Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24HAZİRAN1994CUMA
HABERLER
HBB'cilerin hapis
kararı bozuldu
•ANKARA (ANKA) - Askeri
Yargıtay Üçüncü Dairesi
HBB Televizyonu'nda
yayımlanan "Anten" adlı
programda halkı askerlikten
soğutma yolunda yayın
yaparak milli mukavemeti
kırdıklan gerekçesiyle 2'şer ay
hapis ve 160 biner lira da para
cezasına çarpünlan televizyon
program yapımcısı Erhan
Akyüdız ile muhabir Ali
Tevfık Berber ile ilgili karan
bozdu.
2 DEP'linin
Çankayaziyareti
• ANKARA (Cumburiyet
Bürosu)- Anayasa
Mahkemesi'nin TBM M
üyeliklerinin düşürülmesine
karar verdiği DEP
milletvekillerinden Sedat
Yurtdaş ve Selim Sadak,
bugün Cumhurbaşkanı
Süleyman Demirel'i ziyaret
ederek DEP'in kapatılması
ve milletvekillikkrinin
dûşürülmesi sonrasında
yaşanabılecek sorunlan
aklaracaklar.
Cumhupiyet'in 3
haberiTBMM'de
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)-CHPAdana
Milletvekili tbrahim Özdiş,
gazetemizde yayımlanan,
"Laiklik ilkesi üzerinde
duran öğretmene soruşturma
tehdidi", "Hizmet içi
eğitimde laiklik karşıtı
konular işleniyor" ve
"Nükleer kapana kredi
yemi" haberlerini, soru
önergeleriyle Meclis
gündeminegetirdi.
Asgari Ocret
Komisyonu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Asgari Ücret Tespit
Komisyonu'nun çalışmalan,
dün yapılan toplantının
ardından 4 temmuza
ertelendi. Çalışma Genel
Müdürii İsmail Bayer
başkanlığında, dün 4. kez
toplanan komisyonda,
Hacettepe Üniversitesi Gıda
Mühendisliği Bölümü'nün
haarladığı besin içi-besin dışı
gıda harcamalanna ilişkın
veriler değerlendirildı.
HûkömetteSSK
kpizi
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Emeklilik yaşı ve
prim ödeme gün sayısıru
yükselten SSK ile ilgili yasa
taslağından devletin katkısı
ile ilgili düzenlemelerin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı Mehmet Moğultay
yurtdışındayken çıkanlması,
koalisyon ortakJan arasında
sıkıntı yarattı. Düzenlemeyi
Meclis'ten geri çeken
Moğultay, "'Bunu kabul
etmem mümkün değil.
Yeniden tartışmaya
açacağız" dedi.
Meclis'te küfür
terörû
•ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Kanal D
televizyonunda 19
arkadaşıyla birlikte ANAP'a
geçeceği yönündeki bir
habere öfkelenen DYP Bolu
Milletvekili Necmi Hoşver,
TBMM kulisinde "küfür
terörü" estirdi. Aralannda
kendisinindebulunduğu 19
Tiilletvekilinin ANAP'a
geçeceği yönündeki haberin
ıkşam bülteninde
/ayımlanmasına "aşın
Dfİcelenen" Hoşver'in, dün
gece Meclis kulisindeki
telefonlardan haberi
yayırnlayan Kanal D
televizyonunun Ankara
bürosunu arayarak haberin
tekzip edilmesini istediği
öğrenildi. Hoşver, bununla
da yetinmeyip nöbetçi
muhabire ağır şekilde küfur
etmeye başladı.
Köy Enstitülepi
Vakfı kuruldu
• ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu)- Köy Enstitüleri ve
Çağdaş Eğitun Vakfı, Köy
Enstitüleri'nin kurucusu
İsmail Hakkı Tonguç'un 54.
ölüm yıldönümünde
kuruldu. Vakfın kuruculan,
Türkiye'deki eğitim
sisteminin yanhşlan üzerinde
durarak sorunlann çözümü
için Türkiye'deki aydınlara
çağnda bulundular.
'BirOlalım'
müzik şöleni
• tstanbul Haber Servisi- Pir
SultanAbdalKültür
DemeğTnin düzeniediği,
"Özde, Sözde, Şazda Bir
Olahm" adlı müzik şöleninin
yerinin valilik karanyla
lnönü Stadı'ndan, Ali Sami
Yen Stadı'na alındıgı
büdirildi. Şölen yann Ali
Sami Yen Stadı'nda saat
14.0O-23.0O saatleri arasında
yapılacak.
Devletçilik, kamu mülkiyeti biçimlerinden sadece biri ve elbette en iyisi
Ö&Ueşmemi, demokvasimi lÖnce kısa bir anı. Galiba
1%2 sonbahan. TPAO'nun
yetkisindeki petrol arama yetki-
si uluslararası petrol tekellerine
de açıhyor. British Oil (BP),
Shell, Mobil Oil gibi dev petrol
şirketleri üst üste arama ruhsat-
ian alıyorlar. Sosyalizmi benim-
seyenlerin sayısı henüz bir avuç.
T1P daha gencecik bir fıdan.
Yön Dergisi etkili ama, etkisi bir
avuç aydınla sınırh. Yön'de Do-
ğan Avcıoğlu'nun coşkulu yazı-
lanndan etkilenen bir avuç üni-
versite öğrencisi "Emperyalist
petrol tekellerine karşı milli pet-
rol" slogaru ile bir yürüyüş yapmaya ka-
rar verdiler. Genceciktiler. Bilgileri yeter-
siz, bilgilenebilecelderi kaynaklar yok
denecek kadar kıttı. Anadolu toprak-
lannın altında petrol yatıp yatmadığını.
yatıyorsa bile ülkenin gereksinimine ye-
tip yetmeyeceğini de bilmiyorlardı. Ama
ulusal çıkarlann uluslararası petrol te-
kellerine peşkeş çekilmemesinin gerekti-
ğini biliyorlardı.
Beyazıt Meydanı'nda toplandılar.
Topu topu 13 genç (evet, sadece on üç).
Ellerinde acemice yazılmış birkaç pan-
kart. Yürüyüş başladı. Kapalçarşı es-
nafı, Çemberlıtaş, Divanyolu, Cağaloğ-
lu esnaflan ellerinde iki üç alız pan-
kartçıkla yürüyen bu gençlere ilgisiz göz-
lerle bakülar. Biri laf ola beri gele kabi-
linden yanındakine sordu:
- Ne istiyor bu gençler gene böyle?
Öteki omuz silkti:
- Gençlik tşte. Gençtir,
aykmdır...
Yürüyüş Vilayet'in önün-
de sona erdi. Koruma polis-
leri önlem alma gereğiru bile
duymadılar. 11 delikanlı, iki
genç kız "antiemperyalist
eyleinlerini" bitirdiler. Ne
bir ses. ne bir yankı...
1%9'da TIFin benzeri
içerikte bir mitinginde Tak-
sim Alanı adam almıyordu.
1%2'nin 13 "aykın" genci,
yedi yıl sonra yüz bin, yüz-
binler olmuşlardı.
D,
pazannda değil, tüm yerkürede döndü-
rülüyordu. Globalleşmiştik yani...
Mütemmim cüz
Boyalı eşeğj "yeni" diye yutanlar çok.
Her gün gazete köşelerinde. TV ekran-
lannda, Meclis kürsülerinde yüz yüzeyiz
onlarla. Bize yeni dünya düzeninin bile-
şenlerini sayıyorlar: Demokrasi - insan
haklan - serbest piyasa ekonomisi.'..
Demokrasiden, insan haklanndan ya-
naysanız serbest piyasa ekonomisinden
de yana olacaksınız. Serbest piyasa eko-
nomisi (siz bunu kapitalizm olarak oku-
yunuz) demokrasinin ve insan hak-
lannın -eskilerin deyimiyle- "mütemmim
cüzü" haline getiriliyor. Mütemmim cüz,
yani olmazsa olmaz parçası. bütünü
oluşturan parçası. Zurnanın zırt dedıği
ver de zaten burası.
emokrasinin
kurumlaşmasına ve kalıcılaşmasma
giden yolda "Özelleştirme mi,
devletleştirme mi" yerine
"Demokrasiyi pekiştirecek, düzeni
sosyalleştirip ekonomiyi daha da
verimlileştirecek kamu mülkiyeti
biçimleri neler olabilir" diye sormak
yaratıcı akla daha çok yakışmaz mı ?
daha iyi işletüği varsayımı. Burada "daha
iyTye yüklenen anlam önemli. Özelleş-
tirme tartışmasında TÜSİAD'ın yaru
sıra Türkiye Odalar ve Borsalar BirliğT-
nin (TOBB) konuyu ciddiye aldıklan
için ciddiye alınmalan gerektiğine bu
yaa dizisinin ilk günlerinde dikkati çek-
miştik. TOBB'nin andığımız raporu bu
"daha iyi"yi şöyle açıklıyor: "...piyasa
ekonomisine bu üstünlüğü sağlayan başlı-
ca faktörier ise bircvsel mülkivet ile pi-
yasadaki rekabetin kâr güdüsüriden ötürii
insan üzerindeki itici ve vönlendirici gücü-
dür. Bu sebepten ötürii piyasa ekonomisi,
mülkiyeti ve rekabeti dışlayan kumanda
ekonomilerine oranla insan doğasına çok
daha uyumludur...' (TOBB Özelleştirme
Raporu. Sayfa 15).
İşletmelerin venmh yönetılmesınin
mülkiyet koşuluna bağh olmadığına ihş-
kin klasik iktisadın çok bilinen ilkesını
ya Bankası'nın, geçmiş yıllardan
farklı olarak, Türkiye'ye kredi
musluklanrun önkoşulu olarak
ozelleştirmeyi dayatüklanna
işaret edilmişti. Keza 7-G'ler
olarak arulan gelişmiş sanayi
ülkelerinin aşın boyutlarda bir
üretim fazlasınm sıkıntılannı ya-
şadıklanna değinilmişti. Bu iki
olgu bir arada ele alındığında
çıkan sonuç çok yalın: Türkiye'-
nin sanayileşme hedeflerini bir
yana koyması, turizm sanayii ve
Avrupa'nın sütçüsü ve manavı
olmakla yetinmesi öngörülmek-
tedir. Gereksinim duyulan sana-
yi ürürüeri ise ellerindeki üretim fazlasını
eritebilmek için aralannda bile kanlı
bıçakh olan 7-G'lere bırakılmaidır. Ta-
bii bu arada Cumhuriyetin kuruluşun-
dan beri savunulagelen, sendeleye sende-
leye de olsa az buçuk yol alınmış sanayi-
leşme hedefı de bir yana bırakılmalıdır...
Koç grubunun sözcüsü İnan Kıraç'ın iki
hafta önce gazetelere yansıyan feryat-
lannın temeü de budur zaten.
Bire bir ekJemek
Özelleştirme zaten yaratılmış bir ser-
mayenin el değiştirmesidir. Kamu mül-
kiyetinden özel mülkiyete geçmesidir.
Oysa Türkiye'nin ekmek kadar. su ka-
dar gereksinim duyduğu, tüten yeni ba-
calar kurulması. üretimin arttınlmasıdır.
Demirel'in deyimi ile "Bir'e bir daha kat-
maktır"
Dinozorluk(muş)
Bugün özelleştirme
salgınına, kamu mülkünün
haraç mezat saülmasına, ül-
kenin sanayileşme hedefle-
rini geri dönüşsüz biçimde
terketmesine karşı çıkanlar
"aykın" sayılıyor. Sayılan
-13 olmasa da- oldukça az.
Koskoca parlamentoda bir
Mümtaz Soysal'dan başka
adı aklınıza hemen gelen,
özelleştirmeciliğe bayrak
açmış bir milletvekili
anımsıyor musunuz? Yazıh
ve görsel medyada (gazete-
ler ve TV'ler) özelleştirme
övgüsü yapmayan kaç ya-
zar, kaç program anımsı-
yorsunuz?
Dahası, bugün özelleştir-
meye karşı çıkanlan, kimile-
ri gazete köşelerinde, kimi-
leri meyhane sohbetlerinin
sorumsuz matraklannda
"dinozor bunlar" diye niteli-
yor. E)inozor dedikleri
"çağdışı görüşler savunan"
demek olsa gerek. Çağdışıh-
ktan amaçlanan da herhal-
de şu pek revaç bulan "Oo-
balleşme olgusu"nu veri ka-
bul edip hemen benimseme-
mek olmalı. Globalleşmek,
bilebildiğimiz kadanyla
elektronikteki devrim niteli-
ğindeki gelişmelerden sonra
iletişimin boyutunun degiş-
mesinden kaynaklanan bir
terimdi. Dünya küçülmüş-
tü. Kara Afrika'nın en ücra
köşesinde olup bitenleri,
Kanada'nın buz çöllerinde
yaşayan biri anında ve gö-
rüntüleriyle izleyebiliyor;
bilgi ve enformasyon akışı,
ulusal sınırlan' anlamsı-
zlaştınyordu.
Ancak 80'li yülann son-
lanna doğru globalleşmeye
bir başka içerik ve anlam yüklendi. Sov-
yetler Birliği'nin yıkılması, sosyalist siste-
min çökmesiyle. çok kutuplu dünyadan,
tek kutuplu dünyaya geçildi. Kımileri
"Yeni Dünya Düzeni" dediler. Ameri-
kalılann terimlerde alçakgönüllülüğe ge-
reksinimleri yoktu. "Pax Amerikana"
deyip çıktılar işin içinden. Galiba doğru-
su da buydu. Amerika, yeni dünya düze-
ninin bütün büeşenlerinin belirleyici gü-
cüydü. Değerler yeniden tanımlandı. Ki-
mileri "yükselen deger" ilan edildi. Kimi-
lerini savunmak dinozorlukla eş rutulur
oldu. Para, mal ve sermaye için gerçek-
ten de ulusal sınırlar hızla yıkılıyordu (ve
yıkıhyor). Yerküre (Globus) üstünde
yaşayanlar ortak(!) çıkarlar çevresinde
kenetlenmiş topluluklardı artık. Ama-
zonlar'da yaşayan ilkel Kızılderililerle.
çöldeki Arap'ın ve San Irmak kıyısın-
daki Çinli'nin ve Karabük'teki yuksek
fınn ustası Ali Taşdemir'in çıkarlan ile
'dolar'a.'yen'e, ^mark'a hükmeden finans
baronlannın çıkarlan bir ve aynıydı. He-
pimiz globalleşmiştik...(Breh breh breh!)
Yeni diye yutturulmak istenen değer-
lere yeni (en azından aşınmamış, kirlen-
memiş) terimler gerekiyordu. Anlamı sö-
mürüyle (hatta kimi ülkelerde darbelerle,
diktatörlüklerle. yani kanla) özdeşleşmiş
"kapitalizm" yerine daha az aşınmış,
daha az kirlenmiş bir terim. tozlu kitap
raflanndan indirilip yeniden pazarlandı:
Serbest piyasa ekonomisi. Bildık bir Kay-
seri hilesi bu. Kırk yılhk kapitalizm eşeği
boyanmış, serbest piyasa ekonomisi adı
altında yeni diye yutturuluyordu. Tek
fark: Dolap artık Kayseri'nin hayvan
IİP TAKSİM'DE -1962 v ılında bir a\ııç gencin Beyazıt'ta başlattığı emperj a
lizme karşı ülke çıkarlarını koruma hareketinin bir benzeri mitingi 1969'da
TİP Taksim'dc yaptı. Aian insan almıyordu. Bunu diğerleri izledi...
İnsan haklanna, demokrasiye yürek-
ten bağhysanız onun vazgecilmez bile-
şeni olarak serbest piyasa ekonomisine
bağlanmak zorundasıruz. Serbest pi>asa
ekonomisini savunuyorsanız, ister iste-
mez özeUeştirme yandaşı olacaksınız.
Bizcileyin "aykınlar" ise demokrasiye ve
insan haklanna çok önem veriyorlar ve
çok önem verdikleri için özelleştirmeye.
hele hele kör, kamu mülkünü haraç me-
zat satmaya yönelmiş bir özelleştirmeye
karşılar. Fark bundan ibaret.
Ozelleştirmeyi demokrasi ve insan
haklan açısından savıınanlann görüşleri
temel olarak devletin küçülmesine da-
yanıyor. Devletin elinde büyük bir eko-
nomik gücün birikmesinın devletin
baskıcı niteliğjni, hele hele Türkiye gibi
Doğu despotizminden derin izler taşıyan
ülkelerde devletin militarizasyonunu (as-
kerileştirilmesini) daha da arttıracağına
işaret ediliyor. Bunu önlemek için de gel-
sin özelleştirme. Türkiye Odalar ve Bor-
salar Birliği'nin (TOBB) Özelleştirme
Raporu'nun 21. sayfasmda aynen şöyle
yazıyor: "...asıl önemli olanın, özel mülki-
yetin piyasaya egemen olması ve böylece
devletin özgürlüğü kısıtlaytcı siyasal
baskısının önlenmesi olduğu..."
Bu yargı. özelltjtirilmiş, kamu mülki-
yetinin her tür ve biçiminden anndınl-
mış bir ekonomik düzenin daha demok-
rat, daha si\il bir Türkiye üreteceği
varsayımına dayanıyor ve salt bir "var-
sayjm"dan ibaret kalıyor.
Özelleştirme yandaşlannın altını çiz-
dikJeri bir başka gerekçe de özel teşeb-
büsün, işletmeleri kamu sektöründen
hatırlatmaya bile gerek görmeden olgu-
lara bakalım. Özel teşebbüs işletmeleri-
nin. kamu kuruluşlanndan daha verimli
yönetildiğine ilişkin bir veri yok ortada.
(Dile\enler bu yazı dizisinin ikinci günü
yavımlanan Profesör Korkut Boratav'la
sövleşivi bir kez daha okusunlar. Bunun-
la da >etinmeyenlere Tarih Vakfı Yurt
Ya> ınlan'ndan gkan Türkiye'de Sanayi-
leşmenin \eni Boyutlan ve KİPIer ki-
tabını sabk vennz).
Otomotiv sanav iinin
düşündürdükleri
Tartışılan devlet mülkiyetınde kumaş
perakendeciliği gibi bir saçmalık değil.
sanayileşme çabasındaki ve zorundaki
bir ülkenin ekonomik düzeni... Gümrük
duvarlannın ardına sığınmış otomotiv
sanayiinin bir ekonomik bunabmda ne
hale düştüğünü birhkte ızliyoruz. Bun-
lan özel teşebbüsün kamu kuruluşlan-
ndan daha iyi yönetildiğine kanıt olarak
kabullenmek mümkün mü? ,4sil Çelik'in
yürekler aası öyküsü henüz belleklerden
silinmedi. Asil Çelik midir özel sektörün
başanh işletmeciliğinin kanıü? Yoksa
TOE (Türk Otomotiv Endüstrisi) özel-
leştirilince mülkün sahibi olan Uzan Ai-
lesi'nin fabrikayı tümüyle üretim dışı
bırakıp TOE'nin arsasmda toplu konut
hazırlıklan yapmasını mı başanh işletme
yönetimi olarak kabullenmeliyiz? Yoksa
özelleştirilen çimento sanayünde, birkaç
ay içinde çimentonun fıyatını dörde, beşe
katlayanlar mı bu başanh işletmeciler?
Bu dizınin ilk iki gününde IMF ve Dün-
Kamunun iyi işletemediği (var-
sayılan) kuruluşlan de\ral-
maya talip olan özel teşeb-
büs. bu olgunluğa ulaşüğı id-
diasındadır. Gerçekten de
Cumhuri>et"in ilk yıllanna
oranla özel sektörde büyük
gelişmeler vardır. Bakkal
dükkânlannın özel sektör
kuruluşu sayıldığı, daha doğ-
ru bir deyişle. özel sektörün
bakkal dükkânlanndan iba-
ret olduğu 1920'li yıllar geri-
lerde kaldı. Ama kimi kez
"Fark, bakkal dükkânlannın
süper marketlere dönüşmesin-
den mi ibaret acaba" dıve so-
rası geliyor insanm.
Hemen aklımıza geliveren
bir örnek: Türkiye'de yassı
demir (sac) üretimi tüketimin
epey altında. Buzdolabı.
çamaşır makinesi. otomobil,
kamyon üretiminin bu temel
yan mamulü bugün salt
Ereğli Demir Çelik Fabri-
kası'nda (Erdemir) üretili-
yor. Acaba özel sektör, özel-
leştirme türküleri çığırmak
yerine "Bir, iki, üç... Daha
fazla Erdemir" gibi bir slo-
gan benimse>eydi: Türkiye'-
ye bir ağır sanavi kurulu olan
Erdemir gibi yeni fabrikalar
kazandırsaydı. özelleştir-
mede satışa çıkan kamu
mülklerini almakta kullana-
cağı "sermayeyi" yeni üretim
birimleri kurma'kta kulla-
na>dı ülke ekonomisine
daha iyi hizmet etmış olmaz
mıydı? Peki özel sektör bunu
niye yeğlemiyor; bugüne dek
niye yeğlemedi?
Bu sorunun bir yarutı olsa
gerek.
Veba mı, kolera mı?
Yedi gün süren bu yazı di-
zisinde, dikkatli okuyııcu
devlet mülkiyetinin mutlak-
laşünlmadığıru. devletçiliğe
övgüler düzülmediğini far-
ketmiştir. Bu dizinin amaa
politikaalann av alanı, çöp-
lüğüne dönüştürülmüş KIT
düzeninin bugünkü gibi sü-
regelmesini savunmak hiç
değildir. Keza "Devlet burju-
vazinin eUndedir. O halde is-
ter özeUeştirilsin, ister özelleş-
tirilmesin farketmez" gıbısın-
den sol gevezelikler de ciddi;
ye alınmadı.
Dev letin elinde sanayi
ağırlıklı bir mülkıyet bınkı-
minin onun baskıcı gücünü
pekiştirdiği bilinen bir ger-
çek. Demokrasi>e açılan volda bu (da)
bir engel oluşturabiliyor. Ancak devlet
gücünün demokratik açıhmlar için sınır-
lanmasını istemekten ekonominin tü-
müyle özel teşebbüsün denetimine geç-
mesine. serbest piyasa ekonomisi kılıfıv la
yeniden pazarlanan kapıtalizmın önün-
deki tüm engellerin kalkmasına da alkış
tutmamız söz konusu değil.
Kamu mülkiyeti ile devlet mülkiyeti
bir ve aynı ekonomik gerçeği ifade eden
kavramlar değil. Devlet mülkiyeti, kamu
mülkiyet biçimlerinden biri ve besbelh ki
en iyisi değil. Üretim araçlannın özel
mülkıyeü ise kamu mülkiyetinin tam
zıddı. O halde nicin bu ikisinden birini
yeğlemek zorunda kalalım? Niye veba ile
kolera arasında bir tercih yapalım?
Demokratikleşmeye, demokrasinin
kurumlaşmasına ve kahcılaşmasına gi-
den yolda kooperatif mülkiyet. yerel yö-
netimJer mülkiyeti, sendikal mülkiyet gibi
çok daha etkih. önemli ve savnjnulası
mülkiyet biçimleri var. "ÖzeUeştirme mi,
devtetleştirme mi" sorusundan yola çıkıp
kâr-zarar hesaplanrun darlığında çabala-
yacağımıza, soruyu "Demokrasiyı daha
da pekiştirecek, ekonomiyi daha da sos-
yaOeştirecek ve verimlileştirecek kamu
mülkiyeti biçimleri neler olabilir"e dönüş-
türmek yaratıcı akla, ulusal bağımsızlık
üstünde titreyen yurtseverlere daha yakı-
şmaz mı? Globalleşmeyi; ulusal
bağımsızhğı, onuru ve çıkarlan koruya-
rak bütün dünyaya açık bir ülke yarat-
mak olarak kavrayamaz mıyız? Yoksa
"ulusal bağımsızlık" kavramı da "alçalan
değerler" arasına mı girdi?
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Marc Bloch'u Anmak...
Faşistcanavarların umurunda mıydı kişiliği?
Fransa, Nazilerin işgaline uğrayınca, o da faşistlere
karşı örgütlenen direniş hareketine katılır: Lyon bölge-
sinde Gönüllüler'in temsilcisidir; yöreyi işgalcilerden
kurtarmak için komiteler kurar ve gece gündüz eylem-
dedir. Tam bir gizlilik içinde olsa da yaptıkları, 8 Mart
1944'te, Gestapo'ca tutuklanır ve işkenceden geçirilir:
Bileğini kırarlar, kaburgalarını ezerler, buz banyosuna
sokarlar. Koma halinde, yöredeki Montluc hapishanesi-
ne götürürler. 16 Mart 1944 günü de, öteki tutuklularla
beraber, bir kamyona bindirilir. Aralarında, onyedi ya-
şında bir genç de vardır ve ağlamaktadır; avutur genci:
"- Kurşuna dizecekler bizi, korkma! Acı vermeyecek-
ler, çabuk olacak..."
Kamyon bir yerde durur; en önce de kendisini kurşu-
na dizerler. Yere düşerken haykırır:
"Yaşasın Fransa!"
Fransa'nın ünlü tarihçilerinden Marc Bloch'tur bu.
Geçtiğimiz hafta, bu cinayetin 50. yılıydı; Nazi vahşeti-
nekurban giden öteki direnişçileranılırken.odaanılıyor
doğallıkla. Elbette yanlız faşizme karşı mücadelesi üze-
rinde değil, tarihçiliği, yani bilim adamlığı üzerinde de
duruluyor.
Yer yer ikisi arasında ilişkiler de kurularak...
Nerede ayrıldı ki, barbarlığa, gıderek faşizme karşı
kavgayla bilim adamlığı birbirinden hem?
Türkiyeli okuyucuların yabancısı değildir Marc Blcch.
Öyle de olsa, salt bellekleri tazelemek için söyleyelim:
1886da Lyon'da doğan Marc Bloch'un tarihçilik yolunda
parlak bir gelişmesi olur. Ortaçağ'ı seçer uğraş alanı di-
ye kendine. Bugün de bir başvuru kaynağı olarak görü-
len ünlü eserlerini yazar: 'Keramet Sahibi Krallar'
(1924), "Fransa'nın Kırsal Tarihinin Özgün Nitelikleri"
(1931), 'Feodal Toplum' (1939-1940), ilk akla gelenler.
Mesleğinin bir başka anılmaya değer eseri, Strasbo-
urg'da hocalık ederken tanıştığı ünlü tarihçi Lucien
Febvre'le, Fransa'da bir tarih okulunun kurulmasınayol
açacak olan -o pek tanınmış- İktisadi ve Sosyal Tarih
Dergisi'ni kurması (1929). Dergiyi kuranlar, yalnızolay-
larla yetinen tarihin yerine bir 'yeni tarih' anlayışı geçir-
mek ısterler; disiplınler arasında her türlü duvarı redde-
den insan bilimlerinin bütününe bağlı olacaktır bu tarih.
Fransa'da tarih biliminin, zamansallıkları da göz önün-
de tutulmak koşuluyla, zihniyetlere, antropolojiye, ikti-
sadi ve sosyal olaylara yüzünü çevirmesi bu dergiyle
başlar bir bakıma; Vottaire in ta 18. yüzyılda 'Ulusların
Örfleri Üstüne Deneme'y\e açtığı yol da, döne dolaşa,
20. yüzyılda gelip bılimsel bir temele oturur böylece.
Marc Bloch'un eserlerinde işte bu derinliği ve zengin
ufku görürsünüz.
Ama unutmamalı: Onun, ölümünden sonra yayımlan-
mış iki kitabı daha vardır ve ayrı bir değerdedirler. Bun-
lardan biri, 1940'ta yazılmış bir tanıklığın dile gelişidir ki,
'Garip Yenilgi' adını taşır; ötekinin adı, 'Tarihe Övgü ya
da Tarihçilik Mesleği'dir (1949). Birincisinde, Cumhuri-
yetçi Marc Bloch'u, ikincisinde tarihçi Marc Bloch'u gö-
rürsünüz.
Türk kitaplığınm bir mutluluğudur: Bu büyük tarihçinin
'Feodal Toplum' adlı eseri ile 'Tarihe Ovgü'sünü, Meh-
met Ali Kılıçbay arkadaşımız şu son yıllarda Türkçeye
çevirip yayımladı ve iyi de etti.
özellikle sonuncusunu mutlaka bulup okuyun!
Elli yıl önce bir 16 Mart günü, Nazi barbarlarının kur-
şunlarıyla toprağa düşen bir bilim adamının öyküsü bu
işte!
Ama bitmedi: Geçtiğimiz günlerde, Strasbourg'da da
anıldı Marc Bloch. Kentin birkaç üniversitesinden biri
Pasteur'ün, öteki de Robert Schuman'ın adını taşır. Bir
üçüncüsüne, Marc Bloch'un yıllarca hocalık ettiği Stras-
bourg Insan Bilimleri Üniversitesi'ne, büyük tarihçinin
adının verilmesi, önceki yıllarda da önerilmiş, ama ka-
bul edilmemişti; ölümünün 50. yılı vesilesiyle, bu öneri
tekrarlandıysa da, yeniden reddedildi.
Niçin? diyeceksiniz.
Bilinçlerin altını kemiren bir kurttan sözediliyor.
Evet, Marc Bloch, dört dörtlük bir tarihçiydi; üstelik
Cumhuriyetçi ve antifaşist bir yurtseverdi.
Ama?
Ama Yahudiydi...
Bugün seçlm olsa
En çokoy
ANAPveRP'nin
• 11 Haziran 1994 günü 1050 seçmen arasında
gerçekleştirilen araştırmada kararsızlann en fazla
RP veya DSP'ye oy verme eğiliminde olacaklan
belirtiliyor.
Haber Merkezi-Bu pazar bir genel seçim yapılsa seçmen kime
o> venr
11
Bir araştırma kuruluşu da bunu merak ederek Adana,
Ankara, Bursa. Eskişehir. Gaziantep, İçel, İstanbul, İzmir,
Kurklareli. Konya veZonguldak'ta toplam 1050 seçmen ile
görüşmüş. Çıkan sonuca bakıldığında önümüzdeki pazar günü
bir genel seçim yapılsa
yüzdel8.9'laANAP
veyüzdel8.4'leRPen
çok oyu alacak iki
parti. Koalisyon ortağı
iki partinin oylannda
büyük düşüş dikkat
çekerken araştırma
şirketi bu partilerin 27
Mart 1994 yerel
seçimlerinde elde
ettikleri oy oranlannın
yüksekliğinin
gösterdikleri adaylara
ve izlenen siyasi politi-
kalara .
bağlanabileceğini !
belirtiyor. Bu '
araştırmayla, 27 Mart
yerel seçimlerinde RP'ye oy veren seçmenlerinyüzde 86'sının ve
SHP'ye oy veren seçmenlerin de yüzde 42'sinin önümüzdeki
pazar günü bir genel seçim yapılacak olsa yine kendi partilerine
oy verme eğiliminde olduğu tespit edilmiş. RP^li seçmenlerin
parti bağlılığının yüksek olduğu ifade edilen araştırmada, 27
Mart yerel seçimleri dikkate alındığında. kararsızlann ise en '
fazla RP ya da DSP'ye oy verme eğiliminde olacaklan \
belirtilivor.
Seçmenlerin eğiümleri
PARTİLER
ANAP
RP
DSP
DYP
SHP
MHP
CHP
Diğer
Kararsız
Yüzoe
18.9
18.4
14.7
13.7
6.1
6.1
1.3
0.9
19.9
SATILIK
1 Sanalçılar ıçın Assos'ta ormana bıtışık çok özel 80 bın m2
.
2 Çanakkale sahıllennde bahçelı laş köy evlen
3. Çok ucu/ buyuk arazıler
Tel: (0286)2127049-21778 28