07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN1994 CUMARTESİ 10 DIZIYAZI Destanlaraduvarvız geliyor ağımsızlık, de- mokrasi ve halk düşman- lan anlarlar ki, Nâzıın'ın ya- ratıcılığı, diren- ci, inancı karşı fikirlerle yıkı- lamayacak kadar sağlamdır. Bu adamı. makam, para. şan ve şöhret vaadiyle sustur- manın da yolu yoktur. Tek çıkar yöntem onu içeri tıktır- mak. Kimbilir belki mapusa- nede ıslah-ı nefs eder. Ne de olsa paşalar soyundan gelme. Zora dayanamaz, yılar. Düşündüklerini uygular- lar. Yıl 1932. Aylardan aralık. Nâzım tutukevinde. Savcı iddianamesinde Nâzım'm idamını istemekte. "Samuşum, 20/2/1933 Bu ayın 2Tsinde mahkeme- miz başlıyor. Mustantik bey (sorgu >argıcı) kararnamesin- de benim idam meselesini ileri sühiyor. Fakat karamameyi çüriitmek mahkemede güç ol- mavacak sanırım. Çiinkü hiç alakadar oimadığım, bana ait olmayan cürümlerle ittiham oluyorum. Bu hususta Piraye'- ye mufassaJ (geniş) malumat verdim. Ondan sorabilirsin. Şcvket Sfireyya ile Süreyya Paşa'yı, Karl Marks'ın eser- leri>le benim üslubumu birbiri- ne karıştırmış. 1 V âzım'ın yaratıcılığı, direnci ve inancının karşı fîkirlerle yıkılamayacak kadar sağlam olduğunu gören bağımsızlık, demokrasi ve halk düşmanlan için tek çıkar yol onu içeri tıktırmaktır. Onun mapusanede zora dayanamayıp yılacağını sanırlar. Nâzım." "Samuşum! Kardeşim. ...Müddeiumuminin (savcı) iddianamesinde 146-147'nci maddelerden tecziyem isten- miştir ki, bu da idamdır. Daha mustantik (sorgu yargıcı) ka- rarnamesi. mahkeme ve kararı var« ondan sonra da temyiz... Şimdiye kadarki komüıüstlik mahkemelerinde istenen mad- de 146-147 delaktiyle 171 idi ki, bu da 4 seneden 12 buçuk seneye kadardı. Ve değil benim gibi hiçbir kanuni delilsiz, sırf iftira yüzünden düşenler hatta ga>et açık maddi delillerle yakaiananlar bile İstanbul'da, Izmir'de. Adana'da en fazla dört sene cezaya çarpıldılar... Nâzım" Sonuçta Nâzım bu da- vadan 5 yıl ceza yer. Hem de kanıtsız. tanıksız. Tem- yiz. şu bu der- ken genel af çıkar. Nâzım JSüzmece senaryolarlal932 Aralık ayında Nâzım cezaevine konur. Zor zanaat dediği bu hapislik 1.5yılsürer. Cezaevinden çıkan Nâzım önce "Taranta Babu'ya Mektuplar"ı salar ortalığa. jL/unu "Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı" izler. Düşmanları bile şaşkına çevirecek birbaşyapıttırbu. Nâzım için Bedreddin ve olayı 'ulusalbironur'dur. C/cakl938'de Nâzım 'ın başına çok daha büyük bir bela örülür. Bu kez hapislik 13 yıl sürecektir. Ancak Nâzım yılmaz. "Memleketimden İnsan Manzaralan" bu yıllarda yazılır. Nâzım'ı susturabilınek için içeri atanlar, onun gür sesini engellevemezler. Nâzım'ın bu yıllarda yazdığı •Memleketimden İnsan ManzaraJaırnı Gülsün Karamustafa böyie çizgiye dökecektir. da bu arada bir buçuk yıl yatmış olur. Nâzım dışan çıktıktan sonra görür ki faşizm ülkemizdeyaygınlaşmakta- dır. Sovyet devriminin tekerlekleri al- tında ezilme korkusuyla şuraya, bu- raya. Türkiye'ye sığınan 'Kulaklar' ve üniversite ağası proflar kıyıma uğra- dıklannı ileri sürerek faşizmin övgü- sünü yapmaktalar. Örgütlenmişler. Dış güçlerle işbirliği içindeler. Nâzım, düşünür: 'Ne yapmalıT' Zaman kaybı. para-pul. hatta ener- ji kaybından bile önemü. Kollan sı- var, işe başlar... Kısa sürede 'Taranta-Babu'ya Mektuplar'ı salar ortalığa. Eserin amacı faşist Mussolini'nin maskesini çekip almaktır yüzünden. Yalana, dolana. sömürü ve zorbalığa daya- nan faşizmin iğrenç görüntüsünü ser- gilemektir. Zencilere karşı gösterilen ırkçıhğı protestodur. (...) Roma 'nın büyük Roma 'nın geniş caddelerinde bugün; dayanuş sırtıru beton-arme bankala- ra, çifte başh bir baita gibi duran yalntz bir kara yaltuz bir kanh gölge var: Her adunda bir esir başı vuran, her athmda bin meznr açıp geçen SezarL.Roma! Kovadis Roma? diye sorma! Bizim oralann güneşigibi aydut ve ortada bu! Sus Taranta-Babu! Sevgiyle saygıyla, gülerek haykırarak sus.'.. Dinle bak: Zinrirlerini kınyor Roma'nın varoşlannda Sparta- küs.'... yapayalnız karanhklara btrakılnuş bir çocuk gibi bağvra bağtra kendi sesiyle uyanarak, korkuyla tutuşup korkuyla yanarak, durup dinlenmeden konuşuyor. Mussoliıû çok konuşuyor Taranta- Babu çok korktuğu için çok konuşuyor! mek, yarin yanağından gayri her şeyde her yerde hep beraber! mek için on binler veraYsekiz binini... Yenildiler. Yenenler, yenilenlerin diyebil- Nâzım uzun hapislikten, ölüm onı;u ve başlatüan kampanya sonucu kurtu- lur. Ancak 13 yıl süren bir çiienin armağanı hasta ciğerler ve hasta yürekle. Henüz "Taranta-Babu'ya Mektup- lar"ın basında yankısı bitmemişken. 'Simavne Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin Destanı'nı bir topaç gibi firlatıvcrir Babıali'nin orta yerine. Düşmanlan bile şaşkına çevirecek bir başyapıttır bu. Nâzım için Bedreddin ve olayı 'ulusal bir onur'dur. MussoKni çok konuşuyor Taranta- Babu! tek başına "Hep bir ağızdan türkü söyleyip hep beraber sulardan çekmek ağı, demiri oya gibi işleyip hep beraber, hep beraber sürebilmek toprağı, balh incirleri hep beraber yiyebil- dikişsiz ak gömleğinde sildiler kıhçlarımn kanını. Ve hep beraber söylenen bir türkü gibi hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak Edirne sarayiarında danuzlannuş atlann eşUdi nalianyla..." Kan içici yobaz sürülerince Sıvas'- ta. otuz altı canyoldaşıyla birlikte acı- masız yakılıp öldürülen, ömrünün en güzel yıllannı "En güzel işim" dediği Nâzım araştırmalanna ayırmış. dos- tum. sevgıli ağabeyim. ünlü eleştir- men Asım Bezirci; 'Nâzım Hikmet' isimli yapıtında 'Bedreddin Destanı'yla ilgili görüş- lerini özgün ve yetkin bir biçemle şöyle sıra- lar: "Tatlı bir ezgi, dunı bir su gibi akan bu dize- ler, insanla doğa >e çevresi arasındaki uyumsuziuğu kaldıran, sömürüve, baskıya, savaşa