstiIİşçileri Sendikası Genel Başkanı Rıdvan Budak, "Memleketi zöra sokan kararlaralınırken işçi sendikasına, memur sendikasına, ziraat odalanna, çiftçi demeklerine, esnaf odalarina sorulmadı. Bu krizden, Türk çalışanı kesinlikle sorumlu değildir" dedi. Tekstil İşçileri Sendikası Bursa Şubesi Genel Kurulu'nda konuşan Budak. yılbaşından bu yana yaşanan ekonomik gelişmelerin; dolar, faiz ve borsa aracılığı ile belli kesimlere büyük miktarlarda para akışı sağladığıru. buna karşıhk işçi ve memur kesiminin gelirlerinin yanya indiğini savundu. ABD 1i işadamlan geliyor • İZ\1İR(AA)-İzmir'de düzenlenecek "'High Tech Internationa! Show"a. ABD'denkalabahkbir işadamı grubunun katılacağı bildirildi.ABDTicaret Müste^arlığı İzmır Ofisi'ndenyapılan açıklamavagöre, lOOkadar Amerikafı işadamı. 8-9 haziranda düzenlenecek "High Tech International Şhoyv'a katılmak üzere İzmir'egelecek. Bulgarîstan'da özelleştirme • SOFYA(AA)- Parlamentodan eylül ayına kadar güvenoyu alan Bulgaristan hükümeti. hızlı bir özelleştirme programı uygulamaya başladı. Tatil günlerinde de çalışan hükümet üyeleri. son yapuklan toplantıda, 9 kamu bankasının özelleştirmesine karar verdiler. ilk etapta 1994 yılı sonuna kadar 3 büyük kamu bankası özel sektöre satılacak. VTELETAS Teletaş'ın son Türk genel müdürü Yücel, stratejik kuruluşlann satışında sadece para düşünülmemesi gerektiğini vurgulayarak 'Hata ettik' diyor Geleceğimiz 'tehlikede'Yıl 1964. MilliGüvenlik Ku- rulu. Türkiye'de haberleşme sanayiinin kurulmasının ulusal çıkar ve güvenlik açısından ge- rekli olduğuna inanarak bu ko- nuda bir araştırma yapılmasını ister. Elektronik mühendisi Fikret Yücel ve bir grup arka- daşı. PTT Araştırma Labara- tuvan (PTT-ARLA) bünyesin- de hazırladıkları raporu, 1967 yılında MGK'ye sunarlar. Rapor. ulusal güvenlik ne- denleriyle tefekomünikasyon sektörünün montaj sanayii ola- rak değil. ulusal teknoloji üre- tebilecek şekilde yapılandın- lmasını önermektedir. Öneri kabul edilir ve sonradan Tele- taş'a dönüşecek olan ARLA hem lasanm hem de üretimde. ulusal yetenekleri yaratmak üzere çaîışmaya başlar. Fikret Yücel'in 1964'te AR- LA da başlayan macerası. 30 \ıl sonra. 1994"ün Mart ayı- nda, Teletaş Genel Müdürlüğü ve Yönetim Kurulu Baş- kanlığı'ndan a\nlmasıyla son bulur. 1993'ün Ağustos ayı- nda. Teletaş'ın kontrolü. blok satış yoluyla Fransız teleko- münikasyon fırması Alcatel'in elinegeçmiştir. İki ayda iflas etti Yücel'in görevi devretmesin- den yaklaşık iki ay sonra. Tele- taş iflas eder. Firmanın kon- kordato istemi. PTTnin gerek- li ödemeleri yapmaması nede- niyle Türk alacaklı bankalan- na olan borçlann ödenmemesi- ne bağlanmaktadır. Bir başka sava göre. önemli teknoloji birikimine sahip olan Teletaş'ın, uluslararası pazar- larda, Alcatel'in diğer alt fırmalannın pazarlanna girme- Fikret Yücel endişeli • Fransızların eline geçtikten sonra, kasten iflas ettirildiği öne sürülen Teletaş'ın, son Türk genel müdürü Fikret Yücel, "Hatalı olan biziz. Aynı şey, PTT'nin özelleştirilmesinde yapılırsa Türkiye'nin geleceği yok olur " dedi. ye çalışarak "avaklanna bastığı" için. Alcatel tarafından kasten konkordatoya itildiği- dir.Yücel. bu sava doğrudan yanıt vermiyor. çünkü "onu kimse bilemez. Alcatel'in kendi- si dışında". Ama Yüccl'in önemli mesajlan ve uyanlan var. Türkiyenin en önemli sa- nayi dallanndan birinin kurul- masına öncülük etmiş olan Yü- cel'in çağnsı, Teletaş'ın kasten mi yoksa zorunluluk nedeniyle mi iflas etmc yolunda olduğun- dan daha önemli. Çünkü "geç- mişte, özelleştirmelere yapılan hatalara devam edip geleceği- miz yabancüann iki dudağı Türk-İş araştırmasına göre, yaşanan tıkanıklığın nedeni işverenler SSK'nin alacağı 60trilyon lira ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Türk-İş tarafından yapı- fan araştırmada. SSK'nin ala- caklannın toplamının. nisan ayı sonunda 60 trilyon lirayı aştığı belirtilerek. "Kurumun bu haJe gelmesindcn sigortalılar sorum- luymuş gibi, sigortalıların yasa- larla tanınmış hakİarını ksıtlayıcı düzenlemeler gün- deme getiriliyor'"' denildi. Türk-İş sosyal güvenlik uz- manı Avni Yazıcı tarafından hazırlanan ve Türk-İş dergisi- nin son sayısında yayımlanan araştırmada. SSK'nin. işveren- lerden yapılan tahsilatının 1992 yılında yüzde 75.37 iken 1993 yılında bu oranın yüzde 74.42'- yedüştüğüanımsatılarak."Tah- silat oranındaki düşüklük, kamu kurum >e kuruluşiarı ile bazı be- ledij elerin, işcilerinin üeretlerin- den kestikleri primleri dahi kuru- ma yatırmamalarından ileri gel- mektedir" denildi. Araştırma- da. SSK'nin 1993 yılı itibanyla alacaklannın 33 trilyon 549 mil- yar lira olduğu, bunun 5 trilyon 990 milyar liralık bölümünün tahsil edilebilmesi için yasal iş- lemlerin başlatıldığı belirtilerek. • Türk-İş'e göre, kurumun bu hale gelmesinden sigortalıiar sorumluymuş gibi, sigortalıların yasalarla tanınmış haklannı kısıtlayıcı düzenlemeler gündeme getiriliyor. Oysa kamu kuruluşlan ve belediyeler de topladıkları primleri yatırmıyor. 12 trilyon 803 milyar 609 mil- von liralık prim alacağı ile ilgili olarak da yasal takibin henüz başlatılmadığı kaydedildi. Ra- porda, şu görüş- lere yer verildi: "İcraya inti- kal ettirilen prim alacakiannın icra safhasına ka- dar olan gecikme zammı tutan 3 trilyon 324 milyar liradır. Henüz icraya intikal ettirilmemiş olan 12 trilj on 803 milyar 609 milyon liranın 31 Aralık 1993 tarihine kadarki gecikme zamları dikka- te alındığında, kurumun gecikme zammından ileri gelen ve bilan- çoda göriinmeyen en az 10 tril- yon daha alacağının olduğu an- İaşılacaktır. Yani, kurumun 1993 vılı itibarıvla alacakları toplamının 45 trilyona yaklaştığı kendiliğinden anlaşılacaktır. Ocak, şubat, mart 1994 aylarına ait olup da. henüz tahsil edilemeyen kurum alacakİarı ile bu 3 ayda öde- nen sosyal \ardım zamrauıdan ileri gelen alacaklar da dikkate alındığında, 11 Mayıs 1994 gü- nündeki kurum alacaklannın toplam 60 trilyonun üzerinde ol- duğu gönilecektir." Türk-İş'in sosyal güvenliğin devlet politikası haline getiril- mesi. siyasi tercihlerden ileri ge- len kurum zararlannın Hazine'- ce karşılanması. sosyal güvenli- ğe devlet katkısının gerçekleşti- rilmesi. SSK'nin karşılığında primini almadığı risklerden so- rumlu tutulması gibi konulara önem verdiği vurgulanan araştırmada. şu yorum yapıldı: "Nedense kurumun bu hale gelmesinden sigortalılar sonım- luvnıuş gibi, sigortalıların yasa- larla tanınmış olan hak ve men- faatlerini kısıtlayıcı düzenleme- ler gündeme getirilmiş bulun- maktadır. Sosyal güvenlikle il- gili düzenlemelerin kazamlmış hakları kısıtlayıcı ve geriye gö- türücü değil, ülkemiz ve dünya- daki sosyal, kültürel ve ekono- mik gelişmelere paralel. yani güne uygun ve çağdaş hükümle- ri içermesi sosyal de>let olma- nın gereğidir. Kurum \önetimi ise tersi bir uygulamayla fatu- rayı yine işçilere ve işçi emekli- lerine çıkarmak istemektedir." Araştırmada, belediyelerin kuruma borçlanna. karşıhk Hazine'den devlet lahvili alındığı anımsatılarak. "İşçile- rin sosyal güvenlik kunıluşuna devletçe bir yardım yapılmadığı halde. bu düzenlemelerle kuru- mun aktüeryal durumunun bo- zulmasına kim neden oluyor? Bilinmesinde yarar vardır" de- nildi. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ/ ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA 'D-Day* kuflamalan ve Avrupa Partamentosu secimlerinin gösterdikleri endisine atfedilen an- lamın tam tersine işaret ederek gerçekleşen bir olaya çok sık rastlanmaz ırihte. Bu hafta iki tanesi- ne birden şahit oluyoruz: Normandi- ya Çıkarması'nın yıldönümü, "D- Day" kutlamaları ve Avrupa Parla- mentosu seçimleri. "D-Day", II. Dün- ya Savaşı'nın sonunu hazırlayan ve böylece de sembolik olarak Avrupa devletleriarasındabirbarışdönemini başlatan tarih. Bu yeni dönemde Av- rupa ülkeleri, bir daha böyle bir savaş yaşamamak, Doğu Blokunun genış- lemesini durdurmak ve Almanya'nın da tekrar yayılmacı ve saldırgan bir devlet durumuna yükselmesini en- gellemek için aralarında ekonomik ve politik bir birlik oluşturmaya giriştiler. Avrupa Parlamentosu ise bu ekono- mik ve politik birlik süreci tamam- landığında ortaya çıkacak siyasi-eko- nomık birimi yönetmesi beklenen ya- sama organı. Ancak hem "D-Day" kutlamalarının hazırlık sürecinde or- taya çıkan gerginlikler hem de Avru- pa Parlamentosu seçimlerinde, seç- menlerin ruh hali, Avrupa Birliği sürecinin çoktan karaya oturduğunu gösterdı. Denge politikalan geri geliyor Normandiya Çıkarması'nın yıldö- nümünü kutlama törenlerinde, sade- ce iki Avrupalı ülke var: Fransa ve İngiltere. Normandiya Çıkarması'nm, sadece Avrupa'yı değil, Alman halkını da Hitler'den kurtardığı var- sayılmasına rağmen, kutlamalarda, Almanya, elçilik düzeyinde bile tem- sil edilmiyor. Politik birlik süreci ya- şadıklarını iddia edenler, belli ki eski düşmanlıkları aşamamışlar. Üstelik Almanya, Fransa ve İngiltere arası- ndaki ilişkilerin de ortak bir politika, güvenlik sistemi vb. geliştirmekten zi- yade, giderek 19. yüzyılın ikili ilişkile- re dayanan denge ve nüfuz politika- larına doğru evrilmeye başladığı gö- rülüyor. Fransa, 1989'dan beri, Al- manya'nın giderek daha fazla tek başına davranmasına tepki olarak, 1980'lerde geçerli olan Fransız- Alman ekseni politikalarını yavaş ya- vaş terk ediyor. Buna uygun olarak da Fransa ve ingiltere, yeniden, geçmiş- te olduğu gibi, Almanya'nın yüksel- mesini durdurmak üzere yakınlaşı- yorlar. Almanya da Avrupa para sis- temi krizinde, GATT Anlaşması gö- rüşmelerinde, Bosna-Hersek soru- nunda olduğu gibi, giderek Fransa- dan bağımsız davranıyor. Hatta za- man zaman başka ülkelerde, örneğin ABD ile Avrupa Birlıği'nin genel çı- karlarına uygunluğu kuşkulu ticari anlaşmalar yapabiliyor. Bu sürecın bir parçası olarak Almanya ile Rus- ya'nın arasında, giderek bir "özelıliş- kinin" de gelişmekte olduğu görülü- yor: Berlin-Moskova otoyol planı, Rusya'nın 7'ler grubuna alınması için Almanya'nın çaba göstereceğıni vaat etmesı... Normandiya, bir ışgalın başlamasını kutlarken Almanya, karşısında, ortak para biriminin oluş- masından, mültecilik yasalarına ka- dar birçok sorun var. Avrupa Parla- mentosu da bu sorunlart önümüzdeki yıllarda çözmeye çalışacak olan poli- tik kurum. Avrupa'nın ortak sorunlarıyla ilgilenen pek yok Ancak Avrupalı seçmenin, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, Avru- pa'nın ortak sorunları temelinde değil de işsizlik, enflasyon, gelir dağılımı gibi ulusal temelli sorunlarda oy ver- meye hazırlandığı gözleniyor (The Economıst 4 hazıran). Seçmen, Avru- pa Parlamentosu seçimlerini, eğer yazın Berlin'i işgal eden müttefik or- duların işgalinin bitmesini kutlamaya hazırlanıyor. Burada da Almanya ile Rusya arasındaki özel ılişki dikkati çektı. Almanya sadece Rusya'ya as- keri tören yapma izni verdi. Kısacası, Avrupalı ülkelerin ortak hafızasında, aslında ulusal rekabet ve karşılıklı denge politikalarmdan başka pek bir şeyin olma(Jığı ve "so- ğuk savaşın" bitmesi ile 19. yüzyılın ikili ilişkileredayanan, karışıkveistik- rarsız, diplomasisinin gelmekte oldu- ğu görülüyor. Bu anlamda "D-Day" törenleri, bir savaşın bitişini kutlar- ken belki de II. Dünya Savaşı sonrası- ndaki politik istikrar döneminin, "so- ğuk savaş'ın ertesinde, artık kesin olarak bittiğini de sembolik bir şekil- de gösterıyor.Avrupalı seçmenin katılıp da oy verırse kendi ülkesinde- ki, muhalefet-iktıdar partilerinin ilişki- leri bağlammda kullanmaya hazı- rlanıyor. Evvelki hafta aktardığım "The European "gazetesinin anketın- den sonra, 1 haziranda Financial Ti- mes'ta yayımlanan, tüm Avrupa'yı kapsayan kamuoyu yoklaması da Av- rupalı seçmenin, Avrupa'nın ortak so- runlarına olan bu ilgisizlığini oldukça iyi belgeledı. Kamuoyu yoklamasına göre, 12 ülkede parlamentoyu etkısız bulanların oranı ortalama yüzde 42. Bu rakam, Batı Almanya'da yüzde 52ye ve Fransa'da yüzde 61 e ulaşı- yor. "Daha fazla bütünleşmiş bir Av- rupa ister misiniz" sorusunao\umsuz cevap verenlerin oranının, Avrupa çapında yüzde 40 ıken, Batı Alman- ya'da yuzde 58, Doğu Almanya'da yüzde62, İngilteredeyüzde61 veDa- nimarka'da yüzde 61 olduğu görülü- yor. ' '2000 yılına kadar, en az üç A vru- pa ülkesini kapsayan bir ortak para birimi oluşabilir mi" sorusuna ise ve- rilen cevap, tüm Avrupa çapında yüz- de 46 olumsuz. Tek para birimıne ulaşılacağına inanmayanların oranı; Almanya'da yüzde 61, Danimarka da yüzde 55, ispanya'da yüzde 55, Hol- landa'da yüzde 52. italya'da yüzde 50, Fransa'da yüzde 43. Olası bir ortak para biriminin ılk önce bu ülkeler arasında gerçekleşmesinm beklendi- ğini düşününce, bu rakamlarm an- larnı biraz daha iyi anlaşrtabilir: 2000 yılına kadar ortak para bırımine geç- mek, olacak bir iş değil. Ve nihayet, seçimlerle ilişkili soruya verilen ce- vaplar, kamuoyu yoklaması seçme- nin yüzde 12'sinin seçimlerde oy ver- meye pek heyesli olmadığını göster- dı. Bu oran, İngiltere'de yüzde 30'a kadar çıkabiliyor. İran'da yüzde 20, Portekiz ve İspanya'da yüzde 18, Fransa'da yüzde 21, Almanya'da ise yüzde 12-15. Kamuoyu yoklaması, Ispanya ve İngiltere'de seçimlerm hükümeti protesto etmek için kullanı- lacağını gösterirken birçok ülkede seçmenlerin yüzde 30-35'inin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde tartışılan konuları kavrayamadıkları için oy vermeyeceklerini ortaya koydu. Go- rülen o ki, Avrupa Parlamentosu se- cimlerinin gerçekleşeceği ortamın özellikleri, Avrupa'nın ortak sorun- larını değil, yerel, ulusal sorunların öne çıkarak Avrupa Bırlığı sürecinin bu önemli momentınin içinın büyük ölçüde boşaidığına işaret etti. Avrupa Birliği süreci. artık bir rüya haline geldıyse Avrupalı seçmen. Av- rupa'nın ortak sorunlarına giderek il- gisizleşiyor ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bıle kendi ulusal sorun- larını öne çıkarıyorsa Avrupa ülkeleri. ortak bir siyasi birım oluşturmaktan uzaklaşarak daha çok ikili ilişkilere, denge ve nüfuz politikalanna gerı dö- nüyorlarsa... "Onümüzde, uluslara- rası istikrarsızlıkların artacağı bir dö- nem var" demek, abartılı bir tespit ol- mayacaktır. Bu sürecin ilk işaretlerını Bosna-Hersek'te gördük; yakında bir olasılıkla Makedonya, Cezayir ve Kırım'da başka örneklerıni görmeye kendimizi hazırlamamızda yarar var sanırım. arasına bırakılmaya devam edi- lirse Türkive'nin geleceği tehli- kededir". Hata nerede yapıldı? Yücel. hatalann başında. özel- leştirme konusunda izlenen "stratejisizlik ve politikasızlığı" sayıyor ve şö> le konuşuyor: Sadecepara düşünülmemeli "Teletaş gibi stratejik özelliği olan, veni teknolojiler üreten ve kullanan, Türkiye'nin geleceği- nin temellerini atmaya aday olan bir müesseseyi özelleştirir- ken para almaktan başka se\ ler düşünmek lazutı. Türkiye Cumhuriyeti devleti, 20-21 mil- yon dolar gibi bir para için, Te- letaş'ı, hiçbirkontrolü olmaya- cak şekilde elinden çıkarma- malıydı. Hatayı >apan biziz. İlle de başkalannı suçlamak gerek- mez. Alcatel'in yerinde ben ol- sam, o ne yapıvorsa benzer şey- ler yaparım. Kendi menfaafleri- mi korurum. Yanlış oian, politi- kalarımızın, stratejimizin ve taktiklerunizin olmamasıdır. Bunu \ apmadığımız sürece göz- yaşları dökeriz, ama sonuç bu işte. Asıl vermek istediğim me- saj budur."Yücel, ulusal niteliği olan bir telekomünikasyon sa- nayii oluşturulması sevdası- ndan vazgeçmiş değil. Dünya ekonomisinde, iletişim ve bilgi sanayiinin kazanmakta olduğu stratejik konuma dikkat çeke- rek bir an önce harekete geçil- mesi çağnsında bulunuyor. Ancak bu işin gerçeklcşmesi için. PTT'nin özcileşlirilmcsin- de. geçmişteki hatalann tekrar- lanmamasına dikkat çekiyor. Yücel. tehlikeyi şöyle anlatı- yor:"Yabancı sermayenin, bir memlekete, o ülkenin insan- larını sevdiği için gelmeyeceğini bilmemiz lazım. Türkiye'de te- lekomünikasyon, enformatik teknolojilerinin en önemli bölü- müdiir. işin esasıdır. Onu kimse- ye bırakamayız. Yabancıların, iki dudağı arasına sıkıştıra- mayız. Teslim olamav ız. Türki- ye'nin kendisinin buna sahip ol- ması icap eder. Bunun sanaviini kastedivorunı. teknoloji üretil- mesini, araştırma-geliştirmesini kastediyorum, bilgisayar yazdımım kastediyorum. Bu- gün. Türki.ve'deki manzara\a bir bakın. Bu sanayi, tamamen >abancı de\ şirketlerin elinde- dir. Türkiye'de bunlara bir al- tematif getirmek, milli bir ha- reketin başlamasını temin et- mek gerekmektedir. Böyle bir şe> olmadıkça Türkive tehlike- deidir. Bu kadar iddialı konuşa- bilirim. PTT'nin özelleştirilme- sinde. hatalar tekrarlanmasın. PTT olmazsa sanavi de olmaz." (YAMUPf.PTT.ABD ambargosunu nasıl deldi?) ANKARAPAZABI YAKUP KEPENEK Akılsız Beklentiler Ekonomik ışleyişin tümüyle serbest piyasa koşullarına bı- rakıımasını savunanlar, bu yaklaşımlarını, akılcı beklentiler kuramına dayandırır. Akılcı beklentı, ekonominin gidişini ve geleceği doğru ota- rak öngörme ve ona uygun davranma becerisi anlamına ge- lir. özellikle 1980'lerde giderek egemen olan akılcı beklentiler kuramı çok önemli bir varsayımdan kaynaklanıyor. Kuramın dayandığı varsayıma göre, ekonomide tüm özel karar verici- ler, tüketicıler, ahm-satımcılar ve yatırımcılar ekonomik bilgi- lerı edınme ve kullanma ışlerini etkin bir biçimde yaparlar. Doğru kararlar, doğru bilgilerle verilebtlir. Doğru bılgı alınabilmesı, her şeyden önce sözüne güveni- lir, demokrat ve kararlı bir hükümet ile olanaklıdır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ekonomisi, tam bir zavallı- lık içindedir. Her gun bir yenisı yaşanan zavallılığın geçen hattakı başlıca göstergelerı, faız oranları ve petrol fiyatlanydı. Anımsanacağı gıbı hükümet 5 Nisan Kararlan'nı iç borç anapara ve faiz ödemelerinın toplam vergi gelirlerinin üzeri- ne çıkmış olmasına, daha doğrusu kamu kesiminin borca batıklığına dayandırıyordu. Aynı hükümet, son günlerde yüz- de 406 faizle, önce 20, sonra da 20 trilyon liralık borçlanmaya giderek, borca batıklığı çok daha pekiştiriyor; dayandığı dalı kesıyor. Ekonomide yüksek faiz ateşi, gerçekte bir fiyat karmaşası- na dönüşmektedir. Çünkü faız sermayenin fiyatıdır ve bu ne- denle önemli bir malıyet oğesı olarak öbür fiyatlar için de bir göstergedir. Göstergenin çok tıtrediğı pusulalarla yol buluna- maz. Akılcı beklentiler çıkanlamaz. Geçen günlerin borçlanma süreci, toplumsal yönüyie de bir yıkımdır. Çağdaş devlet anlayışıyla bağdaşmayacak yön- temlerle, satış gününü değiştirerek sessizce ya da dolambaç- lı yollarla, el altından bankalara ve onlara yakın kimı çok var- lıklı sermaye ve sıyaset kesimlerıne açıktan trilyonluk ka- zançlar aktarıldı. Demokratik devlet böyle "el altından" yonetılmez. "Sosyal devlet" kavramının kırıntısı olsa, bu uygulama baş- ka türlu olurdu. Bonoların 5-10 milyonluk birimler olarak, birkaç bin kişı ye- rıne birkaç milyon kişıye satılmaları yoluna gidilebilirdi. Son- ra satımlara bir ust sınır getırılebilır, beş-on mılyarlık toptan satışlara olanak sağlanmazdı. Ayrıca bonoların ücretli, ma- aşlı, emeklı olanlara sat/lması, böfgelere dağıtımı yöntemleri uygulanabilırdı. Bunaiım nedeniyle işsız kalan ve sayıları 350 bıne ulaşanlara satış öncelığı verilebilirdi. Bunlar yapılmadı, hep yapıldığı gibi emekçıler tümüyle unutuldu. Hükümet, borçlanmasıyla da zenginı daha zengin etmeyi sürdürüyor. Bu doğal karşılanıyor; akıl almaz çıkar yağması karşısında toplumsal duyarsızlık akıl almaz boyutla- ra ulaşıyor. ••• Hükümetin 5 Nisan Kararları na tümüyle ters bir uygulama- sı da petrolden alınan "AkaryakıtİstikrarFonu"r\a ilişkindir. 5 Nisan Kararlan'nın en önemli ek gelır arttırıcı öğesi, pet- role dayalı vergı ve fonlardı. Nıtekim hükümet nisan-haziran dönemınde elde edebıleceği gelırlerın 16.3 trilyon lira artaca- ğını öngörmekteydı. Bu 16.3 trilyonluk toplam gelır artışının 4.3 tnlyonu, yani toplamın yüzde 26dan fazlası, Akaryakıt Fi- yat İstikrar Fonu'nun yüzde 10dan yüzde 25 e çıkarılmasıyla karşılanacaktı. Özel petrol ortaklıklarının baskısı üzerıne hükümet bu gelir- den vazgeçiyor. Alınan bilgiye göre vazgeçilen gelır 4.3 trıl- yonda kalmayacak, bunun yaklaşık dört katı olacaktır. Çünkü kesıntı oranı 5 Nisan öncesındekı yuzde 10'a değil, bunun da yarısına, yani yüzde 5'e indirilecek, kimi ürünlerde de tümüy- le kaldırılacaktır. Bu vergıyi benzin kullananlar, yani halk, yine ödeyecek, ancak para hazine yerine petrol satıcılarına gidecektir. Hükü- met, ya yeniden yüksek faizle borçlanarak ya da para basa- rak bu gelır kaybını karşılayacak, yükü yine toplumun sırtına yükleyecektır. Dünyada petrolden en yüksek oranda vergi alan ülkelerden bıri olan Türkiye, bu gelırını petrol satıcılarına bırakıyor. Ekonomik önlemler, uygulamanın daha ikinci ayında delik deşıktir. Ekonomik akılsızlık, toplumsal duyarsızlıkla birlikte gitmektedır. Varlıklı kesimlere, bankalara ve kimi siyasetçilere yüksek faız gelirı pompalayarak ve emekçileri daha da yoksullaştıra- rak hangi istikrar sağlanabilır? En büyük gelir kaynağı baskı ile petrolcülere bırakılarak mı kararlı görünülecektir? Bu uy- gulamalarla mı ekonomik karar alıcılara güven verilecektir? Ekonomi polıtikasında toplumsal ve akılcı olmayan, yalnız- ca vurguncu olur ya da yalnızca vurguncuların işine yarar; bunalıma çözüm olmaz. ••• ODTÜ Mezunları Derneği istanbul Şubesi nin düzenlediğı "Bir Bilim Adamına Saygı - Cahit Arf" toplantısı karanlıklar içınde bir kıvılcım gibiydı. Yoğun başvurular nedeniyle Köy Enstitüsü ve Çağdaş Eği- tım Vakfı ile ilgili banka hesap numaralarım yineliyorum:Zira- at Bankası Yenişehır/Ankara Şubesi, 26 810 ve Pamukbank Ankara Merkez Şubesi 09216 330. Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi'nden TASARRUF SAHİPLERİ İÇİN DUYURU Sermayemiz, 62.500.000.000.- lirası nakit karşHtğı, 187.500.000.000.- lirosı k kay- noklardan karşılanmak surefiyle, 125.000.000.000.- liradon 375.000.000.000.- liraya artırılmoktadır. Artırılan sermayeyi tetnsil eden hisse senetleri, Sermaye Piyososı Korulu'nca 29.4.1994 tarih ve 62/423 sayı ile kayda alınmışfır. Ancak kayda olıama ortaklığımızın ve hisse senetlerinin kurul veya kamuco tekeffili aniamına gelmez. Ortokhgımız ile ilgili oyrınfılı bılgıleri içeren izohnnme, 2.5.1994 forihinde istonbul Ticoref Sicili'ne fescii, 4.5.1994 tarih ve 3525 sayılı TTSG'de ilon edilmiş olup, oynco, boşvuru yerlerinde incelemeye oçık tuîulmaktodır. Ortaklarımızın pay almo haklorını kullanmosından sonra kalan 299.010.500.- TL tutorındoki paytor 8.6.1994 ile 22.6.1994 torihleri arasında 15 günsüreyle, aşağıda belirfilen başvuru yerlerinde, halka arz yoluyla sonlacoktır. Bir payın nominol değeri 1.000- TL olup, hisseler nominal bedelin alnnda olmomak özere İstonbul Menkul Kıymefleı Borscsı'nda belirlenecek fiyat üzerinden sofışa arz edilecekrir. Başvuru Şekli: Sermaye arfınmından pay almak suretiyle ortak olmok isteyen tasorruf sahiplerinin, yukorıda belirfilen satış süresi içinde, istonbul Menkul Kıymetler Borsusfnda işlem yopmoya yetkili bonkolor ve arna kurumlordon oluşan Borso üyelerinden birine başvurrnalan gerekmektedif. Hisse Senetlerinin Teslim Şekli: Hisse senetleri, sermaye artırımının fescilinden ıtıboren en geç 90 gün içinde geçici mokbuz karşılığındo teslim edilecektir. Hisse senedi dogıfımı, ayrıca yapılacak ilanlo orraklarımıza duyurulacoktır. ANADOLU SİGORTA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle