Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 HAZİRAN1994 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
Canan Beykarın 'Odalar' sergisi 25 hazirana dek Atatürk Kitaplığı'nda sürüyor
AHUANTMEN
Henrich Heine'nin 'Şimdi kitaplann
yakddığı yerde, gelecekte insanlan da ya-
karlar" sözleriyle hemen yakalıyor izle-
yiciyi Canan Beykal'ın mekan düzenle-
mesi. Burası Atatürk Kitaplığı. Beykal'-
ın "Odalar" sergisi...
- Atatürk Kitaphğı'ndaki "Odalar"
projesinin çıkış noktası nedir? "Odalar"-
ın ardındaki temel düşünceyi nasıl özet-
iersiniz?
Odalar sınırlayıcı, koruyucu mekan-
lardır. Bir bütünün farklı işlevlere yanıt
veren bağımsız parçalandırlar.
Odanın benim yaşamımda
önemli bir yeri vardır. Hiçbir
zamar. yatak odamda kitap
okumamış, oturma odamda
yaa yazmamışımdır. Her za-
man, en zor koşullarda bile
kendime ait, bağımsız bir me-
kanım olmuştur. Bir tür labora-
tuvardır burası. Atatürk Ki-
taphğYnın açık iç mekanında
farklı işlevlere yanıt \eren bö-
lümleri bulunuyor. Bunlann
özüne dokunmadan tek bir bü-
tün iş tasarladım ve okuma,
yazma ve dinleme eylemlerine
aynlmış bölümler bütünü oluş-
turdum. Aykın bir yer vardı:
sergi salonu, burası benim için
"yazma odası" oldu. Oranın
görsellikle bağını kopardım,
çünkü sunduğunuz iş metne ait-
se bunun görsellikle ilgisi yok-
tur.
Sanat total bir olgu
- DisipUnlerarası ilişkiler son
zamanlarda oldukça sık günde-
me gelen bir konu. Btı bağlamda
serginize baktığunızda, piastik
sanatlarla edebiyat arasında iç
içe geçmiş bir bütün algılaımor.
Bu konuda birkaç söz söyleinek
ister misiniz?
Sanat, her sanat dalından ol-
duğu kadar her bilim dalından
verilerini toplamakta özgürdür.
çünkü yaşama ve insana aittir.
Hatta ölüme ait olsalar bile. Sa-
natın total bir olgu olduğunu
duşünmüşümdür hep. Ancak
yine kendine gönderme yapı-
dim, çünkü tüketilmiş sözcükleri nasıl
kullanmaktan hoşlanmıyorsam malze-
melerin de tüketildiğini gördüğümde
vazgeçiyorum. Mekanı gezdiğjmde,
okuma odası olarak düşündügüm yerin
var olan verileri, tasanmın yeni halini bi-
çimlendirdi. Orada bulunan raflar, seçti-
ğim yazann her biri için küçük birer oda
oldular. Bölümlerin işlevlerine uygun iş-
ler oluşturdum. "Idea Assemblage"
adını verdiğim video çalışması, kon-
ferans salonunda yani dinleme odasında
gün boyu belli saatlerde kimse bulunma-
sa büe yaşamım sürdürüyor. Tıpkı sanat
Burada temel düşüncem hiç değişme-
miştir. 1981 yıhnda sergilediğim, tümüy-
le sözcüklerden oluşan son derece yalın
bir işle aynı meseleyi iletirler. Yazn ı şim-
di bolca kullanıldığı gibi biçimsel bir
efekt yaratmak ya da şıkhk olsun diye
kullanmadım hiçbir zaman. Yazma
eylemi bende düşünme eylemiyle aynı
tempoda. Kimilerinin çamurla, mermer-
le, kumaşla. boyayla düşündüğü gibi
ben de sözcüklerle düşünüyorum; ileti-
şim temelli bir sanatın başka yolu olabi-
leceğini de sanmıyorum. Sanat benim
için söz kadar yalın olmalıdır.