son veren, herkese barış. adalet, mülkiyet sağlayan bir toplum düzenine kavuşmak için çarpı- şan halkın özlemini dile getiriyor. Yal- nızca >ukarıdaki dizeler bile Nâzım Hikmet'in ideoloji ile sanatı, düşünce ile duyarlılığı, imge ile gerçekliği, içe- rik ile biçimi. etkili bir ses düzenlemesi içinde nasıl ustahkla kaynaştırdığını orta\ a koyuyor. Ayrıca geçmişe dünün gözüyle değil, bu gûnün, hatta elden geMiğince yannın gözüyle baktığını da gösteriyor. (Buna hem eşzamanı, hem de artzamanı kucaklavan evrimsel ve bütünsel bir bakış da denebilir.) Çünkü sözü edilen toplum, geçmişten gelen ve şimdiden gcleceğe uzanan bir özlem- dir." (...) Yağmur çiseh'yor, korkarak yavaş sesle bir ihanet konuşması gibi. Yağmur çiseliyor, Serez 'in esnafçarşısında, bir bakıra dükkanımn karşıstnda Bedreddin 'im bir ağaca asılı. Yağmur çiseliyor Serez çarsısı dilsiz, Serez çarşısı kör, Havada konuşmamanın, görmeme- nin kahrolası hüznü. Ve Serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü. Yağmur çiseliyor. (Not: O uğursuz gün Sıvas Çarşısı da kapatmış mıdır elleriyle yüzünü?..) 17 Ocak 1938. Bir kış gecesi. İstan- bul. Nâzım, bir akrabasının evin- dedir. Evi polisler basacak, alıp götürecekler Nâzım'ı. Gidiş.ogidiş. Hapislik zorza- naat. Bu kez felaket makamlan Nâzım'ın başına öyle bir çorap örecekler ki içinden şeytan bile çıkamasın. Devleti araya sokacaklar. Hem de devletin en etkili gücü silahlı kuvvetleri. Meraşal Fevzi Çakmak'ı da Nazım'a karşı ta- raf kılacaklar. Ve Nâzıma 'Harpokuiu Da- vası'ndan 15 yıl.. Dahası var.. Beterin beteri.. Al sana 'Bahriye Davası'ndan da 20 yıl. Etti mi 35 yıl.. Yat ya- tabildiğince... 'Şeyh Bedreddin Destanı' Nâam'ın 1936'da yayımladığı son eseri olacaktır. 30 yılı aşkın bir süre Nâzım'ın yayımlanmış tüm eserlerine yasak ko- nacaktır. Ona sahip çıkmaya kalkanın peşine polis takıla- caktır. Nâzım'la ilgili her şey, ancak ağızdan kulağa fısıltı ha- linde gecebilecektir. Nâzım hapis- hanede eiini ko- lunu bağlayıp oturmaya- caktır. Bir tek satınnın bile basılmayacağını bildıği halde durmadan, yo- rulmadan vire yazacaktır. En büyük eseri kabul edilen 'Mem- leketimden İnsan Manzaralarr- nı da hapishanedc hazırlaya- caktır. İçeride kurduğu doku- ma tezgahlanyla. Ikinci Dünya Savaşı kıtlığında bırer ikişer ölen; açlıktan ölen ademba- balara iş alanı açacak. üretim yaptıracak, harçlık sağlayacak, siyasi davalardan çeşitli mapu- sanelerde yatan yoldaşlanna: eşi Piraye Hanım'a kannca ka- rannca parasal yardımda bu- lunacaktır. Mahkumlann ba- bası olacaktır Nâzım. Tapını- rcasına sevilecektir. Trajik mapusane yaşamına 13 yıl dayanabilecektir Nazım. Akciğer, karaciğer hastalı- klanyla. siyatik ağnlanyla uğ- raşırİcen kalbi de devreye gire- cek.. Yazdığı dilekçelere yanıt bile vermeyen üst makamiar, doktor raporlannı da sa\sakla- yacaklardır. Oysa hasta yüreği alarm vermeye başlamıştır. Ölüm orucuna yatmaktan baş- ka çıkar yol yok gibidir. Ken- dine reva görülen ve belki dün- yada bile bir eşi olma>an bu haksızlığı ancak böyle protesto edebilecektir. Ölürse de böyle ölecektir. Ve böylece 8 Nisan 1950'de açlık grevine yatar Nâzım. Bu grev kısa sürede dün- yanın pek çok ülkesinde yankılana- caktır. Ünleri sınırlannı aşmış sanat ve bilim adamlanna üst düzey devlet adamlan da katılacak, "Nâzım'ı Kur- taralım" kampanyası başlatılacaktır. Türkive cumhurbaşkanına, başbaka- na, Meclis başkanına. mektup. telg- raf, mesajlar yollanacaktır. Bu kam- panyayı içerde, linç edilme pahasına (Çiçekpalas olayı) toplumcu gençlik destekleyecektir. Bu arada Nâzım, hapishaneden hastaneye kaldınlacaktır. Hapisha- neden gizli yollarla da dışanva kaçın- lan şiirleri elden ele, dilden dile dola- şacaktır. Veda Hoşçakahn dostlanm benim hoşçakahn! Sizi canımda canımın içinde, kavgamı kafamda götürüyorum. Hoşçakahn dostlanm benim hoşçakahn Resimlerdeki kuşlar gibi dizih'p üstüne kumsahn, mendil saUamayın bana; iste- mez! Ben dostların gözünde kendimi hoylu boyunca görüyo- rum... A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a! Tek hecesiz elveda! Geceler sürecek kapının sürgüsünü, pencerelerde yıllar örecek örgüsünü ve ben bir kavga şarkısı gibi haykıracağım mapusane türküsünü. Yine görüşürüz dostlanm benim yine görüşürüz— Beraber güneşegüler, beraber dövüşürüz— A dostlar a kavga dostu iş kardeşi a yoldaşlar a! ELVEDA!.. SÜRECEK GÜMÜŞHANE KADASTRO MAHKEMESİ EsasNo:199l 6 KararNo:1994'25 Davacılar Günaydın Yılmaz, Gülhanım Yılmaz ve Sabahattin Yılmaz tarafından davalı Muazzez Yrlmaz aleyhine mahkememizde açılmış bulunan kadastro tespitine ıtıraz davasının yapılan açık du- ruşması sonunda: Davalı Yusuf kızı, Gümüşhane MerkezÖzcan Mahallesi. Güzeller semtinden Muazzez Yılmaz"m açık adresi meçhul olduğundan mah- kememizçe verilen 2.5.1994 tarihli kararla davanın kabulü ıle Gü- e Merkez Özcan Maftallcsı nde bulunan 369 ada 7 no'Iu parselın tespıtının ıptaü ile 8 pav üzennden 3 pay Günaydın Yılmaz, 3 pa> Sabahattin Yılmaz, 2 pay Gülhanım Yılmaz olarak tapuya tes- pit ve tescıfine daır karar davalıya tebliğ edilememiş olup; 720l' sayılı Tebligat Kanunu'nun 28 ve 29'uncu maddeleri gereğince gazete ile ilanına; İlanın vapıldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde aynı kanunun 31'inci maddesi gereğince kesinleşmiş sayılacağı ilan olunur. 17.5. 1994 KUŞLARIN GÖÇERKEN ÇİZDİKLERİ Turgay Gönenç, son şiirlerini, daha önce yayınladığı şiirleriyle birleştirerek (Toplu Şiirler) bu ad altında yayınladı. Fe Yayınlan Ankara POLİTİKA VE OTESI MEHMED KEMAL Öğlenin Sıcağında... Bir faiz furyasıdır gidiyor. Doları bıraktılar, tahvil alı- yorlar. Mesut Yılmaz buna "tefeciçılgınlığı" diyor. Dev- let tefeci olur mu? Bizde oluyor... Devletin çıkardığı kâ- ğıtlar, daha gişelere ulaşmadan kapışılıyor. Bir endişe var: "Ödeme günü geldiğinde bu faizleri kim ödeye- cek?" Yıllar önceki banker furyasında da böyle olmamış mıydı? Parası olan, bankerlere yatırmış; günü geldiğin- de, bankerler iflas etmişti. Bu yağmadan kalan bir ad var: "BankerKaptelli!" Bir çılgınlık şoku geçiriyoruz. Dolarda böyle... Faiz de böyle... Bankadada böyle... Ya hapishane? Hapishane de çıldırmış... Mahkûmlar koğuşlarda "divan"kuruyorlar; cinsel sa- pık olarak bilinenleri yargılıyorlar, sonra da alınan kara- rı "/nfez"ediyorlar. Cinayetler, intiharlar, ölmeler, öldürmeler, cana kıy- malar, boğmalar, boğulmalar, kendini köprüden atma- lar... Bu toplum çıldırmadı mı? Toplum bir bunalım geçiriyor; bununla da kalmıyor, çıldırıyor. Levent Camii'nin avlusundayız. Musallada, bayraga sarılı Şahap Balcıoğlu yatıyor. Çevresinde toplananlar; yakınları, dostları, hısımları, akrabaları, yaşıtları.. topye- kûn bizleriz. Musallada yatan bazen Şahap oluyor, ba- zan biz oluyoruz. ölümle yaşam arasında gözün bir kapanıp bir açılması var. 1957 seçimlerindeydi. Menderes'le birlikte seçim ge- zisine çıkmıştık. O seçimde her liderin yanına bir gaze- teci vermişlerdi. Ben de Menderes'le geziyordum. Karadeniz kıyılarında bir kasabaya geldik. Meydanda, bir aday konuşuyordu. Kulak verdik; bildik bir sesti: Şahap Balcıoğlu! Şahap meslektaşımızdı, dostumuzdu, yakın arkadaşı- mızdı. 1957 seçimlerinde CHP'den adaylığını koymuş, şimdi Karadeniz'in bir kasabasında konuşuyordu. Men- deres'e on binler gidiyor, Şahap'ın dinleyenleri biravuç- tu. Seçim gezisine katılmış gazeteciler, birden Mende- res'i bırakıp Şahap'ın konuştuğu meydana koştuk... Menderes de dinleyenler de gazeteciler de.. hepimiz şaşmıştık. Kalabalık bir meydandan ötekine koşmuştu. Uzun süren şaşkınlık bitti. Durum anlaşılmıştı, gazeteci- ler Başbakan'ı bırakmışlar, meslektaşlarına koşmuşlar- dı. Küçük bir protokol kalabalığı olmuştu, Başbakan hoşgörüyle karşıladı. Gezide Recep Bilginer, Turhan Dilligil, Zihni Kanmaz vardı. Bir otomobilde geziye çıkmıştık. Cami avlusunda Recep'le ikimiz vardık, olayı hatırladık. Yıllar öncesine doğru gözlerim kayıyor. Ihlamur'da Hıfzı Topuz'un evinde Şahap'la tanışmıştık. Hıfzı Topuz Akşam gazetesindeydi; Şahap daha Cumhuriyet'e geç- memişti. Elli yıl ötelere uzanan bir dostluk... Hepimiz bu elli yıl içinde türlü gazetelere geçtik, türlü gazetelerde yazdık. 1946'lardan bu yana gazeteciliğimizde özlem, demok- rasiydi. Halk Partisi gidecek, Demokrat Parti gelecek, ülke demokrasiye kavuşacaktı. Demokrasi gelir gibi ol- du, yitirdik. Umulmadık asker darbeleri oldu, kimi de- mokratik bir anayasa getirdi, kimi faşizmin koyusunu getirdi. Hele 12 Eylül darbesi sola karşı bir kıyım getirdi ki aradan 15 yıl geçti, bir daha belimizi doğrultamadık... Musallada bayrağa sarılı Şahap'a bakıyorum, çevre- sinde toplanmış, son yolculuğuna uğurlayan dostlara bakıyorum; serbest ekonominin kavurduğu insanlara bakıyorum; hepimizibirersarrafaçevirendolarlı.dövizli ekonomiyi düşünüyorum. Bizim çekeceklerimiz daha var; Şahap çekmeyecek... Son günlerde ne güzel röpor- tajlaryazıyordu. Onlardan yoksun kalacağız. Acısı daha avludan çıkarken kendini öğlenin sıcağına verdi. BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Antik dönemlerdeki adı Hattuşaş olan, Hitit devletinin başkentı. 2/ Parola... İlaçla yapay ola- rak sağlanan ve vücutta bir ya da birkaç görevin 4 azalmasına yol açan uy- c ku durumu. 3/ Hayat... Yurdumuzunbirbölgesi. 6 4/ Korkmak, ürkmek... j Yüz metrekare değerinde yüzey ölçüsü birimi. 5/ 8 Panama'nın plaka işare- g ti... Eski dilde ateş. 6/ İs- tanbul'un eski adlanndan biri. 7/ Küçük erkek kardeş... Doku. 8/ Eski Türkler'de hükümdarlara ve hükümdar ailesi mensuplarına ve- rilen unvan... Her yanı suyla çevrili kara parçası. 9/ İlaç... Konçlu ve kaba potin. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Mikroskopta yapısıni incele- mek amacıyla canlıdan bir doku parçası aima. 2/ Asma kütüğü... Yan. 3/ Bir gösterme sıfatı... Eski dilde kalp sıkıntısı, çarpıntı. 4/ Yurdumuzun Göller Yöresinde bir dağ... Kalın bükülmüş sicim. 5/ Adı hemen akla gelmeyen ufak ve değersiz şeyler için kullanılan sözcük. 6/ Kripton ele- mentinin simgesi... Bir çeşit çörek. 7/ Dâhi... Gökcisimlerini gözleme. 8/ Hint felsefesinin altı geleneksel sisteminden biri... Ünlem. 9/ Köksaplan baharat, boya ve ilaç olarak kullanılan bir bitki. İLAN T.C. EZİNE KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dos>aNo. 1993 53 Davacı Orman Genel Müdürlüğü'ne ızafeten Ayvaak Orman Işletme Müdürlüğü vekili Av. Betül Erdal tarafından davalı Bakiye Ozbel arasında tapu iptali ve meni müdahale davasının yapılan açık yargılamasmda: Dalyan köyü 332-333 parsel sayılı taşınmazın 13.7.1994 günü sat 9.30'da mahkememizde duruşmasının yapılmasına karar verilmiş, bugüne kadar davalı tarala tebligat >apılamadığından duruşmagünü mahkememizde hazır bulunması tebhgat yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 48382 İLAN T.C. ÇİVRİL ASLİYE CEZA MAHKEMESİ EsasNo:199l 235 KararNo:1994 68 Vergi kaçakçılığına teşebbüs suçundan sanık. Çivril ilçesinin Ömerlikö\ü nüfusuna kayıtiı olup halen Uşak Sarayalü Mahallesi Karaca Sokak No: 10'da ikamet eden Mustafa ve Raziye'den olma 1937 doğumlu Elif İlhan. mahkememizin 23.2.1994 tarih ve 1991. 235-68 esas ve karar sa>ılı ilamı ile Vergi Usul Yasası'nın 358,1, 360 1. 360 2,647 Sk. 6. maddesi gereğince 6.210.000 lira ağır para ce- zası ile 1 ay süre ile suça konu ticaret, sanat ve meslek icrasından mahrumiyeüne ve cezalarmın teciline. hükmün 24.3.1994 tarihinde kesinleşmiş olduğu ilan olunur. Basın: 27950
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle