30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 HAZİRAN1994 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Matematikprofesörü Ali Nesin babası Aziz Nesin'i anlatıyor... Tontonbaba'ma hayrarum MUHSİNE HELİMOĞLU YAVUZ AH Nesin'le onun 'Tonton Baba'sı Aziz Nesin'i konuştuk. Matematik profesörü olan Ali, 'Mate- matik ve Oyun' adh kitabındaki, Sıvas'ta yakılan- lann arusına adadığı 'Hypatia' yaasında, bugüne yapıtı kalmış ilk kadın matematikçj olan Hypatia (İ.S. 370-415) için, Iskenderiye Universjtesi'nin Matematik Profesörü ve rektörü olan Theon, kızı Hypatia'yı "Bir oya gibi işledi" diyor. Ben de ona aynı şeyi soruyorum... Ali, babana yazdığuı mektuptannı okuduğumda, Aziz Nesin'in de seni bir oya gibi işkdiği sonucuna vardım, ne diyorsun? Dolayh olarak evet. Bir kere onun çocuğu ol- mak ve onun çevresinde yetişmek bir şans. Ome- ğin, daha on ilci yaşımda Saint Joseph Lisesi ha- zırlık ikinci sınıfı öğrencisiyken, babam beni Fran- sa'ya gönderdi. Orada Zekeriya Sertd'e yakın otu- ran bir Fransız ailenin yanında kaldım. Zekeriya Bey'le, onun yetmiş yaşına yakın oimasraa karşın, iyi bir dostluk kurduk. Bana çocukmuşum gibi de- ğil, arkadaşıymışım gibi davranıyordu. Hatta bir keresinde tavla oynarken ona hep yenildiğim için heyecanlarup, "Amma da şansltsnı be kardeşan" de- dim. Yine o zaman Zekeriya Bey'in bir sözü beni çok etkilemişti. Quartier Latin'deki öğrenci kala- balığına bakıp. "Bunlardan onda biri bile adam olup dünyaya yayjsa, dünya ne kadar değişir" demişti. Bunu döndüğûmde babama da anlattım. Annem emekli felsefe öğretmeni Meral Çelen, babamın ikinci eşi. Şu anda ayn yaşıyorlar. Dörtkardeşiz. Ben on yaşmdayken annemle babam aynldılar. Öyle çok üzüldüm ki, o yıl bütün derslerden sınıfta kaldım. Bu aynlıkbenimçocuk ruhumu altüst etti. AH, gördüğfim kadanyla Aziz Nesin hep tek baş»- na bir Aziz Nesin'dir. Onun eşi, çocuklan hiç öne çı- kmazlar. O hep, sözcükleri altına dönüştüren bir simyacı, yalnız bir yazın büyücüsü olarak, düşûn dünyanuzda vazgeçilemez, gözardı edilemez variiğını, saygın aydın kimliğini sürdüriir gider. O, öylesine tek başuıa bir değer, öylesine bizden biridir ki, başka çok özel bağlan olduğunu düşünmeyiz bile. Sen bize biraz Aziz Nesin'in eşinden. çocuklanndan, aile ilişkilerinden, yani aımenden ve kardeşlerinden söz etsen diyorum. Annem emekli felsefe öğretmeni MeraJ Çelen, babamın ikinci eşi. Şu anda ayn yaşıyorlar. Dört kardeşiz. Bir kız üç erkek. Annemle birçok yönü- muz benzer. onun için de pek iyi anlaşamayız. Ben on yaşmdayken annemle babam aynldılar. Öyle çok üzüldûm ki, o yıl bütün derslerden sınıfta kal- dım. Bu aynlık benırn çocuk ruhumu alt üst etti. Yeniden bir araya geldiler, ama yûrümedi, daha sonra yine aynldılar. Kardeşlerimle yakınlığım sürüyor Kardeşlerimle