ilişki kurulamıyorsa bu benim için çok
önemli değildir, çünkü yanlış iki kişi ile-
tişim kurmaya çalışıyorlardır: onlar,
başka sanatçılarla. başka kişilerle doğru
ilişkileri kurabileceklerdir. Kitaphğa hiç
olmazsa okumayı bilen bireyler geliyor
diye düşünüyorum, ama bu görece bir
şey elbette. Bir işin "okunabilmesi" için
doğru kodlan bulmak gerekir. Bu bir
yapıtı beğenirken ya da yadsırken çok
önemli bir noktadır. Benim nasıl dedi-
ğimden çok, ne dedığim önemlidir. Bu
tartışılabilir bir şeydir. Tartışma
karşılıklı riskier yüklenmek demektir.
Beykal'm Atatürk Kitaplığı'ndaki sergisinde, okuma, yazma ve dinleme işlevlerine göre düzenlenmiş adalar bulunuyor.
Malzemesisözcükkr...yor, edebiyattan söz etse de edebiyat ol-
muyor. Ancak ya2an birinin yazılarla
kaçmılmaz ilişkisı vardır elbette.
"Yakılmış Kitapİar" için seçtiğim yazar-
larla ben. bunlann yakılmış olduklannı
bile bilmediğim bir tarihte tanıştım. Ki-
tap yakmanın. düşünce ve insan yak-
makla eş olduğuna inanıyorum. Bunu
çok öncelen şair Heine söylemişti.
- "Odalar" sergisi, aslında Atatürk Ki-
taplığı'mn iç mekanın doğal bir parçası
görünümünde. Bu mekanla sergi açma-
dan önceki üişkinizden söz edebUir misi-
niz?
Kitaplada ilgili bir çalışmanın en uy-
gun yeri, elbette ki bir kitaphkur. 1990
yıhnda tasarladığım bu çalışmanın ilk
düşüncesinden giderek gelişmeler oldu.
Kullanacağım malzemelerimi değiştir-
'Yazıyı şimdi kullanıldığı gibi biçimsel efekt yaratmak için kullanmadım hiçbir
zaman. Yazma eylemi bende düşünme eylemiyle aynı tempoda. Kimilerinin
çamurla, mermerle, kumaşla, boyayla düşündüğü gibi ben de sözcüklerle
düşünüyorum, iletişim temelli bir sanatın başka yolu olabileceğini de
sanmıyonım. Sanat benim için söz kadar yalın olmalıdır.'
gibi. Bu video çalışması bir tür düşünce
müzesi, düşünceler mekanı gibi. Yazma
odası; hiçbir zaman görsel, biçimsel bir
sanat yapmak istemediğim için ve söz-
-cükler benim için her zaman piastik birer
eleman olduklanndan "Harf-Sözcük-
Türoce" admı verdiğim bir çabşmayı
banndınyor. Hersanatçıbirmalzemeyle
düşünür, ben, sözcüklerle, yaayla, dille
düşünüyorum ve dil kuJlanana aittir.
- Okumak. yazmak ve dinlemek
amacıyla gelinen bu mekanda, serginizin
ne şekilde "okunduğunu". algılandığmı
düşünüvorsunuz? Bu sergkJeki izleyicinin
kaçmılmaz olarak daha "seçilmiş" ol-
masının -okuma>an bir toplumun okuyan
bireyleri olarak- nasıl bir etkisi olabilir?
lletişim üzerine kurulmuş bir sanatın,
aracısız izleyiciye gereksinimi vardır. lle-
tişim karşılıklı kurulur. Eğer yapıtımla
Okuyana da en az, yapan kadar yüküm-
lülükler getirir. Burada tartışılabilecek
olan tek şey, benim düşüncelerimdir.
Ancak burada birinci tekil şahıs gizlidir.
Paylaştığım düşünceler sadece bana ait
değil pek çok kişiye, bedelini odemiş pek
çok kışıye aittir. Belirttiğiniz gibi eğer
okumayı bilmek, seçilmişlikse yani kitle-
nin tersi ise zaten ben kitle sözünden bir
şey anlamıyorum. Kitle belirsiz bir şey-
dir; benim her zaman bir tarafım olmuş-
tur. Ben kitap yakanlar tarafından değil
-ki o da kitlenin içindeydi- kitaplan ya-
kılanlardan yanayım. Benim izleyicim
de herhalde bu çalışmada sunulanlan
düşünebilecek, tartışabilecek, akıl yü-
rütebilecek ve sorgulayabilecek -isterse-
niz buna seçilmiş diyebilirsiniz- kişiler-
den oluşacaktır. Yaşamı anladığımız ka-
dar sanatı da anlayabileceğimizden emi-
nim.
- Türkiye'de son yıllarda sanat ortamı-
ndaki ktsûiığa belki bir tepki olarak ço-
ğaJdığmı söyieyebileceğimiz bu tür "kav-
ramsal sanat" sergilerinin ortama
bir canlıhk getirdiğim düşünüyor
musunuz?
Doğrusunu isterseniz bazen pek
çok şeyle ilgimi kesiyorum. Çünkü
ortama canlıhk getirmek, kısırhğa
bir tepki olmak üzere yapmıyo-
rum bu çalışmalan. Ancak hiçbir
şeye duyarsız değilim elbette.
Gençler beni düşündürüyor. Bir-
takım insanlann ortamdan daha
çok kendilerine bir canlılık getir-
mek için böylesi birçalışmaya baş-
vurduğunu gözlüyorum, ama
gençlik için çözümlenmesi gereken
dağ gibi sorunlar öylece duruyor.
'Benim izleyicim
herhalde bu çalışmada
sunulanlan
düşünebilecek,
tartışabilecek, akıl
yürütebilecek ve
sorgulayabilecek
kişilerden oluşacaktır.
Yaşamı anladığımız
kadar sanatı da
anlayabileceğimizden
eminim.'
Sanat ortamı giderek kısırlaşa-
cak, bu kaçımlmaz gibi göriinü-
yor. Gençliğin kendini donatabile-
ceği bilgilerden giderek yoksunla-
şacağı belli. Onlarla pek kimsenin
ilgılendiğini de sanmıyorum. sade-
ce yargılıyoruz. El yordamıyla bir
şeyler deniyorlar. Alışılmış olan
şeyler, şimdilerde nesne enstalas-
yonlan ve elbette ki
yanlış olarak kul-
İanılan "kavramsal
sanat" onlara çekici
geliyor, ama sanat
üzerinde çok düşün-
düklerini sanmıyo-
rum.
Çünkü önlerinde-
ki çekici ömek bun-
lardan ibaret. Kavramsal sanatla, yani
düşünü sanatıyla uğraşmak için herhal-
de sözcüğün en yalın biçimiyle düşün-
meyi öğrenmek, düşünce üretmenin
yöntemlerini bulmak ve düşünce ürete-
bilecek bilgilerle, düşüncelerle donanmış
olmak gerekir/Şimdilik gördüğüm odur
ki bicim hala egemen, biçimsel kurgula-
manın çekiciiiği kaçmılmaz bir yöntem.
Kimsenin zoru, bedeli hayli pahalı öde-
nebilecek şeylerle uğraşmaya niyeti yok
gibi. Zaten öylelerini de sanat ortamı bi-
raz dışında tutuyor. Enstalasyonlara.
yani bir zamanlar meta olarak değerlen-
dirilen sanata karşı ya da onun dışında
olması istenilen sanatın eski piyasacılar
eliyle gündemde tutuluyor olmasının da
bu gençlere kapı aralayacağmı sanmıyo-
rum.
RollingStones
sonkezdünya
turunaçıkıyor
NEW YORK (AFP) -
Ünlü rock topluluğu Rol-
ling Stones, tekrar dünya
turuna çıkacaklannı ve bu-
nun son turlan olduğuna
söz verdiklerini açıkladı.
Eskiden Amerika Baş-
kanı John F. Kennedy'ye ait
olan "Honey Fitz" isimli
yatta bir basın toplantısı
düzenleyen Rolling Stones
topluluğunun üyeleri Mick
Jagger, Keith Richards,
Charlie Watts ve Ron
Wood. 1 ağustos tarihinde
Washington'da başlaya-
caklan dünya turnesinin bir
yıl süreceğini belirttiler.
"Voodoo Lounge" isimli
son albümleri yeni piyasaya
çıkan topluluk, Kuzey ve
Güney Amerika'da 25 ayn
şehirde konser verdikten
sonra gelecek mart ayında
Asya kıtasını dolaşacak ve
yaz sonunda turlannı Av-
rupa'da noktalayacaklar.
Basın toplantısına katı-
lmayan topluluğun basçısı
Bill VVyman'ın tura da katı-
lmayacağı. onun yerine bu
görevi daha önce Sting,
Madonna ve Miles Davis
gibi sanatçılarla çalışmış
olan Darryl Jonesun üst-
leneceği açıklandı.
Jagger. "Bill'i ikna etme-
ye çalıştık. ama o 30 yıldır
yeterince çaltştım diyerek
bizi hayal kınklığına uğ-
rattı"dedi.
Jagger aynca, "Konsere
geunezseniz bir daha onlan
göretneyeceksiniz türii duy-
gu sömühileri yapılınasını
ıstemiyorum" diyerek basın
mensuplannı uyardı. 'Bu
dünya turuna sadece para
kazanmak için mi karar ver-
diniz' sorusuna ise Jagger'in
verdiği cevap şu oldu: "Ya
içeceğüniz onca bira ve peşi-
mize düşecek onca kız? Dün-
yada paradan daha önemli
şeyler de vardjr"
Gndoruk'tan smemada sansürün kaldmbnasma destek
• TBMM Başkanı Cindoruk, sinema
sanatçılanyla görüştü ve sinemada sansürü
kaldıran yasa degişikliğinin genel kurulda bir an
önce görüşülmesi istemlerini desteklediğini söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet Bfi-
rosu) - TBMM Başkanı Hüsa-
mettin Cindoruk, sinemada san-
sürü kaldıran yasa degişikli-
ğinin TBMM Genel Kurulu'-
nda öncelikle görüşülmesi is-
teklerini desteklediğini bildirdi
ve sinema sanatçılanndan,
Türk sinemasını dünya stan-
dartlanna ulaştırmalanru iste-
di. Cindoruk, dün sinema sa-
natçılan Halil Ergün, Fatma
Girik. yönetmenler Kadri Yur-
datap ve Şerif Gören ile Kültür
Bakanhği Müsteşar Yardıması
Gulşen Karakadmğlunu
TBMM'de kabul ederek bir
süre görüştü. Sinema sanatçı-
lan ve yönetmenler, filmler üze-
rindeki sansürü kaldırarak şid-
det ve porno içeren filmlerin
gösterimine sınırlama getiren
yasa degişikliğinin bir an önce
TBMM Genel Kurulu'nda ele
alınmasını ve yasalaşmasını is-
tediler. Şerif Gören. "Yasa bir
an önce çıkmaiı, sektör olarak
zor dururndayız" derken. Fat-
ma Girik, geçen yıl 12 fılm
yapılmasına karşın bu yıl henüz
fılm üretilemediğine dikkat
çekti.
Cindoruk ise, sanatçılara
yasa degişikliğinin bir an önce
görüşülmesi sözü verdi ve
"TBIV1M önceki gün 5 yasayı
kabul etti. İyi çalışıyor. Bu ta-
sarı da ele alınacaktır. Siz de
bana, Türk sinemasını dünya
standartlanna ulaştırma sözü
verin" dedi. Cindoruk, ta-
sannın öncelikle görüşülmesi
için partilerin grup yöneticile-
riyle görüşmelerini önerdi.
Sanatçılar da fılm masraflan-
nın yüksekliğinden yakındılar
ve dünya standartlanna ulaş-
manın güçlüğünü anlattılar.
RADYONUZ
ISTANBUL ve BURSA AT YARIŞLARI'Nl NAKLEN DINLEYEBILIRSINIZ
Piyanist Lidya
ve
Şantöz Yeşim
Beyoğlu, ÇATI'da
yaşıyor.
GTTI
Restaurant
Cafe - Bar
251 00 00
Galeri Atölye
v 293 89 78(3 hat)
HOBİ
ISMAIL
YİĞİTÇini Sergisi
27 Mayıs 1994-29 Hazıran 1994
% ilikonaSı Cad. Pasai 73 Nteanlm
TcIKO-212)2a5 23 3T
SUZAN BATUResim Sergisi
7-17 Haziran 1994
Açılış: 7 Haziran 18.00
TAKSİM SANAT GALERİSİ
Tel: 245 20 68
Düzenleyen: YAHŞİ BARAZ
GÜLER KAZMACI
GÜZEL KONÜŞMA SEMİNERLERİ
Diksiyon, fonetik, artikûlasyon, tonlama, ses kullanımı
llgilenenler başvuru için bjzi arayın
MERIC HIZAL
Heykel Sergisi
10 Mayıs -10 Haziran 1994
URAHT
SANAT (.Al tRH f (ti
Abdı İpekçı Cad No 18 Nışanlap
Tel ( 0 - 2 1 2 ) 2 4 1 2 1 8 3
• . . • LRE^KOV 365 41 3! (3 HAT.
ı s t a s y o ı ı s a n a t ı u c r k e z ı TESVJKIYE:2w5650-230eeı?
CÜMARTESİ ARABALI VAPCJRDA EGLENCE KABATAS : 24.00 HAREM: 2 1 30
Galeri
Atölye
ılanlarınız ıçın.
293 89 78
(3 hat)
SEZAİ ÖZDEMİR
rACHBOYA
RE5İM itRCİSl
1-18 HAZİRAN 1994
ZİYARETSAATIERİ
CUMARTISI 1O OO - 1* OO
Dİ&ER CUNUR 13 OO - 24 OO
(ÂpiîOLYINİ AHfVERlf IĞ'INCI
VE VAfAM MİKKEZINİZ
ÜÜDÜŞÜNCEYE SAYGI
MEMET FUAT
Büyük Patlama
Insanoğlunun düşünmeden edemediği birtakım soru-
lar vardır. Kimi bu sorulara yanıt ararken akıl dışı şeyle-
re inanır, dinlere, mezheplere, tarikatlara bağlanır; kimi
dizgeli bir düşünce aranışıyla filozoflara sokulur: kimi
de çaresizliğini sezerek üstünde durmaz, bilımlerdeki
gelişmeleri bekler. . •
Şöyle sorular:
Evren nedir? Nasıl oluşmuş? Ya da kim yaratmış? Ne-
den doğuyor, neden ölüyoruz? ölümden sonra başka
bir yaşam var mı? Yaşamın anlamı ne?
Sonu gelmez. İstediğimiz kadar çeşitleyebileceğimiz
bu sorulara bugüne kadar üç yoldan yanıt aranmış:
1. Din yolu; 2. Felsefe yolu; 3. Bilim yolu.
Tann ve Bilim adlı kitapta felsefe geleneğinin son bü-
yük Hıristiyan düşünürü Jean Gultton'la söyleşen Bog-
danov kardeşlere göre:
"Bilim ve onun üretHğl düşünce modelleri, teknoloji
ve onun getirdiği yaşam biçimleri ile gitgide dolan bir
dünyada, felsefe eski gerçek gücünü yitirmiştir. (...)
Geriye din kalıyor. Ancak burada da bilimin kazandır-
dığı bilgiler sanki kutsal inançların o derin düzenine
karşı çıkıyor Tanrı ve bilim de birbirlerinden öyle deği-
şik iki dünyaya aitmiş gibi görünüyorlar ki hiç kimse
bunlan yaklaşbrmak riskini göze almayı düşünmü-
yor." (s.9)
Ama çağdaş fiziğin güç akıl erdirilen birtakım sonuç-
ları, anlaşılan bu iki fen bilginini idealist felsefeye yön-
lendirmiş.Sonsuzküçüklesonsuzbüyüğünsınırçizgile-
ri üzerinde dolaşırken vardıkları gorüş şu:
"Nesnel dünya, özelliklerini belirleyen bilincin dışın-
da varmış gibi görünmüyor. Böyle olunca da, çevre-
mizdeki evren gitgide daha az özdeksel duruma geli-
yor. Arhk kocaman bir makineye değil, daha çok geniş
bir düşünceye benzetilebilir." (s. 10)
"Özdek" (yani "madde", "uzayda yer dolduran var-
lık") elden gitti mi dersiniz!.. Ama büsbütün değil... Bog-
danovlar, fizikteki yeni buluşların ışığında, tinle özdek
arasındaki sınırların kaldırılmasından, metarealızm adı
altında bir bireşimden söz ediyorlar. Demek ki materya-
lizm ile idealizm birleştirilecek.
Çağdaş fiziğin buluşlarma örnek olarak Büyük Patla-
ma kuramını özetleyelim:
Big-Bang diye anılan bu kuram evrenın oluşum örnek-
lerinin bugün en yaygın kabul gorenı 1920'lerde Ale-
xander Friedmann ile Abb Georges Lemaftre ın ortaya
attıkları bu bilımsel görüşü, 1940larda Georges Gamov
ile arkadaşları geliştirmişler.
Geçmişte, on beş milyar yıl önce, evren bugün hâlâ
gözlemlenebilen biryayılmayı başlatan büyük bir patla-
madan doğmuş. Yüz milyarlarca yıldızdan oluşan ga-
laksiler o patlamanın etkisiyle sürekli birbirlerinden
uzaklaşıyorlar. Bu galaksilerin uzaklaşma hızları ölçü-
lerek geriye doğru bir hesaplamayla başlangıç noktası-
na dönülebiliyor.
Yaratılışın ilk anından sonra "Şişme Dönemi" diye
adlandınlan olağanüstü bir evre var. Birkaç milyarda bir
saniyedeki bu şişme tamamlandıktan sonra da büyüme
daha az bir hızla hep sürüyor.
Geriye doğru hesaplamalarla vanlan başlangıç nok-
tası bir atom çekirdeğinden milyarlar milyarlar milyar-
larca daha küçük bir alan... 1 rakamının sağına 32 sıfır
koyun, işte o derecede akıl almaz bir ısı... Bu ısıda yeni
doğan evrenin enerjisi korkunç... Özdek (buna özdek
denebilirse) sürekli aralarında etkileşen parçacıkların,
yani kuvarkiarın uzak ataları temel parçacıkların bir "çor-
öa"sı... Evren tarihinin en çılgın dönemi... Saniyenin mil-
yarlarda biri süre içinde sonraki milyarlarca yılda olan-
lardan daha çok şey oluyor. (ss. 21-27)
Peki, o Büyük Patlama'dan önce ne vardı?
Bu konuda fizikçilerin düşünce üretmeleri olanaksız.
Ardına geçemedikleri bir duvara çarpıp kalıyorlar.
"Boş bir alanı ele alalım. Kuvantum kuramı tanıtla-
mıştır ki buraya yeterli ölçüde enerji aktarırsak, bu
boşluktan ortaya madde çıkabilir; bunu genişletirsek,
öyleyse başlangıcta Büyük Patlama'dan hemen önce,
ilk boşluğun içine sınırsız bir enerji akısı aktarıldığını,
bu akının ilk kuvantum değişimine neden olduğunu,
bundan da evrenimizin doğduğunu varsayabiliriz."
Bu noktada Hıristiyan düşünürü Jean Guitton giriyor
söze:
"Sınırsız enerji okyanusu, Yaratandır." (s.30)
Bilmem buna Tanrı ile bilimin yaklaştırılması denebi-
lir mi?
Topkapı Sarayı'ndaki Japon
seramikleri Japonya'ya gidecek
• ANKARA (ANKA)-Osmanlı İmparatorluğudöneminde
Japonya'dan ithal edilen seramikler. sergilenmek üzere
Japonya'ya gidecek. Anıtlar ve Müzeler Genel Müdü/ü Prof.
Engin Özgen. Topkapı Sarayı Koleksiyonu'nda yeralan antı
seramiklerinin lOOparçasındanoluşturulacakbirserginin 1995
yılı içinde Japonya'ya gönderileceğini ve Saga eyaletil^yushu
Scramik Müzesi'ndesergileneceğini bildirdi. Anıtlar ve
Müzeler Genel Müdürü Prof. Engin Özgen. yaptığı
açıklamada, 16 ve 17.yüzyıllardaOsmanlı jmparatorluğu
döneminde Kyhushu bölgesinden Türkive'yeseramik ithal
edildiğini. bugündc bu bölgenin antı seramiklerinin üretildığı
önemli birmerkez olduğunu söyledi. Özgen. "Bu sergi. 1500'lü
yıllarda başlayan Türk-Japon ilişkilerinın bugün de
sürdürülmesi açısından çok önemli. Bu sergideşu anda
Japonya'da bile bulunmayan seramikler \ar" dedi.
'Seramik Duvar Tabağı Yarışması'
sonuçlandı
• İZMİR(AA)-EgeKültürVakffnın(EKV)gelenekseI
"Seramik DuvarTabağı Yanşması"sonuçlandı. EKV
Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Aytaç Altıncık. >aptığı
açıklamada. yanşmanın ödüllerini Gül A>dın. Safiye Bey.
Berna Emek. Bahar Erten ve Vedat Alı İlik'in pa>laştığııîı
söyledi. Yanşmada Ayten Ata, Buket Gürel. Müge Scnbay.
Mustafa HoşnutveSibel Yükselmansiyonaldılar. Jüri.
yanşmanın özel ödüllerinden olan. Devlet Resim ve Hey kel
Müzesi Ödülü'nüBinnazAkman'a.Yıldız-HalimŞima
Ödülü'nü Soner Genç'e. Sersa Seramik Ödülünü ise Meral
Özpazarcık'a verdi. 153 eser arasında 87'sinin sergilenmeye
değer bulunduğunu kaydeden EKV Genel Sekreteri Altıncık.
yanşma sergisinin 2 haziranda İzmir Ticaret Odası'nda
düzenlenen ödül töreniyle açılacağını duy urdu.
"Emret Başbakanım" dizisinin
aktöpü kanser
• LONDRA (AA) - Türkiye'de de çok tutulan "Emret
Başbakanım" dizisinin başanlı aktörü Paul Eddington. cilt
kanseri olduğunu açıkladı. Eddington (66). basına yaptığı
açıklamada, endergörülen ve tıpta "mycosis funggbids" diye
bilinen cilt kanserinden 40 yıldırmuzdarip olduğunu. ancak
hastalığının bir yıldır daha da ilerlediğini söyledi. Radyoterapi
nedeniyle saçlan dökülen Paul Eddington, foto muhabirlerine
poz verirken yüzünün ve ellerinin kıpkırmızı ve kepek kepek
olduğu gözlendi. Önce. "Emret Bakanım" daha sonra da
"Emret Başbakanım" adlı televizyon dizıleriyle bütün dünyada
büyük üne kavuşan sanatçı, hastalığına rağmen tıyatro
çalışmalannı sürdüreceğini belirterek gazetecilerle "Benden
kurtulmayaçalışıyorsanız, yanılıyorsunuz. Henüzölmcye
niyetim yok" diyerek şakalaştı.