yakınlığım hep sürer. Ahmet 'Dü- şün Yayıncüık'ın sahibi. Ona ben de ortağjm. Ateş ağabeyim Italya'da tiyatro okudu. Oya ablam da butik çahştınyor. Çocukluğumda babamı hep calışan, yazan bir insan olarak hatırlıyorum. O. her koşulda çahşabi- lir. Arkadaşlan anlatmıştı; yazdıklan, düşünceleri nedeniyle hapse girdiğinde bile hemen kağıt kale- mini alıp çalışmaya başlarmış. Babamdan, geceleri masal anlatmasını isterdik. Bazen sofraya oturduğumuzda da bize fıkra anlat diye tuttururduk, ama daha o fıkraya başlamadan biz gülmeye başlardık. Yine çok iyi anımsadığım bir de 'ehna' anım var. Pazar günleri, babam odası- nda çalışırken ben de yanan şöminenin karşısına geçer kitap okurdum. Okumayı ne zaman öğrendi- ğimi bilmiyorum. Okulda mı yoksa okula gitme- den evde mi öğrenmiştim anımsamıyorum, ama beş-alü yaşlanndaydım sanınm. Kitap okurken de bir taraftan elma yerdim. Bana, sanki o elmanın özel bir tadı varmış gibi gelirdi. Bir gün, baba de- dim, pazar günleri yenen elmanın tadı başka olu- yor galiba değil mi... Çalışmasını kesip, o zaman anlamını çıkaramadığım bir gülümsemeyle yûzü- me baktı ve "Evet, öyledir" dedi. O gülüşün anla- mını sonraki yaşlanmda anladım elbette... Babama resim yapardun Bir de babama hep resim yapar götürürdüm. O da köşesine tarih atar ve onlan saklardı. Bir gün yine çok sıkışık bir anmda. yaptığm resmi götür- düğümde, "Sen artık büyfidün, güzel bir şey yapınca getir" dedi ve ben durup düşündüm... Bildığim kadanyla 19S6 Istanbul doğumlusun ve Amerika Birteşik Deviederi'nde matematik profesö- rûsûn. Türkiye'de, Fransa'da, Jngiitere'de Ame- rika'da okudım, kann Manuela ise Portekizli. Ali sen nerelisin?.. Bilim adamı olarak en çok Amerika'da. kültür insanı olarak Fransa'da, toplumsal varlık olarak Türkiye'de rahat ediyorum. 'Böyle Gelmiş Böyle Gitmez' Yani sen dünyalı nusın? Hayır... Kendimi dünyalı değil. Marslı hissedi- yorum... Bu yaz Amerika'daki işiue geri döneceksin ve ya- şamını yine orada sürdüreceksin. Neden bu bir yıl Türkiye'de çalışmak istedin? En önemli nedenı, babamın 'Böyle Gebniş Böyle Gitmez' kitabını yazmasını hızlandırmak için gel- dim, ama o yardım istemiyor. Biliyorsun bu eser onun otobiyografısi olacak, bu açıdan çok önemli. Yaklaşık sekiz cilt olması bekleniyor. Ben de her- kes gibi, bunun bir an önce tamamlanıp yayımlan- masını istiyorum. Bir başka nedense, kendi ülkemin çocuklanna ders vermekten büyük bir doyum sağhyorum. İyi yetişmediklerini, çabşmadıklannı gördüğümde on- lar için üzülüyorum. Duygu olarak, onkra kendi- mi daha yakın hissediyorum. Bunlann dışında, daha öznel bir nedenim ise ço- cuklanm Aslı ile AH'nin Türkçe öğrenmeleri. Çün- kü bizim evde Fransızca konuşuluyor. (Aslı dokuz. kadarpara harcanır mı" diye sorduğumda, "Çocuk- lar için ne kadar para harcansa azdır" demişti. Babam bizi. burada onun çocuklan olmaktan doğabilecek baa sorunlardan korumak ve daha iyi eğitim almamızı sağlamak için, yurtdışında okuttu. Bu da bize sağladığı çok önemli bir olanak elbette. Güçlüklerine gelince... Bu konuda, çocukken yaşadığım baa olumsuzluklar anımsıyorum. Ör- neğin: ben beş*, kardeşim de dört yaşmdayken sün- net olduk. O zaman 27 Mayıs günleriydi ve babam da hapisteydi. Ben korkup ağlaymca sünnetçi, "Sus bağırma, yoksa seni de baban gibi hapse atanm" demişti. Nasıl da korkmuştum... Bir de evimize sık sık polisler gelirdi. Annem bizi huzur- suz etmemeye çalışırdı. Çok küçük olduğumuz için ne olup bittiğini de çoğu zaman anlayamazdık. Hatta bazen polislerin elinden tutup, bak burada ne var diye odalanmıza götürüp, onlara oyuncak- lanmızı gösterdiğimiz bile olurmuş. Bazen de so- kakta oynarken çocuklar "Senin baban komünist- miş" dediklerinde, acaba bu çok mu kötü bir şey diye düşünürdüm. Çok içe dönük, kendini göster- mekten kaçınan bir çocuktum. Bu nedenle de ilko- kulda yapılan bir zeka testinde, birinci olmama herkes şaşırdı. Bir kere de ortaokulda sıra arka- daşıma okuması için bir çocuk kitabı verdim diye, öğretmenim bana çok kızdı ve "Onun okuması sen- den mi sorulur, bak bir daha kitap verirsen, seni poJi- se veririm" di\e beni korkutmuştu. Bütün bunîann dışında, çok iyi bildiğim bir şey B,'ir defa kompozisyon ödevimi yazması için onu çok zorladım ve yazacağı sözünü aldıktan sonra da yatıp uyudum. Sabah uyandığımda ödevim hazırdı ama, bir de okudum ki berbat bir yazı, hiç beğenmedim ve götürüp öğretmene de vermedim. Böyle olunca da sıfır aldım elbette... Ali altı yaşında. Bu yıl Ayşeabla Okulu'na gittiler ve artık Türkçe konuşabiliyorlar). Aziz Nesin'in oğlu olmak, yaşamına ne gibi güc- lükler ve kolavlıklar getirdi? Onun oğlu olmaktan onur duyuyorum elbette. Yine onun kültür ortamında büyümek, büyük bir şanstır ve kişiliğimin oluşmasında çok etkili olmuş- tur. Çocukken evimize Kemal Tahir, Mahmut Di- kerdem, Mehmet Seyda, Bedri Rahmi. Runi Su gibi kültür-sanat adamlan gebrdi- Annem özel sofralar hazırlardı ve bizim de o sofralarda yerimiz olurdu. Bu yemeklerde tartışılan politik konulan çok bü- yük bir ilgi ve dikkatle dinler ve hep babamı haklı bulurdum, zaten sonunda da olaylar hep onun haklı olduğunu gösterirdi. Bir keresinde de uyku saatimiz geldi diye çocuklann yatması söylendiğin- de, yatmamak için oturduğum koltuğun arkasına saklanmışüm, çünkü konuşulanlara çok ilgi duyu- yordum. Babamın çocuklara çok değer verişinin bir baş- ka somut örneğini de Moskova'da yaşadım. Samnm sekiz-on yaşlanndaydım. Babam. annem. kardeşim Ahmet ve ben. babamın alacağı bir ödü- lün törenine katılmak için Moskova'ya gitmiştik. Bizi orada çocuklar için yapılmış, içinde her türiü oyun olanağınm bulunduğu, 'çocuk cenneti' denilc- bilecek güzellikte ve görkemde bir lunaparka gö- türdüler. Ben gördüklerim karşısında hayranlık \e şaşkınlık içinde kalarak; "Baba. çocuklariçinhiç bu varsa Aziz Nesin'in oğlu olmaktan her zaman onur duyduğum ve yarar sağlamak için, adını olur ol- maz yerde kullanmadığımdır. Onun sorumluluğu- nu her zaman duyuyorum. Bir kompozisyon öyküsü... Baban derslerine yardım eder miydi, ödetlerini yapar ntıydı? Bir defa, kompozisyon ödevimi yazması için onu çok zorladım ve yazacağı sözünü aldıktan son- ra da yatıp uyudum. Sabah uyandığımda ödevim hazırdı, ama bir de okudum kı berbat bir yazı. hiç beğenmedim \e götürüp öğretmene de vermedim. Böyle olunca da sıfır aldım elbette... Senin için Aziz Nesin ilgili, yumuşak. iyi bir baba mıydı ve çocuklann için nasıl bir dede oldu? O, iyi bir Aziz Nesin'di. Son derecc disiplinli ve çalışkan bir insan. Bizim iyi yetışmemız için hiçbir şeyi esirgemedi. Çok para sıkıntısı çektiği için, sü- rekli çalışırdı. Bizı kolay kolay azarlamazdı. Bir gün 'Akbaba'ya yazdığı bir öykü için. iki yüz lira almış ve getirip şöminenin üstüne koymuştu. Önümüz bayramdı ve haftayı o parayla geçirecek- tik. Bayram sabahı, çalan kapıyı açmaya gıden kardeşim Ahmet. gelen dilenciye, o iki yüz liranın yüz lirasını bayram harçlığı olarak vermiş. Biraz sonra durum anlaşıldığında, tüm maddi sıkıntımı- za karşın babam, kardeşime hiç kızmadı. Tam tcr- sine, böyle yardımlan severdi. Yine Saint Joseph'- te sınıfta kaldığjmda da bana hiç kızmayarak "Obun, gelecek yıl daha çok calışırsın" dedi. Çocuklanmla ilgisine gelince: onlan seviyor el- bette, ama pek bir arada olamıyoruz. Torunlan, onun ülkemizde ne kadar ünlü olduğunu görüncc çok şaşırdılar. Bir gün, hep birlikte Taksim'de gezi- yorduk. Pek çok insan, gelip babama sanlıyor, eli- ni sıkıyorveonunla konuşmak istiyordu. Çocukla- nm bunu hayranlık ve şaşkınlık dolu bakışlarla iz- lediler ve sonra da kendilerinden pek bir memnun olduklannı gördüm. B.'azen sokakta oynarken çocuklar 'Senin baban komünistmiş' dediklerinde acaba çok mu kötü bir şey diye düşünürdüm. Çok içe dönük, kendini göstermekten kaçınan bir çocuktum. Bu nedenle de ilkokulda yapılan bir zekâ testinde birinci olmama herkes şaşırdı. Aziz Nesin'in çok rurumlu olduğu söylenir, öyle midir gerçekten? Evet evet... Halam da babam da çok tutumlu- durlar. Babam, hiçbir şeyini atmaya kıyamaz. Onun için de pek çok koleksıyonu vardır. Ama ye- rinde ve zamanında harcamasını bilir. Gereksiz harcamalardan kagnır. Aynca o, her anlamda kendi kendine yetebilen bir insandır... İşlerini kendisi yapar. Bazen yardımcısı olrnadığında, Vakıftaki o kadar insana yemek yapar. Öylesine doludur ki, insan olarak da hiç yalnızlık duyduğunu sanmıyorum. Daha doğ- rusu, böyle birduyguya vakti yok. Ayncalıklı, yakın dostları olmadı mı hiç? Vardı elbette. Hamdi Avcıoğlu, Orhan Apaydın, Kemal Tahir yakın olduğu insanlardı. - En çok beğendiği yazarlan sorsam ne dersin. Çehov ve Tolstoy'u sevdiğını bılıvorum. Kendi yapıtlanndan en çok beğendiği, ötekiler- den ayn tuttuğu bir kitabı var mı? - Babam bu konuda, "En sevdiğim eserimi da- ha yazmadm" ya da "En pahalısı" der. Ama bazen onu kendi yazdıklanna kahkahalarla gulerkengö- rürüm. Ben onun oyunlannı çok beğenirim. Oy- külerini de elbette. Bir de mahkeme savunmalan- nı. Öylesine anlaşüır, sağlam, açık metinler ki. bencehukukfakültelerindekiderslerdeokutulma- h. Bunlar biraz da senin matematikçi yönüne sesle- niyor galiba. 'Olabilir... Ali, sen Aziz Nesin'in 'En se>gili' çocuğusun. Bunu neye bağlıyorsun? Sanınm dört çocuğu içinde, beklentilerine en çok yanıt veren ben oldum. Gerçekten dearamızda güçlü bir bağ var. Matematik Enstitüsü kuracağız Nesin Vakfı için neler söyleyeceksin? Vakfın yönetim kurulundayım. Gelecekte de başına geçeceğim sanınm. Vakıf, kaliteyi koruya- rak variiğını sürdürecek. Aynca. babam da ben de Vakıfta bır 'Matematik Enstitüsü' kurmayı amaçlıyoruz, ama gerçekleştirme şansı ne olabilir bilemiyorum. Sonuçta, babam bir cümlede özetle desem... O, benim için 'Tonton bir baba' ve ben Aziz Ne- sin'e hayranım... Ne güzel... Babasına hayran bir oğul ve oğluna hayran bir baba... Kimselerin kimselerle anlaşa- madığı, sevgisiz, acımasız bir dünyada. az bulunur bir mutluluk değil mi'?.. Sevgili Aziz Nesin, benim 'Diyarbakır Efsanele- ri' adlı kitabıma yazdığın değerlendirme yazında şöyle diyordun: "Apaçık söylemek gerekirse, bu kitabı bir yazar çıkarcılığıyla okumaya başladım. Çünkü. benim yaşımda bir yazar. çok az kalan za- manını en tutumlu biçimde kullanmak için, çok iyi secmek zorundadır. Yazar çıkarcılığı dediğim şu: Okuduğum kitap tat, keyif, beğeni, bilgi. coşku ter- mesinden öte, artı yeni düşünler üretmeme yardım edecek mi, bana yeni yazılar esinletecek mi diye dü- şunüriim. Muhsine Helimoğlu Yavuz büyük emek harcaya- rak önemli bir iş yapmts. bu kitabını yayımlamakla. Diyarbakır Söylenceleri'nde. yazar çıkarcılığıma yanıt verecek birçok gereç bulduğum için de ona te- şekkür ederim." Sevgili .Aziz Nesin. ben de bir 'Ajdın çıkarcılığT- yla. yaptığın bütün işlcr. yazdığın butün kitaplar vc 'Ali' için sana teşekküredivorum. Sen küllcnndcn yenıdenyeniden doğan Kaknüs. Simurg. Anka, Phoni\. Jarptiısa: sevgili. güzel. aydınlık insan Aziz Usta... Sen daha çok. ama çok yaşa vc bütün dünyaya 'Böyle Gelmiş Böyle Git- mez' dc olur mu... Kültür • Sanat BEYOGLÜ EÜRIMAGES SINEMASI "Eunmages 'ın katkttarıyla " S İ B M YAZJUUİOMN SEÇTİÖ Y U I Bl İYİ 10 RLAİ Bugün SOSYETEOENİNSANMAHZARALARIYön: ROBERT ALTMAN (Tel: 251 32 40) 11.30-14.45-18.00-21.15 SELDA BAGCAN sunar 1988'den beri böyle bir protest müzik dinlemediniz! ekrem ataer MARE NOSTRÜM BULUNMAZ TİYATRO İ S T A N B U L Yazan ve Yöneten H. Hilmi Bulunmaz ALKAZAR SINEı\L\ MERKEZI Tel: 245 73 83-245 75 38 KAHKAHA FILMLERI HAFTASI 24 Haziran Cuma-30 Haziran Perşembe Bugün| Alkazar'da KİRLİ ÇÜRÜK VE ADİ Yön: Frank Oz 12.15-14.30-16.45-19.00-21.15 Yann ROBIN HOOCUN ÇILGIN DONVASI şAİkazar Avrupa Eurimages BUGÜN ASLINDA DÜNDÜ Yön: Harold Ramıs 12.00-14.15-16.30-18.45-21.00 Yann 29. CADDE "Avrupa Konsttyl Eurtmages katkılanyla" A 1-MareNosrum 2-Madıımkü VaıUn Benim 3-Heünun 4-Semah(DöneDöne) 5- Sarjunrava Ağa 6- Mav» Aybnn GOlüdûr Oynayanlar: Dıtek Kurban-Nuray Yavuz Cumartesl 20.00 Istiklal Cad. No: 186 2 Beyoglu Tel: 513 74 31 -522 65 85- 251 60 90-638 14 84 293 89 78 (3 hat) İÇINDEN DALGA GECEN TİYATRO Ferhan Şensoy Yer Fenerbohçe Morina Pyromid Kar>ısı SEYİRCİLİ SEYİR DEFTERİ Oeniz Aşırı Güldürü Çaryambo-Perfembe-Cuma-Cumartesi 21.00 KIRKAMBAR GECE TIYATROSU Coma, Curnartcsi 24.OO Bile» Sah»: F. bohçe Morino Vlt 0216 -34A 23 44/1007 Ses 1885 Ortoovuncular - Beyoâlu, Te\: 0212-251 18 6S/6 Suodiye Vakkoromo ve Copıtol Çorsı Moğozası B 1- Benim Kabem Insındıı 2 SoiKokmYınlı ?- Yürü BreHızııhsa 4-Sı\-2sEllennde Sazun Çalmoı 5-taMafsı MAJÖR PLAK (212) 527 61 28) Kültür Sanat ilanlarınız için: 293 89 78 (3 hat) +fff**** BULUNMAZ TİYATRO • BULUNMAZ TİYATRO I S T A N B U L İ j S T A N B U L H. Hilmi Bulunmaz1. ÇOCUK ŞENÜĞJ •BALE •PALYAÇO •ÇOCUK OYUNLARI •ÇEŞITLI ARMAĞANLAR 3 TEMMUZ PAZAR 12.00 Tel: 513 74 31 -522 65 85- 251 60 90 - 638 14 84 Yönetımınde TİYATRO KURSU Tel: 513 74 31 -522 65 85- 251 60 90-638 14 84 ÇOCUKLARLA SANAT YAZ ÇALIŞMALARI Resim - Scramik - Heykel - Tiyatro 12 Temmuz - 12 Eylül 6 - I I yaş grubu ö n k a y ı t i ç i n l ü t f e n b i z i a r a y ı n ıMnsYoıı saııal ıııorkezi ER£I>KOV: J85 4 I 31 (3 HAT) ETHEMEFE^Dİ CAD. HO: 36 İstanbul'un Gözleri Yaslı-ll ATILLA BIRKIYE Edebiyattarihine bira2 girip birşeyler karıştırdınız mı, önünüze sizin tarafınızda keşfedilmeyi bekleyen birileri çıkar; daha önce belki de yalnızca adını bildiğiniz, ansik- lopedilerden, sözlüklerden kısaca yaşamöyküsünü bil- diğiniz yazarların yaşamları ve yapıtları sizin için bir- denbire birer zenginlik oluşturuverir.Doğrusunu söyle- rnek gerekirse, Asmalımescit 74 ile Intermezzo 'nun lleti- şim Yayınlan'ndan çıkan birlikte basımıyla (1988), hakkı- nda çok az şey bildiğim Fikret Adil'i tanımak olanağına kavuşuverdim. Daha önce çeşitli nedenlerle okuyamadığımız kitapla- rını böylece okumak şansına kavuştuk. Üstelik iletişim Yayınları yalnızca bu iki kitapla da kalmadı, bir "Fikret Adil Kitaplığı" oluşturma sürecine girdi. Böylece gerçek Istanbullu bir yazan tanımış olduk. Kimdir Fikret Adil? 7 Ocak 1901 'de Çengelköy'de dün- yaya gelmiş,4 Haziran 1973te Zürich'te ölmüş, gazete- ci, yazar, fıkra yazan demek yeterli mi? Kuşkusuz bun- lar birçok yerde bulunabilecek ansiklopedik bilgiler. Ama asıl önemli olan, onun gerçek bir istanbullu yazar, ilk sanat gazetecisi, fıkralannı sanat konularına ayıran bir yazar oluşuydu. Çok sayıda roman ve oyun çevirisi ile oyun uyarlama- sı, anlatıları ve gezi notları var. En önemli özelliklerin- den biri de sanat çevresini kendi etrafında toplayabilme- si. Bu durumu yakın dostu Hüsamettin Bozok şöyle an- latıyor: "...Cumhuriyet dönemi içinde ün yapmış bütün sa- natçılar arasında, zaman zaman bir emprezaryo, bir antrenör, bir takım kaptanı gibi rol oynamış, onlan bir- leştirmiş, bütün kuruluşlarda da olumlu etkileri oimuş- tur... Türfc PEN Kulübü'nün Halide Edib Adıvar'la bfrlik- te kurucusu ve uzun yıllar tek başına yürütücüsü odur. Bir zamanlar İstanbul'un gerçek bir ihtiyacını karşıla- yan Sanat Dostları Cemiyeti'nİn kurucusu ve yaşatıcısı odur..." Ve istanbul... Asmalımescit 74 (1933) ve intermezzo' da (1955) anlatılan istanbul ve istanbul'un "Bohem Ha yatı" ve özellikle de Beyoğlu'nun betimlenen atmosfe ri... iletişim Yayınları da zaten, Fikret Adil'in kitaplarırı "İstanbul Dizisi" üstbaşlığıyla yayımlıyor. Yapıtlarıyla ve kişiliğiyle İstanbul'un sanat çevresire. istanbul'a katkıda bulunan bir yazar Fikret Adil Şirrdi artık pek kalmayan, göremediğimiz, tanışamadığımz bir edebiyat ve sanat dünyasına adım atmaya çalısan gençlerin elinden tutmuş, yol göstermış; kişıliği Isan- bul'un kültür ve sanat ortamıyla özdeşleşmiş ve tün- sa- natçılara kapısını açmış alçakgönüllü gerçek bır istan- bullu. Fikret Adil'in Beyoğlu'ndaki evi yalnızca Türk sanatçı ve yazarların uğrak yeri değil, Türkiye'ye gelen sanatcı ve yazarların da uğrak yerıymış Yine Hüsamettin Bozok şöyle yazıyor: "...Andre Malraux Türkiye'ye geliyor, yine tek konuş- tuğu Türk yazan Fikret oluyordu. Martinetti'den Mic- haux'ya, Tennesse Williams'tan Yves Gandon'a. Jean Cocteau ve Jean Marais'den Serge Lifar'a kadar mem- leketimizi ziyaret eden birçok Batılı ünlü sanatçının ilk aradığı insan Fikret Adil, ilk uğrak yeri de Fikret Adil'in evtydi." Bir başka kitabı da Beyaz Yollar, Mavi Denız (1959) adını taşıyan gezi notları. Istanbul'dan Bodrum'a yâptfğı geziyi anlatıyor. Ancak yeni basımında (Deli Saraylı ile birlikte 1993) ne yazık ki kitabın adı Mavi Beyaz Yollar olarak basılmış.Şayetyayınevinin "ozel" bır amacı yok- sa (ki hiçbir açıklama yok) büyük bir yanlışlık Cunku daha kitabın başında "Başlarken"başlıklı bölumde F'k- ret Adil şöyle diyor: "...İstanbul'dan Izmir'e ve İzmir'den Bodruma. Her iki yolculuğu karadan, fasıla ile yaptım. Yolların büyük. çok büyük kısmı toz içinde bembeyazdı. Fakat deniz mavi idi. Bu sebepten notlanma 'Beyaz Yollar, Mavi Deniz' adını veriyorum." Bir istanbullu yazar bir İstanbul kitaplığı... Işte sizi İs- tanbul'un gözleri yaş//"yken kitapçılarda bekleyen keyıf- li kitaplar.. Çocuklar için sergi Kültür Servisi - Çocuklar arasında dayanışma \ e bcrabcrlık kavramını geliştirmeyi amaçia\an sergi. Türk Amerik.ın S.ın.ıı Galerisi"ndeyann açılacak. Sergi\e. rcMm kolu öğrcncılcrımion Yelda Önen. Levent Barutçuoğîu. A\şe Tancri. Zo> ncp Bclcr. Billy Hoard. Joannie Hoard. Paul Hoard. Ece Ergir. Ban^ Ak. AyşeEceOnur,SimgeSeven\eErdemGüncr resimlen\lc katılacak. 'Neden Sanata Yatırım?' tSTANBUL(AA)- İstanbul De\ let Tiyatrosu Opcra \c BalcM Vakfı'nın (TOBAV)düzenlediği "Neden Sanııta ^atınm" konulu toplantı Taksim Sahnesi"ndeyapıldı. De\ lct Tı\ııiroMi Genel Müdürü ve TOBAV Genel Başkanı Tamer Lc\ cnı. toplantıda yaptığı konuşmada. sanatın kendısınean bır kültür!. olduğunu ve oyunculukta eğiıimin önemli bir >er luuuğunıı söyledi. Sanatın bir sektör olarak ele alınması gerektığını dc kavdeden Levent. sanatın gelişmemesı halınde yaygınlaşama\acağını ifadeetti. Tiyatro Eleştirmenlcri Dcrneğı adınakonuşan MelisaGürpınardasanatta kısıntının iilke\ı geri götürdüğünü belirterek. özel sektörün kültür ve sanata sahıp çıkması gerektiğini söyledi. Türkiye'de de\ letin sanata önem verdiği birsürecten geçildiğıni savunan Gürpınar. parti programlanyla hükümet programında kültürle ilgili düşüncelcnn bir-birbuçuk sayfayı geçmediğini ka\dcıti. ^'azar Clkü Ay vaz. sanata yapılan yatınmın insana ve geleceğe vapılan yatınm olduğunu beİirterek. Türki\e"dc sanai sektörününoluşmadığtnı ifadeetti. 'Turandot' Danimarka yolcusu ANKARA (AA) - Aspendos Opera ve Bale Festivali'yle dikkat çeken Türk opera ve balesi. yurtdışında da davetler alıyor. Ankara Bale Topluluğu İsrail'e. tstanbul Devlet Opera ve Balesi dePuccini'nin "Turandot" operasıyla Danimarka "ya davet edildi. Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Rengim Gökmen, Ankara Bale Topluluğu"nun İsrail"e. "Turandot" operasının da Danimarka'ya davet edildiğini, aynca Bakü'den Türk opera ve balesanatçılannın temsil vermesi için sürekli istekler geldiğini bildirdi. Halk oyunları şöleni •İstanbul Haber Servisi -Folklor Eğitim Derneği'nce bu yıl ikincisi düzenlenen "Halk Oyunlan Şöleni" bu akşam saat 20.30'da. Ataköy'deki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde gerçekJeştirilecek. Şölende, şiir dinletisi ve dia gösterilerinin yani sıra Artvin'den Siliflce'ye. Van'dan Bitlis'e kadar değişik yörelerin halk oyunlan sahnelenecek. ÇAĞDAŞ YAŞAMIDESTEKLEME DERNEĞİ BAKIRKÖYŞUBESİ PANEL ÇAĞDAŞ İNSAN VE LAİKLİK -Yöneten: Nur Sağlamer Konuşmacılar Prof. Dr. Türkan Saylan Prof. Dr. NeclaArat Yer: Yunus Emre Kültür Merkezi Tiyatro Salonu Ataköy9. Kısım Tarih: 27 Haziran 1994 Saat 17.00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle